Etiket arşivi: YSK

YSK yoruma açık kapıları kapatmadı, belirsizlik devam ediyor

YSK yoruma açık kapıları kapatmadı, belirsizlik devam ediyor

İyi Parti İstanbul İl Başkan Yardımcısı Av. Osman Erusta, Yüksek Seçim Kurulu (YSK)’nun, seçim hukukundaki yoruma açık kapıları kapatmadığını, bu yüzden 23 Haziran seçimlerinde de 31 Mart seçimlerinde karşılaşılan benzer sıkıntıların yaşanabileceği uyarısında bulundu.

Av. Osman Erusta, seçimin sonradan iptal edilmesine neden olabilecek ihtimaller hakkında şu bilgileri verdi:

YSK’YA GÜVENMENİN NE KADAR BEYHUDE OLDUĞUNU…

“Bu süreç, seçim güvenliğini ve güvenilirliğini sağlamak bakımından YSK’ya güvenmenin ne kadar beyhude olduğunu da bize göstermiştir. Yani biz, memleketin hangi partiden olursa olsun ahlaklı insanları, seçimin sonradan iptal edilmesine neden olabilecek her türlü ihtimali önceden öngörmek ve buna göre tedbirlerini almak zorundayız.

Daha açık ifadeyle bir daha sandıkta kazanıp masada kaybetmemek için YSK’nın eline mazeret vermemiz gerekiyor.

Bu noktada iki önceliğimiz var: Bunlardan ilki sandık kurullarının kamu görevlilerinden oluşmasını temin etmek. İkincisi ise, seçmen listelerinin hukuka ve gerçeğe uygun oluşturulması önceliğimiz olmak durumunda.

BELEDİYE ÇALIŞANLARI KAMU GÖREVLİSİ DEĞİLDİR

Kaymakamlıklar, ilçelerde görev yapan tüm kamu görevlilerinin listesini ilçe seçim kurullarına gönderiyor, peki bunların içinde kimler var? Devlet memurları, sözleşmeli personeller, 4B çalışanları vs. Bu listedekiler gerçekten kamu görevlisi tanımına giriyor mu?

Anayasanın 128. maddesinden hareketle kamu görevlilerinde iki ölçüt var. Bunlardan birincisi: Fonksiyon sınırlaması: Kamu görevlisi kamu adına nüfuz kullanma yetkisine, daha açık ifadeyle kamu gücü kullanma yetkisine sahip olmalıdır. Örneğin okuldaki not veren öğretmen, tapudaki devir işlemini yapan tapu memuru, bunlar kamu gücünü kullanmaktadır. Ama belediyeler bünyesinde çalışan işçiler, kamu gücü kullanmamaktadır. İkinci koşul ise kamu gücü kullanan kişinin kamu idaresi bünyesinde çalışması zorunluluğudur. Bu kapsamda belediye iştiraklerinde çalışan kişiler, fonksiyonları ne olursa olsun kamu görevlisi değildirler.

ÖĞRETİM ÜYELERİ, HAKİM SAVCILAR, MUVAZZAF ASKERLER

Hiç şüphesiz 657 sayılı kanun kapsamında devlet memuru sayılanlar kamu görevlisidir. Ayrıca kendi özel kanunları olmasına rağmen kamu idareleri bünyesinde kamu gücü kullanan üniversite öğretim üyeleri, hakimler, savcılar, muvazzaf askerler kamu görevlisidir ve kendi mevzuatlarında bir yasak olmaması koşuluyla sandık kurulunda kamu görevlisi sıfatıyla görev alabilirler.

Gelinen nokta itibariyle ne yazık ki, kimlerin kamu görevlisi olup olmadığı hususunda bir tasnif yapılması şarttır.

Anayasa ve yasalarda belirtilen kamu görevlileri tanımlarından yola çıkarak bu hususu YSK’nın netleştirmesi gerekmektedir.

Kamuda çalışmanın süreli ve zorunlu iş olması gerekiyor. İşçi kamu görevlisi olmaz. Aksi takdirde denetleme olmaz. Sandık kurulu başkan ve üyelerinin belirlenme sürecinde kaymakamlıklardan ilçe seçim kurullarına gönderilen kamu görevlisi listelerinde, listede yer alan ismin karşısında görevi/hangi işi yaptığı, bağlı olduğu kamu kurumunun adının belirtilmesi zorunlu bir unsur olmak zorundadır. Zira siyasi partilerin ve tüm seçmenlerin bu durumu denetlemesi ancak bu durumda mümkün olabilecektir.

SADİ GÜVEN HALKA AÇIKLAMA YAPMALI

Bu husus ancak YSK’nın kamu görevlisi tanımını net ve belirgin kılıp arkasından yaptığı tanımlama ve aldığı kararlara sadık kalmasıyla mümkün olur. YSK Başkanı Sn. Sadi Güven, halkın karşısına çıkacak ve bağımsız yargı adına konuştuğunu belirtip, kafalardaki soru işaretlerini ortadan kaldıracak… ‘Biz kararda yazdık, ilan ettik, bildirdik’ demeyle bu işin düzelmeyeceği kanaatindeyim. Çıksınlar ve halka açıklasınlar. Demokrasinin gereği budur. Seçim hukukunda yoruma açık kapı bırakılmamalıdır. Aksi takdirde yoruma açık kapı bırakırsanız, birilerini kural ihlaline sevk edersiniz. Yoruma açık bir durum yaratırsanız, ülke kaderini etkileyen musibetlere sebebiyet verirsiniz. Bu iş bu kadar zor olmasa gerek. Çıkın ve kimdir bu kamu görevlileri, kimler olabilir, kimler olamaz net ayrımınızı yapın ve olayı bitirin.

657 DIŞINDA HİÇKİMSE SANDIK KURULU BAŞKANI OLAMAZ

Kamu görevlisi tanımı, YSK tarafından netleştirilmediği sürece; sandık kurulu başkanları 657 sayılı devlet memurları dışından hiç kimse olamaz/olmamalıdır. İstanbul seçimlerinin iptaline ilişkin, 4219 sayılı kararın gerekçesinde belirtildiği şekliyle; İstanbul ili genelinde 31 bin 186 sandık olduğu, bunlara yetecek düzeyde; 657 sayılı kamu görevlisi olduğu, bunların sayısının 220 bin olduğu, İstanbul’da sandık kurulu başkanlığı için gerekli sayının 7 katı, 657 sayılı yasa kapsamında kamu görevlisi olduğu (devlet memuru) olduğu, bu nedenle, 298 sayılı yasanın 22. maddesine aykırı davranıldığından seçimlerin iptal edildiği belirtilmiştir. Artık bu aşamadan sonra, 657 sayılı yasaya tabi olan kamu görevlileri dışında hiç kimse sandık kurulu başkanı olamaz. Bu aşamadan sonra, hiçbir siyasi parti de bu riski alamaz, almamalıdır. Sandık kurulu başkan ve seçim kurulu başkanlarının hakkındaki suç duyuruları da bu işin cabası….

