Etiket arşivi: Tatil

ARA TATİL YA DA EĞİTİM İÇİN BİR NEFES

ARA TATİL YA DA EĞİTİM İÇİN BİR NEFES

 

Verilere göre 2019-2020 Eğitim öğretim yılında; 18 milyon öğrenci ve 1 milyon öğretmen ders başı yaptı.

2019 2020 eğitim öğretim yılında ilk kez ara tatilli yeni çalışma takvimi uygulanacak. Teneffüs saatleri 10 dakikadan 15 dakikaya çıkarıldı. İşte tatil takvimi:

 

Birinci yıl ara tatili         : 18-22 Kasım 2019

Yarıyıl tatili                     : 20-31 Ocak 2020

İkinci dönem başlangıcı : 03 Şubat 2020 Pazartesi

İkinci dönem ara tatili   : 06-10 Nisan 2020

Eğitim öğretim yılı sonu: 19 Haziran 2020 Cuma

 

Bu takvime göre öğrenciler,  15 kasım 2019 Cuma gününden sonra: 18-22 Kasım 2019 tarihleri arasında yer alan 5 günlük  tatile çıkacaklar. Hafta sonları ile birlikte dokuz günlük bir ara tatil yapmış olacaklar.

Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk, ara tatil etkinlik programıyla ilgili yaptığı açıklamada: “Adına ara tatil diyoruz ama aslında bu ara tatiller eğitim için derin bir nefes. Çocuğun sporla, sanatla, doğayla, kültürle buluşması için bir haftalık bir fırsat” dedi.

Eğitimi çok daha geniş bir alana yaydıklarını belirten Sayın Selçuk: “Çocuklarımızın 81 ilde yapabileceği faaliyetleri oluşturduk. Çocuklar için bu bir hafta hem dinlenme hem de hayattan beslenme, yaşamdan öğrenme için bir fırsat olacak” dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı, Ortaöğretim Genel Müdürü Yusuf Büyük ise, 2019-2020 eğitim-öğretim sezonunda ilk defa uygulanacak olan ara tatille ilgili açıklamalarda bulunarak; Bu ara tatil, eğitime verilmiş bir ara değildir. Bu tamamen çocuğun okul dışında doğayla, çevreyle, sanatla, sporla, kültürle ve değerlerimizle buluşmasıdır.

Bu faaliyetler öğrencilerimize zorunlu değildir ve öğretmenler eşliğinde yapılmayacaktır. Öğretmenlerimiz, okullarda mesleki çalışmalarına katılacaklar. Öğrencilerimiz, aile büyükleri, aileleriyle birlikte bu faaliyetlere katılabilecekler” açıklamasında bulundu.

Genel Müdürü Yusuf Büyük; “aratatil.meb.gov.tr adresine girildiğinde karşılarına Türkiye haritası çıkacak. Öğrenciler hangi ilde yaşıyorsa ya da, tatile gittikleri bir il de olabilir, o ile tıkladıklarında karşılarına 5 günlük faaliyet raporu çıkacak. Saat saat, gün gün, hangi okul öğrencilerinin katılabileceğini gösteren programlar sisteme girildi” Dedi.

Yerel yönetimler, üniversiteler, STK’lar, vakıflar, Kızılay, Yeşilay kuruluşları o faaliyete katılan öğrencilere rehberlik edecek elemanları ayarlayacak, etkinliklerin başında bu elemanlar bulunacak. Öğrenciler ücretsiz olarak faaliyet alanlarına gidecekler” şeklinde konuştu

Diğer yandan bazı uzmanlar, öğrencilerin, özellikle de okuma yazmayı yeni öğrenen birinci sınıfların derslerden soğuyacakları ve bildiklerini unutacakları görüşündeler.

Çalışan anne, babalar ise bir haftalık tatilde çocuklarını bırakacak yer aramanın telaşına düştüler.

Ara tatilin getirdiği bazı endişeler de var bazı öğretmen ve ailelerde. Bazı yorumlar şöyle:

-Tatil dönüşü bir iki haftamız öğrencileri uyandırmakla geçer, uyuşuk gelirler okula.

-Çocuklar, yeni, yeni okullarına uyum sağlamışlarken, onları okuldan soğutmaktan başka bir işe yaramayacağı kanaatindeyim.

-Bizim gibi tatile çıkamayan aileler ne yapacak?

-Tatil moduna giren öğrenciyi toparlamak zor olacak.

-Hiç katkısı yok, olmaz da. Öğrenciler tatil yapacak, öğretmenler seminer. Ne anlamsız iş.

-Çalışan anneler düşünülmeden plansız, programsız ara tatil uygulamasına geçilmesi haksızlık.

-Biz işe gideceğiz çocuklar da evde temizlik, yemek yapar bizi bekler artık.

