Etiket arşivi: Tarih

Vatandaşa kimlik ve pasaport uyarısı

Kimlik yenileme için belirlenen son tarih, vatandaşların gündeminde yer almaya devam ediyor.

mask

Yeni kimlik çıkartmak için ödenmesi gereken ücret çeşitli durumlarda farklılık gösteriyor. TC kimlik belgesi, eski düzende nüfus cüzdanı olarak adlandırılan belgeyi kaybedenler yeni kimlik çıkarmak için ödemeleri gereken ücret; 22,50 TL. Çipli kimlik kartlarının kaybedilmesi halinde ise 45 TL ödeme yapılması gerekiyor. TC kimlik belgesi 2023 yılına kadar değiştirebiliyor.

Sinop Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğünden konuyla ilgili yapılan açıklamada, “Son zamanlarda bazı basın yayın organları ile sosyal medyada 2020 yılında TC kimlik kartı, pasaport ve sürücü belgesi değerli kâğıt ve harç bedellerinde yüksek artışlar olacağı, nüfus cüzdanı ve eski sürücü belgelerinin 2020 yılından itibaren geçerli olmayacağı, sürücü belgelerinin yenilenmesi için sağlık kurulu raporu isteneceği ve bu nedenle belgelerin değiştirilmesi gerektiği şeklinde asılsız haberler çıktığı anlaşılmıştır.

TC kimlik kartı, pasaport ve sürücü belgesi değerli kâğıt ve harç bedellerinin her yıl olduğu gibi 2020 yılı içerisinde de yeniden değerleme oranında artış yapılarak güncelleneceği, halen kullanılmakta olan nüfus cüzdanlarının TC kimlik kartı alıncaya kadar geçerli olduğu, sürücü belgeleri için mevcut uygulamada herhangi bir değişiklik yapılmadan yenileme işlemlerine devam edileceği, vatandaşlarımızın asılsız haberlere itibar etmemeleri gerekmektedir” denildi.

Yüz binlerce soy ismi değiştirildi

Top, Koyun, Karpuz, Karabaş, Ördek, Kör, Dana, Çürük, Armut, Davul… Türkiye’de bu isim ve soyadlarına sahip çok sayıda kişi düzeltme talebinde bulundu. Şu ana kadar 188 bin 129 kişi soy adını, 74 bin 708 kişi ismini düzeltti. Kadın ve erkeklerde en fazla değiştirilen soy isim “Top” oldu.

  
Yüz binlercesi değiştirildi

 

 


reklam alanı

İçişleri Bakanlığı’nın geçen Aralık’ta başlayan ve 3 Kasım’a kadar sürecek uygulaması büyük ilgi gördü.

İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, ad ve soyadında yazım, imla hatası veya düzeltme işareti kullanılmasından kaynaklanan anlam değişikliklerinin mahkeme kararı aranmaksızın değiştirilmesine imkan sağlayan uygulamayı hayata geçirdi.

DEĞİŞTİRİLEN SOYADLARI…

Başvurular kapsamında “Top, Koyun, Karpuz, Karabaş, Ördek, Kör, Dana, Çürük, Armut, Davul” gibi 74 bin 708 soyadı mahkeme kararı aranmaksızın değiştirildi.

“Keser/Kevser, Fedme/ Fadime, Erturun/ Ertuğrul, Fiyaz/ Feyyaz, Hebibe/ Habibe, Vurkan/ Furkan, Mesüt/ Mesut, Turğut/ Turgut, Bünyami/ Bünyamin, Birifan/ Berivan, Buğlum/Buğlem, Müzüyen/Müzeyyen, Ristan/Rüstem, Yonis/Yunus, M.Ali/ Mehmet Ali” gibi hatalı yazılan 74 bin 708 isim il, ilçe idare kurulu kararı ile bir kereye mahsus mahkeme kararı aranmaksızın düzeltildi.

KADINLAR “RABİYE” ADIYLA “TOP” SOYADINI İSTEMEDİ

 

Kadınlarda en çok düzeltmesi yapılan ad 655 ile “Rabiye”, soyadı ise 2 bin 26 ile “Top” oldu.

“Rabiye” adını ve “Top” soyadını takiben 588 ile “Hava”, 359 ile “Esme”, 292 ile “Perişan”, 254 ile “Sümeyya”, 242 “Sercan”, 240 ile “Firdes”, 220 ile “Sadet”, 201 ile “Yosma”, 194 ile “Şerif” adı; 2 bin 26 ile “Top”, bin 23 ile “Koyun”, 736 ile “Satılmış”, 716 ile “Çakal”, 669 ile “Çoşkun”, 634 ile “Deli”, 617 ile “Uğuz”, 523 ile “Çıplak”, 520 ile “İşik”, 454 ile “Kör”, 420 ile “Çinar”, 345 ile “Kıllı”, 343 ile “Kabak” 342 ile “Azgın” soyadı kadınlar tarafından en çok düzeltmesi yapılan ad ve soyadı olarak sıralandı.

ERKEKLER “ÜMÜT” ADIYLA “TOP” SOYADINI DEĞİŞTİRDİ

Erkeklerde en çok düzeltmesi yapılan ad 409 ile “Ümüt”, soyadı ise 2 bin 523 ile “Top” soyadı oldu.

“Ümüt” adını ve “Top” soyadını takiben 389 ile “Yunis”, 285 ile “Mehmet”, 206 ile “Abubekir”, 179 ile “Serdal”, 157 ile “Zekeriye”, 117 ile “Çoşkun”, 108 ile “Ferat”, 101 ile “Gökan”, 96 ile “Veysal”, 95 ile “Kazim” adı; bin 224 ile “Koyun”, 833 ile “Satılmış”, 781 ile “Çoşkun”, 763 ile “Çakal”, 718 ile “Uğuz”, 707 ile “Deli”, 586 ile “Çıplak”, 560 ile “İşik”, 469 ile “Çinar”, 521 ile “Kör”, 384 ile “Azgın”, 355 ile “Dana”, 351 ile “Kıllı”, 345 ile “Çürük” soyadı erkekler tarafından en çok düzeltmesi yapılan ad ve soyadı olarak sıralandı.

Düzeltme işareti kullanılmamasından kaynaklanan anlam bozukluğuna yönelik 393 ad değişikliği yapıldı. “Müjkian” adı “Müjgân”, “Nihal” adı “Nihâl”, “Lal” adı “Lâl”, “Yadikar” adı “Yadigâr”“Naran” adı “Narân”, “Alaittin” adı “Alâaddin”“Ala” adı “Al┓Hilal” adı “Hilâl” olarak düzeltildi.

Düzeltme işareti kullanılmamasından kaynaklanan anlam bozukluğuna yönelik 77 soyadı değişikliği yapıldı. “Kırgız” soyadı “Agâh”, “Kab” soyadı “Kâboğlu”, “Hatun” soyadı “Attilâ”, “Kuku” soyadı “Kâmiloğlu”, “Ala” soyadı “Âlâ” olarak değiştirildi.

