Etiket arşivi: Soykırımı

Hele de olası 3. Dünya Savaşı’nın arefesinde..

 

Sosyal Medya’nın tek güzel yanı var ki o da karşılıklı etkileşim yani bir nevi çoklu katılım olanağı; ama hepsi bu! Başkaca da güzel bir yanı yok. Kaldı ki bu tek güzel yanını da ‘araştırarak yazmak yahut yalnızca tam olarak bilgi sahibi olduğunuz değerleri yazmak’ yerine ‘ya birileri tarafından özellikle yayılan paket (hazır) sloganları yayarak ya da esasında doğru olmayan bilgileri -işinize öyle geldiği için- yayarak’ değerlendiriyor; faydayı zarara dönüştürüyorsunuz.

Canan Kaftancıoğlu tarafından altı hepten fitillenen sözde Ermeni soykırımı ile uğraştığımız günlerde bir de çıktı Çerkez soykırımı günü! Kim yayıyor bu altı boş kuru slogandan ibaret lafları ve bizde karşılığı olmayan sözde özel günleri SM’de? Belli değil. Peki mübarekler, yakınlarınızın dahi laflarına inanıncaya dek akla karayı seçen sizler, kim olduğunu bilmediğiniz kişilerin yazılarına neden direk inanıyor ve jet hızıyla yayıyorsunuz?

Evet Çerkez Soykırımı diye bir hadise var tarihte; ama yapan biz değiliz. Yapan Rusya.. Sığındıkları biziz. Zaten kabul de etmişiz. Biz bildim bileli Muhacirleri el üstünde tutan, sahip çıkan bir toplum olduk.

Lafın kısası; Rusya tarafından ezilmiş, sonrasında Osmanlı’ya sığınmış, bizler tarafından da kabul görmüş Çerkezlere soykırım yapan biz değiliz.

Bu adamlar kendi yaptıkları her şeyi sanki biz yapmışız gibi gösteriyorlar; siz nasıl bu kadar uyur gezer ve tembel olabilirsiniz.. Hele de olası 3. Dünya Savaşı’nın arefesinde..

Paket bilgi yaymak yerine kendi içeriğinizi üretmeyi tercih ediniz. Kaynağı belli olmayan sloganları yaymadan önce araştırınız. Hem yanlış hem de bizler açısından zararlı olan sloganları jet hızıyla yaymayınız. Bunun yerine; faydalı bilgiler yazan ve az çok tanıdığınız insanların sözlerini yayınız. Tanımadığınız insanların çok güzel sözleri olur misal, onu da yaymayınız. 😄 İnanmadan önce araştırma gayretinde olunuz. Çokça zaman alır sanmayınız. Google’da üç beş bilgi edinmek için en fazla beş dakikanızı harcayacağınızı biliniz.

Ve önünüze her gelen siteden, adresten özel gün bilgisi edinmeyiniz. Yalnızca devlet tarafından belirlenmiş -gerçek olan- özel günler takvimine itibar ediniz. Bunu memleket için yapınız. Yazmadan ve konuşmadan önce -birkaç saniye de olsa- düşününüz. Yapmıyorsanız bari yazmayınız. Yok ben buyum diyorsanız vatancılıktan bahsetmeyiniz.

İçinizde bunu özellikle yapanlarınız var; lafım onlara değil. Lafım bizden olup -şuursuzca- düşmanın değirmenine su taşıyanlara..

Dilek Ünver

Toplu Ölümler Olmadan Harekete Geçmek

 

 

Mümkün değil! İki aya yakın zamandır Gazze’de başlattıkları Büyük Dönüş Yürüyüşü sırasında her yaştan ve her meslekten Filistinli İsrail güvenlik güçlerince katledilmişti.

Fakat Süper Lig’de şampiyonluk düğümü henüz çözülmemiş, Survivor’da kimlerin eleneceği henüz öğrenilmemiş ve Seçim’e kimlerin girip kimlerin girmeyeceğine karar verilmemişti. Bu esnada Suud’un, Ürdün’ün, Mısır’ın, Pakistan’ın işi başından aşkındı.

Dahası bizde harekete geçmek yürüyüş kararıyla olur. Devletin en üst düzey yöneticilerinden biri komut verir: Harekete geçilecek; geçç! Ve geçilir. Kolay kolay harekete geçmeyen bir toplum olarak muhakkak iki haneli sayılarda kayıp yaşanması klasik davranma alışkanlığımızdır.

