Etiket arşivi: Ülke

Kırmızı et tüketirken dikkat!

 

 

Kurban Bayramı denilince akla ilk gelen şeylerden biri kırmızı et tüketimi. Tüm bayramlarda olduğu gibi Kurban Bayramı’nda da tüm aile bireyleri bir araya geliyor, geniş sofralar kuruluyor ve bu sofralarda sohbet uzadıkça tüketilen besinlerin miktarı artıyor. Bu besinlerin arasında ön plana çıkan da kuşkusuz kırmızı et. Ancak et tüketiminin arttığı bu dönemde Sofra/Compass Group Türkiye Ülke Diyetisyeni Emel Terzioğlu Arslan, özellikle kalp damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon ve böbrek hastalıkları gibi kronik hastalığı olan bireyler ile yaşlılar ve çocuklar gibi yüksek risk grubunda olan bireylerin çok dikkatli olması gerektiğinin altını çiziyor.

 

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 1998-2017 yılları arasındaki verilerine göre Türkiye’de et tüketimi son 20 yılda kademeli şekilde artış gösterdi. En büyük artış büyükbaş hayvan eti tüketiminde görüldü. 1998’de 4.2 kilogram olan yıllık kişi başı büyükbaş hayvan eti tüketimi 2017’de 10.4 kilograma yükseldi.

Türkiye genelinde özellikle Kurban Bayramı kırmızı et tüketiminin en yüksek olduğu dönemlerin başında geliyor. Kırmızı et vücut tarafından iyi bir şekilde kullanılabilen kaliteli bir protein kaynağı ancak görünür yağlarından ayrıldığı takdirde bile yağ içeriği yaklaşık %20 civarında. Bu yüzden yüksek miktarda kırmızı et tüketimi, kolesterol ve trigliserit gibi kan yağlarının yükselmesine ayrıca kalp damar hastalıkları riskinin artmasına neden oluyor. Bunun yanı sıra özellikle akut böbrek yetmezliği olan hastalarda, böbrek fonsiyonlarının daha fazla bozulmasına neden olabiliyor. Beraberinde sindirim güçlüğü, kabızlık, hazımsızlık, mide yanmaları ve ağrıları gibi birçok sindirim sorunlarına yol açabiliyor. Peki özellikle bu dönemde et tüketiminde nelere dikkat etmeliyiz?

Kurban etleri en az 24 saat dinlendirildikten sonra tüketilmeli

Sofra/Compass Group Türkiye Ülke Diyetisyeni Emel Terzioğlu Arslan, bu dönemde en sık yapılan hatalardan birinin kesilen etlerin hiç bekletilmeden aynı gün içinde tüketilmesi olduğunu söylüyor. Yeni kesilen etlerde “rigor mortis” adı verilen bir katılık oluyor ve bu şekilde tüketilen etler hazımsızlık ve şişkinlik gibi sindirim problemlerine yol açıyor. Bu nedenle kurban etlerinin en az 24 saat dinlendirdikten sonra tüketilmesi gerekiyor.

Haşlama, Fırınlama ve Izgara tercih edilmeli

Pişirme yöntemi olarak daha çok haşlama, fırınlama ve ızgara gibi pişirme yöntemleri tercih edilmeli, kavurma ve kızartmalardan ise kaçınılması gerekiyor. Kırmızı et yüksek miktarda doymuş yağ içerdiği için Arslan, ekstra tereyağ, kuyruk yağ, iç yağ gibi yağlar eklenmeden kendi suyunda pişirilmesi gerektiğini öneriyor.

Böbrek hastalıkları, gut, diyabet, hipertansiyon ve kalp damar hastalıkları gibi kronik hastalığı olan bireyler günde 1 öğün et tüketmeli ve porsiyon miktarına mutlaka dikkat etmeli. Bu dönemde sakatat tüketimi de artıyor. Ancak sakatatların doymuş yağ ve kolesterol içeriği yüksek olduğundan özellikle kolesterolü yüksek olan bireyler, kalp damar hastaları ve bu riski taşıyan bireylerin sakatat tüketiminden mümkün olduğunca kaçınması gerekiyor.

Etin yanında ne yediğiniz çok önemli!

Etlerin yanında pilav, makarna, beyaz ekmek gibi rafine edilmiş tahıllar tüketmek yerine sebze yemekleri ve salatalar tercih edilmeli. Ayrıca koyu yeşil yapraklı sebzeler, sivri biber ve yeşil salata gibi C vitamini içeriği yüksek sebzeler tüketilmeli. Gün içinde mutlaka bol miktarda su içilmesi de önemli noktalardan biri.

‘’Bayramdır yenir’’ deyip geçmeyin beslenmenize dikkat edin!

Bayram denilince ilk olarak tüm aile bireylerinin bulunduğu geniş birbirinden lezzetli, enfes yemeklerin bulunduğu sofralar akla geliyor. Ancak her ziyarette tüketilen tatlılar, şekerli gıdalar ne yazık ki vücuda zarar verebiliyor. Sofra/Compass Group Türkiye’nin Ülke Diyetisyeni Emel Terzioğlu Arslan, özellikle bayramlarda ikramlara “Hayır” demeyi bilmek gerek diyor, bayramda dikkat edilmesi gereken beslenme önerilerini sıralıyor.

Kurban bayramı denilince kavurma, ciğer, et sote gibi pek çok et yemeği, ardından da bayramların olmazsa olmazı baklava gibi şerbetli gıdalar akla geliyor. Ancak çok fazla et tüketimi veya açken tükettiğiniz tatlılar ne yazık ki sağlık açısından pek de güvenli olmayabiliyor. Henüz yemek yemeden tükettiğiniz şerbetli tatlılar kan şekerinizin aniden yükselmesine neden oluyor.