Aksi takdirde aynı yapılmaya devam edilirse, seçimi kaybeden taraf her defasında bu hususu ileri sürerek, sandık kurulu başkan ve üyeleri seçim takvimine göre kesinleşmiş olsa dahi; YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal ettiğine ilişkin kararı/gerekçeyi dayanak gösterir ki bu durumda; bitmeyen itirazlar, uzayan seçim süreçlerini ülkece yaşamaya devam ederiz.

SEÇMEN LİSTELERİ NEDEN ASKIYA ÇIKMIYOR?

Seçim takvimine göre 18 Haziran’da baskıya geçecekler bu tarihe kadar güncelleştirme devam edecek demektir. Şayet 31 Mart listesiyle seçime girilseydi o zaman kimseyi listeden düşemez ve listeye ilave yapılamazdı. Ölü zaten seçime girmeyeceğine göre sorun yok. Kısıtlıları neye göre düşeceksin? Ölüleri neye göre düşeceksin? 18 yaşını dolduranları nasıl listeye ilave edeceksin? Nüfus kayıt sistemi, otomatik kendini güncelliyor. İlave ve çıkarımları yapıyor. Şimdi nasıl aynı listeyle giriyoruz? Birde bunun sağlamasını kim nasıl yapacak ve denetleyecek?

Peki seçmen listelerinin güncellenmesiyle ilgili kafalarda oluşan soru işaretlerini gidermek gerekmiyor mu? Ortalarda bunca şayia dolaşıyorken, devlet kurumları yüksek yargının dahi zan altında bırakıldığı bir dönemde bu soruların cevap bulması gerekiyor. İşlemler şeffaf mı yapılıyor? O kadar çok şey konuşuldu ki sistemin şeffaflığı tartışılır.

18 YAŞ LİSTELERİ AÇIKLANMALI

31 Mart seçmen listeleriyle seçime girecekse bu durumda, ölü, kısıtlı seçmen ve 18 yaşını ikmal eden oy kullanma hakkına sahip olanların listelerini açıklayacaksın. Devamında 31 Mart seçmen listeleriyle bu verileri karşılaştırması için siyasi partilere fırsat vereceksin. Böylece tüm siyasi partiler kıyaslama yapma imkanı bulacak ve herkes gönül rahatlığıyla şaibesiz şayiasız şeffaf bir seçime girecek. Kimse seçmen listesinden de sandık kurullarındaki memurlardan da şüphe etmeyecek, her şey şeffaf ve adil olacak, aksi takdirde arka planda çevrilenler yüzünden ne seçmen listeleri de ne de sandık kurul başkanı ve üye memurların gerçekten kamu görevlisi olduğuna kimse inanmaz.

Onun için siyaset günü kurtarır. Ama politika üretirseniz geleceği kurtarırsınız. Günlük çözümler yerine ülkemizin geleceğini kurtaran çalışmalar yapmak zorundayız. Bunları yaparken de tüm şeffaflığa, makam ve mevki olarak yönettiğiniz kurumu kendi şirketiniz gibi şahsi menfaat ve kar elde etme dürtüsüyle değil, makam ve mevkiinin koltuğun geçici olduğunun bilincinde çalışmak zorundayız. Ancak o zaman Türkiye bu çıkmazlardan kurtularak yeni bir eşik atlar aksi takdirde, puslu havalardan kurtulamayız. Ülkemizin aydınlık yarınları adına, şüpheye ve belirsizliğe mahal vermeksizin her şeyi açık net halkın önüne serip, ülke menfaatleri doğrultusunda geleceği planlayan politikalar üretmek zorundayız. Yargının elindeki vesayet elini kaldırana kadar, yargının yapması gerekeni de biz yapmak zorundayız.

Zira yargı millet adına karar verir. Biz milletin mensupları, eğer yetki verdiğimiz yargı organları, işlerini bizim adımıza, bağımsız ve tarafsız olarak yerine getirmiyorsa, milletin mensupları yargıyı denetlemek ve hatadan ber’i bir karar mekanizması kurmak zorundadır.”

Türkiye’de yaşanan çirkin siyaset nedeniyle düşünemiyorum, yazamıyorum, zira yazma şevkim kırıldı

Sevgili dostlarım ve okurlarım,

Farkındaysanız, nisan ayı bültenimi yayınlayamadım
Mart ayı bültenimi yayınladıktan sonra 23 Mart’ta  Mersin’e geldim. Şimdi tam iki aydır Mersin’deyim. ‘Hollanda’yı özlemedin mi?’ diye soran dostlara şunu söyleyebilirim:

Özlemezmiyim hiç? Hele hele, burada haber bültenlerini izlerken Hollanda’yı çok özlüyorum. Daha doğrusu Hollanda’ya gıpta ile bakıyorum. Baksanıza, sevgili Kralımız Alexander, Lahey’de Müslüman toplumun iftar yemeğine katılmış. Güzel de laflar etmiş. Ne de olsa, oradaki Müslümanları da kendi vatandaşı olarak içine sindirmiş ve onlarla birlikte yemek yemiş. Hem de dini önemi olan bir yemeğe…

31 Mart seçimlerinden sonra Nisan ayı bültenimi hazırlayacaktım.
Ne var ki, 31 Mart seçimleri sonuçlarında, İstanbul muallakta kaldı.
İstanbul seçimini az bir farkla kazanan İmamoğlu’nun mazbatası çok geç verildi ama, yapılan itirazlar üzerine, mazbata verimi de şerhli olmuştu.

31 Mart seçimleri öncesinde, Türkiye’deki seçim atmosferi çok çirkindi. Politikacıların birbirlerine karşı hitap şekilleri, en ilkel Afrika ve Asya ülkelerinde bile yaşanmayacak cinstendi. Politikacıların bu  çirkin hali, ne yazık ki bizlere de sirayet etmişti. Biz de sosyal medyada birbirimize karşı çok kırıcı olmuştuk. Bırakın kırıcı olmayı, birbirimize karşı hakaretlerimiz edep sınırlarını aşmaya başlamıştı.
Ben şahsen bazen araya girip, ‘Yapmayın kardeşler’ diyordum ama, nafile…

Samimiyet ile şunu belirteyim ki, içinde yaşadığımız bu çirkin siyasi dönemden önce de, pek çok hoşnutsuzluklar yaşamışızdır. Ben şahsen çok genç yaşımda iken, politikacıların tasvip edilmeyecek hareketlerine şahit olmuştum. O dönemleri anlatmaya kalkışırsam, taraf olmama rağmen, gazetecilik tarafsızlığımı kaybedeceğimden korkarım. Bu nedenle, geçtiğimiz 3 mayıs tarihinde yayınlanan bir Rauf Tamer yazısı ile 8 mayıs ta yayınlanan bir Hıncal Uluç yazısını sizlere sunuyorum.

