Ülkemizde son yıllarda polis , faşist siyasi otoriteden aldığı talimatlar emirler çerçevesinde halkımızın her kesimine amansızca ve acımasızca hukuk dışı uygulamalar yapılmak da İşçilere saldırıyorlar, memurlara saldırıyorlar, emekliye saldırıyorlar , hak arayana öğrenciye saldırıyorlar, hak alma mücadelelerine saldırıyorlar ve toplumumuzun her kesimine orantısız ve hukuk dışı güç kullanıyorlar .İnsanlarımızı öldürüyor kafa göz kırıyor sakat bırakıyor kimyasal gazları halkımıza karşı çoluk çocuk yaşlı demeden acımasızca kullanıyorlar. Her türlü alanda kimyasal gaz kullanmaktan çekinmiyorlar. Halkın üzerine kurşun yağdırıyorlar ve insanları katlediyorlar. Her türlü terörü ve baskı ile halkımızı sindirmeye çalışıyorlar. Bu yapılan uygulamalar kabul edilebilir değil ,bu uygulamalar faşist ve diktatörlükle idare edile ülkelerde görünen manzaralardır. Devletin ve devleti idare edenlerin bu terör ve hukuk dışı uygulamaları asla kabul edilemez
Hukuk devletinde Polis meşru bir güçtür, koruyucudur ve önleyicidir. Polis, olay çıkaran veya provake eden değil, sakinleştiren ve sağduyu ile hareket eden profesyonel bir kontrol birimidir. Polisin, kendisini yalnızca devletin veya hükümetin kontrol gücü olarak görmesi, otoritenin fikir ve dayatmalarına karşı çıkan halkı, sırf bu nedenle tahrik etmesi ve halka karşı güç kullanması kabul edilemez. Polis yetkisini, hukuka uygun, dürüst ve eşit olarak kullanmak zorundadır.Polis, amaç ve hedefin hukuk devleti ilkesine bağlılık olduğunu asla gözardı etmemelidir. Zaten devleti de, başka yapılanmalardan ayıran bu ciddiyet,tutarlılık ve kararlılıktır.Polis, yetkileri dairesinde elbette kişi hak ve hürriyetlerinin keyfi ve kötüye kullanımına izin vermemelidir. Ancak bu noktadaki müdahale, hukuk devleti ile hukukun evrensel ilke ve esaslarının çizdiği çerçeve sınırlarını aşmamalıdır .Hukuk devletinin olmadığı yerde adalet olmaz adaletin olmadığı yerde düzen olmaz düzenin olmadığı yerde kaos ve kar kaşa hakim olur. hukuk devleti evrensel hukuk ilkeleri ile esastır.
Hukuk devletinde gösteri ve yürüyüş hakkının kullanılması evrensel bi haktır .Düşüncelerin buluşması ve değişimi ile ortak çıkarları savunmak için silahsız ve saldırısız olarak bir araya gelmek suretiyle belli fikir ve kanaatler çerçevesinde kamuoyu oluşturmayı veya siyasal karar organlarını etkilemeyi amaçlayan bu hak, gerek Anayasamız, gerekse taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile düzenlenmiş ve güvence altına alınmış olan evrensel ve temel haklardandır.Hiç kuşkusuz devlet ile millet birbirinin karşıtı ya da alternatifi değildir. Aksine devlet ile millet birbirini tamamlayan ve bütünleştiren iki ayrı olgudur. Devlet varlığını, millete ve onun izin verdiği ya da devrettiği örgütlenmiş siyasi iradeye borçludur .Hiçbir rejim halkına karşı savaşarak ayakta kalamaz. Halkı ile savaşan devletin, ya da devleti ile savaşan milletin geleceğinin olmadığını devlet erkini kullananlar, devletlerin var oluş amaçlarına ihanet edercesine devleti var eden millete karşı harekete geçerlerse varlık nedenlerini daha doğrusu meşruluğunu kaybederler.
