Etiket arşivi: TÜİK

TÜİK, Çalınan ve Kaybolan Çocukların Verilerini Neden Kamuoyundan Saklıyor?

Kanko, Türkiye’de Her Yıl Binlerce Çocuk Kayboluyor! Çocuklarımızı çalan bu karanlık eller neden durdurulamıyor?

CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’nin kanayan yarası olan kaybolan çocuklar sorununu Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıyarak, hükümetten bu konuda acil önlemler almasını istedi.

Konuyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulunan Kanko TBMM’deki konuşmasında şu ifadelere yer verdi;

“Bugün burada, ülkemizin kanayan yaralarından biri olan kayıp çocuklar konusuna dikkat çekmek istiyorum. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 2008-2016 yılları arasında 104 bin 531 çocuğumuz kayboldu. TÜİK, 2016’dan bu yana kayıp çocuk verilerini açıklamayı bıraktı, bu da sorunun boyutlarını anlamamızı zorlaştırıyor. Neden kayıp çocuk verileri kamuoyundan gizleniyor?

Değerli milletvekilleri, bu çocuklar nasıl kayboluyor? Bunlar birer eşya mı ki bir anda ortadan kaybolsunlar? Kim bu karanlık eller, çocuklarımızı bizden koparan? Emniyet teşkilatı, yargı, siyaset neden sesiz? Buradan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya seslenmek istiyorum:

Çocuklarımızı koruyamayan bir sistemin başarısından nasıl söz edebiliriz? Her kaybolan çocuk, bir ailenin yüreğine düşen ateştir. Bu ateş, hepimizin yüreğini yakmalıdır.

Antalya, Diyarbakır, İstanbul, İzmir ve Adana gibi illerimizde kayıp vakaları oldukça yüksek. Kaybolan çocukların 59 bin 435’i kız çocuğu olup, en fazla kaybolduğu il Antalya’dır” dedi.

TÜİK Başkanı Erhan Çetinkaya ile Emniyet Genel MüdürüErol Ayyıldız’daçağrıda bulunan Kanko;

“Çocuklarımızın güvenliği konusunda daha fazla sorumluluk almalıyız. TÜİK’in yeniden veri paylaşımına başlaması için çağrıda bulunuyoruz. Emniyet Genel Müdürünün kaybolan ve çalınan çocuklarımız konusunda daha duyarlı olmasını bekliyoruz. Bu işin arkasında uluslararası karteller olduğu bilinmektedir. Çocuklarımızın güvenliği için devlet olarak daha güçlü adımlar atmalı, ailelerimize destek olmalıyız.

Bu vesileyle, tüm kayıp çocuklarımızın ailelerinin acılarını yürekten paylaşıyor ve onları bulmak için elimizden geleni yapacağımıza söz veriyoruz” ifadelerini kullandı.

 

Her dört gençten biri işsiz, her dört işsizden biri üniversite mezunu

İşsizlik geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 11.4 düzeyinden, 2.4 puanlık artışla yüzde 13.8’e yükseldi.

  

 

 


reklam alanı
reklam alanı
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) 16 Aralık 2019 günü açıkladığı Eylül 2019 dönemi Hanehalkı İşgücü Araştırması’nı değerlendirdi.

İşsizlikteki artış eğilimi ve istihdamdaki azalma eğilimi devam ediyor. İşgücüne katılım oranı yüzde 54’ten yüzde 53,5’e gerilemesine rağmen işsizlikteki artış dikkat çekici bir şekilde yüzde 11,4’ten yüzde 13,8’e yükseldi.

Eylül 2018’de 3 milyon 736 bin olan mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsiz sayısı Eylül 2019’da 817 bin artarak 4 milyon 553 bine yükseldi. Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 2,4 puan artarak yüzde 11,5’ten yüzde 13,9’a yükseldi.

TARIM DIŞI İŞSİZLİKTE ARTIŞ

Tarım dışı işsizlikte de dikkat çekici bir artış söz konusu. Eylül 2018’de yüzde 13,5 olan mevsim etkisinden arındırılmış tarım dışı işsizlik Eylül 2019’da yüzde 16,3’e yükseldi.

DİSK-AR tarafından hesaplanan geniş̧ tanımlı işsiz sayısı krizin başladığı ay olan Eylül 2018’de 6 milyon 362 bin iken Eylül 2019’da 7 milyon 199 bine yükseldi. Geniş̧ tanımlı işsiz sayısı 837 bin kişi arttı. Eylül 2019’da geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 20 olarak hesaplandı.

 

Mevsim etkisinden arındırılmış genç işsizliği 2018 Eylül ayında yüzde 21,6 iken Eylül 2019’da 4,5 puan artarak 26,1’e yükseldi.

Eylül 2018’de yüzde 15 olan mevsim etkisinden arındırılmamış kadın işsizliği 2,3 puan artarak Eylül 2019’da yüzde 17,3 seviyesine yükseldi.

Tarım dışı genç kadın işsizliği ve genç işsizliği bu dönemde kadın işsizliği kategorisinde en çok artış gösteren işsizlik türü oldu. Tarım dışı genç kadın işsizliği Eylül 2018’te 33,6 iken 6,4 puan artarak yüzde 40 oldu.

İstihdamda da daralma devam ediyor. Eylül 2018’de 28 milyon 718 bin olan mevsim etkisinden arındırılmış istihdam 607 bin kişi azalarak Eylül 2019’da 28 milyon 111 bine geriledi.

Kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 36’ya yükseldi.

DAR TANIMLI İŞSİZ SAYISI 817 BİN ARTTI

Eylül 2018’de 3 milyon 749 bin olan mevsim etkisinden arındırılmamış dar tanımlı işsiz sayısı Eylül 2019’da 817 bin kişi artarak 4 milyon 566 bine yükseldi. Mevsim etkisinden arındırılmamış işsizlik oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 2,4 puan artarak yüzde 13,8 olarak gerçekleşti.

Eylül 2018’de yüzde 11,5 olan mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik, bir yılda 2,4 puan artarak Eylül 2019’da yüzde 13,9’a yükseldi.

GENİŞ TANIMLI İŞSİZ 7 MİLYON 199 BİNE YÜKSELDİ

DİSK-AR tarafından hesaplanan geniş̧ tanımlı işsiz sayısı Eylül 2018’de 6 milyon 362 bin iken Eylül 2019’da 837 bin artışla 7 milyon 199 bin oldu. Geniş̧ tanımlı işsizlik oranı Eylül 2019’da yüzde 20 olarak hesaplandı.

HER DÖRT GENÇTEN BİRİ İŞSİZ

Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik artmaya devam ediyor. Eylül 2018’de yüzde 11,5 olan mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı, Eylül 2019’da yüzde 13,9’a yükseldi. Mevsim etkisinden arındırılmış tarım dışı işsizlik 1 yılda yüzde 13,5’ten yüzde 16,3’e yükselirken, mevsim etkisinden arındırılmış genç işsizliği de 1 yılda 5,5 puan yüzde 20,6’dan yüzde 26,1’e yükseldi.