Bakın Rauf Tamer 3 Mayıs’ta neler yazmış:

‘Bizim kutuplaşmadığımız dönem var mı? Yok.

İnönü-Menderes.

Demirel-Ecevit.

Hatta, aynı blokta olmalarına rağmen:

- Demirel-Özal.

- Çiller-Yılmaz.

Neler neler.
Yandaşların, yoldaşların en âlâsı, o zaman da vardı.
Tuzlukların, fırıldakların en şahanesi, o zaman da vardı.
Hep vardı.

Bilenler bilmeyenlere anlatsın.

Vatan Cephesi’nden tutun milliyetçi cephe’ye kadar… Ne kutuplaşmalar yaşadı Türkiye.

İsmet Paşa’nın kafasına taş atıldı.

Demirel, Başbakanlık koridorunda yumruk yedi.

Özal’a suikast yapıldı. Kongre salonunda kurşun sıkıldı.

Mesut Yılmaz saldırıya uğradı, burnu kırıldı.

Tansu Çiller’e akıl almaz iftiralar atıldı.

Yani, kutuplaşmadığımız hiçbir dönem yok.

Lakin şimdiki kadar ağzı bozuk bir dönem de yok.’

Rauf Tameri tanıyanlarınız çoğunluktadır sanırım. Sağ görüşlülerin gazetesi olan Tercüman’ın en kıdemlilerindendir. İşte o Rauf Tamer bugün, ‘Yani, kutuplaşmadığımız hiçbir dönem yok.

Lakin şimdiki kadar ağzı bozuk bir dönem de yok.’ diye yazıyorsa, siz anlayın artık durumumuzu…

‘Durumumuz nedir’ diyeceksiniz şimdi…
Durumumuz, o kadar itici ki, 55 yıllık bir gazeteci-yazar olan şahsımın, yazma şevkini kıracak kadar kötüdür.
31 Mart seçimlerinden sonra, durumun şeffaflaşmasını bekledim. Ama, özellikle İstanbul seçimlerinin muallakta kalışı o kadar uzadı ki, kesin sonuç açıklanmadan önce hiçbir şey yazmamaya karar verdim.
İstanbul seçimlerinin kesin sonucu nihayet 6 mayıs pazartesi günü açıklandı.
Yapılan açıklama, Galatasaray-Beşiktaş maçındaki hakem taraflılığından farksız değildi.
Yukarıdaki sözü açayım isterseniz: İstanbul seçiminin kesin sonucu açıklanmadan bir gün önceki pazar günü Galatasaray-Beşiktaş derbi maçı oynanmıştı. Maç başlar başlamaz, hakemin Galatasaray’ı kayıracağı hemen anlaşılmıştı. Aynı hakem öyle kararlar verdi ki, Beşiktaş’ın maçı berabere bitirmesi bile ihtimal dışında kalmıştı. Hoş, Beşiktaş maçı kazanmak için pek hevesli görünmüyordu ama, hakemin taraflı kararları da Beşiktaşlı futbolcuların şevkini kırmıştı. Maçtan sonra, her gün gittiğim lokaldeki bir arkadaşım şunları söylüyordu: ‘Allah belasını versin böyle hakemin. Ben Galatasaraylıyım ama, böylesi bir hakem sayesinde kazandığımız bu maçtan hiç zevk almadım.’

İşte, nasıl ki Galatasaray-Beşiktaş hakeminin kararları herkesi çileden çıkarmışsa, İstanbul seçimlerini inceleyen Yüksek Seçim Kurulu’ndaki hakemler de, verdikleri seçim yenileme kararı ile insanları çileden çıkarmıştır. Bırakın insanlarımızı çileden çıkarmayı, dünyadaki politikacıları da çok kızdıran bu karar, zaten var olan Recep Tayyip Erdoğan aleyhtarlığını daha da güçlendirmiştir.

Şimdi, 23 Haziran’da tekrarlanacak olan seçimi kim kazanacak tartışması başladı. Yarın yine çirkinlikleri seyretmeye başlayacağız. Kimine göre AK Parti söylem değiştirecek ve seçmene daha sempatik görünecek ve seçimi kazanacak, kimine göre CHP bu kez daha çok oy toplayarak bir zafer kazanacak. Kimine göre de, AK Parti ne yapıp yapacak ve bu seçimi kaybetmeyecek.

Bu saatten sonra ne olursa olsun, seçimi AK parti’nin kazanması ve İmamoğlu’nun kaybetmesi, Türkiye’nin demokratik duruşunda yaralar açacaktır. Ne Türk halkının büyük çoğunluğu ve ne de dünya halkları, böyle bir sonucu kabul etmeyecektir. Bu da Türkiye’ye daha doğrusu recep Tayyip Erdoğan’a puan kaybettirecektir.

Dış basın, Erdoğan aleyhtarı yazıları yayınlamaya başladı bile…

Naçizane şahsım, polemik yaratacak tartışmalara girmeyeceğim ama, gönlümdeki düşünceyi açığa vurduğumu da fark etmişsinizdir. Bu da benim demokratik bir seçenek hakkımdır elbette.
Gerek AK Parti içindeki dost ve tanıdıklarım ve gerekse CHP içindeki dost ve tanıdıklarım, benim tarafsız yorumlarıma alışıktırlar. Benim tarafsızlığımdan yararlanmaya gelene kadar, her iki partiyi yönetenlerin, çok daha önemli yerlerden tavsiyelerine değer vermelerini diliyorum.

Aksi takdirde, 23 Haziran’a kadar devam edecek olan çirkin tartışmalar, o tarihten sonra da sürecek gibidir.

Madalyonun bir de ters tarafı var tabii…

İsterseniz ters tarafta neler var ona bakalım.

Değerli dostum Hıncal Uluç 8 mayıs Çarşamba günkü yazısında, Yüksek Seçim Kurulu’nun kararına isyan edenlere bir mesaj veriyor. Bu mesaj, CHP’yi yönetenlerin acizliğine vurgu yapıyor.