İSTANBUL BİRİNCİ…

Euronews’in aktardığına göre, en çok ad düzeltmesi yapılan il 13 bin 442 ile İstanbul oldu. İstanbul’un ardından 5 bin 23 ile Ankara, 3 bin 114 ile İzmir, 2 bin 367 ile Diyarbakır, 2 bin 245 ile Antalya, 2 bin 36 ile Bursa, 2 bin 32 ile Adana, bin 878 ile Kocaeli, bin 804 ile Konya en çok ad düzeltmesi yapılan iller olarak sıralandı.

En çok ad düzeltmesi yapılan ilçe de bin 198 ile Esenyurt oldu. Esenyurt’u bin 27 ile Batman Merkez, 786 ile Melikgazi, 764 ile Sivas Merkez, 760 ile Bağcılar, 759 ile Esenler, 757 ile Şahinbey, 747 ile Sincan 724 ile Kepez ilçeleri takip etti.

İsim düzeltilmesi gibi soyadı düzeltilmesine de talep en fazla İstanbul’dan geldi. İstanbul’da 33 bin 65 kişi soyadını düzeltirken, İstanbul’un ardından 11 bin 411 ile Ankara, 9 bin 720 ile Şanlıurfa, 7 bin 29 ile Diyarbakır, 5 bin 903 ile Bursa, 5 bin 714 ile İzmir, 5 bin 676 ile Gaziantep, 5 bin 282 ile Van, 5 bin 133 ile Kayseri, 4 bin 913 ile Adana geldi.

En çok soyadı düzeltmesi yapılan ilçeler ise 2 bin 834 ile Esenyurt, 2 bin 712 ile Şahinbey, 2 bin 512 ile Haliliye, 2 bin 417 ile İpekyolu, 2 bin 412 ile Eyyübiye, 2 bin 286 ile Melikgazi, 2 bin 90 ile Adıyaman Merkez, 2 bin 78 ille Bağcılar, 2 bin 20 ile Batman Merkez, bin 981 ile Ümraniye ilçeleri oldu.

3 KASIM’A KADAR SÜRECEK

Ad ve soyadlarında noktalama işareti eksiliği, harf eksikliği ve düzeltme işareti eksikliği bulunanlar ve değiştirmek isteyenler, (Yasmin/ Yasemin, Memet/ Mehmet, Melhat/Melahat, Çığdem/Çiğdem, Alı/Ali, Nıhal /Nihal, Ulku/Ülkü, Adem/Âdem, Bilal/Bilâl, Kazım/Kâzım, Kamil/Kâmil); Soyadı Kanunu’nda belirtilen, umumi edeplere uygun olmayan ve gülünç soyadı olduğu değerlendirilenler, (Yalak, Kalas, Sıçan, Deli, Koyun, Top, Boynuz, Ördek), ayrı yazılmış adların birleştirilmesini (Ayşe Gül/ Ayşegül) ya da bitişik şekilde yazılmış adların ayrı yazılmasını (Mehmetcan/Mehmet Can) talep edenler, il ve ilçe idare kurullarına başvuru yapabiliyor.

Ad ve soyadlarındaki yazım yanlışlarını değiştirmek isteyenler bulunduğu yerleşim yerindeki nüfus müdürlüğüne müracaat edebiliyor. Yerleşim yeri dışındaki nüfus müdürlüklerine yapılan müracaatlar ise kabul edilmiyor.

Yurt dışında bulunanlar ad ve soyadı değişikliğine ilişkin talepleri için dış temsilciliklere başvuru yapabiliyor.

3 Kasım’a kadar devam edecek uygulama sayesinde ad ve soyadlarının düzeltilmesine yönelik mahkemelerin iş yükü azaltıldığı gibi bürokratik süreçler de kısaltıldı.

Odatv.com

CUMHURİYET DÖNEMİNİN İKTİSADÎ ARAYIŞLAR TARİHİ – XV  

CUMHURİYET DÖNEMİNİN İKTİSADÎ ARAYIŞLAR TARİHİ – XV  

                        

 

Bu arada eleştirel yaklaşımlarını da sürdürmekte olan Yazarımız, 1950 yılında Türkiye nüfusunun % 6’sını teşkil eden ana dış ticaret limanı İstanbul’un bütün Türkiye’de satış hâsılatının % 53’üne sahip olmasını tespiten göstermektedir. Yerli dış ticaret tâcirlerimizin yabancı şirketlerin ‘ajan’ı yada ‘acenta’sı olmaktan öteye gitmediğini, ithalatın kısıtlamalar altına alınmadığı zamanlarda lüks tüketim mallarının satın alınması alışkanlığına (Cumhuriyet’in ilk dönemi) ve büyük motorlu pahalı özel otomobillerin sayısının hızla artmasına (İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki dönem) tatlı ticaret kârları elde eden kesimlerin devletçe pışpışlanarak sebep olunduğunu, ticarette vergi kaçırmanın kolaylığını ve yurt dışına servet aktarabilme açısından dış ticaretin sağladığı olanak bolluğunu tek tek paylaşmaktadır.

‘Devletçe Sahiplenilen İktisadi Kaynaklar ve Bu Kaynakların Kullanılması’ ara başlığında Tezel’in vardığı hüküm özetin özeti gibidir: “Türkiye’de 1923-1950 döneminde iktisadî kalkınma olarak ne edilmişse bu kalkınmanın itici gücünü devletin gerçekleştirdiği sermaye birikiminin oluşturduğu sonucuna varılmıştır.

‘Türkiye’de 1923-1950 Dönemindeki İktisadi Gelişme Tecrübesinin Karşılaştırmalı Değerlendirmesi’ alt başlığında Yazar önce Dönemler arası karşılaştırma yapmakta ve Cumhuriyet’i kurarak 1950’ye kadar tek partiyle yöneten kadronun ekonomide belirli bir gelişme sağladığını, refah seviyesini de sınırlı ölçüde arttırdığını belirtmektedir. Daha sonra Ülkeler arası karşılaştırma yaparak Yunanistan, Mısır ve İran gibi ülkelerle mukayeseli tablolar sunmaktadır. Netice-i kelâm; kişi başına düşen gerçek hâsılada 1926 ile 1950 yılları arasında % 40’lık artışa rağmen Avrupa’nın en fakir ülkelerinden çok daha fakir olduğumuz ayan beyan sunulmaktadır.