Sofra/Compass Group Türkiye’nin Ülke Diyetisyeni Emel Terzioğlu Arslan, “Bayram denilince Türk halkı olarak ilk aklımıza gelen yemekler ve tatlılar oluyor. İkram edilen yiyecekleri geri çevirmek bir hayli zor oluyor ancak, her ikrama evet demek sağlık açısından doğru değil. Yapılan çalışmalar, ağır bir öğün sonrasında kalp krizi geçirme riskinin arttığını gösteriyor. Ancak bazı önemli noktalara dikkat ederek bayramı herhangi bir sağlık sorunu yaşamadan ve keyifli geçirmeniz mümkün” diyor.

Aç karnına şekerli gıda tüketmeyin!

Bayramın gelişiyle birlikte özellikle tatlı tüketiminde artış yaşanıyor. Şeker, çikolata ve şerbetli tatlıların çok tüketilmesi, Kan şekerinizin hızla yükselip ardından hızla düşmesine neden olur. Bu da daha erken ve daha fazla acıkmanızı sağlıyor. Gereğinden fazla tatlı gıdalar tüketmek, asıl besin ihtiyaçlarımızı karşılamaya da engel olabilir. Bayramlarda kan şekerlerini dengeleyebilmek için tatlı tüketimine sınır getirmek şart.

Fazla kırmızı et tüketimine dikkat!

Kurban bayramında tatlı ve şeker tüketimine ek olarak kırmızı et tüketiminin sıklığı ve miktarı da oldukça artıyor. Özellikle sağlıksız pişirme yöntemleri ile pişirilen etleri tüketmek, kolon ve mide kanserine yakalanma riski artırıyor. Bayramlarda kırmızı et tüketiminin sıklığı azaltılıp, etin pişirilmesinde de haşlama, fırın ve ızgara yöntemlerinin kullanılması sağlık açısından daha güvenli olacaktır.

Bayram boyunca sağlıklı beslenmeniz için ipuçları;

Ø  Öğün atlamayın ve 3 ana öğünü mutlaka tüketmeye çalışın. Öğün atlamak kan şekerini düşürerek daha fazla aç hissetmenize yol açar.

Ø  Verilen ikramları kibarca reddedin ya da çok küçük porsiyonlar halinde tüketmeye çalışın.

Ø  Özellikle baklava başta olmak üzere şerbetli tatlılar ve şekerlemelerden mümkün olduğunca uzak durun. Tatlı tükettiğiniz öğünlerden sonraki öğünlerin sebze ağırlıklı, daha az kalorili ve daha hafif olmasına dikkat edin.

Ø  Şerbetli tatlılar yerine ikram olarak taze meyve isteyin ve kan şekerinin daha dengeli yükselmesi için yanında mutlaka ayran, yoğurt, kefir ya da çiğ badem, ceviz, fındık gibi gıdaları tüketmeye çalışın.

Ø  Etleri görünür yağlarından mutlaka ayırın. Et, görünür yağlarından ayrılsa bile yine de %20 oranında yağ içermektedir. Bu nedenle kırmızı et tüketiminin sıklığını ve miktarını azaltın.

Ø  Etleri yavaş ve düşük ısıda pişirin ve yanında mutlaka C vitamininden zengin sebzeler ve salatalar tüketin.

Ø  Kavurma ve kızartma ile hazırlanmış yağlı etlerden uzak durun.

Ø  Günde en az 8 bardak su için.

Ø  Öğünlerde asitli ve gazlı içecekler yerine yoğurt, ayran, cacık tercih edin.

Ø  Çay ve kahve tüketimini sınırlandırın. Bu içeceklerin kafein içeriği yüksek olduğu için uykusuzluk, çarpıntı gibi birçok probleme neden olabilir.

Egzersizi artırın. Gideceğiniz yerlere yürüyerek gidin ve asansör yerine merdivenleri kullanmaya deneyin.

En Hızlı Büyüyen Ülke Olmamıza Rağmen Kredi Notumuz Düşük

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının inandırıcılığını kaybettiğine dikkati çeken TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “3.Çeyrekte en hızlı büyüyen ülke olmamıza rağmen ekonomik verileri daha düşük ülkelerin kredi notu bizden daha yüksek. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin bu büyümesini göz ardı ederek inandırıcılığını kaybetti” dedi.

“KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARI İNANDIRICILIĞINI KAYBETTİ”

Gelişmekte olan ülkeler arasında en hızlı Türkiye’nin büyümesine rağmen kredi notlarında değişim yapılmadığını hatırlatan Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Ülkemiz 3. çeyrekte yüzde 11,1 ile en hızlı büyüyen ülke oldu. Bu rekor büyümenin yatırımları daha da artıracağını belirtmiştik. Fakat uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin altında tutup tüm bu gelişmeleri dikkate almıyor.  Gelişmekte olan ülkelerin bir çoğunun makro ekonomik verileri bizden çok daha kötü durumda olmasına rağmen kredi notlarının bizden yüksek olması, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının not kararlarının ekonomik değil siyasi olduğunu gösteriyor. Bu da yatırımcıların bu kuruluşlara olan inancını kaybetmesine neden oluyor.” şeklinde konuştu.

