Etiket arşivi: Vergisi

En büyük eksiğimiz Lobi faaliyeti ve siyaset

İlhan KARAÇAY’dan 2019 Yıl Sonu Yorumu

En büyük eksiğimiz Lobi faaliyeti ve siyaset

Veda etmekte olduğumuz 2019 yılında, Hollanda ile Türkiye arasında dişe dokunur bir siyasi olay yaşanmadı. Rahatsız edici birkaç olay yaşandı ama, bu olaylar da her iki taraftan gelen sağlıklı ataklar sayesinde yumuşatıldı. Lahey Büyükelçimiz Şaban Dişli’nin, Hollanda’yı yakından tanımış olması ve  eski dostlarının devreye girmesi de kolaylaştırıcı oldu.
Peki, 2019 yılında Hollanda’da Türkler açısından acı ve tatlı olaylar yaşanmadı mı?
Tabii ki yaşandı. Ama iki ülkeyi ve iki ülkenin insanlarını çok etkileyecek olaylar yaşanmadı.

2019’da Hollanda’daki Türk toplumu içinde kayda değer gelişmeler olmadı ama, Türkler’in pasifliği konusunda en eleştirel yıl oldu. Yani Türkler ‘Lobi oluşturma’ konusunda snıfta kaldılar. Benim açımdan kayda değer bir konu daha var. Hollanda’daki resmi kurumlarımız, kendilerine bir paye biçen bazı işgüzer ve ağzı kalabalıklardan çok rahatsızlar. Kendilerine paye biçen bu ağzı kalabalıklar, buradaki kurumlarımızı ve bu kurumların başındaki yöneticileri,  Ankara’daki siyasi tanıdıklarına şikayeti moda haline getirdiler. İşin kötü tarafı, Ankara’daki siyasiler de, amaçları sırf ‘çıkar’ olan bu kişileri ciddiye alıyorlar ve kurumlarımız ile yöneticilerini rahatsız edici tavır takınıyorlar.
Hollanda’daki resmi kurumlarımızı yönetenlerin çalışma şevkini kıracak kadar yoğunlaşan bu tavırlar bir an önce sona ermelidir.

Lobicilikteki beceriksizliğimize gelince:

Türk Sivil Toplum Kuruluşları’nın yetkililerine soruyorum: 2019 yılında, Hollandalı bir Bakan’ı veya Milletvekili’ni toplantılarınıza davet edebildiniz mi?
Siyasi Parti üyesi olan Türkler’e soruyorum: Türkiye’yi ve Türkleri sürekli olarak yermekte olan partidaşlarınızın bakış açılarını değiştirmek için hangi girişimlerde bulundunuz?
Bu konuda bana bir kaç cevap gelecektir. Ama inanın ki bunlar yetmez.

Aslında bu zaafiyetin bir gerekçesi vardır.
Eskiden, tüm siyasi partiler içinde, etkinliği olan Türkler yer alıyordu. 6 Milletvekili, 10 İl Genel Meclisi Üyesi ve 250’yi aşkın Belediye Meclis Üyesi çıkaran Türkler’in şimdilerde esamesi okunmuyor.
Bu saydığım etikete sahip Türkler var ama sayıları öyle kabarık değil.

Bana göre, siyasi alanda güç kaybetmemizin başlıca nedeni DENK Partisi’dir.
Ağırlıklı olarak Türkler’den kurulu olan, yabancıların menfaatlerini korumak için mücadele edeceği sanılan DENK Partisi, başlangıçta çok iyi giden politikasını değiştirince güç kaybetti.
Genel seçim öncesinde şahsen benim de desteklediğim ve ‘Hangi görüşte olursanız olun, DENK Partisi’ne bir defalığına da olsa oy verin’ diye çağrı yaptığım bu parti, şimdilerde siyaset arenasında yok oldu gibi.
Siyaseti DENK Partisi’nde sürdürmek için kendi partilerini terk eden Türkler de şimdi açıkta kaldılar.
Şimdi yapılması gereken, Türkler’in tüm siyasi partilere dağılmaları ve eskisi gibi seçilebilir konuma gelmeleridir.

Siyasi Partiler oy kazanımına çok önem verirler.  Oy uğruna siyasi ideolojilerini bile bir kenara koyarlar.
İsterseniz bu konudaki haklılığımı ortaya koymak için size yaşanmış bir olayı anlatayım.
Bu olayı okuduktan sonra, lobiciliğin de nasıl yapılması gerektiğini görmüş olacaksınız.

Uçuç Vergisi

8 yıl önce, Hollanda hükümeti uçak biletlerine bir  ‘Uçuş vergisi’ koymak için bir yasa tasarısı düzenliyordu. Bu tasarıya göre, Atina’ya uçacak olan yolcu hiç vergi ödemeyecek, ama Ankara veya Antalya’ya uçacak olan yolcu 35 ile 50 euro arasında bir vergi ödeyecekti. Bu teklif yasalaşırsa, tatile gidecek Türk ailelerine büyük bir maddi külfet yüklenecekti. Bu duruma önce Hollanda Seyahat Acentaları Birliği ANVR, daha sonra çeşitli havayolu şirketleri itirazlarda bulundular. Corendon firması da girişimde bulundu ama fayda etmedi.

