
CHP Milletvekili Sındır’dan, AKP Milletvekili Kırkpınar’a cevap ve davet!


Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilan edilen Dünya Antibiyotik Farkındalık Haftası’nda, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyelerinin yaptığı bir araştırma kamuoyuyla paylaşıldı.
Sağlık Bakanlığı’nın “Akılcı İlaç Kullanımı Ulusal Eylem Planı 2014-2017 (AİK)” çerçevesinde sunulan çalışmada, İzmir’de yaşayan ilkokul çağında çocuğu olan ebeveynlerin, antibiyotik kullanımı ve antibiyotik direnci konusundaki bilgi ve tutumları ölçüldü. Çalışmanın ana bulgusuna göre, ailelerin %71’i son bir yıl içinde çocuğu için antibiyotik kullandığı ancak aslında antibiyotiklerin %30-40 oranında yanlış kullanıldığı ortaya çıktı.
“Anne-baba antibiyotikte ısrarlı.”
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Asya Babaoğlu yürütücülüğünde; Doç. Dr. Mustafa Tözün, Doç. Dr. Melih Kaan Sözmen, Arş. Gör. Gizem Yavaş ve Arş. Gör Büşra Tozduman tarafından yapılan ve 2. Uluslararası Halk Sağlığı Kongresi’nde ön sonuçları açıklanan çalışmaya göre; İzmir’deki ilkokullarda okuyan çocukların ebeveynlerinin antibiyotikler ve antibiyotik direnci ile ilgili bilgi düzeylerinin sınırlı olmasına rağmen antibiyotik kullanımına devam ettiği görüldü.
İKÇÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Dr.Öğr.Üyesi Asya Babaoğlu, en çok solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotiğe başvurulduğunu, antibiyotiklerin yanlış kullanımı neticesinde de ‘antibiyotik direnci’ ile karşı karşıya kalındığını vurguladı. Dr.Öğr.Üyesi Asya Babaoğlu, “Antibiyotikler yanlış kullanıldığında, bakteriler antibiyotiklere karşı savunma mekanizmaları geliştirir ve artık kullanılan ilaçtan etkilenmez. Hatta kazandıkları bu yeteneği başka bakterilere de aktarabilirler. Normalde uygun antibiyotikle kolaylıkla geçebilecek hastalıklarda hastane yatış süresi uzamakta, yan etki ve hatta ölüm görülme sıklığı artmaktadır. Dünya’da her yıl 700.000’den fazla kişi antibiyotik direnci nedeniyle hayatını kaybetmektedir.” dedi.
“Eczacılar da sorumluluk sahibi.”
Antibiyotiklerin ağrı kesici veya ateş düşürücü olmadığını, bakteri kaynaklı enfeksiyonları tedavi eden çok değerli ilaçlar olduğunun altını çizen Dr.Öğr.Üyesi Asya Babaoğlu, “Gereksiz ve hatalı kullanımlarla bu önemli tedavi şansımızı tüketmeyelim.” diye konuştu.
Çalışmanın ön sonuçları hakkında bilgilendirmeye devam eden Dr.Babaoğlu: “Önemli bir tespitimiz de eczacıların ebeveynlere antibiyotiğin nasıl kullanılacağını anlattıkları, ancak eş zamanlı olarak antibiyotik direnci konusunda bilgi vermedikleriydi. Hastalarla önemli bir temas noktası olan eczacıların, antibiyotik direnci gelişme riskini belirtmeleri önemlidir. Doktorların da elbette antibiyotik reçetelerken konuyu gündeme getirmeleri gerekmektedir. Ancak en önemli görev ebeveyne düşüyor.” şeklinde konuştu.
“Antibiyotik tüketiminde ilk sıradayız.”
Ülkemizin antibiyotik kullanımı ve antibiyotik direncinde en üst sıralarda yer aldığının ortaya konduğunu belirten Dr.Öğr.Üyesi Babaoğlu, “Kasım 2018’de yayınlanan OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) raporu, Türkiye’nin (OECD ülkeleri arasında) % 38.8 oranla, birinci sırada yer aldığını ortaya koydu. Türkiye’yi, Yunanistan (%37.7) ve Güney Kore (%35.2) takip ederken, en düşük antibiyotik direnç oranları İzlanda, Norveç ve Hollanda’da saptanmıştır (%5). Bu oranlar ile doğru orantılı olarak yine OECD raporlarına göre Türkiye antibiyotik tüketiminde ilk sırada yer almaktadır.” diye konuştu.
Doğru antibiyotik kullanımı nasıl olur?
Akılcı İlaç Kullanımı Ulusal Eylem Planı kapsamında yapılan kamu spotları, reçete zorunluluğu gibi çalışmaların olumlu sonuçlar verdiğini belirten Dr.Öğr.Üyesi Babaoğlu, antibiyotiklerin doğru kullanımı ile ilgili şu bilgilendirmelerde bulundu:
“Enfeksiyonlardan korunmada en etkili yöntemlerden birinin el yıkama olduğunu biliyor muydunuz? Bunun dışında doktorunuz antibiyotik reçete etmediğinde ısrarcı olmamak gerekir. Biraz istirahat, biraz sabır ve doktorunuzun önereceği diğer ilaç ve yöntemlerle hastalığı geçirmeniz mümkündür. Başkasının artan antibiyotiklerini kullanmamak hayati öneme sahiptir. Çünkü eksik dozla uygulanan tedavi, bakterilerin direnç kazanmasında temel unsurdur. Buna tedaviyi yarım bırakmayı da ekleyebiliriz. Antibiyotik başlandıktan sonra 1-2 gün içinde düzelme görülür. Birçok hasta da iyileştiğini düşünerek antibiyotik almayı keser veya unutur. Düşük dozlarla antibiyotiğe alışan bakteri, bir daha ki tedavide artık bu antibiyotiği umursamaz. Son olarak, çocuklar hastalandığında tedavinin yüzde 90 civarında anne tarafından takip edildiğini gördük. Babaların da çocukları hastalandığında tedaviyi takip etmesi, hem annenin yükünü hafifletecek, hem de aile içi paylaşımları güçlendirecektir.”