“ÜLKEMİZ YATIRIMCILAR İÇİN EN UYGUN DÖNEMİNDE”

Yabancı yatırımcılar için Türkiye’nin en uygun döneminde olduğunu vurgulayan Palandöken, “Döviz kurlarının yüksekliği yabancı yatırımcılar için olumsuz değil, tersine çok daha avantajlı imkanlar sunuyor. Ayrıca, son 30 yılın en avantajlı yatırım teşvik sistemi uygulanıyor. Özellikle stratejik ürünlerde proje bazlı teşviklerde hiç olmadığı kadar büyük imkanlar var. Dolayısıyla bu koşullar yabancı yatırımcılar için çok büyük bir fırsattır. Yabancı yatırımcıların bu fırsatı iyi değerlendirmesi gereken bir dönemde ülkemizin kredi notunun yükseltilmemesi ise hem yatırımcıların yanlış bilgilendirilmesine neden oluyor hem de kredi derecelendirme kuruluşlarının uluslararası yatırım sektöründeki etkisini kaybetmesine neden oluyor. Böyle giderse birkaç yıl sonra kimse kredi derecelendirme kuruluşlarını ciddiye almayacak.” diye söyledi.

 

2017 Yılının “Fark Yaratan Kadınları” Açıklandı

Dünyanın en büyük pazarlama iletişimi yayını Advertising Age tarafından iş dünyasındaki en başarılı kadınları onurlandırmak üzere düzenlenen, Türkiye’de ise MediaCat Dergisi himayesinde Brand Week İstanbul kapsamında bu yıl beşinci kez gerçekleştirilen “Women to Watch 2017″nin fark yaratan kadınları belirlendi.kadın fark

Women to Watch en büyük marka ve pazarlama yayını olan Advertising Age’ın, 1997 yılından bu yana gerçekleştirdiği; marka, pazarlama, reklam ve medya dünyası başta olmak üzere iş dünyasındaki fark yaratan kadınların başarılarını gözler önüne sermek için yapılan bir seremoni. ABD ve Türkiye’nin yanı sıra Çin, Brezilya, İngiltere, Kolombiya ve Arjantin’de de düzenlenen seremoninin amacı, iş dünyasında fark yaratarak öne çıkan kadınlardan meydana gelen global bir network oluşturmak. Türkiye’de 2013 yılından bu yana MediaCat liderliğinde düzenlenen “Women to Watch 2017: Fark Yaratan Kadınlar” seremonisi ile bu yıl beşinci kez iş dünyasının başarılı kadınları ödüllendirildi.

Brand Week Istanbul kapsamında 7 Kasım Salı günü Zorlu PSM‘de gerçekleşecek Women to Watch Paneli‘nde bir araya gelecek olan 2017’nin Fark Yaratan Kadınları, iş dünyasında yaşadıkları zorlukları, kendi çözüm yollarını ve başarı hikayelerini paylaşacaklar. Panel sonrasında düzenlenecek törende ödüller sahipleriyle buluşacak.

 

İşte Türkiye’nin Fark Yaratan 8 Kadını

Bu yılın fark yaratan 8 kadını da mesleki başarılarının ötesinde kendi endüstrileri için birer rol model olarak, kadınların iş dünyasındaki önemini ortaya koyuyor. Topluma örnek işlerinin yanı sıra sektörlerinde iz bırakan, geleceği şekillendiren gelişmelere liderlik eden bu 8 kadının her birinin başarı hikâyesinde biraz yenilikçilik, biraz girişimcilik, biraz da yaratıcılık saklı. Tasarım Lideri, Marka Lideri, Pazarlama Lideri, Marka Yönetimi Lideri, Teknoloji Lideri, Global Lider, Dijital Lider ve Medya Lideri olarak belirlenen “Türkiye’nin Fark Yaratan 8 Kadını”nın isimleri şöyle:

* Tasarım Lideri: Defne KOZ – Koz Susani Design, Tasarımcı

* Marka  Lideri: Ebru ÖZDEMİR – Limak Yatırım Holding, Yönetim Kurulu Başkanı

* Pazarlama Lideri: Ebru ÖZGÜÇ – Vodafone Türkiye, Marka ve Pazarlama Stratejisi Direktörü

* Marka Yönetimi Lideri: Nazan SOMER – Yapı Kredi Perakende Bankacılık Genel Müdür Yard.

* Global Lider: Oya CANBAŞ – Bayer, Tüketici Sağlığı İngiltere ve İrlanda Ülke Müdürü

* Dijital Lider: Didem Dinçer BAŞER – Garanti Bankası Dijital Bankacılık Genel Müdür Yard.

* Teknoloji Lideri: Magdalena YEŞİL- Salesforce Yönetim Kurulu Üyesi

* Medya Lideri: Aslı ŞAFAK – Bloomberg HT Programcısı, Gazeteci, Yazar

Fark Yaratan 8 Kadın Nasıl Seçildi?

Women to Watch hayat boyu başarı ödülü olmaktan ziyade; son bir yılda gösterilen performansların değerlendirilmesiyle belirleniyor. Women to Watch kadınlarının belirlenmesinde herhangi bir başvuru söz konusu değil. Advertising Age’in belirlediği kriterler çerçevesinde belirlenen adaylar, Ad Age ve MediaCat’in editöryal standartları içinde incelenerek ve titiz bir çalışma sonrasında kazananlar finalize edilmesi ile kamu oyuna duyuruluyor. Yeni ve heyecan yaratan bir marka/kategori yaratarak iş dünyasına zenginlik katmak, attığı adım ve aldığı kararlarla global seviyede liderlik özellikleri sergilemek, uluslararası platformlarda ses getirmek, yaratıcılığı ve yarattığı değerlerle medya dünyasına, reklam ve pazarlama endüstrisine yeni kaynaklar sağlamak, üstlendiği başarılı ve istikrarlı sosyal sorumluluk projeleriyle topluma örnek olmak, ülke genelinde ya da firma/marka özelinde bir krizi başarıyla yönetmek ve/veya yaratıcı çözümlerle aşmak, toplumda fark yaratmak, topluma cesaret aşılamak, demografik olarak erkek egemen bir sektörde sivrilmiş olmak Women to Watch kriterlerinden bazıları.

