Etiket arşivi: Milletvekili Sındır

Milletvekili Sındır, “Osmanağaoğlu, Atatürk düşmanı arıyorsa ittifak ortaklarına baksın!”

Milletvekili Sındır, “Osmanağaoğlu, Atatürk düşmanı arıyorsa ittifak ortaklarına baksın!”

CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, MHP’li vekil Tamer Osmanağaoğlu’nun İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i hedef alan sözlerini nezaketten uzak, eleştiri dozunu aşan ve bir Milletvekiline asla yakışmayacak siyasi bir üslupta olduğunu söyledi.

Milletvekili Sındır, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in şahsına yapılan hakaretlerin, esasen Soyer’i o göreve getiren demokrat, laik, Cumhuriyetçi ve yüreği Atatürk sevgisi ile dolu İzmir halkına yapıldığını belirtti.

Osmanağaoğlu’na sert sözlerle yüklenen CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, yaptığı yazılı açıklamayla şunları dile getirdi;

MHP Milletvekili Sn. Tamer Osmanağaoğlu, kendisine ve aslında bir milletvekiline hiç yakışmayan, siyasi nezaketten uzak, eleştiri dozunu aşan, bir dil, içerik ve üslup ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sn. Tunç Soyer’e hakaret etmiştir. Esasen bu hakaret, Sn. Soyer’i o göreve getiren demokrat, laik, Cumhuriyetçi ve yüreği Atatürk sevgisi ile dolu İzmir halkımıza yapılmıştır. Sn. Osmanağaoğlu’nun benzeri hakaretleri sistematik ve periyodik olarak yapıyor olması da ayrıca dikkat çekicidir. Benzeri eleştirilere MHP İl Başkanı Sn. Veysel Şahin’in de katılmış olduğunu görüyoruz.

Sayın Osmanağaoğlu, Sayın Şahin ve onlar gibi diğerleri; Atatürk düşmanlarını ve demokratik ve laik Cumhuriyetimiz ile sorunu olanları arıyorsa uzağa gitmelerine gerek yok. Koşulsuz ve şartsız ittifak içerisinde oldukları büyük ortaklarında bu insanlardan çok bulabilirler…

Mesela; 1933 yılından beri okullarda okutulan Öğrenci Andımızı, 2013’te aldıkları bir karar ile kaldıran büyük ortaklarına baksınlar…

“Keşke Yunan galip gelseydi. Ne Hilafet yıkılırdı, ne Şeriat kaldırılırdı, ne Medrese lağvedilirdi, ne hocalar asılırdı, hiçbiri olmazdı.” diyen Kadir Mısıroğlu’na övgüler düzen ittifak ortaklarının liderlerine, bakanlarına, hastanede, cenazesinde onu yalnız bırakmayan zihniyet ortaklarına baksınlar…

Büyük ortakları AKP’nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın da katıldığı Ayasofya camii’ndeki bir program sırasında Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Üsküdar Yıldırım Beyazıt Camii eski İmam Hatibi Mustafa Demirkan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk’ü ima ederek “Bunlardan daha zalim ve kafir kim olabilir. Ya rabbim, bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma…” şeklinde lanet okunduğunda, aynı şekilde Ayasofya Camii’nin açılışında, atanan başimamın laik Cumhuriyetimize ve kurucusuna lanet okuduğu ve laikliğin kaldırılmasını istediği esnada kılını dahi kıpırdatmayanlara baksınlar…

“600 yıllık İmparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” diyen, Milli Şef İsmet İnönü için; “Bizans dostu kahpe İnönü” diyen büyük ortaklarının milletvekillerine baksınlar…

Süleyman Şah Türbesini taşıyarak “Vatan toprağını” terkedenlere, Yunan adalarının silahlandırılmasına sesini çıkarmayanlara, Ege adalarının işgaline göz yuman iktidar ortaklarına baksınlar…

Teröristbaşının mektubundan medet umanlara, bu mektubu teröristbaşının bir uyarısı olduğunu belirtip, bu mektuba rağmen gereğini yapmayan HDP’nin “vahim sapma” içerisinde olduğunu belirterek “stratejisini marazi ve mahzurlu” bularak bir değişikliğe gitmemesinden ciddi bir şekilde rahatsız olan ve HDP’nin Millet İttifakına destek vermesi yerine teröristbaşının mektubunun gereğini yapmasını özlemle bekleyen kendi parti üst yöneticilerine baksınlar…

23 Haziran öncesinde İmralı’dan mektup alındığında susanlara, Osman Öcalan’ı devletin televizyonuna çıkaranlara, hatta geçen gün bu densizliği; “Osman Öcalan TRT’de değil TRT-Kürdi kanalında programa çıktı” diyerek zavallı bir savunma içerisine girenlere baksınlar…