Yüksek Seçim Kurulu’na, ‘Sandık başkanları kanuna aykırı seçildiler’ başlıklı olağanüstü itirazı kimin düşündüğünü merak eden Hıncal dostum, işin püf noktasının pek anlaşılmadığını vurgulamış ve itirazı yapan AK Parti sözcülerinin bile işi doğru dürüst anlatamadıklarını, bunun için de  hemen herkesin, Yüksek Seçim Kurulu kararının siyasi olacağı düşüncesine kapıldıklarını belirtmiş.

Uluç şöyle devam etmiş:

‘Öğleden sonra evde tüm gazetelerimi bitirdikten sonra, Haber Türk yazarlarını okumak için Ipadimi açtım.
Nagehan Alçı, kararın “Hukuki” olacağını söylüyor, yaptığı araştırmaları özetliyordu.
2018 yılı mart ayında, Seçimlerin Genel Hükümleri Yasası’nda bir değişiklik yapılmış ve Sandık Kurulu Başkanlarının kamu görevlisi olmaları şartı getirilmişti.
İstanbul seçimlerinde bu şarta uyulmamıştı. Olağanüstü itiraz buydu.
Hemen gene  iPad’imden o değişikliği yayınlayan ve yürürlüğe sokan Resmi Gazete’yi buldum.
İlgili madde aynen şöyleydi..
MADDE 3- 298 sayılı Kanunun 22’nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Sandık kurulu başkanının belirlenmesi
MADDE 22- İlçede görev yapan tüm kamu görevlilerinin listesi, mülki idare amiri tarafından yerleşim yeri adresleri esas alınmak suretiyle ilgili ilçe seçim kurulu başkanlıklarına gönderilir. İlçe seçim kurulu başkanı, bu kamu görevlileri arasından ihtiyaç duyulan sandık kurulu başkanı sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu kişiler arasından mani hali bulunmayanları sandık kurulu başkanı olarak belirler.”
Oysa İstanbul’un çeşitli ilçelerinde, eski usul seçilmiş sandık kurulları göreve devam etmişti. Pek çok başkan kamu görevlisi değildi.
Yani yasa net şekilde ihlal edilmişti.
YSK kararı hukukiydi ve doğruydu.
Muhalefet sözcüleri “Peki ama, 2018 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimleri de ayni kurullarla yapıldı” dediler.
Dediler, diyorlar ve diyecekler ama, o zaman kimse itiraz etmemişti. Kimsenin aklına bu maddeye dayanıp itiraz etmek gelmemişti. Trafoya giren kediye itiraz edenlerin bile.
İtiraz süresi sona erene dek yapılan itirazlar incelenmiş ve seçim sonuçları kesinleşmiş ve YSK tarafından ilan edilmiş ve o sayfa artık açılmamak üzere kapanmıştı.
İşte merakım buydu.
O zaman, medya dahil, hiç ama hiç kimsenin aklına gelmeyen “Sandık Kurulu Başkanları değişen kanuna aykırı. Ona itiraz edelim” fikri kimden çıkmıştı?
Bakalım siyasi muhabirler, bu sorunun yanıtını bulup verebilecekler mi?’

Hıncal Uluç’un ne demek istediği apaçık meydanda değil mi?
Çoğumuzun, ‘Bu antidemokratik bir karar’ diye itiraz ettiğimiz bu konuyu CHP’nin akıl hocaları neden düşünememişler? Daha önceki seçimlerde aynı hatalar yapılmışsa, CHP buna neden itiraz etmedi?
Yazımın başında Galatasaray- Beşiktaş maçında söz etmiştim. Maçlar tabii ki centilmence oynanmalı. Seçimlerde de centilmenlik aranmalı. Ama kazın ayağı öyle değil. Maçtaki futbolcuların çoğu, rakibe sarı kart veya kırmızı kart aldırmak için iğrenç maskaralıklar yapıyorlar. Bu centilmence bir davranış değil ama, maçın resmi olmayan kuralları arasında bu çirkinlik de varmış demek.
Seçim sonuçlarında da centilmenliğin dışına çıkılabiliyor. Hileler yapılıyor, oylar çalınıyor. Ama elde kesin delil olmayınca bir şey yapılamıyor.
Böyle olunca da itirazların haksızlığından söz ediliyor.

Bir şey daha var. Aslında birkaç şey.
Bu ‘şeyler’, CHP’ye puan kaybettiriyor ve toplumda infial yaratıyor. Böyle giderse CHP’ye oy vermeye başlayan seçmenlerde tereddüt doğacak.
Şöyle ki, CHP lideri Kılıçdaroğlu, seçimin yenilenmesi için oy veren Yüksek Seçim Kurulu üyeleri için ‘Çete’ deyimini kullanmış. Bu söylem bir siyasi parti başkanının ağzından çıkmamalıydı. Rakip politikacılar bunu tabii ki kullanacaklar ve halkta tepkiler doğurtacaklar.

Bir sanatçı, İmamoğlu için ‘İkinci Atatürk’ demiş. Yapmayın kardeşler, ‘İkinci Atatürk’ deyimi için İnönüler ve Ecevitler geldi geçti. İmamoğlu’na ‘İkinci Atatürk’ denebilmesi için, daha çok zamana ihtiyaç var.
Ne diyelim, hayırlısı olsun. Bakalım 23 Haziran’a kadar ve sonrasında daha neler yaşanacak?

Hıncal Uluç, Türkiye’deki seçim kararlarının dış basına nasıl yansıdığını da yazmış. İsterseniz ben size sadece Hollanda medyasında yayınlananları sunayım:

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal etmesi Hollanda medyasında da geniş yer buldu.
Hollanda’nın önde gelen gazetelerinden Volkskrant, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın YSK kararı ile istediğini elde ettiği görüşüne yer verdi.

Haberde, Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Kati Piri’nin, “YSK’nın hükümetin baskısı altında karar aldığı ve 60 yıl sonra Türkiye’de seçimlerin meşruiyetinin sona erdiğine” ilişkin değerlendirmesi de yer aldı.

Ülkenin en çok satan gazetesi De Telegraaf ile AD gazetesi ise YSK’nın iptal kararını “Erdoğan’ın partisi istediğini aldı” başlığıyla okuyucularına duyurdu.

NRC gazetesi ise “AKP’nin baskısı ile İstanbul yeniden seçime gidecek” başlığıyla verdiği haberde, muhalefetin “boykot ya da umut” ikileminde olduğunu yazdı.

