Etiket arşivi: Operasyonu

Rumların algı operasyonları gene başladı

 

Rumlar, Türklerle silahlı çatışma ile başa çıkamayacaklarını anlayınca daha bir asır öncesinden mücadele yöntemlerini politik savaş olarak belirlediler. Başta ABD Senatosu ve Kongresi olmak üzere çeşitli ülkelerin Meclisleri ve sivil toplum örgütleri içinde faaliyet alanları yarattılar.

Bunun en güzel örneği 1974 Barış Harekatından hemen sonra ABD Kongresinde Menendez, Billirakis ve Joe Biden’in başını çektiği Yunan lobisinin çalışmaları ile Türkiye’ye silah ambargosu konmasını başarmaları. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra bu Yunanlıların istekleri doğrultusunda, politik amaçlı olduğu ve ABD’nin bölgesel çıkarlarına zarar verdiği ortaya çıkınca gene ABD Senatosunun aldığı karar ile kaldırıldı.

Kıbrıs Müzakerelerinin Crans Montana’da kopmasına ve çökmesine neden olan, Anastasiadis’in beceriksizliği değil, isteklerinin hiç bitmemesidir gerçekte. Karşısında Rumların her istediklerini vermeye hazır bir Kıbrıs Türkü Cumhurbaşkanı görünce, bir türlü isteklerinin sonunu getirmeyip, aldıkları ile yetinmedi ve “görüşmelerin çökmesine neden olan adam” ithamı altında kalarak masa başına yıkıldı. Şimdi dört dönüyor etrafta, “Ben masaya oturmaya ve müzakereleri sürdürmeye hazırım” diye. Ama Türk dış politikası uluslararası arenada Anastasiadis’in sırtına hem “çözümsüzlüğe sebep olan adam” yaftasını taktırmayı başardı, hem de artık “adada çözüm için Federasyon dışında başka bir yöntem düşünülmeli” fikrini kabul ettirdi.

Anastasiadis’in “Gevşek Federasyon”, “Merkezi gücü azaltılmış Federasyon” ve “Konfederasyon” kavramlarını sık sık dile getirmesinin nedeni de müzakerelerde uyguladığı yanlış strateji ve içine düştüğü siyasi çıkmazdan dolayı ABD, BM ve AB’den gördüğü baskı. Bu çıkmazdan kurtulması ve Federasyon tezine geri dönmesi gerekiyor ama bir türlü çıkış yolu bulamıyor.

Müzakerelerin gittikçe “Rum çoğunluk idaresinden oluşacak Federal bir devlet” yönteminden uzaklaşması ve iki ayrı devletin gevşek işbirliği veya konfederasyonu fikrinin daha çok taraftar bulması Rumları, özellikle de Anastasiadis’i fena halde ürkütmüş durumda. İşin ucunda Kıbrıs adası üzerinde bir Türk Devletinin kurulması ve bu devletle ortak haklara sahip olacakları, adanın tümünü idare edecek olan yeni bir devletin kurulacak olması bulunuyor.

Kendileri, adada Federasyon tipi bir çözümün temellerinin atıldığı “1977 Denktaş-Makarios Doruk Görüşmesi”nden sonra geçen 41 yıl içinde bu yönde hiçbir istek ve atılım göstermemelerinden dolayı da adada “Federasyon tipi bir çözüm” istediklerine kimseyi bir türlü inandıramıyorlar. Çözümü, kendilerinden ziyade Kıbrıslı Türklerin ısrarla “Federasyon”u istediğini yaymakla bulabileceklerini düşünüyorlar şimdi. Aynen Kıbrıs’ta sorunun 1963 yılında Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklere saldırması ile başladığını değil de, 20 Temmuz 1974 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin adaya çıkması ile başladığına uluslararası camiayı inandırdıkları gibi.

Bu nedenle şimdi Rumlar, Kıbrıs adasında süreklilik içerecek bir çözüme ancak “Mutlak Rum İdaresi altında Federal görünümlü bir hükümet kurmak ile ulaşılabileceğini” akıllara sokmak için yeni bir yöntem uygulamaya başladılar.

Bu uygulamanın misyoneri Rum lider Nikos Anastasiadis’in ruhani başkanı olduğu Rum siyasi parti DISY’nin Genel Başkanı Averof Neofitu.
Güya Neofitu Kıbrıslı Türklerle görüşmüş ve edindiği izlenimini de “Kıbrıslı Türk siyasi partilerle yaptığım temaslar çerçevesinde, Kıbrıslı Türklerin tutumuyla ilgili edindiğim izlenim iki toplumlu ve iki kesimli federasyonu Kıbrıslı Türklerin önemli bir bölümünün de istediğini ve Konfederal çözüm ile iki devletli çözümden korktuklarıdır…” cümlesi ile açıklamış. Yani bizler Konfederal çözümden çok korkuyormuşuz ve istemiyormuşuz demek istiyor.

Dünkü gazeteler, DISY Başkanı Neofitu’nun II. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın evinde, eşlerinin de yer aldığı bir yemekte bir araya geldiklerini” yazmakta.
Neofitu da bu yemekten sonra bir tweet mesajı atmış ve paylaşımında “Kıbrıs’ın bölünmüş olmak için küçük, fakat Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkler, Ermeniler, Maronitler ve Latinlerin tek vatanı olmak için yeterince büyük” ifadelerini kulllanmış.

Gazeteler, Neofitu’nun “Federasyonu Kıbrıslı Türklerin önemli bir bölümünün de istediğini ve Konfederal çözüm ile iki devletli çözümden korktuklarıdır” bilgisini kimden veya kimlerden aldığını, kaç yüz veya kaç bin tane Kıbrıslı Türk ile konuştuğunu maalesef yazmamakta

Belli ki Rum siyasiler yeni bir algı operasyonunu işleme koymuşlar ve hem bizler Kıbrıslı Türkleri ve hem de dünyayı kandırmak için düğmeye basmışlar…
Ne yazık ki daha başından birçok eski ve yeni siyasi bu oyuna düşmüş. Tabi burada bizim yapmamız gereken, uluslararası camiaya ne istediğimizi anlatmak zira Rumların bizim adımıza başlattıkları bu algı operasyonu oyunu bozmamız, sesimizi gür çıkarmamızla mümkün.