Ege İhracatçı Birlikleri’nde, Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği tarafından düzenlenen “Küresel Ekonomik Gelişmelerin Türkiye Ekonomisine Etkileri” başlıklı seminerde ticaret savaşları ve ticaret savaşlarının Türkiye’ye yansımaları Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Uysal, Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Mevlüt Çetinkaya ve Borsa İstanbul Uzmanı Evren Arık tarafından anlatıldı.
Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Doğan Yağcı, güncel bir konu olan ticaret savaşları ile ilgili fikir paylaşımının herkes için faydalı olacağını düşündükleri için bu semineri düzenleme kararı aldıklarını kaydetti. Yağcı, “Yeni Ekonomik Program ile ilgili de kafamızdaki sorulara cevap bulacağımız bir toplantı olacak” dedi. 
Türkiye’nin yumuşak geçişi gerçekleştirme ihtimalinin azaldığını, büyüme hızında sert düşüşlerin kaçınılmaz olduğunu, Yeni Ekonomi Programının da bunu kabul ettiğinin anlaşıldığını ifade eden Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Uysal, 2019 yılının birinci ve ikinci çeyreğinde Türkiye’nin büyüme rakamlarında eksiye düşebileceği öngörüsünde bulundu.
Ege İhracatçı Birlikleri’nde, düzenlenen Küresel Ekonomik Gelişmelerin Türkiye Ekonomisine Etkileri başlıklı seminerde konuşan Prof. Dr. Uysal, Türkiye’nin 2003-2013 yılları arasında dünyada likidite bolluğunun yaşandığı dönemde Türkiye’ye gelen yabancı kaynakları verimli alanlara değil, gereğinden fazla tüketime ve inşaata kanalize ettiği için bu dış kaynakları geriye ödemeye imkan verecek geliri yaratamadığından dolayı bugün sorunlar yaşadığını kaydetti.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklanan Yeni Ekonomik Programda 2021 yılı enflasyon hedefinin yüzde 6 açıklanmasına karşın Türkiye’nin kısa süre önce 10 yıllığına yüzde 20.7 faizle borçlandığını hatırlatan Uysal, “2021 yılı enflasyon hedefimiz yüzde 6 ise; yüzde 21 ile neden borçlandık. Neden daha kısa vadeli borçlanıp enflasyon ve faizler düştüğünde vadeyi uzatmayı tercih etmedik. Programın enflasyon hedefleri tutarsa ortalama yüzde 5 büyüyen bir ekonomi yüzde 16 düzeyindeki reel faizi nasıl ödeyecek. Ne yazık ki örtülü kur hedefi, cari açık ve işsizlik başta olmak üzere Yeni Ekonomik Programdaki bazı hedeflerin tutmadığını görebiliriz” diye konuştu.
Yeterli dış kaynak bulamayacağımız bir döneme girdik
“Dünya’dan ucuz ve bol dış kaynak bulamayacağımız bir döneme girdik” değerlendirmesinde bulunan Prof. Uysal, artık düne ilişkin tecrübelerle değil yarını okuyarak yani gelecek bilgisi ile karar verilmesi gerektiğinin altını çizdi. Uysal, “Türkiye 1947 yılından beri dış ticaret açığı, 1972 yılından bu yana ise bütçe açığı veriyor. Türkiye’nin dış ticaret açığının geldiği düzey artık sürdürülebilir değil. İstikrarsız büyüme, yüksek işsizlik, yüksek enflasyon, yüksek cari açık gibi sorunlar aslında bir sonuçtur. Türkiye’nin arz-talep dengesi bir başka ifadesiyle tüketim ve üretim deseni birbiriyle uyumlu değil. Türkiye ekonomisinin mevcut üretim yapısı yenilenemez ve yarının ihtiyaçlarına uygun olacak şekilde dönüştürülemezse 7-8 yılda bir kriz yaşamaya devam ederiz” dedi.
Masum değiliz hiç birimiz
Türkiye’de vatandaşların tüketici kredileri ve kredi kartlarından dolayı bankalara olan borcunun 520 milyar TL’ye ulaştığı bilgisini veren Uysal, şöyle konuştu; “Masum değiliz hiç birimiz” şarkısını söylememizin zamanı geldi. 2001 krizinde vatandaşların tüketici kredileri ve kredi kartı borçlarının toplamı yaklaşık 4 milyar liraydı. Döviz kurunun artışında en büyük rolü açık pozisyonu olan yerli girişimcilerin oynadığı anlaşılıyor. Zira yabancıların ülkeden çıkardığı kaynak oldukça sınırlı. Aslında, birçok ekonomistin de söylediği gibi, Merkez Bankası Temmuz ayında yüzde 2-3 gibi makul faiz artışı yapsaydı bugün dolar kuru bu düzeylere gelmeyebilirdi.”
2019 gelişmekte olan ekonomiler için zor olacak
Dünya ekonomisinde 2019 yılının gelişmekte olan ülkeler için daha zorlu geçeceği öngörüsünde bulunan Uysal, 2019 yılı için önerilerini ise şöyle sıraladı;
– Gelişmiş ülkeler için ise mevcuda yakın veya biraz daha iyi koşullar geçerli olabilir. İhracatçı firmaların bu temel beklentinin sektörleri ve firmaları için anlamını ve olası yansımalarını dikkate alarak kararlar vermesi uygun olacaktır.
– Yeni ve gelişen ihracat pazarlarına girmeye çalışırken gelir düzeyi yüksek geleneksel ihracat pazarlarına verilen önem azaltılmamalıdır.