HER DÖRT İŞSİZDEN BİRİ ÜNİVERSİTE MEZUNU

Ocak 2018’de 837 bin olan yüksek öğrenimli işsiz sayısı Ağustos 2018’de 1 milyon 111 bine ve Eylül 2019’da 1 milyon 250 bine yükseldi. Üniversite okumanın işsiz kalmayacağı düşüncesi bir mite dönüştü. Açılan çok sayıda özel üniversitenin ve krizin de etkisiyle çok sayıda üniversite mezunu işsiz kaldı.

İSTİHDAMDA 1 YILDA 762 BİN KİŞİLİK DARALMA

Eylül 2018’de 28 milyon 318 bin olan mevsim etkisinden arındırılmamış̧ istihdam Eylül 2019’da 28 milyon 440 bine geriledi. Krizin başladığı Eylül 2018 ile Eylül 2019 arasında istihdamdaki kayıp ise 762 bin olarak gerçekleşti. Diğer bir ifadeyle 1 yıllık kriz döneminde 878 bin kişi istihdam dışında kaldı veya işini kaybetti.

EN YÜKSEK İŞSİZLİK GENÇLERDE VE KADINLARDA

Genç işsizliği ve kentsel kadın işsizliği tehlikeli boyutlara ulaştı. Son 1 yılda en fazla artış yine genç işsizliği ve kentsel genç kadın işsizliğinde görüldü.  Genç ve kadın işsizliği hem düzey hem de artış hızı olarak ilk sıralarda yer almaya devam ediyor. Bu dönemde ne eğitimde ne istihdam olanların (NEET) oranında artış görülmektedir. NEET kadınların oranı yüzde 37’ye ulaştı.

Mevsim etkisinden arındırılmamış genç işsizliği 4,5 puan artarak yüzde 21,6’dan yüzde 26,1’e yükseldi. Mevsim etkisinden arındırılmamış kadın işsizliği yüzde 2,3 puan artarak 15’ten yüzde 17,3’e yükseldi. Genç kadın işsizliği ise 5,7 puan artarak yüzde 27,2’den yüzde 32,9’a yükseldi.

 

TÜİK acı gerçeği ortaya çıkardı: Türk halkı boğaz tokluğuna çalışıyor

TÜİK Hanehalkı Tüketim Harcaması verilerini açıkladı. Hanehalkı Bütçe Araştırması’nın 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ait verilerinin birleştirilmiş sonuçlarına göre; toplam tüketim harcamalarının büyük bölümünü konut-kira, gıda ve alkolsüz içecekler ile ulaştırma harcamaları oluşturdu. Konut ve kira harcamalarına en yüksek payı ayıran bölge yüzde 29,5 oranıyla İstanbul Bölgesi iken en düşük payı ayıran bölge yüzde 21,4 ile Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi oldu.

İstanbul’da yaşayanlar gelirinin diğer önemli payını da ulaşıma harcıyor. Bu rakam İstanbullar için yüzde 17.1’e ulaşıyor.

Tüketim harcamaları içinde gıda ve alkolsüz içecek harcaması payının en yüksek olduğu bölge yüzde 26,9 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi iken, en düşük olduğu bölge yüzde 15,6 ile İstanbul Bölgesi oldu.

Ulaştırma harcamalarına en yüksek payı yüzde 19,9 oranıyla Batı Anadolu ve Batı Karadeniz Bölgesi ayırırken, en düşük payı ayıran bölge yüzde 16,2 ile Ortadoğu Anadolu Bölgesi oldu.

İzmir’de Temmuz ayında konut satışları azaldı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) İzmir Bölge Müdürlüğü’nden alınan bilgilere göre, 2017 yılı Temmuz ayında İzmir’de 6 bin 509 olan konut satışı, 2018 yılı Temmuz ayında yüzde 2,9 oranında azalarak 6 bin 322 oldu.

İzmir’de ipotekli konut satışları ise bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 26,5 oranında azalarak bin 773 oldu. Temmuz ayında satışı yapılan konutların yüzde 28’i ipotekli satış olarak gerçekleşti. İpotekli satışların yüzde 37’sini ilk satış, yüzde 63’ünü ise ikinci el satışlar oluşturdu. Diğer konut satışlarının ise yüzde 45’ini ilk satışlar, yüzde 55’ini ikinci el satışlar oluşturdu.

Konut satışlarında Buca birinci

Nüfusu 150 bin üzeri ve konut satış sayısı yüksek olan ilçelerde, İzmir’de 2018 Temmuz ayında en fazla konut satışı Buca ‘da gerçekleşti. 2018 Temmuz ayında Buca’da 769 konut satılırken, Buca ‘yı 600 konut satışı ile Karşıyaka, 513 konut satışı ile Karabağlar, 494 konut satışı ile Torbalı, 459 konut satışı ile Menemen, 457 konut satışı ile Çiğli, 344 konut satışı ile Bayraklı, 330 konut satışı ile Bornova ve 294 konut satışı ile Konak takip etti. Konut satışında bir önceki yılın anı ayına göre en yüksek artış Buca’da (yüzde 4,6) gerçekleşti.

Baskı Gazeteciliği Bitiyor mu

Dijital platformların gelişmesi ile basılı gazete ve dergi sayılarında azalma yaşanıyor.

GAZETE VE DERGİ SAYILARI HER GEÇEN GÜN AZALIYOR

Yazılı medya tirajları giderek düşüş gösterirken, buna bağlı olarak gazete ve dergi sayıları da düşüş gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden ve medya yansımalarından derlediği bilgilere göre, gazete ve dergi sayısının her geçen gün azaldığı görüldü.

Gazete ve dergi sayıları her geçen gün düşüş gösterirken, geçen yıl 2016 yılına oranla yüzde 2,3 azalarak 6 bin 124’e düştüğü saptandı. Gazetelerin yüzde 88,3’ü siyasi/haber/güncel, yüzde 2’si sektörel/mesleki, yüzde 1,9’u ise yerel yönetim içerikli yayınlar yaptı.Medya takip ve raporlama ajansı prnet, yazılı medya istatistiklerine yönelik yapılan araştırmayı inceledi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden ve medya yansımalarından derlediği bilgilere göre, gazete ve dergi sayısının her geçen gün azaldığı görüldü. 2015 yılında 6 bin 802 olan gazete ve dergi sayısının 2016 yılında 6 bin 265’e 2017 yılında ise 6 bin 124’e düştüğü gözlendi. Geçen yıl yayımlanan yayınların ise yüzde 59,6’sını dergilerin oluşturduğu saptandı.

YAZILI MEDYA TİRAJLARI DÜŞÜYOR

Elde edilen veriler neticesinde gazete ve dergi sayılarının her geçen gün azaldığı görülürken, buna paralel olarak gazete ve dergi tirajlarının da düştüğü görüldü. 2016 yılına oranla 2017 yılında düşen tiraj oranı ise yüzde 2,6 olarak belirlendi. Bunun yanı sıra, 2017 yılında yayımlanan gazete ve dergilerin yıllık toplam tirajı 1 milyar 661 milyon 102 bin 580 olurken, bunun yüzde 93,9’unu gazetelerin oluşturduğu kaydedildi. Geçen yıl yayımlanan gazetelerin de yüzde 90,8’inin yerel yayın yaptığı anlaşılırken, sadece yüzde 7,1’inin ulusal boyutta olması dikkat çekti. Dergilerin ise yüzde 33,7’si yerel iken, yüzde 61,2’sinin ulusal boyutta olduğu belirlendi. Gazete ve dergilerin yayımlanma aralıkları incelendiğinde de; gazetelerin yüzde 30,4’ünün haftalık, yüzde 26’sının haftada 2 ila 6 gün arası, yüzde 15,7’sinin ise aylık olarak yayımlandığı görüldü. Dergiler de ise bu dağılım; yüzde 24,8 aylık, yüzde 22,1 üç aylık, yüzde 16,2 de altı aylık şeklinde gerçekleşti. Raporda, Basın İlan Kurumu’nun verilerine de yer verilirken, 2017 yılında resmi ilan ve reklama yapılan ödemelerin yüzde 4,5 arttığı saptandı.