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Dr. (Ulus. İliş.) Ata ATUN
Akademisyen, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

Menbiç Ve Kandil İçin Gidişat Analizi

 

 

            Dış politika iç politikadan öce gelir. Ve asıl itibar saray – şatafat değil ordaki başarıdır.

 

Cumhuriyet’i kuran kadro Osmanlı’nın yükseliş devrinden bu yana en başarılısıdır. Bilhassa 1938’e kadarki Atatürk öncüllüğü, çamura saplandıkça ilkelerinin kıymetini idrâke başladığımız bir özgünlüktedir.

2002’ye kadarki sağ’lısol’lu ve bazen koalisyonlu Hükümetler, kurucu iradenin ilkeselliğinde idare-i maslahatla yılları desteleyip durdular; ne ileri, ne geri.

Yıl olarak M.Kemal Atatürk’ten daha fazla ülkeyi yönetme imkanı bulan Adalet – Kalkınma yada R.Tayyip Erdoğan Hükümetleri “Tezkere” ve “Çuval”la başladığı Küresel Güçlerin idaresine maslahat eden dış politikayı ancak bir düzine yıldan sonra terk edebilmiştir.

7 Haziran Seçimleri’nin siyasî sonuçları, Devlet aygıtını elinde bulunduranları kendi başlattıkları “Çözüm Süreci”ni yine kendilerinin açılmalarına göz yumdukları “Hendek”lere gömerek sonlandırmaya itti.

Son 2-3 yılda evvelki idare-i maslahat parametrelerine dönmeyi başarı mı, tazminat mı, restorasyon mu saymalıyız; bilmem. Zira Suriye Sınırımızda başarıyla tesis edilen ilk Güvenli Bölge, ‘sıfır’dan kurularak bütün Kuzey Suriye hattını kanton kanton yönetimine terk ettiğimiz PYD / Salih Müslim Kürdistanı’na neden sonra takoz teşkil etti.

ABD’nin II.Irak Operasyonu’ndan beri projeden fiiliyata dökülen KDP / Barzanî Kürdistanı’na verdiğimiz siyasî ve ekonomik desteği ise Kak Mesut’a babası Mele Mustafa bile vermemiştir. Fakat Bağımsızlık ilânı sonrası tavrımız da Kuzey Irak’taki denge değişikliklerine ket vurmuştur. Şimdilik..

AfrinZeytin Dalı’ ile Güvenli Bölge’nin 3,5 – 4 bin km2’ye dek geliştirilmesi doğru bir iştir. Aynı süpürme operasyonunun öncelikle Tel Rıfat ve Menbiç’e, arkadan da “Fırat’ın Doğusu”na yapılmasını umma noktasındaydık. Hatta Karakozak civarı terörden temizlenirse büyük bir basiretsizlikle Urfa sınırımıza bitişik Eşme Köyü’ne kaçırdığımız atamız Süleyman Şah’ın Türbesi ve Saygı Karakolu’nun yerine iadesi sözkonusu olur diye umutlanıyorduk.

Bu saatten sonra ABD’yle Menbiç konusunda anlaşma ordaki YPG / PKK unsurları tamamen etkisizleştirme üzerine olabilirdi, oysa Menbiç’in Yerel Güçler’e devri ve Türk ve Amerikan askerlerinin ortak devriyesiyle de gözetim altında tutulmasıyla neticelendi. Yani Menbiç’i isim değiştirmeleri şartıyla (Menbiç Askerî Konseyi) PYD / YPG unsurlarına teslime imza attık. Ne onlar Afrin’deki binlerce kayıp, ne de biz onlarca şehidimiz üzerinden kan davası gütmemek kaydıyla..

Türkiye’nin bu saatten sonra Suriye Merkezî Ordusu ve Esad’la anlaşarak Kuzey Suriye’deki “Terör Koridoru”nu tamamen yok ederek ve bir an önce Suriye’deki İç Savaşı bitirerek hem 4 milyonluk (Nüfusumuzun % 5’i) bir yekûna ulaşan Suriyeli Mülteci Meselesi’nin kısmen halli hem de 40 milyar dolara yanaşan ekonomik faturanın – dövizin ve faizin patlamaya hazır bomba gibi hazır beklediği bir iktisadî süreçte – kapatılması aklın yoluydu; bizse Kuzey Irak’takine benzer şekilde ikinci şıkkı, macerayı tercih ettik. Allah sonumuzu hayreylesin!

Yine bu saatten sonra Kandil’e icra edilecek operasyon da iki noktada sembolikleşir: Bir; PKK merkezini çoktan Sincar’a (Şengal) taşıdı ve aslında yapılması gereken tıpkı Fırat Kalkanı gibi Dicle Kalkanı Operasyonu’yla Sincar – Telafer hattının temizlenmesi ve Ovacık – Telafer çizgisinde dikey bir Güvenli Bölge oluşturulmasıdır. İki; Kandil temizlendikten sonra ABD ve İsrail’in İran’ı vurması için İncirlik Üssü haline getirilmemelidir.

Türk Bayrağı’nın Kandil’de dalgalanması güzeldir ama tam İran’ın hatta İran Kürdistanı’nın sınırındaki bir dağlık üs bölgesinde Amerika ve İsrail bayraklarının da dalgalanması dış politikada “Dön baba, dönelim” vaziyeti olur ki kaldıramayız.

24 Haziran / 8 Temmuz Seçimleri sonrası için erken uyarı bâbındadır.

Türk Sağı’nın Amerikan Seviciliği

TÜRK SAĞI’NIN AMERİKAN SEVİCİLİĞİ

 

Yada TÜRK HALKI’NIN BATI SEVİCİLİĞİ başlığı mı daha uygun düşerdi? Osmanlı’dan bugüne milliyetçi ve muhafazakâr özellikleriyle maruf halkımızın Tanzimat sonrasındaki 180 yıllık zaman zarfında İngiltere, Fransa, Almanya, Amerika gibi ülkelerle münasebetlerine bakın; ya vassal & senyör ilişkisidir, ya da metres hayatıdır. Ve fakat milliyetçiliğimizden, muhafazakârlığımızdan da kıl kadar eksilme olmamıştır nedense.

