Etiket arşivi: YPG

KÜÇÜLÜP KÜÇÜLÜP DE CEBİME GİR!      

KÜÇÜLÜP KÜÇÜLÜP DE CEBİME GİR!      

 

 

Tarih sahnesine girerken asker millet diye girmişiz. Orta Asya’daki Afanesyova Kültürü’nde bulunan ve MÖ 3 binlere ait savaş aletlerinden belli.

Tarihte ilk ve en kalıcı imzayı MÖ 209’da kadim atamız Mete Kağan’ın Ordu ve 10’lu Sistemi kurmasıyla atmışız. Ki kullanılan terimler ve teşkilatlanma modeli halen Ordumuzun çekirdek yapısında mündemiçtir. Hatta şu anki Kara Kuvvetlerimizin bröveleri bile örgütlü askerî maceramızın 2228 yıllık ispatıdır.

Yerleşmek amacıyla 1000 yıl önce Çağrı Bey komutasında Anadolu’ya yaptığımız o meşhur Keşif Seferi’nde de, 948 yıl önce Sultan Alparslan’ın Muş coğrafyasında kazandığı o muhteşem Zafer’de de “Ordu & Millet” olan Türklerin askerî başarıları destanlaştırılır.

Osmanlı’nın kuruluşu ve yükselişi savaş stratejileri üzerine bina edilmiş yönetim organizasyonlarıyla şekillenmiştir. Osmanlı’nın dağılma sürecinden atom filizi hükmünde yeni bir devleti çıkarabilmemiz de 100 yıl önce idealist ve kahraman generallerimiz tarafından mümkün kılınabilmişti.

Mondros denilen ve bize karşı söylenen “Eller Yukarı!” Ateşkes Antlaşmasının özeti de –  7/24’e gizlenen – Ordumuzun terhis ve teslimidir. Sarı Paşa’mızın Gençliğe Hitâbe’sinin “Cebren ve hile ile” diye başlayan kısmı bunu anlatır ve halen canlıdır.

Biz lisedeyken yani 30-35 yıl önce Türkiye’nin nüfusu 50 milyon, Ordu mevcudu ise 1 milyonun az altındaydı. 2019 yılına geldiğimizde Suriyeliler hariç nüfusumuz 82 milyon, Ordu mevcudumuzsa 300 binin biraz üstünde.

Norveç yada Yeni Zellanda’da otursak “Her Türk asker doğar” diye tarihe kayıtlı olmamıza rağmen büyük bir ordu beslemeye gerek yok, savunma teknolojilerine ağırlık versek yeter derdik. Yoksa Türkiye’nin konumu ve koordinatları değişti de haberimiz mi olmadı?

Bildiğimiz kadarıyla Bağımsızlık kararını geçici olarak engellediğimiz Barzanî’nin Kuzey Irak’ta roketli, tanklı, helikopterli 250 bin kişilik Peşmerge Ordusu var. Başmüttefiğimiz (!) tarafından yine aynı şekilde silahlandırılan PYD YPG Güçleri’nin de 70-75 bin kişilik mevcudundan bahsediyoruz.

Yunanistan son 10-15 yılda bizden çaldığı 18 ada ve 1 kayalığı bile silahlandırıyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bütçesini çok aşacak şekilde savaş gemisi, tank, top ne varsa alıp alıp biriktiriyor. Zaten Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölge ve sondaj parsellerinden dolayı kırmızı alarm durumundayız.

Şimdilik aramızın fena olmadığı Rusya, Kırım Türklerinin özerk meclislerini de dağıtarak Kırım’ı ilhak etti, Sivastopol’u doğrudan Moskova’ya bağladı. Donetsk ve Luhansk’ı yani Ukrayna’nın Doğusunu koparıp orda Küçük bir Rusya (MaloRus) kurma faaliyetini ise askerî açıdan desteklediği milislerle sürdürüyor. Üstüne üstlük Suriye’de komşu olduk. İdlip’te onlarla beraber, Menbiç’te ise Amerikalılarla beraber devriye atıyoruz. Rusya’dan izin alamasaydık ne Fırat Kalkanı ne de Zeytin Dalı Harekâtını yapabilirdik. İlişkilerimiz tekrar 4 yıl öncesindeki Rus Uçağının düşürüldüğü vaziyete gelirse ne yaparız?