Buna mukabil Türkiye’deki gelişmenin Hindistan, Mısır, Yugoslavya ve Yunanistan’dakinden daha hızlı olduğunu saptayan Tezel, 27 yıllık dönemin Avrupa coğrafyasında bulunup da II.Dünya Savaşı’nda iyice hırpalanan Yugoslavya ve Yunanistan gibi ülkelerle aradaki farkı kapamaya yetmediğini aktarmaktadır. Fakat aşağı yukarı aynı yıllarda sanayileşme hamlesi başlatan ve nüfusları birbirine denk gibi duran Türkiye-Mısır-İran arasında Türkiye’nin kişi başına gelir, sanayinin GSYH içindeki payı ve 10 kişiden fazla işletmelerde çalışan sayısı gibi temel kalemlerde 1950 itibariyle Türkiye’nin öne çıktığı sözkonusu edilmektedir.

‘Türkiye’de 1923-1950 Döneminde Yaşama Koşullarında Meydana Gelen Değişmeler’ alt başlığında paylaşılanlarsa pek iç açıcı değil. Zira gelişmişlik rakamlarında daha önde olduğumuz Hindistan ve Mısır gibi ülkelerden bile daha düşük beslenme ortalamasına sahip olduğumuz Y.Tezel tarafından net bir biçimde ortaya konulmaktadır. Avrupa’nın fakir ülkeleriyle yarışımız bile mümkün değil gibi görünüyor. 1950 yılına dek işçi ve köylülerin sofrasının pek değişmediği, o yıl itibariyle 40 bin küsur köy yerleşimin yalnızca binde birinde (40 adet) elektirik olduğu, okuma-yazma oranının % 35’e yükseldiği, yatak başına düşen ortalama nüfusun 1.100’e gerilediği ve doktor başına ortalama nüfusun da 3.400’e düştüğünü rakamlarla ilavelendirmektedir.

Son alt başlık olan ‘Türk Toplumunda Yaşama Koşullarının Dağılımı’nda hem çalışan başına hâsıla değerinde sektörler arasındaki farklar hem de yaşam koşullarında coğrafi bölgeler arasındaki farklar irdelenmektedir. Burada dikkati çeken temel husus, gelirin toplumsal katmanlar ve bölgeler arasındaki dağılımındaki problemlerin ve adaletsizliklerin günümüze dek düzeltilemeden devam ettiği hususudur. Yazar; 1950’de Türkiye’deki % 70’lik çalışan nüfusun gelirdeki payının ancak % 40 civarında olduğunu, ülke nüfusunun % 6’sını oluşturan İstanbul’un doktor-taşıt-radyo gibi hususlarda toplam zenginliğin yarıya yakınına sahip olduğunu ve ülkenin Batı ile Doğu illeri arasındaki yaşam koşulları farkının 1923-1950 döneminde azalmadığını aksine arttığını paylaşmaktadır.

 

 

(İşbu kitapla mülâki olmama vesile olan BŞEÜ Tarih Hocalarından Doç. Dr. Taner Bilgin’e teşekkür ederim. Bu derecede kapsamlı ve 600 sayfa boyunca analitik analitik düşündüren bir esere imza attığı için de yazarı Yahya Sezai Tezel’e hem minnettarım hem iyi dileklerimi sunarım.)

5000 yıllık gelenek yaşatılıyor

BURSA – Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 4’üncüsü yapılacak olan Türk Dünyası Ata Sporları Şenliği, 19-20-21 Temmuz tarihlerinde Keles Kocayayla’da yapılacak. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, düzenlediği basın toplantısında Türk Dünyası Ata Sporları Şenliği’ni kamuoyuna duyurdu.

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin koordinasyonunda Gençlik ve Spor Bakanlığı, Bursa Valiliği, Bursa Kültür Turizm ve Tanıtma Birliği, Türkiye Geleneksel Spor Dalları Federasyonu, Dünya Etno Spor Konfederasyonu, TÜRKSOY ve Türk Dünyası Belediyeler Birliği’nin katkılarıyla düzenlenen şenlik 19 Temmuz’da Saltanat Kapı’daki kortej ile başlayacak. Korteje, ünlü dizi ve sinema oyuncularının yanı sıra Kırkpınar altın kemerli pehlivanlar da katılacak. Şenlik kapsamındaki kültür saat ve spor etkinlikleri ise 20-21 Temmuz tarihlerinde Keles Kocayayla’da gerçekleştirilecek. Şenlikte kökbörü, atlı akrobasi, geleneksel okçuluk, cirit, rahvan, atlı okçuluk, aba-kuşak-şalvar güreşleri ve yağlı güreş müsabakaları iki gün boyunca izleyicilerin beğenisine sunulacak. 20 Temmuz’daki Kocayayla Yağlı Güreşleri’nde Kırkpınar altın kemerli başpehlivanlar İsmail Balaban, Fatih Atlı, Mehmet Yeşil Yeşil, Osman Aynur ve Ali Rıza Kaya ata sporumuz yağlı güreşte heyecanı doruğa taşıyacak. Yağlı güreş müsabakası kapsamında 350 sporcu mücadele edecek ve er meydanında kol bağlayacaklar. Etkinliği Kırkpınar davul-zurna ekibi ve Kırkpınar cazgırları sunacaktır.

Kültür sanat etkinlikleri

Kültür-sanat etkinlikleri kapsamında konserler, dans gösterileri, geleneksel çocuk oyunları, okçuluk takım oyunları, efe ve zeybek eğitimleri, alp eğitimi, dağ yöresi temsili gelin alma, beşik toyu, Türk dünyasına özgü müzik dinletileri, ipek halı ve kumaş dokuma, yün eğirme, Türk dünyası başkentleri fotoğraf sergisi, Göktürkçe eğitimi, Orhun Yazıtları’nın canlı anlatımları, mehter ve kılıç kalkan gösterileri, defileler yapılacak. Etkinlikleri tüm vatandaşlar izleyebileceği gibi aynı zamanda birçoğuna ailesi ve çocukları ile birlikte katılma imkânı bulacak. Şenlik kapsamında 20-21 Temmuz 2019 tarihlerinde Keles Kocayayla’da yapılacak etkinliklere vatandaşların katılımı için Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi güney kapısı ile Orhaneli, Harmancık ve Büyükorhan’dan ücretsiz servisler kaldırılacak. 20 Temmuz Cumartesi günü saat 19:00’da Türk halk müziği sanatçısı Orhan Hakalmaz usta yorumlarıyla dinleyicisi ile buluşacak.

Şenlik kapsamında oluşturulacak arasta alanında ise vatandaşlar Kocayayla içerisinde geçirecekleri zaman dâhilinde ihtiyaç duyabilecekleri yiyecek ve içecekleri temin edebilecekler.