1838 Baltalimanı Antlaşması ile 1948 Marshall Yardımı Anlaşması arasında metbuiyet ilişkisi bakımından bir fark yoktur. Veya 2008 AB Müktesebâtı..

Osmanlı saraylarında görev yapan cariyeler arasında has odalık, peyk ve gözde olanların ‘ikbal’ yani Padişahla karı-koca hayatı yaşayan ama genelde çocuk sahibi olmayan ünvana erişmek için yarış vardı. 4 ilâ 6 arasındaki bu maaşlı ikballerin bir tanesi de ‘baş ikbal’ pozisyonuna yükseltilirdi. Şimdilerde diyeceğim ama değil, Atatürk sonrasındaki 70 yılın özeti; Batı’nın padişah olduğu ve bizim de göze girmek için birçok şeyi yaptığımız, roller bakımından da tarihî gerçeklikle ters orantılı bir hâli andırmaktadır.

Ben de dahil olmak üzere milliyetçi-ülkücü camia ile muhafazakâr-İslamcı camia evvelâ ülke içinde Komünizme karşı geliştirdikleri Cihad anlayışını 1979-1989 arası Rusya’nın Afganistan’ı işgaline karşı, 1992-1995 arası Sırbistan’ın Bosna-Hersek’i işgaline karşı, 1994-1996 arası yine Rusya’nın Çeçenistan’ı işgaline karşı hep zinde tuttular; gerek kültürel etkinliklerle ve gerekse sahada çarpışarak.

Hatta dıştan ‘sağ’ olarak adlandırılan bu yapılanmaların ilk kanadı ikincisi olmaksızın 1991-1994 arası Ermenistan’ın Karabağ’ı işgalinde ve 1997, 2001, 2002, 2009, 2013 gibi yıllarda tansiyonu daha da yükselen Doğu Türkistan’daki Çin zulmüne karşı cihadımsı faaliyetler yürüttü.

Yalnız Şair’in “Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihad” dediği gibi bu cihad bir tek Batı’ya sökmedi. Ne Amerika’nın 1991’de Irak’ı ilk işgalinde, ne 2003 ile 2011 arasındaki ikinci işgalinde; ne de 2011’de ABD ve müttefiklerinin hem Libya’da hem de Suriye’de bombardıman ardı iç savaş çıkarmalarında cihad’ın ‘c’si söz konusu olmadı. Hatta her birinde ya yancılık veyahut figüranlık, illâ bir rol kapmaya da çalıştık.

Bu durumu 2013’te Âkil Heyeti’ne cihadın hep Batı ötesi devletlere yönlendirilmesi meyanında “Türk Milletinin imanını Amerika mı kontrol ediyor?” diye sormuş ve 2014’te de “Âlem-i İslâmın imanını İngiltere mi kontrol ediyor?” diye genişleterek yazıya dökmüştük. Ve hatta o yıllardaki bir başka yazıda “Ne güzel iş, yürüyüş kararı gibi Amerika’dan sipariş: “Cihad yapılacak; yap!” demiş idik.

Netice-yi kelâm, Miraç Gecesi Ortadoğu’da Müslümanlar dua ve niyazdayken Amerika, İngiltere, Fransa Suriye’yi bombaladı. Yok kimyasal silahlarmış, yok kıyamet füzeleriymiş, yok diktatörlükmüş; biz bu filmi çok gördük. Hastalığı teşhis eden biri olarak cihad falan beklediğimiz yok da bari bir kınama olsaydı. Afrin Operasyonu’nu başarıyla ama Putin’in aleni, Esad’ın da örtülü desteğiyle tamamlayan bir ülkenin en azından kendi pişmiş aşına su döktürmeyecek sözler söylemesi gerekirdi.

Ne dedik: Destekliyoruz. Nasıl dedik: “Atılan füzeler içimizi serinletmedi; çok az vuruş yapıldı.” Ne demedik: Hukuksuz saldırı, içişlerine müdahale, barışı bozma ve savaşı derinleştirme. Niye demedik: Batı seviciliğimizden, Amerika’yla metres pardon stratejik ortak olmak isteyişimizden.

Bazılarının zihninde Amerika maalesef Allah’tan daha büyük bir yer kaplıyor.

Kilislilere Bir Destekte Başkan Yanılmaz’dan

 

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terör örgütlerine yönelik sürdürdüğü Zeytin Dalı Harekatına destek olmak ve bölgedeki operasyonlardan en fazla etkilenen il olan Kilis halkıyla kucaklaşmak amacıyla beraberindeki heyetle birlikte Kilis’e giden Elazığ Belediye Başkanı Mücahit Yanılmaz, vatandaşlarla kucaklaştı.

KİLİS HALKININ YANINDAYIZ

Gün boyu Kilis halkıyla bir araya gelerek onlarla sohbet eden Başkan Yanılmaz’a Kilis Belediye Başkanı Hasan Kara ve Kilisli muhtarlar da eşlik etti.

Esnaflarla buluşarak alış veriş yapan Başkan Yanılmaz, onlara bir nebzede olsa destek olmaya çalıştıklarını kaydetti. Kilis halkına Elazığlıların selam ve muhabbetlerini ileten Başkan Yanılmaz, ülkemizin yurt içinde ve yurt dışında terör örgütlerine karşı şanlı bir mücadele verdiğini ve kendilerinin de Elazığlılar olarak sonuna kadar bu mücadeleyi desteklediklerini belirtti.

Mehmetçiğimizin azim ve kararlılıkla ülkemizi bölmek isteyen terör örgütlerine karşı kahramanca mücadele ettiğini belirten Başkan Yanılmaz, “Bayrağımızın ebediyen göklerde dalgalanması için 80 milyon vatandaş bir ve beraber olacağız. Türk Silahlı Kuvvetlerimize, askerlerimize ve güvenlik güçlerimize sonuna kadar destek sağlayacağız” dedi.