Mevzu uzuyor; İran hedefte, ABD karadan ve denizden sınırlarımızda tatbikat yapıyor. Biz ne yapıyoruz; “Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan” Türk Ordusu celplerle 75 bin, 75 bin azaltacak Yeni bir Askerlik Kanunu çıkarıyoruz. S-400’ler ile F 35’ler arasında hayatımızın yazı-turasını atacak hale gelmişiz; para bedelli askerliği kalıcı hale getiriyoruz. Ülkede 5 milyondan fazla kayıtdışı vatandaş (!) var, sınırlarımızdan giren-çıkan belli değil, Bursa caddelerinde insancığın biri kafa kesmekten bahsediyor; bizse “Gerekli görülen sahalarda özel olarak görevlendirilen gönüllüler” için Cumhurbaşkanına ‘muafiyet’ yetkisi verdiriyoruz.

Türk Ordusunu ‘cep ordu’ yapmaya mı niyetlendik? Kimin cebine koyacağız?

Amerikan askerleri Türk ordusunu böyle gözetliyor

Mutabakata göre 4 Temmuz’da PKK’nın Suriye kolu YPG’lilerin tamamının kentten ayrılması gerekiyorken, belli başlı kişiler dışında, YPG’nin Münbiç’teki esas varlığı devam ediyor.

Türkiye ve ABD arasında Haziran ayında imzalanan Münbiç mutabakatında henüz bir ilerleme sağlanamadı. Mutabakata göre 4 Temmuz’da PKK’nın Suriye kolu YPG’lilerin tamamının kentten ayrılması gerekiyorken, belli başlı kişiler dışında, YPG’nin Münbiç’teki esas varlığı devam ediyor.

Mutabakata göre Türk ve ABD askerleri Münbiç’te ayrı ayrı bağımsız devriye faaliyeti gerçekleştireceklerdi. Türk askerleri şu ana kadar 12 devriye görevini gerçekleştirdi. Güvenlik kaynakları, devriye faaliyetlerinin ABD’nin oyalaması olduğunu öne sürülüyor.

Güvenlik kaynakları, ABD askerlerin attığı devriyelerin, Türk askerinin devriye rotasından çıkıp, çıkmadığını denetlemekten ibaret olduğunu söyledi ve devriye faaliyetlerinin Münbiç kent merkezinde değil, kentin dışında yapıldığını da vurguladı.

Münbiç’te şu an 400-500 civarında YPG’li olduğu ifade ediliyor. Aynı zamanda YPG’lilere askeri eğitimlerin verildiği bir askeri kamp da bulunuyor. YPG’nin Münbiç’ten çıkması durumunda PKK’nın Fırat’ın batısındaki varlığı tamamen sona ermiş olacak.

İşte TSK’nın 28 Haziran’da yaptığı 6. devriye görevini izleyen ABD askerlerinin fotoğrafları: 

 

Masum Gök

Odatv.com

Menbiç Ve Kandil İçin Gidişat Analizi

 

 

            Dış politika iç politikadan öce gelir. Ve asıl itibar saray – şatafat değil ordaki başarıdır.

 

Cumhuriyet’i kuran kadro Osmanlı’nın yükseliş devrinden bu yana en başarılısıdır. Bilhassa 1938’e kadarki Atatürk öncüllüğü, çamura saplandıkça ilkelerinin kıymetini idrâke başladığımız bir özgünlüktedir.

2002’ye kadarki sağ’lısol’lu ve bazen koalisyonlu Hükümetler, kurucu iradenin ilkeselliğinde idare-i maslahatla yılları desteleyip durdular; ne ileri, ne geri.

Yıl olarak M.Kemal Atatürk’ten daha fazla ülkeyi yönetme imkanı bulan Adalet – Kalkınma yada R.Tayyip Erdoğan Hükümetleri “Tezkere” ve “Çuval”la başladığı Küresel Güçlerin idaresine maslahat eden dış politikayı ancak bir düzine yıldan sonra terk edebilmiştir.

7 Haziran Seçimleri’nin siyasî sonuçları, Devlet aygıtını elinde bulunduranları kendi başlattıkları “Çözüm Süreci”ni yine kendilerinin açılmalarına göz yumdukları “Hendek”lere gömerek sonlandırmaya itti.

