Yorumun başlığı, ‘Sen neymişsin be Hollanda’ anlamında, ‘ Ne şahane bir ülkesin Hollanda’. Türkiye’de ‘Sen neymişsin be abi’ içerkli bir şarkı vardır.
Şimdi, ‘Sen neymişsin be Hollanda’ demenin tam zamanı.
Dünya haritasında bir nokta gibi görülen Hollanda, politika, ekonomi ve insan hakları açısından dünya formatında bir güreşçidir.
GHeçen haftaki yorumumda ‘Hollanda Uganda mı’ başlıklı bir yorum yazmıştım. Iraklı Ali Hasan Hüseyin’in, cinayet zanlısı olarak tutuklanışını tenkit etmiştim. Zira tutuklayanlar dahi herkes Iranklı’nın katil olmadığını biliyordu. Polis, halkın galeyana gelmesini önlemek için bir sahne düzenlemişti.
Şimdi diyeceksiniz ki ‘bu ne perhis ne lahana turşusu’. Haklısınız. Ama şunu kabul etmeliyiz ki, dünyanın en demokratik ve en gelişmiş ülkelerinden biri olan Hollanda’da da hatalar yapılması olağandır.
Şimid gelelim, Hollanda’nın neden muhteşem olduğuna.
Yorumun bu bölümünde, hiç yakalanmayacağı düşünülen Sırp Kasap Slobodan Miloseviç’in yakalanıp Lahey’deki Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi’nde yargılanışı dile getirilmiş.
Lahey’de bir çok uluslararası kuruluşun yer aldığı belirtiliyor ve parasızlık nedeniyle hırsızlık yapan ve fahişe olarak çalışan kadınların Rusya, Yuguslavya ve Romanya gibi ülkelerdeki mağduriyetlerine hep Lahey’de çözüm arandığı anlatılıyor.
Hollanda’nın neden muhteşam olduğunun bir kanıtı da, dostum Muhammet Uysal’ın bir lafından anlaşılıyor. Marmara depremi sonrasında, Prensen Margriet ve Başbakan Kok’un da aktif olduğu bir yardım kampanyasından sonra tam 65 milyon euro (rekor) yardım toplanmıştı. İşte o zaman Muhammet Uysal, ‘ Hollanda çok küçük ama, kocaman bir kalbi var’ demişti.
Uluslararası Yüksek Adalet Divanı Sarayı’nda, Türkiye’nin hediye ettiği devasa bir halının bulunduğu belirtilen yorumda, ‘Alçak Topraklar’ anlamındaki Nederland ismindeki ‘Neder’in sadece coğrafi bir alçaklık anlam taşıdığı, Hollandalılar’ın aslında çok yükseklerde olduğu da belirtilmiş.
İşte bu nedenle de ‘Sen neymişsin be Hollanda’ demişiz.