Son ankette “cumhur ittifakı” kritik eşikte

AKP ve MHP arasında yapılan “cumhur ittifakı” kritik eşikte görünüyor. Adil Gür tarafından yaptırılan araştırmada AKP ve MHP seçmenine “Cumhur ittifakı”nı doğru buluyor musunuz?” diye soruldu. Alınan cevaplar ittifakın krtitik bir eşikte olduğunu gösteriyor.

A&G Araştırma şirketi yaptığı son kamuoyu yoklamasında Afrin Operasyonu ve siyasi ittifaklara halkın bakışını araştırdı. Gür, son kamuoyu yoklamasının sonuçlarını açıkladı. Gür, “PYD PKK’nın uzantısı mıdır” sorusuna yüzde 86-87 civarında PYD/PKK’nın uzantısıdır cevabının verildiğini kaydetti.

“ZEYTİN DALI HAREKATI BAŞARILI MI?” SORUSUNA YÜZDE 83 EVET DEDİ

“Zeytin Dalı Harekatı’nı başarılı buluyor musunuz?” sorusuna ise her 100 kişiden 83’ünün “evet başarılı buluyoruz” cevabını verdiğini belirtti.

İşte son kamuoyu yoklamasından çıkan sonuçlar:

AKP VE MHP SEÇMENİNİN YARISI İTTİFAKI DOĞRU BULUYOR

İkinci bir ankette ise kamuoyunun siyasi ittifaklara nasıl bakıldığı araştırıldı.

“AK Parti ile MHP arasında gerçekleştirilen Cumhur İttifakı’nı doğru buluyor musunuz?” sorusuna doğru buluyorum diyenlerin oranı 50,7 oldu.

Afrin’de Operasyonlar Sürüyor

Zeytin Dalı Harekatı kapsamında bugüne kadar 616 terörist etkisiz hale getirilirken, 44 terör hedefi imha edildi. Harekatı yöneten 2. Ordu Komutanı Temel, Burseya Dağı’nda incelemelerde bulundu.

Zeytin Dalı Harekatı kapsamında bugüne kadar 616 terörist etkisiz hale getirilirken, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ’a ait 44 hedef imha edildi. Harekatı yöneten 2. Ordu Komutanı Temel, Burseya Dağı’nda incelemelerde bulundu.

616 terörist etkisiz hale getirildi

Genelkurmay Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Hava Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen hava harekatı ile PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ terör örgütlerine ait sığınak, barınak, mühimmat deposu ve silah mevzi olarak kullanılan dokuz hedef imha edilmiştir. Harekata katılan uçaklar emniyetle üslerine dönmüşlerdir.” denildi.

Açıklamada, Zeytin Dalı Harekatı kapsamında bölgeden elde edilen bilgilere göre 19 PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ terör örgütü mensubu etkisiz hale getirilmiştir. Harekatın başlangıcından itibaren etkisiz hale getirilen terörist sayısı 616 olmuştur. Zeytin Dalı Harekatı planlandığı şekilde başarıyla devam etmektedir.”

Terör örgütü PYD/PKK hedefleri ateş altına alınıyor

Hatay’ın Reyhanlı ve Kırıkhan ilçeleri karşısındaki terör mevzileri, Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) ait savaş uçakları ve topçu birliklerince vuruluyor.

TSK tarafından hudutlar ile bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak, Afrin bölgesinde PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ üyesi teröristleri etkisiz hale getirmek, bölge halkını terör örgütü üyelerinin baskı ve zulmünden kurtarmak amacıyla 20 Ocak Cumartesi günü başlatılan Zeytin Dalı Harekatı devam ediyor.

Terör hedefleri havadan ve karadan bombalanıyor

Zeytin Dalı Harekatı kapsamında radar tespit cihazlarıyla belirlenen terör örgütü PYD/PKK’ya ait sığınak, barınak ve mevziler sınırda konuşlu birliklerce Fırtına obüsleriyle dövüldü.

Aralıklarla gerçekleştirilen top atışının ardından çeşitli üslerden havalanan savaş uçakları da söz konusu alanları havadan bombaladı.

Top atışlarının ardından bölgeden yükselen dumanlar, Kilis’in sınır köylerinden de görülebiliyor.

Bu arada sınırdaki birliklere personel ve askeri araç sevkiyatı yapıldığı görüldü.

Savaş uçaklarının sınır hattındaki uçuşu sürerken sınır ötesindeki bazı noktalardan dumanlar yükseliyor.

Öte yandan, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile yürütülen operasyonlarda teröristlerden temizlenen Reyhanlı ilçesi karşısında sınırın sıfırındaki El Hamam köyü merkezine teröristlerce top atışı yapıldığı görüldü.

Sınır birliklerine yönelik askeri sevkiyatın da sürdüğü gözlendi.

Azez’e askeri sevkiyat

Kilis’in Öncüpınar Sınır Kapısı’ndan Suriye’nin Azez bölgesine askeri araç sevkiyatı yapıldı.

Zeytin Dalı Harekatı kapsamında çeşitli birliklerden peyderpey sevk edilen, mayına dayanıklı kirpi ve zırhlı personel taşıyıcı, Öncüpınar Sınır Kapısı’ndan Suriye’nin Azez bölgesine doğru hareket etti.

Sınır birliklerinden askeri konvoyun yanı sıra iş makineleri, vinç ve bayrak direklerinin yüklü olduğu tırlar da Azez’e doğru yola çıktı.

ATAK’lar Afrin’de hedefleri vurdu

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) “Zeytin Dalı Harekatı” kapsamında ilk kez görev alan yerli üretim ATAK helikopteri, Afrin’in batısındaki terör hedeflerini vurdu.

2. Ordu Komutanı Temel Burseya Dağı’nda

Zeytin Dalı Harekatı’nı yöneten 2. Ordu Komutanı İsmail Temel, Burseya Dağı’nda Türk askerlerini ziyaret etti.

Afrin’de stratejik tepe ele geçirildi

Afrin’in batısındaki Racu belde merkezinin güneyindeki 915. Tepe’ye yönelik sabah saatlerinde başlayan operasyon sayesinde belde çevresinde terör örgütü PYD/PKK’ya karşı tüm hakim noktalar kontrol altına alındı.