EN ÇOK KONUŞULANLAR

Yapılan medya araştırmasında konuyla alakalı yazılı basına yansıyan haber adetleri de belli oldu. Gerçekleştirilen medya araştırmasında, ekonomi ve siyasetin en çok konuşulan başlıklar olduğu saptanırken, 2017 yılında bu başlıklarda 1 milyona yakın haber içeriğinin üretildiği görüldü. Ekonomi ve siyasetin ardından en çok konuşulan bir diğer başlık 652 bin 985 haberle spor oldu; magazin ise 26 bin 524 haberle konuşuldu.

 

Kaynak: Gazete ve dergi sayıları her geçen gün azalıyor

Genel Başkan Uysal; GSYH ‘daki Büyüme “hormonlu” ve ciddi sorunlar içeriyor

Demokrat Parti Genel Başkanlığı, Ekonomi İşleri Türkiye Ekonomisinin Görünümü Ocak 2018 adlı bir çalışma raporu hazırladı. Genel Başkan Gültekin Uysal tarafından yapılan açıklamada, Türkiye ekonomisinin 2017 üçüncü çeyreğinde gerçekleştirdiği büyüme oranı ile, rekabet halinde olduğumuz ülke verileri göz önünde bulunduğunda, durumun hiçte iç açıcı olmadığına vurgu yaptı. TÜİK verileri ile ortaya çıkan tablonun, 2018 yılı durumu göz önüne alındığında ise yıllık büyümenin %6/7 civarında gerçekleşeceği belirtildi.

Demokrat Parti ve Genel Başkan Gültekin Uysal tarafından hazırlanan Türkiye’nin 2018 ekonomi değerlendirmesi adlı çalışmasına gelin hep birlikte bir göz atalım; 

 

 

 

Türkiye ekonomisi 2017 yılı üçüncü çeyreğinde gerçekleştirdiği % 11,1 büyüme oranı ile  % 6,8 büyüyen Çin, % 6,2 büyüyen Malezya ve % 6,1 büyüyen Hindistan ‘ın da önüne geçerek, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi oldu. TÜİK, üçüncü çeyrek büyümesiyle birlikte ilk iki çeyreğe ilişkin büyüme oranı düzeltmelerini de açıkladı. Buna göre ekonomi, ilk çeyrekte % 5,3, ikinci çeyrekte % 5,4 büyümüş ve ilk 9 aylık büyüme oranı ise % 7,3 oluyor. Mevcut eğilimin sürmesi halinde yıllık büyüme % 6 – 7 civarında gerçekleşecek.

 

15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşanan ekonomik çöküşün ardından, bu yılın üçüncü çeyreğinde büyümede bir sıçrama yaşanması son derece doğaldır. Bu “baz etkisi”ne ilave olarak, 2017 yılında Kredi Garanti Fonu (KGF)’nun devreye sokulması, banka kredilerinin hızla artmasına ve bu kredilerin ekonomik büyümeye olumlu katkı yapmasına yol açtı. BDDK verilerine göre 2017 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre kredilerdeki artış % 24 oldu ve bu beklenen bir gelişmeydi. (Resmi açıklamalara göre, KGF’nin bugüne kadar sağladığı 200 milyar TL dışında kalan 50 milyar TL ve geri dönüşlerle de hesaba katıldığında 2018’in ilk çeyreğinde 100 milyar TL’yi aşan bir kredi büyüklüğü olacak.)

 

Ayrıca, 2017 yılında kamu harcamalarında da artış ortaya çıktı. Referandum dolayısıyla kamu harcamalarında başlayan artış referandum sonrasında da devam etti. Ayrıca, vergilerde geçici sürelerle indirimler yapıldı, Sosyal Güvenlik prim ödemelerinin tahsili ertelendi. 2016 yılında 29,5 milyar TL açık veren bütçe, 2017 yılının ilk on ayında 35 milyar TL açık verdi. 2016 bütçe açığının GSYH’ye oranı % 1 iken 2017 yılında bu oran ikiye katlanacak gibi görünüyor. 2016 yılında cari açığın GSYH’ye oranı % 3,8 iken bu yılın ilk on ayı itibariyle cari açığın tahmin edilen GSYH’ye oranı % 4,9’a yükseldi. Özetle, Türkiye, bütçe açığı ve cari açık eşliğinde büyüdü.

 

Geçen yılın düşük büyümesinin baz etkisine ek olarak, bütçe açığındaki artış, kredi garanti fonunun kredi kullanımında yarattığı artış ve cari açıktaki artışın yarattığı etkilerle büyüme oranı % 11,1 gibi çok yüksek bir düzeye ulaştı. Ancak, unutmamak gerekirki, bu yüksek büyüme enflasyonda yükselme, bütçe açığı ve cari açığın artması gibi son derece önemli bazı sonuçlar da doğurdu.

 

Sanayi üretimi Ekim 2017 ‘de beklentileri aştı

 

Ekim ayında sanayi üretimi yıllık bazda % 7,3 ve aylık bazda % 0,7 artış kaydederek beklentilerin üzerinde artış gösterdi. TÜİK Ekim ayı ‘sanayi üretim endeksi rakamlarını açıkladı. Takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi % 5,2 artış beklentilerine karşın % 7,3 artış kaydetti.  Piyasayı canladırmak amacıyla Otomotiv, Konut, Beyaz Eşya ve Mobilya sektörlerinden yapılan ÖTV ve KDV indirimleri mevcut talebi öne çekti ve sanayi üretimi ile yurt içi satışlara olumlu etkide bulundu. Ayrıca, AB ülkelerinde yaşanan ekonomik canlanmanın devam etmesi bu ülkelere olan ihracatımızın hız kazanmasına neden oldu.

 

Ancak, Türkiye’nin kısa vadeli geçici önlemler yerine, bir an önce yapısal reformları uygulamaya geçirerek, yeniden büyümeye, yatırıma, üretime ve ihracata odaklanması gerekiyor. Bunun da yolu sanayi büyümesini yeniden rayına sokabilmektir. Türkiye, son yıllarda sanayi büyümesine yönelmek yerine inşaatla büyüme gibi bir büyüme yoluna girdi. Üretime dayalı büyümeyi hızlandırmaya mecburuz. Tüketime dayalı bir büyüme ve hizmetler sektörüne dayalı bir ekonomik modelin sürdürülmesi imkânsızdır.

 

Tarım ve Hayvancılık’taki Dışa Bağımlılık !

