Etiket arşivi: Yolunda

Türk dili artıq dünya dili olma yolunda

“Türk dili artıq dünya dili olma yolunda”

 

 

 

 

pervane memedliTürk dili Konuşan Ülkeler Dil Kurultayı, sonbaharın son ayında Ankara’da düzenlendi. Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi; Türk Dil Kurumu” işbirliği ile gerçekleştirilen uluslararası Dil Kurultayı’na dünyanın 4 kıtasındaki 40 ülkeden 320 araştırmacı katılmıştı. İsmail bey Kaspıralının “Dilde, işte, fikirde birlik” sloganı altında düzenlenen kurultayda  Türkçenin yaşı, Ortak iletişim dili, alfabe meselesi, farklı ülkelerde Türkçe öğretimi, Türkçenin diğer dillerle ilişkileri, tarihi ve çağdaş Türk yazı dillerine dair konular başta olmak üzere çeşitli alt alanlarda bildiriler sunulmuştur.emblem

Kurultayın panel tartışma ve dinlemeleri sembolik adlandırılan Bilge Kağan, Kaşkarlı Mahmut, Ali Şir Nevai, Kaspıralı İsmail, Bahtiyar Vahabzade ve Ahmet Baytursunoğlu gibi 6 salonda yapılıyordu. Rusya’da yaşayan Altay, Hakas, Saka, Kazan, Başkurt Türkleri, Türkmenistan, Japonya, Rusya, İran, Bosna Hersek, Bulgaristan, Kırım, Moğolistan, Kosovada  yaşayan, ve diğer Türk dilinde konuşan halkların bugün karşısına çıkan bir dil, edebiyat, alfabe ve tarihin problemleri bilim adamlar nın bahs  konusu oldu.18 - копия

Türk dilinin uzman bilicileri ve araştırmacıları tarihsel kurulan kültürün yeniden canlanması için işbirliğinin artırılması, Türk dünyasının ortak tarih ve Türkçülük şuuruyla yola çıkması, gelecekte bu yönde qerarlaşması için böyle büyük ölçekli kurultayın öneminden ise tanınmış türkoloqlar Hasan Celal Güzel, Şükrü Haluk Akalın, Mustafa Kaçalin, Osman Fikri Sertkaya, Bilgehan Atsız Gökdağ, Fikret Türkmen, Karjaubay Sertkojaoğlu, Firudin Ağasıoğlu, Timur Kocaoğlu, İgor Kormuşin, Tursunjan imin, Melek Özyetgin gibi bilim adamları Kurultayda Kazakistan’ın latin alfabesine geçmesi meseleleri, bu olayın bölgede ve dünyada doğurduğu akisler, Uluslararası Türk Akademisi ortak türk dili ve ortak türk dili ders kitapları alanında yaptığı islahatlarlardan konuşdular.Kurultayda aynı zamanda, Rusya’da türk dilinin yabancı dil olarak korunması, Irak’ta türk dilinin bugünkü durumu, Özbekistan’da alfabe ve yazım sorunları, Latin qrafikasının bu günü, İran’da Türk dilinin korunması ve birçok devletlerdeki Türk alfabesi konusunda öne çıkan problemlerinden bahs edildi. Müzakerelerde ukrayna, belorus, Rus, İngiliz dillerinde oluşmuş oturan türk sözlerinin işlenmesi, dünya dilleri içerisinde Türkçe ve HHI yüzyılda Avrupa’da Türk dilinin yayılması gibi ilginç konular etrafında alimler görüş alışverişi yaptılar.“

“Dünya, yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman, Türkiye, ne yapacağını bilmelidir. Bizim, bu dostumuzun idaresinde, dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara, sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalnız susup o günü beklemek değildir. Hazırlanmak lâzımdır. Milletler buna nasıl hazırlanırlar; manevî köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinden bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir.”IMG_4236

84 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği bu sözler sadece bir arzu ve dilek olarak kalmadı, gerçekleşmesi için güçlü adımlar atıldı. Öyle ki, 1924’te Bakanlar Kurulu kararı ile İstanbul Üniversitesi’nde Türkiyat Enstitüsü kuruldu, 1931’de Türk Tarih Kurumu, 1932’de Türk Dil Kurumu bu amaçlara yönelik kurulan bilimsel merkezlerden bazılarıdır.