-Tatile gidecek durumu olmayan çalışanlar da çocukları için çözüm arayışında.

-Öğrencinin olmadığı okulda öğretmenin ne işi var? Hem de dinlenmesi gereken en önemli kişiler onlarken.

-Ara tatil bu kadar çok, peki çalışan anne ne yapacak ona bir çözüm var mı annenin ara tatil kadar izini yok.

 

Bu tatilden en çok öğrencilerin memnun ve mutlu olduğu anlaşılmaktadır. Çocukların kontrolsüz ve plansız bir tatil geçirmemeleri için anne ve babalara büyük sorumluluk ve iş düşmektedir. Veliler, Bakanlığın planladığı etkinlikler hakkında bilgi edinerek, çocuklarının ilgi ve yetenekleri doğrultusunda, kendilerinin de ilave edebilecekleri eğlendirici öğretici, onları mutlu eden yararlı faaliyetleri içeren bir program yapabilirler.

Bu etkinliklere; çocuklarla birlikte aileden anne, baba, dede ya  da nine olarak durumu uygun birlerinin katılması önemli ve anlamıdır.

Hangi anne babaya sorulsa; “Çocuğunuzu seviyor musunuz? Diye. “Elbette seviyorum” Diyecektir. Çocuğu sevmek ona pahalı oyuncaklar, giyecekler almak ve bol harçlık vermek değildir.

Her çocuk değerli olduğunu, kendisine önem verildiğini ve sevildiğini “sadece duymak değil”, hissetmek ister. Bu duyguların sözde kalmaması, somut olarak gösterilmesi çok önemlidir.

O yüzden anne babalar çocuklarını ilgiyle dinlemeli, kaliteli zaman ayırmalı değerli olduğunu tattırmalıdır. Bu tatil, ebeveynlerin çocuklarıyla birlikte vakit geçirmeleri için çok iyi bir fırsattır.

“Tatilde çocuğunuzla zaman geçirin. Keyif alıcı sohbetler edin, geziler düzenleyin etkinliklere birlikte katılın.”

“Çocuğunuzun başarı ya da başarısızlığını akranları ile kıyaslama yapmadan kendi içinde değerlendirin.”

“Onları bir sonraki döneme motive edin, okul ve derslerle ilgili kaygılarını belirleyin, empati yapın, sabırlı ve hoşgörülü davranın.”

“Çocuklarınızın anne-babası olduğunuzu, onları sevdiğinizi ve her konuda yardımcı olacağınızı kendilerine hatırlatın ve bu duyguyu hissettirin.”

 

Çocuklarımızı baskı ve zorlamalarla; anlamsız sıkıcı ödevlere, seviyesine uygun olmayan, ilgisini çekmeyen etkinliklere yönlendirmek doğru değildir. Onlara seçenekler sunarak mutlu olmalarını ve eğlenerek öğrenmelerini sağlamalıyız. Huzurlu ve mutlu çocuklar daha etkin ve daha arzulu öğreneceklerdir.

O nedenle, sergiler, çocuk tiyatroları, kütüphaneler, bilim merkezleri, tarihi ve turistik yerler, şiir edebiyat ve sanat etkinlikleri, fuarlar vb. çocukların severek arzu ile katılabilecekleri yerlerdir.

Çocuklarımızın  ilginç, özgün ve güzel şeyleri görmesi, incelemesi, hissetmesi ve keşfetmesi; ufkunu, düşünce dünyasını, ve davranışlarını olumlu yönde etkileyecektir. Estetik duyguları gelişecek, iyiye güzele ve  doğruya olan ilgileri artacaktır.

 

Sevgiyle kalın…

 

BİR YILDA 220 OTEL İCRADAN SATIŞA ÇIKARILDI

Gazetelerde neredeyse hergün bir icradan satılık otel ilanı yer alıyor.
Türkiye’nin her yerinden değişik kategorilerde icra yoluyla satışa çıkarılan otel sayısı 220’yi buldu…
Bu sayı, basında zaman zaman çıkan, büyük oranda emlak sitelerinde yer alan ilanlardan derlenenlerden farklı. Emlak sitelerinden derlenen bilgiler sağlıklı olmadığı için rakamlars da doğru olmuyor.
Turizm Gazetesi olarak, konunun öneminden hareketle icradan satılık  otelleri araştırdık.
Bunun için de Basın İlan Kurumu (BİK) verilerini baz aldık.
Burada yer alan veri ve bilgiler sağlıklıdır. Çünkü yasaya göre icra yoluyla satılacak otel için bir gazeteye ilan verilerek satışın duyurulması gerekiyor.
Bu yöntemle yapılan araştırmamıza göre bir yılda 220 otel icradan satışa çıkarıldı.
İcradan satışa çıkarılan otellerin illere göre dağılımında 46 otel ile Muğla ilk sırada. Bunların da 19’u Bodrum, 17’si Marmaris’te.
Muğla’yı 21 icradan satılık otel ilanı ile Antalya, O’nu da 16 ile İzmir ve 12 ile İstanbul izliyor.
İcradan satışa çıkarılan tesislerin en pahalısı Antalya Aksu’da 650 milyon TL, en ucuzu Kütahya Hisarcık’ta 42 bin TL muhammen bedelli…
Bu arada icra dışında, farklı nedenlerle satışa çıkarılan otel sayısı da arıyor.
Emlak sitelerinde yer alan bilgilere göre bir yılda İzmir ve çevresinde 148 otel satışa çıkarıldı.
Bunların 91’i butik otel, 26’sı farklı kategorilerde otel, 18’i pansiyon, 6’sı tatil köyü, 6’sı apart otel.