 

Tarım ve Hayvancılık hızla gerilemeye devam ediyor. Çok değil bundan 20 yıl önce Dünyanın kendi kendine yeterli 7 Tarım ülkesinden birisi olan Türkiye bugün tüm tarım ürünlerini, hatta saman bile ithal eder hale geldi. Türkiye, bir zamanlar fazlasıyla ürettiği ve ihraç ettiği birçok tarımsal ürünü artık yurt dışından alıyor. İthalat pirinçle başladı, neredeyse tüm tarım ürünlerine yayıldı. Bugün, hemen bütün temel bitkisel ve hayvansal ürünleri dışardan satın alıyoruz. Tarımda dışa bağımlılık her geçen gün artmaya devam ediyor.

 

Hangi Tarımsal ürünleri nereden ithal ediyoruz?

Armut : Şili, Arjantin, Çin, Güney Afrika’dan, Arpa : Ukrayna, Fransa, Rusya, Almanya’dan,  Ayçiçeği : Moldova, Bulgaristan, Romanya’dan, Antep Fıstığı : İtalya, Almanya, Mısır, İran’dan, Buğday :  Rusya, Kazakistan, ABD, Meksika ‘dan,  Çay: Sri Lanka, Kenya, Endonezya, Çin, İran ‘dan,  Domates : Rusya, KKTC, Romanya, Ukrayna’dan,  Elma : Şili, İtalya, Fransa, Bosna-Hersek, ABD ‘den, Enginar : Mısır, KKTC, Irak’tan, Kuru Fasulye : Çin, Mısır, Arjantin, Peru ‘dan, Salatalık : Rusya, Belarus, Gürcistan’dan, Kabak : Ukrayna, Rusya, Çin, G. Afrika’dan, Patates :  Hollanda, Almanya, Fransa, KKTC ‘den,  Kuru Soğan : Hollanda, İran, Rusya’dan, Yulaf  : Ukrayna, Macaristan, Fransa, İspanya’dan, Nar : Rusya, Peru, Şili, İtalya, Kolombiya ‘dan ve Nohut :  Meksika, Hindistan, Arjantin ‘dan ithal ediyoruz. Çiftçinin durumu işte bu!

Hükümetin son 10 yılda uyguladığı ithalata dayalı Hayvancılık politikasının geldiği son nokta ise, ülke genelinde marketlerde ithal et satmaktır. Bu hayvancılık politikasının iflası demektir. “Tüketiciye ucuz et yedireceğiz” denilerek Türkiye Cumhuriyeti, Et ve Süt Kurumu ile piyasaya müdahale adı altında AB, ABD, Latin Amerika ve Avustralyalı çiftçinin etini Anadolu’ya pazarlıyor. Türk çiftçisi ise, üretimden koparılarak göçe ve iflasa sürükleniyor. “Devlet kasaplık yapar mı?” denilerek elden çıkarılan, yağmalanan eski adıyla Et ve Balık Kurumu, bugünün Et ve Süt Kurumu, kasaplık yapmak bir yana resmen ithal et ticareti yapıyor. Son olarak, Sırbistan ve Sudan’dan bile canlı hayvan ve et ithal edeceğimiz açıklandı.

İşsizlik, Eylül 2017 ayında % 10,6 oldu

İşsizlik oranı Eylül 2017 dönemimde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,7 puan azalırken, bir önceki aya göre değişim göstermedi. Türkiye’de işsizlik oranı, Eylül döneminde % 10,6 olarak gerçekleşti. Piyasanın beklentisi işsizlik oranın % 10,7 geleceği yönündeydi. İşsizlik oranı Eylül 2016’da yüzde 11,3; Ağustos 2017 ayında ise yüzde 10,6 düzeyinde yer almıştı. Ocak 2017 ayında % 13 ile zirve yapan işsizlik, son 6 aydır yüzde 11’in altında seyrediyor.

2017 yılının 3 çeyreğinde yaşanan % 11,1 oranındaki “Dünya rekoru” büyümeye rağmen,  işsizlikte bir gerileme sağlanamaması yeniden TUİK tarafından yayımlanan istatistiklerin güvenirliğini sorgulanır hale getirdi. Birçok akedemisyen ve uzman görsel ve yazılı basında istatistikler arasındaki uyumsuızluğun açıklamaya ihtiyaç gösterdiğini, TUIK ‘den açıklama beklediklerini ifade etti.

TÜİK verilerine göre; Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2017 yılı Eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 104 bin kişi azalarak 3 milyon 419 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 0,7 puanlık azalış ile yüzde 10,6 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 0,9 puanlık azalış ile % 12,8 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 0,1 puanlık artış ile % 20 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 0,8 puanlık azalış ile % 10,8 olarak gerçekleşti. Geçnlerimizin hala yaklaşık ¼ ‘ü en vermli çağlarında ne eğitimlerine devam edebiliyor, ne de herhangi bir işte çalışabiliyor.

Enflasyon, Aralık 2017’de % 0,69 artarken, yıllık bazda % 11,92 oldu

Enflasyon sepetinde sık yapılan değişiklere rağmen, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Aralık 2017’de aylık bazda % 0,69, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) ise % 1,37 artış gösterdi. Böylece, 2017 yılında yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında % 11,92, yurt içi üretici fiyatlarında % 15,47 oldu.  Çekirdek TÜFE Aralık’ta % 12.08’den % 12.30’a yükseldi.

Hatırlamak gerekirse, yıla başlarken Merkez Bankası’nın 2017 enflasyon hedefi % 5’ti. 2016 sonunda Orta Vadeli Program açıklandığında hükümet biraz daha ihtiyatlı davranıp 2017 enflasyon hedefini % 6,5 olarak açıklamıştı. Tüm bunlar olurken Merkez Bankası beklenti anketine katılan piyasa profesyonellerinin 2017 sonuna ilişkin enflasyon beklentisi %  8.04’tü. İşler öngörüldüğü gibi gitmeyince Hükümet, Ekim ayında hedefi daha doğrusu tahminini 3 puan artırarak % 9,5 olarak revize etti. Yılsonunda gerçekleşme ise % 11,92 oldu.

TÜİK, tüketici fiyatları endeksini 2003 yılını baz alarak hesaplıyor. Yani 2004’ten bu yana olan dönemin yıllık oranlarına sahibiz. 2004’ten 2017’ye tam 14 yıl geçmiş. Ve bu 14 yılda en yüksek fiyat artışı geçen yıl gerçekleşmiş. Bir başka ifadeyle, yıllık enflasyonda yılsonu gerçekleşmesi anlamında rekor kırmış durumdayız. Daha önce en yüksek gerçekleşme yüzde 10.45 ile 2011 yılında oluşmuştu. Yüzde 10’un üstüne çıkılan bir başka yıl da yüzde 10.06 ile 2008. Zaten çift haneli gerçekleşme olan başka yıl yok. Çekirdek enflasyonun böylesine yüksek seviyelerde bulunması enflasyonun daha uzun bir süre çift hanelerde süreceğini gösteriyor.

Döviz Kurları dalgalanmaya devam ediyor.  

 

Döviz kurlarındaki yukarı yönde dalgalanma devam etmektedir. Ekim 2016 ayı başı itibariyle 1 USD = 3,02 TL, ve 1 EUR = 3,39 TL olan döviz kurları, Ocak 2017 ayı başında 1 USD = 3,9415 TL ve 1 EUR = 4,1263 TL seviyelerinde yeni tarihi rekor seviyelerine ulaştıktan sonra yılın son aylarında gerileyerek 2017 yılını 1 USD = 3,77 TL ve 1 EUR = 4,52 TL seviyelerinde kapattı.