Son 2-3 yılda evvelki idare-i maslahat parametrelerine dönmeyi başarı mı, tazminat mı, restorasyon mu saymalıyız; bilmem. Zira Suriye Sınırımızda başarıyla tesis edilen ilk Güvenli Bölge, ‘sıfır’dan kurularak bütün Kuzey Suriye hattını kanton kanton yönetimine terk ettiğimiz PYD / Salih Müslim Kürdistanı’na neden sonra takoz teşkil etti.

ABD’nin II.Irak Operasyonu’ndan beri projeden fiiliyata dökülen KDP / Barzanî Kürdistanı’na verdiğimiz siyasî ve ekonomik desteği ise Kak Mesut’a babası Mele Mustafa bile vermemiştir. Fakat Bağımsızlık ilânı sonrası tavrımız da Kuzey Irak’taki denge değişikliklerine ket vurmuştur. Şimdilik..

AfrinZeytin Dalı’ ile Güvenli Bölge’nin 3,5 – 4 bin km2’ye dek geliştirilmesi doğru bir iştir. Aynı süpürme operasyonunun öncelikle Tel Rıfat ve Menbiç’e, arkadan da “Fırat’ın Doğusu”na yapılmasını umma noktasındaydık. Hatta Karakozak civarı terörden temizlenirse büyük bir basiretsizlikle Urfa sınırımıza bitişik Eşme Köyü’ne kaçırdığımız atamız Süleyman Şah’ın Türbesi ve Saygı Karakolu’nun yerine iadesi sözkonusu olur diye umutlanıyorduk.

Bu saatten sonra ABD’yle Menbiç konusunda anlaşma ordaki YPG / PKK unsurları tamamen etkisizleştirme üzerine olabilirdi, oysa Menbiç’in Yerel Güçler’e devri ve Türk ve Amerikan askerlerinin ortak devriyesiyle de gözetim altında tutulmasıyla neticelendi. Yani Menbiç’i isim değiştirmeleri şartıyla (Menbiç Askerî Konseyi) PYD / YPG unsurlarına teslime imza attık. Ne onlar Afrin’deki binlerce kayıp, ne de biz onlarca şehidimiz üzerinden kan davası gütmemek kaydıyla..

Türkiye’nin bu saatten sonra Suriye Merkezî Ordusu ve Esad’la anlaşarak Kuzey Suriye’deki “Terör Koridoru”nu tamamen yok ederek ve bir an önce Suriye’deki İç Savaşı bitirerek hem 4 milyonluk (Nüfusumuzun % 5’i) bir yekûna ulaşan Suriyeli Mülteci Meselesi’nin kısmen halli hem de 40 milyar dolara yanaşan ekonomik faturanın – dövizin ve faizin patlamaya hazır bomba gibi hazır beklediği bir iktisadî süreçte – kapatılması aklın yoluydu; bizse Kuzey Irak’takine benzer şekilde ikinci şıkkı, macerayı tercih ettik. Allah sonumuzu hayreylesin!

Yine bu saatten sonra Kandil’e icra edilecek operasyon da iki noktada sembolikleşir: Bir; PKK merkezini çoktan Sincar’a (Şengal) taşıdı ve aslında yapılması gereken tıpkı Fırat Kalkanı gibi Dicle Kalkanı Operasyonu’yla Sincar – Telafer hattının temizlenmesi ve Ovacık – Telafer çizgisinde dikey bir Güvenli Bölge oluşturulmasıdır. İki; Kandil temizlendikten sonra ABD ve İsrail’in İran’ı vurması için İncirlik Üssü haline getirilmemelidir.

Türk Bayrağı’nın Kandil’de dalgalanması güzeldir ama tam İran’ın hatta İran Kürdistanı’nın sınırındaki bir dağlık üs bölgesinde Amerika ve İsrail bayraklarının da dalgalanması dış politikada “Dön baba, dönelim” vaziyeti olur ki kaldıramayız.

24 Haziran / 8 Temmuz Seçimleri sonrası için erken uyarı bâbındadır.

Mehmetçiğin Zaferi Ve Hezimete Uğrayanlar

 

 

Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, Özgür Suriye Ordusunun desteği ile DEAŞ ve PYD oyunu ile işgal altına alınan Afrin’i kurtararak büyük bir zafere imza atmıştır.