Haberde, YSK’nın seçimlerden 36 gün sonra aldığı kararın, Türkiye demokrasisi ve ekonomisi için geniş kapsamlı sonuçlar doğurabileceğine vurgu yapıldı.

Gazeteye göre, Türkiye’de bazı muhalifler, 23 Haziran’da yenilenecek seçimi AKP’yi daha büyük bir farkla yenmek için fırsat olarak görüyor. Bazı seçmenler ise yeni seçime katılmanın “demokratik olmayan bir kararı meşrulaştırmak” olacağını söyleyerek boykotu savunuyor.

NRC’nin haberinde 23 Haziran seçiminin, “AKP için politik açıdan büyük bir kumar olduğu” değerlendirmesi de yer aldı.

Hollanda Televizyonu NOS‘un haberinde ise AKP’nin son hamlesinin sonuç verdiği ve seçimin YSK tarafından iptal edildiği belirtildi, Türkiye’de muhalefetin kurulun kararından sonra “açık bir diktatörlükten söz ettiği” görüşüne yer verildi.

RTL Televizyonu’nun haberinde de, muhalefetin “diktatörlük” eleştirilerine vurgu yapıldı.

Hollanda medyasındaki haberlerde, YSK’nın kararı nedeniyle Türk Lirası’nın hızlı düşüş yaşadığına da dikkat çekildi.

*****

DP ANTALYA YSK KARARI AÇIKLAMASI

YSK’nın verdiği İstanbul seçimlerinin iptali yönündeki 7’ye karşı 4 aldıkları karar ile ilgili açıklama yapan DP Antalya İl Başkanı Hasan Ali Kartal, “Türkiye’de hukuk cinayeti işlenmiştir. Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçecek bir karar alınmıştır” dedi.

KÜÇÜK ÇOCUK GİBİ MIZIKÇILIK YAPIYORLAR

İstanbul seçimleri ile ilgili olarak milletin iradesinin değil siyasi iradenin üstün geldiğine dikkat çeken Kartal, “Lafa gelince bizim için milletin kararı önemlidir diyenler ne yazık ki gerçek yüzlerini İstanbul seçimleri sonrasında göstermiş ve milletin iradesine saygı duymadıklarını göstermişlerdir. Kendi istedikleri sonuç sandıktan çıkmayınca oyuncağı elinden alınmış küçük bir çocuk gibi ‘oynamıyorum’ diyerek mızıkçılık yapmaya başlamışlar ve sandıkta kazanamadıklarını masada siyasi olarak kazanmaya çalışmışlardır” ifadelerini kullandı.

AK PARTİ’NİN ÇÖKÜŞÜ BAŞLIYOR

Demokrat Parti (DP) Antalya İl Başkanı Hasan Ali Kartal, 31 Mart tarihinde millet seçimini yapmıştır. Siyasi olarak alınan 23 Haziran seçimlerinde de bu millet onlara öyle bir ders verecek ki bu kez düştükleri yerden kalkamayacaklar. Çünkü inanıyoruz ki milletimiz bu kez onlara öyle bir osmanlı tokadı atacak ki ne olduğunu anlayamayacaklar. Ve o tokat AK Parti’nin çöküşünün başlangıcı olacaktır” açıklamasında bulundu.

CÜBBELİ DARBE DEĞİL DE NEDİR?

“Genel Başkanımız sayın Gültekin Uysal beyin de ifade ettiği gibi Bu defa da ülkemizde cüppeli darbe cereyan etmiştir” diyen İl Başkanı Kartal, “YSK aldığı kararla; demokrasinin elimizde kalmış, öyle ya da böyle işleyen son istinad noktası, ağır aksak da olsa işleyen son aracı olan ‘sandık’ı yok ederek, bedeller ödeyerek inşa ettiğimiz Türk Demokrasisi’nin ana kolonunu da yıkmış, maliyeti başta İstanbul seçmeni olmak üzere tüm vatandaşlarımıza ve elbette önünde sonunda Ak Parti’ye de tahakkuk ettirmiştir” şeklinde konuştu.

 DEMOKRASİ VE ADALET DEMEYE DEVAM

İstanbul seçimlerinin AK Parti’nin sonunun başlangıcı olduğunu yineleyen Kartal şunları söyledi: “İktidarın, münferiden seçimlerin iptalini, yenilenmesini istemesinin sebebi birkaç belediyenin kaybedilmesi değil; vatandaşta yer eden “umut”un büyüyeceğinin bilinmesi, gelecek seçimlerde iktidarın kaybedileceği korkusunun yerleşmesidir.Demokrat Parti olarak, ismimiz ile müsemma bir hareket olarak YSK’nın aldığı kamu vicdanında mahkum olan bu hukuksuz kararı, kınıyoruz. Ayrıca demokrasi ve adaletin haysiyetine sahip çıkarak seçimlerin iptal edilmesine ret oyu veren dört YSK üyesini de saygı ile selamlıyoruz. 73 yıldır olduğu gibi hiç yılmadan “demokrasi ve adalet” demeye devam edeceğiz.”

İstanbul seçmenine de seslenen Kartal, “Burada sadece İstanbul değil Türkiye’nin geleceği söz konusudur. Bir oydan ne olacak demeyip tatilimizi erteleyerek oylarımızı mutlaka kullanmalıyız. Adalet için, hukuk için ve en önemlisi Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği için 31 Mart’tan daha fazla katılım ile 23 Haziran’da sandık başına gidelim ve gereken dersi en iyi şekilde verelim” dedi.

Başbakan Binali Yıldırım: “AK Parti kongre sürecine girmiştir”

Başbakan Binali Yıldırım: AK Parti zaten bir kongre sürecine girmiştir. Bu yıl içinde il ilçe teşkilatlarındaki kongre sürecimizi tamamlayacağız. Bir kan değişikliği bir can değişikliği olacak.binali

“KARARI VERECEK OLAN YSK’DIR”

Başbakan Binali Yıldırım Ankara’da gazetecilerin sorularını yanıtladı. CHP’nin YSK’ya yaptığı “referandum iptal edilsin” başvurusu hakkında konuşan Başbakan Binali Yıldırım “Kararı verecek olan YSK’dır” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun “YSK’nın kararını protesto haktır” sözlerine de değinen Başbakan  “Halkın kararı nettir, sonuç evettir. İtirazlar, YSK’nın değerlendirmesi sonucu paylaşılacaktır. Biz görevimizi yaptık. İtiraz hukukun aracıdır ama bunun dışına çıkıp sokağa halkı davet etmek yanlıştır, meşruiyet çizgisinden çıkmaktır.Halkın tanıdığı sonuçları ana muhalefet partisinin tanımaması yanlıştır, bu yanlıştan dönülmeli

“AK PARTİ KONGRE SÜRECİNE GİRMİŞTİR”

Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP’ye üyeliğiyle ilgili takvimin YSK kararının ardından şekilleneceğini belirterek AKP’nin 2018’de kongreye gideceğini duyurdu Başbakan  “AK Parti zaten bir kongre sürecine girmiştir. Bu yıl içinde il ilçe teşkilatlarındaki kongre sürecimizi tamamlayacağız. Bir kan değişikliği bir can değişikliği olacak. Sonra 2018’den sonra da yerel seçimlere ağırlık vereceğiz. Süreç böyle işyelecek. Kesin sonuçların ilanıyla Cumhurbaşkanımızın partisiyle ilişiği tekrar yasal olarak kurulabilecek. 2018’de olağan kongremizi yapacağız. 3 Kasım 2019 Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlığımızı sürdüreceğiz. Kan değişikliği yapacağız” dedi.

TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası SEÇSİS Raporu Yayınlandı

Her Yönüyle Seçsis Raporu Yayınlandı. Türkiye Mühendisleri Odası 16 Nisan’da yapılması planlanan referandum, seçim güvenliği ve  seçsis uygulaması ile bir basın duyurusu hazırladı. TMMOB’den yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere önemle vurgu yapıldı:

 

Hepimizin bildiği gibi seçimler, parlamenter demokrasilerde tüm yurttaşların görüşlerinin parlamentoda temsil edilmesinin aracıdır. Yurttaşların kendilerini özgürce ifade etmesini, istençlerini parlamentoya yansıtabilmesini sağlayan seçimler, demokratik yaşamda önemli bir yer tutmaktadır. Seçim ve sandık güvenliğinin, hesap verebilirlik ve saydamlık gibi en temel demokratik ilkeler çerçevesinde sağlanması, seçimlerin adil bir ortamda gerçekleştirilmesinin önkoşuludur. Bu önkoşul, yasama erki olan meclisin, seçmen kayıtlarının oluşturulması ve seçimlerin düzenlenmesine ilişkin yasaları yapması; seçimlerin bu yasalar doğrultusunda bağımsız ve özerk bir kurumca yürütülmesi; tüm seçim sürecinin yargı denetiminde olmasını gerektirir. Ülkemizde seçimlerin yönetimi ve yürütülmesi, Anayasanın 79. maddesinde “E. Seçimlerin genel yönetim ve denetimi” başlığı altında hükme bağlanmıştır. Bu madde “Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma görevi”nin bağımsız bir yargı organı olan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından yerine getirilmesini hükmetmektedir. 298 sayılı “Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun” ise tüm seçim sürecine ve seçmen kayıtlarının düzenlenmesine ilişkin esasları içermektedir. İlgili kanun, bu raporun konusu olan Seçim Bilişim Sistemi (SEÇSİS) uygulamasının yasal dayanağını oluşturmaktadır.SECSİS-Aciklama

TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası (BMO), kamu kurumu niteliğinde meslek örgütüdür; kamuoyunu meslek alanımızla ilgili konularda aydınlatmak hem sorumluluğumuz hem de ana görevimizdir. Bu bağlamda, daha adil, demokratik ve güvenli bir seçim uygulaması için yaklaşan referandum öncesi, ülkemizde seçimlerin gerçekleştirilmesinde kullanılan kamu bilişim sistemi SEÇSİS’i her yönüyle değerlendirerek kamuoyunu doğru bilgilendirmek, üyelerimizde ve yurttaşlarımızda oluşan kafa karışıklıklarını ve kaygıları gidermek amacıyla görevlendirilen SEÇSİS Çalışma Grubumuz tarafından “Her Yönüyle SEÇSİS” Raporu hazırlandı.

BMO SEÇSİS Çalışma Grubu, kamuoyuyla paylaşılan ve Yüksek Seçim Kurulu Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğü temsilcileriyle yapılan görüşmeden edinilen bilgiler ışığında SEÇSİS’i bilişim uygulamalarının gizlilik, bütünlük ve kullanılabilirlik yani güvenlik ilkelerine göre değerlendirerek saptama ve önerilerini raporlaştırdı.

Raporumuz, sistemin sahibi ve yürütücü olan YSK’nin sistemin gizlilik ve güvenliğini gözeterek kamuya açtığı ve kamuoyuyla paylaştığı bilgilere, çalışma grubumuzun YSK ile yaptığı görüşmelere dayanarak ve mesleki-teknik birikimimizle yaptığımız değerlendirmeler sonucunda hazırlanmıştır. Raporumuzda dile getirilmeyen ya da açık bırakıldığı düşünülen noktaların YSK’ce tamamlanacağı kanısındayız. Özenli bir çalışmayla üretilen raporumuzun, üyelerimiz ve kamuoyunun SEÇSİS konusunda güvenilir kanallardan, doğru bilgileri edinmesi kapsamında önemli bir işlevi olduğunu, bu açıdan bir başvuru kaynağı olarak değerlendirileceğini düşünüyoruz.

SEÇSİS Nedir?

SEÇSİS, ülkenin siyasi gündemini ve nüfusun yaklaşık %70’ini (seçmen sayısı/nüfus) doğrudan ilgilendiren, seçimle ilgili her türlü veri, bilgi ve belgenin toplandığı, üretildiği, saklandığı, raporlandığı ve paydaşlarca paylaşıldığı bir bilişim sistemi olarak tanımlanmaktadır. Ölçeği, etki alanı, bilişim altyapısı açısından ülkemizin çok büyük önem taşıyan kamu bilişim uygulamalarından biri olup Elektronik Seçim Yönetim Sistemi olarak da adlandırılmaktadır. Kimi ülkelerde parlamento ya da yerel yönetim seçimlerinde, bazı kamu ya da özel kesim kuruluşlarında ve sivil toplum örgütlerinde değişik amaçlarla elektronik seçim (e-seçim) ya da internet kullanımıyla seçim (i-seçim) yapılmaktadır. Bu seçimlerde oy kullanma ve/ya da oy sayım süreçleri de elektronik aygıtlarla ve çevrimiçi gerçekleştirilebilmektedir. Buna karşın SEÇSİS’te oy kullanımı ve sayımı elektronik araçlarla ya da aygıtlarla yapılmamaktadır. Seçim süreçlerinde oy kullanma ve oy sayımı dışında kalan işlemlerin yürütülmesi ve ilgili çıktıların üretilmesinde bilişim teknolojilerinin kullanılmasını sağlayan SEÇSİS, elektronik seçim (e-seçim, i-seçim) sistemi değildir. İletişim altyapısı, donanım, sistem yazılımları, veritabanı, uygulama yazılım(lar)ı katmanlarından oluşan SEÇSİS’in uygulama yazılımı, YSK tarafından hazırlanan SEÇSİS Uygulama Yazılımı Teknik Şartnamesi esas alınarak yapılan açık ihaleyi kazanan HAVELSAN A.Ş. firmasının kurduğu proje ekibince geliştirilmiştir.

