Etiket arşivi: Sabit

Karaçay’ın gözü ile Türkiye’de son durum

50 yıllık göçmenlik geçmişimde anavatan Türkiye ile ‘eşten vatan’ (eşimin vatanı) Hollanda arasında, bazen otomobil, bazen de uçak ile yüzü aşkın yolculuk yaptım. Macera dolu yolculuklarımın birinde 12 eylül ihtilaline rastladım. Bir Hollanda TV kurumu için, ‘Ceremeyi çeken çocuklar’ isimli 5 serilik bir dökümanter  hazırlıyorduk. Ünlü yapımcı Henk Bernard ve kamera ekibi ile Mersin’e gelmiştik. Serinin müzik işini verdiğimiz Sabit Gürses’e bir bölümde başrol vermiştik. Sabit Gürses ile Toroslarda bir köyde söyleşi yapmıştık.

Mersin’de kaldığımız süre içinde TV yayınlarını birlikte izlediğimiz deneyimli yapımcı ve haliyle politika uzmanı Henk Bernard bana, ‘Bak İlhan, birkaç gün içinde burada ihtilal olacak’ demişti. Ertesi gün, bana yardımcılık yapan Ergür Dinçkal ile otomobil ile yola çıktık.
Akşam vardığımız Edirne’de konakladık. Sabah erken yola çıktığımız zaman, yol üzerindeki manavlardan birinin önünde durduk.  Elektrikler kesilmişti ve çok karanlıktı. Otomobilden inmek için kapıyı açar açmaz, çok sert bir ‘Devam et, durma’ komutu duydum. Elinde mavzer olan askerdi komutu veren. ‘Hayırdır kardeş’  diye sorduğum asker, ‘İhtilal oldu’ yanıtını verdi.  Kapıkule sınır kapısına geldiğimiz zaman işlem yapılmıyordu. Sınırda çıkış yasağı vardı. Beni komutana götürmelerini rica ettim. Götürüldüğüm komutana TRT için çalıştığımı ve Hollanda televizyonuna program yapmak için Türkiye’de olduğumu söyledim. Sağ olsun, komutan çıkış için özel izin verdi.
Hayatımda ilk defa, torpilden yararlanmak için TRT adını kullanmıştım.

12 Eylül ihtilali öncesi ülkemiz tam bir felaket içindeydi. Her gün onlarca gencimiz anlamsız bir sağ sol kavgası yüzünden ölüyordu. Her tarafta bombalar patlıyordu. Bizim evin yakınındaki yazlık sinemamızın önünde bir bomba patlamış ölü ve yaralılar olmuştu. Yani sokağa çıkmaya cesaret edilemiyordu. Bu durumun özellikle planlanmış olduğunu iddia edenler olduğu gibi, sağ sol kavgasının düzmece olmadığını iddia edenler vardı. Bu iddialar hala da geçerliliğini koruyor.

1960 ihtilali de öyle. İhtilal olduğu zaman 18 yaşındaydım. Siyasi bir tartışmaya girmek istememe rağmen ifade edeyim ki, 1950-1960 arasında yaşananlar demokrasiden yoksundu. İşin ilginç tarafı, ABD’nin ülkemiz üzerindeki etkinliği bizi rahatsız ediyordu. Öyle ki, Mersin’de bir Türk polisi ile Amerikalı asker inzibat elleri coplu birlikte devriye geziyorlardı. Bu durumdan rahatsız olduğumuz için, biz de gençler olarak Amerikalı askerlere gördüğümüz yerde saldırıyorduk. Biz o askerleri Mersin’de denize atamadık ama İstanbul Dolmabahçe’de onları denize atan bir gençlik vardı. 1960 ihtilalinde haklılık payı var idiyse de, sonradan yapılan duruşmalardaki köpek-bebek davaları da saçmaydı.

Geçmişteki ciddi iki ihtilali yaşamış biri olarak şunu söyleyebilirim ki, ihtilaller hiç de kurtarıcı olmuyor. Sonuçta demokrasiyi yeniden kurmak için antidemokratik kurallar işliyor.