 

Böylelikle uzun süredir PKK’ nın zulmünü çeken yöre halkı da özgürlüğüne ve yaşama hakkına kavuşmuştur. Mehmetçiğin müşfik yardımını ve tebessümünü gören sivil halk, gizlendikleri sığınaklardan çıkarak şükür secdesine kapanmış, askerimize sarılarak, “nerede kaldınız, daha önce neden gelmediniz” tatlı serzenişlerinde bulunarak mutluluk gözyaşı dökmüştür.

 

İran sınırından Akdeniz’e kadar bir koridora, 30 bin PYD-YPG teröristini yerleştiren ABD, her türlü desteği de sağlamış ve eğitmişti. Afrin’ de ele geçirilen cephanelik, tıbbi malzeme, gizli hastane ve modern tüneller  bunu teyit etmektedir.

 

Barzani’nin Kuzey Irak’ta kurmaya çalıştığı, “İkinci İsrail”, Kuzey Suriye’de de tarumar oldu, Türkiye ve Türk düşmanlarının başına yıkıldı.

 

Askeri uzmanların ve ele geçen mühimmatın ortaya koyduğu acı gerçek; ABD’ nin, PYD-YPG teröristlerine en az 5 bin tır silah yardım ettiğidir. Fakat kalleşçe, sinsice kan dökmeye alışık teröristler, Mehmetçiği görmeden, adını duyar duymaz tavşanlar gibi kaçarak bu silahları terk etmiş, kullanma fırsatı bulamamışlardır.

 

ABD’nin  PKK ve PYD’yi kullanarak Türkiye’ye karşı başlattığı silahlı  savaş böylelikle hezimete uğramıştır. ABD’ye asla güvenilemez. ABD bir yandan Türkiye’yi zayıflatmak için PKK’yı kullanırken, diğer yandan da Suriye’ye yerleşerek buranın petrollerini sömürmeyi planlamaktadır. ABD’nin DAEŞ’le mücadele palavrası asla gerçekçi değildir.

 

ABD’nin desteği ile devlet olmaya yeltenen terör örgütleri, “Afrin”in alınması ile bu hayallerinin nasıl tuz buz olduğunu da idrak etmiş oldular. Tabi sadece bu değil, yaşadıkları lüks villaları terk etmeleri, verdikleri büyük kayıplar da içlerine oturmuştur.

 

Türkiye’nin “Zeytin Dalı Harekâtı” Batı’nın da ağzının tadını kaçırmıştır. “Siviller vuruluyor” iftirası ile bir şey çıkaramayınca, “Türkiye hastaneleri vuruyor” yalanına sarıldılar. Avrupa devletlerinin birçoğunda Türkiye aleyhine yapılan yürüyüşler, masumane ve haklı olmayıp, kasıtlı ve düşmanca bir tavırdır.

Bu düşmanca fikir ve davranışların arkasında elbette ki FETÖ ve PKK yandaşlarının propagandaları da bulunmaktadır.

 

ABD’nin Suriye iç savaşında Türkiye ile ilgili stratejisi, Türkiye’yi yeniden vesayeti altına almaktı. Fakat CIA ve Pentagon, yandaşları teröristlerle birlikte Suriye ve Türkiye’de hezimete uğramıştır.

.

Sevgiyle kalın…

Esad yanlısı milisler geri çekildi

Reuters’in haberine göre Suriye devlet televizyonu, Afrin’e giren hükümet yanlısı milislerin görüntülerini yayınladı. Görüntülerde, kamuflaj giyen milisler silahlarını ve Suriye bayraklarını sallayarak terör örgütü YPG’nin elindeki bir kontrol noktasından Afrin’e giriş yapıyor.

Reuters’ın Hizbullah medyasına dayandırdığı iddiaya göre Esad’a bağlı güçler Halep tarafından Afrin’e girmeye başladı. Afrin’e gidenlerin Suriye ordusu değil Esad rejimi yanlısı ‘halk birlikleri’ adı verilen milis güçleri olduğu belirtiliyor.

Suriye devlet televizyonu da kamuflaj giyen milislerin terör örgütü YPG’nin elindeki bir kontrol noktasından Afrin’e giriş yaparken görüntülerini yayınladı.

Suriye TV’si, Türkiye’nin milislerin girdiği bölgeyi vurduğunu da iddia etti.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yaptığı telefon görüşmesinde “Suriye rejimi bu yola girerse sonuçları olur” uyarısında bulunmuştu.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da “Eğer rejim, YPG’yi temizlemek için girerse problem yok, YPG’yi korumak için giriyorsa bizi, Türk askerini hiç kimse durduramaz” açıklaması yapmıştı.

