Etiket arşivi: tezgahı

TİAD Başkanı Aydoğdu: Unutmamalı ki Almanya’yı geliştiren meslek lisesi çıkışlılar

Sanayide ara eleman ihtiyacını meslek lisesi mezunları ile karşılanmasını sağlamak amacıyla bir dizi adım atan hükümete bir öneri de Takım Tezgahları Sanayici ve İş adamaları Derneği (TİAD) Başkanı Hakan Aydoğdu’dan geldi. 

Meslek lisesi mezunlarının, iş hayatında kalıcı olması gerektiğini vurgulayan Aydoğdu, bunun için bazı teşviklerin uygulanması gerektiğini söyledi. Bu kapsamda meslek lisesi öğrencilerine ‘bedelli’ veya ‘kısa dönem’ askerlik uygulamasının getirilebileceğini dile getiren Aydoğdu, bunun öğrenci açısından sanayide kalması için cazip bir durum yaratabileceğini su sözlerle belirtti: “Böylece öğrencilerin meslek liselerini tercih etmelerinde ve öğrenim gördükleri alanda iş hayatına atılmaları için önemli bir neden olacaktır”.

3 Yıl Sanayide Kalma Şartı

‘Kısa dönem’ veya ‘bedelli askerlik’ konusunun belli şartlar dahilinde olması gerektiğini de söyleyen Aydoğdu “Meslek liselerinin durumu içler acısı. Okul kursanız da müfredat yeterli değil. Meslek liselerinde okuyanların yüzde 80’i sanayide çalışmak istemiyor. Tablo vahim! Kalan yüzde 10’u askerlik nedeniyle üniversiteye gitmek istiyor. Bu sorunu aşmak için meslek liseliye kısa dönem askerlik getirilmeli. Öğrencilere Mezun olduktan sonra sektöründe en az 3 yıl çalışmak kaydı ile kısa dönem askerlik getirilebilir, böylece çocuklar AVM’ye gitmek yerine sanayi de kalmış olur” diye konuştu.

Hakan Aydoğdu “Sanayici meslek lisesi öğrencilerinin ihtiyaca uygun olmamasından şikayet ediyor. Çözüm yaratabilmek için TİAD; Tezmaksan Eğitim Üssü Derneği ile birlikte Maktek 1. Altın Pergel Ulusal CNC Takım Tezgahı Tasarım Yarışması’nı düzenliyoruz. Seçilen 10 okulu destekleyeceğiz. Unutmamalı ki Almanya’yı geliştiren meslek lisesi çıkışlılar. Biz bu sorunu hala çözemedik” ifadelerini kullandı.

Rumların genetik araştırma tezgahı

 

 

ata-atun-Hoca22 Haziran günü Politis gazetesinde çıkan bir yazıya aramızdaki nesebi belli olmayan bir grup balıklama atladı ve akla zarar her tür iddiayı da ortaya koydu. Bence bu kesim kısa yoldan Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu Türk soyundan gelme ama “bizler Türk değiliz” deselerdi daha mertçe olurdu.

 

Bu mantıksız ve adanın tarihi geçmişine aykırı habere göre “Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü” bünyesinde gerçekleştirilen ve geçen haftalarda “PlosOne” isimli Bilim Dergisi’nde yayımlanan bir araştırmada, Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların aynı “genetik havuzdan” geldikleri ve Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklerin, Lübnan ve İtalya’nın Calabria bölgesi halkıyla çok yakın bir genetik ilişkiye sahip oldukları tespit edilmiş(miş).

Özellikle, yapılan araştırmanın bir bölümü alınarak ve kimsenin İngilizce bilmediği farzedilerek yayınlanan haber, gerçeklerden ve bilimsellikten fersah fersah uzak olduğu gibi, araştırmanın içindeki esas detaylar haberleştirilmemiş nedense!

Yazının tam adresi: http://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0179474

 

Gelelim araştırmaya; Kıbrıslı Rum olan 344 Kıbrıslı Rum erkek ile Kıbrıslı Türk olan 380 Kıbrıslı Türk erkeğine yapılan DNA testlerinin toplam maliyeti tanesi €260’dan €188,240 ediyor. Bu parayı da dolaylı bir şekilde Kıbrıs’taki “The Cyprus Institute of Neurology & Genetics” adlı bir kuruluş vermiş araştırmacılara. Aslında bu haber tamamen Kıbrıs Rum kaynaklı ve Araştırmayı yapan 6 araştırmacının 3’ü Rum/Yunan soyadı taşıyor. Bu araştırma projesini de “Cyprus National Bioethics Committee” adlı Rumlara ait resmi bir kuruluş onaylamış. Tezgah belli ve güzel, aynı zamanda da dahiyane.