 

2016’da kimler seçilmişti?

Geçtiğimiz yıl listede; Nurten Öztürk Yaşam Boyu Başarı Ödülü, Gözde Akpınar Marka Lideri, Beyza Kapu Pazarlama Lideri, Nil Bağcıoğlu Yaratıcı Lider, Yonca Brunini Pazarlama ve Teknoloji Lideri, İdil Yiğitbaşı Marka Lideri, Ela Gökkan Savcı Yaratıcı Lider, Sanem Oktar Girişimci Lider, Kamuran Uçar Pazarlama Lideri ve Burçak Günsev Dijital Lider olarak yer almıştı.

Woman to Watch Hakkında

Dünyanın en büyük marka ve pazarlama yayını olan Advertising Age tarafından 1997 yılından bu yana gerçekleştirilen Women to Watch, 2012 yılında dünyanın diğer ülkelerine de taşınmış ve Amerika’dan sonra ilk olarak Çin’de düzenlenmiştir. 2013’den itibaren Brezilya ile birlikte Türkiye’de de gerçekleşmeye başlayan organizasyonun bu yıl MediaCat liderliğinde beşincisi düzenlenmiştir. Women to Watch bir ödül töreni değil, onurlandırma seremonisidir.

 

Busra-Cicek_avatar_1502636104-186x186POSTED BY: Büşra Çiçek

 

 

 

 

 

Türkiye Okuyor Gazetesi olarak, 2017 yılının fark yaratan iş kadınlarını kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.

kocaeli-okuyor-haber- yusuf ünelHaber Yayın Dairesi: Yusuf Ünel

BİR ÜLKE’Kİ !

 

 

BAHATTİN OMURCAN TÜRKİYE OKUYORBu büyük milletin bir ferdi olmanın gururu ile içimden geldiği gibi kalemimin ucuna döküldüğü gibi yazdım.

Sevgi büyük bir yaratık! Kalplere, gönüllere yerleşince daha da yüce! Hele sevgi ile yaşamak ne güzel! Sevmek herkese nasip olmaz. Sevilmekte! Sevgi ile güzelliğe söylenenleri daha tam manasıyla  kimseler yazamadı.

 

Ama… Bir sevgi vardır ki onun tatı başkadır; sevmesi sevdalısı başkadır, işte bu sevgi vatan sevgisidir!

Hep cennet vatan dediğimiz, uğruna canımızı seve seve feda edeceğimiz, nice şehitler vermiş daha da vermekten çekinmeyen bir  büyük milletin sevdalısı; sevdiği koruduğu güzel yurt, güzel bir ülke. Yeri geldiğinde iftiharla şu güzel sözleri söyleriz:  “Edirne’den Van’a kadar benim güzel bir yurdum var. İster savaş ister barış vermem ondan ben bir karış.”

 

Doğrudur! Çünkü bu büyük millet, ülke sevgisini, vatan sevgisini imanıyla kalbine, gönlüne perçinlemiş, yerleştirmiş. Büyük  bir millet olarak başı dik, hak ve adeleti gittiği her yere götüren, kahraman bir millet olarak tarihe geçmiştir.

 

Balkanlardan  Arap yarım adasına kadar egemenliğini egemenliğini sürdüren bu büyük milletin kendi idaresinde barındırdığı milletlere insanca davranış örnekleri tarih kitaplarına sığmayacak kadar çoktur. En yakın tarih bunun canlı örneği olmuştur. 2011 Suriye şavaşından etkilenen Suriyelilere dünya da tek sahip çıkan Türk devleti olmuştur.

 

Dünya harıtasını elinize alın, şöyle bir çevirin. Bizim Türkiye’mizin yerleştiği stratejik ve çoğrafi konuma iyice dikkat edin, sizde şunları diyeceksinizdir:

 

Allah’ımıza bin şükür; yüce  Allah sanki bizi koruduğunu ve sevdiğini açıkça ifade eder gibi bize dünyanın ortasında vatan vermiş, dört mevsimi dolu dolu yaşanan bir iklim vermiş,  dört tarafı denizlerle çevrilmiş, güneşi sanki tepemize ayarlamış, sularımız bol enerji veriyor Ab-ı hayat veren ilaçlar gibi elimizin altında yaka yaka bitiremediğimiz ormanlarımızla bereketli topraklar içinde daha isimlerini keşf edemediğimiz madenlerimiz var, karadan havadan ve denizden tüm  dünya’ya ulaşım imkanlarımız var, ve her cinsten Avrupalı ve Asyalı komşular vermiş.

 

Bütün bunların haricinde mucize denecek kadar bir geniş din kültürüne sahip ülkemiz, batıda Hırıstıyanlarla anlaşan tek İslam ülkesi. Diğere taraftan Müslüman ülkelere lider durumunda örnek olan Türkiye insanı; yakışıklı, zeki, vakarlı, sabırlı, çalışkan ve de genç.

 

Bütün bu saydığımız güzelliklere sahip olan vatan için kafamıza, gözümüze vura vura adeta “Türkiye olmasaydı dünyayı yaratmazdım.” Dercesine bize seslenen, bizi uyaran, yaşadığımız topraklarda manevi kahramanlar yaratan yüce Allah’a şükretmemek elde mi?