Edinilen bilgiye göre, bu grupların, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gücünü çok iyi bildikleri ve gösteri amaçlı olmasa, gündüz vakti böyle bir harekete kalkışmayacakları değerlendiriliyor.

TSK’nın düzenlediği Zeytin Dalı Harekatı’nın ardından Suriye’de son durum; 

Giresun Milletvekili Öztürk: Afrin’in Türkiye’nin Güvenliğinin Başlangıcı

 

 

AK PARTİ Giresun Milletvekili Sabri Öztürk, Fırat Kalkanı Harekatı’nın bazı çevrelerin iddiasının aksine Türkiye’nin meşru müdafa hakkı olduğunu, Afrin’in Türkiye’nin güvenliği ve geleceği için çok önemli olduğunu belirtti.

Sabri Öztürk, 24. Gününe giren ve başarıyla sürdürülen Afrin Harekatı’yla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

CHP’nin de peşine takıldığı ve bazı terör yandaş ve uzantılarının Afrin’e harekatı bir zorunluluk değilmiş gibi göstermeye çalışmalarının akılla izah edilemeyeceğini belirten Öztürk, Afrin’e yapılan harekatın günü kurtarma harekatı olmadığını aksine Türkiye’nin bekasına yönelik bir harekat olduğunu kaydetti.

Harekatın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ileri görüşlülüğü ve başkomutan vasfı sayesinde çok iyi bir zamanlama ile yapıldığını dile getiren Sabri Öztürk, “ Türkiye Suriye’nin kuzeyinde bir terör hattının yapılanmasına ve Türkiye için daha büyük bir bela olmasına izin veremezdi. Afrin Harekatı, Türkiye’nin meşru müdafaa hakkını kullanmasıdır. PKK/PYD/YPG Hepsi terör örgütüdür. Terörle mücadele uluslararası hukukun gereğidir.” diye konuştu.

AK PARTİ Giresun Milletvekili Öztürk, “ Google’da bir arama yapın ve Kuzey Suriye yazın. Karşınıza son derece ilginç haritalar çıkacaktır. Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin güney sınırlarının ötesinde bir terör koridoru oluşturulduğunu net olarak göreceksiniz. Eğer Türkiye Fırat Kalkanı Harekatı’ nı yapmasaydı, bu koridor şu anda Afrin ile birleşmiş ve Hatay sınırına dayanmıştı” ifadesini kullandı.

Sözde Marksist Leninist çizgide kurulan PKK ve onun uzantısı YPG ve PYD’nin  ABD tarafından desteklenmesinin aslında örgütün kime hizmet ettiğini göstermesi açısından manidar olduğunu dile getiren Sabri Öztürk, Türkiye’nin uzun süre PKK’nın başta ABD olmak üzere batılı emperyalist güçler tarafından desteklendiğini ifade etmesine karşın bazı çevrelerin bu durumu dikkate almadıklarını ancak gelinen noktada ABD askerlerinin PKK ve YPG ile el ele kol kola fotoğraf vermekten çekinmeyecek hale gelmelerinin Türkiye’nin haklılığını bir kez daha ortaya çıkardığını ifade etti.

Sabri Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü : “ABD ve Bazı Batılı ülkelerin, Terör örgütü DEAŞ’a karşı mücadele bahanesiyle Suriye’nin Kuzeyinde bir PKK Devleti kurmalarına asla müsaade etmeyeceğiz. DEAŞ’la mücadeleyi bahane edenler, şimdi Deaş’ı da yanlarına alarak ülkemize saldırmaya devam ediyorlar. Deaşla mücadeleyi bahane edenler, Deaşlı militanları otobüslerle başka yerlere kaçırıp koruyanlar  aynı kişiler. Artık Milletimiz “cambaza bak” numarasına kanmıyor. Deaş da, PKK/YPG/PYD de hepsi aynı eller tarafında kurulup, beslenen; emperyalist amaçlara hizmet eden maymuncuklardır. Amerika’nın ve içerideki uzantılarının Deaş yalanı üzerinden emellerine ulaşmalarına asla müsade etmeyeceğiz”.

Giresun Milletvekili Sabri Öztürk, sözlerinin sonunda şehit düşen askerlere Allah’tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı diledi. Öztürk, “ Kahraman Mehmetçiğimiz yine vazifesini en iyi şekilde yaparak bütün dünyadaki şer odaklarına gereken cevabı verdi. Allah onların gücüne güç katsın, yar ve yardımcısı olsun” diye konuştu.

