Etiket arşivi: Numan

AKP Başkanvekili Numan Kurtulmuş hem özeleştiri yaptı hem de AKP’lileri eleştirdi

Numan Kurtulmuş, “Artık sadece Cumhurbaşkanımızın resmini koyarak, ‘Biz onun adayıyız’ diyerek seçim kazanma devri geride kalmıştır” dedi.

  


REKLAM ALANI

AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, partisinin Uşak İl Başkanlığının Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlediği Genişletilmiş İl Danışma Meclisi toplantısına katıldı.

Buradan konuşma yapan Numan Kurtulmuş, “Önümüzdeki dönem dünya ve Türkiye siyaseti için yeni bir dönem olduğu gibi AK Parti için de yeni bir dönemdir. Açıkçası artık Tayyip Erdoğan’ın siyasi karizmasının arkasına sığınarak siyaset yapma devri geride kalmıştır. Bizim üzerimize düşen, onun üstüne yük olmak değil onun yükünü almaktır” dedi.

Kurtulmuş, şunları kaydetti:

“Her bir siyasi aktörümüz, halkta karşılığı olan, motivasyonu olan, bilgisi, ahlakı olan, halkın sevdiği insanlardan oluşmalıdır. İşte son seçimlerde bazı seçim bölgelerinde aldığımız sonuç bunun çok açık bir göstergesidir. Artık sadece Cumhurbaşkanımızın resmini koyarak, ‘Biz onun adayıyız’ diyerek seçim kazanma devri geride kalmıştır. Onun için AK Parti siyaseti de yeni bir döneme giriyor. Söylem olarak tabiri caizse bu cıvataları sıkıştıracağız, yerli, milli olmak, demokrat olmak, reformcu olmak, kuşatıcı ve kapsayıcı olmak konusunda söylemlerimizi daha güçlü hale getirerek Allah’ın izniyle yolumuza devam edeceğiz.”

Numan Kurtulmuş, şahsi menfaat düşünenlerle işlerinin olmadığını dile getirerek şöyle dedi:

“Çok açık söylüyorum, AK Parti’yi bir geçim kapısı olarak görenler, AK Parti’nin bu büyük siyasi mücadelesi üzerinden kendi şahsına menfaat sağlamak için buralarda dolananlarla artık yürüyecek bir metre yolumuz yoktur.”

Uluslararası Özkan Mert Onur Ödülleri Sahipleri Açıklandı

Uluslararası Özkan Mert Onur ödülleri basın toplantısı ile kamuoyuna açıklandı. Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneğinde saat: 11:30’da basın mensuplarının katılımıyla açıklanan ödül  sahipleri, Jüri Dönem Başkanı Dilek Alp, jüri üyeleri Yusuf Ünel ve Numan Gülşah tarafından KYÖD’de düzenlenen basın toplantısı ile kamuoyuna açıklandı.

Hz. İsa’dan sonra 311 yılında Roma İmparatoru Gallerius’un İnanç ve Düşünceye Tolerans ve Hoşgörü kararını eski adı Nicomedia olan İzmit’te açıklanmasının 1707’nci yılı anma etkinlikleriyle birlikte düzenlenen 4’üncü Uluslararası Hoşgörü ve Özkan Mert Ödülleri’nin sahipleri  belli oldu. Nicomedia Akademi Derneği ve ÇEKÜL Vakfı Kocaeli Temsilciliği girişimleriyle 7 yıl önce başlatılan etkinlikler kapsamında  4’ncü Ukuslararası Özkan Mert Ödülü Seçici Kurulu tarafından kazananlar belli oldu. Ödül töreni 30 Nisan 2018 Pazartesi günü saat 14.00’te Kocaeli Mimarlar Odası Tarihi Taş Bina’da yapılacak..

ÖDÜL ALANLAR

4’ncü  Uluslarası Özkan Mert Ödülleri’nde Türk tarih araştırmacı ve yazar Hanri Benazus onur ödülüne layık görülürken, şiir ödülü Romen şair ve avukat Niculina Oprea’ya, kültür ödülü  Macar Türkolog ve kültür elçisi Dr.Júlia Bartha’ya, tarih ödülü 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği adına arkeolog Osman Erkurt’a ve çevre ödülü Tunceli Ovacık Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’na takdim edilecek. Özkan Mert Özel Teşekkürleri ise Lions Dernekleri Federasyonu adına Genel Yönetmen Celil Vardar’a ve 66 yıl Kandıra Bezi dokuyan son kadın Fahriye Yaşar adına ailesine sunulacak.