– 2019 yılında kurlarda oldukça hareketli günler yaşanabilecektir. Kısa vadede oldukça iyi avantajlar sunabiliyor olsa da orta ve uzun vadede döviz pozisyonu açığı, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere ve firmalarına bir gün mutlaka büyük bir bedel ödetmektedir. Bu nedenle 2019 yılında, en azından yılın ilk yarısında konjonktürün yönü netleşinceye kadar, mümkünse açığa düşülmemeli veya açık taşınabilecek sınırlarda tutulmalıdır.
-Yılın geri kalan bölümünde hatta 2019 yılının ilk yarısındafaizler yüksek düzeyini koruyacak gibi görünmektedir. Nisan ayı ve sonrasında ise sıcak para hareketlerinin yönü ve nihayet enflasyon oranları faizlerin düzeyini belirleyecektir.
– Halihazırda karşılıksız çek ve protesto edilen senet tutarlarının geldiği düzey, 2019 yılında ilave yansımalar üreteceğinden, vadeli satışlar ve müşteri tercihleri konusunda 2019 yılında çok daha dikkatli olunmalıdır.
– Böylesi bulutlu ortamlar her kesime maliyet yanında bazı fırsatları da getirmektedir. Etkileri ve sonuçları orta ve uzun vadeli (2-5 yıl) olarak görülebilecek karar ve uygulamalarda “hayır” ilk değil, son cevap seçeneği olarak görülmelidir.
– Sanayi sektörü özelinde geleneksel düşük katma değerli, düşük kar marjlı ürünleri birileri yine üretmeye devam edecektir. Ancak, anlayış ve ürünlerinde nitelik sıçraması yapanlar, yüksek katma değerli ürünler üretebilenler, yarınlarda var olacaktır. Sanayi sektöründe inovatif ürün ve daha çok da bunun teknolojisini üretebilenler lider olacaktır. Bu nedenle firmalarda 2019 yılı için mutlaka en az bir alanda inovasyon gerçekleştirilmesi hedefi konulmalı, bu hedefi uygun konumdaki tüm çalışanların içselleştirmesi sağlanmalıdır.
Çetinkaya; “Dünya genelinde roller değişti”
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın Çin, Rusya, Türkiye başta olmak üzere birçok ülkeyi etkileyen ve ticaret savaşları olarak nitelendirilen koruma önlemleri ile ilgili bir sunum yapan Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Mevlüt Çetinkaya, düne kadar ticarette serbestleşmeyi, globalleşmeyi savunan ABD’nin koruma önlemleri isteyen konuma geldiğini, ticarette sınırlama isteyen Çin’in ise serbestleşme talep eden pozisyona geçtiğini kaydetti.
ABD’nin geçmiş yıllarda başka ülkelere kaydırdığı üretimi, günümüzde kendi ülkesinde yapma kararı aldığını ticaret savaşlarının da bu yüzden çıktığını savunan Çetinkaya, “2008 krizi sonrasında dünyada güç dengesi değişiyor. ABD’nin dış ticaret açığı sürekli artıyor. Trump, bunun önüne geçmek için harekete geçti. Dünya’da bol para dönemi bitiyor. Bundan da en fazla gelişmekte olan ülkeler etkilenecek” dedi.
“ABD Başkanı Trump, ticaret savaşı ileyerli üretimi desteklemeyi, 2027 yılına kadar sürecek vergi indiriminin bütçeye getireceği yükün bir bölümünü gümrük vergileri ile telafi etmeyi hedefliyor” diyen Çetinkaya, “En fazla dış ticaret açığı verdiği teknoloji içeriği yüksek ürünlerin yatırım ve üretimini yeniden ABD ye çekmeyi hedeflemektedir. ABD’nin başlattığı ticaret savaşına başta Çin ve AB olmak üzere etkilenen ülkeler misillemede bulundu. Bu da dünya ekonomisi ve ticaretinde daralmaya yol açacak” şeklinde konuştu.
Çetinkaya, ABD’nin Mart ayından itibaren Türkiye’den ithal edilen alüminyuma yüzde 10, demir çeliğe yüzde 25 oranında gümrük tarifesi koyması sonucunda demir çelik ve alüminyum ürünleri ihracatının Nisan, Mayıs ve Haziran ayında bir miktar daraldığını, ancak ihracatın Temmuz ayında yeniden toparlandığını, bu durumun da Türkiye ihracatçısının uyum yeteneğinin ne kadar yüksek olduğunu gösterdiğini ifade etti. Çetinkaya Ağustos ayında gümrük vergilerinin alüminyumda yüzde 20’ye, demir-çelikte yüzde 50’ye yükselmesinin etkilerinin ise Eylül ayından itibaren hissedilmeye başlanacağını vurguladı.
Borsa İstanbul Uzmanı Evren Arık ise; “Kur Riskinin Yönetiminde Borsa İstanbul VİOP Ürünlerinin Kullanımı” isimli sunum yaptı. Arık sunumunda risklerden korunma araçlarının kullanımının çok önemli olduğunu, firmaların spekülatif enstrümanlardan uzak bir şekilde, finansman ihtiyacını borsaya açılarak karşılaması için borsaların olduğunu ifade etti.
Makinelerin karmaşık problemlere insanlar gibi çözümler üretmesini sağlayan yapay zeka teknolojisi artık her alanda karşımıza çıkarak hayatımızı kolaylaştırıyor. Türkiye’nin en büyük online seyahat markası Biletall.com yapay zeka teknolojisini satın alma sistemine entegre ederek, tüketicilerin bilet rezervasyonu yapmadan önce birçok siteyi ziyaret ederek karar verme sürecindeki zaman kaybını da ortadan kaldırmak için çalışmalarına devam ediyor. Bu teknolojinin hem alıcı hem de satıcı için büyük kolaylık sağlayacağını belirten biletall.com CEO’su Yaşar Çelik, “Yapay zeka verilerin doğru analiziyle hobilerimize, ekonomik gücümüze ve tercihlerimize göre bir tatil önerisi önümüze sunulabilir” dedi.