Öğle saatlerinde teröristlerden arındırılan 915. Tepe’nin alınması ile harekatın 10. gününde Afrin’in beş beldesinde 15’i köy, biri köy altı yerleşim ile 5’i stratejik dağ ve tepe olmak üzere 21 nokta örgütten kurtarılmış oldu.

TSK ve harekata destek veren ÖSO güçleri, harekatın önceki günlerinde, Bülbül beldesinde Şengal, Zehran, Bali Köy, Kurni, Hay Oğlu, Heftar ve Ursa köyleri ile Kürdo köy altı yerleşimini, Racu beldesinde Edamanli, Ali Bekki, Bilal Köy, Ömer Uşağı ve Mamel Uşağı köyleri ve 740.Tepe’yi, Şeyh Hadid beldesinde Şeyh Hadid Tepesi ve Kara Mitlak köyü, Cinderes beldesinde Hammam köyü ile Mersides Tepesi’ni, Şeran beldesinde de Burseya Dağı ve Kastel Cündo köyü ele geçirmişti.

Terör örgütü PYD/PKK, Hatay ve Kilis’e roket attı

Terör örgütü PYD/PKK mensuplarınca Kilis ve Hatay’ın Reyhanlı ilçesine roketli saldırı düzenlendi.

Afrin’deki terör örgütü mevzilerinden saat 14.30 sıralarında atılan roket, Öncüpınar Mahallesi’ndeki zeytin bahçesine düştü. Can kaybı ya da yaralananın bulunmadığı saldırıyla ilgili polis ekipleri, olay yeri incelemesi yaptı.

Reyhanlı’ya atılan roket ise, Tayfur Sökmen Caddesi’ndeki bir iş yerinin duvarına düştü.

Patlama nedeniyle iş yerinde ve bir otomobilde hasar meydana geldi.

İlk belirlemelere göre yaralananın olmadığı olay nedeniyle bölgeye çok sayıda güvenlik gücü ile itfaiye aracı sevk edildi.

GÖMÜLECEK BAŞKA TOPRAĞIMIZ YOK

GÖMÜLECEK BAŞKA TOPRAĞIMIZ YOK

 

Fatih-Köse

Biz birleştikçe aramızda ki sen ben, şucu bucu kavgasını ortadan kaldırdıkça Ümmetçilik bilinci altında ortak payede toplanmaya başladıkça başta İslam dünyası olmak üzere tüm mazlum ve mağdur halklar bizimle birlikte olacak ve zafer böyle gelecek.

 

Stratejik müttefikimiz ve ortağımız ABD ne yaptı bölgeye binlerce tır dolusu silah ve mühimmat depoladı. Şimdiye kadar ne kadar terör örgütü varsa PKK, PYD, YPD, DEAŞ, alfabede ki diğer harflerle oluşan ne kadar illegal yapılanma varsa hepsini eğitti. Biz hükümet olarak hey ne yapıyorsunuz orada diye sesimizi yükselttiğimiz zaman da bizimle sanki maytap geçercesine “çatışma gücü” halindeki bu yapılanmalara “istikrar sağlama gücü ve alan kontrol gücü” adında eğittiklerini söylüyorlar 9 bin km öteden gelip burada bizim kapı komşumuzda huzuru bozma adına ne yapılabilecekse onu yapmanın gayreti içerisindeler amaç ney amaç kan gölüne çevirdikleri Ortadoğu cehennemine ümmetin tek ümidi olan Türkiye’yi sokup Büyük İsrail hedefine ulaşabilmek. Amaç önce Ortadoğu da İsrail’e tehdit olabilecek ülkeleri fiziken ortana kaldırabilmek.

 

ABD’nin yaptığı bu açıklamalar için kuyruklu yalan bile bu açıklamaları tanımlamak için yeterli olmuyor, daha başka bir tanım bulmak gerek. Kendileri her türlü işe burunlarını sokuyorlar ama Türkiye bir şeyler yapmaya kalkınca, “Aman ha” diye lafa giriyorlar. “Sakın operasyon yapmayın” diye tavsiye üzerine tavsiyede(!) bulunuyorlar. Yoksa “istikrar sağlama gücü” dedikleri terörist unsurların zarar görmesinden mi korkuyorlar. Amerika bugüne kadar bir hayli uçuk kaçık tarafından yönetildi ama bugünkü kadar zıvanadan çıkmışını henüz görmemiştik. Şimdi onu da görüyoruz. Amerika kendini çok akıllı hatta dahi sanan bir delinin eline kalmış durumda. Delidir ne yapsa yeridir diyeceğiz ama yaptıklarının hiçbiri yerinde değil. Dünyayı ateşe boğuyorlar. Kan ve gözyaşından geçilmiyor.

 

Her bir karışı vatan olan bu kara parçası bizim evimizdir. Bin yıldır bu topraklarda yaşayan bizler buraya gelirken ya buranın havası suyu güzelmiş deyip şöyle bir geçip gidelim diye gelmedik. Yurt belledik, Vatan, namus bildik bu toprakları. Nice insan daha gün yüzü görmeden ömrünün baharında gelecek nesilleri uğruna gözünü bile kırpmadan kara toprağa düştü. Nice yitik isimsiz canlar, vatan dediğimiz bu toprakları kanlarıyla suladı. Bizler evimizi öyle üç beş kupona, havadan, piyangodan almadık dedelerimizin kanları ile suladık besledik çocuklarımıza ve torunlarımıza da aynı şekilde miras bırakacağız namus bilerek. Bedelini ödenmeyecek bir bedel ödeyerek bu topraklara sahip olduk. Bugün topraklarımızda gözü olanlar şunu iyi bilmedirler ki bu bedeli ödemeye göze alanlar ancak bizim dengimiz olabilirler.

 

Mevcut tablo gözler önüne serildiğinde bu durumda hepimiz kardeş olduğumuzu hatırlamalı ve birbirimize kenetlenmeliyiz. Daha önceleri de dile getirdiğimiz gibi, bu ülke halkına, “Millî müdafaa eğitimi” verilmelidir. Askerlerimizin ve emniyet mensuplarımızın nezareti altında, insanlarımıza mutlaka ülkeyi müdafaa etme eğitimi verilmelidir. Yani cihadın farz-ı ayn olduğu duruma göre hazırlık yapılmalıdır.