Çözüm süreci adı altında, Kandil’de, İmralı’da gizli görüşmeler yapan, Dolmabahçe’de, Oslo’da protokoller imzalayan, Kandil dağı ve Mahmur Kampı’dan gelen teröristlerin Habur Sınır Kapısı’ndan ülkemize giriş yaptıklarında kılını kıpırdatmayan ve bunları kurdukları çadır mahkeme ile beraat ettiren ittifak ortaklarına baksınlar…

Cumhuriyetimizin kurucusu, önderimiz, liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün adını her yerden, stadyumlardan, kültür merkezlerinden kaldırma yarışına giren büyük ortaklarına baksınlar…

“İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasa sizin için neden reddedilmesi gerekiyor” diyerek Atatürk ve İnönü’ye ayyaş imasıyla hakaret edenlere baksınlar…

Çanakkale zaferinin kahramanı, Mustafa Kemal Atatürk’ün adını dahi söylemekten sakınan ittifak ortaklarına baksınlar…

Görüldüğü gibi Sayın Osmanağaoğlu’nun çok uzaklara gitmesine gerek yok, hemen yanı  başlarındaki büyük ortaklarına yüzlerini dönsünler de baksınlar…

Baksınlar ama önce gözlerini ve zihinlerini açsınlar…

Tabii niyetleri var ise…

Ve tabii demokratik ve laik Cumhuriyetimize bağlılıkları ve büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e sevgileri var ise…

Milletvekili Sındır, “işverene destek işçilerden!”

Milletvekili Sındır, “işverene destek işçilerden!”

Birbirinden çok farklı konularda düzenlemeler içeren Torba Kanun Teklifi üzerinde TBMM Genel Kurulu’nda konuşan CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, OHAL uygulamalarını uzatan 3 maddeyi de içeren bir torba kanunla karşı karşıya olduklarını, iktidarın Plan ve Bütçe Komisyonunu bir joker komisyon gibi kullandığını, asgari ücretlilere yönelik işverene verilen desteğin bütçeden değil yine İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacağını söyleyerek iktidara yüklendi, vatandaşın beklentilerinin yine havada kaldığını söyledi.

“PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU, JOKER KOMİSYON DEĞİLDİR”

Plan ve Bütçe Komisyonu’nun bir joker komisyona dönüştüğünü ifade ederek sözlerine başlayan Sındır, “Plan ve Bütçe Komisyonu bir joker komisyon değildir. ‘Getir kardeşim torbaya, konusu ne olursa olsun biz her şeyi konuşuruz, görüşürüz’ gibi, her şeye, her konuya eğilecek, her konu hakkında karar verecek bir komisyon değil, olmaması gerekiyor. Esas Komisyon olarak üzerinde görüştüğümüz bu kanun teklifi, Tali komisyon olarak aynı zamanda Adalet Komisyonuna, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna gönderilmiş olmasına rağmen, bu Komisyonlardan ‘Bizim herhangi bir görüşümüz yoktur’ diye yanıt verilmiş. Oysaki bu teklifte değişikliğe uğratılan 19 kanun ve 2 kanun hükmünde kararname içerisinde bu üç Komisyonu ilgilendiren çok temel birçok madde var. Komisyon üyelerimizin yetkinlik alanları dışında, örneğin hukuk, çevre, vb konularda kararlar alınıyor. Hatta teklifi sunan Milletvekili arkadaşın dahi yeterli düzeyde yanıt veremediği maddeler konuşuldu komisyonda. Bu tekli bir torba kanun olarak aynı zamanda benim Milletvekili olarak irademe de ipotek koyuyor. Ben bu teklifin bazı maddelerine olumlu yaklaşırken ve ‘kabul’ oyu verebilecekken kanunun tümünün oylanması nedeniyle maddelerin tümüne olumlu veya olumsuz oy vermek zorunda bırakılıyorum. Dolayısıyla, böylesi bir uygulama yasama kalitesini de olumsuz yönde etkiliyor” dedi.

“İŞVERENİ DESTEKLEMEK ASGARİ ÜCRETLİDEN!”