Türkiye’de internetten alışveriş yapanların sayısı sürekli artıyor özellikle seyahat bileti gibi sık ihtiyaç duyulan ürünlere talep daha fazla. Mobilden bilet alımının yüzde 80’e ulaştığının altını çizen biletall.com Ceo’su Yaşar Çelik, “Gelişen teknoloji ile hemen hemen tüm sekörlerde etkisi hissedilen yapay zeka, kişiselleştirilmiş alışveriş deneyimi ile seyahat sektörünü olumlu yönde etkileyecek. Yapay zeka ile satıcılar, tüketici verilerinin analizini en iyi şekilde gerçekleştirerek avantaj sağlarken kişiye özel tercihler ve hizmetler sunarak alıcıların zamandan tasarruf etmesine olanak sağlıyor” diye konuştu.
Sesli Arama ile Ucuz Bileti Bul
Çelik sözlerini söyle sürdürdü: “İnternetin olduğu her yerde web ve mobil uygulamalar hayatımızı kolaylaştırıyor. Sadece birkaç dakika vakit ayırarak istediğimiz ürünü ve hizmeti aldığımız bu teknolojik çağda biletlerimiz de terminallere, otogarlara gitmeden cebimize giriyor. Ar-ge ekibimiz ile kullanıcılara büyük kolaylık sağlayan fonsksiyonlara her geçen gün yenisini eklemeye çalışıyoruz. Sitemizde bulunan Google Chrome ile geliştirilen ‘Sesli Bilet Arama’ özelliği Türkiye genelinde 200’ü aşkın otobüs firması ve yurt içi – yurt dışı 500’ü aşkın havayolu biletinin sesli komut özelliğiyle aranmasını sağlıyor. Yolcular bu özelliği kullanırken seyahat edecekleri tarih, rota ve ulaşım aracını söyleyerek saniyeler içinde en ucuz biletlere ulaşabilecek.”
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Yaşar Güler, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Washington Ofisi tarafından ABD’nin başkenti Washington’da düzenlenen “Türkiye: 15 Temmuz Darbe Girişiminden 1 Yıl Sonra” başlıklı panelde konuştu.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) devletin birçok kademesine yerleşebilmek için uzun yıllar boyunca gizli bir çaba içinde olduğunu anlatan Orgeneral Güler, örgüt mensuplarının gizlilik ve takiye içinde bu kademelere örgütün amaçları doğrultusunda sızdığını belirtti.
Güler, kendisinin de tanıdığı bazı generallerin 15 Temmuz gecesi aldıkları talimatlarla halka karşı harekete geçtiğini dile getirerek kendi emir subayının yaptıklarından başlayarak o gece yaşadıklarını detaylı bir şekilde paylaştı.
Böyle bir girişimin tüm orduya mal edilmemesi gerektiğinin altını çizen Güler, “15 Temmuz, radikal bir terör örgütü olan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bağlantılı görevli ve görevde olmayan askerler tarafından tertip edilmiştir.” diye konuştu.
Darbe girişiminde bulunanların kendisini o gece zorla kışladan çıkarıp Akıncı Üssü’ne götürmeye çalıştığını anlatan Güler, “O gece mucize eseri kurtulduğumuzu söyleyebilirim. Bizi götürmeye çalıştıkları araca daha sonra baktığımızda kurşunlanmamış çok az yerinin kaldığını gördük.” ifadesini kullandı.
Darbeyi ordu içindeki küçük bir grubun yapmaya çalıştığını ve bu grubun sanki “tüm ordu darbe için harekete geçmiş” gibi sunmaya çalıştığını ifade eden Orgeneral Güler, “Ancak başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, hükümetimiz ve yüce milletimiz buna karşı çıktı.” dedi.
Güler, halkın sokaklara dökülüp darbe girişimine karşı çıktığını ve aynı süreçte Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) darbecilere geçit vermeyerek bu girişimi boşa çıkardığını vurguladı.
Darbenin öne alınmasıyla başarısız olduğunu, gece yarısından sonra yapılması halinde başarılı olacağı şeklindeki yaklaşıma katılmadığını söyleyen Güler, “Kurgulandığı zamanda insanlar uykudayken darbe girişiminin uygulanması halinde başarılı olacağı söyleniyor. Buna itiraz ediyorum. Millet, gece verdiği reaksiyonu sabah uyandığında da vermez miydi? Eğer silahlardan korkuyor olsalardı gece de öyle olurdu.” diye konuştu.
Türk insanının zorluklara karşı oldukça dayanıklı olduğuna işaret eden Orgeneral Güler, Türk milletinin 15 Temmuz’da gösterdiği reaksiyonun çok az örneğinin olduğuna ve dünyanın terörle mücadelede Türkiye’nin tecrübelerini duymaya ihtiyacı olduğuna dikkat çekti.
Güler, FETÖ’nün sadece Türkiye ile ilgili bir sorun olmadığını, dünyanın birçok yerindeki eylemleriyle bu örgütün pek çok ülke için bir sorun olduğu değerlendirmesini yaptı.
Tüm bu sürecin arkasında toplamda bir radikalizm sorununun olduğunu kaydeden Güler, “Dünya, bu tür bir organizasyona ve bu radikalizme karşı uyanık olmalıdır.” dedi.
Güler, terörle sadece şahıslar ve kurumlar üzerinden değil, aynı zamanda ilkeler üzerinden de mücadele edilmesi gerektiğini dile getirdi.
Darbe girişiminden sonra ordu bünyesinde rakamsal olarak kısmi bir kapasite kaybı olduğunu ancak inançlı bir şekilde son 1 yılda PKK ile çok etkili mücadele edildiğine vurgu yapan Güler, “40 yıllık mücadelemizin belki de en başarılı yılını geçiriyoruz.” diye konuştu.
Orman varsa su da var!.
TEMA Vakfı Edirne İl Temsilcisi Şirin ÇOĞAL; 21 Mart Dünya Ormancılık Günü ve Orman Haftası ile 22 Mart Dünya Su Günü’nü Edirne’de hafta boyunca çeşitli etkinliklerle kutladıklarını belirterek şunları söyledi.