 

ABD, 7 milyon 970 bin Kızıldereli’yi, Hiroşima ve Nagazaki’de 450 bin Japon’u, Vietnam’da 70 bin Vietnamlı’yı öldürmüştür. Sosyal Sorumluluk Taşıyan Doktorlar Kuruluşu’nun hazırladığı rapora göre ABD’nin kanlı terörü sadece Afganistan, Pakistan ve Irak’ta 1 milyon 300 bin Müslümanın canına mâl olmuştur.

 

İngiltere, 670 bin Avustralyalı yerli Aborjini; Almanya, Batı Afrika’da 117 bin yerli Nama ve Herero’yu; ABD ve İngiltere, Dresden’de 200 bin Alman’ı; Fransa, Cezayir’de 1 milyon Müslümanı; Rusya, Josef Stalin döneminde 13 milyon kişiyi sürgün 100 bin kişiyi öldürdü. Bulgarlar, Trakya Türklerine asimilasyon kampanyası ve sürgüne zorladı. Belene kampındaki vahşet, Rusya’nın Afganistan’da 900 bin Müslümanı; Sırpların, Bosna-Hersek’te 180 bin Müslüman’ı öldürdüğünü, Danimarka’nın öldürdüğü Almanlar’ı, Siyonist İsrail’in Filistin’de çocukların ellerini taşla kırarak tarihte eşine rastlanmamış vahşeti, Çin’in Arakan’daki vahşeti; Mora’da, Eritre’de ve dünyanın değişik bölgelerinde her ırktan ve dinden insanlara yapılan zulümler, ABD’nin, Batının ve bütün bâtıl din ve ideoloji sahibi müstekbirlerin zulmünü anlatmak için yeter.

 

#ZeytinDalıHarekatı ile #AfrinOperasyonu nu gerçekleştiren kahraman ve şanlı Mehmetçiğimize Dualarımızla destek olmalı içeride ki kısır döngü siyaseti bırakıp bir olup kenetlenmeli dışarıda ki tuzakları feraset ve ileri görüşlülükle görüp tek vucüt olmalıyız. Bizim gidecek ne bir başka yerimiz gömülecek ne de başka bir toprağımız vardır. Atalarımız, tarihimiz gibi bu topraklar için kanımızın son damlasına kadar çoluk ve çocuğumuzla vatan müdafası için bir olmalıyız. Etnik ayrışmalar yerine ortak paydalarda birleşmeliyiz ki düşman değil biz sevinelim.

 

Hz. Allah Azze ve Celle,  Afrin’de vatanımıza göz diken hainlere karşı mücadele eden Mehmetçiğimizin tekerleğine çakıl taşı ayağına da diken değdirmesin.

 

Selam, Dua ve Muabbetle…

Yurdahan Özhan,’ Ordumuz Muzaffer Olacaktır’

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afrin operasyonuyla ilgili konuşan MHP Merkezefendi İlçe Başkanı Yurdahan Özhan, operasyonu sonuna kadar desteklediklerini açıklayarak, “Türk ordusunun gücü, terör unsurları ve dünyaya caydırıcı unsur olacaktırdedi. 
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “zeytin dalı” adı altında Afrin’de operasyona başlatmasının ardından değerlendirmelerde bulunan MHP Merkezefendi İlçe Başkanı Yurdahan Özhan, Türkiye’nin sınırlarında terör faaliyeti gerçekleştiren unsurlar yok edilene kadar operasyonun devam etmesini beklediklerini söyledi. yurdahan özhan
Ordumuza güvendiğini belirten Özhan, , “Ülkemizin birlik ve bütünlüğüne yönelik yapılan saldırılara karşı gerçekleşen operasyon, ülkemizin terörle mücadelede kararlılığını bir kez daha dünya devletlerine haykırma özelliği de taşımaktadır. MHP Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli, terörle mücadele konusunda kayıtsız şartsız hükümetin devletin yanında olduğumuzu deklere etmişti. Havadan ve karadan gerçekleşecek operasyonun, hiçbir terör unsuruna bir daha imkan vermeyecek şekilde bertaraf edilene kadar devam etmesini bekliyoruz. Allah operasyona katılan askerlerimizi korusun. Devletimizin ve milletimizin birlik ve bütünlüğüne göz dikenlere fırsat vermesin. Ordumuzun muzaffer olacağına inanıyoruz” dedi.

ABD’Yİ NASIL BİLİRSİNİZ?

ABD’Yİ NASIL BİLİRSİNİZ?seyfettin karamızrak

 

 

 

  1. Arabistan’da gerçekleştirilen “yolsuzluk operasyonu” dalgasında ilk gün 11 prens ve 38 bakan gözaltına alındı. Daha sonra başka isimler de ilave edildi. Operasyon, derin darbe olarak değerlendirilmektedir.

Saray darbesinin hemen ardından, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kral Selman’ı arayarak destek vermesi çok düşündürücüdür.

Trump’ın damadı ve danışmanı Jared Kushner,  darbeden bir hafta önce Riyad’a gizli bir ziyaret gerçekleştirmişlerdi.

Bu gerçekler, S. Arabistan’ da ki saray darbesinin, ABD’nin isteği doğrultusunda ve ABD destekli yapıldığını göstermektedir.

Darbenin arkasındaki gerçeklere gelince:

– Kral Salman, Amerika’nın desteği ile tahta geçmek için önündeki engelleri tamamen kaldırmıştır.

– ABD, Salman’ın tahta geçmesi ile birlikte Suudi Arabistan’a 20 milyar Dolarlık yeni savunma sistemleri satmaya hazırlanmaktadır.

– Krallık teamüllerine aykırı yöntemle veliaht olarak atanan Muhammed Bin Selman’ın; ülkenin üst düzey isimlerini, 11 prensi, Türkiye’ye yakın isimleri ülkenin ekonomi ve medya alanında etkin isimlerini gözaltına alması dikkat çekicidir.

– S. Arabistan merkezli değişimin, domino etkisi yaparak tüm bölgeyi etkileyeceği yorumları yapılmaktadır.

-ABD, bölgedeki İran tehlikesine karşı Suudilere daha fazla silah ve savunma sitemi satacak, istediklerini daha rahatlıkla yaptırabilecektir.

