Etiket arşivi: PYD

KÜÇÜLÜP KÜÇÜLÜP DE CEBİME GİR!      

KÜÇÜLÜP KÜÇÜLÜP DE CEBİME GİR!      

 

 

Tarih sahnesine girerken asker millet diye girmişiz. Orta Asya’daki Afanesyova Kültürü’nde bulunan ve MÖ 3 binlere ait savaş aletlerinden belli.

Tarihte ilk ve en kalıcı imzayı MÖ 209’da kadim atamız Mete Kağan’ın Ordu ve 10’lu Sistemi kurmasıyla atmışız. Ki kullanılan terimler ve teşkilatlanma modeli halen Ordumuzun çekirdek yapısında mündemiçtir. Hatta şu anki Kara Kuvvetlerimizin bröveleri bile örgütlü askerî maceramızın 2228 yıllık ispatıdır.

Yerleşmek amacıyla 1000 yıl önce Çağrı Bey komutasında Anadolu’ya yaptığımız o meşhur Keşif Seferi’nde de, 948 yıl önce Sultan Alparslan’ın Muş coğrafyasında kazandığı o muhteşem Zafer’de de “Ordu & Millet” olan Türklerin askerî başarıları destanlaştırılır.

Osmanlı’nın kuruluşu ve yükselişi savaş stratejileri üzerine bina edilmiş yönetim organizasyonlarıyla şekillenmiştir. Osmanlı’nın dağılma sürecinden atom filizi hükmünde yeni bir devleti çıkarabilmemiz de 100 yıl önce idealist ve kahraman generallerimiz tarafından mümkün kılınabilmişti.

Mondros denilen ve bize karşı söylenen “Eller Yukarı!” Ateşkes Antlaşmasının özeti de –  7/24’e gizlenen – Ordumuzun terhis ve teslimidir. Sarı Paşa’mızın Gençliğe Hitâbe’sinin “Cebren ve hile ile” diye başlayan kısmı bunu anlatır ve halen canlıdır.

Biz lisedeyken yani 30-35 yıl önce Türkiye’nin nüfusu 50 milyon, Ordu mevcudu ise 1 milyonun az altındaydı. 2019 yılına geldiğimizde Suriyeliler hariç nüfusumuz 82 milyon, Ordu mevcudumuzsa 300 binin biraz üstünde.

Norveç yada Yeni Zellanda’da otursak “Her Türk asker doğar” diye tarihe kayıtlı olmamıza rağmen büyük bir ordu beslemeye gerek yok, savunma teknolojilerine ağırlık versek yeter derdik. Yoksa Türkiye’nin konumu ve koordinatları değişti de haberimiz mi olmadı?

Bildiğimiz kadarıyla Bağımsızlık kararını geçici olarak engellediğimiz Barzanî’nin Kuzey Irak’ta roketli, tanklı, helikopterli 250 bin kişilik Peşmerge Ordusu var. Başmüttefiğimiz (!) tarafından yine aynı şekilde silahlandırılan PYD YPG Güçleri’nin de 70-75 bin kişilik mevcudundan bahsediyoruz.

Yunanistan son 10-15 yılda bizden çaldığı 18 ada ve 1 kayalığı bile silahlandırıyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bütçesini çok aşacak şekilde savaş gemisi, tank, top ne varsa alıp alıp biriktiriyor. Zaten Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölge ve sondaj parsellerinden dolayı kırmızı alarm durumundayız.

Şimdilik aramızın fena olmadığı Rusya, Kırım Türklerinin özerk meclislerini de dağıtarak Kırım’ı ilhak etti, Sivastopol’u doğrudan Moskova’ya bağladı. Donetsk ve Luhansk’ı yani Ukrayna’nın Doğusunu koparıp orda Küçük bir Rusya (MaloRus) kurma faaliyetini ise askerî açıdan desteklediği milislerle sürdürüyor. Üstüne üstlük Suriye’de komşu olduk. İdlip’te onlarla beraber, Menbiç’te ise Amerikalılarla beraber devriye atıyoruz. Rusya’dan izin alamasaydık ne Fırat Kalkanı ne de Zeytin Dalı Harekâtını yapabilirdik. İlişkilerimiz tekrar 4 yıl öncesindeki Rus Uçağının düşürüldüğü vaziyete gelirse ne yaparız?

Mevzu uzuyor; İran hedefte, ABD karadan ve denizden sınırlarımızda tatbikat yapıyor. Biz ne yapıyoruz; “Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan” Türk Ordusu celplerle 75 bin, 75 bin azaltacak Yeni bir Askerlik Kanunu çıkarıyoruz. S-400’ler ile F 35’ler arasında hayatımızın yazı-turasını atacak hale gelmişiz; para bedelli askerliği kalıcı hale getiriyoruz. Ülkede 5 milyondan fazla kayıtdışı vatandaş (!) var, sınırlarımızdan giren-çıkan belli değil, Bursa caddelerinde insancığın biri kafa kesmekten bahsediyor; bizse “Gerekli görülen sahalarda özel olarak görevlendirilen gönüllüler” için Cumhurbaşkanına ‘muafiyet’ yetkisi verdiriyoruz.