Hatırlatalım, ilk Türk halkları kongresi 1926’da Azerbaycan’ın Bakü şehrinde yapıldı.

Geçen yüzyılın 90 yıllarında tüm Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığına kavuşup, geçmişte yaşadıkları bir çok sıkıntılardan qurtuldular.T arihin belirli dönemlerinde kullanılan Ortak Türkçe’yi Türk’ün büyük coğrafyasında yaymak meselesi gündeme çıktı. Bugün küreselleşen dünyada siyasi, ekonomik, kültürel ilişkileri yüksek düzeyde kurmak için Türk dilli halqarın ortak bir iletişim ve bilim diline ihtiyacı var ve Türkiye’de bunun için aşamalarla hangi işlerin görüldüğüne bakalım.

1992 yılı ekim ayında Ankara’da gerçekleştirilen “Türk Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi” de Türk dünyasının sorunları ve çözüm yollarını çözelemek amacı ile kurultay geçirmek gerekliliğini de ortaya koydu.

1992’den günümüze kadar geçen sürede çeşitli kurultaylar yapılmış, buralarda Türk dünyasının problemleri ve çözüm yolları konuşulmuştur. Hükümetlere bir tavsiye niteliğinde alınan bu kararların bir kısmı ülkeler tarafından uygulanmıştır. TİKA, TÜRK- PA, Türk Keneşi, Türk Akademisi, Yunus Emre Enstitüsü, TRT Türk ve TRT Avaz kanalları gibi Türk dünyasına dönük kurumsal yapıların oluşturulması bu kurultaylarda dile getirilmiştir. Bu şekilde ortaya çıkan kurumlar Türk dili konuşan ülkeler arasında aynı zamanda dil, edebiyat, tarih, sanat, iletişim, eğitim, kültür gibi alanlarda işbirliği alanlarının gelişmesini sağlayan çok faydalı çalışmalar yapmıştır.

 

Dil, tarih ve kültür temelli stratejik bakışların sağlam, kalıcı milli politikalar belirlenmesinde vazgeçilmez olduğunu ilke edinen Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi; Türk dünyasının yakınlaşmasına yönelik çalışmalar yapan merkezlerin başında gelmektedir.

Kazakistan’ın El-Farabi Üniversitesi profesörü AB Salkynbay raporunda Kazakların Latin alfabesine geçmesini Türk dünyasında ortak amaçlara ulaşmak yollarından biri olduğunu vurguladı halkının yirminci yüzyılda yazı şeklini (alfabesini) siyasi nedenlerle dört kez deyişidiyini, bununla alnının dağa- taşa çarpdırdığını söyledi.O elifbaya ve yazıya yüksek değer verip bunu özel kaydetti ki, yazı olduğu yerde bir tarih vardır, onun bilgisi sistemli, düşüncesi sağlam, bilimsel kapasiteli ve manevi serveti ise kompakt topludur.A.Salkunbay fikrini biraz da aşıqlayaraq sonucda fikrini şöyle tamamladı:

“Bilimin varlığı doğrudan yazıyla ilgilidir, bu nedenle konuşma ve yazı ilişkisinin tayin edicisi de, ortak bir nimetlere dönüşüm biçiminin başlıca ve ana göstergesi de yazıdır. Ülke ve ulus tarihi kıyaslandığında, manevî kültür değeri belirlendiğinde yazının gücü artar. Kitabın söylenmemiş geçmişinin atalarımızdan miras olduğuna nasıl inanıyorsunuz? Her halda, yazılı bir tarih, ülkenin bölünmemiş mirasının korunmasının temel garantisidir. Yazısız bir tarih birçok iddialara, davalara yol açar ve ülkenin geçmişini takip edemeden, geleceğe olan umudunun zeifledeceyi kesindir.

Türk dünyasının sorunları ile ilgili fuayedeki sohbetlerde de sunum ve konuşmalarda  da düşünce kışkırtan anlar vardı.

