Etiket arşivi: Paralı

Paralı vatandaşlık

 

 

ata-atun-Hoca (1)Aramızda sesi çok çıkan ama sayıları fazla olmayan çığırtkanlar var.

Bunlar, Kıbrıslı Rumlar ne yapsa alkışlar, yanlış yapsa ağzını kapar ve sesini çıkarmaz  ama iş KKTC’ye ve Türkiye’ye geldi mi eleştirilerin ve saldırıların en alasını yapar.

Bir çoğu KKTC bütçesinden maaş almasına,  bir kısmı KKTC’nin ekonomisinden nemalanmasına, KKTC’de ikamet etmesine ve de her tür nimetinden faydalanmasına rağmen önce KKTC’yi sonra da her konuda yanımızda yer almış olan,  başımız sıkışsa da sıkışmasa da sevgisini ve desteğini esirgemeyen anavatanımız Türkiye’mizi sevmezler, istemezler ve dil uzatıp nefretle eleştirirler. Bunu da kendi aralarında “kahramanca” bir duruş sayarlar!

 

KKTC’deki UBP-DP koalisyon hükümetinin, iş başına geldikten sonra kasten diyebileceğim bir şekilde batırılmış ve iflas ettirilmiş KKTC Hazinesini toparlayıp bütçe fazlasına geçirmesini, Türkiye’den suyun gelmesini, Türkiye’den elektriğini gelecek olmasını, Türkiye’nin KKTC’nin alt yatırımını iyileştirmek için açtığı ihaleleri, haklı olarak verilen vatandaşlıkları ve benzeri bir çok olayı bu nesebi bozuklar acı acı eleştirir, fırsatını bulduğu vakit de AB’ye, BM’ye utanmadan mektup yazıp şikayet ederler.

Bu nesebi bozukların arasında KKTC’ye, dünyada bir ilk olan teknoloji ile Türkiye’den deniz yüzeyinin 250 m. altında, deniz tabanına tutturulmuş 1600 mm çapında 25 atmosfer basınca dayanıklı borularla Torosların doğal suyunun getirilmesini bile -saçma sapan iddialarla-eleştirenler bile var. Dünyanın III. büyük savaşının enerji değil, su kaynakları nedeni ile çıkacağının farkında dahi olmayan bu kişiler, KKTC’de belediyelerin kendi bütçe açıklarını kapatmak için Türkiye’den gelen suyun maliyet fiyatı üzerine koydukları fahiş karları görmezler ve suyun pahalı olduğundan bahsederler, geçmişin tuzlu suyuna insanlarımızın ödedikleri ücretlerle kıyaslamadan.

 

KKTC hükümetinin yılların ayıbını düzeltmek için ele aldığı vatandaşlık konusunu söz konusu da bu kişiler ağızlarına sakız etmiş durumdalar. İki yaşında KKTC’ye gelmiş, KKTC’de ilkokul, Ortaokul, Lise ve üniversiteyi bitirmiş, iş güç sahibi olmuş, yanında insan çalıştıran bir kişinin bile vatandaşlık müracaatını eleştirmeyi marifet sayıyor bu kişiler. Ki bu örneğe benzer yüzlerce kişi var. Kimi 20, kimi 25 senedir KKTC’de ama vatandaşlık talepleri, “yurtdışında 41 günden fazla kalmış”, “karısı taşıyıcı çıkmış”, “işten ayrılınca 3 ay boş kalmış” gibi yasal anomalilerle reddedilmekte.  (Diyelim yurtdışında yaşayan anneniz/babanız ağır hasta ve size ihtiyaçları var. Siz yurtdışında 40 günden fazla kalırsanız vatandaşlık hakkını kaybediyorsunuz. Süre yeniden başlatılıyor. Önemli ağır bir hastalık geçirdiğinizde tedavi için yurtdışına gider ve yine 40 günü aşan bir tedavi görürseniz, o da aynı yasal prosedüre takılıyor.) Bir dönemin hükümetinin, içinde Jak Kamhi, TOBB Başkanı, tanınmış bir Futbol Klübü Başkanı gibi Türkiye’nin kıymetli ve değerli insanlarının yer aldığı 1300 kişilik vatandaşlıkları yeni verilmiş kişilerin listesini, kendi tabanına yaranmak için, (kendine göre) kahramanca bir davranışla topluca iptal etmesi de politik tarihimizin ayrı bir garabeti.