Türk Ordusunu ‘cep ordu’ yapmaya mı niyetlendik? Kimin cebine koyacağız?

Mehmetçiğin Zaferi Ve Hezimete Uğrayanlar

 

 

Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, Özgür Suriye Ordusunun desteği ile DEAŞ ve PYD oyunu ile işgal altına alınan Afrin’i kurtararak büyük bir zafere imza atmıştır.

 

Böylelikle uzun süredir PKK’ nın zulmünü çeken yöre halkı da özgürlüğüne ve yaşama hakkına kavuşmuştur. Mehmetçiğin müşfik yardımını ve tebessümünü gören sivil halk, gizlendikleri sığınaklardan çıkarak şükür secdesine kapanmış, askerimize sarılarak, “nerede kaldınız, daha önce neden gelmediniz” tatlı serzenişlerinde bulunarak mutluluk gözyaşı dökmüştür.

 

İran sınırından Akdeniz’e kadar bir koridora, 30 bin PYD-YPG teröristini yerleştiren ABD, her türlü desteği de sağlamış ve eğitmişti. Afrin’ de ele geçirilen cephanelik, tıbbi malzeme, gizli hastane ve modern tüneller  bunu teyit etmektedir.

 

Barzani’nin Kuzey Irak’ta kurmaya çalıştığı, “İkinci İsrail”, Kuzey Suriye’de de tarumar oldu, Türkiye ve Türk düşmanlarının başına yıkıldı.

 

Askeri uzmanların ve ele geçen mühimmatın ortaya koyduğu acı gerçek; ABD’ nin, PYD-YPG teröristlerine en az 5 bin tır silah yardım ettiğidir. Fakat kalleşçe, sinsice kan dökmeye alışık teröristler, Mehmetçiği görmeden, adını duyar duymaz tavşanlar gibi kaçarak bu silahları terk etmiş, kullanma fırsatı bulamamışlardır.

 

ABD’nin  PKK ve PYD’yi kullanarak Türkiye’ye karşı başlattığı silahlı  savaş böylelikle hezimete uğramıştır. ABD’ye asla güvenilemez. ABD bir yandan Türkiye’yi zayıflatmak için PKK’yı kullanırken, diğer yandan da Suriye’ye yerleşerek buranın petrollerini sömürmeyi planlamaktadır. ABD’nin DAEŞ’le mücadele palavrası asla gerçekçi değildir.

 

ABD’nin desteği ile devlet olmaya yeltenen terör örgütleri, “Afrin”in alınması ile bu hayallerinin nasıl tuz buz olduğunu da idrak etmiş oldular. Tabi sadece bu değil, yaşadıkları lüks villaları terk etmeleri, verdikleri büyük kayıplar da içlerine oturmuştur.

 

Türkiye’nin “Zeytin Dalı Harekâtı” Batı’nın da ağzının tadını kaçırmıştır. “Siviller vuruluyor” iftirası ile bir şey çıkaramayınca, “Türkiye hastaneleri vuruyor” yalanına sarıldılar. Avrupa devletlerinin birçoğunda Türkiye aleyhine yapılan yürüyüşler, masumane ve haklı olmayıp, kasıtlı ve düşmanca bir tavırdır.

Bu düşmanca fikir ve davranışların arkasında elbette ki FETÖ ve PKK yandaşlarının propagandaları da bulunmaktadır.

 

ABD’nin Suriye iç savaşında Türkiye ile ilgili stratejisi, Türkiye’yi yeniden vesayeti altına almaktı. Fakat CIA ve Pentagon, yandaşları teröristlerle birlikte Suriye ve Türkiye’de hezimete uğramıştır.

.

Sevgiyle kalın…

Son ankette “cumhur ittifakı” kritik eşikte

AKP ve MHP arasında yapılan “cumhur ittifakı” kritik eşikte görünüyor. Adil Gür tarafından yaptırılan araştırmada AKP ve MHP seçmenine “Cumhur ittifakı”nı doğru buluyor musunuz?” diye soruldu. Alınan cevaplar ittifakın krtitik bir eşikte olduğunu gösteriyor.

A&G Araştırma şirketi yaptığı son kamuoyu yoklamasında Afrin Operasyonu ve siyasi ittifaklara halkın bakışını araştırdı. Gür, son kamuoyu yoklamasının sonuçlarını açıkladı. Gür, “PYD PKK’nın uzantısı mıdır” sorusuna yüzde 86-87 civarında PYD/PKK’nın uzantısıdır cevabının verildiğini kaydetti.

“ZEYTİN DALI HAREKATI BAŞARILI MI?” SORUSUNA YÜZDE 83 EVET DEDİ

“Zeytin Dalı Harekatı’nı başarılı buluyor musunuz?” sorusuna ise her 100 kişiden 83’ünün “evet başarılı buluyoruz” cevabını verdiğini belirtti.

İşte son kamuoyu yoklamasından çıkan sonuçlar:

AKP VE MHP SEÇMENİNİN YARISI İTTİFAKI DOĞRU BULUYOR

İkinci bir ankette ise kamuoyunun siyasi ittifaklara nasıl bakıldığı araştırıldı.