Devletin asgari ücretlilere yönelik işverene verdiği ücret desteğinin bütçeden değil İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacağını eleştirerek sözlerine devam eden Sındır, “bu torba kanunla işverene günlük 2,5 lirayla aylık 75 lira asgari ücret desteğinin verilmesi düzenleniyor. Peki bu desteğin kaynağı ne? Bütçe mi? Hayır. İşsizlik Sigortası Fonu. Bilindiği gibi İşsizlik Sigortası Fonu’nun 3 ayrı kaynağı var; çalışanların aylık brüt ücretlerinin yüzde 2’si kadar işverenden, yüzde 1’i kadar ücretliden, yüzde 1’i kadar da devlet tarafından katkıda bulunuluyor. Basit bir hesapla: Asgari brüt ücret 3 bin 577 lira, yüzde 2’si 71 lira 54 kuruş yapıyor. Yani işveren, asgari ücretli bir işçi için 71 lira 54 kuruş bu İşsizlik Sigortası Fonu’na katkı koyuyor. Peki, bu İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ne kadar geri alıyor? Düzenlemeyle bu yılsonuna kadar her ay 75 lira alacak. Dolayısıyla, şu söylenebilir; Asgari ücretli işçimiz, emekçimiz, bu düzenlemeyle kendi işsizlik fonundan 75 lirayla işvereni destekliyor. Asgari ücretli işçimiz, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan işverene katkı koyuyor. Torba kanunla işvereni, devletin değil, asgari ücretlinin desteklemesi sağlanıyor” dedi.

“YASAMA KALİTESİNİ DÜŞÜNEN YOK!”

Sındır sözlerini şöyle sonlandırdı: “diş protez laboratuvarlarında, diş teknisyenlerinin yardımcı personel olarak çalışabilmelerine ilişkin düzenleme yapılıyor, Türk Diş Hekimleri Birliği’nin veya Diş Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneklerinin düzenleme hakkında bilgisi var mı? Onlara görüş sorulmuş mu? Hayır. Köylerdeki Güvenlik Korucularıyla ilgili bir düzenleme var. Memlekette sanki ‘Köy mü kaldı?’. Büyükşehir sınırları içerisinde köy tüzel kişiliği var mı? Yok. 442 sayılı Köy Kanunu 1924 yılında çıkmış, köylerdeki korucuların seçimi ve görev, yetki ve sorumluluklarını tanımlıyor. Her ne kadar 6360 sayılı Kanunla Büyükşehir yapılan illerde köy tüzel kişiliği ortadan kalkmış olsa da güvenlik korucularının aynı usulle görevlendirilebileceği belirtilmiş olsa da 442 sayılı Köy Kanunu’nda ‘Korucular ihtiyar meclisi tarafından tutulur…’ibaresi var. Peki, mahallelerde ihtiyar meclisi mi var? Yok. Kendi içinde hukuk dışı bir uygulama yine almış başını gidiyor. Torba yasada en çok eleştirilen konuların başında OHAL kanunlarının uygulama sürelerinin 3’er yıl uzatılması. 15 Temmuz sonrası çıkarılan OHAL Kanunu ile ‘adil yargılanma’ hakkı askıya alınarak Kanun Hükmünde Kararnamelerle birçok düzenleme yapılmıştı. Bu düzenlemelerin, Anayasaya bağlı olarak, normalde OHAL süresi sonlandığında yürürlüklerinin de son bulması gerekirken 2018 yılında 3 yıl daha uzatılmıştı. TMSF’nin kayyum olarak atanması, kamu görevlilerinin görevden uzaklaştırılması ile ihracı gibi konularda ve gözaltı süresinin anayasaya aykırı biçimde uzatılması konularını kapsayan bu OHAL düzenlemelerinin yürürlük süreleri bir 3 yıl daha uzatılmak isteniyor. Kısaca, takati kalmayan tek adam yönetimine can suyu aranıyor. İktidar hukuk devletine yeni bir darbe vuruyor. Bir diğer madde ile engelli yurttaşlarımızın uzun yıllar beklediği kamu kurumlarında, toplu taşıma araçlarında erişilebilirliğin sağlanabilmesi konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere 3 yıl daha ek süre verilecek. 2005’te çıkmış bir kanun, o günden bugüne neredeyse on altı yıl geçmiş bu süre hala uzatılıyor. Bornova’da bir dönem belediye başkanlığı yaptığım süre içerisinde, 2013 yılı itibariyle, Belediyenin bütün binalarındaki asansörleriyle ve kentin içerisindeki kaldırımlarıyla, engelli rampalarıyla, yollarıyla kentimizi engellilerimizin erişimine uygun hale getirebilmiştim. Peki, hala niye süre uzatımı veriliyor? Toplu taşıma araçlarının pandemi nedeniyle yaşadıkları sıkıntılara bağlı olarak süre uzatımını anlayabilirim ama kamu kurumlarının sorumsuzluklarını kabul edemem. Maalesef engelli vatandaşlarımızın beklentileri bu torba kanunda da yine havada kaldı” dedi.

