Hızır…
Hazır…
Huzur…
ve Hızar…
Demek böyle görünmüş…
Resim biraz solgun…
Oysa yemyeşil bir sarığı ve paltosu olmalı…
İnsanlar görünmeyeni olduğu gibi kabul etmiyor nedense…
Arıyor, bekliyor, o mu diye şüpheyle bakıyor ak sakallı, yeşil sarıklı her dedeye…
Oysa Hızır görünmese de Yeşil hazır.. her yerde… sen hazır olduğunda… huzurda.. huzurda hazır olduğunda… huzurda huzur bulduğunda.. o sükûnda..
Hızır; paltosuyla sokak sokak, ülke ülke gezip kerâmet ve yardım dağıtan bir kurum değil.. Sükûnda.. Nun’da… İçinde… İçindeki o yolda.. yolculukta… gözlerini yumduğunda gördüğün o karanlığın içinde bir süre sonra beliren o mânâlarda… anlamanda… an’da ve anlamda…
Sorular ve cevaplar insanın kendi içinde…
İç.. Sonsuz bir fezâ… Asıl keşif ve yolculuk orada… Târih bir zaman sarmalı…
Geçmiş ve gelecek şimdide.. Yâni Hayy’da ve hayatta olanların çıkabileceği bir yolculuk.
İnsan, geçmişi ŞİMDİ’de yeniden anlarsa ve İNŞÂ ederse târihi de Hızır gibi yeniden yazmış ve yaratmış oluyor.
Târih ve zaman zihni insanın.
Ayağını sımsıkı ŞİMDİ’nin merkezine çakıp, kollarını arz ve semâya, geçmişe ve geleceğe açıp seyirde olandır Hızır…
Huzur’da hep hazır…
Her ân yeni bir anlamada…
Hızır; Hızar’dan geçmiş akılların mâkâmı… Kendini kendinde bulmuşların.. Huzur ve sükûna ermişlerin…
Sarık ve palto uykuda olanların ve ölülerin rüyâsı…
Yâni Hızır; efsânelerin, menkıbelerin, beklentilerin ve bekleyenlerin, olmuş ve olacakların değil, zamânı zamansızlıkta seyr ve anlamanın, tâmir ve inşânın, aklın, Hayy ve diriliğin…
ŞİMDİ’nin, HAYÂT’ın makâmıdır…
Hızır, bu sabah böyle göründü bana…
Cümle “HÂZİRÛN’a” kadirşinaslıkla…
Saliha Malhun