FOÇA TATİL KÖYÜ’NÜN AKIBETİ TBMM GÜNDEMİNDE!

Yıllardır atıl bekleyen Foça Tatil Köyü’nün akıbeti TBMM gündemine taşındı.

 

İzmir’in Foça ilçesinde 1967 yılında açılan ve Türkiye’nin ilk tatil köyü olan Foça Tatil Köyü, 38 yıl hizmet verdikten sonra 14 yıl önce kapandı.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Foça Tatil Köyü’nün üzerindeki taşınmazlarla birlikte, 49 yıllığına kiralanacağını duyurdu, Maliye Hazinesi’ne ait olan ve yıllardır âtıl bekleyen tatil köyü için geçen yıl ihaleye çıkıldı.

İhaleyi, ‘Arda Mühendislik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ adlı bir şirket kazandı.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Temmuz 2018 tarihinde resmi internet sitesinde şu duyuruyu yaptı: “Bugün yapılan nihai görüşmelerde, özelleştirme kapsam ve programında bulunan İzmir’in Foça ilçesi İsmetpaşa Mahallesi’nde bulunan 187 ada 7 nolu parseldeki 13 bin 372.81 metrekare, 14 nolu parseldeki 26 bin metrekare, 15 nolu parseldeki 84 bin 136 metrekare, 16 nolu parseldeki 18 bin 150 metrekare ve 19 nolu parseldeki 141 bin 377.53 metrekare yüzölçümlü taşınmazların ayrıca bu taşınmazlar üzerindeki tesis, bina ve müştemilatın bir bütün halinde özelleştirme ihalesinin nihai pazarlık görüşmesinde, en yüksek teklif 44 milyon 250 bin TL ile Arda Mühendislik Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından verilmiştir.”

Ancak ihaleyi alan ve 49 yıllığına Foça Tatil Köyü alanını kiralayan şirketin harekete geçebilmesi için beklenen onay bir yıldır verilmedi.

Konuyu TBMM gündemine taşıyan CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından yanıtlanması istemiyle yazılı soru önergesi verdi.

CHP’li Bakan, “Söz konusu alanın bir an önce değerlendirilmesi hem turizm geliri hem de istihdam kaynağı açısından çok önemli, Foçalılar tarafından dört gözle bu alanın değerlendirilmesini bekliyor. İhale yapılmış, gerekli izinler şirkete neden verilmiyor? İhaleye onay verilmiyorsa, bu alanın Foça’ya ve Foçalılara kazandırılması için yeni süreç neden başlamıyor?” dedi.

CHP’Lİ BAKAN HAZİNE VE MALİYE BAKANI BERAT ALBAYRAK’A SORDU:

1 – Turizm geliri ve istihdam kaynağı olması açısından Foçalılar tarafından dört gözle beklenen Foça Tatil Köyü kapsamındaki alanın değerlendirilmesi için beklenen onay neden bir yıldır verilmemektedir?

2 – İhaleyi alan ve Foça Tatil Köyü alanını 49 yıllığına kiralayan şirketin harekete geçebilmesi için beklenen onay ne zaman verilecektir? Verilmeyecekse söz konusu alanın Foçalılara kazandırılması için yeni süreç ne zaman ve ne şekilde işletilecektir?

BİZİM TATİL ALIŞKANLIĞIMIZ ASLINDA KAPİTALİZM

BİZİM  TATİL  ALIŞKANLIĞIMIZ  ASLINDA  KAPİTALİZM

 

süleyman pekinMilletimizin kolay kolay değişmeyen bazı genetik ve çok kolay değişen ve gelişen kültürel özellikleri bulunmakta. Çağdaş büyük filozofumuz Alev Alatlı “Türk toplumu dişil bir toplumdur” derken Ortaasya’dan günümüze miras kalan bir hususiyetimize dikkat çekiyordu. Zira Türk aile yapısı tarih boyu anne ile babanın eş karar aldığı ve fakat sözcü olarak dışa dönük temsilciliğini babanın üstlendiği bir ara modeldir (pederî). Anne egemen (maderşahî) yada baba egemen (pederşahî) değildir.

Kadına yönelik şiddet ve cinsel istismarla, kadını pasifize eden erkek egemen sosyal teşkilatlanmalarla hatta Kur’an ayetlerinin – başta Elmalılı gibi – erkek mantığıyla çevirme idrakinde olanlarla bile mücadele yanlısı biri olarak bu dengesizliğin tam tersine çevrilerek yeni bir dengesizliğe kapı aralanmasına da karşı çıkarım.

Nikâhta kocanın ayağına basmaktan başlayan ve “karına itaat et, rahat et!” nihaî yargısına yaslanan bir evlilikten ne hayır umulur? Birinin kesin üstünlüğü söz konusuysa neden evlenenlere “eşler” diyoruz? Eş başkan konumunda olanların yekdiğerine biatı veya itaati mevzubahis olabilir mi?

Evet, kadınlarımıza çok çektirdik ve halen de bazı bölgelerde çektirmeye alışkanlık olarak devam ediyoruz. Lâkin bu günahın tövbesi eşlerden birine biblo muamelesi yapmak değildir. Eşleşmek aynı zamanda yeni bir yuvada kültürleri eşitlemektir. Bu noktada bilhassa çocuklar üzerinden sergilenecek taşıma suyla üstünlük kurma yarışı o kutsal ocağı yavaş yavaş kemirir. Kadına verilen toplumsal avans erkeğin fizikî güç ve itibarî nüfuz insiyakıyla çarpışır. Herkesin üstünlük kurmaya çalıştığı bu yapı zamanla sevgisiz Ortadoğu gibi olur. (Bkz. TV haber bültenleri)

İşin rengini biraz daha açalım: Bir şehirdeki en iyi okulu günvari toplantılarda çalışan – çalışmayan ev hanımları belirler. Sonra da kocaya dayatılır. En iyi okulun en iyi öğretmenini de okulun müdürü, öğretmeni, sendikacısı bilemez; 50 liralık gün’ün MGK kararlarında belirlenecektir. Buna piyasa koşulları yada liberalizm de diyebilirsiniz.

Aslında tedavi edilmesi gerekli bir hastalık olan tüketim dev sermaye bloklarına sahip şirketlerce anbean dayatılır. Ve daha çok kadınlar ve çocuklar üzerinden taraftar kitlesi edinir. Artık AVM’lerde onlarca masa arasında yüzlerce kişiye baka baka tıkınmak; yine o yüzlere göstermek için almak, tutmak ve başka binlere paylaşmak gibi kutsal bir kelimeyi kullanarak ego tatminlerinde bulunmaya utanmadan saadet seansları diyeceğiz.

Çeyrek yüzyıl önce tatil, parayı harcamaya yer bulamayanların yaptığı, bayram – cemiyet gibi toplumsal birliktelikleri gözetmeden yapılanların da ayıplandığı bir toplumduk. Kredi çekip kurban kesmek gibi asgarî ücretle çalışıp senede illâ 15 gün / 1 ay tatile gidip de 11 ayı bankalara rehin yaşayan insanlar şimdilerde mutluluk emojileri sunmayı da ihmal etmiyorlar.

Çok yoğunluk ve yorgunluktan tatili hak ettiğini düşünüyorsan telefonunu, bilgisayarını kapa git; kafanı boşalt. Yok Bodrum’dan konum at, Marmaris’te bilmem nerde kahve pozu ver, Antalya’da denize şiir döşe. Yada daha düşük profille mangalı ve katılımcıları selfile, sevdiklerini sözcüklere dizerek sev. Sırf Baba’nın biri “Adını sen koy” dediği için “bunun adı Kapitalizmdir” diyorum.

Benim ihtiyaçlarımı kapitalizm benden iyi nasıl biliyor ve belirliyor? Niye ‘çocuğum harcanmasın’ diye o en iyi (!) okula, alışverişte o meşhur markalara, çok satanlara – çok konuşulanlara mahkûm olacakmışım. Aslında şikâyet ettiğimiz bu düzen bizim ruhumuzu bu çocuk oyunlarıyla cendereye sokuyor. Yani her halükârda abdestli yada abdestiz kapitalizmin dolap beygiri pozisyonunda geziniyoruz.

Son kertede bir başka tartışma alanı açarak huzurdan ayrılayım: Fıtrat itibarıyla kadınlar daha muhafazakâr, erkekler ise daha devrimcidir. Kapitalizm en çok kadınların anasını ağlatır. Bayanlar; ya erkeklere bir yol verin yada gelin hep beraber elbirliğiyle dünyayı değiştirelim. Bu gidiş hayra alâmet değil.

Mutluluk ihtiyaçlar azalınca çoğalır.