Etiket arşivi: Reyhan

Çok Konuşulacak Bir Eser ”BaldıranZehiri” Okuyucularıyla Buluştu

 

Araştırmacı-Yazar Şahin Duman’ın çok konuşulacak ‘Baldıran Zehri’ isimli romanı raflarda yerini aldı. Duman’ın daha önce okuyucularıyla buluşan ‘İstiklal Harbinde Türk’ün Kürt’ü’, ‘Belgelerle İzoli, İzollular ve İzoli Aşireti’ adlı eserlerinin ardından Türkiye’nin yakın tarihine yepyeni bir pencereden ışık tutarak, okudukça tüm bildiklerinizi yeniden gözden geçireceğiniz ‘Baldıran Zehri’ adlı eseri de okuyucunun beğenisine sunuldu.

Okudukça yüreğinizin kabararak duygu fırtınası yaşayacağınız ve yıllarca etkisinden sıyrılamayacağınız, ülkemizin son kırık yılına damga vuran olayların kurgulandığı eser, yaşadığımız coğrafyanın önemi ve bu coğrafyada yaşamanın ödettiği ağır bedeli yepyeni bir pencereden okuyucuya aktarıyor.

Eserde;

Türkiye ve Ortadoğu’yu kendi tarihsel emelleri doğrultusunda şekillendirmek isteyen küresel güçlerin, emellerine ulaşmak için bu coğrafyada on yıllarca ilmek ilmek işleyerek uygulamaya çalıştıkları projelerini, halkların hakları adı altında nasıl gizleyip uygulamaya koyduklarını tarihsel olaylardan esinlenerek kurgulamıştır.

Bin yıllık aynı tarihe mensup, savaşta, barışta, yoklukta ve zorlukta her daim tek vücut olmuş, aynı kültür ve medeniyeti paylaşmış, aynı kıbleye dönmüş, birbirine kardeş, ekmeğini, sevgisini paylaşmış, kız alıp kız vermiş ve aynı vatanın aynı evlatları olan halkların arasına sokulmaya çalışılan nifak, fitne ve fesatlıklara karşı;

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milletiyle birlikte kadim medeniyetinin sorumluluğunda nasıl büyük adımlar attığını, etnik nitelikli körükleyici zihniyet parametrelerini, kucaklayıcı kardeşlik hukuku potasında nasıl eritmeye başladığını ve ülkede yaşayan tüm unsurları ‘Millet’ sistemi içerisinde farklılıklarıyla kabullenme akılcılığında, kültürel özgüvene dayalı vatana sahiplik bilinciyle tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet öz değerlerinde nasıl birleştirdiğini heyecan dolu bir kurguyla okuyucuya aktarıyor.

Ey İnsan! Kibirli olma

 

Bir müslümanın, bir insanın mürşidi olmazsa şeytan onu amel varlığına düşürüyor. Firavun niçin tanrılık davasına düşmüş? Şeytan ona şöyle demiş:

-“Sen insan değilsin. Sen beşer değilsin. Sen hiç hastalan-mıyorsun. Ne başın ağrıyor? Ne dişin ağrıyor. Sen ihtiyarlamazsın da.”

Bir rivayete göre çok uzun süre yaşamış. Hiç yaşlanma-mış. Ağzının içerisinde otuziki dişinin bir tanesine bir zarar gelmemiş.

Peygamber Efendimiz Mirac yaptığı zaman yükseldi AL-LAH’a gitti. Cenab-ı Hak:

-“Habibim bana hediye ne getirdin?” Diye sordu.

-“Yâ Rabbi Sen Ganisin. Ben fakirim. Fakirlikle geldim. Yokluğumla geldim. Zengin Sensin. Fakir Benim. Sen ihsan sahibisin. Muhtaç benim.”

ALLAH’ın o kadar hoşuna gitti ki.

-“Ya Habibim! Bana çok makbul bir hediye getirdin.”