24 Kasım 2015 tarihinde Türkiye ile Suriye sınırının yakınlığlnda Rusya’nın Su-24 uçağının vurulması olayından 2 yıl geçmesine ve iki ülke arasındaki ilişkilerin iyileşmesine rağmen, halen Rusya bilim ve eğitim müesselerinde Türkiye ile ilgili bilimsel ve ilmi takasa engeller ortadan kaldırılmamışdır. Bu kurumlarda çalışan  daha fazla azsaylıTürkçe konuşan entelektüeller mağdur durumda.

Çin’deki Uygur Türkleri Müslüman və türk olduklarından katliamlara maruz  kalmışlar.

İran’da yaşayan Türklerin durumu da dayanılmaz. Ülke nüfusunun neredeyse yarıdan fazlasını oluşturan Türklerin uzun illerdir ki, Türk dilinde okulu yok.Bu dilde kitap, gazete dergi yayınlanmır. Onu da kayd edim ki, Kurultaya “İran’da Türk dili tarihi ve lehçelerde” sunumu ile katılmıştım. Sunumuma göre tek Dil Kurultayının“Katılım belgesi” deyil,Türkcenin Diriliş  Hareketi  derneginin “Üstün hizmet” ödülünü de layik  görüldüm.bunun için çok sevindim.

Bulgar Türkleri, 4. sınıfa kadar geçen yüzyılın 40’larına kadar ana dilde eğitim hakkına sahipti. 1946 yılında Bulgaristan’daki Türkçe eğitim veren okullar olduğu halde, sonraki yıllarda Türkçe tamamen yasak edilmekle birlikte, oradaki Türklerin varlığı zorla yok edilmiş edilmiş ve bu insanların Türkçe olan adları, Hıristiyan isimleri ile değiştirilmiştir. “Burada amaç assimilyasiyamı yoksa Türkleri aşağılamak yoluyla tarihten intikam almaktır ? “Bu ikilem Çanakkale kongresine katılan üniversite öğrencisi Demet Yener’in özetine kondu. Bu arada Dil Kongresi’ndeki bilim insanlarıyla birlikte birkaç blog yazarı ve üniversite öğrencisi vardı.

Diğer dillerde olduğu gibi Türk dili de artmış ve çökmüştür. Yüzyıllar boyunca Türk dili tek bir dil haline geldi ve tüm Türklerin Çin’den Hazar Denizine konuştuğu dil oldu. Orta Çağ’da ortaçağ olmasına rağmen, yirminci yüzyıl arasındaki farklar bağımsız dillere ayrılmıştır. Orhun anıtlarının dili olarak gördüğümüz, büyük coğrafyada yaşadığımız tek edebî dil, ortak dildir. Uzunca bir süre Moğolistan’daki taş yazıtların incelenmesi Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya, en eski Türkçe kelimenin 3035 yaşında bir “kıngırra” olduğunu kanıtladı. Hun Türkçesinden günümüze kadar olan bu kelime, Türk çağını 30 asır geri alır.

Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Başkanı, Dr. Hasan Celal Güzel “En eski, en zengin ve en ahenkli dil Türkçe” başlıklı raporunda Türkçe’yi İngilizce ile karşılaştırarak, olgular temelinde Türkçenin söz dağarcığındakı kelimelerin sayısının ünlü Ohford sözlüğünü de geçip aştığını ve Türkçe’nin artık bir “Dünya dili” olma yoluna çıktığını bildirdi:

” İngilizce’rim zengin bir dil olduğu doğrudur. Halen, dünyanın ‘lingua Franca’ unvanına sahip tek yaygın dilinin İngilizce olduğunu kabul ediyoruz. Ancak, Ohford ansiklopedik bir sözlüktür. CoğrafT yerleri, teknik terimleri, hasılı İngilizce olsun olmasın her türlü kelimeyi barındırmaktadır. Halbuki Türk Dil Kurumu {TDK) Türkçe Sözlüğü’nde sadece genel Türkçe kelimeleri bulabilirsiniz.