 

Afrin ve Kızıl Elma

Afrin ve Kızıl Elma

 

Balyoz, Ergenekon kumpasları ve en son 15 Temmuz hain darbesiyle kendisine uzun süre gelemez denilen Şanlı Ordumuz kısa sürede ayağa kalktı. PKK yuvalarının dağılması, ardından Fırat Kalkanı, şimdi de 20 Ocak ‘da başlayan “Zeytin Dalı Harekâtı” başarıyla devam ediyor. İnşaallah havalar iyi gitmeye devam eder de operasyon hızlanır ve şehit-zayiat sayımız da yükselmez. Şehir çatışmalarının zorluğuna rağmen Kahramanlarımızın 15 güne kadar Afrin’e tamamen girecektir. Ardından Kızıl Elma “Menbiç” olmalıdır.
Defalarca yazdığım gibi, Türk Ordusu’nun girdiği yere önce adalet girmektedir. Askerimizin olduğu yerlerde hayat normale dönmekte ve binlerce mülteci yuvalarına geri dönmektedir. Lakin Haçlı- Siyonist askerlerinin girdiği ve bir türlü çıkmadığı Filistin, Irak, Afganistan, Sincan-Uygur bölgeleri öncelikle olmak üzere tüm dünya müslüman devletlerinde ortalık kan gölüdür.
Afrin Harekâtı’na ABD’nin muhalefeti doğru yol üzerinde olduğumuzu bir defa daha göstermektedir. Amerika, kendi elleriyle beslediği, 5 bin TIR ve 2 bin uçak dolusu silahla desteklediği PKK-DEAŞ-YPG birleşik terör örgütünün Türk Askeri karşısında bu kadar kısa zamanda yerle bir olmasına da açıkça çok üzülmektedir. ABD, ağanın emrine “Asi devlet Türkiye’nin” diklenmesine ve Irak-Suriye-Türkiye sınırında kukla bir terör kürt devleti kurulmasının şimdilik engellenmesine çok kızmaktadir. Şimdilik diyorum, çünkü ABD-İsrail’in yüzyıllık planlarından vazgeçmelerini asla beklememeliyiz!
Diğer taraftan Zeytin Dalı Harekâtı’nın başarısına asil Halkımız gibi, Avrupa devletleri de çok sevinmelidir. Çünkü, PKK eliyle Afrin’den yapılan ve yıllık 2 milyar doları bulan uyuşturucu kaçakçılığı da engellenmiş olacaktır. Afrin’den yapılan kaçakçılık en çok Alman, İngiliz ve Hollanda gençlerini zehirlemekteydi.
Harekata dönecek olursak, bölgenin en yüksek tepesi ve PKK’nın ikinci Kandili denilen Burseya Dağı’na ay-yıldızlı bayrağımızın dikilmesi“Afrin için” stratejik ve sevindirici bir hamle olmuştur. Çünkü, Burseya Dağı, yıllardır Alman-Fransız-Amerikan Haçlı mühendislerince planlı şekilde örülmüş ve onbinlerce ton beton dökülerek ustalıkla inşa edilmiştir. Bu dağın içi de kilometrelerce iki katlı tünellerle, kulelerle, koğuşlarla, mühimmat-iaşe depolarıyla ve beton kalıplarla tahkim edilip, donatılmasına rağmen “beton delen yerli bombalarımızla” yerle bir edilmiş ve kısa sürede Türk Ordusu-ÖSO işbirliğiyle ele geçirilmiştir. Artık, Afrin yolu açılmış, ayrıca terörün buradan desteklenmesi, Kilis’in roketlerle havadan bombalanması ve sınırlarımıza hain sızmalar ve canlı bomba girişleri de engellenmiş olacaktır.
Yakın geçmişte Musul- Kerkük, Kıbrıs, Boğazlardaki hakimiyetimizin ve Ege’deki tüm adaların kaybedilmesine üzüldüğümüz gibi, yine masa başında kaybederek üzülmemeliyiz. Bunun için, Türkiye; isimleri büyük, beyinleri ve tarihleri küçük olan devletlerin sınırlarımızda kurmak istedikleri terör devletine izin vermemelidir. Bu yolda tüm milli silahlarımızla sahada bulunmalı, can vermeye hazır olmalı ve masa başında çok diri-dikkatli olmalıyız. Sömürgeci Haçlı-Siyonist devletlere, kukla işbirlikçisi ülkelere ve içimizde aydın geçinip olaylara “at gözlüğü veya siyasî” bakanlara rağmen Kızıl Elma mücadelemize tek yumruk olarak devam etmeliyiz. Dünyanın bu hamlelere ihtiyacı var. Selam ve saygılarımla…