Lâkin bu arada son 58-60 kişiyle birlikte Filistin’de 2 aylık hesap şimdiden üç haneli rakamlara ulaşmıştır. Niye 14 Mayıs ve ABD’nin Kudüs’e Elçiliğini taşıması beklendi? 3 günlük yas ve mitingler doğru karar da niçin mübarek Ramazan’a kadar halının altına süpürüldü?

Mevsimsel Müslümanlığımızın ayı olan Ramazan-ı Şerif’te geçen seneden beri varlıklarını unuttuğumuz Doğu Türkistan Müslümanlarını ve 8,5 – 9 ay önce 3 – 5 gün boyunca olanca hiddetimizle Arakanlı Rohingya Müslümanlarına yapılan eza ve cefaları dile getirmiş, sonra da başka gündemlerle ilgilendiğimiz için eza ve cefanın olmadığı sanrısıyla yuvarlanıp gitmiştik.

Zulmü görmek istemiyorsan gözlerini kapat kardeşim! Eğer onu da yapamıyorsan başka tarafa bak! Strese girmene gerek yok; sana mevzu mu yok? İki paylaş, bir beğen; nasılsa elinde medyatik bir ibrik, bir de sosyal leğen. Eğlen de eğlen..

Netanyahu Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne çıkarılsın ve ve Trump da şahitlik yapsın” diyeceğimi zannediyorsanız seçim öncesi pek akıllıca olmaz. Hem de İngiltere’ye yapılan en kritik ziyaret sonrasında. Neticede Ortadoğu’nun Efendileri onlar değil mi?

Simitten adliyeye, İstanbul’dan Ankara’ya bizim saray / sultanlık merakımız malûm olsa da 70 yıldır Dünyayı şekillendiren 2,5 gücün 2 hanesi var; siz bunlara saray diyorsunuz fakat bunlar ev: Biri White House / Beyaz Ev / Ak Hane ve diğeri de Chatham House / Çatan Ev / Şatham Hane.

Hulusi Paşamız bile gittiğine göre Çatı Adaydan çok Kıbrıs konuşmuşlardır diye düşünüyoruz. 24 Haziran’dan belki 5 gün önce, belki 3 gün sonra tekrar Çözüm Süreci / Teröristlerle Müzakere başlarsa anlayacağız ki Londra Ziyareti’nde anlaşılmış.

Bakacağız ki 20 Temmuz’un 44. Yıldönümünde hokus pokusla iki Devleti ‘tek’e düşüren anlaşma onaylanmış, garantörlük-marantörlük sıfırlanmış; hemen Ramazan öncesindeki Büyük Britanya Seferimizi hatırsayacağız.

Sonra ne mi olacak? Yarım asır önce ne olduysa.. Kavga, dövüş ve ölümcül olaylar… Sonra tek tek olanları kanıksaycağız. Ancak Kanlı Noel, Hocalı Soykırımı, Tripoliçe Katliamı gibi toplu kırımlar gerçekleştiğinde ise harekete geçeceğiz.

Ne diyorduk: Toplu ölümler olmadan harekete geçmek; mümkün değil!

 

31 Mart Azerbaycan Türklerinin unutulmaz trajedisi – soykırım günüdür

 

 

Mart Soykırımı veya Mart Olayları – 1918 yılının 30 Mart ve 3 Nisan tarihleri arasında Bakü’de ve Bakü quberniyasının çeşitli bölgelerinde, ayrıca Şamahı, Guba, Haçmaz, Lenkeran, Hacıqabul, Salyan, Zengezur, Karabağ, Nahçıvan ve diğer bölgelerde Bakü Sovyeti ve Ermeni Taşnakların Azerbaycanlılara karşı yürüttüğü katliamdır.

Resmi kaynaklara göre soykırımın sonucu 12 bine yakın Azeri katledilmiş, on binlerce insan kayıp düşmüşdür.Artıq 20 yıldır, 31 Mart Azerbaycanlıların Soykırım Günü olarak kutlanıyor.