Onun için, “Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz.”

Hanımlarda da vardır. Beylerde de vardır. Görülüyor. Gi-yinmesinden, yürümesinden belli oluyor. Sanki krallık sa-hibi, o kadar kibirli, o kadar gururlu. Halbuki onların hiç kurtulacağı yoktur.

Neden?

ALLAH buyuruyor ki “Her kim ALLAH için alçalırsa, biz onu yükseltiriz. Her kim tekebbür sahibi olursa onu da ha-kîr, yoksul yaparız.” Onun için müslümanın en büyük ameli tevazudur. Tarikatlı olsun veya olmasın en büyük amel te-vazudur.

İbrahim Hakkı Hazretleri buyurmuş ki:

Her gördüğün Hızır bil

Her geceyi Kadir bil

Fırsatı ganimet bil

Görelim Mevlâ neyler

Neylerse güzel eyler

Diyor ki:

Ey insan! Gururlu, kibirli olma. Herkesi de kendinden üs-tün gör. Herkesi kendinden yüksek gör.

Evet HIZIR’da ALLAH’ın kulu ama, Ab-ı Hayat suyu iç-miş. Kıyamete kadar ölüm yok. ALLAH tarafından yetkilidir. Her daralana yetişir. Suda boğulacaksa, ateşte yanıyorsa, kurtarılacaksa veya bir trafik kazasından kurtarılacaksa HI-ZIR ALEYHİSSELAM yetişir. ALLAH onu yetiştirir. Ama, mür-şidi olmayanlar içindir bu. Mürşidi olanların Hızırı Mürşi-didir.

Müridin bir tanesi bir camide temizlik yapıyormuş. Hızır Aleyhisselam geçmiş karşısına. Demiş:

-“Bak yüzüme.”

-“Benim bakacak yüzüm var.”

-“Ben Hızırım.”

-“Benim Hızırım da var.”

-“Senin Şeyhine feyiz veren benim.”

Demiş:

-“Ben feyzimi şeyhimden alırım.”

Ne yaptıysa çaresiz, onu yüzüne baktıramamış.

Şöyle bir ifadede bulunmuş: “Şöyleki ALLAH bir sözdedir. Bir yüzdedir iki göz.” Benim ancak sözüm ALLAH’tır. Zikrim ALLAH’tır. Ama iki gözüm de bir yüzdedir. Ben bir yüze bakarım. İki yüze bakmam.

Şöyle ki ALLAH’tır sözü

Bir yüzdedir iki gözü

Yandı, tutuştu bu özü

Buradaki anlam “Her gördüğünü Hızır bil.” Tarikattaki maksat mahviyete düşmektir. Tarikat bilmek değil, düşmek. Tasavvuf bilmek değil, düşmek. Bildiklerin bitecek. Eğer bil-diklerin bitti ise sana Cenâb-ı Hak bilmediklerini öğretecek, senin bildiklerin sana Hak’tan daha hayırlı değil. Hak’tan hayırlı bildiklerini bildiren ALLAH. Cenâb-ı Hak ne buyuruyor:

“Herkes bildiğinin alimidir. Herkes bildiği ile amel ederse, bilmediklerini biz Azimüşşan ona öğretiriz.”

Burada iki anlam var. Zahirde mürşidi olmayanların an-lamı başka, tasavvufta mürşidi olanların anlamı başkadır.

Zahir: Şeriattır, cesededir.

Batın: Tarikattır, ruhadır. Ruha olduğu için görünmez. Gören söylemez. Söylese bilinmez. Onun için:

Derûnun derdini her yerde açma

Var ise gevherin meydana saçma

Ki her suyu hayattır diye içme

Esrar: Sır olan birşey. “Sırlarını açma” diyor. Cevherin var onu da saçma. Fakat su nedir? Güzel amelin ve hayallerin veya cezbeli hallerin. Cezbe sahipleri. Bu kelam onlaradır.