Utrecht Turizm Fuarı’nın açılış arifesindeydik. İşçi Partisi milletvekili olan eski dostum ve Agis’in Eski Genel Başkanı  Eelke van der Veen’i aradım. Durum hakkında birşeyler yapılması gerektiğini söyledim. O da beni, bu tasarının hazırlayıcısı olan Paul Tang’a yönlendirdi. Aynı akşam Paul Tang beni aradı ve ne istediğimi sordu. Ben de kendisine, iki gün sonra açılacak olan Turizm Fuarı’nda buluşma teklifinde bulundum. 6 Türk tur operatörü ve birkaç basın mensubu arkadaşım ile, Turizm Müşavirliği’mizin standında buluştuk. Turizmci dostlar, biletlere eklenecek olan ‘Uçuş vergisi’nin yolcular için ağır bir yük olacağını anlattılar. Paul Tang da, alınacak olan vergilerin, uçakların kirlettiği çevre için harcanacağını belirterek, çevre temizliliğinin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştı.

Toplantının sonucunda, fikir değişikliği olmadığı kanaatine vardım.
Ben de, ‘Mademki bu işler siyasetle ve oy hesabıyla çözümlenir, o halde ben de bu işi bu yolla halletmeliyim’ diye düşündüm ve Paul Tang’ı tren istasyonuna kadar yolcu ederken konuşmaya başladım: ‘Bak Paul, sizin partiniz geçen seçimlerde, Ermeni davasını körü körüne desteklediği için Türkler’den oy alamadı. Toplum olarak Demokrat ’66 Partisi adayı Fatma Koşer Kaya’yı destekledik ve seçilmesini sağladık. Kaldı ki, bugüne kadar, sağcı olsun veya solcu olsun Türkler hep sizin partiye oy veriyorlardı. Şimdi bu uçak vergisi yüzünden Türk aileler size yine kızacak ve oy vermeyecekler. Sana tavsiyem, başkanınız  Wouter Bos ile konuş ve bu durumu izah et’.

Paul Tang aynı akşam beni aradı ve Parti Başkanı Wouter Bos ile görüştüğünü, Maliye Bakanı’ndan da bu konuda randevu alındığını söyleyerek iyiye doğru bir işaret verdi.

Seyahat dalında faaliyet gösteren dostlara bunu anlattığım zaman bana, ‘Boş ver abi, bu iş böyle kalır’ diye umutsuz yanıtlar vermişlerdi.

Paul Tang ile konuşmam ocak ayında yapılmıştı. Mayıs ayı başında Mersin’deyken akşam telefonum çaldı. Telefon hattında Paul Tang vardı. ‘Müjde
Karaçay, uçak vergisi tasarısını geri çektim.
‘ diye iyi haberi verdi.

Bu anlattıklarım, pek çok sorunun lobi faaliyeti ile nasıl çözümleneceğinin bir örneğidir.

De Telegraaf ile kavgalar

Lobicilikte bireysel faaliyetler de çok önemlidir. Büyük ve güçlü bir gazeteyi nasıl yola getirdiğimi, Yavuz Nufel’in kaleminden okuyunuz lütfen;

İlhan Karaçay’ın bir de De Telegraaf girişimi vardır.
Çoğu zaman Türkler’e yapılan her haksızlığın karşısında artık Karaçay’ın DÜNYA Gazetesi vardır. Öyle ki, Türkler’e ve Türkiye’ye karşı her zaman acımasız davranan, kasıtlı haberler yayınlayan bir milyon trajlı en büyük gazete De Telegraaf’a âdeta savaş açar  Karaçay. “Boşuna uğraşıyorsun, De Telegraaf’ı yola getiremezsin!” derlerse de aldırmaz, mahkemelere verilir; yılmaz, yıldıramazlar.
Çünkü Karaçay haklıdır ve adalet tecelli edecektir, eder de.

De Telegraaf’ın yöneticileri, Karaçay’ın kendilerini eleştiren yazılarına ilgisiz kalmaz. Zamanın Genel Yayın Yönetmeni redaksiyonda bulunanlara sorar: ‘İçinizde Karaçay’ı tanıyan var mı’ der. Ünlü muhabir Jos van Noord, ‘Ben tanıyorum’ der. Genel Yayın Yönetmeni, ‘Davet et, konuşalım kendisiyle’ der.
Sonunda bir öğle yemeğinde buluşma gerçekleşir.

İlhan Karaçay, gazetenin sürekli Türkiye ve Türk aleyhtarlığı yayınlarını dile getirir ve ‘Turizmcilerimiz size yılda 5 milyon euroluk ilan veriyor. Siz ise Türk turizmini baltalamaya çalışıyorsunuz’ der. Karaçay, kendisi ile bir röportaj teklifini geri çevirir ve ‘Büyükelçimiz ile röportaj yapın’ der.

