SAĞANAK YAĞIŞ, ŞEHİR HASTANESİ VE HAVALİMANI

Haber bülteni kapak resmi

SAĞANAK YAĞIŞ, ŞEHİR HASTANESİ VE HAVALİMANI

Şiddetli bir sağanak yağışın ardından İstanbul’da yaşamanın ne kadar riskli ve tehlikeli olduğuna bir kere daha şahit olduk. Birkaç saat içerisinde en büyük şehir hastanesi ve en büyük havalimanı kullanılamaz hale geldi!!!

Bu yazıyı kesinlikle kuru muhalefet yapmak adına yazmıyorum,

Bilakis bir vatansever olarak kaleme alıyorum,

Çünkü,

Yakın geçmişte yaşadıklarımız gözümün önüne geldiğinde, İstanbul depremi gibi beklenen yıkıcı bir felaket senaryosundan kendim ve sevdiklerim adına korku duyuyorum…

Bu nedenle,

Emniyet kemeri takmadan, alkollü bir şekilde direksiyon başına geçen bir kişi 200 km/saat hızla bir kazaya karıştığında “sürücülüğün fıtratında kaza yapmak da var” deyip geçiştirmiyorsak,

Toplumun bekasını ilgilendiren konularda da partizan ve “bendenci ” zihniyetten uzaklaşıp, takkeyi önümüze koyarak doğru olanı aramamız, bulmamız ve uygulamamız gerekir.

 

Sağanak Yağış Ardından Şehir Hastanesi ve Havalimanının Durumu

Şiddetli bir sağanak yağış oldu,

Ve,

İstanbul’da yaşamanın ne kadar riskli ve tehlikeli olduğuna bir kere daha şahit olduk.

Birkaç saat içerisinde en büyük şehir hastanesi ve en büyük havalimanı kullanılamaz hale geldi!!!

Evet yağış çok fazlaydı;

Nihayetinde, an gelir daha da şiddetli bir sağanak yağış olabilir,

Ve dahi,

Çok daha ağır bir doğal afet de yaşanabilirdi.

Ancak,

Böyle elim durumlarda can kurtarıcı olan hastane ve havalimanı gibi kamu binalarının, ilk anda devre dışı kalmasına ne demek gerekir bilemiyorum.

İçimi acıtarak itiraf etmek gerekirse bu en yalın anlatımıyla ilkelliktir, geri kalmışlığın net bir göstergesidir.

O sebepten dolayı, bu yaşananlara kader planının bir parçası diyerek sorumluluktan sıyrılamayız.

Çünkü,

Kader planında önce tedbir, sonra tevekkül vardır!!!

Emniyet kemeri takmadan, alkollü bir şekilde direksiyon başına geçen bir kişi 200 km/saat hızla bir kazaya karıştığında “sürücülüğün fıtratında kaza yapmak da var” deyip geçiştirmiyorsak,

Toplumun bekasını ilgilendiren konularda da partizan ve “bendenci ” zihniyetten uzaklaşıp,

Takkeyi önümüze koyarak doğru olanı aramamız, bulmamız ve uygulamamız gerekir.

 

 

 

Doğal Afet Yaşandığında Hastane ve Havalimanları

Sel, su baskını, fırtına, çığ, deprem ve envaiçeşit elim olaylar yaşandığında,

İnsanların ilk sığınacağı yerlerdir hastane ve havalimanları…

Bu mekanlar pek tabii ki bir doğal afetin gelişini engelleyemez,

Ancak,

Sonuç zararının azaltılmasında kritik öneme sahiplerdir.

 

Bu İşin Doğrusu…

Doğal bir afeti engelleyemezsiniz,

Lakin…

Konunun uzmanı jeolog, mimar ve mühendislerin önerilerini dikkate alarak,

Yapılaşma alanlarını açık bir şekilde ranta göre değil de, bilakis bilim insanlarının tavsiyelerine göre belirleyebilirsiniz mesela…

Engelleyemediğiniz doğal afettin, yıkıcı etkilerini azaltırsınız en azından.