Şimdi şu iddiamızı altını çizerek ifade edelim: Dünyanın en zengin dili Türkçedir. Elbette, bizim bazı ciğersiz, yabancılaşmış aydın taifesini hariç tutarsanız, dünyada herkes kendi dilini sever ve yüceltilmesini ister. Lakin bu iddiamız teorik yanılgıdan ya da boş bir övünmeden ibaret değildir. Türkçe, son yüzyılda epeyce badire atlattıktan sonra kendisini toparlamış ve gittikçe zenginleşmeye başlamıştır. Dilde tasfiyecilik yüzünden bir dönemde kuşa çevrilen Türkçe, artık bir ‘dünya dili’ olma yolundadır. Özellikle son 10 yıllık dönemde çalışmalarını hızlandıran Türk Dil Kurumu, eski Başkanı Prof. Dr. Şükrü Halük Akalın döneminde ve yeni dönemde üretkenliğini süratle arttırmıştır.

TDK, önce Türkçe Sözlük adlı eserini geliştirmiş ve 2011 yılındaki son baskısında kelime sayısını 122.423’e çıkarmıştır. Ayrıca, internet ortamında hazırlanan ‘Büyük Türkçe Sözlük’te kelime sayısı rekor seviyede arttırılarak 616.767’ye yükseltilmiştir. Bu haliyle dahi ‘Büyük Türkçe Sözlük’ 500.000 kelimelik ve dünyanın en zengin sözlüğü olduğu ilan edilen Ohford Sözlüğü’nü çoktan geride bırakmıştır. Lakin, ne yazık ki hala basımı gerçekleştirilememiştir.”

Bugün, Türkçe konuşan ülkeler önünde çözülmesi gereken birçok sorun var. Bilim, kültür, sanat, ekonomi, teknoloji ve benzeri temel işbirliği koşullarının başında ortak dildir. Ortak dili; birlik ve bütünlüğün temel unsuru olup, Türk dünyası ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki kültür köprüsünü kuracak, bu köprünün üzerinden diğer alanlarda da (ekonomik, ticari, askeri, siyasi) entegre edilmesi kolaylaştıran bir ünsürdür.

Kurultayın son gününde Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Başkanı Hasan Celal Güzel Türk dünyasının tanınmış bilim adamlarını, Türk tarihine imzalaraını altın harflerle yazan bilim fedailerini, Türkologları Merkezin düzenlediği “Türk dünyasına hizmet” ödülü ile değerlendirdi.

Bildirilerde Türk halkları arasında ortak iletişim dilinin Türkçe olması gerektiği güçlü bir şekilde vurgulanmıştır. Terim birliğinin sağlanması bilimsel işbirliği imkanlarını artıracak olup, bu yolda başlatılan çalışmaların kesintisiz sürdürülmesi ifade edilen konulardandır. Türk cumhuriyetlerinde kullanılan Latin esaslı alfabelerin birbirine yakınlaştırılması ve 34 harfli ortak Türk alfabesindeki harflerin tercih edilmesi gerektiği Kurultayda sunulan bildirilerde ve değerlendirmelerde en fazla dile getirilen hususlardan biri idi

“Türk dilini seviniz, çünkü Türklerin en az geçmişleri kadar büyük geleceği olacaktır”. Kaşgârlı Mahmud bu kelmeleri bin yıl önce söylemişdi.20

Doç. Dr. Pervana Memedli

Milletinin nicatı yolunda mücadile eden aydın

 

 

 

 

pervane memedliTüm dünyada ve Azerbaycan’ın her iki yakasında yaşayan Azerbaycan Türklerinin günümüzde, ismini gururla anabileceği ve dünyaya öyüncle nişan verebileceği bir şahsiyyet var.  Halkı ve muteber aydınlarımız tarafından “Asrımızın yaşayan Dede Korkudu”, “Her iki yakanın bilge ağsakkalı”, “Yüzyılın Azerbaycanlısı” ve şu gibi isimler kazandırılan kişiydi – Cevat Heyet.  Doktor Cevat Heyet hem de geçen yüzyılın başlarında milletin nicatı yolunda yorulmadan mücadele eden aydınları hatırlatırdı.

Cevat Heyet gibi dünyaca ünlü cerrahın, Türk dünyasında büyük nüfuz-ün-saygı kazanmış büyük şahsiyetin, kapsamlı savada, geniş erudisiyaya sahip olan aydın-vatandaşın varlığının varlığı olan “Varlık” dergisi

30 yıldan fazla bir zaman boyunca İran’da Azerbaycan türk dilinin, edebiyatının yaşatılması, “Varlık” dergisinin ve onun kurucusu Cevat Heyetin adı ile ayrılmaz bir şekilde bağlı olup.

