Etiket arşivi: Omurca

Papazı Ezmedik!

BU YAZI ŞUBAT 1999 SENESİNDE YAZILMIŞTI, ÜLKEMİZDE BİR ŞEYLERİN İYİ GİTMEDİĞİNİ HİSSEDEN YAZAR B. OMURCAN İDARECİLERİMİZİN UYANMASINI İSTEMİŞTİ!..

Almanya’da yayınlanan Yeni Dünya dergisinde çıkan bu yazı sanki 15 Temmuzları işaret ediyordu.

 

 

Kasabanın birinde Kamyon şoförü jandarma karakolundan içeriye dalarak endişe ile sordu:

-Bu çevrede iri siyah köpekler var mı?

-Yok!

-Ya siyah inekler?

-Yok!

-Siyah atlar?

-O da yok!

-Eyvah yandık öyleyse! dedi şoför. Şu halde ezdiğim köyün papazı olsa gerek!

Üstte anlatılan sadece bir fıkradır. Fakat benzer tarafları bizim ülkemizde oldukça yaygındır vede doğrudur. Çarpanların çoğu kamyon şoförleridir. Çarparlar, haber vermeden kaçar giderler. Susurluk olayını ortaya çıkaran kamyon şoförü nedense kaçmadı, veya kaçamadı. Sahi neden?

 

Dönelim yeniden karakolun cevabına. Cevap doğru değil! Çevrede, etrafımızda, içimizde kocaman iri- sadece siyah değil, çeşitli renklere bürünmüş bir sürüler var da biz tesbit edemiyoruz. Onlarda ustaca oyunlarla kendilerini iyi gizliyorlar.

-Ya siyah inekler? Siyah olan bu inekler 50 senedir kuzu, kuzu sağılıyorlar.

-Ya siyah atlar? Haaa, işte onlar iyi koşuyorlar. Kaset yarışlarında, usulsüzlük evrak yarışlarında, banka ihalelerinde, devlet bankasından 240 milyon dolar almak için araya adam koymalarda, velhasıl ne kadar haksız ve yanlış işler varsa siyah atlar hep var oldular ve koşularını sürdürdüler.

 

Gelelim fıkranın sonuna;

-Eyvah yandık öyleyse dedi şoför. Şu halde çarptığım köyün papazı olsa gerek.

Çarpmak ta ne kelime şoför arkadaş. Bizim ülkemizde, bizim memleketimizde en büyük iş adamlarımız papazların elini öpüyorlar. Yine  memleketimizin en ileri gelen din adamları Papalarla, papazlarla sarmaş dolaş poz, poz resimler vererek “Ben nedense falanca Müslümanı sevmiyorum”. Diyebiliyorlar. Varsın desinler. Kişiler sevdikleriyle beraberdirler. Hem papazlar artık köylerde değil büyük kentlerde oturuyorlar. Onları kamyonların çarpması zor da… Biz Allah’ımıza havale edelim.

 

 Bahattin Omurca – 03.03.2018 Cumartesi

 

BU YAZILARI GENÇLERİMİZ OKUMALI!

BU YAZILARI GENÇLERİMİZ OKUMALI!.BAHATTİN OMURCAN TÜRKİYE OKUYOR

 

Bu yazımızda bazı konuları açıkça anlatmaya çalışsamda, asıl biz insanların en çok merak ettikleri ama bir türlü önem veremedikleri veya önemli olup ta göremedikleri bazı konuları bu sitemizde bir kalem tutan el olarak anlatmaya çalışacağım. “Fazlamla- Eksiğimle affınıza sığınarak.”Diyorum ki,

 

Bu gün TV’lerimizin boş geçen  önemli zamanları beyhude geçmektedir-, en bariz örneklerini verecek olursak evlenme programları – hepsi olmasa da birçoklarının içeriğindeki konu evlenmek olsa da- topluma fazla bir yararlı mesaj vermekte zorluk çektikleri apaçık ortaya çıkıyor. Burada isim vermenin de bir faydası olmadığını seyredenler zaten görüyorlar, gerçi bu sezon artık evlenme programı yapılmıyor olsa da geçmişteki, evlenip problem yaşayanları tekrar ekranlara taşımanın kime faydası var, akıllı  köylümün dediği gibi yanan çeriyanlara- elektriklere yazık.

 

Aslında şu gerçek ortadadır, bizim Jeneresyondan başlarsak, bize heyecanlı yıllarımızda en iyi kandırmaca söz şöyleydi: Ter kokmayan, sigara savurmayan (yani içmeyen). , şişeyi boşaltıp eve gelmeyen delikanlı da delikanlı mıdır? En enerjili yıllarımızda bizi yanlışlıklara sürükleyen- mahalle baskısı diyelim- bu yanlışlığı inanın daha yeni anlamış durumdayız.