“AK Parti ile MHP arasında gerçekleştirilen Cumhur İttifakı’nı doğru buluyor musunuz?” sorusuna doğru buluyorum diyenlerin oranı 50,7 oldu.

Giresun Milletvekili Öztürk: Afrin’in Türkiye’nin Güvenliğinin Başlangıcı

 

 

AK PARTİ Giresun Milletvekili Sabri Öztürk, Fırat Kalkanı Harekatı’nın bazı çevrelerin iddiasının aksine Türkiye’nin meşru müdafa hakkı olduğunu, Afrin’in Türkiye’nin güvenliği ve geleceği için çok önemli olduğunu belirtti.

Sabri Öztürk, 24. Gününe giren ve başarıyla sürdürülen Afrin Harekatı’yla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

CHP’nin de peşine takıldığı ve bazı terör yandaş ve uzantılarının Afrin’e harekatı bir zorunluluk değilmiş gibi göstermeye çalışmalarının akılla izah edilemeyeceğini belirten Öztürk, Afrin’e yapılan harekatın günü kurtarma harekatı olmadığını aksine Türkiye’nin bekasına yönelik bir harekat olduğunu kaydetti.

Harekatın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ileri görüşlülüğü ve başkomutan vasfı sayesinde çok iyi bir zamanlama ile yapıldığını dile getiren Sabri Öztürk, “ Türkiye Suriye’nin kuzeyinde bir terör hattının yapılanmasına ve Türkiye için daha büyük bir bela olmasına izin veremezdi. Afrin Harekatı, Türkiye’nin meşru müdafaa hakkını kullanmasıdır. PKK/PYD/YPG Hepsi terör örgütüdür. Terörle mücadele uluslararası hukukun gereğidir.” diye konuştu.

AK PARTİ Giresun Milletvekili Öztürk, “ Google’da bir arama yapın ve Kuzey Suriye yazın. Karşınıza son derece ilginç haritalar çıkacaktır. Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin güney sınırlarının ötesinde bir terör koridoru oluşturulduğunu net olarak göreceksiniz. Eğer Türkiye Fırat Kalkanı Harekatı’ nı yapmasaydı, bu koridor şu anda Afrin ile birleşmiş ve Hatay sınırına dayanmıştı” ifadesini kullandı.

Sözde Marksist Leninist çizgide kurulan PKK ve onun uzantısı YPG ve PYD’nin  ABD tarafından desteklenmesinin aslında örgütün kime hizmet ettiğini göstermesi açısından manidar olduğunu dile getiren Sabri Öztürk, Türkiye’nin uzun süre PKK’nın başta ABD olmak üzere batılı emperyalist güçler tarafından desteklendiğini ifade etmesine karşın bazı çevrelerin bu durumu dikkate almadıklarını ancak gelinen noktada ABD askerlerinin PKK ve YPG ile el ele kol kola fotoğraf vermekten çekinmeyecek hale gelmelerinin Türkiye’nin haklılığını bir kez daha ortaya çıkardığını ifade etti.

Sabri Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü : “ABD ve Bazı Batılı ülkelerin, Terör örgütü DEAŞ’a karşı mücadele bahanesiyle Suriye’nin Kuzeyinde bir PKK Devleti kurmalarına asla müsaade etmeyeceğiz. DEAŞ’la mücadeleyi bahane edenler, şimdi Deaş’ı da yanlarına alarak ülkemize saldırmaya devam ediyorlar. Deaşla mücadeleyi bahane edenler, Deaşlı militanları otobüslerle başka yerlere kaçırıp koruyanlar  aynı kişiler. Artık Milletimiz “cambaza bak” numarasına kanmıyor. Deaş da, PKK/YPG/PYD de hepsi aynı eller tarafında kurulup, beslenen; emperyalist amaçlara hizmet eden maymuncuklardır. Amerika’nın ve içerideki uzantılarının Deaş yalanı üzerinden emellerine ulaşmalarına asla müsade etmeyeceğiz”.

Giresun Milletvekili Sabri Öztürk, sözlerinin sonunda şehit düşen askerlere Allah’tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı diledi. Öztürk, “ Kahraman Mehmetçiğimiz yine vazifesini en iyi şekilde yaparak bütün dünyadaki şer odaklarına gereken cevabı verdi. Allah onların gücüne güç katsın, yar ve yardımcısı olsun” diye konuştu.

 

GÖMÜLECEK BAŞKA TOPRAĞIMIZ YOK

GÖMÜLECEK BAŞKA TOPRAĞIMIZ YOK

 

Fatih-Köse

Biz birleştikçe aramızda ki sen ben, şucu bucu kavgasını ortadan kaldırdıkça Ümmetçilik bilinci altında ortak payede toplanmaya başladıkça başta İslam dünyası olmak üzere tüm mazlum ve mağdur halklar bizimle birlikte olacak ve zafer böyle gelecek.