ÇOĞAL;TEMA Vakfı bu yıl 21 Mart Dünya Ormancılık Günü ve Orman Haftası ile 22 Mart Dünya Su Günü’nü “Ormanlar ve Su” temasıyla kutluyor. Edirne TEMA Vakfı gönüllüleri bu kapsamda fidan dikimi ve bakımı, tohum ekimi, yerel su varlıklarının korunması konusunda farkındalık yaratmak amacıyla ;Bahçeşehir Okullarında ,Yüksel YEŞİL İlkokulu’nda ,75.YIL İlkokulu’nda,Özel BADEM Çocuk Akademisi’nde ,Plevne İlkokulu’nda ,İsmail Güner Ortaokulu’nda ,Edirne Süleyman Demirel Fen Lisesinde ve Uzunköprü Kırkkavak Köyünde çeşitli etkinliklerde bulunduklarını açıkladı.
Edirne TEMA Vakfı İl Temsilciliği olarak farklı etkinlikler gerçekleştirerek yaşamın temel kaynağı su ile orman ekosistemlerinin etkileşiminin önemini vurguladıklarını belirten ÇOĞAL; “ Orman Haftasın’da öğrencilerimize ,gençlerimize, ormanın, yeşilin ve doğanın ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Doğaya ve yeşile kıymet vermek için Fidan dikerek işe başlıyoruz” dedi.
Ormanın ağaçlar, hava, su, toprak ve diğer otsu ve odunsu bitkiler, mikroorganizma ve hayvanlarıyla kendine özgü bir ekolojik sistem olduğunu belirten ÇOĞAL, “Ormanlar sağladıkları ekonomik, ekolojik ve sosyal yararlar bakımından toplumların gelişmesinde, kalkınmasında, refahında ve sağlığında en büyük katkıyı sağlayan stratejik öneme sahip doğal kaynaklarımızdan biridir. Hele günümüzde karşılaştığımız en büyük çevre felaketlerinden biri olan küresel ısınma ve bunun sonucu oluşan iklim değişiklikleri ve kuraklık olguları ormanların önemini daha da artırmaktadır’’dedi.
Erişilebilir tatlı suların %75’i ormanlardan geliyor
Dünya Ormancılık Haftası kapsamında konuşan TEMA Vakfı Edirne İl Temsilcisi Şirin ÇOĞAL, orman varlıklarının öneminin altını çizdi. ÇOĞAL, “Ormanlar tüm canlılara hiçbir karşılık beklemeden hizmetler sunuyor. Tarımsal, evsel, kentsel, endüstriyel ve çevresel amaçlı kullanılan erişilebilir tatlı suların yaklaşık %75’i ormanlardan beslenen su havzalarından sağlanıyor. Ormanlar ekolojik işlevlerinin yanı sıra dünyada 1.6 milyar insanın geçimi için de önem arz ediyor. Ancak maalesef iklim değişikliği, orman yangınları ve ormansızlaşma gibi baskılar orman ekosistemlerini tahrip ediyor. Bu bakımdan ormanların korunması konusunda daha fazla hassasiyet gösterilmesi gerekiyor” dedi.
Türkiye’de Doğa Haklarının Gözetilmesi Gerekiyor
Dünya Su Günü kapsamında bilgiler veren ÇOĞAL, “Ülkemizde suya ilişkin 40’tan fazla yasal düzenleme var. Yasal düzenlemelerin bir su yasası ile tek bir çatı altında toplanması gerekiyor. Türkiye’deki su varlığının korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için adım atılması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye’de üstün ekosistem yararını koruyacak nitelikteki bir su yasası çıkarılmasının önemine bir kez daha dikkat çekiyoruz. Öte yandan orman alanları için de gereken hassasiyetin gösterilmesini, doğa haklarının gözetilmesini istiyoruz” dedi.
Edirne Orman İşletme Müdürlüğü’nün Uzunköprü Kırkkavak Köyü BAL Ormanında ve Süleyman Demirel Fen Lisesi’nde düzenlediği fidan dikim etkinliğine TEMA okulları olarak katıldıklarını belirten ÇOĞAL;,’’Etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen Edirne Orman İşletme Müdürü Önder TERZİ’ye ,Uzunköprü Kaymakamı Kemal YILDIZ’a müdür yardımcısı Nebi YAŞAR,’a şube müdür V. Ahmet KARA ‘ya,orman mühendisi Kamil ELİTEZ’e, Kırkkavak Köyü muhtarına ve Süleyman Demirel Fen Lisesi müdürü Kayahan ÇELİK ‘e teşekkür ederiz.’’dedi
ÇOĞAL’’ Ayrıca Orman Haftası Etkinlikleri kapsamında bizleri okullarına davet eden Bahçeşehir Okulları müdürü Mahmut BOZTÜRK’e ve öğretmenlerine ,Uzunköprü Kavacık Ortaokuluna, Badem Çocuk Evi Akedemisine ,Plevne İlkokuluna,İsmail Güner Orta Okuluna,Yüksel Yeşil İlkokuluna ,75.YIL İlkokuluna Trakya Üniversitesi GENÇ TEMA’ya ,Süleyman Demirel Fen Lisesi öğrencilerine ,etkinliğe katılan tüm öğretmen,öğrenci ve velilerimize çevreye olan duyarlı yaklaşımlarından dolayı teşekkür ederiz.’’ dedi.
İZMİR TORBALI AHMETLİ KÖYÜ YÖRÜK KÜLTÜRÜNÜ GELİŞTİRME VE YAŞATMA DERNEĞİ BELEDİYE BAŞKANI İSMAİL ARTER’İ ZİYARET ETTİGazimağusa Belediye Başkanı İsmail Arter, İzmir Torbalı Ahmetli Köyü Yörük Kültürünü Geliştirme ve Yaşatma Derneği’ni kabul etti. Muhammer Şınığ başkanlığında Kadın Kolları Başkanı Emine Göztepe, Gençlik Kolları Başkanı Yaşar Topçu ve dernek yöneticilerinden oluşan heyet belediye başkanı İsmail Arter’e yaptıkları nezaket ziyaretinde Yörüklere özgü yağlık eşarbı ve çiçek takdim etti.