Günümüzdeki Türkiye’ye gelince:
Bu konuda ben siyasi bir analiz yapmayacağım. Çeşitli görüş ve düşüncelere yer vereceğim.
Özellikle yurtdışında yapılan açıklamalarda, ülkemizde demokrasinin iyi işlemediği yönünde suçlamalar devam ediyor. Yurt içinde ise, bu konuda ikiye ayrılmış bir toplum var. Mevcut yönetimden memnun olanlar var olduğu gibi, hiç memnun olmayan ve hatta duruma isyan edenler de var. Gittiğim her yerde, sabah yürüyüşlerinde konuştuklarımla, jimnastik yaptığım yerlerde konuştuğum herkes, Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamdan şikayet ediyor. Bu sabah jimnastik yaptığım 12 kişiyle konuşurken şunu söyledim: ‘Bakın, burada 12 kişiyiz. Yönetimi beğenen bir tek kişi bile yok. Konuştuğum herkes yönetimden şikayetçi. Peki bu yönetime oy veren yüzde 50 nerede?’
Bazıları bu sözlerimden dolayı alındılar ve şöyle cevap verdiler: ‘İlhan bey, burası Mersin. Burada ve özellikle sizin bulunduğunuz alanlarda, yönetimi destekleyecek bir kişi bulamazsınız. Köylere gidin, Anadolu’ya girin. O zaman mevcut yönetim hakkındaki övgüleri görür ve duyarsınız.’

24 Haziran’da yapılacak olan seçimlerin analizini yapmak da çok zor. Mersinliler’i dinlediğim zaman, muhalefetin bu seçimleri kazanacağı inancının hakim olduğunu görüyorum. Recep Tayyip Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı adaylığı için rakip olanlar arasında, en güçlü rakibin Muharrem İnce olduğunu anlamamak mümkün değil. İş birinci turda bitmezse, ikinci tura kalacak olan Muharrem İnce’nin, HDP de dahil, tüm muhalifler tarafından desteklenmesi halinde kazanabileceği görüşünde olanlar var.
Meclis seçiminde ise, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi (SP) ve Demokrat Parti’nin (DP) ittifakının çoğunluğu sağlamaya yetmiyeceği inancının yanında,. HDP’nin de desteği ile çoğunluğun sağlanabileceği görüşü hakim., Ancak,  İYİ Parti’nin HDP yardımına sıcak bakmadığı da bir gerçek.

Seçim öncesi ve sonrası için senaryo yazanların haddi hesabı yok.

Recep Tayyip Erdoğan’nın, seçimi kaybetse dahi gitmeyeceği iddiası, en büyük rakibi Muharrem İnce’ye de soruldu. İnce, ‘Özal nasıl gittiyse, Demirel nasıl gittiyse Erdoğan da gider’ yanını verdi.
Peki, ‘Ya gitmezse’ diyenlere de bazıları şu cevabı veriyorlar.
‘Recep Tayyip Erdoğan, seçimi kaybettiği halde gitmezse, dış güçler birlik olurlar ve zorlarlar. Bu zorlamaya rağmen yine de gitmezse, Erdoğan’ı göndermek için zor kullanırlar.. Bu zorlamalar arasında, Saddam’a yapılan ve Kaddafi’ye yapılanlara benzer zorlamalar olabilir.’
Tüm Türk dünyası gibi ben de şahsen bunu düşünmek bile istemiyorum. Sorunun o raddeye gelmesi, sağduyulu düşünen hiç kimsenin kabul edemeyeceği kadar ciddi. Recep Tayyip Erdoğan’ın da, böyle bir sona neden olmayacak kadar akıllı olduğu ve önünde sonunda Türkiye’ye muhtaç olan dış güçleri hizaya çekeceği görüşünde olanlar var.
Türkiye’yi, Türk-Kürt, Alevi-Sünni ve daha birçok kutuplaştırıcı senaryolarla öteden beri parçalamaya çalışan dış güçlerin, şimdi de Recep Tayyip Erdoğan karşı duruşları ile parçalayamazlar. Dış güçlerin asıl amaçlarının, Türkiye’de demokrasinin yerleşmesi değil, parçalanması olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle dış güçlere karşı şunu söyleyebiliriz: ‘Bırakın, ülkemizdeki demokrasi mücadelesini bir kendi aramızda sürdürelim ve çözelim.’

****

Numara Taşıma Türkiye Nüfusunu Geçti

21Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin, bugüne kadar toplam 80 milyon numara taşıma işlemi gerçekleştirildiğini bildirdi.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin, yaptığı açıklamada, bilgi teknolojileri ve iletişim sektörünün geçen yıl da büyümeye ve gelişmeye devam ettiğini ifade ederek, 2013’te 500 olan sektörde hizmet veren işletmeci sayısının, geçen yıl 672’ye yükseldiğini bildirdi.

Sabit telefon abone sayısının geçen yıl, bir önceki yıla göre yüzde 7 azalarak  13,5 milyondan 12,5 milyona gerilediğini belirten Bilgin, “Buna karşın mobil telefon abone sayısında artış olduğu görülmektedir. 2013 yılı sonu itibariyle 69,7 milyon olan mobil abone sayısı, yüzde 3’lük artışla 72 milyona yaklaştı. Aralık 2014 itibarıyla Türkiye’de yaklaşık yüzde 92,5 penetrasyon oranına karşılık gelen toplam 71 milyon 888 bin 416 mobil abone bulunuyor” diye konuştu.

Bilgin, 9 yaşın üzerindeki nüfus dikkate alındığında mobil penetrasyon oranının yüzde 100’ün üzerine çıktığına dikkati çekerek, 2008’de 6 milyon olan geniş bant internet abone sayısının 2013 sonu itibariyle 32,6 milyon olarak gerçekleştiğini kaydetti. Geçen yıl sonu itibariyle ise geniş bant internet abone sayısının 2013 yılına göre yüzde 27’lik artışla 41,3 milyona yükseldiğini dile getiren Bilgin, “2008 yılında ülkemizde 6 milyon geniş bant internet abonesi sayısının bugün gelinen noktada 41 milyonu aşması büyük bir başarıdır” dedi.

3G abone sayısı yüzde 18 arttı

2009 yılı Temmuz ayından itibaren hizmete sunulan 3G’de, abone sayısında kısa sürede büyük bir artış yaşandığını vurgulayan Bilgin, 2013’te 49,3 milyon olan 3G mobil abone sayısının, geçen yıl, yüzde 18 artışla 58,3 milyona yükseldiğini söyledi.

Fiber kablo uzunluğunda da büyük bir artış yaşandığına dikkati çeken Bilgin, 2013’te 181 bin 973 kilometre olan Türk Telekom’un fiber kablo uzunluğunun geçen yıl 192 bin 671 kilometreye, 45 bin 440 kilometre olan alternatif işletmecilerin toplam fiber uzunluğunun ise 52 bin 176 kilometreye ulaştığını bildirdi.

İnternette yüzde 39’luk artış

Bakan Bilgin, 2013 yılında 3 milyon 33 bin 830 TByte olan sabit geniş bant internet kullanım miktarının, geçen yıl yüzde 39 artışla 4 milyon 225 bin 172 TByte olarak gerçekleştiğini belirtti. Bakan Bilgin, mobil internet trafiğindeki artış oranının daha hızlı olduğunu belirterek, mobil geniş bant kullanım miktarının, söz konusu dönemde yüzde 109 artarak 141 bin 637 TByte’dan 295 bin 756 TByte’a çıktığını kaydetti.

Faturalı hat kullanan abone sayısında da artış yaşandığına dikkati çeken Bilgin, 2013 yılı sonunda abonelerin yüzde 59’u ön ödemeli iken, geçen yıl sonu itibarıyla bu oranın yüzde 55’e gerilediğini bildirdi. Bilgin, abone başı gelirler göz önüne alındığında faturalı abonelerdeki artışın sektör açısından önemli olduğunu vurguladı.

Sektörde oluşan rekabet ortamı ve operatörlerin cazip kampanyaları sonucunda mobil numara taşıma sayısının da hızla arttığını ifade eden Bilgin, bugüne kadar toplam 80 milyon numara taşıma işleminin gerçekleştirildiğini bildirdi.

Bilgin, 2013 yılında 185,9 milyar dakika olan toplam mobil ses trafik hacminin yüzde 10’luk artışla 2014’te 205,1 milyar dakikaya yükseldiğini dile getirdi.

Sektördeki büyümeye bağlı olarak işletmecilerin gelirlerinde de artış yaşandığına dikkati çeken Bilgin, şöyle konuştu:

“2013 yılında 18,8 milyar lira olan mobil işletmecilerin net satış gelirleri, yüzde 9’luk artışla 2014 yılında yaklaşık 20,4 milyar lira olarak gerçekleşti. 2014 yılında işletmeciler tarafından sektöre toplam 5 milyar 670 milyon lira yatırım yapıldı. 2013 yılındaki 5 milyar 462 milyon liralık yatırım miktarına göre yüzde 3,8 artış gerçekleşti. Geçen yıl Türk Telekom, mobil şebeke işletmecileri ve diğer işletmecilerin toplam gelirleri 35,5 milyar lira düzeyinde gerçekleşti. 2013 yılının 32,3 milyar liralık gelir seviyesine göre yüzde 10’luk artış söz konusu.”