Üç gün süren katliamda Ermeni silahlıları, Bolşeviklerin yardımıyla Azerbaycanlıların mahallelerine saldırdılar ve çocukları  öldürdüler. Bu dehşetli günlerin şahidi olmuş Kulner soy isimli bir alman, 1925 yılında Bakü olayları hakkında şunları yazmıştır: “Ermeniler Müslüman (Azerbaycanlı) mahallelerine sokularak herkesi öldürür, kılıçla parçalıyor, süngü ile delme-deşik ediyorlardı. Katliamdan birkaç gün sonra, bir  çukurdan çıkarılan 87 Azerbaycanlı cesedlerin kulak, burun kesiği, midesi yırtılmış ve cinsel organları kesilmişdi. Ermeniler çocuklara acımadıqları gibi, yaşlılara da rahm etmemişlerdi. “Genç kadınların diri diri duvara mıxlanması, ermenilerin saldırısından sığınmaya çalışan iki bin kişinin bulunduğu şehir hastanesinin yakıldığı da bu korkunç gerçekler arasındadır.

Erivan quberniyası, Şerur-Dereleyez, Sürmeli, Kars ve diğer alanlarda Azerbaycanlıların katliamının aktif katılımcılarından biri olmuş Ermeni subayı Ovanes Apresyanın anıları üzerine Amerikalı aqronom Leonard Ramsden Hartvill “İnsanlar böyle imişler” adlı kitabı yazmıştır. Ovanes Apresyan kitabın yazarı ile sohbeti sırasında Ermenilerin, İngilizlerin ve Rusların yardımı ile hedeflerine ulaştıklarını kaydederek, sadece Bakü’de Mart katliamı sırasında yirmi beş bin Azeri’nin öldürüldüğünü bildirmiştir.

25-26 Şubat 1992 gecesi Ermeni silahlı desteleri Rus silahlı kuvvetlerinin yardımı ile gerçekleştirdiyi Hocalı soykırımı, insanlık tarihindeki en müdhiş suçlardan biriydi. Azerbaycan hükümeti şu anda Hocalı soykırımı için uluslararası mahkemenin temyizinde çalışıyor.

Ermenilerin ayrılıkçılığı, Azerbaycan’a toprak hak iddiaları henüz tamamlanmamıştır. Bir sonraki hedefi Hakhivan. Ermeni şovenizmi, akne dünyasının gözünde emellerini beyan etmekten çekinmiyor. Hıristiyan düşmanlığının temeli olan batı devletleri hala, Ermenilerin terörist saldırgan niyetlerini kınamakta kararlı görünmemektedir. Vandalizm, ayrılıkçılık, milliyetçilik ve teröra politik-yasal değerlendirme verilmedikce, insanlığın geleceği sürekli tehlikedir.

 

 

Tarih Tekerrürden İbarettir…

  1. 1918’in Mart Soykırımı… – 60 min insanımız şehid oldu… Günahkârlar: Bolşevik Ruslar ve Ermeniler..
  2. 27-28 aprel (nisan) 1920… – vetenimiz işğal edildi ve bu işğal şekil deyişdirerek 70 il davam etdi… Günahkârlar: Bolşevik Rusların emrindeki XI. Qızıl Ordu ve Ermeniler…

III. 1988-1994 savaşları: 40 min şehid esgerimiz-insanımız ve 613 Xocalı şehidimiz var… Torpaqlarımızın 20 faizi işğal edildi. Günahkârlar: Neo-Bolşevik Ruslar ve Ermeniler…

  1. 2-5 aprel 2016’da Ermenistan- Azerbaycan çatışmaları… 100-e yaxın itkimiz var – 92 esgerimiz ve iki vetendaşımız şehid oldu… Günahkârlar: Neo-Bolşevik Ruslar ve Ermeniler…

1918’de öldürülenler yalnız Azerbaycan’da y yaşayan Türkler değildi.

Kafkasya’daki Müslüman nüfusun yaklaşık yüzde 60’ı katl  edilmişdi.

Bu listede Kars, Iğdır, Kerkük, Güney Azerbaycan – Hoy, Selmas ve Urmuda’da yaşayıb katl edilen Müslüman Türkler vardı.

Ağrıları üreyinde hiss etmeyende ölen insanların sayı sadece statistika ve reqem olur…

 

Danimarka parlamentosu uydurma Ermeni soykırımını tanımamak karar verdi

danimarkaDanimarka parlamentosu (Folketinq) uydurma Ermeni soykırımını tanımamak konusunda karar verdi.
Danimarka’nın “Vatan” toplumun bilgisine göre, 26 Ocak Folketinqdə yapılan oylamada Osmanlı İmparatorluğu’nda 1915-1923-cü yıllardaki olaylara fiyat verilmesi konusunda yasa tasarısı 89 oyla reddedildi.
Rauf Aliyev
AzerTAC-ın özel muhabiri

Stokholm

BİR KORE GAZİSİNİN ARDINDAN

 

süleyman pekinKore Gazisi İsmail Atiman Amcayı İzmit Lisesi Tarih ve Kültür Kulübü olarak davet ettiğimiz okul bahçesindeki açık hava konferansında binlerce liseliyi coşkulu anlatımıyla etkilemesiyle ve yapılan sevgi tezahüratlarıyla tanıdım. Bu tanışıklık bir düzine yıl boyunca da devam etti.