Milletvekili Sındır, “Esnafı yaşat ki insan yaşasın!”

CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Bayındır’da Esnaf Ve Sanatkarlar Odası ve Bayındır Çiçek Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifini ziyaret etti;” pazarcı ve çarşı esnafı gezisinde salgınla, vergiyle, zamla tükenen esnafın Meclis’te sesi olmaya devam edeceklerini söyledi.

Bayındır CHP İlçe Başkanı Hüseyin Behzat Aydilek’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen çalışma programına CHP İzmir İl yöneticileri, ilçe yöneticileri, kadın kolları başkanı ve yöneticileri de eşlik etti.

 

“ESNAF BORÇ DEĞİL, KARŞILIKSIZ NAKDİ DESTEK İSTİYOR”

Girdiler nedeniyle esnafın çok zor durumda olduğunu ifade eden Sındır; “Esnaf borç değil, karşılıksız nakdi destek istiyor. Borçlarının faizsiz taksitlendirilmesini talep ediyor. Kira, işyeri masrafları ve ağır vergiler altında ezilen esnafımız Türkiye’nin dört bir yanında kepenk indiriyor. 2021 yılında her gün ortalama 260 esnaf kepenk kapattı. Son 5 ayda 40 bin esnaf iflas bayrağını çekti. İktidarın esnafa verdiği göstermelik destekler, esnafın yaralarına merhem olmuyor. Pandemide yurttaş, esnaf, işçi, emekçi yalnız bırakıldı. Salgının başladığı günden bu tarafa yüzbinlerce esnaf ticari faaliyetine son verdi. Ekonomik krizin derinleştiği son bir yılda esnafımız borç batağına sürüklenirken iktidar, esnafımıza hibe değil borç desteği sağladı. 128 milyar doları buharlaştıranlar, sosyal ve ekonomik hayatın olmazsa olmazı esnafımızın sıkıntılarını görmezden geldi, yok saydı” dedi. 

 

“İŞSİZLİK, YOKSULLUK, HAYAT PAHALILIĞI SON BULACAK”

Toplumun tüm kesimlerinin zor günlerden geçtiğini ifade ederek sözlerine devam eden Sındır, “Milletin parasını geçmediğimiz yollara, köprülere, uçamadığımız havaalanlarına, gitmediğimiz hastanelere değil can çekişen esnaflarımıza hibe desteği olarak verin. Salgınla, vergiyle, zamla tükenen esnafımızın Meclis’te sesi olmaya, haklarını aramaya devam edeceğiz. Esnafı yaşat ki insan yaşasın. Kira stopajını, SSK primini, muhasebe stopajını, damga vergisini, kurumlar vergisini kaldırın dedik, AKP dünyayı kasıp kavuran bir salgında bile esnafı görmezden geldi. Salgının faturasını halka kesen, salgının en ağır hesabını esnafa ödeten, emeğini alın teriyle harmanlayan esnafımızın taleplerine kulak tıkayan iktidardan halkımız ilk genel seçimlerde yetkiyi alacak. İktidar değişecek, işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı son bulacak” dedi.

 

“KOOPERATİF VARSA KALKINMA VARDIR, GELİR ADALETİ VARDIR”

Bayındır Esnaf Ve Sanatkarlar Odası ve Bayındır Çiçek Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ziyaretleri esnasında sözlerini sonlandıran Milletvekili Sındır şöyle konuştu: “Gittiğimiz her yerde örgütlenmenin ve kooperatifçiliğin önemini anlatıyoruz. Kooperatifçiliği yaşatıp, sürdürülebilir kılmanın; ülkemizin kalkınmasında ve ekonomik zorlukların aşılmasındaki önemini biliyoruz. Kooperatifçiliğin toplumsal bir olgu olduğunu ve özünde dayanışmanın yattığını her zaman dile getiriyoruz. Üreten ve ürettiğini hakça, adilce paylaşan bir Türkiye hayaline ulaşmamızda kooperatifler çok önemli yer tutacak. Kooperatif varsa kalkınma vardır, gelir adaleti vardır.”

Milletvekili Sındır, “TCDD Taşımacılığı özelleştiriliyor mu?”

Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı 2021 Yılı Bütçesi üzerine konuşan CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’na ‘TCDD A.Ş. tarafından kamusal hizmet olarak yürütülen yolcu ve yük taşımacılığı hizmetleri özelleştiriliyor mu?’ sorusunu yöneltti, Sayıştay raporlarına yansıyan yolsuzluklara ve usulsüzlüklere dikkat çekti.
 