 

Toprağın önemini, bitkilerin faydasını; büyük, küçük saygısını, vatan sevgisini bize tam öğretmediler. Bu bilgiler sizin neyinize dercesine kap çantanı, at evin köşesine. Sinemaya gelen yeni filmi kaçırma, cebinde paran yoksa da arkadaşın ne güne duruyor, ondan borç al, paran olduğu zaman verirsin, mantığıyla biz zavallı, aklı yukarda, o zamanki nesli körleten bir yaşam tarzıyla karşı  karşıya, adına ne derseniz deyin, hain sistemin kurbanları olarak bizzat ben özüm, şahsım olarak haykırıyorum, isyan ediyorum. Ne yazık ki ancak bunu bu zamanda fark edebildim.

 

Her önüne gelen dini konuların anlatımı ve bunun gibi bir sürü hiç sayılacak faydasız görüntülerin içerisindeki tutarsızlıklar…İnsanlarımıza özü verilmeyen bilgiler, yapmacık ve geleceği tutarsızlıkla dolu konular, benliğinin değerini unutturan uyuşturucu hikayeler vs. bütün bunların beyhude işlerden öteye gitmediği bir gerçek.

 

Bu ve bunun gibi faydası olmayan işlerden soyutlanıp biraz da okuyup araştırarak, ilmin gerçek damarını yakalatıp yeni buluşlarla dünya düzeninde nelerin olduğunu, gizli konuları ilmin ışığında yaşadığı ülkesini yeni içat ve buluşlarıyla  gündeme oturtturan tanıtan Nesillere, delikanlılara çok ama çok ihtiyacımız vardır.

 

Şimdi Ben burdan ciliz bir sesle diyorum’ki, Üniversite bitirmeyen, enaz 3 lisan bilmeyen,Uçak ve gemi tasarımı projeleri olmayan, tank ve insansız hava araçları yapmayan, eve geldiğinde Annesinin Babasının duasını almayan delikanlı da delikanlı mıdır?

Bahattin Omurcan    –  18  Ekim  2017

KAZAN KAYNIYOR

KAZAN  KAYNIYOR

 

Bahattin-Omurcan-415x260Bu yazıyı hazırlarken yet­miş yaşına girmiş birisi olarak memleket ve millet meselelerini kendimce hep takip ederim. Kırk senesini silip atıyorum, bu kırk seneyi gençliğe vurup duymazlığa veriyorum fakat son otuz yılımı heba edemem. Gördüm ki bu kazan hep kaynıyor, hep kaynıyor. İyi de bu kaynayan ka­zan’ın altına birileri odunu atmasa kaynama dura­caktır herhalde.

Aslında bu kaynayan kazan’ın altına odun atanların yerleri de isimleri de belli, hele hele bu ya­kın zamanda daha da belli olmaya başladı,. Bundan sonra daha da net olarak Milletimiz ve Müslüman coğrafyasında yaşayanlar bu kirli krizleri çıkaranları tanımaya başlayacak.

 

Kilavuzu karga olanın, gagası pislikten kurtulmaz.

Bir zamanlar kılavuzu Avrupa olan Sad­dam Hüseyin’in başına geçen ipten sonra arkasın­dan yazılanlar, “Alaaddin’in sihirli lambası” misali Bağdat yöresinde doğmuş ve batıda rağbet bul­muştur. Kahraman ilan edilen Saddam, komşusu dindaşı İran’la savaşırken Avrupalı kendisini alkışlı­yordu.

Eyy,,  Avrupa (AB) eşit insanlık değeri, de­mokratik hukuk devleti, adalet değerlerinin savun­masında samimi isen niçin eyleme geçmezsin?.

Ey İslam dünyası, ne haldesin?

Biz ne haldeyiz?

Ben ne haldeyim?

La havle kuvvete. İlla billah!

Saddam Hüseyin, ülkesini Amerika’ya kafasını da ipe verdi. ABD kendi eliyle büyüttüğü bir diktatörü yine kendi eliyle kendi çıkarları doğrul­tusunda yok etmiştir. İraklı Hüseyin’le Türkiyeli Ab­dullah’ın idam konuları çok farklılıklar arz eder. Bu olaylar gizli bir kutu, karanlık bir yol ve çözümü zor bir muammadır.

 

Bizim milletimiz adaletsizlik ve merha­metsizliği bu durumlarda içine sindiremez. Hem tepkisini gösterir hem de üzüntüsünü belli eder. Bir zamanlar bizim ülkemizde de idamlar olmuştu. ”Öy­lelerini ipe çekeceksin ki diğerlerine ibret olsun, bir daha yapmasınlar.” Halk bunu hep söylese de kim­seyi de asmaz.

Hatta zamanımız içinde gençlerin birisi idama giderken sormuşlardı, “son sözün var mı?” O da ”bizi başımızdan mı, ayağımızdan mı asacaksınız” diye sormuş. “Tabii ki başınızdan asacağız” denilince “o zaman başımızı bulun, onu asın” demesi tartışma yaratmıştı. Yani bizi bu konuda kandırdılar, aldatıp hazırladılar, alet ettiler, biz masumuz demeye geti­riyor olsa da ip başa geçmiş, iş işten geçmiştir.

Türkiye kanun ve yasaları Abdullah Öca­lan için de idam kararı verdi fakat Avrupa Birliği dev­reye girdi, hepsi Türkiye’ye doluştu; televizyonlarıy­la, gazeteleriyle, hukuk adamlarıyla. O günkü üçlü koalisyon Anasol Hükümetine sakın ha, dercesine. Alavere, dalavere; Apo ipten alındı.

Amerika’nın hatta Avrupa’nın bizleri şim­diye kadar parmağında oynattığı aşikârdır. Kendile­rinin halledemediği işleri müttefik numarasıyla bize yüklemişler, kendi çıkarlarına dokunmadan “sen ya­nımda ol, asker ver, üs ver, bizim gizli planlarımıza ses çıkarma”. Baksanıza ABD başkanı George Bush’a göre adalet, “demokrasinin bir gereğidir” fakat aynı adalet Bosna’da binlerce Müslüman’ı katleden Sırp Lideri Miloviç’e uygulanmamıştır, Karadağ’da büyük katliamlar yapan Ermenistan göz ardı edilmiştir.

O halde millet olarak askerimizle, sivili­mizle gözümüzü dört açıp uyanık olmalıyız. Sad­dam için hızla işleyen adelet makanizması, apoya gelince kilitleniyorsa bu bir çitte standart değil mi­dir? Türk askerinin başına çuval geçiren de aynı zih­niyetli sistem değil midir?

Saddam’ın idamını onaylayan veya onay­lamayan herkesin ortak görüşüne göre bu olay bir dönüm noktasıdır ve ülkemizi yakından ilgilendirdi­ği muhakkaktır.

Emperyalizmin cadı kazanı kaynıyor, biz­ler kendi değerimizi bilmezsek, kendi idarecilerimi­ze sahip çıkmaz isek dış güçlerin içimizdeki, hain­lerle , işbirlikci çıkarcılarla bizi içimizde dilim dilim, bölme planlarına karşı plan yapamaz isek, kaynayan kazanın altına kimler odun taşıyoru öğrenemezsek kazan daha da şiddetli kaynayabilir.

İslam ülkelerinin başlarına bakın,

hep bu cadı kazanında kaynamıştır.

Enver Sedat,

Sad­dam Hüseyin,

Muammer Kaddafi

(Mısırlı Lider), İran Şahı Şah Rıza Pehlevi gibi -bilemediklerim hariç-. Sıra Türkiye’ye gelmişti ki,! burada başka şeyler oldu, bizde anlamakta zorlandık. Rahmetli Adnan Men­deresin idamı sonra Turgut Özal’ın ölümü ve daha sonra Türk siyasetine taze kan getirecek karizmatik bir genç lider Muhsin Yacıcıoğlu’nun bilinmedik bir kör oyunla ortadan kaldırılması…

Gelelim Türk milletinin %52 oyuyla iş ba­şına gelmiş bir partinin liderine. Bu herhangi bir partilerimiz veya liderleri’de olabilirdi:  Bu kaynayan kazan “ bunlar için de hazırdı”  fakat milletimiz bu oyunu fark etti, Recep Tayyip Erdoğan’a kurulan oyunu bozdu. 15 Temmuz 2016 bunun en bariz ve net bir şahididir. Aslında şa­hıslara gibi görünen bu suikastlar, şahıslara değildir, onların adına o,ülkenin insanlarına yapılmış bir kö­tülüktür, şahıs ölür, gider fakat millet uzun zaman sürünür, fakr-i zaruret içinde yaşar, Hiç mi hiç düşün­müyoruz. Bu Avrupa ülkelerinin paraları bizim para­mızdan neden değerli? Neden devamlı hep bizden her konuda ilerdeler, yoksa biz mi aptalız ki böyle oluyor? Hayır, hayır, biz aptal falan değiliz de onla­rın kuracakları oyunlarının karşısında oyun kuracak siyasetcilerimizin zayıflığından faydalanıyorlar.

Biz millet olarak bu öngörülü  çalışmaları kimler yaparsa yapsın desteklemeliyiz, yazılarını takip edip kitaplarını okumalıyız.

Şubat 2007 senesi daha Suriye krizi falan ortada yok, 1992 körfez krizi diye adlandırdıkları Körfez sa­vaşı kimlerin arasında çıktı, krizi kimler yarattı, kim­ler haklı, kimler haksız incelediğimizde.

On sene önce Anadolu gazetesinde yazdığım “Kazan Kaynıyor” yazımızda vurguladığımız önemli hatırlatmalar  bu gün gerçeğin taa kendisi değimlidir her ülkenin değil sadece İslam coğrafyasında ki, idarecileri ve  yöneticilerinin içinde bulundukları bir kumpastan öteye değildir. Biz Türkler Cumhuriyet ve parlamenter sistemi kuranlara, M.Kemallere ve onu sözde değil özde destekleyip daha da muasır zirvelere taşıyan devlet adamlarımıza minnettarız. Şimdiye kadar bizi Saddam’dan da Kaddafi’den de beter hale getireceklerdi. Allah’a şükür ki milletimiz sağduyulu, idarecilerimiz vatan sevdalısı. 15 Temmuz 2016 günü kaynayan kazanda kim bilir ne kafalar paça yapılacaktı. !…