 

TCMB’nın uyguladığı faiz oranlarında yaptığı örtülü müdahaleler sonrasında döviz kurlarında zaman zaman geri çekilmeler yaşansada, beklentiler yönün yukarı yönde olacağı şekilde. Kurlardaki bu dalgalanma reel söktörün yatırım ve tüketicinin harcama kararlarını baskılayarak, olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Nitekim, ekonomide güven endeksi ise son yılların en düşük seviyesindedir. Diğer taraftan, kurlardaki bu yüksek seviyeler gecirgenlik nedeniyle enflasyonu da olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor.

 

İhracat % 11,2, ithalat ise % 21,3 arttı.  Dış Ticaret açığı ise %52,4 arttı.    

 

Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2017 yılı  Kasım ayında, 2016 yılının aynı ayına göre % 11,2  artarak 14 milyar 217 milyon dolar, ithalat ise % 21,3 artarak 20 milyar 537 milyon dolar olarak gerçekleşti.  Kasım ayında dış ticaret açığı % 52,4 artarak 6 milyar 320 milyon dolara yükseldi.  İhracatın ithalatı karşılama oranı 2016 Kasım ayında % 75,5 iken, 2017 Kasım ayında % 69,2’ye düştü.

 

Aslında son yıllarda Türkiye’nin dış ticaret hacminde ciddi bir daralma yaşanıyor. İhracatta rekoru 2014 yılında kırmıştık, İthalatta rekor yılı da 2013’tü. Söz konusu yıl İthalat 252 milyar dolara ulaşmıştı. Kasım 2017 ayı itibarıyla yıllık İhracat 156 milyar dolara çıkarken, ithalat da 229 milyar dolara ulaştı. İlk on bir aydaki İthalat da 211 milyar doları buldu. Aralık ayındaki İthalatla birlikte 2017 yılında İthalatın 240 milyar dolara yakın kapanması beklenebilir. Bu değerlere göre 2017 yılı 80 milyar doların üstünde bir Dış Ticaret Açığı ile kapatılacak ve ihracatın ithalatı karşılama oranı % 66’lar düzeyinde kalacak.

 

Dolayısıyla ihracatta rekor kırarken, ithalatın ulaştığı düzeyi görmezden gelirsek kendimizi kandırmış oluruz. İhracatımız giderek son 15 yıllık dönemde uygulanan politikalar nedeniyle daha fazla ithalata bağımlı hale gelmiş bulunuyor. İhracatın nereye çıktığından çok, ihracatın ithalata oranına bakmak durumundayız. Ve görüyoruz ki bu oranı giderek kötüye gidiyor. 2000 ‘li yılların başında her 100 dolarlık ihracat için 30–35 dolarlık ithalat yapmak zorundayken, bu oran şimdi 60–65 dolar seviyelerine kadar yükseldi. İhracattaki katma değer oranı her geçen yıl geriliyor.

 

Gelen Turist sayısı artıyor, ama Turizm Gelirleri azalıyor.

 

2017 yılı Kasım ayında Ülkemizi ziyaret eden yabancı sayısında geçen yılın aynı ayına göre % 22,13 artış kaydedilmiştir. 2017 yılı Ocak-Kasım döneminde ise ülkemizi ziyaret eden yabancı sayısı geçen yılın aynı dönemine göre % 27,68 artış göstererek 30.706.245 kişi olmuştur. 2017 yılı Kasım ayında Ülkemize en çok ziyaretçi gönderen ülkeler sıralamasında İran % 11,88 (196.393 kişi) ile birinci, Gürcistan % 10,86 (179.429) kişi ile ikinci, Bulgaristan % 8,96 (148 111) ile üçüncü sıradadır. Bu ülkeleri Almanya ve Rusya Fed. izlemektedir. 2017 yılı Ocak – Kasım döneminde ülkemize en çok ziyaretçi gönderen ülke sıralamasında ise Rusya Federasyonu % 15,13 (4.647.162 kişi) ile birinci, Almanya % 11,24 (3.451.897 kişi) ile ikinci, İran % 7,54 (2.314.656) ile üçüncü sıradadır. Bu ülkeleri Gürcistan ve Bulgaristan izlemektedir.

 

Ocak- Eylül 2017 döneminde yurda gelen yabancı ve vatandaş 30.371.417 ziyaretçiden 20.474.416 USD Turizm geliri elde edilmiş, kişi başına ortalama harcama 664 USD olarak (yabancı 615 USD) gerçekleşmiştir. Bu 2004 yılından bu yana gerçekleşen en düşük kişi başına harcama seviyesini temsil etmektedir. Burada temel etkenin gelen turistlerin milliyetlerinin Batı Avrupa, ABD ve Uzak Doğu’dan Gürcistan, Bulgaristan, İran gibi alım gücü nisbeten düşük Komşu ve Orta Doğu ülkelerine kayması olduğu görülmektedir.

 

Ocak-Kasım döneminde Bütçe – 26,5 milyar TL açık verdi. 

 

Kasım ayında bütçe harcamaları geçtiğimiz yılın aynı ayına kıyasla % 11,8 oranında artarken, bütçe gelirleri % 7,3 yükselmiştir. Böylece, 2016 yılının Kasım ayında 10 milyar TL olan bütçe fazlası bu yılın aynı ayında 8,5 milyar TL olmuştur. Faiz dışı fazla ise 13,6 milyar TL ile geçen yılki seviyesine yakın düzeyde gerçekleşmiştir.

 

Ocak-Kasım döneminde ise, bütçe harcamaları yıllık bazda % 17,7, bütçe gelirleri % 13 artış kaydetmiştir. Bu dönemde, bütçe açığı – 26,5 milyar TL, faiz dışı fazla 28,8 milyar TL olmuştur. Geçtiğimiz yılın aynı döneminde bütçe açığı – 2,1 milyar TL, faiz dışı fazla ise 46,3 milyar TL seviyesindeydi.

 

Örtülü Ödenek’ten yapılan harcamalar rekorlar kırmaya devam ediyor.

 

Cumhuriyet tarihi boyunca görev yapan Başbakanların ‘tek başına’ kullandığı, yapılan yasa değişikliği ile 2014 yılından itibaren Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın birlikte kulanmaya başladığı Örtülü Ödenek’ten yapılan harcamalar, hem Ekim 2017 ayında, hem de yılın ilk 10 ayında olağanüstü düzeyde arttı.  Kamuoyunda örtülü ödenek olarak bilinen gizli hizmetler ödeneğinden geçtiğimiz Ekim 2017 ayında mal ve hizmet alımı adı altında 297,3 milyon lira, yatırım adı altında da 120,7 milyon lira olmak üzere toplam 418 milyon lira harcama yapıldı. Ekim 2016 ayında ise bu ödenekten 154 milyon lira harcanmıştı. Böylece Ekim 2017 ayında örtülü ödenek kullanımındaki artış, geçen yılın aynı ayına göre tam 2,7 kat artmış oldu.