Gazimağusa Belediye Başkanı İsmail Arter konuşmasında, deneğin Gazimağusa’yı ve belediyeyi ziyaretinden memnuniyet duyduğunu, Gazimağusa’ya gelenlerin şehri ve insanımızı tanıması ve iyi izlenimler edinmesinin şehrin tanıtımı için önemli olduğunu ifade etti. Gazimağusa’da Yörük kültürünün gerek bölgesel festivaller ve gerekse de sivil toplumun çalışmalarında tanıtıldığını ifade ederek, ziyaretten duyduğu memnuniyeti tekrar etti.
İzmir Torbalı Ahmetli Köyü Yörük Kültürünü Geliştirme ve Yaşatma Derneği Başkanı Muhammer Sınığ ise, belediye başkanının kendilerine gösterdiği misafirperverlik için teşekkür etti. Böylesi organizasyonların devamının gelmesini dileyen Sığır, Belediye başkanı İsmail Arter’i köylerinde her yıl Nisan ayında yaptıkları Yörük Şölenine davet etti.
Kocaeli’nin önemli fikir kuruluşlarından Selçuklu Düşünce Kulübü, Güz dönemi toplantılarının ilkinde Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Doçenti Köksal ŞAHİN’i konuk etti. Açılış konuşmasını Selçuklu Düşünce Kulübü Başkanı Süleyman Pekin’in yaptığı “Küreselleşme, Değişen Jeopolitik ve Türk Dünyası” başlıklı konferans Kocaeli Türk Eğitim Sen Konferans Salonu’nda adeta bir Dünya Turu şeklinde geçti ve ilginç tespitlere sahne oldu.
Kocaeli Millî Kuruluşlar Birliği Dönem Başkanı ve İzmit Türk Ocağı Başkanı Yücel Alpay Demir, Türkiye Kamu Sen İl Temsilcisi ve Türk Eğitim Sen Kocaeli 1 Nolu Şube Başkanı Yaşar Şanlı, Türk Kültür Sanat Sen Marmara Şube Başkanı Ayhan Zeren, Yesevî Ocağı Eğitim-Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Engin Sönmez, Kent Konseyi eski Başkanı Dr. İbrahim Kahraman, Karamürsel Yesevi Düşünce ve Sosyal Araştırmalar Derneği Başkanı Emre Ateş, Türk Emekli Sen Derince Temsilcisi Mahmut Akgün, Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanı Başkan Vekili İdris Türkten, Selçuklu Düşünce Kulübü eski Başkanı Feyzullah Divli, Kocaeli Alperen Ocakları eski Başkanı İrfan Memiş, Türk Eğitim Sen Kocaeli 1 Nolu Şube Yöneticileri, Düşünce Kulübü üyeleri ile akademisyenler ve öğrencilerin katıldığı toplantı önce 40 dakikalık sunum + 40 dakika soru-cevap ve katkı şeklinde gerçekleşti.
Doğu Bloku’nun çökmesi karşısında Türkiye’nin hazırlıksız yakalandığını ifade eden Doç. Şahin, açığa çıkan Türk Dünyası olgusuna yönelik işlerin yapıldığını fakat bunun bir kurumsallık arzetmediğini söyledi. Son dönemde ise Türk Dünyasının ağırlıkta bulunduğu Kuzey Jeopolitiği yerine Arap Dünyası’nın ağırlıkta olduğu Güney Jeopolitiği’nin tercih edilmesinin de temel bir dış politika hatası olduğunun altını çizdi.
Türk Dünyasıyla Türkiye’nin meşruiyet yani parasal olmayan ilişki bağı olduğunu belirten Doç. Şahin, Orta Asya ülkelerinde Rus bürokratik geleneğinin devam ettiğini ve seküler yaşamın hüküm sürdüğü buralara Türkiye’nin dinî teşekküllerle gelmesinin bölgede hoş karşılanmadığını beyan etti. TİKA gibi, TÜRKSOY gibi, Türk Keneşi gibi, Yurtdışı Türkler Başkanlığı ve Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumların önemli işler deruhte ettiklerini ama Türkiye’nin asıl Beyaz Saray’a bigi üreten 10 bin kişilik uzman kadrosuyla Rand Corporation gibi kuruluşlara ihtiyacı olduğunu saptayan Doç. Şahin üniversitelere de bu alanda büyük görevler düştüğünü ifadelendirdi.
Türkiye’den Sakarya, Uludağ ve Gazi Üniversitelerinin ortak bir ağ geliştirdiğini anlatan Do. Şahin; Kazakistan, Kırgızistan ve Tataristan üniversiteleriyle ortak çalışmalar içinde olduklarını da aktardı. Dugin ve Nazarbayev özelinde Rus ve Kazak Avrasyacılığının ayrı ayrı ele alınması gerektiğinin altını çizen Köksal Şahin, Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı ile Makedonya Vizyon Üniversitesi’nin tarihsek çalışmaları hakkında da bilgi verdi.
Son olarak Doç. Şahin, Sakarya Üniversitesi Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi olarak yakın zamanda 15. Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi’nin de yapılacağını müjdesini paylaştı.
Program sonunda Konuk Akademisyen Doç Dr. Köksal Şahin’e KMKB Dönem Başkanı ve Türk Ocağı Başkanı Yücel Alpay Demir ile Kocaeli Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen Başkanı Yaşar Şanlı tarafından çiftbaşlı Selçuklu kartalı amblemiyle içinde “Düşünüyoruz, o halde ümitvarız” yazılı bir tabak şeklindeki plaket takdim edildi. Toplantı sonrası ise sendika terasında ikram ve sohbet vardı.