İran’da az bir zamanda öncü cerrah gibi tanınarak ilk kez kalp cerrahisi (1968) ve böbrek aktarma (1969) işlemlerini yapıyor. Cevat Heyet tüm yaşamını ve faaliyetlerini daha çok cerrahlığa ve bu alan üzerie araştırmalara sarf ederek İran’da teorik ve deneysel cerrahinin temelini koyuyor. Bilimsel-teorik ve pratik başarılarından dolayı 1983 yılında Paris Uluslararası Cerrahi Akademisi üyesi seçilir. Uzun yıllar Tahran Azad İslam Üniversitesi Cerrahi Bölümü Başkanı ve Uluslararası Cerrahlar Cemiyeti’nin İran temsilcisi olur.

Onun, 1993 yılında büyük bir kalp ağrısıyla Türkiye’nin eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e yazdığı açık mektuptakı şu sözleri heyecansız okumak mümkün değil: “Ben bu satırları göz yaşlarımın engel ola bilmeden yazıyorum ve şu anda Allah-taaladan halkımıza kurtuluş, ya da kendime ölüm istiyorum” Cevat Heyet aynı mektupta Azerbaycan’ı düştüğü şimdiki felaket durumdan çıkarmak için çabaları güçlendirmeye, “büyük devletlerin silahları ile tepeden tırnağa silahlanmış ermeniler karşısında azerbaycanlıları savunup soykırımına engel olmayğa çağırır.pervane hocam yeni.jpg1

Doktor Cevat Heyetin ve hem de diğer yazarların Kuzeyle (Kuzey Azerbaycanla) ilgili yazılarında Karabağ (onun tarihi ve şimdiki felaketli durumu, aynı zamanda mülteciler meselesi) sorunu ve 20 Ocak faciası derginin önde gelen ve en yangılı mövzularındandır.

Yazının başında anılan Süleyman Demirel’e açık mektubu halkına kurtuluş yolları arayan sivil BİR yazarın arkasında büyük devletlerin durduğu Ermeni işgaline karşı dünya kamuoyuna itiraz sesi ve adil taleplerinin ifadesidir. Mektupta Azerbaycan Türklerinin başına getirilen bugünkü facialar açıklanır ve gösterilir ki, “memleketimizin başına getirilen bu trajedi büyük bir millet ya da güçlü bir devlet tarafından değil, bütün tarih boyunca gözetimimiz altında dolanan ve edaletimiz sayesinde tüm insani haklardan faydalanan Ermeniler tarafından” türedilmişdir. “Bizzat Süleyman Demirel’e hitaben yapılan ve kopyası İran Dışişleri Bakanı doktor Eliekber Vilayetiye gönderilmiş olsa da, aslında bu açık mektubun başvuru nesnesi kat-kat geniştir. Başvuruda deniyor: “Silahsız, ordusuz ve esaretten yeni çıkmış kardeşlerimizi yalgızmı bırakmalıyız? Ermeni-Taşnak ordusunun kardeşlerimizin yurtlarına heyasızcasına tecavüzüne, kadın ve erkeklerini, ihtiyar ve çocukları açlıktan öldürmelerine tamaşaçımı kalacağız? Bu, bizlerin şerefine, Türklüğe ve Müslümanlığa, nihayet, insanlığa yakışır mı? ”

20 Ocak faciasını Güneyde, aynı zamanda Tahran’da Azerbaycan türkleri milli felaket, ulusal trajedi gibi karşıladılar. Güney Azerbaycan’daki bu üzüntü ve iztirabların yankısını “Varlık” ın sayfalarında buluyoruz. Dergi yazıyordu:  “Ülkenin namuslu halkının uzun yüzyıllardan baş alıp gelen milli-tarihi isteklerine adalet ve mantık ile cevap vermek yerine kurşun ve tankla karşılık verildi …”

Belirtmek gerekir ki, sevinçli ve ferehli günlerde de doktor C.Heyet kendi Kuzeyli kardeşlerinin yanında idi.

