Etiket arşivi: Stratejik

Türk Sağı’nın Amerikan Seviciliği

TÜRK SAĞI’NIN AMERİKAN SEVİCİLİĞİ

 

Yada TÜRK HALKI’NIN BATI SEVİCİLİĞİ başlığı mı daha uygun düşerdi? Osmanlı’dan bugüne milliyetçi ve muhafazakâr özellikleriyle maruf halkımızın Tanzimat sonrasındaki 180 yıllık zaman zarfında İngiltere, Fransa, Almanya, Amerika gibi ülkelerle münasebetlerine bakın; ya vassal & senyör ilişkisidir, ya da metres hayatıdır. Ve fakat milliyetçiliğimizden, muhafazakârlığımızdan da kıl kadar eksilme olmamıştır nedense.

1838 Baltalimanı Antlaşması ile 1948 Marshall Yardımı Anlaşması arasında metbuiyet ilişkisi bakımından bir fark yoktur. Veya 2008 AB Müktesebâtı..

Osmanlı saraylarında görev yapan cariyeler arasında has odalık, peyk ve gözde olanların ‘ikbal’ yani Padişahla karı-koca hayatı yaşayan ama genelde çocuk sahibi olmayan ünvana erişmek için yarış vardı. 4 ilâ 6 arasındaki bu maaşlı ikballerin bir tanesi de ‘baş ikbal’ pozisyonuna yükseltilirdi. Şimdilerde diyeceğim ama değil, Atatürk sonrasındaki 70 yılın özeti; Batı’nın padişah olduğu ve bizim de göze girmek için birçok şeyi yaptığımız, roller bakımından da tarihî gerçeklikle ters orantılı bir hâli andırmaktadır.

Ben de dahil olmak üzere milliyetçi-ülkücü camia ile muhafazakâr-İslamcı camia evvelâ ülke içinde Komünizme karşı geliştirdikleri Cihad anlayışını 1979-1989 arası Rusya’nın Afganistan’ı işgaline karşı, 1992-1995 arası Sırbistan’ın Bosna-Hersek’i işgaline karşı, 1994-1996 arası yine Rusya’nın Çeçenistan’ı işgaline karşı hep zinde tuttular; gerek kültürel etkinliklerle ve gerekse sahada çarpışarak.

Hatta dıştan ‘sağ’ olarak adlandırılan bu yapılanmaların ilk kanadı ikincisi olmaksızın 1991-1994 arası Ermenistan’ın Karabağ’ı işgalinde ve 1997, 2001, 2002, 2009, 2013 gibi yıllarda tansiyonu daha da yükselen Doğu Türkistan’daki Çin zulmüne karşı cihadımsı faaliyetler yürüttü.

Yalnız Şair’in “Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihad” dediği gibi bu cihad bir tek Batı’ya sökmedi. Ne Amerika’nın 1991’de Irak’ı ilk işgalinde, ne 2003 ile 2011 arasındaki ikinci işgalinde; ne de 2011’de ABD ve müttefiklerinin hem Libya’da hem de Suriye’de bombardıman ardı iç savaş çıkarmalarında cihad’ın ‘c’si söz konusu olmadı. Hatta her birinde ya yancılık veyahut figüranlık, illâ bir rol kapmaya da çalıştık.

Bu durumu 2013’te Âkil Heyeti’ne cihadın hep Batı ötesi devletlere yönlendirilmesi meyanında “Türk Milletinin imanını Amerika mı kontrol ediyor?” diye sormuş ve 2014’te de “Âlem-i İslâmın imanını İngiltere mi kontrol ediyor?” diye genişleterek yazıya dökmüştük. Ve hatta o yıllardaki bir başka yazıda “Ne güzel iş, yürüyüş kararı gibi Amerika’dan sipariş: “Cihad yapılacak; yap!” demiş idik.

Netice-yi kelâm, Miraç Gecesi Ortadoğu’da Müslümanlar dua ve niyazdayken Amerika, İngiltere, Fransa Suriye’yi bombaladı. Yok kimyasal silahlarmış, yok kıyamet füzeleriymiş, yok diktatörlükmüş; biz bu filmi çok gördük. Hastalığı teşhis eden biri olarak cihad falan beklediğimiz yok da bari bir kınama olsaydı. Afrin Operasyonu’nu başarıyla ama Putin’in aleni, Esad’ın da örtülü desteğiyle tamamlayan bir ülkenin en azından kendi pişmiş aşına su döktürmeyecek sözler söylemesi gerekirdi.

Ne dedik: Destekliyoruz. Nasıl dedik: “Atılan füzeler içimizi serinletmedi; çok az vuruş yapıldı.” Ne demedik: Hukuksuz saldırı, içişlerine müdahale, barışı bozma ve savaşı derinleştirme. Niye demedik: Batı seviciliğimizden, Amerika’yla metres pardon stratejik ortak olmak isteyişimizden.