 

Yunuslar, Mevlanalari Hacı Bektaşi Veliler, Emir Sultanlar, koca sinanlar, Yavuzlar, Fatih Sultanlar, Genç Osmanlar, ve daha nice bilinmeyen kahramanlar diyar diyar gezdiler ve rehber oldular bu büyük millete.

 

Başı sıkıştığında nice Mustafa Kemaller, Kazım Karabekirler, İsmet Paşalar, sırtında mermi taşıyan Kara Fatmalar gelmediler mi? Menderesler, Süleymanlar, Karaoğlan Bülentler, Alpaslan Başbuğlar, mücahit Necmettinler, merhum Özalllar, Yiğit Muhsinler de geldiler.

 

Peki, bize böyle ne oldu ki bir adım ileri, iki adım geriye sayıp durduk, paramızın değeri düştü, kendi sınırlarımızda kendi milletimizle dağlarda bayırlarda yıllarca hiç uğruna savaştık, kanunlarımız haklıyı haksızı ayırmakta zorlandı, fabrika bacalarından duman çıkmaz oldu; işsiz, mesleksiz nesiller çoğalmaya başladı, hastahanelere sağ giren hasta çıkar oldu, insanımız Avrupaya pasaportlu köle oldu, iş adamları bankaları, hortumladı, oy verip seçtiklerimiz İMF2ye teslim oldu ?

 

Saymakla bitmeyecek o kadar çok yanlışlıklar oldu ki ülkemizde, karanlıkta biribirimizi göremez olduk, seçemedik ak ile karayı. Bizleri idare eden geçmiş idareler,  bizleri ayı sevgisiyle mi eviyorlardı, malum ayılar sevdiklerini severek öldürürlermiş!  Bunu bilemeyiz ama.. Uzun Adam ve kadrosu ampul’ün ışığını iyi kullanırda oyunları bozarsa,ışığı biraz daha güçlendirirse, açarsa karanlıktaki yanlışlıkları hep birlikte ülkece, milletçe hep beraber göreceğiz.

Ayastefanos Anıtı Yeniden Dikilemez

Ayastefanos Anıtı Yeniden Dikilemez

 

Alptekin CEVHERLİ

 

alptekin cevherliHer milletin kendi millî menfaatlerini ve değerlerini sembolleştirdiği çeşitli kutsalları vardı; bayrak, tarihteki çeşitli devlet adamları, sembol haline gelmiş mekân veya binalardır. Bunlar o milletin varlığının belki de yarı efsanevi, yarı gerçek devamını sağlayan figürlerdir. Milletlerin önüne birer hedef koyarak millî birliğin tesis edilmesini kolaylaştırırlar. Bu hedefe varmak için sonraki nesillere dinamizm katarlar.

Bu figürler, milletlerin ulaştıkları son noktayı veya çıkış noktalarını betimleyerek elde edilmesi gereken veya korunması gereken değerleri ortaya koyarlar. Bu anlamda ata mezarları da büyük önem taşır.

Sultan 1. Murat’ın Kosova Priştine’deki kabri, Macaristan’daki Gül Baba Türbesi, Bakü’deki Türk şehitliği, Enver Paşa’nın Kırgızistan’daki kabri (Ki bu mezar yanlış bir kararla Demirel tarafından Türkiye’ye geri getirilmiştir.) vd…

Aynı şekilde diğer milletlerin de ulaştıkları son nokta ve erek olarak aynen bizim gibi mezarlıkları vardır. Yoksa Anzakların (Avusturalya ve Yeni Zelandalılar) on binlerce kilometre öteden her yıl gelip Çanakkale’de dedelerinin mezarları başında “şafak ayini” yapmasını başka türlü izah edemezsiniz…t__rk __ehitlikleriyıkılmasıRussian_Monument_San_Stefano_Ottoman_Postcard

Bu mezarlar belki siyasi değil ama tarihi ve kültürel sınırları çizerler…

Bugün dünya üzerinde 34 ülkede (Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Cezayir, Çek Cumhuriyeti, Filistin, Güney Kore, Hindistan, Irak, İngiltere, İran, İsrail, İtalya Japonya, KKTC, Letonya, Libya, Lübnan, Macaristan, Malta, Mısır, Myanmar, Polonya, Romanya, Rusya, Sırbistan, Suriye, Suudi Arabistan, Ukrayna, Ürdün ve Yunanistan şehitliğimiz olan ülkelerdir.) 78 Türk (Osmanlı+Türkiye) şehitliği mevcuttur. Elbette 10 bin yıllık Türk tarihi ve 16 büyük Türk İmparatorluğunu göz önüne alırsak, gök yüzündeki yıldızlar kadar Türk şehitliğinin dünyanın dört bir yanına savrulmuş olduğunu unutmamamız gerekir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi olarak kabul ettiği Osmanlı’nın önemli bir kısım yeni sayılabilecek tarihlerdeki şehitlikleri ve Cumhuriyet dönemi şehitlikleri bunlardır.