ABD’den YPG’ye silah sevkiyatı yetmedi bu kez Hummer ve Toyota pikap

ABD, terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı YPG’ye 60 TIR’a yüklenmiş yeni silahlar gönderdi. YPG’ye ulaşan silahlar arasında ayrıca roketler, otomatik makineli tüfekler, dürbünler ve havan topları da var.

 

toyota pikap.jpg11Silahları taşıyan TIR’lar, Irak sınırından geçerek Suriye’nin kuzeyine ulaştı. Washington’ın bugüne kadarki toplam sevkiyatı 1300 TIR’ı buluyor. Haziran ayı başında başlayan Rakka operasyonunda bugüne kadar kentin yarıdan fazlası terör örgütü IŞİD’den kurtarıldı.

Türkiye’nin karşı çıkmasına rağmen teröristlerle Rakka operasyonuna girişen Pentagon, yeni sevkiyatta zırhlı Hummer ve Toyota pikapları da YPG’ye verdi.

ROKETLER, OTOMATİK MAKİNELİ TÜFEKLER, DÜRBÜNLER VE HAVAN TOPLARI…

Toplam silah sevkiyatının 1300 TIR’ı bulduğu Suriye’nin kuzeyinde, 60 TIR’a yüklenen yeni silahlar terör örgütü YPG’ye ulaştı.

Gönderilen silahlar arasında ayrıca roketler, otomatik makineli tüfekler, dürbünler ve havan topları da var.

BAŞKA AMAÇLAR İÇİN DE KULLANILABİLİR

Türkiye, YPG’ye verilen silahların daha sonra başka amaçlar için de kullanılabileceğini en yetkili ağızlardan ABD’ye iletmiş durumda.

Washington’dan gelen açıklamalar ise, operasyonun ardından silahların geri alınacağı yönünde ancak bu sahadaki şartlar göz önüne alındığında gerçekçi bir yaklaşım değil.

ABD, Terör Örgütü YPG’ye Askeri Desteği Artırma Sözü Verdi

0817-9ypgABD Başkanı Donald Trump’ın DAEŞ’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’ün Suriye’de YPG üyeleriyle görüştüğü ve askeri desteği artırma sözü verdiği iddia edildi.

Rus Sputnik Haber Ajansı’na göre McGurk ve DAEŞ’le mücadele için kurulan Uluslararasi Koalisyonun Komutan Yardımcısı Robert Jones, helikopterle Ayn İsa kasabasına giderek YPG ve Rakka Sivil Meclisi yetkilileri ile görüştü.

McGurk daha sonra Rakka yakınlarında YPG üyeleri ve Suriye Demokratik Güçleri’nin komutanları ile bir araya geldi.

081717-abd-teror-orgutu-ypgye-askeri-destei-artrma-sozu-verdi-1McGurk’ün YPG ve Suriye Demokratik Güçleri‘ne askeri yardımları artırmaya söz verdiği bildirildi.

McGurk daha önce de Suriye’nin kuzeyinde YPG ve PYD üyeleriyle görüşmüş, Türkiye bu görüşmelere tepki göstermişti.

BATI NIN TÜRKİYE TELAŞI

BATI NIN TÜRKİYE TELAŞI

 

seyfettin karamızrakGeçen yazımızda, Almanya’nın Türkiye düşmanlığının nedenleri üzerinde durmuştuk.

Almanya hükumetinin ve Alman sivil toplum kuruşlarının Türkiye’ye gitmemeleri hususunda; “Alman vatandaşlarını uyarmalarına rağmen”, Almanların bu uyarılara itibar etmediğini, tatil için Türkiye’yi seçtiklerini, Alman şirketlerinin yeni yatırımlar için Türkiye’de sıraya girdiklerini gözlemliyoruz.