 

Stratejik müttefikimiz ve ortağımız ABD ne yaptı bölgeye binlerce tır dolusu silah ve mühimmat depoladı. Şimdiye kadar ne kadar terör örgütü varsa PKK, PYD, YPD, DEAŞ, alfabede ki diğer harflerle oluşan ne kadar illegal yapılanma varsa hepsini eğitti. Biz hükümet olarak hey ne yapıyorsunuz orada diye sesimizi yükselttiğimiz zaman da bizimle sanki maytap geçercesine “çatışma gücü” halindeki bu yapılanmalara “istikrar sağlama gücü ve alan kontrol gücü” adında eğittiklerini söylüyorlar 9 bin km öteden gelip burada bizim kapı komşumuzda huzuru bozma adına ne yapılabilecekse onu yapmanın gayreti içerisindeler amaç ney amaç kan gölüne çevirdikleri Ortadoğu cehennemine ümmetin tek ümidi olan Türkiye’yi sokup Büyük İsrail hedefine ulaşabilmek. Amaç önce Ortadoğu da İsrail’e tehdit olabilecek ülkeleri fiziken ortana kaldırabilmek.

 

ABD’nin yaptığı bu açıklamalar için kuyruklu yalan bile bu açıklamaları tanımlamak için yeterli olmuyor, daha başka bir tanım bulmak gerek. Kendileri her türlü işe burunlarını sokuyorlar ama Türkiye bir şeyler yapmaya kalkınca, “Aman ha” diye lafa giriyorlar. “Sakın operasyon yapmayın” diye tavsiye üzerine tavsiyede(!) bulunuyorlar. Yoksa “istikrar sağlama gücü” dedikleri terörist unsurların zarar görmesinden mi korkuyorlar. Amerika bugüne kadar bir hayli uçuk kaçık tarafından yönetildi ama bugünkü kadar zıvanadan çıkmışını henüz görmemiştik. Şimdi onu da görüyoruz. Amerika kendini çok akıllı hatta dahi sanan bir delinin eline kalmış durumda. Delidir ne yapsa yeridir diyeceğiz ama yaptıklarının hiçbiri yerinde değil. Dünyayı ateşe boğuyorlar. Kan ve gözyaşından geçilmiyor.

 

Her bir karışı vatan olan bu kara parçası bizim evimizdir. Bin yıldır bu topraklarda yaşayan bizler buraya gelirken ya buranın havası suyu güzelmiş deyip şöyle bir geçip gidelim diye gelmedik. Yurt belledik, Vatan, namus bildik bu toprakları. Nice insan daha gün yüzü görmeden ömrünün baharında gelecek nesilleri uğruna gözünü bile kırpmadan kara toprağa düştü. Nice yitik isimsiz canlar, vatan dediğimiz bu toprakları kanlarıyla suladı. Bizler evimizi öyle üç beş kupona, havadan, piyangodan almadık dedelerimizin kanları ile suladık besledik çocuklarımıza ve torunlarımıza da aynı şekilde miras bırakacağız namus bilerek. Bedelini ödenmeyecek bir bedel ödeyerek bu topraklara sahip olduk. Bugün topraklarımızda gözü olanlar şunu iyi bilmedirler ki bu bedeli ödemeye göze alanlar ancak bizim dengimiz olabilirler.

 

Mevcut tablo gözler önüne serildiğinde bu durumda hepimiz kardeş olduğumuzu hatırlamalı ve birbirimize kenetlenmeliyiz. Daha önceleri de dile getirdiğimiz gibi, bu ülke halkına, “Millî müdafaa eğitimi” verilmelidir. Askerlerimizin ve emniyet mensuplarımızın nezareti altında, insanlarımıza mutlaka ülkeyi müdafaa etme eğitimi verilmelidir. Yani cihadın farz-ı ayn olduğu duruma göre hazırlık yapılmalıdır.

 

ABD, 7 milyon 970 bin Kızıldereli’yi, Hiroşima ve Nagazaki’de 450 bin Japon’u, Vietnam’da 70 bin Vietnamlı’yı öldürmüştür. Sosyal Sorumluluk Taşıyan Doktorlar Kuruluşu’nun hazırladığı rapora göre ABD’nin kanlı terörü sadece Afganistan, Pakistan ve Irak’ta 1 milyon 300 bin Müslümanın canına mâl olmuştur.

 

İngiltere, 670 bin Avustralyalı yerli Aborjini; Almanya, Batı Afrika’da 117 bin yerli Nama ve Herero’yu; ABD ve İngiltere, Dresden’de 200 bin Alman’ı; Fransa, Cezayir’de 1 milyon Müslümanı; Rusya, Josef Stalin döneminde 13 milyon kişiyi sürgün 100 bin kişiyi öldürdü. Bulgarlar, Trakya Türklerine asimilasyon kampanyası ve sürgüne zorladı. Belene kampındaki vahşet, Rusya’nın Afganistan’da 900 bin Müslümanı; Sırpların, Bosna-Hersek’te 180 bin Müslüman’ı öldürdüğünü, Danimarka’nın öldürdüğü Almanlar’ı, Siyonist İsrail’in Filistin’de çocukların ellerini taşla kırarak tarihte eşine rastlanmamış vahşeti, Çin’in Arakan’daki vahşeti; Mora’da, Eritre’de ve dünyanın değişik bölgelerinde her ırktan ve dinden insanlara yapılan zulümler, ABD’nin, Batının ve bütün bâtıl din ve ideoloji sahibi müstekbirlerin zulmünü anlatmak için yeter.

 

#ZeytinDalıHarekatı ile #AfrinOperasyonu nu gerçekleştiren kahraman ve şanlı Mehmetçiğimize Dualarımızla destek olmalı içeride ki kısır döngü siyaseti bırakıp bir olup kenetlenmeli dışarıda ki tuzakları feraset ve ileri görüşlülükle görüp tek vucüt olmalıyız. Bizim gidecek ne bir başka yerimiz gömülecek ne de başka bir toprağımız vardır. Atalarımız, tarihimiz gibi bu topraklar için kanımızın son damlasına kadar çoluk ve çocuğumuzla vatan müdafası için bir olmalıyız. Etnik ayrışmalar yerine ortak paydalarda birleşmeliyiz ki düşman değil biz sevinelim.

 

Hz. Allah Azze ve Celle,  Afrin’de vatanımıza göz diken hainlere karşı mücadele eden Mehmetçiğimizin tekerleğine çakıl taşı ayağına da diken değdirmesin.

 

Selam, Dua ve Muabbetle…

İRAN DA BİR TURNUSOL KÂĞIDI

İRAN  DA  BİR  TURNUSOL  KÂĞIDI 

 

süleyman pekin

İran nüfus, yüzölçüm ve devlet geleneği olarak Türkiye’ye benzer. Fakat orda “derin devletKum’daki Mollalardır ve çoğu Türk asıllıdır. Zaten İran nüfusunun ve Başkent Tahran’ın yarısı Türk.. Son 15-20 yıllık performansıyla hem silah-savunma sanayi hem de Bölgesel Güç olarak Türkiye’nin bir hayli önünde.

Bana kalırsa Kuzeybatı İran yani Güney Azerbaycan’ın Kuzey Azerbaycan’la birleşmesinden yanayım. Afrasya – Alternatif Eksenler kitabımda bununla ilgili projeksiyonlar da mevcut. Fakat Amerika ve İsrail’in İran’ı parçalamasına karşı çıkarım. Tıpkı Suriye’de karşı çıktığım ve evvelden “Kapana Sıkıştırılan Türkiye Ancak Esad’la Birlikte Suriye’nin Toprak Bütünlüğünü Sağlayarak Bu Vartayı Atlatabilir” dediğim gibi.

Şimdi de İran’ın toprak bütünlüğü ortak kırmızı çizgi. Zira Irak / Barzanî Kürdistanı Emperyalizmin Ortadoğu Ofisi; onun Suriye / PYD Kürdistanı’yla birleşip denize uzayan Birleşik Kürdistan (The United Kurdestan) olarak varlığına Fırat Kalkanı ile Güvenli Bölge takozu koyduk. Onlar da madem Suriye’den veremedik İran’dan parça verelim modunda İran Kürdistanı’nı Kuzey Irak’a eklemlemek için harekete geçmiş gibiler.

Halen Kurdistan adını taşıyan İran’ın Türkiye ile Irak’a sınır olan Eyaletinde II.Dünya Savaşı akabinde Mehabad adıyla kısa süreli bir Kürt Devleti bile kurulmuştu. İran nüfusunun yüzde 10 kadarını oluşturan bu unsuru PKK’nın İran kolu PJAK vasıtasıyla gazlamak için Batı’dan Doğu’ya İran’ın 10-15 şehrinde yapılan Protesto Gösterilerinin haklı gerekçesi olan Yolsuzluklar ve Yoksulluk kullanılıyor.

İran gibi güçlü, kapalı ve hatta baskıcı bir rejimde bu kadar eş mekanlı ve uzun zamanlı olaylar patlak veriyorsa bizde ne olmaz?! Yirmiden fazla insanın öldürülmesiyle işin içine kan girdiyse bu gösteriler bir dâvâya dönüşecek demektir.

Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit!” Asıl hedef Türkiye’dir. Serbest Piyasa ve Kapitalist sistemdeki yeriyle, yöneticilerin suça ve yolsuzluğa bulanmasıyla “biri yer biri bakar; kıyamet ondan kopar” düsturuyla önemsenmesi gereken bir olgu bu. Ve bizim ülkemiz İran’a kıyasla dış etkiye çok açık.

696 sayılı KHK benzeri tedbirlerle bu süreci yavaşlatmanın tam tersine hızlandırırsınız. Bu tip olaylarda sivil güçlerin kanlı müdahalesi demokratik haklara dayanan gösterileri bambaşka bir çehreye büründürür. Bizim gibi yaş itibariyle 80 öncesine yetişemeyenler Sağ & Sol’vari yeni bir çatışmayı kucaklarında bulur ve Amerika mı çıkardı, İsrail mi çıkardı diyerekten yeni bir ‘meleklerin cinsiyeti’ gevreğini çiğnemeye başlarlar.

Sınırlarımızın dibindeki ülkelerde oynanan oyun kaosu düzen kılma oyunudur. Suriye’de iç savaş 7 yıldır devam ediyor. Esad kaybetseydi de ABD-İsrail bloku kazanmıştı, Esad kaybetmediği halde ABD-İsrail-AB bloku kazanmayı sürdürüyor; biraz kârdan zarar ederek. Çift taraflı kumpas..

Hâsılı; İran’da Türkler harekete geçmediği sürece sıkıntı olmaz. İran Yoksulluk ve Yolsuzlukla ilgili talepleri dikkate aldığı sürece sıkıntı olmaz. Türkiye’de toplum ikiye ayrışmadığı sürece sıkıntı olmaz. Tarihten ve 15 Temmuz’dan ders alındığı sürece sıkıntı olmaz. Dışarıya ihale kesmek yerine içerde Yoksulluk ve Yolsuzlukla mücadele verildiği sürece sıkıntı olmaz. Demokrasi kurumlarıyla birlikte işletildiği sürece sıkıntı olmaz.

Amma velâkin sıkıntılı bir sürece giriyoruz; 2017’yi aramayız inşallah.

KÖTÜLER İYİ İŞ YAPMAZ

KÖTÜLER İYİ İŞ YAPMAZ

 

seyfettin karamızrakBarzani bütün şartları kendi lehine hazırlayarak hayatının kumarını oynadı. Fakat hesaba katamadığı gerçekleri göremedi ve kaybetti. Kendiyle birlikte, halkı adına bütün birikimlerini de kaybetti. 1 Kasım 2017’de devlet başkanlığından ayrıldı.

 

Çünkü dost olarak güvendiği ABD ve İsrail, gerçekte en büyük hasmıydı. Bunlar Barzani’ye bağımsız Kürt devletini kurdurduktan sonra, alaşağı ederek, PYD’ ye teslim edeceklerdi. Barzani referandumla, esasında PKK’nın ekmeğine yağ sürmüştür.

 

Türkiye’nin ve İran’ın karşı çıkmaları, Barzani’nin devlet kurma hayallerini suya düşürdü. Irak’ın müdahalesi ile de saltanatı dağıldı.

 

Böylece ABD’nin ve İsrail’in kirli palanları da tutmadı. Kerkük’ten Peşmerge ve sonradan yerleştirilmiş Kürtler tamamen geri çekildiler.

 

Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, gayrimeşru işgal ettiği yüzde kırk araziyi de kaybetti. Gümrük kapıları Bağdat hükûmetinin hâkimiyetine geçmek üzeredir. Kuzey Irak’ta var olan bir nebze huzur da kaybolmuştur.

 

Barzani’nin çöküşü ABD’nin ve İsrail’in çöküşüdür. Şu anda Orta Doğu’da, ABD liderliğinde; Atlantik İttifakı ile Türkiye-İran-Irak-Suriye’nin yer aldığı Batı Asya İttifakı arasında, adı konmamış bir savaş sürmektedir. ABD’nin taş örenleri ise; PYD, PKK ve DEAŞ gibi terör örgütleridir.

 

Türkiye’nin güneyinde, İran sınırından Akdeniz’e kadar uzanan PKK koridorunun, Akdeniz’e ulaşmasını ve devlet kurmasını önleyen Türkiye’dir. Bu yüzden dış güçler, Türkiye’yi; FETÖ, PKK, DEAŞ gibi  örgütlerle yıpratmaya, devre dışı bırakmaya çalışmaktadır.

 

DEAŞ, PKK ve PYD  ABD’nin emrindedir. PYD teröristlerine, PKK’lılara maaş ve yüklü miktarda silah vermektedir.

 

ABD liderliğinde Atlantik İttifakında huzursuzluk başlamıştır. Trump’ın İran ile yapılan nükleer antlaşmasını iptal isteği, İngiltere, Fransa ve Almanya tarafından ret edilmiştir.

 

ABD, çirkin oyunları, kirli planları yüzünden otoritesini, prestijini, güvenirliğini ve sevgisini hızla kaybetmektedir. İsrail’in dışındaki tüm devletler ABD’den nefret etmektedir.

 

Yapılan araştırmalarda, bir miktar entelektüelin dışında, Türk halkı da hızla ABD’den soğumaktadır.

Sevgiyle kalın…

 

PYD Suriye’nin en büyük petrol sahasını ele geçirdi

Terör örgütü PKK/PYD, Suriye’de Fırat Nehri’nin doğusundaki Deyrizor ilinde terör örgütü DEAŞ’ın kontrolündeki ülkenin en büyük petrol sahasını ele geçirdi.

Terör örgütü PKK/PYD’nin 9 Eylül’de ABD desteğiyle başlattığı Deyrizor operasyonu kapsamında kentin kuzey kırsalında ilerleyişi devam ediyor.

Yerel kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Suriye’nin Irak sınırına hakim Deyrizor’un doğu kırsalında bulunan ve ülkenin en zengin petrol yatağı olarak bilinen El-Ömer petrol sahası terör örgütü PKK/PYD’nin kontrolüne geçti.

Öte yandan PKK/PYD’nin, DEAŞ’ın Rakka kent merkezinden tamamen çekilmesinin ardından bazı örgüt üyelerini Deyrizor’a takviye amaçlı gönderdiği öğrenildipyds

Terör örgütü PKK/PYD, 23 Eylül’de de Deyrizor’un kuzeydoğu kırsalındaki en büyük gaz tesisi “Konoko”yu işgal etmiş ardından bu ay başlarında Cafra petrol sahasını ele geçirmişti.AA’nın harita alan ölçümlerine göre PKK/PYD, Suriye topraklarının yaklaşık dörtte birini işgal ediyor.

Deyrizor’u ikiye bölen Fırat Nehri’nin doğusunda ülkenin en büyük petrol sahaları bulunuyor.

DEAŞ son 3 yıldır, söz konusu petrol sahalarından milyonlarca dolar gelir elde etmişti.

ABD SUÇUNU BASTIRMAYA ÇALIŞMAKTADIR

 

 

seyfettin karamızrakABD, 21. asırda “Büyük Amerika”yı kurma hayalleri ile “Nil’den-Fırat’a Büyük İsrail”i tesis etme peşindedir.  Bu yüzden dünyanın kalbi ve servetlerin kaynağı olan Orta Doğu’ya hâkim olmaya çalışmaktadır.

Bu projesinde en büyük engel ve rakip Türkiye’dir. O yüzden, dolaylı olarak (bazen suçüstü yakalansa da pişkinliğe vererek) her türlü terörü Türkiye’nin başına musallat etmektedir.

ABD, PKK’nin uzantısı PYD’ ye yüzlerle tır silah göndermektedir. Barzani’yi kışkırtarak referanduma yönlendiren ve bağımsız “Kürdistan” kurmaya heveslendiren de ABD’ dir.

ABD, zamanı geldiğinde İran’a saldırabilmek için Barzani’yi ve PYD’ yi piyon olarak üs seçmiştir. Türkiye ile Arap ülkelerinin arasına bir “Kürdistan” kandırmacası ile set çekmek istemektedir.

 Yapılan uzun vadeli planda; Barzani’nin elindeki bölge, ileride PYD’ ye devredilecektir. ABD’ nin nihai hedefi, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırına paralel ve Akdeniz’e bağlanan bir koridorda PKK ya devlet kurdurmaktır.

Siyonizm’in emrindeki emperyalist güçlerin nihai hedefi, Kürdistan ara hedefinden sonra, büyük İsrail’i kurmaktır.

Dünyada yaşanan savaş, iç savaş, bağımsızlık hayalleri, darbeler ve terörün arkasında Siyonizm ve Yahudi sermayesinin emrindeki küresel güçler bulunmaktadır.

Sömürünün devamı için, “Parçala ve hükmet” planı uygulanmaktadır. Bunun için ülkeler etnik site devletçikleri haline getirilmeye çalışılmaktadır.

Türkiye, hızlı gelişen 7 ülkenin en hızlı gelişenidir. 2040 yılında dünyanın on birinci en büyük gücü olmaya adaydır. PKK terörü ve Barzani’nin referandumu, Türkiye’nin önünü kesmek içindir.

Çünkü Türkiye, küresel güçlerinin, Özellikle de ABD ve İsrail’in kirli planlarını çözerek bozmaktadır.

Türkiye, Fırat Kalkanı Harekâtı ve son harekâtı ile ABD’yi oldukça kızdırmıştır. Çünkü kirli oyunu bozulmuştur.

İdlib ilinin kuzeydoğu ucunda yer alan Halep’e bağlı Afrin bölgesi, 2011 yılından beri PKK’nın uzantısı PYD’ nin işgalindedir. Örgüt Irak sınırından başlayarak, Akdeniz’e çıkabileceği bir koridora kavuşmak için İdlib’i ele geçirmeyi hedeflemektedir.

TSK,  son harekâtıyla bu oyunu da bozmuş, düşmanların iştahını kursağında bırakmıştır. TSK, Rusya ve İran’ı da yanına alarak, yerinde ve zamanında bir harekat başlatmıştır. Bu operasyonla; göç dalgasını önlemek, DEAŞ’ın sivilleri katletmemesini sağlamak ve PYD’ nin önüne güvenlik duvarı örmek istemektedir.

 

FETÖ’nün darbe girişiminde, ABD’nin birçok foyası ortaya çıkmıştı. Büyükada baskınında da CIAya çalışan ABDli Profesör Henri Barkey‘in bulunması dikkat çekmişti.

FETÖ soruşturması kapsamında, ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz’un bazı FETÖ mensuplarına Amerika vizesi ve oturumu alması konusunda yardım ettiği iddiasıyla casusluktan tutuklanması ABD’yi adeta çıldırtmıştır.

ABD’nin vize yasağının altında, yakalandığı izahı mümkün olmayan bu gelişmeler yatmaktadır.

Türkiye’ye yapılan kirli oyun ve saldırılar, PKK ile yıpratılmak istenmesi, Kuzey Irak’ta bağımsızlık girişimleri, PYD’nin silahlandırılması Türkiye’nin yükselen gücünü kırmak içindir.

Burada baş aktör ABD ve İsrail’dir. Fakat kazdıkları Ortadoğu çukuruna kendileri gömüleceklerdir.