Karaçay’ın bu mücadelesi sonucunda aynı gazete, Lahey Büyükelçimiz ile yapılan röportajı tam sayfa olarak yayınlar. Hem de olumlu bir yaklaşımla.

Karaçay bu konuda şöyle diyor: “Oysa De Telegraaf’ın  tarihi boyunca hiçbir büyükelçiye böylesine geniş yer vermediği bilinen bir gerçektir. De Telegraaf, bununla da kalmayıp Türkiye lehinde çokça haber yayınladı. Özellikle, daha önce balta vurmaya çalıştığı turizmimiz için övgü dolu haberler yayınladı.

De Telegraaf yöneticileri daha sonra Türk turizmcileri ile de görüşmeler yapar. Beşer kişilik iki grupla ayrı ayrı yemek yenilir ve dertler dinlenir.

O zamanlar De Telegraaf 5-6 ay boyunca Türk aleyhtarlığı yapmaz ve bazen de güzel haberler yayınlar.

Kraliçe ve Başbakan’a mektuplar

Lobicilikte bireylerin de başarılı olabileceğinin bir başka örneği de, şahsımın Kraliçelere ve Başbakanlara yazdığım mektuplar ile kanıtlanmıştır.
Yine Yavuz Nufel’den kısa bir yazı:

‘İlhan Karaçay’ın 2002 yılında Kraliçe Beatrix’e yazdığı, 2017 yılında da şimdiki Başbakan Rutte’ye yazdığı mektuplar da, Türk ve Hollanda toplumunun barış içinde yaşayabilmeleri için, iyi niyetle yazılmış mektuplardı.

Hollanda’daki yaşamı boyunca, toplumsal konularda olduğu gibi, bireysel konularda da pek çok çalışmaları olan Karaçay,  yurttaşları için işveren kapılarında, hastane kapılarında, karakol kapılarında ve akla gelemeyecek bir çok kapıda mücadele verdi.
Karaçay’ın bu faaliyetleri tabii ki Hollanda-Türk tarihinde yerini alacaktır.’

CHP Milletvekili Sındır’dan Şehir Hastaneleri tepkisi

CHP Milletvekili Sındır’dan Şehir Hastaneleri tepkisi

“Ticari Sır adı altında milletimizden kaçırılan KÖİ Sözleşmelerini neden göremiyoruz, sözleşmeler fahiş değerler üzerinden mi yapıldı?”
CHP İzmir Milletvekili ve Plan Bütçe Komisyonu Üyesi Kamil Okyay Sındır, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan ve görüşmeleri komisyonda tamamlanan Torba Kanunda Şehir Hastaneleri’nin yap-kirala-devret modelinin sözleşmelerini göremediklerini ve bu sözleşmelerin karanlık bir kuyu olduğunu ifade etti.
Sındır, “Sözleşmeyi gizleyerek kamu zararını mı örtüyorsunuz? Bugün sözleşme bedellerini niye azaltma ihtiyacı duyuyorsunuz? Çok fahiş değerler üzerinden mi bu sözleşmeler yapıldı da şimdi kamu yararını düşünüyoruz?” dedi.
“KAMU YARARI MI SAĞLAYACAĞIZ,  ZARAR MI ÇIKACAK ORTAYA BELLİ DEĞİL”
Şehir hastanelerinin KÖİ (Kamu Özel İşbirliği) proje sözleşme metinlerini göremediklerini ifade ederek sözlerine başlayan Sındır, “Görmediğimiz sözleşmede, içeriğinin hangi değerler üzerinden yapılmış olduğunu da bilmiyoruz. Döviz cinsinden mi, Türk lirası cinsinden mi, hangi öngörülerle, hangi faiz, enflasyon, döviz kuru öngörüleriyle yapılmış bir sözleşme olduğunu bilmiyoruz. Bilemediğimiz bir karanlık kuyunun içerisinde de ışığı görmeye çalışıyoruz. Ve bir karar vereceğiz. Peki vereceğimiz karar kamu yararına mı olacak zararına mı? Bilemiyoruz çünkü sözleşmeyi göremiyoruz. Yani, buradan biz kamu adına bir yarar mı sağlayacağız, yoksa ortaya zarar mı çıkacak, bunu kestirebilmemiz mümkün değil. İktidara sesleniyorum sözleşmeyi gizleyerek kamu zararını mı örtüyorsunuz?” dedi.
“BU SÖZLEŞMELER ÇOK FAHİŞ DEĞERLER ÜZERİNDEN Mİ YAPILDI”
Bugüne kadar imzalanan şehir hastaneleri sözleşmelerinde hatalarını fark eden iktidarın değişiklik yapmak istediğini belirten Sındır, “Gelecek nesillerin ekonomik refahını rehin altına alan Kamu Özel İşbirliği projelerindeki ölçüsüzlüklere, hatalara, yanlışlara dur demek için adım atılmaya çalışılıyor. Burada dikkatle ve ısrarla ve altını çizerek durmamız gereken mesele, bu duruma nasıl gelindi? Sözleşme bedellerini niye azaltma ihtiyacı duyuyorsunuz? Çok fahiş değerler üzerinden mi bu sözleşmeler yapıldı da şimdi kamu yararını düşünüyoruz? Önümüzdeki süreç adına çok fahiş bedeller ödeyeceğimizi mi gördük de kur değişimleri, artan faiz ve enflasyon oranları karşısında çok yüksek bedeller üzerinden şirketlerin hastane işletmesiyle mi karşı karşıyayız? Açıkçası bu konuda bir şey söyleyebilmek, karar verebilmek için yeterli bilgiye sahip değiliz. Çünkü sözleşmeleri göremiyoruz. Milletin vekilleri olarak bizler, milletimize karşı sorumluluğumuzun gereği olarak tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak, kollamak, sormak görevimizi “ticari” sır olarak milletimizden kaçırılan bu sözleşmeler nedeniyle üzülerek yerine getiremiyoruz. Bu sözleşmeleri yapanların, yaptıranların, katkısı olanların, yüce milletimize kanun önünde er veya geç hesap vermelerini mutlaka sağlayacağız.” dedi.
“BU İKTİDAR DÖNEMİNDE SAĞLIK SİSTEMİ CAN ÇEKİŞİR DURUMA GELMİŞTİR”
Şehir hastanelerinde hasta garantisi verilip verilmediğinin net bilgisine ulaşamadıklarını söyleyen Sındır, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu projelerin yapım işi, esnek ihale yöntemlerinden birisi olan pazarlık usulü ihale ile özel şirketlere ve “ticari sır” adı altında bir sözleşmeyle veriliyor. Bu ihalelerin neredeyse tamamı pazarlık usulü. Kanun maddesinde de pazarlık usulü ihalenin nasıl yapılması gerektiğini düzenlediği halde sözleşmeler buna uygun mudur, değil midir bilmiyoruz. Bu şirketlere finansman gerekmesi konusunda kredi için hazine garantisi verildiği, ödeme güçlüğü çekerlerse borçlarını hazinenin üstleneceği, ayrıca şirketlere devlet tarafından vergi indirimleri, muafiyetler, SGK primlerinde indirimler ve benzeri çeşitli teşviklerin verileceği biliniyor. Bunlar da yetmez gibi, inşa edilen bu hastanelerin yirmi dört, yirmi beş yıl süreyle kiralanması ve hastaneyle birlikte otoparkın, kafeterya, restoran, otel ve benzeri ticari alanların işletmesinin de şirketler tarafından yapılacağı da ortada. Bugüne kadar yapılan iş ve işlemlerde kamu yararı olmadığını düşünüyoruz. Bu iktidar döneminde sağlık sistemi can çekişir duruma gelmiştir.”