 

Örtülüden bu yılın 10 ayında ise 1,7 milyar lirası mal ve hizmet alımı, 866 milyon lirası da yatırım olmak üzere toplam 2 milyar 621 milyon liralık harcama yapıldı. Gizli hizmetlere geçen yılın 10 ayında 1,5 milyar, yılın tamamında da 2 milyar lira para aktarılmıştı. Böylece örtülü harcamadaki yükseliş % 73 olarak gerçekleşti. Bu harcama tutarı ile Meclis, bazı Bakanlıklar ile MİT Müsteşarlığı’nın aylık harcamalarının üzerine çıkıldı.
YİD projeleri’ne verilen Hazine garantisi artıyor.   

 

Otoyol, köprü ve havaalanı gibi büyük prüjelerin yapımı için “Bütçeden bir harcama yapılmıyor” denerek kurtarıcı gibi gösterilen Yap İşlet Devret (YİD) projelerinde yeniden gündeme getirilen “Hazine Garantisi” uygulaması, Hazine için büyük risk teşkil ediyor. Söz konusu projelerin gerek finasmanında bankalara sağlanan Hazine garantisi, gerekse taahhüt edilen gelirin sağlanamaması halinde (araç geçişi geliri, uçak sayısı vs.)  eksik kısmın Hazine tarafından sağlanacağına ilişkin taahhütler, önümüzdeki dönemde Hazineye büyük yük getirmeye aday bulunuyor.

 

Medyada yer alan haberlere göre “Hazine garantili borç, tarihi zirveyi gördü: 12 milyar 46 milyon dolar.” Gerçekleştirilen Özelleştirmeler (toplam 69 milyar dolar) ile “Geçmişimizi” (geçmişte yapılanları) sattık, YİD ‘ler ile “Geleceğimizi” (gelecekte elde edeceğimiz geliri) satıyoruz! Nitekim Maliye Bakanı “kamu özel işbirliği projeleri” olarak adlandırılan otoyol ve köprüler ile şehir hastaneleri için taahhüt edilen ödemeler için; bütçeye toplam 6,2 milyar TL ödenek konulacağını açıkladı. Buna göre; 2018 yılı için ulaştırma projelerinde verilen garanti ödemeleri kapsamında 3,6 milyar TL, şehir hastaneleri için ise 2,6 milyar TL ödenek konuldu.
Devletimiz “şehir hastanesi yapacağım” diyen şirkete bedava arazi veriyor, üstüne bir de şirkete kira ödemeyi taahhüt ediyor. Şirketin bulduğu dış kredinin ödemesinde sorun çıkma ihtimaline karşı da “ben üstlenirim” diyor. Yetmiyor, “Her yıl milletimin şu kadar sayıdaki kısmı hastalanarak senin hastanene yatacak. Ben bunu garanti ediyorum” diyor. Garanti edilen hasta sayısına ulaşılamazsa, aradaki farkın parasını Hazine, o şirkete ödüyor. Hastanın müşteri, hastanenin ise turizm işletmesi gibi gördüğü şehir hastaneleri ile ilgili bir de Kalkınma Bakanlığı verisi; Hazine, 17 hastane için 27 milyar dolarlık kira yükümlülüğü altına girmiş durumda.

 

Ödenmeyen – Batık Krediler

 

Bankalar Birliği’nin Risk Merkezi verilerine göre,  Tasfiye olunacak alacaklar Ekim 2017 itibari ile bir önceki yılın aynı dönemine göre % 11 artarak 73 milyar TL olmuştur. Tasfiye olunacak alacakların toplam kredilere oranı bir önceki yıla göre 0,4 puan düşerek % 3,3 seviyesine gerilemiştir. Ekim 2017 dönemi itibari ile tasfiye olunacak alacaklar en yüksek olan sektör; % 4,6 ile toptan ve perakende ticaret sektörü olmuştur. Bu sektörü % 3,8 ile İnşaat ve turizm sektörleri takip etmiştir. Bireysel kredilerde ise, tasfiye olunacak alacakların toplam kredilere oranı bir önceki yıla göre 1,1 puan düşerek % 3,8 seviyesine gerilemiştir.

 

Borçlanma tarihi rekorlar kırıyor.

 

2017 yılının ilk 9 ayının sonunda Türkiye’nin toplam brüt dış borç stoku 438 milyar Dolar. Bu borç stokunun 129,4 milyar Doları kamu kesimine, 704 milyon Doları TCMB’ye ve 307,9 milyar Doları da özel kesime ait bulunuyor. 1990 yılında Türkiye’nin toplam brüt dış borç stoku 52,4 milyar Dolar ve bu borç stokunun GSYH’deki payı % 26,1 imiş. 2017 yılının ilk 9 ayının sonunda toplam brüt dış borçların miktarı yaklaşık 438 milyar dolara ve GSYH’deki payı ise % 51,9’a yükselmiş.

 

Önümüzdeki 1 yıllık sürede yaklaşık 210 milyar dolarlık dış finasmana ihtiyacımız olacak. Bunun 168 milyar USD’ı yenilenecek dış finansman, yaklaşık 42 milyar USD’ı ise cari açık finansmanı.

 

Doğrudan yatırım azalmaya devam ediyor.

 

2017 Yılı Ekim ayında 800 milyon ABD Doları düzeyinde uluslararası doğrudan yatırım girişi (fiili giriş/net) gerçekleşmiştir. 2017 yılı Ocak-Ekim döneminde net doğrudan uluslararası yatırım girişi (fiili giriş), 8,3 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir. Uluslararası doğrudan yatırım girişleri kaleminde yer alan sermaye girişi 2017 yılında toplam 5,4 milyar ABD dolarına ulaşmış, uluslararası doğrudan yatırım girişinin 1,4 milyar doları mali aracı kuruluşların faaliyetleri sektöründen, 983 milyon doları imalat sektöründen ve 928 milyon doları enerji sektöründen kaynaklanmıştır. 2017 yılı Ocak-Ekim döneminde nakit sermaye girişinin % 73’ü AB ülkeleri kaynaklıdır.

 

Türkiye’nin net Uluslararası Yatırım Pozisyonu  (UYP) açığı –  434,,1 milyar dolara yükseldi.

 

TCMB tarafından yayımlanan Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP) verilerine göre, 2017 Ekim sonu itibarıyla, Türkiye’nin yurtdışı varlıkları, 2016 yılsonuna göre % 8,4 oranında artışla 233,5 milyar ABD doları, yükümlülükleri ise % 15,4 oranında artışla 667,6 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin yurtdışı varlıkları ile yurtdışına olan yükümlülüklerinin farkı olarak tanımlanan net UYP, 2016 yılsonunda –363,1 milyar ABD doları iken, sadece 10 ay sonra 2017 Ekim ayı sonunda –434,1 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir.

 

Varlıklar alt kalemleri incelendiğinde, rezerv varlıklar kalemi 2016 yılsonuna göre % 10,8 oranında artışla 117,8 milyar ABD doları, diğer yatırımlar kalemi % 6,8 oranında artışla 73,1 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir. Diğer yatırımlar alt kalemlerinden bankaların Yabancı Para ve Türk Lirası cinsinden efektif ve mevduatları, 2016 yılsonuna göre % 6,8 oranında artışla 32 milyar ABD doları olmuştur. Yükümlülükler alt kalemleri incelendiğinde, doğrudan yatırımlar (sermaye ve diğer sermaye) piyasa değeri ile döviz kurlarındaki değişimlerin de etkisiyle 2016 yılsonuna göre % 25,9 oranında artışla 178,3 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir.