Aynı şey diğer milletler, mesela Ruslar için de geçerlidir…

Sultan 2. Abdülhamit’in tahta geçişinden kısa bir süre sonra 3 Mart 1878 tarihinde Ayastefanos (Yeşilköy)’da imzalanan antlaşmayla Osmanlı Devleti’ne bağlı bir Bulgaristan Prensliği kurulacak, Prensliğin sınırları Tuna’dan Ege’ye, Trakya’dan Arnavutluk’a uzanacaktı. Bosna-Hersek’e iç işlerinde bağımsızlık verilecek, Sırbistan, Karadağ ve Romanya tam bağımsızlık kazanacak ve sınırları genişletilecek, Bulgar ordusu kuruluncaya kadar iki yıl müddetle 50.000’i geçmemek üzere Rus askeri Bulgaristan’da kalacak, Bulgaristan’ın Osmanlı Devleti’ne vereceği yıllık verginin tutarı Osmanlı Devleti ile Avrupa devletleri ve Rusya arasında kararlaştırılacak, Osmanlı Devleti Rusya’ya “Savaş Tazminatı” ödeyecek, Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Beyazıt Rusya’ya verilecekti…

Bu antlaşma neticesi Osmanlı Devleti tarihinin en büyük toprak kayıplarından birini yaşamış, milyonlarca vatandaşımız sınırlarımız dışında düşmanın insafına kalmıştır.

Ruslar da Osmanlı Devleti için bir felaket olan bu 93 Harbi’nde (1877-78) İstanbul Yeşilköy’e kadar gelişlerini kutsamak, ulaştıkları son sınırı kalıcı kılmak ve orada ölen askerlerini yaşatmak adına İstanbul Yeşilköy’de (bugünkü Florya Ormanı’nda) kalan yerde Ayastefanos Anıtını dikmişlerdir. Bu anıt aynı zamanda bir kilise olup, İstanbul’u işgale gelirken ölen Rus askerlerinin anıt mezarlarıdır da…

Sultan 2’nci Abdülhamit’in bütün karşı çıkmasına rağmen kabul edilerek inşa edilmiş olan Ayastefanos Anıtı, Rusların Osmanlı ordusunu yenerek İstanbul kapısına dayandığının aynı zamanda resmidir de.

Bu utanç abidesi, Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve Rusya’ya savaş ilan edilmesi ardından İttihat ve Terakki Hükümeti tarafından dinamitle patlatılarak yıkılmış ve bu yıkım sahnesi aynı zamanda filme çekilerek Türk Sinema tarihinin de doğumu olmuştur. Bugün Türk sinemasının eldeki en eski filmi Ayastefanos Utanç Abidesi’nin Yıkılması Filmidir. Ve ilk Türk filmi olarak kabul edilmiştir…

Peki, bu kadar anıtlardan, mezarlardan durduk yere niye bahsettik?

Şimdi sıkı durun…

Rusya, bu utanç abidesini yeniden inşa etmemizi istiyor!

Ayastefanos Anıtı’nın inşası Rusya Devlet Başkanı Putin’in 2012 yılındaki Türkiye ziyaretinde Ruslarca gündeme getirilmiş, Türkiye’nin de karşılığında Rusya’daki bir şehitliğinin onarılması önerilmişti.

“Söz konusu anlaşma 3 Aralık 2012 tarihinde Başbakanlar düzeyinde gerçekleştirilen Türkiye- Rusya Federasyonu Üst Düzey İşbirliği Konseyi 3. toplantısında dışişleri bakanları tarafından imzalanmıştı. Rusya, anlaşmaya ilişkin iç onay sürecini 11 Aralık 2013 tarihinde tamamlamıştı. Türkiye tarafı ise dönemin dış işleri bakanının imzaladığı anlaşmayı TBMM gündemine almayarak tasarıyı kadük bırakmıştır.

Ancak Rusya, şimdi ise kendi iç hukuk sürecinde belki tamamlanan; ancak TBMM’nin onaylamadığı için kadük kalan tasarıyı Türkiye’ye uygulatmak için baskı yapıyor.

Buna asla izin veremeyiz. Çünkü Yeşilköy, Rusya’nın ne kültürel ve ne de manevi sınırı değildir ve olamaz!

“Eğer İstanbul’da bir Rus anıtı dikilecekse bunun mütekabiliyet esasına göre karşılığı, yaklaşık 150 yıl Osmanlı himayesinde kalan Moskova’daki Kızıl Meydan’a Türk Şehitliği yapılmasıdır!”

Yoksa 93 Harbinde ve devamındaki Balkan Harbi’nde verdiğimiz milyonlarca şehidin kemikleri sızlar, ‘ah’larını hiçbir şekilde ödeyemeyiz.

 

 

 

 

BİLİM ADAMININ PRANGASI

 

elif kocaDemokratik ülkelerin en önemli ilkelerinden biridir seçim. Geleceğe dair verdiği vaatlerde duran ve güvenilen birinin başa gelmesi her demokratik ülkede yaşayan bireylerin en çok istediği şeydir, oyunu kullanırken her bireyin ümitle atması da bu yüzdendir. Yalnız seçim sürecinde adil olmayan durumlar ve kişilik kayıplarının ortaya çıkmasıyla asıl amacından tamamen çarpıtılıp başka yönlere yönlendirilebiliyor. İşte bu da demokratik bir seçimin insanlar tarafından yanlış yönlendirilmesindeki yan etkidir. Buradan şunu çok iyi anlayabiliyoruz ki; ne kadar da demokratik bir ülkede yaşıyorsak yaşayalım, insanlar sağlam bir kişiliğe ve yanlış yönlendirilmeye karşı olmadıkça maalesef demokrasinin meyvesi yenilemez. Her birey üzerine düşen vazifeyi yaparak, seçim sürecinin adil olmasını sağlamalıdır. Tabi ki bu sadece seçen seçmenle değil, seçilen adayın da kontrollü ve verdiği vaatlerle ne kişiliğini bozmalı ne de vaatlerinden seçildikten sonra dönmeli. Bir adayın diğer adaylarla da adil olması gerek, kırıcı davranışlarda, onuru incitecek hakaretlerden kesinlikle kaçınmalıdır. Günümüzde seçim sürecinde maalesef ki özel yaşantının en hassas noktalarına kadar girildiğine şahit olabiliyoruz. Ne yazık ki bu gibi davranışlara gülen bir kitle de olabiliyor. Bu adil olmayan bir seçimin hayır getireceğinden de pek ümitli olamıyorum. Seçim sürecinde başa gelmek için diğer adaylarını rencide etmek çok büyük bir haksızlıktır. Bu süreçte diğer adaylarını rencide ederek başa geçen illaki bir günde baştan inmemek için elinden geleni yaparak milleti dahi rencide edebilir ya da kırabilir. Bunun farkındalığıyla bazı değerlerimize sahip çıkmalıyız.