Bazılarının zihninde Amerika maalesef Allah’tan daha büyük bir yer kaplıyor.

İslam Dünyası İstanbul’da Buluştu

 

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (TASAM) ev sahipliğinde düzenlen Dünya İslam Forumu’nun sekizincisi 01 – 02 Mart 2018 tarihleri arasında İstanbul Titanic Business Bayrampaşa Oteli’nde gerçekleştirildi.

Türkiye’den ve dünyanın birçok ülkesinden akademisyenler, araştırmacılar, devlet adamları, din adamları, diplomatlar, sivil toplum kuruluşları ve medya yöneticilerinin katıldığı foruma Aydın Yazarlar ve Şairler Derneği üyesi Gazeteci Coşkun Tağa da katıldı.

Sorunlar masaya yatırıldı

Ana teması “Teori ve Pratikte Ruhani Otorite ve Entegrasyon” olan 8. Dünya İslam Forumu’nda, İslami siyasi düşünce birikimi ve ruhani otorite, ortak değerler ve farklılıklar, çağdaş toplumsal ve iktisadi koşullar karşısında manevi veya siyasi liderlik inşası imkânları, medeniyetler arası etkileşim bağlamında siyasi ve dini liderliğin imkânları ve sorunları ile terörle mücadelede dini ve siyasi liderlik eksikliğinden kaynaklanan sorunlar masaya yatırıldı.

Bunun yanı sıra Dünya İslam Forumu kurumsal çerçevesinde, Dünya Müslüman Kadınlar Zirvesi, Dünya Müslüman Gençlik Zirvesi ve 9. Dünya İslam Forumu Yetkin Kişiler Kurulu toplantısı icra edildi. Ayrıca yaklaşık 3 yıldır altı bin 500 orijinal belge üzerinden çalışmaları süren “Osmanlı Devletinde Tasavvuf ve Hayatın Kurumsal Yönetişimi” adlı sempozyum, büyük ilgi gördü.

Forumda, İslam Dünyası İstanbul Ödülleri ise üçüncü kez sahiplerini bulurken, etkinliğin son gününde katılımcılar İstanbul’u gezdi.

Coşkun Tağa, etkileşim ve iletişime dikkat çekti

Görüşlerini paylaşan Coşkun Tağa, iki gün süren Forum’un çok verimli geçtiğini söyledi. Forum’un, İslam dünyasının işbirliğine katkıda bulunacağını belirten Tağa, iletişim ve etkileşimin, sorunların çözümünde önemli bir paya sahip olduğunu dile getirdi. İslam dünyasında siyasi, dini, kültürel, ticari ve sosyal ilişkilerin daha da güçleneceği bir zaman dilimine girildiğini kaydeden Tağa, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dünya İslam Forumu’nda yapılan sunumlarda bu heyecanı gördüm. İslam’ın birleştirici ve kaynaştırıcı gücünü, medeniyet tasavvurunu, kardeşlik vurgusunu Forum’da bir kez daha hissettim. Yaptığım ikili görüşmelerle de karşılıklı etkileşimin ve iletişimin hem dünya barışı için hem de bağların güçlenmesi için ne denli gerekli olduğunu gördüm.”

Öte yandan medya temsilcileri olarak İslam dünyasındaki aktivist, gazeteci ve yayıncılarla ortak bir çalışma yapmak istediklerini belirten Tağa, “İslam dünyasında rol dağılımı, karşılıklı bağımlılık ve sektörel bütünlüğün inşası için gazetecilere de büyük iş düşüyor.” dedi.

“Ukrayna’nın Doğusunda Yaşanan Krize Kalıcı Çözüm, Ancak Barışçıl Yöntemlerle Sağlanabilir”

94Türkiye-Ukrayna Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin (YDSK) dördüncü toplantısı vesilesiyle Ukrayna’ya resmî bir ziyaret gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kiev’e hareketinden önce Atatürk Havalimanı’nda yaptığı açıklamada, “Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklediğimizi, Kırım’ın yasadışı ilhakını da tanımayacağımızı ilan ettik. Bu sıkıntılı dönemlerinde, komşumuz Ukrayna’nın ve halkının yanında durmaya devam edeceğiz” dedi.

Atatürk Havalimanı’nda yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyareti sırasında ikili ve heyetler arası görüşmeler gerçekleştirerek, Ukrayna ile 2011 yılında tesis edilen Yüksek Düzeyli Stratejik Konseyi’in dördüncü toplantısına, Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ile başkanlık edeceğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu toplantında ikili ilişkileri tüm yönlerini ele alarak, ekonomik ve ticari iş birliği ile firmaların mevcut yatırımları ve yapmak istedikleri projeler üzerinde duracaklarını aktardı.