“O cevherini saçma kaparlar. Elinden alırlar.” Nedir o? ALLAH sevgisi, ALLAH aşkı. Onu gizle, taşırma.

Köpürüp kapağını atma derviş

Sabreyle pişip kemale eriş

Mevlâna:

“Hamdım, yandım, piştim” demiş. Pişince olgunlaşıyor. Ama pişmediği zaman hamlık var. Sabret ki pişesin. Sende bir ateş var. Seni yakıyorsa, sabret ki pişesin. Piştikten sonra daha sende birşey kalmaz.

Evet cezbeye muhalif değiliz. Bizi cezbe aldığı zaman an-nemden başka kimse yanımda kalmıyordu. Hepsi kaçıyor-du. Hanım bile yanımdan kaçardı. Kardeşler, bacılar hep ka-çıyorlardı. Bir de gözlerimi açıyordum ki başım annemin dizinde. Tavuğun başını kesip bırakınca nasıl çırpınırsa öyle bir cezbe vardı. Cezbede bir varlıktır. Ondan da geçmek la-zım. Cezbe aşktan doğuyor. Muhabbetten doğuyor. İnsanın kalbinde olan aşkı kalbi almıyor. Taşırıyor. Onu taşırmamak lazım ki kalbi genişlesin. Evet cezbe aşktan geliyor. Ama aşkın sınırı yok.

Bu aşk bir bahr-i ummandır,

Buna haddi kenar olmaz

Delilim sırrı Kur’an’dır

Bunu bilende ar olmaz

Aşkın derinliği de bilinmez. Kenarı da bilinmez. Kur’ân’da-ki sır nedir? Koskoca Kur’an 6666 ayet 114 sure onda bir esrar var. 6666 ayeti insan okur. Kur’an’ın sırrını anlayamaz. Ne hoca anlayabilir. Ne Hacı anlayabilir? Ne hafız anlayabilir. Ancak aşka duçar olanlar Kur’ân’ın sırrını anlar.

Dâireyiz hem kudûmüz cismimiz neydir bizim

Aşk u sevdâdır gıdâmız bağrımız meydir bizim

Virdimiz İsm-i Celâl’dir kalbimiz “Hay”dır bizim

Zikrimiz ihfâ-durur esrâr-ı Kur’ân bizdedir

Biz Nakşiyiz hatme okumak için daire kuruluyor. Daire kurulupta, zikre başladığımız zaman bizim azalarımız zikir eder.

Kudüm ne demek? Kadirilerin zikir aleti. Kudümle zikir yapıyorlar.

Ney ne demek? Mevlevilerin zikir aleti.

Diyor ki: Bizde kudüme ve neye lüzum yok. Biz daire yap-tığımız zaman bizim cismimiz sedâ verir. Harekete gelir. Se-dâ duyarız. Kudüm sesi. Ney sesi. Yani vücudumuz zikir aleti olur diyor.

Bizim virdimiz ALLAH! ALLAH! ALLAH! diyerek kalbimiz dirilir.

“Hay” demek. ALLAH’ı zikreden kalp diri. Zikretmeyen kalp ölü.

Teveccüh olunca herbir ihvana

Mürde kalplerimiz gelirler câna

Teveccüh ruhadır. Hatme’de senin ruhun teveccüh görü-yor.

Hatmeye çok önem vermek lazım. Benim nimetim burdadır. Gafletimde burada gidecek. Anasır ziddiyetin de burada değişir. Bütün makamları burada elde edeceksin. Benli-ğinden burada kurtulacaksın. Kalp gözün de burada açıla-cak.

Zengin bir adam zamanın birinde hacca gidiyormuş. Onun da fakir bir komşusu varmış. Demiş ki:

-“Ben de sizinle hacca geleyim.”

Oda şöyle düşünmüş: “Parası yok. Sağlığı yerinde değil. Bu bize yük olur” diye düşünmüş. Onu atlatmış. Başından savmış. Kendisi de arkadaşları ile hacca gitmişler. Orada tavaf yaparlarken adamı tavafta görmüşler. Hayret etmiş. “Bu adam nasıl gelmiş?” demiş. Çölleri nasıl geçti. Vasıtası yoktu. Parası yoktu. Biz bu kadar gücümüzle, meşakkatimizle ancak gelebildik.

-“Nasıl geldin?” Diye sormuş.

-“ALLAH müsaade etti geldim.”

-“Peki Hacca geldin. Haccı yaptın ama vesika alabildin mi?”

-“Ne vesikası?” diye sormuş.

-“Hac yapanlara vesika veriliyor. Haccı kabul oldu mu? Olmadı mı?” diye.

-“Bana vermediler” demiş.

Oradan dönmüş adam. Gelmiş Kâbe’de ağlamış.

kabe-“Yâ Rabbi ver benim vesikamı.” O elini açması sırasında bir nur gelmiş. Nurun içerisinde yeşil bir kart var. Kartta yazıyor ki “HACCIN KABUL OLDU.” Sevinerekten gelmiş.

-“Aldın mı vesikanı?” demişler.

-“Aldım” demiş.

-“Hayır öyle birşey yok. Biz yalan söyledik.”

O da çıkarıp gösterince.

-“Eyvah! Bizim zenginliğimiz de bu. Haccımız da bu” diye pişman olmuşlar.

İşte burada.

Dâireyiz hem kudûmüz cismimiz neydir bizim

Aşk u sevdâdır gıdâmız bağrımız meydir bizim

Virdimiz İsm-i Celâl’dir kalbimiz “Hay”dır bizim

Zikrimiz ihfâ-durur esrâr-ı Kur’ân bizdedir

Sırrımız ihlas ile onun esrarı bizim. Zikrimiz gizlidir ama, onun esrarı bizde.

Halbuki Kur’ân ALLAH’ın varlığını, birliğini, sıfatlarını, azametlerini, kudretlerini bildiriyor, bunlardan bahsediyor.

ALLAH’ın ilmi var. Eşyayı ilmi ile ihata etmiş. Onu bildi-riyor. Kudretini bildiriyor. Sekiz sıfatı var. Sıfatlarının tecelliyetini bildiriyor. ALLAH’ın dilemesi var, “ol” dedi. Diledi oldu. Bunlardan bahseden. Cenâb-ı Hak:

“Kulum Ben sana şah damarından yakınım” buyuruyor.

Bunu anlayanlar, bilenler ALLAH’ı ararlar. Afakta ararlar. Şu ameli yapayım. Bu ameli yapayım derler. Haktır, doğ-rudur bunlar. Fakat afakta arayanlar bulamamışlar. Ne za-man ki onların kalplerinde ALLAH sevgisi doğmuşsa kalp açılmış. Kalp açılınca hazine meydana çıkmış.

Cenâb-ı Hak:

“Biz gizli hazine idik. Aşikâr olmak için insanları halk ettik” buyuruyor.

Bu gizli hazine nerede? İnsanların kalbinde, o kalp açı-lırsa hazine meydana çıkar.

O kalbi kim açar?

Mübarek Paşam Hazretleri buyurdu ki:

-“Bana deseler ki kimin kulusun.”

-“Pîrimin.”

-“Kimin ümmetisin?”

-“Pîrimin.”

Pirime kurban olayım.

Mürşit gerektir bildire Hakk’ı sana hakke’l-yakîn

Her kim ki şeyhini hak bilmedi Hakkı dahi bilmez

Yok eylemeyen varını maksuduna ermez.

Bu eşya ALLAH’a mirattır. Kime? Velilere. Kime? Hakikate geçenlere…

Mirat demek eşya ayna oluyor. İnsanların varlığını gösteriyor.

Onun için buyuruyor:

Ekseri nakşında kaldı görmedi Nakkaşını

Bunlar nelerdir? İlim, ibadet sahipleri. Amenna ve saddakna.

Bir de nakşı inkâr edenler var. İsim ve cisim taşıyan ne görüyorsanız, karada, havada, denizde. Bunlar ALLAH’ın varlığına inananlar için. Öyle ise nakış bu işte. Bunları göremeyenler nakışta kalmışlar. Ne zamanki eşya gözünden silinirse, gönlünden silinirse nakkaş belli olur. Ama evvela kendi varlığı perde. Kendi varlığı da gözünden gönlünden silinse ki, gerçek meydana çıksa. Çünkü insanın kendi var-lığıdır, diğer varlıkları gören. Kendi varlığı yok olunca hakiki varlık görünür. Hakiki varlık ta ALLAH’tır.

Zikrimiz ihfa-durur esrâr-ı Kur’ân bizdedir

Kur’ân’ın esrarı bizdedir. Bütün Kur’an’ı okur, manasını anlar.

“Kulum Ben sana şah damarından yakınım.”

Bunun anlamı nedir? Nasıl olacak? Bilemez.

Mah cemal’in perdesiz görmek diler aşıklar

Bu perde ne? Evliyaullah’a bu yüz perdedir. Bu yüzün ar-kasında bir yüz daha var. Zaten onu görsek, işte o ALLAH’ın nuru. ALLAH’ın sıfatı. O görünmeyen yüz ALLAH’ın sıfatı, ALLAH’ın yüzü dersek günah olur. ALLAH’ın sıfatı kulda da tecelli ediyor. Ama ALLAH’ın sıfatı derya. Kulun sıfatı katre. Milyarlarca katre o deryadan ayrılsa o derya azalır mı?

ALLAH’ta hayat var.

ALLAH ilim sahibidir.

Semiğ: ALLAH’ın işitmesi vardır. Bizim işitmemiz cüz’i. Salondakini işitiyoruz.

Basar: Görme. Bizim görmemiz ancak salondadır. Salo-nun içini görürüz. ALLAH’ın görmesi nasıl? Karanlık gecede, kara kayanın üzerinde, hem yürüdüğünü görüyor hem ayağının sesini işitiyor. Ama kulda ALLAH’ın sıfatı tecelli eder mi? Eder.

Kul sultan olur vara vara.

Yunus Emre onun için demiş ki:

Kapında kul var sultandan içeri.

Kuldan manâ cesedi. Ruhtan manâ da onun ruhu. AL-LAH’a ulaşmış. ALLAH’ın sıfatları onda tecelli etmiş. O za-man insan cüz’iden, külliye geçiyor. Katre derya oluyor.

Katre: Bir damla su. Toplanan su.

Derya: Okyanus. Büyük deniz.

Bu kadar, yağmurlar, karlar yağıyor, nehirler karışıyor. Hiç deryayı taşırıyor mu? Aslında katreler de deryadan geliyor. Nehirler de deryadan geliyor. Deryayı azaltıyor mu?

Salih Baba ne buyuruyor?

Şeyhim güneştir. Ben onun zerresiyim

Bir mürit meşayihinden nasıl bahsedebilir? Meşayih bir güneş gibi.

Zerre nedir? Her tarafı kapalı kapı. Fakat bir tarafından ufacık bir delik olsa, güneş ışığı oradan girer. Öyle ise ben şeyhimden nasıl bahsedebilirim? Niçin? O ALLAH’ın rahmetine ulaşmış. Ne buyuruyor:

Seni katre iken umman eder şeyh

Bu sadece erkeklere değil. Hanımlara da vardır. Ha-nımlardan da tecelliyi görenler var. Bu cezbe nereden geli-yor? Ruhta ayrılık yok. Hanımın ruhuna ALLAH ne ihsan ederse, erkeğin ruhuna da onu ihsan eder.

– Hz Abdurrahim Reyhan (ERZİNCANİ)

Kocaeli Artvin Kültür ve Dayanışma Derneği (KADER) ‘de Başkan Özge Keçeci Oldu

İlimizde yaşayan Artvinli tanınmış simaların ve Artvin kökenli hemşehrilerin kurmuş olduğu, Kocaeli Artvin Kültür ve Dayanışma Derneği Kadın Kolları başkanlığına Özge Keçeci seçildi. Başkan Yardımcılığı görevine Zeynep Sultan Şimşek, Genel Sekreterlik görevine Memnune Güner getirildi.

artvin derneği haberi
KADER Kadın Kolları Başkan Yardımcıları olarak Reyhan Gökbayrak, Kadriye Bayraktar, Zehra Mağunacı, Emine Aydın, Elif Hürdoğan, Dilek Alkan, Güler Raifoğlu, Emel Pehlivan görevlendirildi.
MHP Kocaeli Kadın Kolları Başkanı olarak bilinen Özge Keçeci, 1978 yılında Artvin Yusufeli’nde doğdu. Şuan aktif olarak siyasetin içerisinde bulunan iki çocuk annesi Özge Keçeci aynı zamanda Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde görev yapmaktadır. Kocaeli Okuyor ailesi olarak bizlerde yeni yönetime hayırlı olsun dileklerlimizle beraber başarılar diliyoruz.

Yaşlılar Ağaç Dikme Şenliği’nde Buluştu

ağaç3Ankara Büyükşehir Belediyesi, “Yaşlılara Saygı Haftası” etkinlikleri kapsamında, Batıkent Ali Dinçer Parkı’da Ağaç Dikme Şenliği düzenledi.

Yağışlı ve soğuk havaya rağmen Yaşlılara Hizmet Merkezi üyeleri etkinliğe ilgi gösterdi. Büyükşehir Belediyesi tarafından armağan edilen çam fidanları, şenliğe katılan yaşlılar tarafından belediye ekiplerinin açtığı çukurlara dikildi.

Ağaç dikimi sırasında yağışa aldırış etmeyen yaşlılar fidanları toprakla buluşturdu.

Ağaç dikimine katılan 87 yaşındaki Reyhan Yalçın isimli üyeye, katılımcılar büyük ilgi gösterdi. İlerleyen yaşına aldırmayan Yalçın, uzun zamandır böyle bir etkinlikte ağaç dikmek istediğini ancak fırsat bulamadığını belirterek, “Hava önemli değil. Şu anda çok güzel şeyler düşünüyorum. Ben sürekli söylüyordum. Ağaç dikmek istiyorum diye. Allah’ım nasip etti. Ben de havaya aldırış etmedim geldim. Bizi getirenlerden de Allah razı olsun, herkese Allah daha çok sağlık versin” dedi.

 ağaç2

“DOLU DOLU GEÇEN BİR HAFTA”

Ağaç dikme etkinliğine katılan 76 yaşındaki İbrahim Atasoy da doğaya hayran olduğunu söyledi.  Ağacın doğanın sembolü olduğunu ifade eden Atasoy, şöyle dedi:

“Ağaç dikmek beni çok mutlu ediyor. Soğuk havaya aldırış etmedim geldim. Belediye Başkanımız Melih Gökçek’e hizmetlerinden dolayı bir yazı yazdım ve şükranlarımı ilettim. Her zaman da iletiyorum. Ben yalnız yaşayan biriyim. Çok güzel dolu dolu bir hafta geçirdik.”

 

“HER KONUDA BİZE DESTEK OLUYORLAR”

Büyükşehir Belediyesinin yaşlılara yönelik etkinliklerine katıldığını belirten 80 yaşındaki İhsan Ulusoy da, “Büyükşehir bize her konuda destek oluyor” dedi.