“NİYE AÇIK İHALE YAPILMIYOR?”
Yap-işlet-devret modelini eleştirerek sözlerine başlayan Sındır, “Sağlık Bakanlığı kamu-özel iş birliği projelerinden vazgeçti ama görüyorum ki Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı vazgeçmiyor. Ulaştırma Bakanlığı, 2023 yılına kadar yap-işlet-devret modeliyle 2.242 kilometre uzunluğundaki 14 adet projenin yapımının gerçekleştirileceğini söylüyor. Karayolu yapmak özel nitelik gerektiren bir iş değil. 5-6 tane yandaş müteahhit firma var, hadi bilemediniz 10 olsun. İhaleye girseniz bu firmalar iştirak edecek, niye açık ihale yapılmıyor? Bu, yap-işlet-devret modeliyle yatırımlar neden Kamu İhale Kurumunun denetiminden kaçırılıyor, Kamu İhale Kanunu’ndan kapsam dışına alınıyor? İktidar Karayollarından 14 milyar 49 milyon, Sağlık Bakanlığından 16 milyar 392 milyon, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığından 540 milyon TL yani toplamda 31 milyar lira yap-işlet-devretle 2021 yılı bütçesinden tüyü bitmemiş yetimin hakkı üzerinden bu paraları ödüyor. O tüyü bitmemiş yetimin büyüdüğünde yine ödemek zorunda bırakıldığı bedeller bunlar” dedi.
 
“MÜTEAHHİT ŞİRKETLERE NE VERİLDİ YA DA NE VERİLECEK?”
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nda işlerin yolunda gitmediğini, akçeli işlerde büyük sıkıntılar olduğunu, sürdürülebilir hizmet kalitesinden çok uzaklaşıldığını ifade eden Sındır, “TCDD’deki hurda yolsuzluğunu Sayıştay raporlarında görebilirsiniz. Yüksek hızlı tren hatlarından engellilere yüzde 14 kota sınırlaması getirildi, bu haksızlığa sessiz kalmamızı bekleyemezsiniz. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın, Avrasya Tüneli’ne verdiği geçiş garantisi kapsamında 2026 yılına kadar yapılacak toplam 963 milyon lira tutarındaki ödemeyi muhasebe kayıtlarına 31,2 milyon lira olarak geçirdiği, Avrasya Tüneli’nde 25 milyon araç garantisi verildiği ve muhasebe kayıtlarına alınmadığı, Karayolları Genel Müdürlüğü denetim raporunda rant ilişkilerine yönelik yap-işlet-devret müteahhitlerinden 568 milyon liralık alacak tahsil edilmediği gibi birçok sorun Sayıştay raporlarında yer alıyor. Yine Sayıştay raporlarına göre 25’i lüks olmak üzere 96 otomobil, 8 minibüs, 207 bilgisayar, 105 dizüstü bilgisayar, 165 tablet, 315 cep telefonu, 34 televizyon, 129 yazıcı, 23 projeksiyon cihazı, 8 cilt makinesi 12 evrak imha makinesi, 6 UPS ve 14 fotoğraf makinesi müteahhit şirketlere aldırılmış. Müteahhit şirketten bunlar alınabiliyorsa karşılığında müteahhit şirketlere ne veriliyor, ne verildi ya da ne verilecek?” dedi.
 
“TCDD YOLCU VE YÜK TAŞIMACILIĞI HİZMETLERİ ÖZELLEŞTİRİLİYOR MU?”
‘TCDD A.Ş. tarafından kamusal hizmet olarak yürütülen yolcu ve yük taşımacılığı hizmetleri özelleştiriliyor mu?’ sorusunu Karaismailoğlu’na yönelterek sözlerine devam eden Sındır, “TCDD internet sitesinden aldığım bir bilgi şöyle diyor: ‘TCDD Taşımacılık AŞ’nin bu yıl sonunda kamu hizmeti yükümlülüğü sona erecek. Söz konusu hizmet 2021 yılı itibarıyla açık ihale usulüyle ihale edilerek ihaleyi kazanan demir yolu tren işletmecisi tarafından yerine getirilecektir.’ Buradan şunu mu anlıyoruz? Kamu hizmeti yükümlülüğü gereği bu hizmeti yerine getiren Devlet Demiryolları Taşımacılık AŞ, 2021 yılından itibaren açık ihale usulüyle yetkili diğer 2 şirketin yanında ihaleye girmek zorunda kalacak ve bu hizmet özelleşecek midir? ‘TCDD Taşımacılığı özelleştiriliyor mu?’ Bu konuda kamuoyunu ivedilikle aydınlatınız sayın bakan” dedi.
 