 JÜRİ ÜYELERİ ŞU İSİMLERDEN OLUŞUYOR

Yarışmanın seçiçi kurulunda; Nicomedia Akademi Derneği Bşk. ve Çekül İl Temsilcisi Numan Gülşah, Mimar  ve Thököly İmre & Zrínyi Ilona Macar Dostluk Derneği Başkanı Dilek Alp, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Medine Sivri, Türkolog ve Tiyatrocu Havva Aktaş, Artshop Yayıncılık kurucu ve sahibi Vedat Akdamar, Türkiye Okuyor Gazetesi İmtiyaz Sahibi Yusuf Ünel, Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim Bölüm Başkanı Doç.Dr.Oğuz Baykara yer alıyor.

KRİTER, YAŞAYAN İNSAN HAZİNELERİ

Ödüllerin belirlenmesi, UNESCO’nun “Yaşayan İnsan Hazineleri” kriterleri göz önüne alınarak gerçekleştirildi. “Toplumda becerisini en az 10 yıldır icra ediyor olması, bilgi ve becerisini uygulamadaki üstünlüğü, konusunda bilgili oluşu, kişinin yaptığı işe kendini adamışlığı, kişinin bilgi ve becerilerini geliştirme yeteneği, becerisinin toplumla buluşmasını sağlayacak yenilikler içermesi, gönüllülük, kişinin bilgi ve becerilerini topluma bırakabiliyor olma becerisi, bilgisinin ve becerisinin görünür olması”

 

Bakan Kurtulmuş’a ‘Helal Turizm Raporu’ sunuldu

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Antalya programı çerçevesinde  MÜSİAD Antalya yönetimi kurulu üyeleri ile biraraya gelerek toplantı yaptı. Yeni kurulan Uluslararası Helal Turizm Derneği yönetiminin de yer aldığı toplantıya Bakan Kurtulmuş’a ‘Helal Turizm Raporu’ sunuldu.müsiad 1 (1)

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, MÜSİAD Antalya yönetim kurulu üyeleri ile toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda Bakan Kurtulmuş’a Antalya Valisi Münir Karaloğlu, Ak Parti İl Başkanı Rıza Sümer ile Ak Parti Antalya milletvekilleri eşlik etti. MÜSİAD Antalya Şubesi’nin 2017 yılı Mayıs ayında  yayınladığı ‘Helal Turizm Raporu’ Bakan Kurtulmuş’a sunuldu. Numan Kurtulmuş, yapılan bu çalışma sebebiyle MÜSİAD Antalya Şubesi Başkanı Ramazan Kalken ve yönetimi, Uluslararası Helal Turizm Derneği Başkanı Erdal Türk  ve raporu hazırlayan akademisyenlere teşekkür etti. Samimi bir ortamda geçen toplantıda dünyanın bu konuda önemli çalışmalar yaptığına değinen Bakan Kurtulmuş, “Türkiye’de halen helal ve haram tartışmaları ile gündem değiştirmeye çalışanlar var. Ancak dünya buna Helal Turizm adını verdi. Bizde bu konuda gerekli çalışmaları ivedilikle yapacağız” dedi. MÜSİAD Antalya Şubesi başkanı Kalken ise MÜSİAD olarak ülkenin son yıllarda yaşadığı turizmi etkileyen olaylar sebebiyle Türkiye ekonomisinin çok ciddi darbe aldığını, bu sebeple turizme gerekli yatırımların yapılması gerektiğini söyledi. Kalken, sadece Antalya ekonomisi için değil Türkiye ekonomisi için önemli olduğuna değindi.  Antalya Valisi Münir Karaloğlu ise Helal Turizm ile alakalı yönetmeliğin bir an önce hazırlanıp dünyaya Türkiye üzerinden yayılması gerektiğini söyledi. Toplantı karşılıklı hoş sohbet ve iyi dileklerle sona erdi.

Torunoğulları’na Bakan Kurtulmuş’tan Teşekkür Belgesi

unnamed (7)Türkiye’nin 3’üncü turizm hamlesi olarak, 15 yılın ardından düzenlenen Turizm buluşmasında, Merkezi Hollanda’da bulunan EDELSTAAL Grubu’nun Türkiye’deki ORKA adlı turistik teseslerinin sorumlusu ve Fethiye TÜROFED Yönetim Kurulu Üyesi Yavuz Torunoğulları’na, turizmdeki başarılarından ötürü ödül verildi. Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş tarafından ödüllendirilen Torunoğulları, yapmakta oldukları büyük yatırımları sürdüreceklerini belirttiği teşekkür konuşmasında, Grubun başkanı olan Turgut Torunoğulları’nın, yabancı ortaklar ile Türkiye’ye çok büyük tesisler kazandıracaklarının müjdesini verdi.

 

 

Kocaeli Kartepe Zirvesi

Kocaeli Kartepe Zirvesiata-atun-Hoca (1)

26 Ekim Perşembe günü Kocaeli’nin ünlü Kartepesi’ndeki Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin organizasyonu ile “The Green Park Kartepe Otel”de yapılan “Uluslararası 15 Temmuz ve Darbeler Sempozyumu”na katıldım.