 

ABD, hiç bir zaman Türkiye’nin dostu olmamıştır. Özellikle de son yıllarda Türkiye’nin aleyhine gelişen her olayda ABD’nin parmağı vardır.

ABD, Türkiye’ye düşman olan her oluşumun yanındadır. PKK’nın diğer bir adı olan PYD’ yi alenen destekleyerek her türlü silahı veren ABD’dir.

ABD, dolaylı olarak da Türkiye’nin menfaatlerini engellemektedir. Katar’a uygulanan ambargo kararının altında Türkiye düşmanlığı vardır. Katar’ın işgal edilmesi oyununu Türkiye bozmuştur.

 

ABD, Katar’ın dışındaki S. Arabistan-Mısır ve Körfez ülkelerini “İsrail’in güvenliği için” İran ile savaşa sokmaya çalışmaktadır.

 

  1. Arabistan’da ki saray darbesinin ardında ABD’nin başka menfaatleri de bulunmaktadır: “İslamiyet’i “ılımlı İslam” altında sulandırmak, İran’ı güçsüzleştirerek saf dışı etmek, Türkiye’nin Orta Doğu’daki nüfuz gücünü kırmak. S. Arabistan’ı birbirine düşürerek parçalayıp bölmek.” İlk akla gelenlerdir.

Suriye’nin Irak’ın, Mısır’ın ve S. Arabistan’ın parçalanması, ABD’nin birinci hedefidir. ABD, Orta Doğu’nun petrollerini ele geçirmeyi ve İsrail’in geleceğini planlamaktadır.

İlk hedefte S. Arabistan petrol şirketi Aramco’ nun Yahudi ağırlıklı ABD sermayesi tarafından ele geçirilmesi var.

  1. Arabistan-İran savaşı, S. Arabistan’ın bölünmesi demektir. İslam dendiğinde akla, “Sünnilik” gelir. “Ilımlı İslam” ın Ehli Sünnet ile bir bağı yoktur. ABD ve İsrail’e hizmet etmenin diğer adıdır “ılımlı İslam”.

ABD, bir taşla birkaç kuş vurmanın peşindedir. Orta Doğu, dünyadaki sürpriz gelişmelerin en yoğun yaşandığı bir bölge durumundadır artık. Bekleyip göreceğiz.

Sevgiyle kalın…

 

 

 

 

Sevgiyle kalın…

 

 

 

Şezlong Operasyonu

 

 

 

yurdagül atun hanımefendi ÜstadımızŞaka değil, kinaye hiç değil. Başlık tam da anladığınız gibi.

İki senedir can çekişen turizm sezonunun en cafcaflı döneminde, Balıkesir Belediyesi’nce görevlendirildiği bilgisine ulaştığımız, jandarma, zabıta vs. görevlilerden oluşan 150’i aşkın görevli Ayvalık Sarımsaklı Plajında Şafak Operasyonu gerçekleştirdi, hem de hava destekli!

Yüzlerce kişi (orada olanlara göre 200) sabahın 5 buçuğunda Sarımsaklı plajını basarak çitleri kaldırdı, şezlongları kenara çekti ama uçan tekmeyle kırıp dökerek!

Sabahın 5 buçuğunda jandarmayı gören uykulu çalışanlar bunu önce darbe zannetti, korkuyla uykusu ağır arkadaşlarını uyandırdı “kalkın darbe oluyor” diyerek.

Kimse ne olduğunu anlayamadı, o saatte sabah yürüyüşüne çıkanlar teröristlere operasyon yapılıyor sandı.

Belli ki önemli biriydi yakalanan. Kimbilir belki de uyuşturucu baronlarından biri!

Haberi alan işletmeciler plaja vardıklarında küçük dillerini yutacaklardı.

Fırlatılan şezlonglar, yerinden sökülen localar, hırsların alındığı lambalar…07.13.17-Şezlong harekatı-1

Kimseyle bir anlaşmazlıkları yoktu, şimdiye kadar kimsenin malına zarar vermemişler, devleti kutsal görmüşler, polise, jandarmaya, askere ve tüm devlet çalışanlarına dualarında yer açmışlar, devletine milletine ters bakanlara düşman kesilmişlerdi.

Nitekim, kırılan dökülen sadece çitler/şezlonglar değil, hayal ve inançlardı…07.13.17-Şezlong harekatı-2

***

Çocukluğundan beri her yazı Ayvalık’ta geçiren kızım bu yıl oradan bir plaj kiralamak istediğini söyledi. “Annecim göreceksiniz, Ayvalık’ta tek olacak” diyordu.07.13.17-Şezlong harekatı-3

Dünyanın ünlü plajlarını inceledi, herkesten fikir edindi, çocuklu ailelere nasıl bir plajda rahat edeceklerini sordu, dedesinden yaşlıların rahat etme tüyolarını aldı. Çocukların rahat oynayacağı bir bölüm yaptı salıncaklı. En çok kitabın deniz kenarında okunduğunu varsayarak kitaplık koydu, günlük gazeteleri dizdi.07.13.17-Şezlong harekatı-4

Tüm bunları an be an fotoğrafladı, bana gönderdi sevinçleriyle birlikte.

Hayatında olmadığı kadar heyecanlıydı. Çitleri boyadı, eşya taşıdı, eşinin deyimiyle iki ay “surviver” hayatı yaşadı.07.13.17-Şezlong harekatı-5

Ama değmişti. Işıl ışıl, ailelerin tercih ettiği nezih bir ortam yaratmışlardı.

Müşterilerin “kadın eli değdiği belli” sözlerinin, bölgedeki yetkililerince de söyleneceği, böyle bir yer yarattığı için kendisine teşekkür edileceği, komşularına örnek gösterilip, “bakın ne güzel olmuş, siz de böyle yapın, Ayvalık’ın çehresini değiştirelim” deneceği inancındaydı!

Yanıldığını anlaması için çok zaman geçmedi.

***

İş için İstanbul’a geliyorduk.

Uçaktan indim, telefonu açar açmaz arka arkaya mesajlar.