 

Giderek büyüyen Devlet

 

Devlet 1990 yılında GSYH’nın % 11,63’ü kadar vergi topluyordu. Bu oran 2002’de GSYH ‘nın % 17,05’e çıktı. Ve devlet küçülecek denilirken, vergi oranı 2016’da % 20,68’e yükseldi. Kamunun harcanabilir geliri 2002’de GSYH’nın % 5,05’i ediyordu; şimdi (2016) ise % 16,0’sı ediyor. Peki, Kamu çok para topluyor da yatırım mı yapıyor? 1990 yılında Devlet daha düşük vergi alırken sabit sermaye yatırımları GSYH’nın yüzde 5,24’ü ediyordu. 2016 yılında ise yatırımların oranı % 4,86’ya geriledi. Burada bir hususa çok dikkat etmek lazım. Ülkemizde vergi oranı % 11,63’den % 20,68’e çıkıyor, ancak Yatırımların GSMH içindeki oranı % 5,24’den % 4,86’ya geriliyor. Para giderek büyüyen, şişen Devlete, cari harcamalara, verimsiz yatırımlara, borç servisine gidiyor da ondan.

 

Devleti küçültmek vaadi ile göreve talip olanlar, Özelleştirme adı altında Devletin tüm varlıklarını satanlar, her geçen gün Devleti büyütmeye, şişirmeye devam ediyor.

Medyada yer alan bilgilere göre, ülkemizde 2002 yılında 2 milyon 123 bin memur vardı. 2007 yılında da 2 milyon 188 bin memur oldu. Devlette 5 yılda sadece 65 bin kadro arttı.

Ya şimdi kamuda kaç kişi var? Sadece Kadrolu personel 2 milyon 806 bin kişi.

Bu rakama 239 bin Sözleşmeli personel, 384 bin Sürekli işçi ve 119 bin diğerlerini eklediğimizde Toplam Kamu personeli 3 milyon 573 bin 496 kişiye ulaşıyor.

 

Nüfus Verileri Açıklandı

 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2017 yılı adrese dayalı kayıt sistemi raporlarına göre Yusufeli ilçe merkezi nüfusu 7.735 kişi oldu.

 

2017 Yılı TÜİK verilerinde, Yusufeli nüfusu köy bazında azalırken ilçe merkezi bazında bir önceki yıla göre artış gösterdi.  2017 Yılı TÜİK verilerine göre, ilçe merkezi nüfusu yüzde %1 artışla 7735 kişi oldu.

 

Verilerin erkek ve kadın nüfus oranlarına bakıldığında, ilçe genelinde toplamda 20.218  olan toplam nüfusun 10.163’unun erkek, 10.055’inin de kadın nüfusundan oluştuğu görüldü. Yusufeli ilçe merkezinin yıllara göre nüfus sayıları ise şöyle; 2009 yılı 5844, 2010 yılı 5863, 2011 yılı 6318, 2012 yılı 6856, 2013 yılı 7172, 2014 yılı 7260, 2015 yılı 7804, 2016 yılı 7.634 ve 2017 yılı 7.735

 

Yusufeli ilçesi mahalle nüfuslarına bakıldığında Ahalt Mahallesi 355 kişi, Erdemler Mahallesi 73 kişi, Hasanağa Mahallesi 157 kişi, Kazım Karabekir Mahallesi 437 kişi ve Merkez Mahallesi ise 6713 kişiden oluştuğu saptandı.

 

 

 

Canavar coştu!

“Coşan” ekonomi değil son 9 yılın zirvesine çıkan enflasyonmuş… Geçtiğimiz günlerde hükümetin bir bakanının “coşmuş bir ekonomimiz var” sözü, açıklanan enflasyon rakamlarıyla daha da bir mana kazandı! Son 9 senenin zirvesine tırmanan enflasyon, vatandaşın cebini kemirmeyi sürdürdü. Yüzde 5’e ineceği söylenen ama çift haneye takılı kalan enflasyon, Ekim ayında yüzde 2.08 olurken, yıllık enflasyon da yüzde 11.90’a çıktı. Vatandaşın cebindeki paranın erimesi hız kazandı! MASK

16 Nisan referandumundan “evet” çıkması halinde, ekonomide üst gelir grubuna geçişin önünün açılacağı, ekonomik istikrarın sağlanacağı ve piyasalardaki belirsizliklerin biteceği söylenmişti. Geçen 7 aylık dönemde ise ekonomik durum gün geçtikçe kötüleşiyor, toplumun her kesimi büyük bir sıkıntı çekiyor. “Her şey düzelecek” vaatleri ise “boş vaat” olmaktan öteye gidemiyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Ekim’de aylık bazda yüzde 2.08, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yüzde 1.71 artış gösterdi. Yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 11.90, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 17.28 oldu.

VATANDAŞIN PAYINA GEÇİM SIKINTISI DÜŞECEK

TÜİK tarafından açıklanan Ekim ayı enflasyonu beklentileri aşarken, hükümetin “tek haneye düşecek” dediği yıllık enflasyon da yüzde 12’ye dayandı. Resmi enflasyon rakamları kadar bile maaş zammı alamayan kesimler ise daha şimdiden gelir kaybına uğradı. Gerçekte resmi rakamın üstünde olduğu bilinen enflasyonun “coşması”, vatandaşın cebindeki yangını körükleyecek. Bir türlü düşürülemeyen başta kırmızı et olmak üzere gıda fiyatları ve temel giderler hesaba katılınca, vatandaşın payına yine “geçim sıkıntısı” düşecek.

 

 

HANİ “EVET” ÇIKINCA HER ŞEY DÜZELECEKTİ!

Üretici kesimlerin, esnaf ve sanatkârın, tüketicilerin yaşadığı ekonomik sıkıntıları, milyonlarca işsizi ve geçim sıkıntısı çeken milyonları “bir türlü göremeyip”, ekonomiyi “borsa- döviz – faiz ”den ibaret gören politikalar, giderek ekonomiyi de iflasa götürüyor.

Yüzde 5’e inmesi yönünde hedefler konan “enflasyon canavarı” durdurulamazken, son 9 yılın da zirvesine çıktı. Tüketici fiyatları Ekim ayında yüzde 2.08 artarken, yıllık enflasyon da yüzde 11.90’a çıktı. Üretici fiyatları da Ekim’de yüzde 1.71, yıllık olarak da yüzde 17.28 arttı.

Ekim ayı itibarıyla 12 aylık ortalamalar dikkate alındığında, tüketici fiyatları yüzde 10.37, yurt içi üretici fiyatları yüzde 14.47 arttı.

GİYİM VE AYAKKABI FİYATLARI UÇTU

Ana harcama grupları itibarıyla Ekim’de, aylık bazda en yüksek artış yüzde 11.51 ile giyim ve ayakkabı grubunda görülürken, ev eşyasında yüzde 2,96, ulaştırmada yüzde 2.61, gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 1.97 ve konutta yüzde 0.94 artış kaydedildi.