Doktor Cevat Heyetin türkçülüyü, bütün Azerbaycan kültürünün tarihsel misyonunu düzgün hissetmesi, nihayet, onun bu manevi serveti tüm halkın malı etmek uğruna mücadelesi tam güç ve dolgunluğu ile üstadın yayımlanan “Varlık” dergisi ve bu derginin yayınında kendi tecessümünü bulmuştur.

pervane hocam yeni.jpg2C.Heyetin bilimsel publisistik yazılarında ve fealiyetinde İran’da Azerbaycan tarihini maksadlı bir şekilde sahtalaşdıran, dünya kamu fikrini saptırmaya çalışarak halkımızın tarihi ile ilgili asılsız iddialar ileri süren çeşitli fikir sahipleri ile cesur mücadele önemli yer tutmaktadır.

Doktor Cevat Heyet “Azerbaycan edebiyatına bir bakış” adlı eserinde C.Heyet XIII yüzyıldan modern döneme kadar Azerbaycan edebiyatının şair ve yazarlarının hayat ve yaratıcılığından bahsediyor. Doktor bu kitabı, esasen, Kuzey edebiyatını İran azerbaycanlılarına kompakt şekilde sunmak amacıyla yazmışdır.

Sonrasında dil tarihi ile ciddi uğraşırken o, Güney’de oluşturulan edebiyatla, Türk halklarının eski ortak folkloru, yazılı edebiyatı ve eski Türk şairleri ile kapsamlı yapmak gerekliliği fark edir. Araşdırma sırasında Azerbaycan, İran, Türkiye ile birlikte Avrupa’da yayınlanmış kaynaklara, kitaplara periyodik basına , elyazmalarına referans edir. Doğma Türkçeden başka Fars, Arap, Fransız dillerini de mükemmel bilmesi araştırmacı alime Azerbaycan tarihine, edebiyatına dair çok ilginç ve değerli olguların ortaya çıkarılmasına imkan verir.

C.Heyetin “Azerbaycan sözlü halk edebiyatı” eserinde Azerbaycan folkloru geniş tetkik edilir. Onun “Edebiyyatşünaslıg” kitabında ve bu alanla ilgili araştırmalarında ise yazarın Avrupa, Doğu ve Rus edebiyyatşünaslığının tecrübesine beledliyi bariz hissedilir ve bu onun edebiyat gibi tedgigatlarına yenilik getiriyor. Cevat Heyetin folklor araştırmaları folklor konusunun en önde gelen yönlerinden biridir. C.Heyet “Kitab-ı Dede Korkut” la bağli yazılarında çok yeni değerli fikirler ileri sürüyor. «

C.Heyet Farsça yayımladığı “Türk dilinin tarihi ve lehçeleri” eserini (yazıtını) Pehlevi rejimi sırasında İran dilbilim ilminin ve hakim ideolojinin Azerbaycan dilinin kendine özgü bağımsız ve zengin bir dil olduğunu inkar etmesine cevap olarak yazmıştır. Muhammed Emin Resulzade yüzyılın başlarında yazar Mais Elizadenin tebirince desek, “İran Türkleri” terimini dünyanın siyaset müntehabatına dahil etmişse, yüzyılın sonunda Cevat Heyet esasen İran’da yaşayan Türklerin konuştuğu lehçelerin inceleyen “Türk dili ve lehçelerinin tarihi” kitabını dünyanın türkologiya tarihine etdi.Sonuncu kitap İran’da türkolojinin temelini koydu

Mahmud Kaşgarinin yaklaşık 950 yıl  önce yazdığı “Divanü Lugati’t-Türk”, Ali Şir Nevainin ise 500 daha önce kaleme aldığı “Mühakimetül-lüğeteyn” eserlerinin devamı olarak Cevat Heyet Azerbaycan dilinin sözcük ve gramer zenginliğini ve bazı avantajlarını göstermek için iki dilin- Azerbaycan Türkçesi ve Fars dilinin karşılaştırmalı araştırılmasına adanmış “Mükayisetül lüğeteyn” eserini yazdı. Hedef ise şuydu ki, bu oldu ki, çeşitli nedenler yüzünden eserlerini Farsça yazan ve Farsça yazmaya eğilimli olan hemvetenlerine Azerbaycan-Türk dilinin daha büyük avantajlara sahip olduğunu göstermek ve onları doğma dilde yazıp yaratmağa teşvik etsin, heveslendirsin

C.Heyet bu iki eserinde İran’ın Fars şovinistlerine yanıt olarak Azerbaycan halkının etnik ve dil yönünden Türk soyuna mensubluğunu tutarlı örneklerle izah edip, bu halkın dil, kültür, hem de etnik açıdan Türk halkları grubuna dahil olduğunu esaslandırır.