 

Araştırmada denek Rumların hangi bölgelerden kaçar tane oldukları belirtilmiş (Nicosia (central) n = 78; Limassol (South) n = 75; Famagusta (East) n = 42; Larnaca (South East) n = 42; Paphos (South West) n = 27; Kyrenia (North) n = 42; and Morfou (North West) n = 38). Herhalde bunların hepsi asgari 45 yaş ve üzeriydi ki, Mağusa, Girne ve Güzelyurt bölgelerini temsil etmişler. Denek Kıbrıslı Türklerin sayısı verilmiş ama nereden ve hangi şehirlerden oldukları belirtilmemiş. Benim tanıdıklarımın arasında böyle bir test için örnek vermiş olan yok.

 

Araştırmanın “Giriş” bölümünün 3. paragrafında şu ifadeler yer alıyor;

“…. Tarihsel geçmişe rağmen her iki toplumun genetik ataları sistematik bir şekilde karşılaştırılmış değildir. Genel olarak iki farklı fakat karşılıklı münhasır bir senaryo düşünülebilir. Senaryo 1: Kıbrıslı Türkler ve Rumlar aynı babaya ait gen havuzundan gelme ve Osmanlı dönemindeki İslamlaştırmadan dolayı da aşamalı bir şekilde Kıbrıs Türk toplumu oluşmuştur. Senaryo 2: Kıbrıslı Türkler, Osmanlı döneminde Anavatan’dan Kıbrıs’a göç eden Türk baba genetik havuzundan türemişlerdir.”

 

1’inci senaryo doğru ise Rumların, Türkler daha önceleri adada yoktu ve adaya 1570 yılında geldi iddialarını çürütmekte ve aynı zamanda da Padişahın 1572 tarihli fermanı ile adaya Konya, Karaman bölgesinden gönderdiği Oğuz boylarının gelişini ve varlığını yalanlamakta.

2’inci senaryo doğru ise atalarımızın Türk oldukları ortaya çıkmakta….

 

Hiçbir bilimsel gerçeği olmayan bu araştırma hikayesine, Türlüklerinden imtina edenler inanabilir ancak bu konuda bilimsel çalışmalar yapmış bir babanın oğlu olarak benim inanmam mümkün değil. Babam, tam da bu konuda 1961 yılında akademik araştırma yapmış ve yayınlamıştı.

Kıbrıs’ta 1961 yılında Lefkoşa Genel Hastanesi Kan Bankası müdiresi Melihat Hacıburgul ile birlikte -ilk kez- Kıbrıs’taki Rumların ve Türklerin kan dağılımı araştırmasını yapan babam, Kıbrıslı Rumların büyük çoğunluğunun kan grubunun Yunanistan’da yaşayan Helenlerin kan grubu ile değil, Anadolu’da yaşayan Türklerin kan grubu ile uyuştuğunu ortaya koymuştu. Örnekler de kan bankasının kendi içindeki laboratuvarda analiz edilmişti.

Bu akademik tıbbi araştırma yayınladığı vakit çok dikkat çekmiş ve Rumlar tarafından örtbas edilmeye çalışılmıştı. Belli ki bu araştırmayı ortaya koymamız ve bununla ilgili bir köşe yazısı yazmamız gerekecek…

 

Prof. Dr. Ata ATUN

AB’nin yeni tezgahı

 

 

ata-atun-HocaKKTC Cumhurbaşkanı Akıncı ile KKTC hükümetinin arasının limoni olduğu gün gibi aşikar. Akıncı’nın, eşiti Anastasiadis’i memnun etmek için ikide birde- veya buna her konuda da denilebilir- açıklama yapması anlaşılmaz bir durum olmakla birlikte, Barbaros gemisi Kaptan Köşkü personelinin, Rum pilotun hadsiz ve yetkisiz “Terk edin bizim sularımızı” çağrısı karşısında kibarca ve dostane bir şekilde Mehter Marşını çalmasını eleştirmesi kabul edilebilir bir yaklaşım ve strateji değil. Anlaşılan Akıncı zaman zaman KKTC’nin Cumhurbaşkanlığı görevini devir alırken ettiği yemini göz ardı etmekte.