Ekim’de endekste aylık bazda en fazla düşüş yüzde 1.75 ile eğlence ve kültürde gerçekleşti. Düşüş gösteren bir diğer grup ise yüzde 0.01 ile haberleşme oldu.

YILLIK ARTIŞTA ULAŞTIRMA ÖNDE

TÜFE’de yıllık bazda en yüksek artış yüzde 16.79 ile ulaştırma grubunda görüldü. Bu grubu, gıda ve alkolsüz içecekler (yüzde 12.74), çeşitli mal ve hizmetler (yüzde 12,63), sağlık (yüzde 12.21) ve ev eşyası (yüzde 11.65) izledi. Geçen ay endekste kapsanan 414 maddeden 51’inin ortalama fiyatlarında değişim olmazken, 298’inin ortalama fiyatlarında artış, 65’inin ortalama fiyatlarında ise düşüş görüldü.

KURBANLIK ALIRKEN SPEKÜLATÖRLERE KANMAYIN

Kurbanlık fiyatlarının spekülatörler tarafından gereğinden fazla abartıldığını ve piyasadan oldukça üstünde gösterildiğini belirten TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Bayrama kısa bir süre kala fiyatlar dengeye oturur. Şu an Anadolu’dan büyükşehirlere yeteri kadar kurban girmediği için büyük üretici firmalar da kurban fiyatlarını oldukça yüksek gösteriyorlar” dedi.PALANDÖKEN RESİM

“KURBANLIK ALIRKEN SPEKÜLATÖRLERE ALDANIP ACELE ETMEYİN”

Bayrama yakın küçük ve büyükbaş kurbanlık fiyatlarının normale döneceğini belirten Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken “TÜİK 2016 verilerine göre mevcut büyükbaş sayısı 14 milyon 222 bin 228, küçükbaş sayısı 41 milyon 329 bin 232. Yani toplamda 55 milyon 551 bin 460 hayvan var. Bu da zaten ihtiyacın da üzerinde bir rakam. Her yıl ortalama 860 bin büyükbaş, 2 milyon 500 bin küçükbaş hayvan kesiliyor. Vatandaşımız kurbanlık fiyatlarını yüksek tutup piyasayı alt üst eden spekülatörlere aldanıp acele etmesin. Anadolu’dan büyükşehirlere yeteri kadar kurbanlık hayvan geldiği zaman yükselen bu fiyatlar bayrama sayılı günler kala düşecektir. Üreticiler de hayvanlarının elinde kalmasını istemiyorsa normalin çok üstünde fiyat ile satışa çıkarmamalıdır” diye konuştu.

Isparta Birinciliğe Yükseldi

 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ilk defa yayımlanan ‘İllerde Yaşam Endeksi’ ile vatandaşların yaşam kalitesini şehirler bazında ölçmeye yönelik bir çalışma yaptı. Isparta, yaşam endeksinde en yüksek endeks değeri 0,6745 ile ilk sırayı aldı. Belediye Başkanı Günaydın, “Her zaman ‘Açık ara birinci olacağız’ demiştik. Bunun gerçekleşmiş olmasından mutluyum. Çalışıyor, başarıyor ve hak ediyoruz” dedi.

ısparta yusuf ziyaTürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ilk defa yayımlanan illerde yaşam endeksi ile bireylerin ve hane halklarının yaşamını objektif ve subjektif göstergeler kullanarak yaşam boyutları ayrımında il düzeyinde ölçmeye, karşılaştırmaya ve zaman içinde izlemeye yönelik bir endeks çalışması yaptı.

İllerde yaşam endeksi; konut, çalışma hayatı, gelir ve servet, sağlık, eğitim, çevre, güvenlik, sivil katılım, altyapı hizmetlerine erişim, sosyal yaşam ve yaşam memnuniyeti olmak üzere yaşamın 11 boyutunu kapsamakta ve 41 gösterge ile temsil edilen bu boyutları tek bir bileşik endeks yapısı içinde sunmakta. Endeks 0 ile 1 arasında değer almakta ve 1’e yaklaştıkça daha iyi bir yaşam düzeyini ifade etmekte. Buna göre; Isparta, yaşam endeksinde en yüksek endeks değeri 0,6745 ile ilk sırayı aldı.

Isparta Belediye Başkanı Yüksek Mimar Yusuf Ziya Günaydın, TÜİK tarafından yapılan ve Isparta’nın Yaşam Endeksi’nde En Yüksek İl çıkmasını değerlendirdi. Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın, her platformda Isparta’nın yaşanabilir iller arasında birinci sıraya yükseleceğini ve bunda iddialı olduğunu söylediğini hatırlatarak, bu birinciliğin gelmesini memnuniyet verici olarak değerlendirdi. Günaydın, “Çalışıyor, başarıyor, hak ediyoruz. Bundan sonra da aradaki farkı yapacağımız yeni yatırımlar ve çalışmalarla daha da açarak birinciliği kimseye kaptırmamaya kararlıyız” dedi.

Isparta Belediye Başkanı Yüksek Mimar Yusuf Ziya Günaydın, bu sonuçların ortaya çıkmasıyla birlikte bir değerlendirmede bulundu. Başkan Günaydın, başkanlığı sürecinde her platformda Isparta’nın yaşanabilir iller arasında birinci sıraya yükseleceğini savunduğunu ve bunun için bugüne kadar belli çalışmalar sürdürdüklerini söyledi.

Belediye olarak da yaptıkları çalışmalara dikkat çeken Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın, elde edilen birinciliğin yaptıkları ve önümüzdeki süreçte belediye olarak yapacakları sosyal-kültürel, müzeler, yeni otogar projesi, yeni yeşil alanlar, parklar oluşturulması ile otoparklar zincirinin tamamlanmasıyla daha da taçlandırılacağını kaydetti.

Birinciliğin elde edilmesinde Valilik yatırımlarının da büyük önem taşıdığını, başta sağlık, eğitim tesisleri ile de Isparta’nın diğer vilayetler arasında başarılı olduğunu dile getiren Başkan Günaydın, “Bir elin nesi var, iki elin sesi var diyoruz. Bu unvan Isparta halkına huzur versin diyorum. Isparta’mıza bir milyon ağaç diktik ve yetiştirdik. Bunlar huzur, temizlik, havadır. Geldiğimizden bu yana Isparta’mızın yaşam kalitesini artırmaya yönelik çalışmalar gerçekleştirdik. Isparta’mızı en temiz vilayetler arasında koyduk. Tüm çalışmalarımızı belli bir program ve bilinçle sürdürdük. Her zaman ‘Açık ara birinci olacağız’ demiştik. Bunun gerçekleşmiş olmasından mutluyum. Çalışıyor, başarıyor ve hak ediyoruz. Bundan sonra da başka vilayetlere ve hatta ülkelere de örnek olacak çalışmalarımıza devam edeceğiz. Hangi il olursa olsun Isparta bundan sonra atacağı büyük adımlarla arayı çok daha fazla açacaktır. Belediyemiz diğer illere nazaran çok daha başarılı işlere imza atmaktadır. Önümüzdeki yıllarda Isparta’mız Allah’ın izniyle birinciliği kimseye kaptırmayacaktır. Çıkan bu sonuçların Isparta’mıza ve vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum” dedi.