CHP’li Sındır, “bu torba yasa derin ekonomik krizin ve çaresizliğinizin itirafıdır”

AK Parti tarafından Meclis’e sunulan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun (Torba Kanun) Teklifinin görüşmeleri, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devam ediyor. Çarşamba günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmelerine başlanan Torba Kanun; geçim zorluğu yaşayan geniş halk kesiminin hayatını kolaylaştırmak yerine bir avuç yandaş sermaye grubunu kollayan ve bunun için de Cumhurbaşkanının yetkilerini güçlendiren maddeler içermekte.

CHP İzmir Milletvekili ve Plan Bütçe Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır komisyonda kanunun tümü üzerine yaptığı değerlendirmede; “Bu torba yasa derin krizin ve çaresizliğinizin bir itirafıdır. İktidarın, yurttaşı değil yandaşı, üretimi değil tüketimi ve ithalatı teşvik eden politikalarının bir sonucu önümüze getirilmiştir” dedi.

“ÜRETİMİN DEĞİL TÜKETİMİN, YURTTAŞIN DEĞİL YANDAŞIN TORBA YASASI”

Sındır komisyon görüşmeleri esnasında yaptığı konuşmada; “Bu torba yasa aslında Türkiye’de hoyratça yapılan harcamaların bir sonucu olarak önümüze gelmiş bir yasadır. Bu torba yasa Türkiye’de üretimi değil tüketimi ve ithalatı teşvik eden politikaların sonucunda önümüze gelmiş bir torba yasadır. Yapılan plansız harcamaların sonucunda önümüze gelmiş ve israfın bugüne kadar yönetimde esas alındığı bir sürecin sonucu olarak önümüze gelmiş bir torba yasadır. Kamu özel iş birliğinde olduğu gibi, örtülü harcamaların örtüsünü bile kaldırmadan, o sözleşmelerin ne olduğunu bile görmeden, yasal düzenlemeyle onların örtüsü altında birtakım düzenlemelerle önümüze gelmiş bir torba yasa” ifadelerini kullandı.

“BU TORBADA EYT’Lİ, EMEKLİ, ÇİFTÇİ VE ESNAF YOK!”

Getirilen bu yasa teklifi için iktidarı sert bir şekilde eleştiren CHP’li Sındır; “EYT’lilerin Meclisten beklentileri varken, Hükümetin yani siyasal iktidar olan AKP’nin verdiği bir söz olan 3600 ek gösterge sorunu çözülmemişken, emeklinin, işçinin, memurun, ücretlilerin beklentileri karşılanmamışken, çiftçinin, esnafın ve sanayicinin umutlarının hayale dönüştüğü bir torba yasa getirdiniz. Bu torba yasa, krizin ve çaresizliğinizin bir itirafıdır” dedi.

Yemen’den kahve değil, ihracat rekoru geldi

Egeli ihracatçılar, Ağustos ayında bayram tatili yapmadı. Ağustos ayındaki 10 günlük Kurban Bayramı ve Zafer Bayramı tatiline rağmen Ege İhracatçı Birlikleri, Ağustos ayında 996 milyon 900 bin dolarlık ihracata imza attı.

Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği, ABD Başkanı Donald Trump’un Türk çelik ve alüminyum ürünlerine 13 Ağustos 2018 tarihinde ikinci ek vergi kararına rağmen ABD’ye ihracatını Ağustos ayında yüzde 63 arttırmayı başardı ve 2 milyon 844 bin dolar dövizi kazandırdı. Demir ihracatçılarının Ağustos ayındaki toplam ihracatı ise; yüzde 49’luk artışla 123 milyon 360 bin dolara çıktı.

Egeli ihracatçılar, Ağustos ayında en fazla ihracat artışını Yemen’e gerçekleştirdi. 2017 yılı Ağustos ayında Yemen’e 475 bin dolar ihracat yapan Egeli ihracatçılar, 2018 yılı Ağustos ayında yüzde 3 bin 800’lük rekor artışla 18 milyon 522 bin dolar ihracat yaptı.

EİB üyesi ihracatçılar, 4 günlük fazla işgünü olan 2017 yılı Ağustos ayında ise, 1 milyar 46 milyon dolarlık dışsatım gerçekleştirmişti. EİB’nin Ağustos ayındaki ihracat kaybı yüzde 4 ile sınırlı kaldı. Ağustos ayında, Türkiye’nin ihracatı ise; yüzde 6.5’lik azalışla 12 milyar 388 milyon dolar olarak kayıtlara geçti.

Egeli ihracatçılar, 2018 yılının Ocak – Ağustos döneminde yüzde 16,10’luk ihracat artış hızıyla ihracatlarını 7 milyar 506 milyon dolardan, 8 milyar 714 milyon dolara taşıdı. EİB’nin kayda aldığı yıllık ihracat ise; yüzde 16,41’lik yükselişle 13 milyar 31 milyon dolara ulaştı.

Sanayi ürünleri ihracatı arttı, tarım ve maden ihracatı geriledi

Ağustos ayında; Ege İhracatçı Birlikleri tarafından kayda alınan sanayi ürünleri ihracatı yüzde 2’lik artışla 429 milyon dolar olurken, tarım ürünleri ihracatı yüzde 12’lik düşüşle 335 milyon dolara geriledi. Madencilik sektörü ise; yüzde 13’lük kan kaybı yaşadı ve 65 milyon 232 bin dolarlık performans sergiledi.

Demir çelik sektörünün hızını Trump vergisi de, bayram da kesemedi

2018 yılına fırtına gibi giren Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği, Ağustos ayında ABD Başkanı Donald Trump’un Türk çelik ve alüminyum ürünlerine iki kat gümrük vergisi kararına ve Kurban Bayramı tatiline rağmen ihracatta hız kesmedi.

Ağustos ayında 123 milyon 360 bin dolarlık ihracata imza atan Egeli demir çelik ihracatçıları, 2017 yılı Ağustos ayına göre ihracatlarını yüzde 49 arttırmayı başardı ve bir ay aranın ardından Ege İhracatçı Birlikleri çatısı altında yer alan 12 ihracatçı birliği arasında tekrar en fazla ihracat yapan birlik oldu ve zirveyi geri aldı.

Hazırgiyim ihracatta zirvenin ortağı

Temmuz ayında EİB bünyesinde en fazla ihracat yapan Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, Ağustos ayında 111 milyon 570 bin dolarlık ihracat rakamıyla zirvenin ortağı oldu.

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği, Ağustos ayında Türkiye’ye 75 milyon 296 bin dolar döviz kazandırdı. Ege Maden İhracatçıları Birliği ise; Türkiye’nin yer altı zenginliklerini 65 milyon 232 bin dolarlık dövize dönüştürdü.

Ege Tütün İhracatçıları Birliği 63 milyon 994 bin dolarlık ihracata imza atarken, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’nin dışsatım rakamı 57 milyon 181 bin dolar olarak kayıtlara geçti.

Kuru meyve ihracatında yüzde 12 artış

Ağustos ayında kuru kayısı ihracat sezonu başlayan, Eylül ayında ise çekirdeksiz kuru üzüm ve kuru incir ihraç sezonuna başlayacak olan Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, Ağustos ayında 55 milyon 982 bin dolarlık döviz geliri sağlarken, ihracatını yüzde 12 arttırmayı başardı.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, Ağustos ayında 43 milyon 617 bin dolarlık ihracatı hanesine yazdırırken, Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin ihracatı 24 milyon 969 bin dolar olarak kayıtlara geçti.

Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği 17 milyon 23 bin dolarlık ihracat rakamına ulaşırken, Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği 13 milyon 212 bin dolar ihracata imza attı. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği ise; 12 milyon 267 bin dolarlık dövizi Türkiye’ye kazandırdı.

EİB’nin günlük ihracatı 45 milyon doları aştı

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, 2017 yılı Ağustos ayında günlük 40 milyon dolarlık ihracat performansına sahip olduklarını, 2018 yılı Ağustos ayında ise; 45 milyon doları aşan günlük ihracat ortalamasına ulaştıklarını kaydetti.

2017 yılı Ağustos ayında 26 iş gününde 1 milyar 46 milyon dolarlık ihracat yaptıkları bilgisini paylaşan Eskinazi, ” 2018 yılı Ağustos ayında 22 işgününde 996 milyon dolarlık ihracata imza attık. 2018 yılında Ağustos ayında 26 iş günü olsaydı 1 milyar 180 milyon dolarlık ihracat rakamına ve yüzde 13’lük ihracat artışına ulaşacaktık. Eylül ayında ihracatımızı arttıracağız” diye konuştu.

Döviz kurlarında yaşanan aşırı dalgalanmanın kısa sürede durulmasını ve döviz kurlarının gerçekçi bir seviyeye gelmesini beklediklerini ve bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin attığı adımları desteklediklerini anlatan Eskinazi, içinden geçtiğimiz sürecin Türkiye’nin üretime ve ihracata ağırlık vermesi gereğini bir kez daha ortaya koyduğunu sözlerine ekledi.

İhracatta İspanya, ABD’yi geride bıraktı

Ege İhracatçı Birlikleri kayıtlarına göre; Egeli ihracatçılar, Ağustos ayında 172 ülkeye ihracat gerçekleştirirken Almanya 107,6 milyon dolarlık tutarla zirvedeki yerini korudu. İspanya ise; 63,5 milyon dolarlık ihracat rakamıyla Amerika Birleşik Devletleri’ni geçerek ikinci sıraya yükseldi. Ege Bölgesi’nden ABD’ye yapılan ihracat ise 62,8 milyon dolar oldu.

Yemen’den kahve yerine, ihracat rekoru ve dolar geldi

Egeli ihracatçılar, Ağustos ayında en yüksek ihracat artışını Yemen’de yakaladı. Ağustos ayında Yemen’e ihracat yüzde 3 bin 800 artışla 475 bin dolardan 18 milyon 522 bin dolara fırladı. Yemen’e ihracat artışını demir-çelik ve hububat bakliyat yağlı tohumlar sektörleri sağladı.

Ağustos ayında Ege Bölgesi’nden Cezayir’e yapılan ihracat yüzde 122’lik artışla 5,6 milyon dolardan 12,6 milyon dolara yükseldi. Hindistan’a 2017 yılı Ağustos ayında 5,7 milyon dolar ihracat yapan Egeli ihracatçılar, 2018 yılı Ağustos ayında Hindistan’a gerçekleştirdikleri ihracatı yüzde 90 geliştirdi ve 10,9 milyon dolar dövizi Türkiye’ye kazandırdı. Litvanya, Libya, Etiyopya, Nijerya, Kolombiya, Moldova, Kostarika, Togo, Panama ve Estonya Ege İhracatçı Birlikleri üyelerinin üç basamaklı ihracat artışı yakaladığı ülkeler oldu.

Egeli İhracatçılar, Ağustos ayında Fransa’ya yüzde 25, Çin’e yüzde 23, Mısır’a yüzde 43, Rusya’ya yüzde 37 ve Güney Kore’ye yüzde 44 ihracat artış hızı yakaladı. EİB üyelerinin ihracatlarını arttırmayı başardığı ülke sayısı ise 93 oldu.

Yapılacak değişiklikle motorlu taşıtlar vergisinde adalet sağlanacak!

Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın kanundaki tanımdan kaynaklı olarak minibüslerden alınan otobüs vergisinin sona ermesi için TBMM’ye verilen kanun teklifinin minibüsçü esnafı adına sevindirici olduğunu belirten TŞOF Başkanı Fevzi Apaydın, “Minibüslerden alınan otobüs vergisi sorunu bitiyor. Daha önce Maliye Bakanımız Naci Ağbal ile TESK’i ziyaretinde yaptığımız görüşme doğrultusunda yeni düzenleme esnafımızı sevindirdi” dedi.

“RUHSATA GÖRE VERGİ ÖDENECEK”

MTV Kanununda gerekli değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifinin son torba yasa ile TBMM’ye gönderilmesi ile bir haksızlığın ortadan kaldırılacağının altını çizen TŞOF Başkanı Fevzi Apaydın, “Yeni yapılacak düzenleme ile her araç sahibi, ruhsatında ne yazıyorsa onun vergisini ödeyecek. Şöyle ki; 10 koltuğu olan araçlar otomobil sayılması gerekirken minibüs kabul ediliyor ve 4.300 TL’ye varan tutarda MTV ödemesi gerekirken 888 TL vergi ödüyorlar. Bu araçları çoğunlukla taksi ruhsatı olmayan korsan taksiciler kullanırken vergi mükellefi olan ruhsatlı minibüsler de tersine cezalandırılarak otobüs vergisi ödüyor. Konunun TBMM’ye sevk edilerek yeni torba yasaya dahil edilmesi ile haksız bir uygulamadan vazgeçiliyor” diye konuştu.

“MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİNDE ADALET SAĞLANACAK”

Yapılacak değişiklikle motorlu taşıtlar vergisinde adaletin sağlanacağının altını çizen Apaydın, “Ruhsatında minibüs yazan aracın, sigortası minibüs olarak ödeniyor, vergi mükellefiyeti dahi minibüsçü olarak açılıyor. Ancak iş vergi ödemeye gelince otobüs vergisi ödeniyor. Bu çelişkiyi esnafımıza anlatmakta güçlük çekiyorduk. Yeni düzenleme ile bu haksız ve adil olmayan sistem düzeltiliyor. Düzenlemede emeği geçen başta Maliye Bakanımız Naci Ağbal olmak üzere katkısı olan herkese camiamız adına teşekkür ederim” şeklinde söyledi.

DELİ DUMRUL DEVLETİ

DELİ   DUMRUL  DEVLETİ

 

süleyman pekinİçimizde bazılarının Devlet kurmaya pek bi merakı var. Fakat devlet kurmak turşu kurmaya benzemez. Ki turşu kurmanın bile bir bilgi – birikim altyapısı var. Oysa bunlar beş kişi bir araya gelip yardım derneği kurmaya benzetiyorlar herhalde bir devlet kurgusunu. Zaten o yardım derneğinde de sermaye sıfırdır; sizden – bizden para toplarlar, toplama sırasındaki masraf ve mesailerini keserler, sonra da bir dinî merasimi andıran uygulamalarla teslimat organizasyonları yapıp kayıt altına alırlar. Tabii yazılı değil görsel kayıt.. Ve sanki mal, para yardımından çok din, iman yardımı üzerine bir strateji..

Millet egemenliğine dayalı parlamenter sistemde 97 yılı deviren Cumhuriyet, nöronları farklı işleyen bir kafaya göre besmelesiz kurulduğu için yıkılıp yeniden kurulması sorun teşkil ediyordu. Hadi TBMM Cuma günü dualarla, tekbirlerle açıldı diyelim; o zaman Cumhuriyet bir pazartesi günü aniden ve mebusların tamamının oyunu almadan geçti’ye geçecekler. Sanki 1920’den beri farklı bir rejim tasavvuru varmış gibi.. Bir bakın son 15 yılda Meclisten ne acayip yasalar geçmiş, bir gece ansızın neler değişmiş?

Bu hafta onları değil bakmadığınız tarafları konu edindim. Ve bence Hükümetin en başarılı olduğu alan; vergi toplama. Rahmetli Kemal Unakıtan’dan Ali Babacan’a, Mehmet Şimşek’ten Naci Ağbal’a; yeni vergi kalemlerinde, vergi oranlarının artırımında, yılbaşıyla birlikte katlanır zam miktarlarında ve akla – hayale gelmeyecek yöntemlerle tekeden süt sağımında hepsi on numara, beş yıldız.

Mesela elektrik faturama 0.214069 birim fiyatı üzerinden 67.86 Tüketim Bedeli yazmışlar; üşenmemiş 0.11776025 birim fiyatı üzerinden de Dağıtım Bedeli yazmışlar. Yani tükettiğim elektriğin bana girişi oldukça çarpıcı şekilde çifte kavrulmuş leblebi gibiymiş, haberim yok. Bitti mi; bitmedi: 0.68 lira Enerji Fonu, 1.36 TRT Payı, 3.39 da Belediye Tüketim Vergisi.. Çaktırmadan Başiskele Belediyesi’yle beraber ortak tüketiyoruz, TRT – Fon da gramafon..

Mesela su faturama 1.Tarife Su Tutarı 20.60 ayrı, 2.Tarife Su Tutarı 26.32 ayrı olmak üzere 46.92 yazmışlar; yetinmemişler 23.46 liralık da Atıksu Tutarı çiziktirmişler. Ya ben o suları içip içip atmadıysam helalliği benden musallada mı alacaksınız? Yetti mi; yetmedi: Biri % 8 biri % 18’lik iki ayrı KDV, bir adet ÇTV, 3.09 liralık da Bakım Ücreti faturaya çok sanatsal bir biçimde yansıtılmış. İSU’cum senede bir uğramasa bile her ay bana uzaktan bakacak kadar bakımlıdır.

Mesela ev internet ve cep telefonu faturama önce bi güzel % 18 KDV, yanında bi de % 5 ÖİV konduruyorlar ya sevildiğimi anlıyorum. Mesela arabama 1 litre benzin alacaksam hiç üşenmiyorum 2 litre kadarlık da devletime benzin deposundan vergi dolduruyorum. Tapu Harcı, Damga Vergisi, KKDF (Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu), BSMV (Banka Sigorta Muameleleri Vergisi) vs. vs. toplamda 670 çeşit vergiyle aramızda nasıl bir seviyeli ilişki olduğunu hesap edemesen de tahmin et ey halkım.

Mevzu uzamasın; âdetimiz üzere bir sorun – sıkıntı beyan ediyorsak muhakkak bir de çözüm önerisi sunarız. Örneğin Osmangazi Köprüsü’nü çok beğendim. Hele hele İzmit Körfezi’nde oturan biri olarak düğünde takılan ilk bilezik kıvamında.. Ama asıl ödeme usulüne hayran oldum. Yap-İşlet-Devret modeliyle gerçekleştirilen Köprüden günlük 40 bin araç geçiş garantisi verilmiş. Daha 10 bin geçen aracı yeni bulduğu için her gün 30 bin geçmeyen aracın vergisi bizde. Başlangıçta 130 lira civarındaki geçiş bedeli araç geçişini teşvik önce 90’a, sonra da 65’e indirilmiş. Bu arada Topçular – Eskihisar arasında arabalı vapurla araç taşıyan İDO’nun İngiliz Ortağı bize de garanti verildi diyerekten soluğu mahkemede almış. İşin güzeli ne köprüden ne de arabalı vapurla geçmediğim halde ikisinden de geçmeme ücretimi faturalarla tıkır tıkır ödüyorum. Tam Deli Dumrul’un Köprüsü misali.. Hani kuru deredeki tahta köprüden geçenden 1 akçe, geçmeyenden sopayla 2 akçe alıyordu ya kötekleri kafamda hissediyorum.

Yeni devlet teranelerinde yeni isim düşünenlerin aklına Dede Korkut Hikâyeleri’nden isim düşüreyim; hem tarih hem Türklük kokuyor: Deli Dumrul Devleti.

KSMMMO’dan Hem Eğitim Hem Tören

türmobKocaeli Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (KSMMMO), Kocaeli Vergi Dairesi Başkanlığı ile birlikte üyelerine yönelik eğitim semineri gerçekleştirdi. Eğitim semineriyle birlikte ayrıca mesleğe ilk adımını atan meslek mensuplarına gerçekleştirilen törenle ruhsatları takdim edildi.
DAHA İYİ NOKTALARA TAŞIYACAĞIZ
KSMMMO hizmet binasında gerçekleştirilen etkinliklerde konuşan KSMMMO Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Gökmen, “odamızda birlik ve beraberlik içerisinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bugün hem eğitim seminerimizi hem de ruhsat törenimizi gerçekleştiriyoruz. Mesleğe ilk adımını atan meslektaşlarımıza gönülden başarılar diliyorum. Oda bünyesinde kurumsallaşma çalışmalarımız her geçen gün artarak devam ediyor. Kurumumuzu sağlam temeller üzerinde geleceğe hazırlıyoruz. Bugün mesleğe ilk adımını atan genç meslektaşlarımızın katkılarıyla, odamızı daha iyi noktalara taşıyacağız” diyerek sözlerini tamamladı.
AB’DEN YÜZDE 8 GERİDEYİZ
Gökmen’in ardından “Kayıt Dışı Ekonomi ile Mücadele” başlıklı bir sunum gerçekleştiren Vergi Dairesi Başkanı Erhan Coşkun ise, “ülkemizin en önemli sorunlarından bir tanesi kayıt dışı ekonomidir. Ülkemizde kayıt dışı ekonomi yüzde 26’yı bulurken bu rakam Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama yüzde 18 dolaylarındadır. Gelişmiş ülkelere bakıldığında kayıt dışı ekonominin yüzde 10 seviyelerinde olduğunu görüyoruz. Ayrıca ülkemizin 2018 yılı hedefi yüzde 21.5’tir. Kayıt dışı ekonominin sonucunda haksız rekabet oluşmaktadır” diyerek sözlerini tamamladı.
ÖNCE SUNUM ARDINDAN RUHSAT
Coşkun’un ardından ise Vergi Dairesi Başkanlığı Grup Müdürü Mustafa Küçükbalkaya “Özel Esaslar”, diğer Grup Müdürü Halil İbrahim Temiz ise “Gelir Vergisi Beyanı” konusunda üyeleri bilgilendirdi. Sunumların ardından ise mesleğe ilk adımını atan altı kişiye ruhsatları törenle verildi. Süleyman Yalçın, Mehmet Eğrekçi, Mehmet Güner, Hıfzı Bölük, Şengül Capgulaş ve Gökhan Ataş’a meslek ruhsatları KSMMMO Başkanı Gökmen ve diğer katılımcılar tarafından verildi. gelir