HUKUK DEVLETİNİN TANIMı : Hukuk devleti dediğimiz zaman kimin neyi ne zaman ve hangi yasaya göre yapacağını karara bağlayan, sadece bununla da kalmayan aynı zamanda denetleyen, sorumlulukları ön plana çıkaran, gerektiğinde devletin kendisi de suç işlerse bunu örtbas etmeyip yargı yolunu açık tutan devleti anlıyoruz.Bu devlette her birey ve her kurumun ödevleri, yetkileri kanunla belirlenmiştir, bunu nasıl kullanacağını yine yasalar belirtmiştir. Kişi cumhurbaşkanı ve/veya başbakan, ordu kumandanı ve kim olursa olsun herkesin ortak paydası hukuk devlettir.Varlığının nedenini insanların huzur ve mutluluğunu sağlamakta bulan, amacı insan hak ve hürriyetlerini güvence altına almak ve bunları geliştirmek olan, yönetilenlerin haklarını aramalarının önündeki tüm kısıtlamaları kaldıran, demokratik, eşit ve adaletli bir düzen içerisinde otoriteyi insanların özgürlüğü lehine sınırlandıran, hukukla ve hukukun genel ilkeleriyle bağlı olan devlettir. Hukuk devleti olmanın temel gerekleri
* Temel hak ve özgürlüğün güvence altına alınması .
* Yasal İdare, idarenin her türlü işlemlerinde yasaya uyması
* Mahkemenin bağımsızlığı, yargıçların güvencesini sağlanması.
* Erkler ayrımı Yargı, yürütme ve yasama bir birinden bağımsız olması.
* İdarenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi olması.
* Yasaların anayasaya uygun olması , aykırı olmaması.
POLİS DEVLETİ TANIMI , yöneticilerin halka karşı hiçbir hukuk kuralıyla bağlı olmadığı yönetim biçimidir. Hukuk devleti kavramının karşıtıdır, yönetilenlere hukuk güvencesi vermeyen ve giderek zorbalığa başvuran bir rejimdir.Polisin, halktan aldığı kudreti yine halka karşı orantısız ve keyfi şekilde kullanması, hukukun evrensel ilke ve esaslarını çiğneyerek, gücünün ve yetkisinin kaynağı olan halka karşı düşmanca tavırlar sergilemesi kesinlikle kabul edilemez.Oysa hepimizin bildiği gibi devletin bireye, bireyin de devlete karşı sorumlulukları vardır.Polis devleti , polis teşkilatı bulunan devlet anlamı gelmez .Polis devleti, belirli bir kanuna dayanmak zorunluluğu hissetmeden, doğru bildiğini aklınca kullanan devlet ve yönetim biçimi demektir. Krallık, padişahlık, tek partili diktatörlük gibi.Polis devletinin belirli bir töresi, kuralı olsa da karar liderin iki dudağı arasında .Yani polis devletinde hukuk yoktur. Bu yüzden de hukuk devleti ile polis devleti tanımı ters orantılı kalmaktadır. Çünkü polis, hukukun aracı olması gerekirken ya da polisin kılavuzu hukuk olması gerekirken, polis devletinde hukuk, polislerin ya da memurların kendi kararlarından ibarettir.
Gerçekten de faşizm gibi şiddet ve baskı yanlısı bir düşüncenin uygulamada getireceği sonuç, doğal olarak, haklı olanın değil, güçlü olanın kazanması, güçlünün haklıyı ezmesidir. Diğer bir deyişle, faşist bir toplumda para kimin elindeyse, silah kimin elindeyse o en güçlüdür ve onun dedikleri doğrudur. Bu ideolojiden farklı olan bütün fikirler yanlış ve zararlıdır. Dolayısıyla “zararlı olan fikir”, ancak o fikrin sahibinin güç kullanılarak susturulmasıyla ortadan kaldırılabilir.Bunun adına da faşizim denir.