C.Heyetin yazıları içerisinde Azerbaycan tarihi sorunları da özel bir yer tutar. Bu derginin sayfalarında Azerbaycan’ın tarihi geçmişi ile ilgili birçok meselelere dokunulması, önemli sorunların koyuluşuyla kendisi milli uyanışı barındırmıştır. Bu yazılar içerisinde Azerbaycan tarihinin en önemli düğün noktası olan Oğuzların tarih boyunca ülkemize gelişi sorununa ait makaleler özellikle dikkat çekiyor.

Eski Türk edebiyat örnekleri, yazılı kaynakları hakkında Cevat Heyetin çalışmaları ana dilli edebiyatımızın tarihi kökleri konusunda da da zengin bilgi verir.

İşte Sayın alim Cevat Heyet’in bilimsel publisistik fealiyyetindeki çeşitli yazılara, onlardaki bazı önemli konulara edilen dikat ve ilgi, onlara verilen kısa açıklamalar şöyle üstadın bütün Azerbaycan uğrunda yanan kalbinin atışlarını duyuruyor, kuzeyli-güneyli bütün Azerbaycan Türkleri için yorulmak bilmeden çalıştığını, yazıb-yarattığını nişan verir. İran türklerinin milli bilincinin uyanmasında bedelsiz iş yapmış “Varlık” dergisi kimliğini tanıyan Türklüğü ile övünen yeni bir neslin de yetişmesine neden oldu. Ve “Varlık”ın bugüne kadar varlığını yaşatması da dergiyi koşulsuz, kişisel malzemesi ile yayın yapan Cevat Heyet’in bu imrenilecek deyaneti kaynaklanmaktadır.pervane hocam yeni

Doktor Cevat Heyet yalnız Azerbaycan halkı için değil, belki, tüm İran halkları, hem de Müslüman ve Türk dünyası için değerli, vazgeçilmez şahsiyettir.

 

Doç.Dr. Pervane Memmedli

 

 

Davutoğlu’na Ölüm Yolunda Barış Yürüyüşü Hediyesi

 

sakarya ak tebrik

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Yusuf Demir, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na Srebrenitsa’yı anlattı.

Sakarya İl Gençlik Kolları Başkanı Yusuf Demir ve Teşkilatlanmadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Davut Kiracıoğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na Srebrenitsa’da Soykırımın 20. Yıldönümünde düzenlenen ve AK Parti Sakarya İl Gençlik Kolları’nın katılım sağladığı “Ölüm Yolunda Barış Yürüyüşü” sırasında çekilen fotoğraflardan oluşan çerçeveyi hediye etti.

 

Başkan Demir, çerçevede yer alan fotoğraflar üzerinden Srebrenitsa’da “Ölüm Yolunda Barış Yürüyüşü” sırasında yaşananları Başbakan Ahmet Davutoğlu’na anlattı.

 

Sakarya İl Gençlik Kolları’nı tebrik eden Başbakan Ahmet Davutoğlu “Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’i, Soykırımı, Kardeşlerimizi, ecdad yadigarı toprakları unutmayan sizleri tebrik ediyorum, aynı bilinçle çalışmalarınızın artarak devam etmesini bekliyorum. Sizlere ‘gayret edin çalışın’ demiyorum ‘çok çok çalışın’ diyorum.” dedi. Başbakan Davutoğlu “Ölüm Yolunda Barış Yürüyüşü”nü dinlerken eşi Sare Davutoğlu ile birlikte fotoğrafları tek tek inceledi. Görüşme hatıra fotoğrafı çekilmesiyle son buldu.