Ancak,

Ders almamakta direniyoruz vesselam!!!

 

Kahramanmaraş Merkezli Depremde Hastane ve Havalimanları

Daha çok yeni tarihimizin en büyük depremi ile sınandık,

Hatay başta olmak üzere birçok şehrimiz yerle bir oldu…

Halbuki uzmanlar,

Deprem kuşağı bölgesinde, hem de kurutulan Amik Gölünün üzerine bir havalimanı yapmanın çok riskli olduğuna dair onlarca bilimsel rapor yayınlamışlar,

Hatta buraya bir havalimanı yapmayın diye resmen yalvarmışlardı.

Biz ise bilimsel önerilere sağır, raporlara kör olmayı tercih ettik,

Ve,

Kondurduk Amik Ovasının göbeğine Hatay Havalimanını…

Sonuç hepimizin malumu!!!

Depremin ilk anlarından itibaren kullanılamaz hale geldi; yerle bir olan Hatay’a havayolundan ulaşım tamamen imkansızlaştı.

Depremzedelere can suyu ulaştırmamız gereken saatlerde,

Haftalarca havalimanını kullanılabilir hale getirmek için uğraştık…

Depremin ardından birçok yetkili tarafından “Fay hattı üzerinde bundan sonra yapılaşmaya asla izin verilmeyecek” şeklinde açıklamalar yapıldı.

Ancak,

Çok değil, daha geçen hafta Ulaştırma Bakanımız “Maalesef” ile başlayan bir cümle ile aynı yere yeni bir havalimanı inşa edileceğini açıkladı.

Dedim ya,

Ders almamakta direniyoruz!!!

 

Oysa ne çabuk unuttuk…

Etrafındaki tüm binalar tuz buz olmuşken,

Dimdik ayakta kalarak bu felaketin ağır bilançosunun asıl nedeninin,

Esasen uygunsuz yapılaşma olduğunu bizlere avaz avaz haykıran Kahramanmaraş TMMOB binasını…

 

Sağanak Yağış ve Çam Sakura Şehir Hastanesi

Doğal afetlerin oluşumu engelleyemezsiniz belki,

Lakin,

Sonucunda oluşacak yıkım ve zararı azaltmak gayet mümkün.

Aklım hayalim almıyor,

Daha topu topu üç sene önce açılan Çam Sakura Şehir Hastanesinin şiddetli bir sağanak yağış ile geldiği durumu…

En büyük, en kapsamlı, en modern ve en yeni hastanenin aslında sadece makyajlı bir iskelet olduğuna üzülerek, içimiz yanarak, bir o kadar da korkarak şahit olduk.

Bir anda hastane koridorlarını sel almış,

Bazı odaların kapısı içerisi tepeleme sel dolu olduğu için açılmıyor,

Duvarlar yıkılmış, içinden oluk oluk yağmur suyu akıyor

Asansörler ise devre dışı kalmış, çalışmıyor…

Eminim bazı aklı evvel troller “Böyle bir afet olmuş, bir günlüğüne de iki katı merdivenle çıkıverin” şeklinde yorum yapacaktır.

Abe güzel kardeşim,

Acil servisten ameliyathaneye,

Ameliyathaneden yoğun bakıma,

Oradan da kliniklere hasta naklinin asansörlerle yapıldığını dikkate alarak yap yorumlarını e mi?

Unutma,

Ayarını bozduğun kantar, bir gün seni de tartar!!!

 

Şehir Hastanesi Mıntıkası

Bu esnada,

Lütfen, ama lütfen hiç kimse metrekareye 120 kg yağış düştü bahanelerine sığınmasın.

O yağış tüm bölgede aynı şekilde şiddetliydi, yani sağanak yağışa maruz kalan sadece şehir hastanesi değildi…

 

Bilmeyenler için açıklayayım,

Başakşehir Çam Sakura Şehir Hastanesinin çevresindeki devasa bir alan, on binlerce konutluk sitelerden oluşuyor.