Almanya, Türkiye’nin büyümesini ve çevresinde etkili olmasını kıskanmakta ve aynı zamanda endişe duymaktadır. Bu yüzden, olmadık çıkışlarıyla da gülünç durumlara düşmektedir. FETÖ’ cü mahkûmlara giydirilecek tek tip elbiselere getirdiği eleştiri,  bunlardan biridir.

1980’li yıllarda Alman ekonomisi Türk ekonomisinden 13,5 misli büyükken, 2016 yılında 4 misline düşmüştür.

E-7 nin en hızlı gelişen ülkeleri; Çin, Hindistan, Türkiye, Brezilya, Rusya, Endonezya ve Meksika’dır. Dünya ekonomisinin ağırlığı, Batı’dan Doğu’ya kaymaktadır. Batı’nın Türkiye telaşı bundandır.

Bu yüzden Müslümanı, Müslümana katlettirmek için ABD liderliğinde, İslam dünyasına, dolaylı olarak da Türkiye’ye savaş açılmıştır.

Sözde İslam geçinen birçok ülke, ABD liderliğindeki Haçlı ordusunun emrinde ve hizmetindedir. ABD yanlısı bu ülkelere, halkları bu yüzden öfkeli ve kızgındır.

Türkiye’ye destek verdiği için Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, İngiltere’nin kirli ve ahlaksız oyunu ile “Pakistan FETÖ’sünün yargıdaki piyonları tarafından” görevinden alınmıştır.

Türkiye’nin güçlenmesini önlemek için, PKK, DEAŞ, FETÖ vb. örgütler kurularak, içeride karışıklıklar çıkartılarak yükselmesinin önü kesilmek istenmektedir.

ABD bu maksatla PYD-YPG’ ye 900 tırdan fazla silah vermiştir. Bu yardım ve silahlar, DEAŞ’ la savaşsın diye değil, Türkiye’ye karşı kullanması içindir.

Almanya, Türkiye’nin siyasi ve toprak bütünlüğünü tehdit eden ne kadar örgüt varsa; PKK, FETO, DHKP-C vb. ülkesinde barındırmaktadır. Kandil tetikçisi ve Die Welt muhabiri Deniz Yücel tutuklanınca, Merkel Türkiye’yi telaşla ziyaret edip, serbest bırakılmasını istemiştir.

Büyükada’daki gizli toplantıda; Alman Peter Steudtner ve İsveçli Ali Garavi ile 4 Türk tutklanmıştır. Aynı otelde, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden önce de 13 CIA ajanı kalmıştı. Bu CIA ajanlarından birisi, FETÖ imamı Bekir Boz ile devamlı irtibat hâlinde olan Papaz Andrew Craig Brunson dur. Bu papazın serbest bırakılmasını, Trump’ın üç kez istemesi anlamlıdır.

ABD’li milyarder Soros Vakfının paralı terörist, provokatörleri, Türkiye’yi karıştırmak için işbaşındadır. Soros ile kaos ayrılmaz bir bütündür. Almanya halkını Türkiye düşmanlığı için kışkırtmaktadır.

Soros’un Türkiye temsilcisi: “Kendiliğinden bir direnişin patlak vermesini bekleyemeyiz. Türkiye’deki hükümeti devirmek için sokakları acilen harekete geçirmeliyiz.” Açıklamasında bulunmuştur.

Tutuklanan yabancılar, suçlu ve gerilla uzmanıdır. Almanya’nın, bu gerçeği bile bile tutuklananların serbest bırakılmasını istemesi, Türkiye’yi sömürge ve küçük gördüğünün göstergesidir.

ABD, Almanya ve batının şımarık ukala bazı devletleri, geçmişte her istediklerine “evet” diyen bir Türkiye istemektedirler.  Oysa köprülerin altından çok sular geçmiştir. Artık Türkiye, kendi menfaatlerini ön planda tutan ve dış güçlere gerektiğinde “hayır” diyebilen güçte ve kararlılıktadır.

 

Türkiye, silkinerek kendine gelmiştir. Dünyanın her yerinde ve özellikle de Orta Doğu’da “ben de varım” deyince; ABD, Almanya, bazı batı ve Arap ülkelerinin uykuları kaçmıştır. Bu zalimlerin zulme, mazlumların gözyaşına ve sömürüye dayalı kirli oyunları bozulmuştur.

 

İçeride ve dışarıda, Türkiye’ye karşı gösterilen düşmanlıkların sebebi budur.

 

Sevgiyle kalın…