Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Pakistan Cemaati İslami’nin Büyük Halk Kongresi’ne katılarak bir konuşma yaptı. Kamalak, konuşmasında İslam dünyasının içinde bulunduğu sıkıntılara değinerek, işgalleri ve çatışmaları eleştirdi. Kamalak, “Üzülerek ifade etmek mecburiyetindeyiz ki, son yıllarda İslam âlemi, işgaller, iç çatışmalar, çekişmeler ve katliamlarla sarsılmaktadır. Önceleri sadece Afganistan ve Irak gündemimizi işgal ederken, bugün genel olarak Ortadoğu’da, özel olarak da Suriye’deki, Libya’daki, Mısırdaki, Bangladeş’teki, Arakandaki. Afrika ülkelerindeki ve sayamayacağım kadar daha birçok ülkedeki gelişmeleri endişe ve çaresizlik içinde izliyoruz” dedi. Kamalak, yaşanan hadiselerin arka planlarına bakılmasının önemine de değinerek, “Çok şerefli bir tarihe, dünyada gelip geçmiş en yüksek medeniyete, toplumsal ve uluslararası barışın teminatı durumundaki ahlaki değerlere sahip olan İslâm âlemi, ne yazık ki, kısır çekişmeler ve dış etkiler sebebiyle, bir türlü kendine gelemiyor. Bu duruma düşmüş olmamızın sebeplerinin, ciddi bir analizle anlaşılması belki mümkün, ama hale razı olmamız kesinlikle mümkün değil. İçinde bulunduğumuz bu durumu kabullenmek, acziyet gösterip bir tarafa çekilmek veya hadiselerin arka planını anlamadan, kör dövüşüne kalkışmak, içinde bulunduğumuz durumu düzeltmeye çare olmadığı gibi biz Müslümanlara da yakışmaz. Öncelikle, inancımız buna müsaade etmez. Biz çaresizliği de kabullenemeyiz” diye konuştu.

Önümüzdeki Yıllarda Çin Ve Rusya Öne Çıkabilir

Son günlerde İsrail askerlerinin Aksa’ya postalları ile girmesini de eleştiren Kamalak, “Gözden kaçırılmaması gereken bir husus, Filistin’de yaşananlar ve bu baskılar karşısında dünyanın tavrıdır. Dünya bugün, sürekli olarak Filistinlilerin topraklarını gasp eden, katliamlar yapan, Mescid-i Aksa’yı kirli postallarıyla işgal eden ve Birleşmiş Milletleri hiçe sayan bir terörist Devletle karşı karşıyadır. İsrail bu vahşeti sırtını Irkçı Emperyalistlere dayayarak gerçekleştirmektedir. Yeni dönemde, dünyaya hükmetmeye odaklanmış bu blok, karşılarına en büyük tehdit olarak İslam’ı ve İslâm ülkelerini almışlardır. NATO’da, stratejik planlarını, bu yeni duruma göre yeniden tanzim etmiş bulunuyor. Başarıdan emin olabilmek için de, Rusya’yı kendi saflarına çekmeye ve Çin’i abluka altına alarak, çeşitli girişimlerle yönlendirmeye çalıştılar. Ancak Putin’in Rusya’yı yeniden güçlü bir aktör haline getirme çabaları ve Sovyetleri canlandırma gayreti, Batı’da bir düş kırıklığı meydana getirdi. Çin’in durdurulamayan ekonomik performansı ve kalkınma hızı ise Kapitalist blok için, önümüzdeki on-on beş yılda en büyük ve ciddi tehdit olarak gözüküyor” ifadelerini kullandı.

Tam Bir Keşmekeş Hali

İslam coğrafyalarına yönelik saldırı ve planların her yönden devam ettiğini de değinen Kamalak, “İslam ülkelerini kendi hayat tarzlarına tehdit olmaktan çıkarmak için, 11 Eylül hadiseleri gerekçe gösterilerek, İslâm âlemine karşı topyekûn savaş ilan edildi. Bugün dünyanın neresine bakarsak bakalım her yerde Müslümanlara karşı şiddet uygulandığına şahit oluyoruz. Batı’da, kendi vatandaşı olan, Müslümanlara bile ayrımcılık yapılıyor, baskı uygulanıyor. Ülkeler işgal ediliyor; harp esirlerine işkence yapılıyor; bu işkencelere yasal zemin hazırlayan mevzuatlar çıkartılıyor. Şimdi bir de DAEŞ gibi örgütler ortaya çıktı. Hilafet ilan edip Müslüman kanı döküyorlar. Yani tam bir keşmekeş hüküm sürüyor” diye konuştu. Kamalak, Batı’nın son yıllardı direkt işgal yerine başka metodlar uygulamaya soktuğuna da değinerek, “Başvurdukları ülke işgaller için gerekçe hazırlamakta ve bahane üretmekte mahirler. Ancak, askeri müdahalelerin hem sevimsiz ve itibarlarını zedeliyor olmasından hem de çok pahalıya mal olmasından endişeliler. Bunun için yeni metotlar geliştiriyor ve deniyorlar. Diyalog kamuflajıyla, İslamı kendilerine göre, yeniden şekillendirmeye, temel öğelerini değiştirmeye çalışıyorlar. Bu meyanda halkın ahlaki değerlerini tahrip eden, aileyi kökünden sarsan birtakım sapıklıkları, insan hakkı kisvesi altında kabule zorluyorlar. Bu yeni anlayışı benimseyen dostlarını, iktidara getirmek için başta medya olmak üzere, çeşitli imkanları kullanıyorlar. İslam ülkelerinin, kendilerine rakip olacak tarzda, sanayi, teknoloji, hatta tarım ve hayvancılıkta yatırım yapmasını engelleyen kalkınma modellerini benimsemeleri için çaba sarf ediyorlar. Bu konularda direnen yönetimleri kötülemek ve değiştirmek için, başta  ekonomik krizler olmak üzere, iç kargaşalara destek veriyorlar. Kamalak, konuşmasının son kısmında ise Müslümanların ne yapmaları gerektiğine değinerek, “İslâm aleminin maruz kaldığı tehditler karşısında hangi tedbirleri almalıyız; ne yapmalıyız, ve nasıl yapmalıyız. Bu hazinelerden yararlanarak şekillenmiş zengin bir tarih ve kültür mirasımız var. Bugün içinde yaşadığımız şartlar ve kabullenmek durumunda kaldığımız zillete mahkûm olmamalıyız. Silkinmeli, ayağa kalkmalı ve kendi öz benliğimize dönmeliyiz. İnanıyorsak güçlüyüz. Karşımızdaki güçler bizi engelleyemez. Tabii ki şu sırada devam eden iç çatışmaları durdurmak da aciliyet gerektiren bir meseledir. Ne yapıp yapıp çatışan tarafları bir araya getirerek akan kan durdurulmalıdır. Bu elbette kolay bir iş değil. Özveri ve yapıcı olmak bu girişimin başarısının ön şartıdır” dedi.