Çocuklar unutulmadı

Bu yıl 4’üncüsü yapılacak şenlikler de çocuklara özel birçok aktivite programlandı. Özel olarak hazırlanan geleneksel çocuk oyunları alanı Kocayayla’ya ailesi ile gelen tüm çocuklara gün boyu hizmet verecek. Büyükşehir Belediyesi tarafından geleneksel hale getirilen sokak oyunları şenliğinden bir kesit, çocukların eğlenceli zamanlar geçirmelerini sağlayacak. Aşık atma, körebe, ip atlama, yakan top, halat çekme, çuval yarışı, macera parkuru gibi etkinliklerle çocuklar da gönüllerince bir hafta sonu geçirecek. Aynı zamanda Efe ve Zeybek eğitimi Türk dünyasının askeri kimliklerini ve karakterlerini çocuklarla buluşturacak. Son yıllarda özellikle çocukların büyük bir ilgi ile oynadığı ata sporları mangala ve mas güreşi ise Ata Sporları Şenliği’ne ailesi ile birlikte katılan tüm çocukların öğrenebileceği ve yine etkinlik kapsamında derlenen müsabakalara katılabileceği bir etkinlik olacak.

Turizm atağı

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Tayyare Kültür Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında Türk Dünyası Ata Sporları Şenliği’nin içeriğini kamuoyu ile paylaştı. Bu yıl 1200’ün üzerinde sporcu ve sanatçının katılacağı şenliği, daha geniş kitlelere duyurabilmek amacıyla bu yıl önemli adımlar attıklarını dile getiren Başkan Aktaş, “Kırsal alanların da gelişiminin turizm faaliyetleri ile ivme kazanması için etkinlik özelinde farklı bir uygulamaya imza attık. TÜRSAB Bölge Temsil Kurulu ve üye seyahat acenteleri ile birlikte tur programları organize ediyoruz. Bursa’ya konaklamalı gelen turistlerin etkinlikten haberdar olmaları ve şirketlerin tur programlarına Ata Sporları Şenliğini dahil etmeleri içinde özel görüşmeler gerçekleştiriyoruz.  Aynı zamanda sosyal medyanın da tanıtım stratejisindeki önemine inanarak etkinliğin duyurusu için sosyal medya fenomenleri ile çalışmalarımız söz konusu. Hepimizin ortak mirası olan bu değerleri yaşatmak ve bu heyecana hep birlikte tanık olmak için tüm Bursalıları Keles Kocayayla’ya bekliyoruz” diye konuştu.

Türk Dünyası Kültür Başkenti

Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Bursa’nın uluslararası alanda tanıtımı için atacaklarını önemli bir adımın duyurusunu da yaptı. Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı (TÜRKSOY) tarafından organize edilen Türk Dünyası Kültür Başkentliğine Bursa’nın da aday olduğunu ifade eden Başkan Aktaş, “Geçtiğimiz yıl Kastamonu Türk Dünyası Kültür Başkenti olmuştu. 2020’ye Özbekistan Hive aday, 2021’e de Türkmenistan aday. İnşallah bir aksilik olmazsa biz de 2022’ye adayız. Bursa gibi Osmanlı’yı kuran, ilk 6 padişahı bağrında barındıran şehrimize bu unvanın yakışacağını düşünüyorum. Düzenlediğimiz Ata Sporları Şenliği’nin kentimizin Türk dünyasına tanıtımı için de bir araç olmasını diliyorum” dedi.

 

TÜRK DÜNYASI ATA SPORLARI ŞENLİĞİ PROGRAMI

19 TEMMUZ 2019 CUMA

18:00 SALTANAT KAPI-ZAFER MEYDANI KORTEJ

( * Kortej programını tüm vatandaşlarımızın katılımına açıktır. )

20 TEMMUZ 2019 CUMARTESİ

( * Açılış töreni tüm vatandaşlarımızın katılımına açıktır. Açılış töreni Kocayayla Er Meydanı’nda gerçekleştirilecektir. )

12:00 AÇILIŞ

MEHTER DİNLETİSİ

KILIÇ KALKAN GÖSTERİSİ

AÇILIŞ KONUŞMALARI

YAĞLI GÜREŞ MÜSABAKALARININ KURA ÇEKİMİ VE GÖSTERİ GÜREŞLERİ

MÜSABAKALAR

ATLI GÖSTERİ ALANI

( * Bu alandaki gösterileri vatandaşlarımız yalnızca izleyebilirler. )

13:00-13:30 CİRİT

13:30-14:00 RAHVAN

14:00-14:30 ATLI OKÇULUK

14:30-15:00 KÖKBÖRÜ

15:00-15:30 ATLI AKROBASİ

 

OK MEYDANI

( * Bu alandaki etkinlikleri vatandaşlarımız yalnızca izleyebilirler. )

13:00-14:30 / 15:30-17:00 BURSALI ŞÜCA KUPASI

GÜREŞ ALANI

11:00

( * Bu alandaki etkinlikleri vatandaşlarımız yalnızca izleyebilirler. )

YAĞLI GÜREŞ MÜSABAKASI

OBA / ARASTA ALANI

13:00-17:00

( * Bu alandaki etkinliklerimize vatandaşlarımız katılabilirler. )

KÜLTÜREL ETKİNLİKLER ( DAĞ YÖRESİ GELİN ALMA, BEŞİK TOYU, TÜRK DÜNYASI ANNELER GRUBU KONSERİ, TÜRK DÜNYASI KIYAFETLERİ DEFİLESİ, TÜRK DÜNYASI ŞEHİRLERİ FOTOĞRAF SERGİSİ, BURSA İPEĞİ ÜRETİMİ, İPEK HALI DOKUMA, YÜN EĞİRME,  EFE VE ZEYBEK EĞİTİMİ, GÖKTÜRKÇE EĞİTİMİ, İKRAMLAR )

YAZIT ALANI

13:00-17:00

( * Bu alandaki etkinliklerimize vatandaşlarımız katılabilirler. )

ORHUN YAZITLARI’NIN CANLI ANLATIMI

HALKA AÇIK ETKİNLİKLER

( * Bu alandaki etkinliklerimize vatandaşlarımız çocukları ile birlikte katılabilirler. )

10:00-17:00

OK MEYDANI

OKÇULUK TAKIM OYUNU

ALP EĞİTİMİ

ÇOCUK OYUNLARI ALANI

GELENEKSEL ÇOCUK OYUNLARI ( KÖREBE, İP ATLAMA, BEŞTAŞ, AŞIK OYUNU, SEK SEK, ENGEL PARKURU )

MANGALA VE MAS GÜREŞİ ALANI

MANGALA EĞİTİMİ

MAS GÜREŞİ EĞİTİMİ

BİNİCİLİK PARKURU

BİNİCİLİK EĞİTİMİ

OBA ALANI

EFE VE ZEYBEK EĞİTİMİ

SAHNE

17:00 TÜRK HALK MÜZİĞİ SANATÇISI ELVAN DEMİR KONSERİ

18:00 NAMIK KEMAL HALK OYUNLARI GENÇLİK VE SPOR KULÜBÜ HALK DANSLARI GÖSTERİSİ

19:00 ORHAN HAKALMAZ KONSERİ

 