5 yıldır Aile Yaşam Merkezi’ne üye olduğunu belirten Ulusoy, sözlerine şöyle devam etti:

“Büyükşehir Belediyesi’nin her etkinliklerinde bulunuyorum. Evime gelirler, temizliğimi yaparlar, sağlığıma bakarlar. Bugün de yağmura aldırış etmedim geldim. Çünkü bu vazife en kutsal vazife. Peygamber efendimiz ‘kıyamet kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz’ demiş. Bunun işin en kutsal görevdir. Bu konuda bize yardım eden herkesten Allah razı olsun.”

 ağaç,

Saadetli Kadınlar Yemin Etti

saadet

Saadet Partisi Gebze Kadın Kolları Şubat Ayı Genişletilmiş İlçe Divanını Dilek düğün salonunda geniş bir katılımla gerçekleştirdi. Divanın sonunda ayakta yapılan Milli Görüş yemini ile yaklaşan yerel seçimlerde Saadet’in meclise girmesi için canla başla çalışılacağının sözü verildi.

Dilek düğün salonunda gerçekleşen Şubat Ayı genişletilmiş ilçe divanına Saadet Partisi Kocaeli İl Kadın Kolları Başkanı Reyhan Şengün, Körfez İlçe Başkanı Firdevs Gün, Çayırova İlçe Başkanı Arzu Bayrak, Darıca İlce Başkanı Fatma Aydın Alp ve çok sayıda Saadet Partili bayan katıldı.

“HOCAMIZDAN BUNU ÖĞRENDİK”

Divanın açılış konuşmasını yapan Saadet Partisi Gebze Kadın Kolları Başkanı Şükran Gümüş, “7 Haziran’da yapılacak olan genel seçimlere 3 aydan kısa bir zaman kaldı. Bu anlamda artık biz Gebze teşkilatı olarak Karargah çalışmasına geçerek sahaya iniyoruz. Tüm Mahalle teşkişatlarımızla yapacağımız plan ve program doğrultusunda Gebze’de çalınmadık kapı bırakmamak şartıyla evlere girmeyi hedefliyoruz. Biz biliyoruz ki seçimler yemek masalarında değil sokaklarda kapı kapı gezerek kazanılır. Bu anlamda en büyük görevde biz kadın kollarına düşmektedir. Ana kademenin çalışmalarına katkı sağlamak için evlere çay sohbetlerine gireceğiz. Gece gündüz ayırt etmeden kapıları çalıp derdimizi anlatacağız. Bizim bir derdimiz var. Biz kendi nefsimiz için çalışmıyoruz biz kardeşimizin daha rahat bir ülkede ferah içerisind eyaşaması için çalışıyoruz. Biz Hocamız’dan bunu öğrendik” dedi.

“MUTLAKA MECLİSE GİRMELİYİZ”

Saadet Partisinin yer yüzünde yaşayan btün insanların huzur ve barış içinde yaşamasını kendisine gaye edinmiş ve “Yeni bir Dünya” kurma amacını ilan etmiş tek siyasi parti olduğunu ifade ederek sözlerine başlayan İl Başkanı Şengün, “Bunun için 1997 yılında dönemin Başbakanı Milli Görüşün Merhum Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan D8’leri kurdu. Bugün D8 aktif olarak çalıştırılsaydı dünyada ve islam coğrafyasında kan ve gözyaşı asla olmayacaktı. Biz ülkenin bozuk çarklarına alternatif olarak. Önce ahlak ve maneviyat diyoruz. Milli sanayi ve kalkınma hamlesi başlatılmalı. Faizsiz bir ekonomik sistem diyoruz. Kamp

laşma – kutuplaşmadan uzak bir siyaset diyoruz. Bütün çalışanlara işçiye, memura, emekliye, engelliye insanca yaşama imkanı sağlanmalı diyoruz. Şahsiyetli ve dirayetli bir dış politika diyoruz. Bunları sağlamak içinde Saadet Partisinin bu seçimlerde mutlaka ve mutlaka meclise girmesi gerekmektedir. Bunun içindir ki tüm teşkilatlar olarak çalışmamız gerekir.” dedi.saadet2