Hemen yanı başındaki hanelerde böylesine bir sorun yaşanmazken,

Şehir Hastanenin bu duruma düşmesi binanın ne denli uygunsuz (çürük demeye dilim varmıyor) olduğunun en net göstergesidir.

 

Sağanak Yağış ve Havalimanı

Aynı saatlerde…

İstanbul Havalimanı binasında sağanak yağış nedenli önemli bir sorun yaşanmamış.

Lakin,

Havalimanı alt geçitleri araç trafiğini imkansız kılacak şekilde sel suyu ile doluyor.

Kısacası,

Giriş-çıkış yapamadığınız bir yerin size hayrı dokunmayacağı için, havalimanı da teknik olarak saf dışı kalmış.

Oysa…

Çalışan pistlerini inşaat makineleri ile yerle bir ettiğimiz Atatürk Havalimanı, dün geceki sağanak yağıştan tam tersine hiç etkilenmemiş bile.

 

Özetle…

Dün gece, yani 5 Eylül 2023 tarihi bir kere daha gösterdi ki Metro-köy İstanbul olası bir afet durumuna hiç hazır değil.

Esasen Jeolojinin babası olarak bilinen Rahmetli Prof. Dr. İhsan Ketin durumumuzu yıllar öncesinden  tespit etmiş:

Kuzey Anadolu Fay Hattını buldum, ama derdimi anlatabilecek bir politikacı bulamadım…

 

Ve…

İhsan Ketin iki önemli bilim insanı yetiştirir: bir tanesi Naci Görür, diğeri ise Celal Şengör…

Ne dünyanın en saygın jeologları arasında yer alan hocalarının,

Ne de aradan geçen yıllara ve yaşanan onca felaketlere rağmen, o değerli insanın öğrencilerinin dertlerinde hiçbir değişiklik olmadığına şahit oluyoruz!!!

Geçtiğimiz haftalarda Celal Şengör’ün Fatih Altaylı’ya verdiği bir röportaj ile sonlandırmak istiyorum bu yazıyı,

Gerçi anlayana sivrisinek saz,

Anlamayana davul zurna az…

Depremden sonra İstanbul’un ne hale geleceğini biliyorum. Tabii ki, bütün İstanbul yerle bir olmayacak. 60-70 bin bina tamamen çökmese de yıkılacak. Kurtarma çalışmaları için sokaklara girilemeyecek. Kente giren çıkan yolların önemli bir bölümü kullanılamaz hale gelecek, Ortaya çıkacak kaos ortamında sağ kalanlar da günlerce belki haftalarca bloke olacak. Kentin elektrik, su, kanalizasyon ve doğalgaz alt yapısı da bitecek. İlk gün her yerde yangınlar olacak. İtfaiye enkaz altında kaldığı için, itfaiyeciler enkaz altında olduğu için, ya da enkaz altındaki araçlarına ulaşamadığı için yangınlara müdahale edilemeyecek. Kent dışından yardım gelemeyecek. Bugün deprem bölgelerine giden yardım ve kurtarma ekiplerinin yüzde 60’ı İstanbul’dan gidiyor. İstanbul yıkılınca İstanbul’a zaten çok az ekip gelebilecek, gelenler de kente giremeyecek. Yeni havalimanı dolgu zemine yapıldığı için muhtemelen hasar alacak ve bir süre kullanılamayacak. Birkaç gün içinde kentte açlık başlayacak. Yağmalar başlayacak. Bunu salgın hastalıklar takip edecek. Enkazlar uzun süre kaldırılamayacak. Kenti ağır bir koku saracak, nefes alınmaz hale gelecek…

Prof. Dr. Celal Şengör

 

Özetle,

Ahvalimizi en iyi anlatacak deyim “Binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete” olsa gerek…

More From Author

BAŞKAN ÇAKIR: AKP BİZDEN SONRA KOPSUN TUFAN DİYOR!

22 Yıllık AKP İktidarları Döneminde Öğretmen Maaşı Asgari Ücrete Oranla % 46 Oranında Düştü!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir