Etiket arşivi: Silahlı

Otellerin Fazla Gıdası “266 Milyon Öğün” Olarak Vatandaşa Dağıtılacak!

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın seçtiği 9 girişimden biri olan teknoloji girişimi Fazla Gıda A.Ş,,Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) ile gıda atığını önlemek için iş birliği yapacağını duyurdu. Proje kapsamında gıda atığı ortalama %40 seviyesinde önlenecek, yılda yaklaşık 266 milyon öğün gıda ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabilecek.

Türkiye, “Her Şey Dahil Otelcilik” sektörü bu iş birliği ile otellerde müşteri memnuniyetinden ödün vermeden gıda atığını önleyerek hem sosyal, hem çevresel, hem de finansal açıdan sorumluluk sahibi yepyeni bir iş yapış şeklini ortaya koyarak diğer sektörlere de örnek olacak.

İş birliği kapsamında, gıda kayıplarının önüne geçilmesi ve tüketilebilir durumdaki gıdaların yeniden değerlendirilebilmesi amacıyla, önce otellerin yoğun olduğu Akdeniz bölgesinde çalışmalara başlanacak. Bu çalışma ilk etapta hali hazırda üyesi olan “Her Şey Dahil Oteller” tarafından doğru planlama ve atık takibi ile gıda atığı ve atık kaynaklı finansal zararı önleme odaklı olacak. Fazla Gıda bu alanda otellere özel geliştirdiği çözümleri uygulamaya alıyor olacak. Projenin bir diğer önceliği ise kaçınılmaz atıkların değerlendirilmesine yönelik, üye otellerin kullanımına sunulacak olan ve Fazla Gıda tarafından geliştirilen bir teknoloji platformunun kullanılmaya başlanması.

Fazla Gıda Kurucu Ortağı ve CEO’su Olcay SilahlıPOYD iş birliği ile “Her Şey Dahil Otellerde” gıda atığını kaynağında önlemeye odaklandıklarını belirtti. Bu alanda yaptıkları saha ve teknoloji çalışmaları ile sağladıkları çözümlerin, atığı %40 seviyesinde azaltabileceğini söyleyen Silahlı,bu oranda önlenen atığın ülke ekonomisi için2 Milyar TL seviyesinde bir tasarrufa tekabül ettiğinin de altını çizdi. Olcay Silahlı, bu tasarrufların yanı sıra “gıda bağışı” yolu ile otellerin ihtiyaç sahiplerine yılda yaklaşık 266 Milyon öğün gıda ulaştırma potansiyelleri olduğunu sözlerine ekledi.

Doğru Menü Planlama ve Atık Veri Takibiyle Gıdalar İhtiyaç Sahiplerine Ulaştırılacak

Fazla Gıda otellere; doğru menü planlama, atık veri takibi, analiz ve raporlama çözümleri sağlarken, kaçınılmaz fazla gıdalar denetlendikten sonra besin değerleri yerindeyken ve hijyenik koşullarda ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacak. İnsan tüketimine uygun olmayan atıklar ise döngüsel ekonomiye katılarak, finansal ve çevresel değer yaratmak için yeni nesil ve çevreci işletmelerin hayvan yemi, biyogaz, bio dizel gibi dönüşüm mekanizmalarına hammadde olarak aktarılacak.

Gıda israfını önleme konusunda farkındalık yaratılacak

POYD Yönetim Kurulu Başkanı Etem Hakan Duran“POYD iş birliği öncesinde, Regnum Otel ile çalışmaya başlayan Fazla Gıda, gerek Regnum Otel yöneticilerine gerekse sektöre, yenilikçi teknolojilerin konvansiyonel süreçlere entegrasyonu ile yaratılabilecek değer hakkında güven verdi. Bu başarılı örneği takiben, POYD’nin sürdürülebilirlik vizyonun bir iz düşümü olarak başlattığımız Fazla Gıda iş birliğimizin, yeni nesil teknoloji girişimleri ile yapılan projelerin hem sektöre hem de Türkiye ekonomisine ne kadar büyük fayda sağlayabileceğini göstermek adına çok kıymetli olduğunu düşünüyorum, ‘Her Şey Dahil Oteller’ gıda israfını önleme konusunda çok ciddi bir farkındalık yaratma potansiyel ve gücüne sahip” dedi.

Otellerin Atık Yönetimi İçin Yaptıkları Finansal Yatırımın Geri Dönüş Oranı, Yapılan Yatırımın 7 Katı

Etem Hakan Duran, projenin sadece otellerde atığı önlemekle kalmayacağını, aynı zamanda otel müşterilerinin de bu konuda farkındalığının artması için değerli bir iletişim kanalı olacağının altını çizdi.

Duran, “Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma için ortaya koyduğu 2030 Küresel Hedefleri’nin 12.3’ün maddesinde yer alan gıda atığını %50 oranında azaltma hedefine ulaşmak için biz de üzerimize düşeni yapmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. İngiltere’de WRAP’in yaptığı araştırmaya göre, otellerin atık yönetimi için yaptıkları finansal yatırımın geri dönüş oranı, yapılan yatırımın 7 katı.” dedi.

 

Yerli ve Milli Zırhlı Araç Motorunda İlk Ateşleme Başarılı!

Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın zırhlı araçlarda yerli motor kullanılması için açtığı ihaleyi kazanan BMC POWER, zırhlı araçlarda kullanılacak 600 beygir gücündeki motoru tamamen yerli ve milli olarak tasarladı. Firma, motorun geliştirilmesini, prototip üretimini ve testlerini de üstlendi.

Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, Twitter hesabından BMC’nin ürettiği yerli ve milli motorun ilk ateşlemesinin başarıyla yapıldığını duyurdu.

Motor hafif zırhlı araçlarda kullanılacak. Böylelikle Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesine girecek zırhlı araçların motorları da yerli olacak. Amaç savunma sanayisinde aracından motoruna kadar her parçasının yerli ve milli olması. Bir sonraki hedef zırhlı araçların zırh çeliğinin yerlileştirilmesi.

TRT Haber kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Not: Bu haberimizi beğendiyseniz bizi takibe alın, diğer haberlerimizi kaçırmayın;
https://www.facebook.com/T%C3%BCrkiye-Okuyor-284577185014511/
https://twitter.com/OkuyorTurkiye?lang=tr
https://www.linkedin.com/in/t%C3%BCrkiye-okuyor-a73520104/

 

Bağımsızlığımız yıkılmaz, devletimiz ebedi olsun!

100 yıl önce 28 Mayıs’ta, Doğu’da ilk demokratik devlet, Azerbaycan Cumhuriyeti kuruldu.Halk Cumhuriyeti, 28 Nisan 1920’de dağılmasından kısa süre sonra tenezzüle uğramasına rağmen, tarihteki yeri, Azerbaycan halkının istiklal arzuları ve 23 aylık bağımsız devlet salnamesi kalblerde yaşadı.

Yüzyıllar boyunca, Azerbaycan halkı her zaman özgürlük içinde yaşamış ve ulusal özgürlükler ve bağımsızlık için mücadele etmiştir. Azerbaycan’da Ulusal Kurtuluş Hareketi, 20. yüzyılın başlarında daha da artmıştır. Azerbaycan’ halkının özgürlüğük mücadelesine demokratik güçler ve siyasi figürler katıldı. Rus İmparatorluğunun çöküşü Azerbaycan’da bağımsız bir devlet için şartlar yarattı. 28 Mayıs 1918’de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti ilan edildi. O gün, Azerbaycan halkının tarihinde dikkate değer bir olaydı.

İşte bu yüzden bu düşüşe karşı 71 yıl sonra, 1991 yılında Azerbaycan SSC’nin orak-çekicli al bayrağını indirip bağımsız Azerbaycan’ın üç renkli, ay-yıldızlı kumaşına yeniden yükseltende biz cumhuriyete, onun şanlı tarihine ve siyasi mirasına sahip çıktık.

Fakat böyle bir cumhuriyet kurmak için aynı zamanda Azerbaycana özverili ve gelişmiş insanlar gerekiydi. Bugün, zaten orada olduklarını ve büyüdüklerini memnuniyetle söyleyebiliriz. O dönemde Azerbaycan’da büyük bir entelektüel takım vardı. Bunların çoğu Moskova’da, St. Petersburg’da, birçok Avrupa şehrinde eğitilmiş ve Avrupa kültürü ve dünya kültürüne aşina olmuş ve bunları üstlenmiştir. Onlar kendi entelektüel potansiyeli, kendi halkına, milletine olan kaygısı, sadakati ile Azerbaycanda XX yüzyılın başında giden süreçlerde yer almış ve birleşip Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’ni oluşturdular.

26 Haziran 1918’de Ulusal Ordu kuruldu. Azerbaycan Milli Ordusu, gerçek zaferi sadece işgal edilen topraklara ayak basacağı gün kutlayabilir.

 

Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurulmasında ve ona rehberlik edilmesinde M.E.Resulzadenin, F.Xoyskinin, N.Yusifbeylinin, A.Sefikürdskinin, E.Topçubaşovun, X.Xasmemmedovun, C.Hacınskinin, S.Mehmandarovun ve başkalarının çok büyük rolü olmuştur. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurulması ve ulusal devlet quruculuğunun tesisi halkımızın bağımsızlığını sağladı, tarihi hafızanın oluşumunda müstesna önem arz etti.

Tarihe bakalım. Azerbaycan’ın zenginlikleri yağmalandı. Halkımız özgür, bağımsız olmak istedi. Ama buna izin verilmedi. Bu yıllarda, hükümet, Azerbaycan petrolünü, pamuğunu ve diğer zenginliklerini yok etti. Müslümanları Bakü ve Azerbaycan’dan ihraç etmek ve Azerbaycan’da Ermeni hâkimiyetini sağlamak istedi. Halkımızın acımasız düşmanı Shaumyan, Bakü’deki Azerbaycanlıların silahlarını ellerinden alarak ermenileri silahlandırdı. 27 Mart 1918’de, 28 ve 29 Mart’ta, silahlı Ermeniler Bakü’de Müslümanları kırmaya başladı. Kan su yerine aktı. Taşnaklar çocuk, bebek ve yaşlıları bile umursamadı. Üç gün süren katliamda on binlerce kişi Bakü’de öldürüldü. Azerbaycan’daki diğer şehirlerde ve köylerde yaklaşık 50.000 Azerbaycanlı öldürüldü. Böyle bir durumda halkın kurtuluş yolu neydi? Ulusal liderler düşündü, taşındı ve sonunda bu sonuca vardı: “Özgürlüğe giden tek yol bağımsızlık! Özgür Devlet kurmak! Bütün dünya Azerbaycan’ın bağımsız olduğunu bilsin! “

28 Mayıs 1918’de Bağımsız Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti ilan edildi. 34 yaşındaki Muhammed Emin Resulzade devlet başkanı seçildi. Bu arada, Şaumyan hükümeti Bakü’de hala iktidardaydı. Böylece yeni kurulan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, Ganja’da bulunuyordu. Bakü’den heyecan verici haberler alındı. Bakü’de silahlı Ermenilere ek olarak, yabancılar da seyahat etti.

Böyle gergin bir durumda, Azerbaycan hükümeti Türkiye’den yardım istedi. Türkiye kabul etti. Yeni Azerbaycan hükümeti Ulusal Ordusunu oluşturmaya başladı. Türk ordusu Bakü’ye yaklaşıyordu. Şaumyan yönetimi, Rusya’dan  silah aldı, kanlı kavgalar başladı. Bakü uğruna binlerce Türk askeri savaştı. Bakü, Ermeni işgalinden kurtarıldı. Azerbaycan özgürce nefes almaya başladı.

Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kurulması, ulusal siyasi gelişmelerin ve Azerbaycan halkının ulusal uyanışlarının mantıklı bir sonucuydu. Abbasqulu ağa Bakıxanov, Mirze Feteli Ahundov, Hasan Bey Zerdabi, Celil Memmedquluzade ve diğer seçkin şahsiyetler tarafından temeli konmuş prosesler Azerbaycanda yeni tip tiyatronun, okulun ve basının ortaya çıkması ile sonuçlanmış, milli özünüderkin gerçekleşmesine büyük etkisi vardı. Bakü’nün petrol başkentine dönüşmesi ulusal girişimciler tabakasının oluşumu ile birlikte, dünyanın önde gelen üniversitelerinde eğitim almış aydınlar neslinin yetişmesine ortam yaratmıştır. Elimerdanbey Topçubaşov ve başka aydınların siyasete katılması, Dumaya seçilmesi ve Rusya Müslümanlarının örgütlenmesinde oynadıkları rol tarihimizin unutulmaz sehifelerindendir.

Rusya’da Çarlık yönetiminin kaldırılması, Şubat ve Ekim isyanları,Birinci Dünya Savaşı ve diğer bazı faktörlerin sonuçları Kafkasya’yı bazı siyasi güçlerin çatışmameydanına  dönüştürdü. Dünyanın önde gelen devletlerinin Bakü petrolüne gösterdiği ilgi durumu daha da kötüleştirdi. İlk kararıyla milliyeti, dini, sosyal durumu ve cinsinden bağımsız olarak, ülkemizin tüm vatandaşlarına eşit haklar veren Cumhuriyetin kurulması çok karmaşık koşullar altında ilan edilmiştir. Sadece 23 ay boyunca yaşamış olan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti tarihinin her sayfası tüm Azerbaycanlılara çok değer veriyor. Ancak, kalplerimizi gururla dolduran olaylarla birlikte, ulusal trajedilere neden olan sayfalar var. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kendi devlet simgelerini kabul etmesi, devlet ve askeri yapılanma, ekonomi ve kültür, eğitim ve sağlık alanlarında attığı adımlar halkımız için taleyüklü önem arz etmiştir. Cumhuriyetin büyük başarılarından biri, 11 Ocak 1920’de Paris Barış Konferansı’nda Azerbaycan’ın bağımsız bir devlet olarak tanınmasıydı. Ancak petrolün dış piyasalardan izole edilmesi sonucu ortaya çıkan siyasi, ekonomik ve sosyal kriz yoğunlaşmıştır. Buna ek olarak, parlamentodaki çatışmalar, Karabağ ve Zangazur’daki Ermeni silahlı kuvvetleri ile çatışma giderek daha da yoğunlaştı. Nüfusun büyük kısmının ağır yükü Bolşevik propagandası için verimli bir zemin oluşturdu. Erivan’ın Ermenilere başkent olarak verilmesinden sonra Erivan ilçesinden göç ettirilmiş 150 binden fazla soydaşımızın durumu oldukça gergindi. Böyle bir durumda, parlamentonun son sekiz oturumunda Bolşevik ültimatomunun kabulü Nisan işgali ile sonuçlandı. Nisan işgali Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin liderlerinin bir kısmını Muhammed Emin Resulzade gibi mülteci hayatı yaşamaya mahkum etti, bir kısmını Feteli Han Xoyski ve Hasan Bey Ağayev gibi Ermeni terörünün kurbanına çevirdi, kalanlarını da bolşevizmin amansız repressiyalarına maruz koydu. 28 Nisan 1920’de ikinci cumhuriyetçi Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. İki yıl içinde bağımsızlığını güvence altına alan cumhuriyet, 1922’de SSCB’ye girdikten sonra sadece resmi niteliklerini koruya bildi. Sadece onu yerine dördüncü cumhuriyet bağımsızlık fikrini yaşatmış ve Azerbaycan tüm servetlerinin dahil petrolünün tam sahibi olarak hareket edebilir bilmişdir.71 yıl sonra -1991 yılında Azerbaycan halkı kendi özgürlüğünü ve bağımsızlığını yeniden yaptı. 1991 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti bayrağı, amblemi ve marşı, Halk Cumhuriyetinin siyasi varisi olarak, bağımsızlığını sağlayarak kabul etti. 28 Mayıs 1918’de, Bağımsızlık Bildirgesi ilan edildiğinde, şimdi Cumhuriyet Bayramı olarak kutlanıyor. Müslüman Doğu’da ilk parlamento cumhuriyeti -Azerbaycan Halk Cumhuriyeti halkımızın eski devlet geleneklerini yaşatarak, modern döneme ait devlet kurumlarının yaratılmasını sağlamıştır.

Bağımsızlığımız yıkılmaz, devletimiz ebedi olsun!

 

Mehmetçiğin Zaferi Ve Hezimete Uğrayanlar

 

 

Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, Özgür Suriye Ordusunun desteği ile DEAŞ ve PYD oyunu ile işgal altına alınan Afrin’i kurtararak büyük bir zafere imza atmıştır.

 

Böylelikle uzun süredir PKK’ nın zulmünü çeken yöre halkı da özgürlüğüne ve yaşama hakkına kavuşmuştur. Mehmetçiğin müşfik yardımını ve tebessümünü gören sivil halk, gizlendikleri sığınaklardan çıkarak şükür secdesine kapanmış, askerimize sarılarak, “nerede kaldınız, daha önce neden gelmediniz” tatlı serzenişlerinde bulunarak mutluluk gözyaşı dökmüştür.

 

İran sınırından Akdeniz’e kadar bir koridora, 30 bin PYD-YPG teröristini yerleştiren ABD, her türlü desteği de sağlamış ve eğitmişti. Afrin’ de ele geçirilen cephanelik, tıbbi malzeme, gizli hastane ve modern tüneller  bunu teyit etmektedir.

 

Barzani’nin Kuzey Irak’ta kurmaya çalıştığı, “İkinci İsrail”, Kuzey Suriye’de de tarumar oldu, Türkiye ve Türk düşmanlarının başına yıkıldı.

 

Askeri uzmanların ve ele geçen mühimmatın ortaya koyduğu acı gerçek; ABD’ nin, PYD-YPG teröristlerine en az 5 bin tır silah yardım ettiğidir. Fakat kalleşçe, sinsice kan dökmeye alışık teröristler, Mehmetçiği görmeden, adını duyar duymaz tavşanlar gibi kaçarak bu silahları terk etmiş, kullanma fırsatı bulamamışlardır.

 

ABD’nin  PKK ve PYD’yi kullanarak Türkiye’ye karşı başlattığı silahlı  savaş böylelikle hezimete uğramıştır. ABD’ye asla güvenilemez. ABD bir yandan Türkiye’yi zayıflatmak için PKK’yı kullanırken, diğer yandan da Suriye’ye yerleşerek buranın petrollerini sömürmeyi planlamaktadır. ABD’nin DAEŞ’le mücadele palavrası asla gerçekçi değildir.

 

ABD’nin desteği ile devlet olmaya yeltenen terör örgütleri, “Afrin”in alınması ile bu hayallerinin nasıl tuz buz olduğunu da idrak etmiş oldular. Tabi sadece bu değil, yaşadıkları lüks villaları terk etmeleri, verdikleri büyük kayıplar da içlerine oturmuştur.

 

Türkiye’nin “Zeytin Dalı Harekâtı” Batı’nın da ağzının tadını kaçırmıştır. “Siviller vuruluyor” iftirası ile bir şey çıkaramayınca, “Türkiye hastaneleri vuruyor” yalanına sarıldılar. Avrupa devletlerinin birçoğunda Türkiye aleyhine yapılan yürüyüşler, masumane ve haklı olmayıp, kasıtlı ve düşmanca bir tavırdır.

Bu düşmanca fikir ve davranışların arkasında elbette ki FETÖ ve PKK yandaşlarının propagandaları da bulunmaktadır.

 

ABD’nin Suriye iç savaşında Türkiye ile ilgili stratejisi, Türkiye’yi yeniden vesayeti altına almaktı. Fakat CIA ve Pentagon, yandaşları teröristlerle birlikte Suriye ve Türkiye’de hezimete uğramıştır.

.

Sevgiyle kalın…

Kilislilere Bir Destekte Başkan Yanılmaz’dan

 

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terör örgütlerine yönelik sürdürdüğü Zeytin Dalı Harekatına destek olmak ve bölgedeki operasyonlardan en fazla etkilenen il olan Kilis halkıyla kucaklaşmak amacıyla beraberindeki heyetle birlikte Kilis’e giden Elazığ Belediye Başkanı Mücahit Yanılmaz, vatandaşlarla kucaklaştı.

KİLİS HALKININ YANINDAYIZ

Gün boyu Kilis halkıyla bir araya gelerek onlarla sohbet eden Başkan Yanılmaz’a Kilis Belediye Başkanı Hasan Kara ve Kilisli muhtarlar da eşlik etti.

Esnaflarla buluşarak alış veriş yapan Başkan Yanılmaz, onlara bir nebzede olsa destek olmaya çalıştıklarını kaydetti. Kilis halkına Elazığlıların selam ve muhabbetlerini ileten Başkan Yanılmaz, ülkemizin yurt içinde ve yurt dışında terör örgütlerine karşı şanlı bir mücadele verdiğini ve kendilerinin de Elazığlılar olarak sonuna kadar bu mücadeleyi desteklediklerini belirtti.

Mehmetçiğimizin azim ve kararlılıkla ülkemizi bölmek isteyen terör örgütlerine karşı kahramanca mücadele ettiğini belirten Başkan Yanılmaz, “Bayrağımızın ebediyen göklerde dalgalanması için 80 milyon vatandaş bir ve beraber olacağız. Türk Silahlı Kuvvetlerimize, askerlerimize ve güvenlik güçlerimize sonuna kadar destek sağlayacağız” dedi.

RUSYA MI, ÇİN Mİ; İŞTE ABD’NİN BÜTÜN MESELESİ BU!

RUSYA MI, ÇİN Mİ; İŞTE ABD’NİN BÜTÜN MESELESİ BU!

 

 

süleyman pekinTakımların antrenman, taktik, hazırlık maçı ve müsabaka gibi evrelerine ordular, spor kulüplerinden daha çok ihtiyaç duyarlar. Futbol bir güç ve gösteri oyunuysa silahlı kuvvetler de ülkenin kaderi için güç ve gösteri müsabakalarında aktif rol alırlar.

Nitekim PKK, – 10/15 sene önce yazdığımız gibi – Türk Ordusu’nun kum torbasıdır. Cizre, Sur gibi ilçelerde tanklar eşliğinde PKK’lıları kazdıkları hendeklere gömme operasyonu yapıldığında da “Bu muhtemelen tanklarla yapılacak sınır dışı bir harekât hazırlığıdır” demişiz.

Neticede 5 aylık Fırat Kalkanı Harekâtı’yla Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan Güvenli Bölge, strateji ve taktik olarak Devleti rahatlattı. Bu kez de o sıra beyanen kaydettiğimiz ikinci bir harekâtın Dicle Kalkanı adıyla Silopi Sınırından Telafer’e ulaşan dikey bir hatla Musul ve Sincar arasını tutacak şekilde yapılmasının elzem olduğuydu. Ve halen de öyle.. Bekliyoruz!

Bu için dışa bakan tarafı.. Bir de dışın dışa ve dışın içe bakan tarafları var. Misal: Trump. Kim seçti kim seçmedi, kalıcı mı yoksa gidici mi, Rusya’yla mı takışacak yoksa Çin’le mi kapışacak; belli değil.

Bu tip belirsizliklere kuantum mekaniği de diyebilirsiniz. Amerikan devlet aklının Hilary’e yatırım yapan kanadı Trump’u dost olmayı umduğu Rusya’yla savaşa zorluyor. O da diğer kanatla beraber Çin’in façasını çizmek için Kuzey Kore üzerinden atar yapıyor. Fakat her iki ihtimal de masada..

Geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden servis olunan Bulgaristan – Romanya hattındaki Amerikan askerî hareketliliği ile kuzeydoğu sınırımızın az ötesindeki ABD + Gürcistan bayraklı zırhlı konvoy geçişleri Karadeniz’de Rusya’ya karşı bir gövde gösterisine dönüşecek büyük bir tatbikatın habercisi olabilir.

Dahası Kırım’ı yutan ve halen Donetsk ile Luhansk’ı Ukrayna’dan koparmaya çalışan Rusya’ya ekonomik yaptırım haricinde cevap verilemediğinden Moldova’nın Transdinyester Bölegesi’ndeki Rus ayrılıkçıların Putin’e yeni bir zafer kazandırmaması adına o bölgenin yarısıyla soydaş ve aynı zamanda da NATO üyesi olan Romanya ile bölgeye yapılabilecek bir operasyon bile az da olsa ihtimal dahilindedir.

Yani Amerika’ya Başkan olabilirsiniz ama size istemediğiniz şeyleri de yaptırabiliriz, diyorlar. Oysa 3 kuşaktır (45 yıl) bekletilen sıfır kum torbası var: Kuzey Kore. Ortadoğu’dan bile beter diktatoryal yapıyla idaresine izin verilen ve yarın – öbür gün savaş gerekçesi olması için silahlanması görmezden gelinen bir yer.

Trump, adaylığından beri taahhüdü olan Çin’in yeni Süper Güç olmasının önünü kesme ve Rusya’yla kendi ekibinin planlamadığı bir savaşa girmemek için kolay hedefe yönelebilir. K. Kore’nin yanlışlıkla Japon egemenliğindeki bir bölgeye füze düşürüşü sonrası ABD + Japonya ve Güney Kore uçaklarının Kuzey Kore sahasında hakimiyet uçuşu yaptıklarını hatta havada yakıt ikmali gibi piknikvari hareketleri rahatlıkla gerçekleştirdiklerini unutmayalım.

Zaten Çin de, Kim Jong Un’un ABD hakimiyetindeki Guam’ı vurması sonrası Amerika’ya misilleme hakkı doğduğunu kabul etti. Doğrudan Amerikalıların Kim Jong rejimini yıkmaya yönelik askerî darbeye ise sessiz kalmayacağını ilan etti. Bu şu demek:

1- Kendi kendine silahlanan veya müsaade gören Kim denilen zat, sebepsiz yere Amerikan toprağını vurursa ya embesildir ya ABD ajanıdır ya da Saddam’ın Kuveyt’e sokulması gibi etrafındaki ajanların çoğu onu Amerikan köteği yemesi için gazlamaktadır.

Ve 2: ABD, Kim’i bahane ederek Çin’in yeğeni pozisyonundaki K. Kore’yi hem de Çin Mahallesinde evire çevire döverse Çin’in itibarı kalmaz. Şu anki muazzam büyüme hızlarıyla (% 7) zaten 2023-25’te Dünyanın en büyük Ekonomik Gücü olma yolundalar. Bunun Ortadoğu’da Müslümanlara yapılan ve BOP adıyla yutturulan çökme / çökertme gibi hinterlandında yapılmasına izin vermeyecektir Çin.

Atletizm, futbol derken boks maçına hazır olun.

Cenevre’de Güvenlik ve Garantiler tuzağı

 

 

ata-atun-HocaNew York zirvesinde varılan mutabakata göre 2’nci tur 5’li Kıbrıs Konferansı ucu açık olarak 28 Haziran’da Cenevre’de gerçekleştirilecek. Konferans BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in huzurunda gerçekleşecek. Masaya BM Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide BM’yi temsilen, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar taraf olarak, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere garantörler olarak, Avrupa Birliği de gözlemci olarak oturacak. Avrupa Birliği ilk kez resmi olarak gözlemci sıfatı ile masada yer alacak.

