Benim Güzel Kızım

 

konuk-yazar

“Benim güzel kızım, bu arada sana söyleyecek ve anlatacak bir çok aktüel hâdiseler akıp geçti. Fakat onları, süratle akan zaman nehrinin içinden yakalayıp kelâm sahiline çıkarmak artık kabil değil… Yalnız şu kadarını söyleyeyim ki kitap, gerek efkâr-ı umûmiyyeyi, gerek matbuatı görülmemiş bir feveranla ayaklandırdı. Bunun bir çok sebepleri olmakla beraber, yalnız şu cephesine temas edeyim ki, bugün düşünme kabiliyeti olan herkes, insan toplulukları üstünde müsbet ve hayırlı tesirler bırakman ve insanların yüzünü doğruluğa, iyiliğe ve güzelliğe döndürmek için bütün bir ömür harcamış dünya çapında büyük bir insanı hayatta iken gizli köşesinde fark etmemiş olmalarından dolayı yanıp yakılmakta… O insan ki fizik metafizik diye hayatı iki parçaya ayırmadan bir bütün hâlinde ele almış, ruhla bedenin, bir başka deyişle, hisle fikre müsâvî ve müvâzi hak tanımış, hiç birine üvey evlat muamelesi etmemiş, her ikisinin hakkını da en mâkul dozajda vermiş, böylelikle de,vâsıtalı vâsıtasız terbiyesine girmiş olanlara kalb huzuru, selamet-i fikri ve akl-ı selim kapılarını açarak, onları dünyanın en bahtiyar kimseleri haline sokmuştur.
İşte, dünyanın bugünkü hasta, sakat, yaralı bereli,haline en lüzumlu şifâ…
Görmüyor musun, zavallı insanoğlu ne yanlış ne zararlı ne biçare ideolojilerin pençesi altında inlemekte. İşte komünizm denen illetle mâlul kitlelerin feci hâli. İşte medenî geçinen koca bir Almanya ki bir nasyonal sosyalizmin çılgın dalgaları arasında bugün paramparça.
İslâmiyeti, hurafe ve taassuptan kurtarmış bir Müslüman için, bu gibi çıkmaz yollara sapmaya ne lüzum ne de ihtiyaç vardır. Mesela H.z Peygamber, komşusu açken tıka basa karnını doyuran kimse Müslüman sayılmaz, diyor ki, cebir ve şiddet kullanarak değil, doğrudan doğruya vicdanlar üstünde tashih ve tâdil yaparak irâdeyi insânî ölçülere ayarlamak suretiyle temin edilmiş bir muvaffakiyet. Kezâ H.z Peygamberin ilim hakkında vatan muhabbeti hakkında, çalışma hakkında bir cemiyete en parlak en verimli olacak düsturları prensipleri vardır. Amma bunlarla bitmiyor, neticede de istifade edemiyorsak, kabahati kendimizde aramak lâzım.
Dün, Arjantin’den bir kültür mümessili geldi ve tayyareden iner inmez bize uğradı. Söz sırasında şu şâyân-ı dikkat nokta üstünde de durdu : “ Biz Arjantinliler, artık yüzümüzü Peygamberinizin şu sözüne döndürmüş bulunuyoruz: (Hiç ölmeyecek gibi dünya için çalış; yarın ölecekmiş gibi ahret için çalış!) Anladık ki dünya, bu muvâzeneye mâlik olursa rahat yüzü görebilecek.”
Bu sözleri söyleyen adam bir Hristiyandı. Fakat taassuptan kurtulmuş her insan, dini ne olursa olsun İslâmiyet’in bağrında gizli irfan ve insanlık mirasından istifade edebilir”

 

Sâmiha Ayverdi’nin 1952 senesinde, bir öğrencisine yazdığı mektuptan gene çok güzel ve çarpıcı bir bölüm. Gerçek Müslümanlık hakkında…


( Bu değerli yazıyı bize ulaştıran Zeynep Göze Uluant Hanımefendi’ye teşekkür ederiz. Allah kendisinden razı olsun. )

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir