
2016 DÜNYA ŞİİR ANTOLOJİSİ, Eylül 2017 tarihinde yayınlanıyor


Yorumun başlığı, ‘Sen neymişsin be Hollanda’ anlamında, ‘ Ne şahane bir ülkesin Hollanda’. Türkiye’de ‘Sen neymişsin be abi’ içerkli bir şarkı vardır.
Şimdi, ‘Sen neymişsin be Hollanda’ demenin tam zamanı.
Dünya haritasında bir nokta gibi görülen Hollanda, politika, ekonomi ve insan hakları açısından dünya formatında bir güreşçidir.
GHeçen haftaki yorumumda ‘Hollanda Uganda mı’ başlıklı bir yorum yazmıştım. Iraklı Ali Hasan Hüseyin’in, cinayet zanlısı olarak tutuklanışını tenkit etmiştim. Zira tutuklayanlar dahi herkes Iranklı’nın katil olmadığını biliyordu. Polis, halkın galeyana gelmesini önlemek için bir sahne düzenlemişti.
Şimdi diyeceksiniz ki ‘bu ne perhis ne lahana turşusu’. Haklısınız. Ama şunu kabul etmeliyiz ki, dünyanın en demokratik ve en gelişmiş ülkelerinden biri olan Hollanda’da da hatalar yapılması olağandır.
Şimid gelelim, Hollanda’nın neden muhteşem olduğuna.
Yorumun bu bölümünde, hiç yakalanmayacağı düşünülen Sırp Kasap Slobodan Miloseviç’in yakalanıp Lahey’deki Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi’nde yargılanışı dile getirilmiş.
Lahey’de bir çok uluslararası kuruluşun yer aldığı belirtiliyor ve parasızlık nedeniyle hırsızlık yapan ve fahişe olarak çalışan kadınların Rusya, Yuguslavya ve Romanya gibi ülkelerdeki mağduriyetlerine hep Lahey’de çözüm arandığı anlatılıyor.
Hollanda’nın neden muhteşam olduğunun bir kanıtı da, dostum Muhammet Uysal’ın bir lafından anlaşılıyor. Marmara depremi sonrasında, Prensen Margriet ve Başbakan Kok’un da aktif olduğu bir yardım kampanyasından sonra tam 65 milyon euro (rekor) yardım toplanmıştı. İşte o zaman Muhammet Uysal, ‘ Hollanda çok küçük ama, kocaman bir kalbi var’ demişti.
Uluslararası Yüksek Adalet Divanı Sarayı’nda, Türkiye’nin hediye ettiği devasa bir halının bulunduğu belirtilen yorumda, ‘Alçak Topraklar’ anlamındaki Nederland ismindeki ‘Neder’in sadece coğrafi bir alçaklık anlam taşıdığı, Hollandalılar’ın aslında çok yükseklerde olduğu da belirtilmiş.
İşte bu nedenle de ‘Sen neymişsin be Hollanda’ demişiz.
21 Ekim 1944 yılında Erzurumda,Palandöken dağının yamaçlarında 2 katlı ahşap bir evde doğdu.
2 yaşında TBC hastalığına yakalandı.Doktorlar yaşamından umut kesince babası mezarını satın aldı.Köylü bir kadının yaban bitkilerinden hazırladığı ilaç ve bulamaçlarla iyileşti.Asker olan babasının Konyaya tayini çıkınca,bu kentte ilkokula başladı.Orta 3’e geçtiği yıl İzmir’e tayin oldular.İzmir Namık Kemal Lisesinde, Orta 3’e başladığı yıl TBC hastalığı yeniden başlayınca, Askeri Hastahaneye kaldırıldı.Bu hastahande 3 ay yaşam savaşı verdi.Yoğun bir bakım ve pensilin tedavisinden sonra,bir kez daha hastalığını yendi.Kaldığı yerden okuluna devam etti.
Bir yandan liseye devam ederken,diğer yandan TİP içinde çalışmaya başladı.Kısa bir süre TİP Gençlik kolları başkanlığı yaptı.Lise son sınıfa geçtiği yıl,herşeyi terkederek askere gitti.Sivas’ta temel eğitimini yaptığı sırada,komünist olduğu gerekçesiyle,Ağrı’ya sürğün taburuna gönderildi.Askerliğini yaparken dışarıdan sınavlara girerek liseyi bitirdi.1967 yılı sonlarında İzmirde Özel idare müdürlüğünde 2 hafta çalıştıktan sonra istifa etti ve Ankara’ya üniversiteyi okumaya geldi.DTCF’de Çince bölümüne girdi.Bir taraftan da,(6 aylık bir eğtimden sonra)TEK’da topoğraf olarak Türkiyenin değişik bölğelerinde çalışmaya başladı.
İzmir’de ilk gençlik yıllarında şiire başlayan şair,Ankara’da 68 olaylarının ateşli günlerinde en ön saflarda yer aldı.
Dev-Genç’in adayı olarak katıldığı öğrenci seçimlerinde DTCF Senatosuna seçilerek devrimcileri temsil etti.O dönem yayınlanan ünlü ‘İşçi Köylü’ gazetesinde,Gün Zile’li ile birlikte ‘Mehmet ile Tancu’ adlı resimli tefrikayı yazdı ve sokaklarda gazeteyi sattı
İlk eşi İpek’ten olan kızı Sanem’i Türkiye’de bir trafik kazasında yitirdi.İkinci eşi Karin’den Kerim adlı bir oğlu
ve Joel adlı bir torunu var.
1969 Yılı sonunda, kuşağının 3 genç şairi ile birlikte,ANT Derğisinde yaptıkları ’Devrimci Şairler Savaş Açıyor’ adlı açık oturumda,2.ci Yeni hareketine karşıt ‘Yeni toplumcu şiir’ konusunda düşüncelerini açıkladı.’60 Şiir kuşağı Manifestosu’na imzasını attı. ANT,Halkın Dostları,Türk Solu,Papirüs,Dönem gibi dergilerde yayınlanan
Diren Ey Kalbim/Hayatımızdan/Asyalıyım Yarem Derindir /Kuracağız herşeyi Yeniden… vb adlı protesto şiirleriyle,militan öğrencilerin,devrimci kitlelerin ve şiirseverlerin en çok sevdiği ve okuduğu şairlerin başında yer aldı.

Şiirleri,eylemlerde,yürüyüşlerde,mitinglerde üniversite gençliğinin elinden düşmedi.Aynı dönemde yayınlanan ilk şiir kitabı ’Kuracağız Herşeyi Yeniden’ çıkarçıkmaz toplatıldı.1971 faşist askeri cuntası,sıkıyönetim mahkemesince toplam 8 yıl hapis cezasına çarptırılınca yurtdışına çıktı(1972).
Özkan Mert’in 50 yıl önce yazdığı ’Protesto’ şiirleri’ bugün yazıldığı dönemden daha çok güncellik taşıyor.
1972 yilinda ülkesinden ayrılan şair,Almanya”da 10 ay kaldıktan sonra İsveç’e geçti ve bu ülkeden politik iltica hakkı aldı.1980-2006 Yılları arasında İsveç Devlet Radyo’sunda program yapımcısı ve sunucu, 2006-2008 yılları arasında da İsveç Devlet Tiyatrosunda, Uluslararası Tiyatro ve Kültür Projeleri şefi olarak çalıştı.
Şair,gazeteci ve gezğin olarak dünyanın pek çok ülkesini gezdi,gördü.
Türkiye’de ve Avrupa ülkelerinde düzenlenen kültür,edebiyat ve şiir projelerinin iç ve dış koordinatörlük ve yönetmenliklerini yapan şair, İsveç ve diğer İskandinav ülkelerinin kültür kurumlarına danışmanlık görevini sürdürüyor.
Şiirlerinden sahneye uyarlanan şiir/oyunları tiyatro grupları tarafından değişik sahnelerde oynanıyor.
Moderrn Türk Şiirinin kilometre taşlarından sayılan Özkan Mert, İsveç şiirinin de önemli isimlerinden.
1 eylül 2010 tarihinde İsveç’i terk ederek,Bodrum’da, Gümüşlük’e yerleşti.
2016 yılının Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından “Uluslararası Bakliyat Yılı” olarak ilan edilmesi dolayısıyla Mersin’de ‘2016 Uluslararası Bakliyat Yılı Bakliyat Yemekleri Sergisi ve Etkinliği’ programı düzenlendi.
Mersin Ticaret Borsası ile Tüm Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu tarafından ortaklaşa düzenlenen etkinliğe, Mersin Valisi Özdemir Çakacak, Kanada Ankara Büyükelçisi John Holmes, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, İl Jandarma Komutanı J. Kd. Alb. Ömer Uyan, İl Emniyet Müdürü Rahmi Baştuğ, Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir, Uluslararası Bakliyat Konfederasyonu ve Mersin Ticaret Borsası Meclis Başkanı Hüseyin Arslan, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Mahmut Arslan, Tüm Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Tufan, Hollandalı aşçı, fotoğrafçı ve haber muhabiri Wilco van Herpen, Tüm Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu (TAŞPAKON) üyeleri ve aşçıları, iş adamları ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri katıldı.
Etkinlikte TAŞPAKON aşçıları tarafından hazırlanan ve bakliyatlardan oluşan 120 çeşit yemek sunumu yapıldı.
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, böylesine güzel bir etkinliğin gerçekleştirilmesinin ve böylesine değerli aşçıların Mersin’e gelerek 120 çeşit yemek sergilemelerinin takdire şayan olduğunu ifade ederek, “Bu yılın bakliyat yılı olarak atfedilmesi ile baklagillerin tarımsal kalkınmadaki önemini, insan sağlığına olan etkisini ve ana gıda olarak sofralardaki yerini, düzenlenecek olan çeşitli etkinliklerle topluma daha iyi anlatma imkanı olacağına inanıyorum” dedi.
Başkan Kocamaz, en önemli ve en bereketli besin kaynağının bakliyatlar olduğuna dikkat çekerek, “Bakliyat besin değerinin kalitesi, iklim koşullarına olan direnci ve ekonomik anlamdaki alım gücünün düşük oluşu ile herkes için eşsiz bir nimettir. Bu nimeti böylesi önemli projelerle farkındalık oluşturmak için konumlandırmak; giderek yoksullaşan ve açlık sınırına dayanan dünyada oldukça sevindirici ve umutlandırıcıdır” şeklinde konuştu.
Bakliyatların Türk kültüründe de önemli bir yer tuttuğuna değinen Başkan Kocamaz, özelikle savaş döneminde sefere giderken en ağırlıklı tüketilen gıda ürününün yine bakliyat türleri olduğunu ifade etti.
Başkan Kocamaz konuşmasını, “Bugün Mersin’in dünya bakliyat piyasasında önemli bir yer edinmesi kentimiz açısından çok önemli. Bakliyatı belki yeterince yetiştiremiyoruz ama borsası bizde. İkinci Dünya Savaşı döneminde bildiğiniz gibi Türkiye bu savaşa girmemek için direndi. O dönemde Mussolini Türkiye’ye tehditler savuruyor, dönemin edebiyatçıları, köşe yazarları da tepki gösteriyordu. Rahmetli Nihat Atsız Mussolini’ye bir şiir yazıyor ve şiirin bir beytinde ‘Yurdumuzun birçok yeri olsa da kuru, makarnadan yine kuvvetlidir bulguru’ diyor” şeklinde sonlandırdı.