Haberiniz var mı? Bilemiyorum. Ankara’ya yürüyen bir bayan var bugünlerde adı Aylin Kotil. Tek amacı, seçim barajının yüzde ondan aşağıya çekilmesi yönünde bireysel tepkisini oraya koymak.
Her dört yılda bir seçim yapıyoruz, sandığa gidiyoruz. Mecliste görmek istediğimiz partilere oy veriyoruz. Seçilen milletvekilleri halk adına, halkın sorunları adına çözüm üretmesi adına, mesaisini harcasın diye yetki veriyoruz. Adına, TÜRKİYE CUMHURİYETİ MİLLETVEKİLİ dediğimiz, saygıdeğer(!) vekillerimizi meclis salonlarında uyusun diye meclise göndermiyoruz. Ne yapıyoruz? Seçiyoruz, milletvekillerini oto kontrol yok, denetim yok. Sadece özel işlerimiz düştüğünde, iş başvurusu, tayin, atama, görevde usulsüz yükselme… gibi  birçok boş ve anlamsız konularda işimizi gördüğümüzde ve bu işleri başarılı bir şekilde lehimize sonuçlandırdığımızda o, milletvekili bizim fenomenimiz, değişmezimiz oluyor. Türkiye’de milletvekilliği görev tanımı maalesef bu, acı gerçeğimiz. Asla kabullenemeyeceğimiz gerçeğimiz.
Milletvekilleri adı üstünde halkı temsil ederler. Bu temsil yetkisi ile ellerindeki yetkileri halkın menfaatleri doğrultusunda kullanmaları gerekirken, yasa yapma hakkı verdiğimiz vekiller azınlıklar dâhil birçok insanın temsilde adalet hakkının savunulması adına proje üretmeleri gerekirken, tek başlılık adı altında diğer düşüncelerde olan insanları (kendisi gibi düşünmeyen insanlar) meclise sokmamak için yükseltilen seçim barajı düşürülmemiş… Bunda kasıt arıyorum ve bundan eminim birçok insan en az benim kadar rahatsızdır!
Sonuç olarak sözü fazla uzatmadan şuan büyük meclis çatısı altından toplanmış sayısı  beş yüz elliye varan milletvekillerinin yapması gerekeni bir kadın tek başına yapıyor. Temsilde adaletten bahis etmek sizce mümkün mü? Hayır. Yüreğini  ortaya koyarak azınlıkların hakkının aranması adına hatta eski eşinin bir siyasi olmasına aldırmadan yollara düşen kadına Sayın Aylin Kotil Hanım efendiye kucak dolusu saygılarımı, sevgileri mi gönderiyor, mecliste görev yapan milletvekillerini istifaya çağırıyorum.