“KİŞİ BAŞINA DÜŞEN FİBER ALTYAPI UZUNLUĞU İSTANBUL’DA 3,1, STOCKHOLM’DE 700 METRE”
Türkiye’deki Dijital Dönüşüm Endeksi’nin bugüne kadar gerçekçi bir şekilde hesaplanarak ortaya konulmadığını söyleyen Sındır, sözlerini şöyle sonlandırdı: “altyapıda seçili ülkeler arasında Türkiye kişi başına yıllık elektrik tüketiminde sondan 4’üncü sırada. ‘Kilobit per second’ cinsinden Türkiye’nin performansının en düşük olduğu alanlardan birisi de internet kullanıcısı başına uluslararası internet bant genişliği. Türkiye’nin değeri 94 bin 995 kb/s, 429 bin 665 kb/s olan dünya ortalamasının çok altında. Altyapı ve özellikle siber güvenlik konusunda zavallı bir durumdayız. Şehirler özelinde hesaplanan kişi başına düşen fiber altyapı uzunluk oranları konusunda İstanbul’da fiber altyapı uzunluğu kişi başına 3,1 metre, Ankara’da 4,3 metre, İzmir’de yaklaşık 4 metre. Stockholm gibi bir şehirde kişi başına fiber altyapı uzunluğu 770 metre. Bizim kentlerimizin 200 kat üzerinde. Övünüyorsunuz ama aslında yüz kızartıcı bir durumdasınız.”

Milletvekili Sındır, “daha çok esnaf kepenk kapatacak!”

İlçe gezilerine ara vermeden devam eden CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Aliağa’da esnafı ziyaret etti, kahvehane toplantılarında vatandaşlara seslendi.
 
Sındır, “esnafın kira, iş yeri masrafları ve düşen alım gücü nedeniyle beli bükülmüş. Esnaf vergi ve kredi borçlarını ödeyemiyor. Sattığı malın yerine yenisini koyamıyor. Esnafımıza destek olunmaz, girdi maliyetleri aşağıya çekilmez ise esnaflarımız da işsizler ordusuna katılacak. İktidar esnafı 2. sınıf vatandaş olarak görüyor” dedi.
 
“35 BİN 965 İŞ YERİ KEPENK KAPATTI”
Esnafın ağır ekonomik koşullar altında ezildiğini ve kepenk kapattığını ifade ederek sözlerine başlayan Sındır, “İktidar gelişi güzel hazırladığı ‘Koronavirüs Tedbirleri’yle esnafımızı yüzüstü bıraktı. 2020’nin ilk 6 ayında 35 bin 965 iş yeri kepenk kapattı. Geçtiğimiz Haziran ayında bu sayı 7 bin 222 oldu. Bugünün Türkiye’sinde esnafın sorunlarına, sıkıntılarına yüz çevirmiş bir iktidar var. Esnafın olmadığı bir kentin yaşayabilmesi söz konusu değil. Esnaf ekonomik hayatın ve sosyal yaşamın olmazsa olmazıdır. Salgın sürecinde devlet esnafa virüsle mücadele kapsamında dükkanını genelge ile kapattırdı fakat esnafın kredisinin, elektriğinin, suyunun, çalışanı varsa maaşlarının nasıl ödeneceğini düşünmedi. CHP olarak; esnafın borçları silinsin dedik, esnafımıza karşılıksız yardım yapılsın dedik, AKP söylediklerimize kulak asmadı.  Sağlığın her şeyden önde geldiği bilinciyle; pandemiye karşı esnafımız, taşın altına elini koydu, iktidar istedi esnaf ekmek teknesini kapattı; peki ya hükümet ne yaptı; esnafımıza 25 bin TL yüzde 4 faizle borç verdi. Borcunu 3 ay faizle erteledi. Borçluyu daha da borçlandırdı” dedi.
 
“YANDAŞA VERDİĞİNİZ DESTEK YETMEDİ Mİ?”
AKP iktidarının esnafı kaderine terk ettiğini ifade ederek sözlerine devam eden Sındır, “Esnaf vatandaşın kara gün dostudur. İvedilikle esnafın sorunlarına çözüm üretilmesi gerek. Ekmek teknesini kapatan yüz binlerce yurttaş ve aileleri yaşam mücadelesine nasıl tutunacak? Borçlarını, faturalarını nasıl ödeyecek, ihtiyaçlarını nasıl giderecek, ailelerine nasıl bakacak? Yandaşa verdiğiniz destek yetmedi mi? İktidar üzerine düşeni yapmalı ve esnafın BAĞ-KUR ödemeleri hükümet tarafından karşılanmalı; kira, elektrik, su, doğalgaz ödemeleri için destek verilmeli, temel ihtiyaçları için yardım yapılmalı, işyeri kira ödemelerinde stopaj kaldırılmalı. Bugünün muktedirleri bu çağrıya kayıtsız kalamazsınız. Esnafımızı açlıkla sınayamazsınız” dedi.
 
“SATTIĞI MALIN YERİNE YENİSİNİ KOYAMIYOR!”
Esnafın sattığı malın yerine yenisini koyamadığını ifade ederek sözlerini sonlandıran Sındır şöyle konuştu: “Esnafın kira, iş yeri masrafları ve düşen alım gücü nedeniyle beli bükülmüş. Esnaf vergi ve kredi borçlarını ödeyemiyor. Sattığı malın yerine yenisini koyamıyor. Yüksek vergilere, devalüasyon boyutuna ulaşan enflasyona dur diyemezsek 2020’nin son 6 ayında daha çok esnaf kepenk kapatacak. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin, büyüme ve istihdamın arttırılmasında ekonomilerde büyük önem taşıdığı unutmayınız. Eğer esnafımıza destek olunmaz, girdi maliyetleri aşağıya çekilmez ise işsizliğin azaltılmasında etkili bir rol teşkil eden esnaflarımız da işsizler ordusuna katılacaktır. İktidar maalesef esnafımızı 2. sınıf vatandaş olarak görüyor.

Milletvekili Sındır, “Böyle giderse gül sektöründe de sınıfta kalacağız”

Meclis Başkanlığına sunduğu araştırma ve soru önergeleriyle tarım sektörünün ve üreticilerin yaşadığı sorunları TBMM gündemine taşıyan CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, Gül Sektöründe yaşanan sorunları da verdiği araştırma ve soru önergesiyle Meclis gündemine taşıdı.
 
Gül sektöründe uzun vadeli ve sürdürülebilir stratejiler geliştirilmesinin önemine değinen Sındır, Gül üreticilerinin emeğinin karşılığını alabilmeleri, sektörde teknolojik yenilenmenin sağlanması, gül sektörüne gereken önemin ve desteğin verilmesi için Meclis Başkanlığına araştırma önergesi sundu. Sındır Sektöre ilişkin üreticilerin taleplerini, yaşadıkları sorularını da verdiği soru önergesiyle Tarım Bakanı Ekrem Pakdemirli’ye iletti.
 
“ÜRETİCİLERİN SESİNİ ARTIK DUYUN!”
Gül üreticilerinin yaşadığı sıkıntıları dile getirerek sözlerine başlayan Sındır, “Bugün gül üretiminde hastalık, bakım, doğal afetler ve pazarlama gibi süreçlerde yaşanan sıkıntılar üreticilerin belini bükmekte. İşçilik ile ilgili sıkıntılar da üreticilerin en çok zorlandığı konuların başında gelmekte. İşçi ücretlerindeki uyuşmazlıklar, zamanında işçi bulunamaması ve iş kalitesinin düşüklüğü gibi etmenler üretimin kalitesini düşürmekte ve üretimde sürekliliği sekteye uğratmakta. Sektöre ilişkin kooperatifçiliğin yeterince gelişmiş ve aktif olmaması da sorunlarının çözümünde en önemli eksiklik. Gül Kooperatifçiliğin ortaklarına karşı ilgisiz olması, kooperatifin üreticilere hak ettikleri fiyatı vermemesi, ürünleri alırken kota uygulamasına geçilmesi, kar paylarının ortaklara dağıtılmaması çiftçilerin sadece sektördeki kooperatifçiliği sorgulamalarına neden oluyor bunun yanında çiftçiyi üretimden de koparıyor. Üreticilerin sesini kulak tıkamaktan artık vazgeçin. Böyle giderse dünya lideri olduğumuz Gül üretiminde sınıfta kalacağız” dedi.
 
“BAHÇE BİZİM GÜL BİZDE AMA KAZANAN ONLAR”
Gülün stratejik bir ürün olduğunu belirterek sözlerine devam eden Sındır, “Gül yağı ve taze gül yapraklarından elde edilen kremsi konkrekt ürün, satışta olan parfümlerin neredeyse yüzde 90’ında kullanılmakta. Avrupa Birliğinde toplam parfüm sektörünün ekonomik büyüklüğünün değeri 7,5 Milyar avro ve sektör her geçen gün büyümekte. Gül yağını ülkemizin sattığı şekilde pazarlamak, ürünün katma değerinin ülkemizde kalmasına engel olmakta. Gül yağının ülkemizden çıktığı hali ile parfüm sanayinde kullanılıncaya kadarki aşamasında 5 ila 7 kat arasında katma değer oluşturmakta. Parfüme dönüştükten sonra ise bu oran 10 ila 100 katlarla ifade edilebilir. Bahçe bizim gül bizde ama kazanan onlar. Buna dur demek doğru politikalarla mümkün. Bu katma değerin ülke sınırları içerisine kalmasını sağlamak mümkün. Bu nedenle gül yağının parfüm sanayinde kullanılmak üzere ara mal-mamul ürünlere veya gerekli ar-ge çalışmaları yapılarak parfüme dönüştürülerek pazarlanması, ülkemiz açısından çok daha karlı olacak, istihdam olanakları da olumlu yönde etkileyecektir. Gül üretiminde dünya piyasalarına hakim tek ülke olmamıza karşın, gül fiyatlarında neredeyse her yıl dalgalanmalar yaşanmakta ve piyasa sağlıklı bir şekilde işlemediği için üreticilerimiz gül yetiştirmekten gittikçe uzaklaşmaktadır” dedi.
 
