Etiket arşivi: Verin

Ehil İnsan Olmak!

BAHATTİN OMURCAN TÜRKİYE OKUYOREhil İnsan Olmak!

 

Bazı sözler vardır ki söylenmesi için söylenir,

Bazı sözler de vardır ki, öylemesine söylenir

Bazı sözler bazen bir insanın hayatını karartır,

Bazı sözler ve nasihatler ise İnsanı hayata bağlar

 

İşi Ehline teslim etmek lazımdır. Ehil olmak veya Ehil olmamak kişilerin kendi yetenek ve becerilerine bağlıdır. Bazı Ehiller de yukarıda ki zikrettiğimiz sözler gibidir. Bazı Ehiller yapılması için yapılır.

Bazı ehiller vardır ki öylemesine sorumsuzca yapılır.Bazı Ehiller de verilen yanlış kararlar neticesinde insanın hayatını karartır. Bazı yerinde kullanılan Ehiller de bir İnsanın geleceğini aydınlatır onu hayata bağlar.Hem kendisini hemde etrafını mutlu eder.

 

Ben acizane Bu Ehil konusunu yazımda işlemeye çalışırken, ülkemizde olan haksızlıkların, birbirine buğuz etmelerin, birbirine aynı dairede, hatta aynı masada çalışanların küs olduklarına şahit oldum, daha ötesi üstüne kızıp mesleğinden olanların olduğuna, memuriyetten ayrıldığına kadar bu  hiç denilecek kadar olumsuzluklar insanlarımızın arasında bir kavga olmuş gidiyor. Bu Ehil olup olmama  meselesi bazılarının elinde bir silah gibi kullanıldığı belli ki, kafelerde, çay bahçelerinde gizli ve aşikar olarak fısıldanarak dertleşilmekte.

 

Ehil insan olmak nasıl bir şey?

bir işi en iyi biçimde yapacak düzeyde bilgisi olan, usta, yeterli ve yetkili kimse.

bir yeteneğe, yetiye sahip olan kimse

bu cemiyet olabilir topluluk olabilir, hatta karı koca olabilir

Ehil kelimesi arapca kökeninden gelmektedir. İngilizcesi competent,adeptn olark kullanılmakta

Yetenekli, Malik, becerikli, Erbap Hatta üstün ahlak sahibi kişi ve insanlar her yerde aranılan İnsan olmuşlardır..
Ecdadımız bir kişiyi bir göreve getirdiği zaman ehil olanı seçiyordu

Müslümanların ehil olanlarının siyasette yer almaları gerekir gibi öne çıkarıcı misalleri oldukça çoktur. Cumhuriyetten önce ki Osmanlı döneminde nüfus sayımlarına sadece vergi ve askerlik işlemleri için gerek görüldüğünden sadece askerliğe ehil erkekler alındığını söylerlerdi. En mühimi de bu günümüzde işi ehline verip vermeme tartışmaları yaşanmakta. Bu gün araştırmaya kalkarsak, gerek belediyeler ve gerek resmi kurumlarında, gerekse devlet dairelerinde olması muhtemel olan bu haksızlığa rastlayabiliriz. Misal verecek olursak; Bir üst emir veren kişi kendi adamını ehil olmadığı masaya oturtursa, o işe ehil kişiyi de başka işlere verirse büyük günah işlemiş olur ve haksızlığa imza atmış olur. Bu tür yanlışlıkları bizim güzel dinimiz ayetlerle bizlere anlatmakta, başta olan idare mekanizmasını uyarmaktadır. Eğer anlayıp uygulayan idareciler varsa, ne mutlu o idarecilere!

nisa

 

Bahattin Omurcan 18/12/2017

 

 

 

 

TAHSİN ERTUĞRULOĞLU’NA KULAK VERİN

 

 

süleyman pekinOsmanlı’nın iki kurucusu var kabul edilir: İlki Osman Gazi ve ikincisi Çelebi Mehmet. Ankara Savaşı’yla dağılan devlet mekanizmasını I.Mehmet toplayamasa belki de ‘the end’..

