Etiket arşivi: Yine

Milletin İstiklalini Yine Milletin Azim Ve Kararı Kurtardı

Kâtip Çelebi  Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, 15 Temmuz Darbe Girişiminin ikinci yılında, bir basın açıklaması yaptı. Köse yazılı olarak yaptığı açıklamada şu ifadelere vurgu yaptı:

Türkiye iki yıl önce 15 Temmuz’da hain bir darbe girişimine maruz kaldı. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızmış hain FETÖ mensubu asker görünümlü teröristler, aynı zamanda devletin imkânlarını kullanarak millete savaş açtılar, devletimizi yıkmaya ve ülkemizi işgale kalkıştılar.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla sokaklara dökülen milletimiz, İstiklal Harbinde olduğu gibi 15 Temmuz’da da iradesine sahip çıktı. Seferberlik zamanlarında ve Milli Mücadele yıllarında olduğu gibi, minarelerden okunan salalarla durumun ciddiyetini kavrayan on binlerce silahsız, sivil vatandaş ülkesini, milletini, devletini, anayasal sistemini, demokrasiyi ve bütün bunların teminatı olan seçilmiş hükûmetini ve Cumhur Reisini korumak için sokaklara döküldü; caddeler üzerinden meydanlara akın etti.

Liderinin etrafında kenetlenerek ilk defa darbe teşebbüsüne karşı direnme gücünü kendinde hisseden Milletimiz, 250 şehit ve 2700’ün üzerinde gazinin canları ve kanları ile hainleri püskürttü. İstiklal Harbi’nde olduğu gibi,  Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde gerçekleştirilen 15 Temmuz Demokrasi Mücadelesinde de “Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtardı. Milletimiz İstiklal Harbi’nden sonra 15 Temmuz’da yeni bir destan yazarak, darbe geleneğini yerle bir etti.

İkinci yılında, hain terör örgütünün 15 Temmuz’da giriştiği darbeye karşı direnen, hiç tereddüt etmeden kendini tankların önünde siper eden, sergilediği kahramanlıkla sembolleşen Ömer Halis Demir gibi saniyeler sonra vurulacağını bilerek, verilen kutsal görevi yerine getirmekte tereddüt etmeyip, şehadet şerbetini içen aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad, mekânları Cennet olsun.

Bazıları üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen hala tedavi gören kahraman gazilerimize minnet ve şükran duygularımızı ifade ediyor, Allah’tan sağlıklı uzun ömürler diliyoruz.

İki yıldır sergilemiş oldukları asil tavır, göstermiş oldukları sabır ve metanetle milletimizin her bir ferdine örnek olan şehit ve gazi yakınlarını takdir ediyor, Allah’tan bizlere de onların gösterdiği fedakârlık düzeyinde vazife şuuruyla hareket etme azim ve kararlılığı nasip etmesini niyaz ediyoruz.

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi olarak, akademik-idari personelimiz ve öğrencilerimizle birlikte aziz Milletimize söz veriyoruz;

Ülkemizin bir daha benzer bir ihanetle karşı karşıya kalmaması için üzerimize düşen her türlü görevi yerine getirecek, akademik, sosyal ve kültürel çalışmaları titizlikle sürdüreceğiz.

İki yıl önce 15 Temmuz’da maruz kaldığımız FETÖ ihanetini hiçbir zaman UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ.

 