“Biz ilk defa başbakanlık görevini üstlendiğimizde sadece 1,3 milyar dolar olan ticaret hacmimiz,  aradan geçen sürede 5 kat artış kaydetti ve 6 milyar dolara ulaştı. Şüphesiz bunda özverili gayretlerimizin, firmalarımızın çabalarının, karşılıklı olarak ortaya konan iradenin çok büyük etkisi vardır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuların yanında görüşmelerde Ukrayna’da yaşanan olaylar dâhil, bölgedeki son gelişmeleri de ele alacaklarını kaydetti.

“UKRAYNA’DA MEYDANA GELEN HADİSELER, ÜLKEDEKİ TÜM KESİMLERİ YAKINDAN ETKİLİYOR”

Ziyareti kapsamında Parlamento Başkanı Groysman ile Başbakan Yatsenyuk’u da kabul ederek, gündemdeki konuları görüşeceklerini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna’da meydana gelen hadiselerin, ülkedeki tüm kesimleri yakından etkilediğine işaret ederek, şunları söyledi: “Bizim orada yaşayan Kırım Tatarı ve Ahıska Türk’ü kardeşlerimiz var. Geçmişte büyük acılara, trajik kitlesel sürgünlere maruz kalmış bu kardeşlerimiz, uzun yıllar sonra vatan hasretlerini bitirip, ülkelerine dönebildiler. Maalesef onlar da yaşanan gerilimlerden, çatışmaların sebep olduğu sıkıntılardan çok ciddi bir şekilde etkileniyorlar. Türkiye olarak ilgili kurumlarımız aracılığıyla, bu kardeşlerimizin durumunu yakinen takip ediyoruz. Kırım’ın yasadışı ilhakından sonra buradaki Tatar kardeşlerimizin, bilhassa yerel makamlar tarafından baskı altına alınmasını tasvip etmemiz mümkün değil. Bu endişemizi, bu konudaki hassasiyetlerimizi konunun tüm muhataplarıyla ele alıyor, beklentilerimizi, atılması gereken adımları dile getiriyoruz.”

Temasları çerçevesinde, Kırım Tatarları ve Ahıska Türkleri’nin temsilcileriyle de bir araya geleceğini ve onların sıkıntılarını dinleme imkânı bulacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ukraynalı muhataplarımla yapacağım görüşmelerde, bu kardeşlerimizin meselelerini gündeme getirip, bunların çözümü noktasında ortak neler yapabileceğimize dair görüş alışverişinde bulunacağız” dedi.

“ÜLKEMİZİN İÇİNDE BULUNDUĞU GENİŞ COĞRAFYA SANCILI BİR SÜREÇTEN GEÇİYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkemizin içinde bulunduğu geniş coğrafyanın sancılı bir süreçten, zor bir dönemden geçtiğine dikkat çekerek, “Güneyimizde Suriye, Güneydoğumuzda Irak, daha aşağıda Yemen, Kuzey’de Ukrayna çatışmaların yaşandığı, istikrar ortamının ciddi zarar gördüğü bölgeler. Biz bu süreçte komşuluk hukukumuzun gereği, kardeşlik hukukumuzun gereği neyse onu yapmanın mücadelesi içerisindeyiz” dedi.

Stratejik ortağımız ve dostumuz olan Ukrayna’da yaşanan gelişmelerin “an be an” takip edildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna’nın karşı karşıya olduğu zorlukları aşması için bölgesel ve uluslararası tüm aktörler ile yakın diyalog halinde bulunduklarını söyledi. Ülkemizin başından beri Ukrayna konusunda ilkeli bir tutum benimsediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklediğimizi, Kırım’ın yasadışı ilhakını da tanımayacağımızı ilan ettik. Bu sıkıntılı dönemlerinde, komşumuz Ukrayna’nın ve dost halkının yanında durmaya devam edeceğiz” dedi.

UKRAYNA’DA ÇÖZÜM ARAYIŞI

Ukrayna’nın doğusunda yaşanan krize kalıcı çözümün, ancak barışçıl yöntemlerle bulunabileceğine inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Bu süreçte, diplomasinin tüm imkânlarından istifade edilmeli, kalıcı istikrarı temin edecek en ufak bir fırsat, sonuna kadar kullanılmalıdır. Bunun bir yansıması olarak gördüğümüz 12 Şubat tarihli Minsk Önlemler Paketi’ni bu noktada çok önemsiyoruz. Varılan mutabakat neticesinde hayata geçen ateşkesten de büyük memnuniyet duyuyoruz. Temennimiz, bu ateşkesin muhafaza edilmesi ve bu ateşkes neticesinde sağlanan sükûnetin kalıcı bir çözüm için değerlendirilmesidir. Biz bu süreçte elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini, ziyaretinin hem Ukrayna ile ikili ilişkiler hem de Ukrayna ve Kırım’da yaşayan kardeşlerimiz açısından hayırlara vesile olmasını dileğini ifade ederek tamamladı.