İstanbul’un da iki fatihi var sayılmalı: İlki Fatih Sultan Mehmet ve ikincisi Gazi Mustafa Kemal. Kurtuluş Savaşı’nın galibi Atatürk 6 Ekim 1923’te İstanbul’u geri almasaydı ‘went to went’ / ‘gitti de gitti’..

Kıbrıs’ın da iki fatihi var tarihte: İlki Lala Mustafa Paşa ve ikincisi Bülent Ecevit. İlki 307 yıllık hükümranlığımızın mimarı, ikincisi ise ilk fetihten tam 404 yıl sonra adanın hiç olmazsa yarısını geri kazandıran adam. Ve Kıbrıs mücahidi Erbakan’la birlikte.. Hem de Kurtuluş Savaşı kahramanlarından İsmet İnönü’nün 4 yılda başaramadığı..

Bu Hükümet’in Kıbrıs politikası “Çözümsüzlük çözüm değildir” saçmalığından beri hiç millî olmadı. Merhum Ecevit’le Denktaş’ın “Eğer AB, Güneyli Rumlar’ı Kıbrıs diye Birliğe alırsa, o zaman Kuzey de Türkiye ile tam entegrasyona geçer” sözünü bırakın miras almayı 2004’te uluslararası anlaşmalara aykırı düzenlemeyi bile zamanla kabullendi.

Şunun şurasında 3 ay önce hem toprak, hem asker, hem de garantörlük tavizi verdiğimiz halde sağolsun milliyetçi Rumların bununla yetinmek istememeleri bizi geçici de olsa kurtardı. Bizimkilere kalsa iş tamamdı.

2015’e kadar Ortadoğu’da Amerikan çıkarlarını önceleyen İktidarımız, sonra nasıl Fırat Kalkanı Harekâtı’nı yapabildiyse ve bugün İdlip’te ABD’ye rağmen Rusya’yla birlikte düzen tesisi yoluna girebilmişse umut var demektir. Türkiye’ye kaşı vize yaptırımını bu ‘rağmen’likte aramak gerek. Türkiye’nin de aynı yaptırım kararı alması ‘mütekabiliyet’ esasına uygundur ve devlet olmanın gereğidir.

Bu karmaşada kaçırılmaması gerek çok önemli bir husus var; o da KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun sözleri: “Artık uluslararası tanınma için çalışmaya başlamanın zamanı geldi. Bugüne kadar bundan imtina ettik. Önümüzdeki ikinci bir seçenek ise Özerk bir Cumhuriyet.. Yani dışişleri ve savunma alanlarındaki yetkilerimizi Türkiye’ye devredip gerisini kendi içimizde yönettiğimiz bir cumhuriyet.. Henüz hangi yolu seçeceğimize karar vermedik. Ankara ile birlikte oturup karar vereceğiz.”

Futbolda buna ‘muz orta’ derler. Bırakın Ecevit-Erbakan olmayı, Hatay’ı anavatana katma başarısını gösteren Atatürk’ün yaptığını bir başka noktada egale etme şansınız var. 1936 Hatay özerk, 1938 Hatay bağımsız, 1939; Hatay Türkiye’ye katıldı.

Hatay’ın plakası eskidi, sıra 82’de.. Afakî Kerkük, Musul konuşmalarını bir kenara bırakırsak Tahsin Ertuğruloğlu’nun çıkışını CB Mustafa Akıncı’nın da iradesiyle millî iradeye dönüştürmek ve bu pası gole çevirmekte tarihî güzellikler var.

 

 

Çocuklara Bayram’da Az Çikolata Çok Sevgi Verin!

Çocuklara Bayram’da Az Çikolata Çok Sevgi Verin!