“DESTEKLEYİN, GÜLÜN ADI OLSUN”
Genel olarak tarım politikaları ile tarım eğitim politikalarındaki eksikliğin gül üretimi sektöründe de kendini gösterdiğini söyleyerek sözlerini bitiren Sındır, “Üretimde devamlılık sağlanabilmesi için üretimde kullanılan ilaç, gübre, mazot ve elektrik gibi girdilerin yüksek fiyatları çiftçimizin belini büküyor. Bu kanayan yaraya artık tarım sektöründe bir son verilmeli. Aksi durumda üreticimiz toprağını terk etmeye devam edecek. Geçen yıl 8 liraya alıcı bulan gülü bu yıl üreticilerimiz 5 liraya zor satıyor ve sattığı ürünle masraflarını bile karşılayamıyor. Gül emekçilerinin sektör içerisinde bir umut görebilmesi gerçek bir yapılanma ve destek ile mümkün olur. Samimi olun araştırma önergemize destek verin. Destekleyin ki gülün adı olsun. Bu çerçevede çağın gerektirdiği şekilde tarımda eğitim politikalarını oluşturalım” dedi.
 
Sındır, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye ise yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiği önergede şu soruları yöneltti:
1.   Türkiye ve dünyada gül ve gülyağı üretiminde üretim (alan miktar), değer, verim, kalite, dış ticaret (ihracat, ithalat) verileri nelerdir?
2.   Yıllara göre son 20 yıl içinde gül ekilen ve sökülen alanlar ne kadardır? Bu alanlar kayıt altına alınmış mıdır? Tarım ve Orman Bakanlığı ve ilgili bakanlıklarla gül üretimi için belirlediğiniz bir stratejiniz, planınız var mıdır?
3.   Girdi maliyetleri üreticiler için en önemli sorunların başında gelmektedir. Diğer birçok üründe farklı kalemlerde destekleme yapılırken, gül üretimi için herhangi bir destekleme ve alım garantisi bulunmamaktadır. Fiyat dalgalanmalarının önüne geçmek ve üretimin devamlılığı için ne gibi tedbirler alınmıştır, alınacaktır?
4.    Gül çeşitleri, üretim metotları, verimin artırılması, yağ randımanın artırılması, makineleşme v.b. tarımsal konularda sektörün ilerlemesi adına ne gibi adımlar atılmıştır ve atılacaktır?
5.   Türkiye “Türk Gül yağı” ile ilgili uluslararası arenada coğrafi işaret ya da tescil için herhangi bir girişimde bulunmamıştır. Türk gül yağının güvenilirliği ve markalaşması ile ilgili adımlar atacak mısınız? Dünya standartlarında gül yağı üretimi için kriterler belirlenmiş midir? Dünya standartlarında gül yağı üretimi gerçekleştirebiliyor muyuz? Bu standartlar nelerdir?
6.   Dünya gül yağı sektörüne Türkiye’nin tarladan parfüme izlenebilirlik ve entegrasyonu ile ilgili endişeler söz konusu, üretim ve sanayinin modernizasyonu, izlenebilirlik için ne gibi somut adımlar atılacaktır?
7.  Güçlü bir üretici birliği gül üretiminin devamlılığı ve ülkemize döviz kazandırmak için gerek ve şarttır. Bu nedenle Gülbirlik’in güçlendirilmesi ve modernizasyonu için ilgili bakanlık ile ne gibi çalışmalar yapılacaktır? Bununla ilgili bir planlama yapılmış mıdır?
8.   Gül üretimine ve gül sanayine yönelik mevcutta yürüttüğünüz araştırma geliştirme çalışmaları var mıdır? Ar-ge, ürün geliştirme ve katma değeri arttırma çalışmaları için destekleriniz nelerdir?