Türkiye’de gerçekleştirilen 15 Temmuz 2016 kalkışması ve dünya üzerinde yapılan darbelerin ekonomik ve politik etkilerinin ele alındığı sempozyum gerçekten muhteşemdi. Birbirinden kıymetli katılımcılar konu ile ilgili görüşlerini dile getirdiler.

Türkiye Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un ve 2004 döneminin Avrupa Birliği (AB) Genişlemeden Sorumlu Komiseri Günther Verhougen’in yaptığı konuşmaların içeriği çok önemliydi. Özellikle …; Devamı İçin Lütfen:

Ünlü Şair Özkan Mert Eylül’e Veda Şiire Merhaba Etkinliği’nde Şiir Severlerle Buluşuyor

68 kuşağının önemli isimlerinden olan, bir döneme damgasını vuran ve Dev Genç’in amblemi olan yumruğunun simgesinin alındığı, Kuracağız Yeniden Dünyayı  adlı 6 sayfalık şiir kitabı ile hapse mahkum olan ve bu karardan sora ülkesini terk  etmek zorunda kalan ünlü şair, bütün duygularını ve kararlarını içine gömerek bütün hayatını şiire adayan, Uluslararası Naji Naaman Ödüllü Türk Şair Özkan Mert, Eylül’e Veda, Şiire Merhaba etkinliğinde şiir dostları ile buluşuyor. 29 Eylül 2017 tarihinde Plaj Cafe’de saat: 18:00’da Bodrum Gümüşlük’te düzenlenecek etkinliğe herkes davetli. Programın sunuculuğunu Nicomedia Akademi Derneği ve Uluslar Arası ÇEKÜL Başkanı ve Namı Diyar Bitinya Valisi Lakaplı, ünlü Ekonomist ve Tarih araştırmacısı Numan Gülşah gerçekleştirecek. gümüşlük

Şiir etkinliğinde Özkan Mert’e eşlik edecek diğer bir önemli isim ise  Türkolog Havva Aktaş. Bu anlamlı gecede şairlere Canlar Müzik Gurubu ve Tuncay Korkmaz, Gitarıyla, Mızaka’da Eren Koç eşlik edecek. Programa katılımın yüksek olması bekkeniyor. Ayrıca, programa konuk şair olarak Güngör Tekçe, Nevin Kalafatoğlu, Nihat Çavdar katkı sunacaklar.

Birbirinden güzel ve anlamlı şiir dolu gecenin meraklıları 29 eylül için sabırsızlıklarını gideremiyor!

 

PLAJ CAFE 29 EYLÜL SAAT: 18.00 Gümüşlük Sahili
Eylül’e Veda Şiire Merhaba !

Sunum : Numan Gülşah
Şiir : Özkan Mert – Havva Aktaş

GÜMÜŞLÜK CANLAR MÜZİK GRUBU Tuncay Korkmaz – Gitar/Mızıka/Vokal
Eren Koç : Bas Gitar/Vokal
Konuk Şairler
Güngör Tekçe / Nevin Kalafatoğlu / Nihat Çavdar

Ü C R E T S İ Z D İ R

Dünyaca Ünlü Türk Şair Özkan Mert, Nuray Salman-Haydar Eroğlu’ Konuştu

Özkan Mertözkan mert tüm şiirler

 

 

ÖZKAN MERT VE  EVRENSEL NEHİR ŞİİR

 

1.

NURAY SALMAN/HAYDAR EROĞLU:  Özkan Mert’in  hayatı, şiire adanmış bir hayattır. Arı hayatının bala adanmış bir hayat olduğu gibi. Şiiriyse hayata adanmış bir şiirdir. Hayattır esas olan. Ve erdiği noktada, hayatı şiirini, şiiri hayatını bütünler. Öncelikle çocukluğunuza ve gençliğinize doğru gidelim. Şair, Özkan Mert’i  sizin cümlelerinizle nasıl anlatırsınız?