Seçim süreci bir de eğitim de olunca, maalesef adil olmayan davranışlar illaki eğitimdeki seçim sürecine de sıçramakta. İşte bu da hem eğitime hem de eğitmeni etkileyerek kaybolan kişilikler ve eğitimciler olmasına neden olabiliyor. Buna bir dur demek lazım! Bir Rektörlük seçiminde öğretim üyelerinin belirlediği bir adayın, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasıyla seçilmekte, lakin aday yani bilim adamlarımız, Cumhurbaşkanı’na gidemeden veya giderken birçok kayıplarla gidebiliyor. Bu kayıplar; kişilik bozukluğu olmak üzere, birçok olumsuz hareketlerin ve hak edilmeyen iftiralar, özel yaşantının her ağızda konuşulması gibi ve benzeri hadiseleri akabinde gelmesi oluyor. Tabi arkada olan öğretim üyelerinin de kişilik bozukluklarına bu süreçte şahit olmaktayız. Menfaat üzerine yakınlaşmalar ve eğitim kurumlarının bu süreçte dedikodu kazanı olması çok acıdır. Kısacası eğitimin zedelenip, bilim insanının da eğitimden çok seçimi önemsemesi, seçim sürecine dalması, asıl amacından sapması, birçok öğrenciye hasar vermektedir. Bir seçim süreci insanları tanımamızda çok yardımcı olabiliyor elbette. Bir bilim insanının, hazin sonunu da görmek istemeyiz bu süreçte, ülkemiz sağlam bilim insanlarına ihtiyaç duyarken. Öğretim üyeleri ve Rektör adaylarının seçim sürecinde çok dikkatli olarak amaçlarından ve gayelerinden sapmaması gerekir.

Umarım eğitim kurumları seçim süreciyle yıpranmaz. En önemlisi de kendisini eğitime adayan, bilime adayan, eğitimcilerimizin hazin sonu olmaz seçim süreci. Bir bilim adamının da imtihanı diyebiliriz bu sürece. Bilime adanan bir ruhun yıpratıcı sözlerle, iftiralarla yıkılıp öğrencileri gözü önünde kaybolması kadar acı bir şey olmasa gerek. En kısa zaman da bu eğitimin prangası ve aynı zamanda, bilim adamının prangası olmuş olumsuz hadiselerin gerçekleştiği seçim sürecinden kurtulması gerek. Herkes aslında bu seçim sürecinde adil olsa ve asli vazifesinden şaşmasa bunca kaybımız olmaz belki de…

 

 

HANGİ DİN? HANGİ ÜLKE?

   

 

 

süleymanpekinOkudukça insanın anlayası ve anlatası geliyor. Bilhassa şimdiki davranışlarımız ve dinî düşüncelerimizle örtüşenler kısmen bir şoklama etkisi veriyor. Bu minvalde Yrd. Doç. Ahmet Altungök’e şükranlarımı sunmam gerek; hem Eski İran gibi bâkir bir alanda yazdığı kıymetli kitaplar için, hem Farsçaya hem de kaynaklara bu derece hâkimiyeti için.

Bazen de insanın soru sorası, bildiklerini sorgulatası geliyor. Bu cümleye dek yazıya iştirak edenleri bundan gayrı iki hafta sonraki LYS 3 ve 4’ten iki soru bekliyor:

METİN    BİLGİLERİ

  • Hayır ve şer üzerine kurulu vahdaniyetçi bir dindir.
  • Bu dinde Yüce Yaratıcı’ının isimlerinden biri de Yezdan’dır.
  • Bu dinde namaz vardır ve günün üç vaktinde kıbleye dönülerek eda edilirdi.
  • Tanrı’ya kurban kesmek önemli bir ibadettir.
  • İnsanlar öldükten sonra hesap verecekler. Ve iyiler cennete, kötülerse cehenneme gidecekler.
  • Sırat misali köprüden geçemeyenler cehenneme düşecekler. İyilerse ordan cennete geçecekler.
  • Uyurken, uyanırken, giyinirken, yemek yerken, tuvaletteyken, hapşırırken, tırnak ve saç keserken, ateş yakarken ayrı ayrı dualar okunurdu.
  • Zühd ve dünyayı terk düşüncesi esastı.
  • Şeker Bayramında herkese tatlı türü şeyle ısmarlanırdı.
  • Cenazelerde ilahiler ve kutsal kitaptan pasajlar okunur, taziyeye gelenlere yemek ikram edilirdi.
  • Ölenler için “ocağı söndü” tabiri kullanılırdı.
  • Bu din için minar yada minara denilen yüksek kuleli yapılar inşa edilirdi.
  • Bu dinin kutsal kitabına Zend, bu dinden sapanlara ise zındık denilirdi.