 

Aşırı şekerli, çikolatalı gıdaların tüketimi, başta ağız ve diş sağlığı olmak üzere mide-barsak şikayetlerinin de ortaya çıkmasına neden olabilir. Çocukların sağlıklı, mutlu ve sorunsuz bir bayram geçirmesi için şeker ve çikolata tüketimlerine sınırlama getirilmesi gerekir.EVRİM ŞENKAL

 

Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Evrim Şenkal, ‘’Ebeveynlerin çocuklar için tatlı tercihlerini sütlü tatlılardan yana kullanmaları yanında çocukların yeterli miktarda sıvı tüketmelerini ve dişlerini fırçalamalarını sağlaması gerekir. Bayramlarda büyüklerin şeker, çikolata ikram edip bir de ısrarcı olmaları aileleri de zor durumda bırakmakta ve çocukları aşırı yeme eğilimine sürüklemektedir. Özellikle şeker tüketimi sonrası dişler fırçalanmadığında ağızda kalan yiyecek artıkları bakteri üremesine yol açar ve diş çürümesini hızlanır. Bu yüzden en azından bu tarz gıdalar tüketildikten sonra, o sırada diş fırçalanamıyorsa çocukların su içmesi sağlanarak ağızdaki artıklar giderilebilir. Bu tür yiyecekler kabızlık gibi sorunlara da yol açabilir. Dolayısıyla çocukların her zaman olduğu gibi bayramda da bol sebze ve meyve tüketmeleri sağlanmalı, bol sıvı alabilmelerine özen gösterilmelidir’’ dedi.

Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Evrim Şenkal, Bayramda Tüketilen Şeker ve Çikolata Tüketimi ile ilgili önerilerde bulundu.

Normal zamanlarda da çocukların şeker, çikolata ve bisküvi tarzı gıdaları çok tüketmemelidir. Şekerli gıdalar tokluk yaratarak besleyici gıdaların alınmasını engeller.

Şekerli gıdaların çok tüketilmesi, yağlı dokuyu arttırarak ve kandaki kolesterol düzeylerini bozarak kardiyovasküler hastalık riski artışı ile ilişkilidir.

Şekerli meşrubatların tüketimi aynı zamanda özellikle kalsiyum gibi ana elementlerin az alımı ile ilişkili çünkü süt yerine tercih edilmiş olur.

Çocuklarımız için önerebileceğimiz sağlıklı atıştırmalıklar; taze meyve, peynir, tam tahıllı kraker ya da ekmek ürünleri, süt, çiğ sebze, taze meyve suyu, sandviç, yoğurt olabilir.

Amerikan Pediatri Akademisinin önerilerine göre şekerli içecekler 2 yaşından önce hiç tüketilmemeli, 2 yaşından sonra ise haftada 240 ml ile sınırlı olmalıdır. Dedi.

KIBRIS’TA “ENOSİS”E YOL VERİN GİTSİN !

  KIBRIS’TA “ENOSİS”E YOL VERİN GİTSİN !

 

 

süleyman pekinTürkiye konumundaki ülkelerin içi – dışı bir olduğundan fazla içe kapanarak dış gelişmelere kayıtsız kalınması ciddi bir hata olur. Dış gelişmelerin ise stratejik gerçekliklere göre değil de içerideki algılara göre değerlendirilmesi ayrı bir hata zinciri başlatır.

Kudüs’te İsrail’in uyguladığı faşizan eylemler; 4 Müslümanın ölümüne ve onlarcasının yaralanmasına sebep olan ibadeti engelleyici uygulamalar şiddetle kınanmalıydı. Onun öncesinde IŞİD’in / DAEŞ’in Türkmen kenti Telafer’de sivil 200 Müslümanı katletmesi çok daha önemliydi ve kınanmaktan öte lânetlenmeyi iktiza ediyordu.

Yaz kâtip: Filistin Sorunu MısırSuriyeÜrdün ekseninde çözülür. Bu 3 ülkeden 2’si İsrail yanlısıdır; aradakininse 6-7 yıllık bir iç savaşta olduğunu ve bunun İsrail’in acayip işine geldiğini, bizim de bu iç savaşa yol veren günahkârlar safında olduğumuz hatırsamak lâzım. Mısır ve Ürdün kadar olmasa da bizim de İsrail’le ilişki yanlısı olduğumuzu unutmayalım.