Mersin’de yaşayan Abaza ve Çerkes vatandaşlar, ‘30 Eylül Abhazya Zafer Bayramı’ ve ‘20 Eylül Dünya Çerkes Günü’ nedeniyle Mersin Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından organize edilen kutlama programında bir araya geldi.
Kafkas Dernekleri Federasyonu(KAFFED) Genel Başkanı Yaşar Aslankaya’nın yanı sıra Adana’nın Yüreğir ilçesi Kaymakamı Fatih Genel, Ceyhan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Akın Akkaya, Adana Çerkes Derneği Başkanı İsmail Güneş ve İskenderun Kafkas Kültür Derneği Başkanı Sabiha Tokmak’ın da katıldığı program Türkiye ve Abhazya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı uğruna yitirilen şehitler çin saygı duruşunda bulunulması ile başladı.
‘ABHAZYA TOPYEKÜN BİR BİRLİKTELİĞİN SONUCUDUR’
Burada bir konuşma yapan Mersin Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Şevket Şamil Koç, Abhazya’nin bağımsızlık savaşı sırasında oluşan seferberliğe dikkat çekerek ”Savaş sırasında diasporadan ve bilhassa Türkiye’den bir çok çerkes soydaşımız ırk farkı gözetmeksizin Abhazya’nın özgürlüğüne kavuşması için mücadele ettiler, şehit düştüler. Ruhları şad olsun.İşte Abhazya’nın bağımsızlığı iste bu topyekün birlikteliğin sonucudur.Bizler bu günleri olduğu gibi Dünya Çerkes günü olan 20 Eylül’ü oldukça önemsiyor ve bu anlayışımızın önümüzdeki nesillere aktarımı için de çaba gösteriyoruz” dedi. 
“VATAN SAHİP ÇIKTIĞIN KORUDUĞUN UĞRUNA BEDEN ÖDEDİĞİN YERDİR”
15 Temmuz Darbe girişimi konuusnda da değerlendirmelerde bulunan Koç ”15 Temmuz tarihinde sizler ülkemizde yaşayan insanların birçoğu gibi memleketinize toprağınıza sahip çıktınız. Sokağa indiniz ve çok ciddi tehlikelere göğüs gerdiniz,dimdik durdunuz.Bu sayede sahip olduğunuz değerleri yeniden koruma imkanı elde ettiniz. Birşey sizin sahip çıktığınız kadar sizindir.Önemsemeseydiniz bugün ülke olarak çok daha farklı bir yerdeydik. Sizden toplumunuza, kültürünüze ve varlığınıza sahip çıkmanızı rica ediyorum. Vatan, sahip çıktığın koruduğun uğruda beden ödediğini yerdir. Kafkasya’dakiler bunun için canlarını feda ettiler. Lütfen toplumunuza kültürünüze sahip çıkın. Çünkü o kültür ve toplum sizin sahip çıktığınız kadar yaşayacaklar. Bıraktığınız zaman emin olun gidecekleri çok yer var,biz biizm bu taraf gelmelerini istiyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz” ifadelerini kullandı.Koç, Mersin’de yaşayan Çerkes ailelerden Mersin Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği bünyesinde başlatılacak olan Abazaca ve Çerkesce dil kursları yazdırmalarını istedi.
“GERÇEKLEŞTİRDİĞİMİZ TÜM ETKİNLİKLER GEÇMİŞTE YAŞADIĞIMIZ TRAJEDİ ÜZERİNE İNŞA EDİLMİŞTİR”
Çerkeslerin dünyanın en köklü kültürüne sahip topluluğu olduğunu belirten Kafkas Dernekleri Federasyonu(KAFFED) Genel Başkanı Yaşar Aslankaya ise “Çerkesler yaşadıkları her dönemde emperyalist saldırılara maruz kalmışdır.300 yıl boyunca kendini savunan bir halk düşünün sonra aralıksız 101 yıl Çalık Rusya ile giriştiği savaşta yine emperyal güçlerin11 hesapları ile savaşı kaybetmiş olan bir milletin 1,5 milyon insanını tamamını sürgüne gönderdiler.153 yıllık diaspora hayatımıza baktığımızda yaptığımız tüm etkinlikleri o geçmişte yaşadığımız trajedi ve olumsuzkllar üzerinde inşa ettiğimizi farkedersiniz. Yas günleri o günde yaşanan acıları, günde kaybettiğimiz insanlara ilişkin bir takım organizasyonlar üzerine kurulmuştur” dedi.
TÜM DÜNYA’NIN GIPTA İLE BAKTIĞI BİR KÜLTÜRE SAHİBİZ”
2011 yılında bir toplatı nedeniyle Çerkslerin ana vatanı olan Kafkasya’da bulunan Nalçik kentine gitiklerinde karşılaştıkları manzaray ktaran Aslankaya”Oradaki insanların Balkarların sürgünden döndüğü güne ilişkin bir kutlama etkinliği yaptıklarına şahit olduk. Ellerinde bayraklarla bütün gün NalçiK sokaklarında eğlendiler, kendilerince vatanlarına geri dönüşü kutluyorlardı. Biz Çerkesler olarak hakikaten yaşam biçimi, insani ilişkileri, mutfağı, yeteneği cesareti insanlığıyla tüm dünyanın gıpta ettiği bir kültüre sahibiz. Ama kurumlarımızda ve etkinliklerimizde hep yas formatlı etkinlikler yapıyoruz. Neden bu güzel özelliklerimizden bahsettiğimiz bir günümüz olmasın diye Türk delegasyonunun önerisi ile 20 Eylül ‘Dünya Çerkes Günü’ ilan edildi.20 Eylül Çerkeslerin hasat zamanı ürettikleri ürünleri sergiledikleri ortaya koydukları ürünlerle ilgili gururlandıkları ve eğlendikleri bir gündü eskiden beri gelen o güne denk getirerek ‘Dünya Çerkes Günü’ ilan ettiler.33 kişilik bir heyet ile o etkinliklere davet edildik. Ben buradan Ben Çerkesim Ben Ben Abazayım ben Çeçenim diyen tüm soydaşlarıma tavsiye ederim.O kadar güzel bir program o kadar güzel bir etkinlik organize ettiler ki bir çerkesin doğumundan ölümüne kadar yaşaması gereken her şeyi o temayı işleyerek seramonilerle programlarla bize doğumdan ölüme çerkes kültürünü yeniden yaşattılar. Çok gururlandık, onurlandık, duygularımızı sinerjimizi yükselttiler” ifadelerini kullandı.