21 TEMMUZ 2019 PAZAR

MÜSABAKALAR

ATLI GÖSTERİ ALANI

( * Bu alandaki gösterileri vatandaşlarımız yalnızca izleyebilirler. )

13:00-13:30 CİRİT

13:30-14:00 RAHVAN

14:00-14:30 ATLI OKÇULUK

14:30-15:00 KÖKBÖRÜ

15:00-15:30 ATLI AKROBASİ

OK MEYDANI

( * Bu alandaki etkinliklerimize vatandaşlarımız katılabilirler. )

BURSALI ŞÜCA KUPASI

13:00-14:30

15:30-17:00 FİNAL MÜSABAKASI

GÜREŞ ALANI

11:00

( * Bu alandaki etkinlikleri vatandaşlarımız yalnızca izleyebilirler. )

ABA, KUŞAK VE ŞALVAR GÜREŞLERİ

OBA / ARASTA ALANI

( * Bu alandaki etkinliklerimize vatandaşlarımız katılabilirler. )

13:00-17:00

KÜLTÜREL ETKİNLİKLER ( DAĞ YÖRESİ GELİN ALMA, BEŞİK TOYU, TÜRK DÜNYASI ANNELER GRUBU KONSERİ, TÜRK DÜNYASI KIYAFETLERİ DEFİLESİ, TÜRK DÜNYASI ŞEHİRLERİ FOTOĞRAF SERGİSİ, BURSA İPEĞİ ÜRETİMİ, İPEK HALI DOKUMA, YÜN EĞİRME, GÖKTÜRKÇE EĞİTİMİ, EFE VE ZEYBEK EĞİTİMİ, İKRAMLAR )

YAZIT ALANI

13:00-17:00

( * Bu alandaki etkinliklerimize vatandaşlarımız katılabilirler. )

ORHUN YAZITLARI’NIN CANLI ANLATIMI

 

HALKA AÇIK ETKİNLİKLER

( * Bu alandaki etkinliklerimize vatandaşlarımız çocukları ile birlikte katılabilirler. )

10:00-17:00

OK MEYDANI

OKÇULUK TAKIM OYUNU

ALP EĞİTİMİ

ÇOCUK OYUNLARI ALANI

GELENEKSEL ÇOCUK OYUNLARI ( KÖREBE, İP ATLAMA, BEŞTAŞ, AŞIK OYUNU, SEK SEK, ENGEL PARKURU )

MANGALA VE MAS GÜREŞİ ALANI

MANGALA EĞİTİMİ

MAS GÜREŞİ EĞİTİMİ

BİNİCİLİK PARKURU

BİNİCİLİK EĞİTİMİ

GÜREŞ ALANI

PEHLİVAN EĞİTİMİ

OBA ALANI

EFE VE ZEYBEK EĞİTİMİ

AĞRININ HİKÂYESİ Duadan Ağrıkesicilere

Koç Üniversitesi Yayınları (KÜY) tarafından yayımlanan Ağrının Hikayesi: Duadan Ağrıkesicilere adlı kitap raflardaki yerini aldı. Tıp ve Tıp Tarihi kategorilerinde yayınlanan kitap, Londra Üniversitesi Birkbeck Tarih Profesörü Joanna Bourke tarafından kaleme alındı, Ebru Kılıç tarafından Türkçe’ye kazandırıldı.

Koç Üniversitesi Yayınları (KÜY) tarafından yayımlanan Ağrının Hikayesi: Duadan Ağrıkesicilereadlı kitap raflardaki yerini aldı. Tıp ve Tıp Tarihi kategorilerinde yayınlanan kitap, Londra Üniversitesi Birkbeck Tarih Profesörü Joanna Bourke tarafından kaleme alındı, Ebru Kılıç tarafından Türkçe’ye kazandırıldı.

Ağrıyı hastalık ve hastalık grupları üzerinden değil, ağrı çeken bedenin takdir edilmesi yoluyla daha iyi anlayabileceğimize inanan Joanna Bourke, içimizdeki en yakarıcı tonları açığa çıkaran sesin ağrı çeken insanın sesi olduğunu vurguluyor. Istırabın paylaşılan, insan olmanın anlamını bir ağ gibi yoğun bir şekilde sarmalandığını ifade ettiği Ağrının Hikayesi: Duadan Ağrıkesicilere, bir ağrı olayının her zaman bireyin yaşamına ait, onun yaşam öyküsünün bir parçası olduğunu belirtiyor.

Kitap, ağrı çeken insanların kullandığı dilleri analiz ederken, ağrıyla ilgili derin bir kavrayışa sahip olmak isteyen, ağrı klinikleriyle, palyatif bakımla, ağrı araştırmalarıyla ilgisi olan, hastaları ve kendileri için ağrının anlamını bilmek isteyenler okuyucuları hedefliyor. Kitap, ıstırabın hastalar, doktorlar ve hemşireler arasındaki klinik karşılaşmalarda nasıl bir rol oynadığı, ağrı çeken bir insanın kıvranan bedeni ve söze dökülmeyen inlemelerine tanık olduklarında, bazı tanıkların neden buna sırtını döndüğü ve metaforik ağrı dilleri incelendiğinde, ağrının algılanmasındaki tarihsel değişiklikler hakkında nasıl spekülasyonlarda bulunabileceğimizi sorguluyor.

Joanna Bourke, üç yüzyıllık Batı literatüründen yararlanarak, ağrı pratiğinin, dil, kültür ve beden arasındaki dinamik iç bağlantılar sürecinde inşa edilme ve yeniden kurulma biçimlerini tarihsel olarak inceliyor.

Künye Bilgisi:

Yazar: Joanna Bourke

Çeviren: Ebru Kılıç

Fiyat (KDV Dâhil): 38 TL

ISBN: 978-605-2116-81-4

Barkod: 9786052116814

Ürün Sırası: 187

Ana Kategori: Tıp, Tıp Tarihi

Ebat: 16,5 x 24 cm

Sayfa Sayısı: 375

Kapak Türü: Karton Kapak

Koç Üniversitesi Yayınları Sertifika no: 18318

Koç Üniversitesi, Rumelifeneri Yolu 34450 Sarıyer-İstanbul +902123381000

kup@ku.edu.tr • www.kocuniversitypress.com • www.kocuniversitesiyayinlari.com

Koç Üniversitesi Yayınları Hakkında

Koç Üniversitesi’nin “mükemmellik merkezi” olma hedefinin barındırdığı öncülük arzusunu benimseyen Koç Üniversitesi Yayınları (KÜY), yayımladığı kitapları, kendi alanlarının en ileri bilgisini sunacak başlıklar arasından seçiyor.