Filistin Meselesinde yapılacak iş resmî Filistin Devleti’nin uluslararası kamuoyunda tanınırlık desteğini arttırmak ve BM Kararları doğrultusunda 1967 Sınırları’na doğru genişletilmesini sağlamak. Bu da Arap Ülkelerinin ışındaki devletlerin desteğiyle olur.

Arap Ülkelerinin Katar karşısındaki rüzgârgülü politikaları İsrail’in kuruluşundan beri aynı. Irak’ta Saddam’a, Libya’da Kaddafi’ye ve Suriye’de Esad’a yüklenen Arap Birliği o ülkelerin parçalanmasına epey katkı sağladı; şimdi de dişleri Katar’a kamaştı. Cumhurbaşkanımızın Körfez Turu’nun Katar Krizi’ne katkısından çok ekonomimize katkısı olacağını düşünmekteyim.

Kudüs için 1967 Kararlarını hiç gündeme getirmeyenler, Sorunu çoktan çözülmüş Kıbrıs için hemen 1974 öncesi vaziyeti gündem diye dayatabiliyorlar. Yahu kardeşim, 43 yıllık Devlet’im var, sen de 13 yıldır AB’ne girmişsin; leküm diniküm veliye din, ve’d-devle! Kendi devletimi bozacağım, toprak tavizi vereceğim, askerimi yüzde 10’a çekeceğim dolayısıyla Garantörlük hakkım da öşür olacak; eeeee, ne uğruna!

Böyle dış politika mı olur? Nerdeyse Allah razı olsun diyeceğim, ya Rumlar da razı olsaydı? Aç parantez 1983, kapa parantez 2017. Caber Kalesi’nden (S.Şah Karakolu) sonra ikinci toprak ve statü kaybı. Cumhuriyet, onları zor şartlarda elde edene kadar imanı gevredi. Şimdi bol keseden müzakere..

Takılmışsınız 15 yıldırçözümsüzlük çözüm değildirnakaratına, dış politikada yapılmayacak 9 kusurlu hareketin tamamını yarısı bizim bir adada yaptınız da karşı taraf 2’dir aşırı hırstan penaltıyı tribünlere atıyor. Radikal hareketleri sevdiğinizi bildiğim için bu meyanda bedavadan reçete önereyim de iş bitirin:

Güney Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesine (Enosis) izin verin. Kuzey’in de tıpkı Hatay gibi doğrudan TC toprağı olmasını sağlayacak diplomasi yürütün. Türkiye, Meriç’te sınır olduğu gibi Lefkoşa hattında da Yunanistan’la sınır olsun, mevzu kapansın. Ege’de statüsü belirsiz 17 ada ve 1 kayalığı Yunanistan kaptı da ne yapıyoruz; Yunan Adalarına vira yerli turist gönderiyoruz. Kuzey’in zilliyeti bize geçince – bizde yabancı merakı vardır – bizimkiler sürüsüne bereket tarzda Güney’e akarlar. Sırf instagram ve facebook’ta paylaşmak için..

Barzanî Kürdistanı’nın bağımsızlığı için de güzide önerilerim olacak ama iş ucuzlamasın diye tek tek gidelim. Bu arada İstanbul’daki sinagoglarda Türk Musevi vatandaşlarımız için ibadeti engelleyici eylemler üreten Alperen Ocakları’na da Dışişlerimizin “İsrail’le aynı işi yapıyorsunuz” demesi lâzım. LGBT’liler mevzusundan sonra bu onların ikinci kez durumdan saçmasapan vazife çıkarma işi; bir Kıbrıs, bir Kırım için doğu bir şeyler yapın da bir işe yarayın.

Aah, ah! İçi sizi yakar, dışı beni..