O bir Kore Gazisi olmaktan öte gönüllü bir Kore Savaşı muhabiri, yazarı hatta misyoneri ve millî meselelerimizin sevdalı bir takipçisi idi. Konferanslar, ziyaretler, dosyalar, köşe yazıları ve Kore Kahramanlarının isimlerinin eğitim kurumlarında yaşatılması gayreti vefatına kadar hiç eksilmedi.

II.Dünya Savaşı bizi girmiş kadar etkiledi. Sonrasında bir yandan Sovyetler Birliği’yle âmiyane tabirle papaz olduk, diğer yandan yeni tesis edilen ABD eksenli statükoya dahil olmaya çalıştık. NATO’ya girişimiz bile 3 yıl gecikmeli olmuştur.

Kore Savaşı 1950 yazında başladı, biz de sonbaharda 4.500 kişilik bir askerî birlikle savaşa dahil olduk. 1953 yazına kadar tugay seviyesindeki birliğimizde değişmelerle birlikte 20 bin askerimiz fiilen savaşa girmiştir. 892 şehit verdik, 2.147 de yaralı..

İster Osmanlı gibi uzak diyarlarda zalimin mazluma zulmünü engelleme savaşı olarak görün, ister Boğazlar’dan üs ve Kuzeydoğu Anadolu’muzdan toprak isteyerek sınırımıza askerî yığınak yapan SSCB’ye karşı dolaylı vatan müdafaası sayın; şehidimiz şehittir ve gazimiz de gazi.

Savaştaki kodumuz “Kutup Yıldızı”, muharebe zaferlerimiz “Kunuri” ve “Kumyang-jangı”, madalyamız “Mümtaz Asker”, komutanlarımız “Tahsin Yazıcı – Celal Dora – Namık Arguç – Nuri Pamir”, Suwon’da Koreli yetim ve öksüz çocuklar için açtığımız okulumuz “Ankara”, şehitliğimizin bulunduğu liman “Pusan”.

Gazi İsmail Amca hem bunları her ortamda tekrarlamaktan hem de kahraman komutanlarımızın adlarının Kocaeli’ndeki okullara verilmesi için yoğun bir diplomasi yürüttü. Bunun için valilik, belediye, millî eğitim, basın, sendika, dernek demeden hepsine ulaşmaya ve dosya ulaştırmaya çalıştı.

Bu arada Seul’e davet edildi ve Kore’ye gitti. Güney Kore Cumhurbaşkanı’nın elinden minnettarlık beratı ve madalya aldı. TRT programlarına konuk oldu, yeni konferanslar verdi. Mütercim mühendis olmanın avantajıyla ABD’de hazırlanan sözde Ermeni Soykırım Tasarısı’na karşı İngilizce mektuplar kaleme alarak ilgili yerleri uyardı.

Bazen Çanakkale, bazen Kıbrıs için bilinçlendirme çalışmaları yaptı. Ve bazen Kore’de beraber savaştığımız Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye üzerindeki yüzyıllık hesaplarına dikkat çekti. Bazen de “Andımız”ın kaldırılmasının yanlışlığını vurgulamak için ABD Okul Andı’nın çevirilerini yayınladı:

I pledge allegiance to the flag of the United States of America, and to the Republic for which it stands: one Nation under God, indivisible, with Liiberty and Justice for all.” (Bağlılık için and içiyorum; Amerika Birleşik Devletleri’nin bayrağına ve onun simgelediği Cumhuriyet’e, Allah’ın gözetiminde bölünmez tek Ulus için, herkes için Özgürlük ve Adalet’le..)

O kahraman bir gazi, bilinçli ve duyarlı bir birey ve millî meselelerde insiyatif alabilen beyefendi bir kişilikti. Hem rahmetli babası hem merhum eşi hem de son günlerinde ona sahip çıkan yeğeni birer eğitimciydi ve o en çok eğitimi-eğitimcileri severdi. İzmit’teki bir eğitim kurumuna isminin verilmesi belki en çok ona yakışır.

Minnet duyguları içerisindeki rahmet niyazıyla..