  Prof. Dr. Saffet KÖSE

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Rektörü

SAPLA SAMAN KARIŞMIŞ YİNE…

alptekin cevherliTürkiye’mizin etrafında bir ateş çemberi var ve gittikçe büyüyor. Yıllardır söylediğimiz ‘güven ve istikrar adası Türkiye’ söylemi dahi neredeyse tehlikeye girdi. Irak’la başlayan ve Suriye ile devam eden süreçte, ülkemizin bütün güney sınır komşuları ciddi bir kaos ile istihbarat ve terör örgütleri için ise geniş imkân sunar hale geldiler.
22 İslâm ülkesinin sınırlarının yeniden yapılandırılması ve bunların içinden etnik, mezhepsel ve lehçelere göre yeni devletçikler çıkarma projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi gün be gün hayata geçerken neredeyse Türkiye dışında, proje için başkaca da bir pürüz kalmadı…
Son pürüz olan İran da; ABD ile yaptığı antlaşma çerçevesinde Batı’ya kapıları sonuna kadar açmış oldu. Bunun Türkiye’ye yararları olduğu gibi, çeşitli zararları da mutlak surette olacaktır.
Örneğin neredeyse tamamını yurt dışından aldığımız petrol fiyatları, dünya pazarlarına arz artacağı için ucuzlayacak; buna karşın Türkiye’nin ise İran’a neredeyse tekel olarak sattığı ürünlere ve hizmetlere artık Batılı rakipler gelecektir.
Bunun yanında İran’ın ordusuna yaptığı ve sınır komşusu olmamız nedeniyle dolaylı olarak bizi de ilgilendiren askeri harcamaları ve nükleer silah ihtimali azalacak; buna karşın doğu sınırımızın hemen dışında yeni etnik hareketlenmeler ve Erbil yönetimi benzeri yeni oluşumlar meydana gelecektir.
Patlamaya hazır bir bomba haline gelen Güney Azerbaycan konusu gündeme gelirken, Türkiye’nin önüne çeşitli mezhepsel savaş senaryoları da konulacaktır.
Geçen yazımızda dediğimiz gibi İran, ABD ile müttefik haline gelirken bir yandan da ülkesinde yeni bir turuncu devrimin kapısını aralamıştır. Ancak iç dinamikleri Ukrayna veya Kırgızistan’dan oldukça farklı olan İran’da, neyin plânlandığı ve ne kadara kadar esnetilerek içinden savaşsız olarak özerk yönetimler çıkarılacağı şu an için muammadır.
Bütün bunların yanı sıra en son Suruç’ta IŞİD’in düzenlediği ve 32 vatandaşımızın öldüğü saldırı gibi eylemlerle ülkemizin taciz edilmesi ve Suriye’deki cehenneme çekilmeye çalışılması çabaları da göz ardı edilmemelidir.
Öldürülen vatandaşlarımızın hesabı mutlaka sorulmalıdır. Ancak o vatandaşların da terör örgütü PKK’nın Suriye kolu olan PYD’ye destek için orada toplandıkları gerçeği de asla unutulmamalıdır. Bu konuda “izin verilmedi – verilseydi ölmeyecektiler, onlar şehittir” gibi ajitasyonlarla Hükümetimizi ve Devletimizi suçlamak en hafifinden vicdansızlık ve ihanettir.
Üstelik diğer yandan da “sözüm ona ateşkesi” artık tanımadığını ilan eden PKK’nın Adıyaman’da aynı gün düzenlediği saldırıyla şehit ettiği uzman çavuş ve yaraladığı askerlerimizin haberleri varken, bunu yapmak en basit ifadeyle yüzsüzlüktür…
Görüldüğü kadarıyla senaryo şöyle olabilir:
Türkiye içinde “mikro milliyetçilik” akımları tahrik edilecek, mezhepsel ayrım körüklenecektir. Bu konuda cem evlerine ve camilere saldırı ihtimalleri kuvvetlidir. Ayrıca ses getirecek ve infial uyandıracak farklı eylemleri de plânlıyor olabilirler.
Bu durumdaki Türkiye’nin uzayıp giden koalisyon görüşmelerine çok da tahammülü yoktur. Bütün partilerin üzerine düşen görev, artık 3’e beş’e bakmadan bir an önce hükümetin kurulması ve ülkenin yeni ve güçlü bir hükümetle yoluna devam etmesine imkân sağlamaktır.
Gün birlik ve beraberlik günüdür.
Yoksa Sayın Başbakan’ın canlı yayında söylediği gibi, “Bugün Suruç’ta, yarın başka bir yerde, öbür gün başka bir yerde” cenazelerimizin ardından ağlar dururuz…