 

Öte yandan, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin gerekli güvenlik soruşturması yapmadan Rus ve Ukraynalı işadamlarına para karşılığında AB Pasaportu vermesini ise bu nesebi bozuklar ağızlarına bile almazlar, eleştirmezler ve AB ile BM’ye şikayet etmezler avantaları bozulmasın diye.

 

Rumların vatandaşlık satmalarını Mısır’daki sağır sultan bile duyduktan sonra nihayet İngiltere’nin önde gelen ciddi gazetelerinden “The Guardian’ manşetine taşıdı ve AB Komisyonu (AB Bakanlar Kurulu) Kıbrıs Rum Yönetimini ve Muhaceret Dairesini incelemeye aldı. İnceleme kapsamında da verilecek tüm yeni pasaportlara da el koydular.

The Guardian’ın haberi içinde, para karşılığı Rum Yönetimi tarafından satılan vatandaşlıklar listesi içinde yüzlerce ismin bulunduğundan bahsedilmekte ve Leonid Lebedev, Gennady Bogolyubov, Igor Kolomoisky ve Tedy Sagi gibi tanınan Rus ve Ukraynalı iş insanlarının ismi de verilmekte. İddialara göre bu vatandaşlık satışlarından Rum Yönetiminin kasasına ve ekonomiye dört milyar Avro’luk para girmiş. (Ki Rumların kafasına göre verdiği Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği, Avrupa Birliği’ni de yakından ilgilendiriyor.)

 

Bizim ülkemizin verdiği vatandaşlıkları acı acı eleştirenler, umarım Rumların bu resmi dolandırıcılığını da eleştirirler. Yoksa haklı bir taraf mı bulurlar diyorsunuz? Olabilir… Bekleyip görelim…

 