Burasının Bilgisi dizisinde, bu coğrafya hakkında ve/veya bu coğrafyadan (geniş anlamıyla Ortadoğu) araştırmacılar tarafından yazılmış kitaplar yer alıyor. Literatüre ciddi katkı sağlayan, paradigmaları sorgulayan ya da değiştiren, daha önce kullanılmamış bulguları ya da uygulanmamış analiz yönetimlerini benimseyen önemli çalışmalar bunlar. Tarih, sanat tarihi, siyaset, sosyoloji, arkeoloji, cinsiyet çalışmaları, kültürel çalışmalar alanlarında yapılmış araştırmalar öne çıkıyor.

Uçbeyleri dizisi genel okuru hedefleyen, her alt dizide o alanda bildiklerimizin sınırını ortaya koyan (“state-of-the-art”) ya da o sınırı ileri taşıyan, iyi yazılmış, ilginç ve ufuk açıcı kitaplardan oluşuyor. Pozitif bilimler, beşeri bilimler, sosyal bilimler, edebiyat kuramı, sanat, hukuk, tıp, etik gibi alanlar bu dizinin kapsamına giriyor.

Maddiyat dizisi Uçbeyleri’nin yaklaşımını finans, ekonomi, işletme, inovasyon, girişimcilik alanlarına uyguluyor.

Tuhaf Etki dizisiyse adının da çağrıştırabileceği gibi Türkçenin, okunduğunda “tuhaf bir etki” bırakan ayrıksı metinlerini bir araya getirmeyi amaçlıyor. Dizide daha önce yayımlanmış ama değeri bilinmemiş ya da unutulmuş kitapların yanı sıra, ilk kez yayımlanacak çalışmalar da yer alıyor.

KÜY kitapları; radikal demokrasi yaklaşımını, çağdaş sanat dünyasının sorunlarını, mülkiyetsiz yapıp yapamayacağımızı, hayvanlarla insanların ortaklaşa yaşadığı bir toplumun temel ilkelerini, uygarlık dediğimiz şey yıkılırsa sıfırdan nasıl başlayabileceğimizi, küresel ısınmanın arz dengesini, toplumsal adaletin nasıl kurulması gerektiğini, genç olma takıntımızın sonuçlarını, acının tarihini, insanlığı nasıl bir genetik geleceğin beklediğini sorguluyor. Her yıl artan başlık sayısıyla KÜY, hem akademik yayıncılığın, hem de entelektüel dünyamızın boşluklarını en etkili şekilde doldurmaya çalışıyor.

KÜY kitaplarının satışlarından elde edilen gelir, Koç Üniversitesi öğrencilerine burs vermekte kullanılıyor.

 

 

Haber Yayın: Yusuf Ünel

Tarih Unutmaz!

“61 yıl önceye gidelim: İktidardaki Demokrat Parti, genel seçimi 7 ay önceye çekti. Halk, 27 Ekim 1957’de sandık başına gitti. Seçim saat 17.00’de bitecekti fakat saat 14.30’da devletin tek radyosu, oy verme işlemleri sürerken DP’nin kazandığı illeri açıklamaya başladı! Şaka değil gerçek bu… CHP lideri İsmet İnönü, Devlet Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu telefonla aradı: “Sizden bu suçun işlenmesine engel olmanızı talep ediyorum.” dedi. Bakan Zorlu Beyefendi, Adnan Menderes’e gitti. İnönü’nün söylediklerini aktarıp radyo yayınının durdurulmasını istedi. “Beyefendi” sert çıktı: “Radyo, sonuçları açıklamaya devam etsin!” CHP, bu kez Yüksek Seçim Kuruluna başvurdu. Radyo yayını durduruldu fakat DP, zaten istediğini almıştı. Kimi CHP’liler, “DP kazandı” diye sandığa gitmedi. Bu arada radyoevinden yabancı gazetecilere, “İsmet İnönü’nün yazılı açıklaması” diye bir kâğıt verildi. Sözde İnönü, “Seçimi kaybettik, en fazla 120 milletvekili çıkarabiliriz” demişti! BBC’den France Press’e kadar yabancı gazeteciler haberi doğrulatmak için İnönü’nün yanına gidince şaşıran sadece yabancı gazeteciler değildi, İnönü ülkesi adına utandı. “Devlet, yalan söylemekle kalmıyor; yalan belge düzenliyordu!” Bir de 1957 seçimlerinin İsmet İnönü’nün isimlendirmesiyle “kütük marifeti” var! Seçmen kütükleri hazırlanırken CHP’li seçmenler kütükten yok edildi! Yerlerine DP’li seçmenlerin adı, hem de birkaç kütükte yer aldı. Yani bir DP’li birkaç sandıkta oy kullandı. DP, kurduğu seyyar ekiplerle bu seçmenlerini sandık sandık taşıdı. Seçime “iyi organize” olmuşlardı, organize işler konusunda marifetliydiler! CHP’li kimi seçmenler kütükte isimlerini göremeyince oy kullanamadan evlerine döndü. Bitmedi! Örneğin Gaziantep’te 27 Ekim gecesi seçimi CHP’nin 700 oy farkla kazandığı ilan edildi. Hatta DP’nin gazetesi “Zafer” bile bu sonucu yazdı, fakat ertesi gün köylerden “sayılmamış, unutulmuş oylar” getirildi ve bin kadar oyla seçimi bu kez DP’nin kazandığı açıklandı. CHP’liler haklı olarak İl Seçim Kuruluna itiraz etti. İtirazları kabul edildi. Oylar, tutanaklar, gerekli belgeler adliye binasına götürüldü; pazartesi inceleme başlayacaktı… O gece adliye binası yandı, bütün oylar yok oldu. DP’nin galibiyeti resmiyet kazandı! Uyuma Türkiye! Seçimler geçmişte de böyleydi…”
TARİHÇİ – ARAŞTIRMACI SİNAN MEYDAN

Bir Propaganda Malzemesi Olarak Tarih

 

Öncelikle 59 günlük bir sürede örnek bir operasyonla ve az hasar, bol beceriyle Zeytin Dalı Harekâtı’nı icra eden Türk Ordusu ile son vuruşmanın olacağı Afrin Merkezi’ni PYD / YPG unsurlarının 4-5 gün önceden boşaltmasını sağlayan Türk Diplomasisi’ni başarılarından ötürü tebrikliyorum. Darısı Menbiç ve Süleyman Şah Türbe toprağı, Tel Abyad, Resulayn, Kamışlı, Amude, Haseki, Dirik’e…

Afrin Harekâtı’nın 18 Mart’ta bitirilmesi de bence tarihî hafızanın varlığı açısından önemli. Zaten kahraman askerlerimiz de zaman zaman I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasındaki duruşumuzun fotoğraf karelerini birebir tekrarlayan zafer pozları verdiler. 15 Temmuz sendromu böylelikle tamamen atlatılmış oldu.

Çanakkale Deniz Zaferi’ni böyle bir askerî ortamda ve adeta sivillerin televizyonlara kurduğu strateji masalarında harita önlerinde teneffüs eden halkımız bu yıl kutlamaların hakkını verdi. Malûmunuz hava durumu gibi yıl yıl değişebiliyor kutlayıp kutlamama katsayımız..

Seneyi Çanakkale ile Afrin’i birlikte kutlayacaklara erken tavsiyeler:

  1. Çanakkale savunma savaşıdır, Afrin taarruz hamlesi.
  2. Onsekiz Mart deniz zaferidir, Afrin 18 Mart; kara.
  3. Kara Savaşları Gelibolu’da 9 ay sürdü ve onbinlerce kayıp verdik, verdirdik; Afrin’de 2

ayda onlarca şehit verdik, binlerce kayıp verdirdik.

  1. Denizden ve karadan “Çanakkale Geçilemez” dedirttiğimizde takvimler 9 Ocak 1916’yı

gösteriyordu. Bu tarihten tam 2,5 yıl sonra yani 13 Kasım 1918’de aynı Düşman (İngiliz, Fransız, İtalyan) Donanması bu kez yenilenmiş yüzüyle Çanakkale Boğazı’nı geçip İstanbul Boğazı’na demirledi. Bu fiilen işgaldi, resmî işgal ise 16 Mart 1920.

  1. Bu acı olaydan 1 ay – 1 hafta sonra yani 19 Aralık 1918’de Hatay Dörtyol’da (Afrin’e 1,5

saatlik mesafe, 100 km. kuzeybatısı) atılan ilk kurşunla fiilen, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a atılan il adımla da resmen Kurtuluş Savaşımızı başlatmış olduk.

  1. Çanakkale’deki 75 binlik kaybımıza rağmen Balkan Savaşları bozgununda yerle yeksan

olan Millî Moralimiz zirve yapmış ve yeni savaşların hakkından gelebilecek bir İrade doğmuştur.

  1. Çanakkale ile birlikte I.Cihan Harbi’ndeki savaşlar zincirinin asıl hazırlayıcısı Enver Paşa’yı

ve bu savaşların parlayan yıldızı Mustafa Kemal’i en başta hatırlamak lazım. İstiklâl Harbimizde ise Atatürk başrolde, Enver ise kendi dışta kaldığı halde ekibiyle içeride destekçi vaziyetindedir. Hak sahibine hakkını vermek başarıyı bereketlendirir.

  1. Çanakkale’yi tamamen menkıbe – rivayet kültürüne boğarak Mayın Gemimizin dikine

serpme stratejisini, 70 metre derinliğe kadar indirebildiğimiz denizaltı engel ağını, Telsiz İstasyonumuzun düşman şifrelerini çözerek yanıltıcı muhabere tekniği geliştirmesini unutturmamaktır savaştan ders çıkarmak. Kendi mühimmatımız dışındaki tedarikçilerle Afrin Harekâtı sırasında yaşadığımız sıkıntıları ve terör örgütü dediğimiz güçlerin Reyhanlı’ya veya Kilis’e attığı roketleri – füzeleri karşılayacak bir hava savunma sistemimizin bile olmadığını unutmayalım

  1. Çanakkale’yi anma adına ölülerin arkasından lokma dağıtma âdetine benzer kuru ekmek

ve hoşaf dağıtma işinden vazgeçelim, işi sulandırmayalım. Ordunun ikmal ve lojistiğinin zayıfladığı anlar olabilir; örnek alınacak olan kuvvetli zamanlarıdır. Yoksa burda da ‘bir lokma, bir hırka’ kokusu mu sezdi birileri?

  1. Dikkatli olun; son yıllarda ülkemizde her türlü değer üzerinden dolandırıcılık alışkanlığı

peydahlandı. Dombili seneye Uruguay’dan kutlamalar için gelecektir, bahse girerim.

 

Prof Dr. Ahmet Şimşirgil Elazığ’da Abdülhamit Han’ı Anlatacak

 

Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ünlü tarih profesörü Ahmet Şimşirgil, Elazığ Belediyesi şubat ayı kültürel etkinlikler dizisi kapsamında Elazılığ’larla buluşacak. Vefatının 100’üncü yılında ‘Sultan Abdülhamit Han’ konulu konferans 23 Şubat Cuma günü saat 19’da Belediye Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek.

Yaptığı televizyon programlarıyla tarihi olayları kendine has üslubu ile anlatan Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, yazdığı eserlerle tarihin bilinmeyen yönlerini yeni nesle aktarıyor.

 “Sultan Abdülhamit Han’ın vefatının 100’üncü yılı dolayısıyla düzenlenecek programa alanında uzman ünlü Tarih Profesörü Ahmet Şimşirgil’in katılacağını belirten Elazığ Belediye Başkanı Mücahit Yanılmaz açıklamasında şunları söyledi:

“Şehrimizin her anlamda kalkınması ve daha ileri noktalara taşınması için eğitimden – kültür sanata geniş bir yelpazede etkinliklerimizi sürdürüyoruz. Bizler 2018 yılını kültür-sanat yılı olarak ilan ettik. Bu kapsamda alanında uzman kişileri hemşerilerimizle buluşturmayı sürdürüyoruz. 23 Şubat Cuma günü saat 19’da Belediye Kültür Merkezi’nde Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil’in katılımıyla gerçekleştireceğimiz konferansa tüm hemşerilerimiz davetlidir”

 

Bu Ne Tarih Sevgisi Âh, Bu Neyin Izdırabı

 

 

 

Son istatistiklere göre nüfusumuz 80 milyon 800 bin, e devlet üzerinden soyağacı bilgisine başvuranların sayısı ise 10 milyon. Devlet, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü üzerinden elindeki 1–2 asırlık nüfus kayıt bilgilerini eksiğiyle noksanıyla “Alt-Üst Soy Bilgisi Sorgulama” ekranından paylaşıyor ve daha ikinci haftada halkımızın % 12’si internet üzerinden başvurmuş oluyor.

Bu ne sevgi ah, bu ne ızdırap! Zavallı millet bağımız ne kadar harap.” 30 yıldır tarih üzerinden hayata bakan biri olarak diyorum ki bu durum hiç de normal değil. Zira tarih, yurdum insanının rivâyetler / menkıbeler haricinde pek ilgi duyduğu bir alan değil. Hele hele siyasetçilerimiz / yöneticilerimiz için hiçbir zaman aranan özellik olmadı. Eee, öyleyse bu ne?

Selçukoğulları, Oğuzların Üçoklar kolunun Kınık boyuna mensup bir sülâle idi; devleti onlar kurunca hepimiz Selçuklu adını millet adı olarak benimsedik. Kezâ Osmanoğulları da Oğuzların Bozoklar kolundan Kayı boyuna mensup sülâlelerden biri olarak devletleşti; hepimiz Osmanlı adını millet adı olarak benimsemekle kalmadık, yıkılışından bir asır geçmesine rağmen hâlen bu ismi övünç sebebi olarak kullanmaktayız.

Anâsır-ı İslâmiye’ yahut ‘Anâsır-ı Osmâniye’den kalanlarla kurduğumuz son devlete ise daha geniş bir millet adı vererek Türkiye dedik. Aralardaki beylikleri saymazsak Anadolu’daki bin yıllık tarihimizin kaba özeti budur. Bu coğrafyada yetişen devlet adamlarımız içerisinde tarih bilinci en yüksek insanlardan biri olan M.Kemal Atatürk “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” sözüyle aslında mevzuya ta işin başında hitame koymuştu. Ama aşındıra aşındıra bugünlere geldik.

Zaten kuruluş manifestosunda yer alan “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” iyi de bunların adları var; Türk Milleti, Türk Bayrağı, Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Sanırım ilkinin muhtevası hâricinde diğerlerine bir itiraz yok. O da şu: Osmanlı’daki unsurlardan kurtarabildiğimiz kadarıyla bir Millî Mücadele verdik ki buna Milletçe Yaşama ve Millet Olma Mücadelesi de diyebiliriz; hür ve bağımsız bir Türkiye için o mücadelenin hakkını veren halkın tamamına Türk Milleti dedik ve demekteyiz.

Daha önce defalarca yazıp söylediğimiz gibi: Türkmen’den Kürt’ü ayırmak ırkçılıktır, Laz’la Çerkez’i ayrıştırmak soy-sopçuluktur. Unsurlara, alt kimliklere millet demek millî bütünlüğü bozmak demektir. Ne Atatürk, ne de Cumhuriyetin fikir öncüsü Ziya Gökalp meseleye bugünkü bozguncular gibi bakmamıştır. Hatta Gökalp “Millet ırkî bir tarif değildir, etnik bir tarif değildir, coğrafî bir tarif değildir, idarî bir tarif değildir, siyasî bir tarif değildir, kavmî bir tarif değildir; kültürel bir tariftir” diyerek meseleyi ortaya koyar.

Ortaasya’dan Anadolu’ya taşıdığımız kültürel miras, İslâmiyet’ten ve Acem, Arap, Bizans gibi milletlerden / devletlerden etkilenerek bugünkü birikimine ulaşmıştır. Hatta son 170 yıldaki Batı Medeniyeti’yle etkileşimimiz de kültür ve uygarlığımıza katkı sunmuştur. Neticede ortada bir Türk Kültürü var; düğünde-dernekte, sevinçte-kederde, birarada yaşama arzusu ve ortak gelecek duygusuyla hepimiz biriz, Türk Milleti’yiz.

Son 15-20 yılda adeta deneme tahtasına döndürülen millî kimliğimiz, insanımızı maalesef kendinden şüphe eden ve arşiv kayıtlarıyla kendini ifade etmeye yönelten bir iklimdedir. Demek ki toplumsal yapımız üzerindeki aşındırma çalışmaları sosyolojik olarak başarılı olmuş. İnşallah bu eşiği birileri bambaşka amaçlar için kullanmaya kalkmaz. Ve inşallah birileri yaraları sarmaya bu noktadan başlar.

Arayış içindeki bir halka ortak aidiyetin huzur ve mutluluğunu hissettirmek şart.

İKTAV Belgesel Yayıncılık’tan Medine Müdafii Fahrettin Paşa Belgeseli

 

 

İlim Kültür Tarih Araştırmaları Merkezi, İKTAV Belgesel Yayıncılık  Medine Müdafii Fahrettin Paşanın Medine Savunmasını belgeselleştirdi. Son günlerde Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed’in Fahrettin Paşa’yı suçlaması Türkiye’de ve İslam coğrafyasında büyük tepki ile karşılanmıştı. Devr-i Alem Belgesel Programı olarak Fahrettin Paşa’nın Medine Savunması’nı belgeselleştirerek Avrasya Gazete Radyo Televizyon Yayıncıları Derneği’nin sosyal sorumluluk projesi olarak ulusal ve bölgesel Televizyon kanallarına dağıtmaya başladı.

 

Belgeselde Fahrettin Paşanın Medine’yi nasıl savunduğu belgesel görüntülerle ekranlara geliyor. Hazırlanan belgesel, Youtube üzerinden sosyal medya ile de paylaşıldı. Belgeseli izlemek için linke tıklayabilirsiniz.

 

 

https://www.youtube.com/watch?v=7JrkKds3wE8

FAHREDDİN PAŞA KİMDİR?

Fahreddin Türkkan 1868, Rusçuk’da doğdu. 93 Harbi’nden sonra ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. Mekteb-i Harbiye’yi birincilikle bitirdi. Erkan-ı Harbiye Mektebi’ni bitirdikten sonra 1891 yılında Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle göreve başladı. Balkan Savaşı’nda Çatalca savunmasında ve Edirne’nin geri alınışı’nda görev aldı. 1916 yılında 4. Ordu komutanı Cemal Paşa tarafından Medine’deki Hicaz Kuvve-i Seferiyesi komutanlığına atandı. İngilizlerin desteğinde isyana girişen Şerif Hüseyin ordusuna karşı, kısıtlı imkanlara rağmen yaptığı Medine Müdafaası büyük takdir topladı. 2 yıl 7 ay süren Medine Müdafaası sonrası “Medîne Müdâfii”, “Türk Kaplanı”, “Çöl Kaplanı”, “Medine Kahramanı” lakaplarıyla anıldı.

Medine Kuşatması’ndan sonra savaş esiri olarak önce 27 Ocak 1919 tarihinde Mısır’a daha sonra da 5 Ağustos 1919 tarihinde Malta’ya sürgün edildi. Sürgün sırasında, savaş suçlularını yargılamak üzere İtilaf Devletleri tarafından İstanbul’da kurulan Kürt Nemrut Mustafa Paşa Divan-ı Harbi adı verilen mahkemece ölüme mahkûm edildi. Ancak Ankara Hükümeti’nin gayretleriyle 8 Nisan 1921 tarihinde Malta’dan kurtulduktan sonra Eylül 1921 tarihinde Türk Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere Ankara’ya geldi. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından Güney Cephesi’nde Fransız Ordusu’na karşı savaşan Türk kuvvetlerini birleştirmekle görevlendirildi. Fransızlarla Ankara Antlaşması’nın imzalanmasıyla güneyde savaş sona erince 9 Kasım 1921 tarihinde TBMM tarafından Kabil Büyükelçiliği’ne atandı. Türk-Afgan dostluğunun gelişmesinde önemli rol oynadı.
1936 yılında Ferik korgeneral rütbesi ile ordudan emekli oldu. 22 Kasım 1948 tarihinde bir tren yolculuğu sırasında Eskişehir yakınlarında kalp krizi geçirerek vefat etti. Vasiyeti üzerine Aşiyan Mezarlığına defnedildi.