 

Bunun son örneği; Rumların, bankacılık sektörü ile ilgili mevzuatın Avrupa standartları ile uyumlaştırılması çalışmasını 4 ay boyunca oyalamasına rağmen, KKTC hükümetini gecikmelerden dolayı suçlaması. Akıncı herhalde Cumhurbaşkanı yeminini ederken içinden “Her konuda Rumları haklı çıkarmak için elden geleni yapacağım” içerikli farklı bir yemin etti de biz bilmiyoruz!

 

Cumhurbaşkanının geçmişte gerek doğalgaz aramaları konusunda, gerekse müzakerelerin gidişatında Anastasiadis’in kapıyı vurup çıkması benzeri veya da Anastasiadis’in “Azınlık olan Türkler, çoğunluk olan Rumlarla eşit haklara sahip olamaz” gibi saçmalıkları karşısında herhangi bir tepki göstermemesi, bugüne değin Rumlara müzakerelerin başlamasından itibaren eşitlikten öteye verilmemiş tavizleri, son iki yıl gibi kısacık bir dönemde fazlasıyla vermesi yeterince abesken, bir de Rum tarafının tezlerine çanak tutması kabul edilebilir bir durum değil.

 

Aslında bankacılık sektörü ile ilgili mevzuatın Avrupa standartları ile uyumlaştırılması çalışmasının perde arkası basına yansıdığı gibi değil. Arkasında AB’nin yeni bir tezgahı ve kazığı var. Bunu iyi bilmek ve anlamak gerekiyor.

 

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, geçmişte yaşanan iki ayrı bankalar krizinden sonra tedbirlerini almış, yeni ve çağdaş bir mevzuat geliştirmiş durumda. AB’nin birçok ülkesi günümüzde Türkiye’nin bankacılık mevzuatlarından kendi ülkesinin mali yapısına uyum gösterenlerden bazılarını uygulamaya koymuş. Mevzuatla ilgisi olmasa da Türkiye’deki bankacılık sektörünün icat ettiği ve uygulamaya koyarak başarı kazandığı “SMS ile teyit” yöntemi bugün bir çok ülkede kullanılmakta ve Türkiye’nin bu konuda en güvenli sisteme sahip olduğu açıklamaları yapılmakta, akademik makalelerde yer almakta.

 

KKTC Merkez Bankası birebir uyumla, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ile birlikte faaliyet gösteriyor ve gidişatı son derece iyi. Tüm para hareketleri ile bankaların faaliyetleri, özellikle de hissedarları tarafından suiistimal edilebilme riski tam bir kontrol altında.

 

KKTC bankacılık sektörü ile ilgili mevzuatın Avrupa standartları ile uyumlaştırılması çalışmasının perde arkasında, KKTC Bankalarının hassas ve kritik bilgilerinin Rum tarafına aktarılması ve “AB ile uyumun sağlanacağı” düzenbazlığı adı altında adanın tanınan hükümeti ve AB üyesi olan “Kıbrıs Cumhuriyeti” Merkez Bankasının denetimi altına sokulması yatıyor.

 

Bu uyum çalışmasındaki en büyük sorun, bankacılık sektörümüzün en hassas, can alıcı ve kritik bilgilerinin Rum merkez Bankası tarafından bilineceği olması. Bunun önüne geçebilmek ve Rum tarafı olmaksızın yapılması gereken uyum çalışmasının yöntemi ve modeli KKTC’nin ilgili biriminin BM, IMF, AB ve ABD yetkilileriyle yaptığı görüşmeler sonrasında ortaya çıkmış ve bu yeni çalışma modeli KKTC Cumhurbaşkanı Akıncının bilgisine getirilerek, 20 Aralık 2016 tarihinde de BM’ye iletilmiş. İletilmiş ama 4 ay müddetle, Rum tarafının müdahalesi ve engellemeleri sonucunda yanıt alınmamış, Rumların işine gelmediği, kendileri dışta kalıp bu uyum çalışmaları devam edeceği için.

 

İşte bu nedenle, Cumhurbaşkanı Akıncı, uyum çalışmaları konusunda KKTC hükümetini eleştireceğine Anastasiadis’i eleştirmeliydi, Rumlar her yerden ve her yönden, gerek AB’yi gerekse de BM’yi kullanarak adanın kuzeyinde, KKTC toprakları üzerinde egemenlik kurmaya yönelik çalışmalar yaptıkları için…

 

Prof. Dr. Ata ATUN