Sonuç ve Öneriler

Seçim Bilişim Sistemi (SEÇSİS), yasal düzenlemeler çerçevesinde, Türkiye özgünlüğünde tasarlanıp geliştirilmiş bir kamu bilişim uygulamasıdır. TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odasının kuruluş ve var oluş nedenlerinden biri de kamu adına kamuya hizmet sağlayan kamu bilişim uygulamalarını incelemek, etki alanı çok geniş olan bu tür bilişim sistemlerini hem mesleki açıdan hem de doğurdukları sonuçlar ve yurttaşlardaki etkileri yönüyle değerlendirerek bulgu ve saptamalarını kamuoyuna açıklamaktır.

SEÇSİS’in paydaşları olan Yüksek Seçim Kurulu, kamu kurumları, siyasi partiler, basın kuruluşları ve yurttaşlarımızın her şeyden önce ülkemizin demokratik ilkelerle yönetilmesi anlayışını benimsemesi; ülkemize özgü bu bilişim uygulamasının sağlıklı ve doğru verilerle, güvenli çalışması için sorumluluk üstlenmesi gerektiği açıktır. Bu bölümde dile getirilen önerilerin, ilgili kamu kurumları ve siyasi partilerce bu sorumluluk çerçevesinde dikkate alınması beklenmektedir.

Yüksek Seçim Kurulu’na Önerilerimiz

  • YSK, SEÇSİS’le yapılan işlemlere ve sistemde yaşatılan verilere (seçmen sayısı, sandık sayısı, seçim sonuçları vb.) ilişkin bilgilendirmeyi zamanında yaparak kamuoyunda kuşku ve kaygılara yol açacak durumların önüne geçmelidir. Bu amaçla seçim takviminin temel aşamalarında (seçmen kütüğünün oluşması, askı listesinin oluşması, seçmen sayısının kesinleşmesi, sandık bölgelerinin belli olması vb.) duyurular gecikmeden yapılmalıdır.
  • SEÇSİS ve veri alışverişinde bulunduğu diğer sistemler, başta BMO olmak üzere kamu incelemesine açılmalıdır. Konu uzmanlarının, akademisyenlerin, siyasi parti temsilcilerinin yer aldığı bir kurulca yapılabilecek bu incelemelerde, uygulama yazılımıyla genelgelerde tanımlanan işleyiş ve iş süreçlerinin birebir örtüştürülmesi ve sistemin tüm bileşenleriyle bütünleşik olarak kullanılabilirliğinin gözden geçirilmesi sağlanmalıdır.
  • Adres Kayıt Sisteminden (AKS’den) elde edilen adres verileri üzerinde ilgili seçmen adreslerinin yerleşim yeri olup olmadığını doğrulayan denetimler yapılmalıdır.
  • Seçmen kütüklerindeki, özellikle adreslerde gözlemlenen yığınsal yerleşim yeri değişikliklerinin nedenleri belirlenmeli, bu nedenler sayılarıyla birlikte kamuoyuna açıklanmalıdır.
  • Muhtarlıklara dağıtılan askı listeleri, hem ada/soyadına hem de adreslere göre iki ayrı liste olarak sıralanıp dökülmelidir. Bu sayede seçmenlerin aynı binada oturan diğer seçmenleri doğrulayabilme olanağı yaratılmalıdır.
  • Sandık kuruluna, sandık seçmen listesinin YSK’nin partilerle paylaştığı dökümle aynı olduğunu saptaması ve bu durumu belgelemesini zorunlu kılacak yasal düzenleme yapılmalıdır.
  • Mükerrer oy kullanımını engellemek ve kullananları saptamak için gereken düzenlemeler ilgili genelgelerle yapılmalıdır.
  • Sandık alanlarında görevli kolluk güçleri, bina sorumluları ve ulaştırma personelinin kesinleşen sandık seçmen listelerinde yer almaları (bu kişilerin ikamet ettikleri sandık bölgelerindeki listelerden çıkarılmaları) uygulamasının 16 Nisan 2017’deki halkoylamasında başlatılacağı bilinmektedir. Bu düzenleme, ilgili genelgeye eklenmelidir
  • Sayım sonuçları üzerinde yapılan işlemler; hangi konularda itirazlar olduğu ve bu itirazlar sonucunda ne tür değişiklikler yapıldığı, sandık ayrımında ve ilçe, il, ülke geneli istatistikleriyle kamuoyuna açıklanmalıdır.
  • Sandık sonuç tutanaklarının sisteme girişi sırasında hatalı girişleri en aza indirecek, daha kapsamlı geçerlilik kontrollerinin yapılması (örneğin sandıktaki seçmen sayısından belli oranda az/çok oy sayısı, geçersiz oy sayısının seçmen sayısının belli bir oranından daha çok olması/olmaması vb.) sağlanmalıdır.
  • Sistemde dönemsel olarak sızdırmazlık ve performans (yük, stres) testlerinin yapıldığı SEÇSİS tanıtım dokümanlarında belirtilmelidir.
  • Sistemin kullanılabilirliği (erişime sürekli açık kalması) için alınan önlemler SEÇSİS tanıtım dokümanlarında belirtilmeli ve kamuoyuna açıklanmalıdır.
  • Yangın, sel, saldırı vb. nedenlerle merkezdeki “veri merkezi”nin (İng. data center) çalışamaz hale gelmesi durumunda SEÇSİS’in kesintisiz çalışmasını sağlayacak FKM (Felaket Kurtarma Merkezi) altyapısı hızla oluşturulmalıdır.
  • İl/İlçe seçim kurullarındaki bulunan masaüstü bilgisayarlarda Windows işletim sisteminin yer aldığı belirtilmektedir. Lisans maliyetini ortandan kaldırmasıyla kamu yararını sağlanması ve daha güvenli bir işletim sistemi olması sebebiyle taşrada bulunan masaüstü bilgisayarlara Pardus ya da GNU/Linux bir işletim sistemi kurulmalıdır.