Prof. Dr. Ata ATUN

KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

Paralı Askerlerle Savaşan Türk Ordusu

alptekincevherli7 Haziran seçimlerinden kısa bir süre sonra başlayan ve hâlâ devam eden terörist saldırılar sürecinde kahraman güvenlik kuvvetlerimiz canla başla, canı pahasına vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü korumaya çalışıyor. Allah onlardan razı olsun!
Bu mücadele esnasında şehit olanlara rahmet, kalanlara da kolaylıklar ve dayanma gücü diliyoruz. Ancak bu çatışma sürecinde gözden kaçan bir husus dün bazı gazetelere yansıdı. Genel Kurmay Başkanlığı’nın sık sık açıkladığı etkisiz hale getirilen terörist sayısı belki bir nebze olsun yüreklere su serperken ne yazık ki yaygın medyanın önemli bir kısmı önemli bu ayrıntıyı ‘nedense’ ıskaladı.
Haber şuydu:
Ölü olarak ele geçirilen teröristlerden yarısı yabancı uyrukluydu. Eee ne var bunda demeyin. Bu öldürülen teröristler Suriye veya Irak gibi bölge ülkelerinden başka önemli ölçüde Almanya, ABD, Fransa, İngiltere, İtalya, Yunanistan, Rusya gibi Batı ülkelerinden gelen paralı (ya da görevli) askerlerdi.
Haber aynen şöyle: “10 bin asker ve polisin görev yaptığı bölgede, Kasım 2015’den bugüne kadar 752 terörist etkisiz hale getirildi. Diyarbakır’ın Sur ilçesi, Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçeleri ile Mardin’in Dargeçit ilçesinde gerçekleşen operasyonlara birkaç gün önce de Bordo Bereliler dâhil oldu. Askeri yetkililer, Dargeçit’te 36, Cizre’de 429, Silopi’de 142 ve Sur’da 115 olmak üzere toplam 752 teröristin etkisiz hale getirildiğini, yaralı ve teslim olan terörist sayısının da 102 olduğunu bildirdi. Etkisiz hale getirilen 752 teröristin 300’ünün yabancı kiralık katiller olduğu anlaşıldı. Suriye, Irak, Rusya ve Avrupa ülkelerinden gelip para karşılığı PKK saflarında çatışan bu yabancı katillerin içinde özellikle Snepper denilen keskin nişancıların da bulunduğu belirtildi.” (24.01.2016 Y. Gazetesi) Bu arada şehit haberlerinin nedeni de daha iyi anlaşıldı.
Aslında insanın aklına Merhum Mehmet Akif’in Çanakkale şiirindeki o mısralar geliyor:
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya’yla beraber bakıyorsun; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk.
Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela…
Hani tauna da züldür bu rezil istila…
İşte vatanımızın bu güzel köşesini fundamentalist saplantılarla ve kendi ulusal çıkarları gereği işgale kalkan bu Batılı güçlere ve onların yüzlerce yıldır bölgedeki işbirlikçileri olan İran ve Irak yönetimlerine elbette kızmaya ve tedbir almaya hakkımız var. Ama ya kandırılmış ve ifsat edilmiş vatandaşlarımıza? Onlara ne diyeceğiz?
Dünyada hangi ülkede görülmüştür ki, eğitim sistemi düzenli olarak ve mütemadiyen vatan haini yetiştirsin? Bu ülke, askerî yönetimler de gördü, demokrasi de gördü, tek parti yönetimi de yaşadı, istikrar da gördü, istikrarsızlık da gördü. Ama bunca zamandır, gelen giden bunca millî eğitim yöneticilerine rağmen hâlâ hain ve kandırılmış vatan evlâdı yetiştirme konusunda istikrarlı bir süreç yaşıyorsak, bu konuda takkeyi önümüze koyup düşünme zamanı gelmiş de geçiyor demektir…
Eğitim sistemimizi Sayın Cumhurbaşkanı’mızın söylediği gibi “gerçekten millî” hale getirmeden bu vahşeti durdurmanın başka da yolu yoktur!
Sözüm ona kürt kardeşlerimizin çıkarları için savaştığını ‘düşünen bir zavallı,’ yanı başındaki mevzide bir Amerikalı, diğer yanda bir Rus, öbür tarafta İranlı, öte yanda bir Alman’ı görüp de nasıl olur da kendi soydaşı ve dindaşı olan Türk polisine ve askerine kurşun sıkar? Bunu düşünmez, izana vurmaz! Bu kadar IQ seviyesi düşük adamlar, nasıl olur da bu ülkede üniversite okur?
Evet, bu teröristlerin önemli bir kısmı Ermeni veya kripto Ermeni olabilir. Ama unutulmamalıdır ki, binlerce yıldır bizimle bu vatanı ve ekmeğimizi paylaştığımız ve ‘zorunlu olarak’ millî eğitim tedrisatından geçirdiğimiz bu insanları hâlâ belli bir medeniyet seviyesine getiremediysek, “hâlâ kimi yamyam, kimi bilmem ne bela” durumundaysalar, bu ayıp ne yazık ki bizimdir.
Selçuklu Türkleri, Anadolu’ya girdiklerinde birkaç Horasan Dervişi ve müritleri hariç Anadolu’da hiç Müslüman nüfus yoktu. Oysa 15 – 20 yıl içinde binlerce kişi kendi rızası ile İslamiyet’le şereflenerek Selçuklu tebaası olmanın ötesinde gönüllü birer vatandaş olmuşlardı.
Bizim genlerimizde bu var. Yeter ki aslımıza dönelim!
İşte, O Horasan Erenlerinden biri olan ve 24 Ocak 2001 yılında kalleş bir pusuda kaybettiğimiz Diyarbakır Emniyet Eski Müdürü Gaffar Okkan’ı vefatının 15’inci yılında rahmetle anıyoruz.gaffar okan