 

Sevgiyle kalın…

BATI NIN TÜRKİYE TELAŞI

BATI NIN TÜRKİYE TELAŞI

 

seyfettin karamızrakGeçen yazımızda, Almanya’nın Türkiye düşmanlığının nedenleri üzerinde durmuştuk.

Almanya hükumetinin ve Alman sivil toplum kuruşlarının Türkiye’ye gitmemeleri hususunda; “Alman vatandaşlarını uyarmalarına rağmen”, Almanların bu uyarılara itibar etmediğini, tatil için Türkiye’yi seçtiklerini, Alman şirketlerinin yeni yatırımlar için Türkiye’de sıraya girdiklerini gözlemliyoruz.

Almanya, Türkiye’nin büyümesini ve çevresinde etkili olmasını kıskanmakta ve aynı zamanda endişe duymaktadır. Bu yüzden, olmadık çıkışlarıyla da gülünç durumlara düşmektedir. FETÖ’ cü mahkûmlara giydirilecek tek tip elbiselere getirdiği eleştiri,  bunlardan biridir.

1980’li yıllarda Alman ekonomisi Türk ekonomisinden 13,5 misli büyükken, 2016 yılında 4 misline düşmüştür.

E-7 nin en hızlı gelişen ülkeleri; Çin, Hindistan, Türkiye, Brezilya, Rusya, Endonezya ve Meksika’dır. Dünya ekonomisinin ağırlığı, Batı’dan Doğu’ya kaymaktadır. Batı’nın Türkiye telaşı bundandır.

Bu yüzden Müslümanı, Müslümana katlettirmek için ABD liderliğinde, İslam dünyasına, dolaylı olarak da Türkiye’ye savaş açılmıştır.

Sözde İslam geçinen birçok ülke, ABD liderliğindeki Haçlı ordusunun emrinde ve hizmetindedir. ABD yanlısı bu ülkelere, halkları bu yüzden öfkeli ve kızgındır.

Türkiye’ye destek verdiği için Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, İngiltere’nin kirli ve ahlaksız oyunu ile “Pakistan FETÖ’sünün yargıdaki piyonları tarafından” görevinden alınmıştır.

Türkiye’nin güçlenmesini önlemek için, PKK, DEAŞ, FETÖ vb. örgütler kurularak, içeride karışıklıklar çıkartılarak yükselmesinin önü kesilmek istenmektedir.

ABD bu maksatla PYD-YPG’ ye 900 tırdan fazla silah vermiştir. Bu yardım ve silahlar, DEAŞ’ la savaşsın diye değil, Türkiye’ye karşı kullanması içindir.

Almanya, Türkiye’nin siyasi ve toprak bütünlüğünü tehdit eden ne kadar örgüt varsa; PKK, FETO, DHKP-C vb. ülkesinde barındırmaktadır. Kandil tetikçisi ve Die Welt muhabiri Deniz Yücel tutuklanınca, Merkel Türkiye’yi telaşla ziyaret edip, serbest bırakılmasını istemiştir.

Büyükada’daki gizli toplantıda; Alman Peter Steudtner ve İsveçli Ali Garavi ile 4 Türk tutklanmıştır. Aynı otelde, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden önce de 13 CIA ajanı kalmıştı. Bu CIA ajanlarından birisi, FETÖ imamı Bekir Boz ile devamlı irtibat hâlinde olan Papaz Andrew Craig Brunson dur. Bu papazın serbest bırakılmasını, Trump’ın üç kez istemesi anlamlıdır.

ABD’li milyarder Soros Vakfının paralı terörist, provokatörleri, Türkiye’yi karıştırmak için işbaşındadır. Soros ile kaos ayrılmaz bir bütündür. Almanya halkını Türkiye düşmanlığı için kışkırtmaktadır.

Soros’un Türkiye temsilcisi: “Kendiliğinden bir direnişin patlak vermesini bekleyemeyiz. Türkiye’deki hükümeti devirmek için sokakları acilen harekete geçirmeliyiz.” Açıklamasında bulunmuştur.

Tutuklanan yabancılar, suçlu ve gerilla uzmanıdır. Almanya’nın, bu gerçeği bile bile tutuklananların serbest bırakılmasını istemesi, Türkiye’yi sömürge ve küçük gördüğünün göstergesidir.

ABD, Almanya ve batının şımarık ukala bazı devletleri, geçmişte her istediklerine “evet” diyen bir Türkiye istemektedirler.  Oysa köprülerin altından çok sular geçmiştir. Artık Türkiye, kendi menfaatlerini ön planda tutan ve dış güçlere gerektiğinde “hayır” diyebilen güçte ve kararlılıktadır.

 

Türkiye, silkinerek kendine gelmiştir. Dünyanın her yerinde ve özellikle de Orta Doğu’da “ben de varım” deyince; ABD, Almanya, bazı batı ve Arap ülkelerinin uykuları kaçmıştır. Bu zalimlerin zulme, mazlumların gözyaşına ve sömürüye dayalı kirli oyunları bozulmuştur.

 

İçeride ve dışarıda, Türkiye’ye karşı gösterilen düşmanlıkların sebebi budur.

 

Sevgiyle kalın…