Kızım göndermiş. “Anne plajı yıkıyorlar” diyerek…

İnanamadım, her zamanki gibi şaka yapıyor sandım.

Fotoğrafta onlarca jandarma, zabıta, polis, sivil polis, sahil güvenlik ve bir de helikopter. Sanki de Kuzey Irak’a operasyon düzenler gibi…

Hemen aradım, korkudan ağlıyordu.

Sakin ol diyemedim zira ben sakin değildim.

Neye üzüleceğimi, kızımın korkusunu nasıl gidereceğimi, umutlarını tekrar nasıl yeşerteceğimi bilemedim.

Biraz araştırınca Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nce alınan bir karar olduğunu öğrendim.

Zaten olay biraz sonra büyük gazetelerin internet sitelerine düşmüştü, “Sarımsaklı Plajına hava destekli operasyon” diye.

Fazla yer işgal eden plajlara ayar vermekmiş niyet lakin, neden fazla şezlongları, çitleri uçan tekmelerle kırdıklarını anlayamadım.

Led lambaları neden yerlerinden söküp fırlattıklarını, havaya neden ateş açtıklarını, yüzlerce kişinin oraya neden konuşlandığını, turizm sezonunda bunun neden yapıldığını, bu işi yapan kişilerin turizme ne denli zarar verdiklerini bilmemelerini, devletin onca parasının niye böyle basit bir amaca harcandığını, daha az kişiyle, nazikçe uyararak çözümlenecek bir sorunun neden büyük operasyon haline dönüştürüldüğünü, jandarmanın daha önemli işleri varken (örneğin insan kaçakçılarına göz açtırmamak gibi) niye orada olduğunu, anaakım medyanın bu olayı veriş biçimindeki amacı, sokaktan geçenlerin bu operasyonun basit bir şemsiye- şezlong operasyonu olarak düşünmeyeceklerinin akıl edilmemesini de…

***

Belediye Başkanını aradık işin aslını sormak için. Telefona sekreteri olduğunu sandığımız bir kişi çıktı. Bizim kim olduğumuzu ıcığımızı cıcığımızı sordu, notlarını, telefonumuzu aldı, Belediye Başkanına ileteceğini söyledi.

Başkan aramadı. Ben alttaki e-maili attım, yine cevap gelmedi.

“Sayın Başkanım; Ben öncelikle kendimi tanıtmak isterim; Yurdagül Beyoğlu Atun. Gazeteciyim… Bundan daha da önemlisi, devletin tüm unsurlarına kutsal anlamlar yüklemiş, çocuklarını da bu düşünceyle büyütmüş bir anneyim. Çocuklarımıza verdiğimiz en büyük haslet vatan sevgisi, dürüstlük ve kimsenin malına zarar vermemek olmuştur. Bundan da gurur duyarız.

 

Ne var ki dün yaşadığımız hadise kafalarımızı allak bullak etmiş, bazı kurumların samimiyet ve iyi niyetini sorgulamamıza neden olmuştur. Sebebini siz biliyorsunuz ama ben hatırlatayım; Çocukluğundan beri yazlarını Ayvalık’ta geçiren kızımın hayali Ayvalık’ta bir plaj işletmekti. Bu yıl Allahın nasip etmesiyle o arzusunu hayata geçirme fırsatı buldu. Herşeye o kadar özeniyordu ki “annecim göreceksin Ayvalık’ta tek olacak” diyordu. Eşiyle birlikte yaklaşık 300 bin TL’ye yakın bir yatırım yaptılar. Her gün fotoğraflarını atıp “bunu da yaptık, nasıl olmuş” diye soruyordu. Dün de fotoğrafalar gönderdi. Kalbimin durmasına neden olacak fotoğraflar. 100’e yakın jandarma, zabıta vs’nin fotoğrafı. Vurup kırarken… Şaka yapıyor sandım. Sabah erken baskın yapılmış ki zaten gazete haberinde de “hava destekli operasyon” yazıyor. Yasal olmayan bir parçanın yıkımı değil, terörist baskını gibi.  Şezlongları fırlatmışlar, locaları yıkmışlar, çalışanları darp etmişler. İnanmak güç çünkü bizim gibi vatanına devletine bağlı ve dürüstlüğü şiar edinmiş birinin başına geliyor! Kızımın o korkusunu, paniğini ve sonraki umutsuz halini hayatım boyunca unutamayacağım.

 

Sayın Başkanım; Usulüne aykırı yerler için yıkma kararı almanızı anlayabilirdik. Zaten biz de buna saygı duyardık. Da sabahın 5 buçuğunda, plajda kalan çalışanların ‘darbe oluyor’ diye yataktan fırladığı 100’den fazla jandarma grubuyla baskın yapmak neyin nesi? Siz orada terörist mi aradınız, uyuşturucu baronu ihbarı filan mı aldınız? Turizm mevsiminde yapılan bu korkunç baskının turizme verdiği zararın farkında mısınız? Peki bu baskını görenler o plajın yasadışı bir olay yüzünden basıldığını düşünmeyecekler mi? (Ben görsem, ne vardı ki bastılar diye düşünürüm.) Kırılan, parçalanan, yerlere fırlatılan eşyaların tazminini kim yapacak? Peki işletemedikleri, yeniden düzene sokmak için uğraştıkları günün tazminini? Çitleri yıkmak için, fazla şezlongu kaldırmak için gelen biri iyi niyetliyse tepedeki lambalardan ne ister? Darp edilen çalışanların durumu ne olacak? Terörist miydi bunlar? Şikayet aldığınızı biliyoruz. Şikayet edebilecekleri de az çok tahmin edebiliyoruz ancak devletin, ticari rekabette taraf olabileceğini anlayamıyoruz. Sizin sermaye düşmanı, turizm düşmanı, yabancı düşmanı (Ayvalıklılar kendi memleketlerinde başkalarının iş yapmasından pek hoşlanmazlar!) olduğunuzu düşünmüyorum ancak böyle talanlı, kırmalı, dökmeli, dövmeli, korku salmalı bir baskının amacını sormak istiyorum. Sahile dikilen çitler mi?

 

Konuyu basına ve yargıya taşımadan önce size de yazmak istedim, Saygılar.”

 

YURDAGÜL ATUN