Etiket arşivi: Ağa takılanlar

Örümcek Ağını delenler, Ağa takılanlar

 

 

Yazıya başlamadan evvel merhum Cemil Meriç’e kulak verelim:

Kanun, eski Yunan’dan beri “Büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçük sineklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı” Avrupalı için. Machiavelli, insanlığı ikiye ayırır: Tarih yapanlar, Tarihin malzemesi olanlar. Çobanla sürü. Katili göklere çıkarır, sade ayak takımının peşin hükümlerinden sıyrılmış, bir gerçekçi olarak alkışlar. Devlet, gözünü kırpmadan cana kıyanları korumalıdır.”*

Demek oluyor ki, Machiavelli’den buyana (1469) düşüncelerde değişen bir şey olmamış, aksine bu düşünce tarzı sadece Avrupa’da kalmayıp, zamanla bütün dünyayı sarmış. Yapayzekâlı ölüm kusan silahlarıyla!

Jan Jack Rousso, çağdaşlarına küfür eder gibi soruyor: “İçinizde Manderen’i öldürmeyecek kaç kişi var?” Peki, ama kimdi bu Manderen? Çin, Maçin’de yaşayan bir meçhul insan. Tanımadığımız, tanıyamadığımız bir adam. Bulunduğumuz yerden bir düğmeye bastık mı gebermeliydi herif. Hazinelerine el koyacaktık haklı!!! olarak, kimsenin ruhu duymayacaktı, şanla şerefle yaşayıp gidecektik gene de.

Örümcek ağını delip geçen büyük sineklere dünyanın her yerinde rastlarsınız, hatta yakın çevrenizde bile.

Kuzu ile kurdun hikâyesini bilirsiniz. Kuzu derenin alt tarafından su içer, kurt ise üstten. Kurt kuzuya: “Ben seni yiyeceğim” der. Kuzu saf saf: “neden” diye sorar. Kurt: “Çünkü sen benim suyumu bulandırdın” kuzu: “insaf…sen derenin üst tarafındasın ben altta nasıl bulanır su?” Bir kere gözüne kestirmeyi gürsün kurt yiyecektir kuzuyu mutlaka.

Yaşadığımız çağın zavallı Mandrenleri…Saddam ve Kaddafi…katil, binlerce kilometre uzaktan gelip, ders vermeliydi dünyanın gözünün içine baka baka, yaşa varol nidaları göklerde yankılanmalıydı. Sanki yıllarca ölüm kusan yapayzekâ makinalarını beklemişti işbirlikçi postal yalayıcılar. Ve halledildi iki bedbaht adam hem de katil haklı, mazlum suçlu ilan edilerek.

***

Türkiye gerçeklerine dönecek olursak, yukarıda zikredilen “Örümcek Ağı” misalinin örneğini ne yazık ki burada da görüyoruz.

Olanca hıncıyla parmak sallıyordu muktedir muhatabına: “Hanımefendinin kaçacak deliği yok. Çünkü o milletvekili de değil. İftiraları nedeniyle onunla hemen hesaplaşacağız. Onun hesabı ağır olacak

Demek, örümcek ağını delip geçmek için hukuk yeterli gelmiyor, illaki milletvekili olmak gerekecek.

Şehit cenazelerinde dahi kudretini hissettirmeliydi muktedir, bir inek “hırsızına evi yakın, ateşe verin” şehvetli bağrışmaların arasında koskoca ülkenin muhalif liderini dövdürmeliydi ki, ününe ün katsın suçlu masum, saldırının mağduru mahkûm olarak tarihteki yerini alsın.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

*Bu Ülke/Sayfa: 203*-Cemil Meriç