 

Tezgah büyük aslında. Girit’te de aynen bu yöntem uygulanmıştı.

Anastasiadis 1. Cenevre konferansında kurduğu Harita tuzağına düşürdüğü KKTC ekibini 2. Konferansta da Güvenlik ve Garantiler tuzağına düşürmek için paçaları sıvamış gözüküyor. Gündeme hiçbir konu konuşulmadan ve tartışılmadan Güvenlik ve Garantiler konusunu koydurmak peşinde. Bunun için de önkoşul yaratmaya çalışıyor.

 

Resmi gözlemci olarak Avrupa Birliği’nin ne işi var masada pek de anlaşılır gibi değil. Zaten Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi Avrupa Birliği üyesi, İngiltere ayrılma sürecinde ama halen daha Avrupa Birliği üyesi, buna ilaveten bir de Avrupa Birliğinin kendisi oturuyor masaya, geri kalan 25 ülkeyi temsilen. Bunların da muhatapları ve Kıbrıs konusunu görüşecekleri taraflar da Türkiye ve KKTC.

 

1963-1974 yılları arasında Rum Yönetiminin Kıbrıslı Türklere uyguladığı insanlık dışı soykırım,  insafsızca kısıtlanan dolaşım, mülk edinme, eğitim, kültürel faaliyet, spor yapma hakları ile acımasız ekonomik uygulamalar göz ardı edilerek ve de kasten unutularak, Orta Doğu’da kan gövdeyi götürürken ve de terör Avrupa Birliğine sıçrama yapmışken Kıbrıs Rum tarafı ile baryaları (kankaları) AB grubunun ilk önerisi “Güvenlik ve Garantiler” konusunu görüşelim, sonra içeriğini çağa göre uyduralım olacak. Ardından da “nasıl olsa Güvenlik ve Garantiler konusunu gündeme getirdik, masaya koyduk ve tartışmaya açtık artık bundan hiç kimse geri dönemez” düşüncesi ile Yunanistan masayı bozmazsa, Toprak, Mülkiyet, İç Yönetim ve Güç Paylaşımı konuları masada kerhen görüşülecek.

 

Anastasiadis. Batı Trakya’da yaşayan kardeşlerimize, soydaşlarımıza halen daha AB üyesi Yunanistan’ın uyguladığı baskıyı görmezlikten gelerek, arlanmadan, utanmadan “Güvenlik ve Garantilerin” kalkmasını istiyor.

 

Yüksekten uçuyor Rum lider. Hayal gücü göklerde uçuşurken, 2. Cenevre Konferansında beklentileri de çok yüksek düzeyde.  Saf saf, Türkiye’nin Avrupa Birliğinin resmi gözlemci olduğu masada, Kıbrıs Rum Yönetimi muhatap alacağını ve garantörü olduğu 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Anayasasında yer alan Güvenlik ve Garantiler konusunun değiştirilmesini ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin adadan tümüyle ayrılmasını tartışacağı rüyasını görüyor.

 

Yunanistan ise masaya oturmak için Batı Trakya’daki soydaşlarımıza uyguladığı kısıtlamalar ve baskılar, normal bir uygulamaymışçasına ne koparırsak kardır zihniyeti ile “Sıfır garanti, sıfır güvenlik, sıfır asker” gibi çağdışı bir isteği öne sürmüş durumda.

 

Anastasiadis harita konusunda başarılı bir şekilde uyguladığı “Kasaya koyma” yöntemi ile, Türk tarafının “Güvenlik ve Garantiler” konusunda ne gibi tavizler verebileceğini yazılı olarak sunmasını ve  kimseler görmeden kasaya konulması talebini daha açıklayamadı ama onun da kokusu önümüzdeki günlerde çıkacak elbette…

Anlaşılan Türkiye ve KKTC’yi aptal, kendilerini çok akıllı sanıyorlar…

 

Prof. Dr. Ata ATUN