“YAŞASIN BAĞIMSIZ ABHAZYA”
Abhazya’nın bağımsızlığının yıldönümüne de değinen Aslankaya ”Abyazya bizim göz bebeğimiz. Bütün cumhuriyetlerin içinde ve kardeş halklarımızın içinde son derece stratejik önemi olan çok önemli bir bağımsız bir ülkemiz. Yine emperyalist güçlerin çeşitli amaçları doğrultusunda 1992 yılnda saldırıya uğramış, tüm diğer kardeş halkların seferberliğiyle 1,5 yıl gibi bir zaman içerisinde saldırıp püskürtülmüş ve bağımsızlığını ilan etmiş. Birçok ülke tarafından da tanınan bağımsız bir ülke ve diğer cumhuriyetlerimizin ve diasporamızın son derece hayati önemde görmesi gereken bağımsız bir ülkemiz orası. Dolayısıyla bu savaşın kazanıldığı ‘30 Eylül Zafer Bayramı’ şuanda Abhazya’da diğer cumhuriyetlerde Türkiye diasporasında Ürdün’de Avrupa’da dünyanın her tarafında yaşayan soydaşlarımız tarafından kutlanıyor. Haklarıdır. Çünkü 7 bin şehit vererek bağımsızlığını kazanan bir ülkeye sahibiz ve son derece önemli olan hiç unutmamamız gereken o günlerde kaybettiğimiz insanların anısına onların hatırasını ayakta tutmamız sahip çıkmamız gereken bir ülkemiz orası. Yaşasın Bağımsız Abhazya diyorum ve hepinize çok teşekkür ediyorum.”dedi.
“HEPİMİZ AYNI KÖKTEN GELİYORUZ VE HEPİMİZ KARDEŞİZ”
Ülke olarak birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacın olduğu bir süreçten geçtiğizi anlatan KAFFED Genel Başkanı Yaşar Aslankaya ”Görgümüz gibi etrafımız ateş çemberi dünyada tüm halklar bir ekonomik,siyasi veya başka nedenlerle bir araya gelmeye çalışıyorlar.Biz ufak tefek bazı kişisel şeylerle birbirimizi itmeye kakmaya çalışıyoruz. Ne olur bu tuzağa düşmeyelim.Hepimiz bir kökten geliyoruz ve hepimiz kardeşiz. Bir ailede 3-5 tane kardeş olduğunu düşünün bir birlikte bir ev kurabilirler ama o aileyi terk etmezler ve o aileyi temsil ederler. Adigeler,Abazalar çok eskilerden beri milattan önceki yıllardan beri var olduğu tespit edilmiş aynı kökten aynı soydan gelen iki kardeş halktır..Birlikte hareket etmek için tüm koşulları zorlayalım, birbirimize destek olalım. Böyle olursa sorunlarımız daha kolay aşar daha güçlü oluruz. Biz de sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu bir merkeziz. Tüm çerkes halkının sosyal,kültürel siyasi her türlü problemi ile elimizden geldiğince ilgilenmeye çalışıyoruz, ana vatan ile olan ilişkilerimizi geliştiriyoruz. Diaspora ‘da yaşayan insanların sorunların ile ilgilenmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından halat çekme yarışması ile devam eden etkinlik çerkes halk dansları eşliğindeki mahalli düğün ile sona erdi.
GEBKİM OSB Başkanı, iş adamı ve duayen sanayici Refik Baydur’u Teşvikiye Camiinde binlerce kişi ebediyete uğurladı.
GEBKİM OSB Başkanı ve aynı zamanda TİSK Onursal Başkanı ve Türkiye Kimya Petrol Lastik ve Plastik Sanayii İşverenleri Sendikası (KİPLAS) Yönetim Kurulu Başkanı Refik Baydur, akciğer kanseri tedavisi gördüğü hastanede 2 gün önce yaşamını yitirdi. 87 yaşında vefat eden Baydur için Teşvikiye Camii’nde cenaze töreni düzenlendi.
Cenaze törenine bölge sanayicilerinin yanı sıra İMES OSB Başkanı Süheyl Erboz, Makine OSB Başkanı Sedat Silahtaroğlu, Güzeller OSB Başkanı Adem Ceylan, DOSB Başkanı Mustafa Türker, Necmettin Bitlis, GTO Başkanı Nail Çiler, Merhum Baydur’un ailesi ve yakınlarının yanısıra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Dilovası Kaymakamı Hulusi Şahin, Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Yaşar Okuyan, İstanbul Sanayi Odası Başkanı (İSO) Erdal Bahçıvan, Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç, CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, MHP Milletvekili Saffet Sancaklı, başkanlıklarını yaptıkları GEBKİM OSB Bölge Müdürlüğü ile KİPLAS çalışanları ile çok sayıda iş adamı katıldı.
Refik Baydur’un eşi Zuhal Baydur, Kızı Nilgün Aksoy, Damadı TİMSAN yönetim Kurulu Başkanı Haldun Aksoy ile torunu Sezin Aksoy cami bahçesinde taziyeleri kabul etti. Eski Bakan Yaşar Okuyan ve İSO Başkanı Bahçıvan Baydur’un Türk iş dünyasının marka isimlerinden biri olduğunu belirtti.
Baydur’un cenazesi öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.