Kamu Kurumlarına Önerilerimiz

  • İçişleri Bakanlığı, MERNİS’teki kimlik, AKS’deki adres verilerinin geçerliliğini ve doğruluğunu sağlayacak denetimleri yapmalıdır.
  • İçişleri Bakanlığı, kimlik ve adres kayıtlarında oluşan yığınsal değişikliklerin nedenleri (yurttaşlığın yitirilmesi/kazanılması, ölümler, yerleşim yeri değişikliği vb.) ve sayılarını belirterek kamuoyuyla paylaşmalıdır.
  • YSK’ye seçmen kütüğünü oluşturmak için veri aktaran tüm kamu kurumları, aktardıkları verinin yapısına (İng. metadata) ilişkin bilgileri (veri setleri ve öğeleri) ve bunların sayısal dökümünü kamuoyuna duyurmalıdır.
  • Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), seçim gününde internet iletişim altyapısının kesintisiz çalışmasını sağlayacak önlemleri almalıdır.
  • Kamu kurumları özgür yazılım ve açık kaynak kodlu teknolojilerinin (işletim sistemleri, veritabanı yönetim sistemleri, uygulama yazılımları vb.) kamu bilişim sistemlerinde ve projelerinde kullanımının yaygınlaştırılması için gereken geçiş planlamasını yapmalıdır.

Siyasi Partilere Önerilerimiz

  • Siyasi partiler, başta YSK’deki temsilcileri olmak üzere il seçim kurulunda, ilçe seçim kurulunda ve sandık kurulunda görev alan temsilcilerini yasal düzenlemeler, seçim süreçleri ve SEÇSİS’in işleyişi konusunda ayrıntılı olarak bilgilendirmelidir.
  • Siyasi partiler, sandık kurulunda ve ilçe seçim kurulunda görev alan temsilcilerini, uygulamadaki riskleri ve önlemlerini kavrayarak gereken girişimi anında yapmaları için eğitmelidir.
  • Siyasi partiler, kendi bilişim uygulamalarını geliştirerek SEÇSİS’ten alınan verilerdeki tarihsel değişiklikleri izlemeli; kuşku uyandıran durumları, nedenlerini ortaya koyabilecek biçimde anlamlandırarak kamuoyuyla paylaşmalıdır.
  • Sandık başındaki sandık seçmen listesiyle, YSK’den SİPPORT üzerinden elde edilen sandık seçmen listesi karşılaştırılmalıdır.
  • Oy kullanan seçmenin kimlik bilgileriyle sandık seçmen listesindeki bilgileri dikkatle karşılaştırılmalıdır.
  • Sandık kurulunca imzalanmış sandık sonuç tutanağının kopyası alınarak saklanmalıdır.
  • Siyasi partiler, YSK’den alınan sandık (oy) sayım verilerini kendi bilişim uygulamasında tutmalı, YSK’nin yayımladığı geçici/kesin seçim sonuçlarıyla bu verileri karşılaştırmalı, tutarsızlıkları -varsa- belirleyerek kamuoyuna açıklamalıdır.
  • Siyasi partiler, kendi teşkilatlarından elde edemeyip SSPS üzerinden ulaştığı taranmış ıslak imzalı tutanakları da kendi sistemlerine girerek YSK’nin yayımladığı geçici/kesin seçim sonuçlarıyla karşılaştırmalı, tutarsızlıkları -varsa- belirlemeli, genel toplamlar üzerinde sağlama yapmalı ve bulgularını kamuoyuna açıklamalıdır.
  • Yürürlükteki yasal düzenlemelere göre oylar sayılıp SEÇSİS’e girildiği sırada saptanan tutarsızlıklara en geç seçim gününden bir sonraki gün saat 15.00’e dek (yaklaşık 35 saat içinde) itiraz edilebilmektedir. Bu -kısa- süre, siyasi partilerin seçim sonuçları üzerinde sağlıklı karşılaştırmalar yapmasını zorlaştırmaktadır. Siyasi partiler, meclisin yasama erki olduğundan hareketle “itiraz süresinin yeterli uzunlukta olması gereğini” meclis gündemine getirebilmelidir.

Yurttaşlara Önerilerimiz

  • Yurttaşlar, herşeyden önce, görüşlerin ve istençlerin parlamentoda temsil edilebilmesinin bir aracı olan seçimlerde sandığa giderek oyunu kullanmalı, seçim sürecinin aktif bir parçası olarak yurttaşlık görevlerini yerine getirmelidir.
  • Yurttaşlar, yanıltıcı ve önyargılı yorumlarla yönlendirilmekten kaçınmalıdır. SEÇSİS ve seçim süreçleri konusunda YSK’nin ve güvenilir kurumların yayın ve duyurularından yararlanılarak doğru bilgi alınmalıdır.
  • Gereken durumlarda SEÇSİS ve seçim sürecine ilişkin bilgiler, yurttaşların bilgi edinme hakkı çerçevesinde doğrudan YSK’den alınmalıdır. (Bu amaçla YSK’nin internet sitesinden başvuru yapılabilmektedir.)
  • Seçimlerin sağlıklı yapılması amacıyla duyarlı yurttaşlarca kurulan oluşumlarda görev alınmalı, sorumluluk üstlenilmelidir.
  • Yurttaşlar askı listesini (seçmen bilgilerini) -aynı bina içindekilere bakarak- kontrol etmelidir.
  • YSK’nin SEÇSİS aracılığıyla sağladığı teknolojik olanaklardan yararlanılmalı, kurumun internet sitesindeki seçmen sorgulamasıyla hem seçmen bilgileri doğrulanmalı, hem de oyun kullanılacağı sandığın bilgisi ve seçmen bilgi kâğıdı alınmalıdır.
  • YSK’nin sağladığı iletişim olanakları değerlendirilmeli, YSK’den SMS ve/ya da e-postayla bilgi alınarak seçim takvimi doğrultusunda seçmenlere düşen görevler yerine getirilmelidir.

Basın-Yayın Kuruluşlarına Önerilerimiz

  • Basın-yayın kuruluşları ve çalışanları, yanıltıcı ve önyargılı yorumlarla yönlendirilmekten kaçınmalıdır. SEÇSİS ve seçim süreçleri konusunda YSK’nin ve güvenilir kurumların yayın ve duyurularına erişilerek doğru bilgi alınmalıdır.
  • Basın-yayın kuruluşları ve çalışanları, SEÇSİS ve seçim sürecine ilişkin yorumlarını olgulara dayalı somut bilgilerle yapmalıdır.
  • Basın-yayın kuruluşları ve çalışanları, seçim süreçlerindeki sorunların kaynaklandığı noktaları doğru saptamalı, bu amaçla BMO’nun açıklamalarından da yararlanarak kamuoyunu doğru bilgilendirmelidir.