SORU: Bu din size tanıdık geliyor mu? Bu dinin adı nedir?

ŞİİR    METNİ

Bir ülke ki camiinde beş vakit ezan okunur
Köylü anlamaz manasını namazdaki duanın
Bir ülke ki mektebinde ezbere Kur’an okunur
Küçük-büyük; kimseler bilmez buyruğunu Hüda’nın
Behey Müslüman, ahanda orası senin vatanın

Bir ülke ki toprağında başka ülkeden göçmen çok
Her kafadan bir ses çıkar, herkes yalnızca söylenir
Anmaları ayrı, bayramlarında bile birlik yok
Terör belasına genç yiğitlerini şehit verir
Behey Müslüman, ahanda orası senin vatanın

SORU: Bu şiir size tandık geliyor mu? Bu şiirin konuyla ilgisi nedir?

Sonuçları açıklamayı düşünmüyoruz ey halkım. Senin cevabın sana, bizim cevabımız Rahman’a. Yaratan Rabb’inin adıyla başlasana!

Azerbaycan milletvekili Paşayeva’dan Büyükerşen’e ziyaret

 

“VATANDAŞLARIMIZA VERDİĞİNİZ DESTEĞE TEŞEKKÜRLER”

Azerbaycan Milli Meclisinin en aktif milletvekili Ganire Paşayeva bir konferans için geldiği Eskişehir’de, Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükerşen’i ziyaret etti. Paşayeva, Büyükerşen’e kentte yaşayan Azerbaycan vatandaşlarına verdiği destek için teşekkür ederek, “ Bakü’nün Bineqedi Belediyesi ile Eskişehir’in ‘Kardeş Şehir’ olması için gerekeni yapacağım” dedi.

096b206b-2a1f-4461-b453-93102041bd11Hukukçu, doktor, gazeteci ve Azerbaycan Millî Meclis’nin bağımsız milletvekili Ganire Paşayeva, bir konferans için geldiği Eskişehir’de Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükerşen’i ziyaret ederek, görüş alışverişinde bulundu.

Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi’nde de görev yapan Ganire Paşayeva, Eskişehir Azerbaycanlılar Dernek Başkanı  Aydın ile birlikte Büyükerşen’i ziyaret etti. Paşayeva, Başkan Büyükerşen ile yaptığı görüşmede iki kardeş ülkenin halklarının birbirlerini tanımaları gerektiğini belirterek, “ Birlik, beraberlik içinde güçlü olacağız. Eskişehir’de çok sayıda Azerbaycan vatandaşı yaşıyor. Onlara bu güne kadar verdiğiniz destek için teşekkür ederim. Eskişehir, sizin sanatçı kişiliğinizle ruh bulmuş. Çok güzel bir kent olmuş. Eskişehir, Azerbaycan’dan bir kentle ‘Kardeş Şehir’ olmalıdır. Bakü’nün Merkez Belediyesi Bineqedi, bunun için çok uygun. Azerbaycan’a döner dönmez en kısa zamanda bu konuyu halledeceğim” şeklinde konuştu.

Büyükerşen, Paşayeva’nın teklifinin kendileri için güzel bir jest olduğunu ifade ederek,  “Teklif geldikten sonra biz hazırız. İki kardeş ülkenin kültürel ve ekonomik alanda işbirliği yapmaları, çok olumlu olacaktır. Ziyaretinizle bizi onurlandırdınız” dedi.096b206b-2a1f-4461-b453-93102041bd11.jpg 1

Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva, Büyükerşen’e kendi yaşamından kesitlerin de bulunduğu, ‘Karabağ Hikayeleri’ kitabını hediye etti. Büyükerşen ise kendi hayatının anlatıldığı, ‘Zamanı Durduran Saat’ isimli kitabı imzalayarak, konuk milletvekiline verdi. Paşayeva’nın Azerbaycan davetine Başkan Büyükerşen olumlu cevap verdi.

2014 İhracatın Yıldızı Ödülü Ahmet Ümit’in!

Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği, en fazla ihracat geliri sağlayan yazarların ve Türkiye kültür ihracatı hamlesine yön veren eserlerinin başarılarının tescillendirilmesi amacıyla İhracatın Yıldızı Ödülü‘nü vermektedir.

ahmet ümitBu kapsamda 2014 yılında eserleri yurtdışına en çok satılan, Kalem Ajans yazarlarından Ahmet Ümit bu ödüle layık görüldü. Bizde Kocaeli Okuyor Gazetesi olarak Bu başarısından dolayı Sayın yazarı kutluyor, başarılarının devamını dliyoruz.

ahmet ümit kitaplarAhmet Ümit’in Everest Yayınlarından çıkan kitapları şöyle;

Bab-ı Esrar
Kar Kokusu
Agatha’nın Anahtarı
Şeytan Ayrıntıda Gizlidir
Aşk Köpekliktir
Sis ve Gece
Beyoğlu Rapsodisi
Sokağın Zulası
Bir Ses Böler Geceyi
Çıplak Ayaklıydı Gece
İnsan Ruhunun Haritası
Patasana
İstanbul Hatırası
Ninatta’nın Bileziği
Kavim
Kukla
Başkomser Nevzat / Davulcu Davut’u Kim Öldürdü?
Başkomser Nevzat / Tapınak Fahişeleri
Başkomser Nevzat / Çiçekçinin Ölümü
Sultanı Öldürmek
Beyoğlu’nun En Güzel Abisi
Olmayan Ülke

 Haber:Yusuf Ünel