Yeşilçam kimin elinde?
Hiç sormamışsınızdır kendinize ya da kısık seslerle dile getirdiğiniz olmuştur zaman zaman oda belki. Her seferinde mutlaka Türk Sinemasında herkesin bildiği isimle Yeşilçam’da bütün filmlerde İmam rollerinde oynayan kişilere bakın size neyi hatırlatıyor veya neyi anımsatıyor.
İmam konusuna değinmeden önce farklı bir konuyu daha ele alıp mevzuya öyle giriş yapacağım. Hepimizin filmlerini neredeyse ezbere bildiğimiz şuan için bile hala televizyon ekranında gördük mü gözümüzü kırpmadan ekranda başımızı çevirmeden her karesinde kahkahalara boğulduğumuz oyunculuk anlamında Yeşilçam’ın gelmiş geçmiş en usta komedyenleri arasında gösterebileceğimiz Kemal Sunal’ın tiplendirdiği “Şaban” karakteri.
Siz zannediyor musunuz ki “Şaban” ismi alalade sıradan verildi. Yeşilçam’ın kuruluş aşamasında senaryolar, isimler, tiplemeler, işlenecek konular sübliminal mesajlar, 25’inci kare tekniği ile izleyiciye aktarılacak bilgiler hepsi Amerika ve Siyonizmin 300’ler meclisinin onayından geçiyordu. “Şaban” isminin seçilmesi de bizim Dini hassasiyetlerimizin yok edilmesini amaçlayan bir projenin eseri. Çünkü “Şaban” kelimesi ya da ismi “Şaban” ayından gelmektedir ki bu da biz Müslümanlar için çok önemlidir. Neden mi halk arasında üç aylar olarak bilinen “Recep, Şaban, Ramazan” aylarında ismi geçen “Şaban” kelimesi Alemlere Rahmet olarak gönderilen Habibi Zişan Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav)’nın ayıdır. Siz hiç 70’lerden sonra doğan çocuklara “Şaban” isminin verildiğini ya da yeni nesilde evladına “Şaban” ismini veren kimseyi duydunuz mu? Hayır duymadınız. Duyduğunuz Şaban isimlerinin sahipleri de ya babanız ya da dediniz yaşında eli öpülesi amcalarınız oldu.
Neden bu Alemlere Rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimize münhasır olan mubarek “Şaban” kelimesinden bu kadar korkar ve utanır olduk. İşte bu usta oyuncunun tiplemeleri yüzünden. “Şaban” karakteri saf, safalak, sakar bir işi beceremeyen bir tipleme olduğu yani övünülecek değil utanılacak bir tip olduğu için çocuklarımıza bu ismi koymaz olduk. Aman oğlumuza gülmesinler, aman oğlumuzla dalga geçmesinler. Sinema deyip geçmeyin, sinema insanları yani toplumu etkilemenin en basit ve en kesin yolu. Hatırlayın 80’lerin sonlarında ülkeye giren pizzacılar iş yapamadı dükkanlarını kapatmak zorunda kaldı da sonra özel bir kanalda çok cüzi bir fiyata oynatılan çizgi film ile pizza dükkanları mantar gibi her köşe başında açıldı. Ninja Kaplumbağalar değil miydi o çizgi film? Hatırlayın bakalım bir hafızanızı zorlayın.
Özelikle yine ülke de ki sorunları ele alır gibi yapılıp bu ülkenin dini hassasiyetlerini yok etmek için planlanan filmler de oynatılan “İmam” tiplemeleri ise daha korkunç ve vahim bir tabloydu. Nerede en çirkin, pis, suratsız, üç kağıtçı, üstü başı kirli, şarlatan ve ahlaksız kimse varsa o mutlaka İmam rolünü canlandırırdı. Sözüne güvenilmez azıcık uçkuruna düşkün de olurdu. Ama aslında olması gereken İmam demek topluma önder demekti. Ama bu sadece Hollywood fimlerinde olurdu ki orada ki Papaz, Rahip artık her kim olursa Din adamı rolünde ki kişi mahallenin örnek aldığı, üstü başı tertemiz, ahlaklı, edepli kişi olur ki bu da bir mesaj taşır İslam dinin temsil eden İmam pis ve kirli iken Hristiyanlığı temsil eden Din adamı ise temiz ve pak. Yani anlatılmak istenen sizin dininiz kirli bizim dinimiz temiz.
İşte olaylara bu pencereden bakabildik mi ülkemiz ve gençliğimiz üzerinde oynanan oyunları görebiliriz. Yoksa daha çok kendi manevi değerlerimizle alay eden yapımlara bakıp bakıp onların güçlenmesi ve bize daha iyi saldırması için destek oluruz…
Ve bu vebalde bize yeter…
Selam, Dua ve Muhabbetle…