ÖZKAN MERT: Özkan Mert, Palandöken dağının yamacında, iki katlı ahşap bir ev’de, şafağın ilk ışıklarıyla, doğduğu an yaşama ters vuruşla dünyaya giriş yapmış bir bebektir. İki yaşında tüberküloz hastalığına yakalanmış,(o dönemde antibiyotik de olmadığı için) yaşamından umut kesilince, babası tarafından mezarı satın alınmıştır. Daha sonra, asker olan babasının emir erinin, Erzurum’un köylerinden bulduğu bir bilge kadının dağlardan topladığı yaban bitkilerden yaptığı bir bulamacı bedenine yapıştırarak yaşama geri döndürdüğü bir candır. Hiç unutmadığım bir resmim var: İki yaşında bir çocuk, üzerinde lacivert kadifeden, askılı kısa bir pantolon. Pantolonun üzerinde de gümüş renkli sim ipliklerle nakışlanmış yıldızlar parlıyor. Palandöken Dağı ve Yıldızlar Özkan Mert Şiiri’ne, daha o zaman  bir daha hiç çıkmamak üzere  girmiştir.Bu hafif tombik bebek yıllar sonra, sürgünde yaşadığı yılların içinden şöyle haykıracaktır:

 

Ay’da Yeryüzüne bakılınca

Yalnızca ‘Çin Seddi’ görülürmüş. Hayır! Yanlış!

 Ben baktım: Palandöken Dağı’nda açan

                        bir gelinciği gördüm.

Ve havada sevişerek uçuşan

                       bir çift kelebeği.

 

(Dünyada Çok Güzel Şeyler Var)

             *

Ben ki yıldızların dans ettiği sokaklardan geliyorum.                                                                           Ege Denizi’nden kaçırılmış sarhoş bir tango içimde                                                                                   ve yıkıntısı ince ağustos akşamlarının.

(İşte Hayat! İşte Ölüm ve Tarih!)

 

Bu, ilk ölümle randevum değil, Konya’da geçen İlkokul döneminden sonra, babamın İzmir’e tayini çıktı. İzmir Namık Kemal Lise’sinde Orta 3.e başladım (1960) . Liseyi de burada okumaya devam ettim.1960 yılında hayatımda üç  büyük olay oldu. Atlattığımı sandığım tüberküloz yeniden bedenimi kuşattı, aşık oldum ve 27 Mayıs darbesi.27 Mayıs’ın hemen arkasından kurulan ve 65 seçimlerinde 14 milletvekili çıkaran TİP’in İzmir Gençlik Kolları Başkanı seçtiler beni. Ama hastalığım nedeniyle bu kısa sürdü. Karataş Askeri Hastanesi’ne  kaldırıldım.Ve üç ay ölümle mücadele ettim.Ve ağzımdan ilk dizeler döküldü…’Yatıyorum beyaz bir yatakta/duvarlar beyaz/Deniz beyaz/Her şey bembeyaz…’ İlk yazdığım dizelerdir bunlar.

Sonra İzmir’in denize açılan sokaklarında, belediye otobüslerinde, İzmir Fuarında, kırlarda yaşanan çılgın bir lise aşkı ve terk ediliş. Serseri ve çok tehlikeli arkadaşlıklar, Evrim Dergisi  ve Demokrat İzmir Gazetesinin, Atilla İlhan’ın yönettiği Sanat Sayfası’nda yayınlanan ilk şiirlerim. Attila İlhan haber gönderirdi arkamdan:’…söyleyin şu çocuğa da birkaç şiir daha göndersin!’ . Çünkü sayfasında 7 şiiri yayınlanan şiirleri İzmir Radyosu’nda okunurdu. Bir gün İkiçeşmelik yokuşunda, köşede, Enver’in Meyhanesi’nde  arkadaşlarla içerken, Levent Atalay birden ayağa fırlayıp radyoyu göstererek bağırmaya başladı: Bakın! Duyuyor musunuz? Özkan’ın şiirleri okunuyor. Özkan’ın şiirleri dinleyin! Meyhanede içenler genellikle işçiler ve mahalleli gençlerdi.Birden herkes sustu.Pürdikkat şiirlerimi dinliyorlardı.Okuma bitince bir alkış koptu.Sarılmalar, bana galonla şarap  ve cızbız köfte ısmarlayanlar…hayatımın unutulmayan  an’larında b irini yaşadım.Bu ,İzmir Namık Kemal Lisesi’nin 1.sınıfına giden  16 yaşındaki bir gencin şairliğinin  işçiler tarafından onaylanmasıydı sanki…Daha sonra yazdığım her şiirde işçilerin kalbi ve ruhu sözcüklerimi yıkadı.

Daha sonra, Ankara’da Militan, Halkın Dostları, Dost, Dönem, Türk Solu gibi dergilerde yayınlanan ‘Protesto Şiirlerim,Deniz Gezmiş,Mahir çayan,Gün Zileli,Cevahir,Ziya Öztan vb. ile dostluklarım.Ve İsmet Özel, Ataol Behramoğlu, Süreyya Berfe ile birlikte ANT Dergisinde yayınlanan ’Devrimci Şairler Savaş Açıyor’ başlığı ile yayınlanan ’60 ŞİİR KUŞAĞI MANİFESTOSU’. Bu paneli yöneten Osman S . Arolat’ın,  50 yıl sonra sözü geçen şairlerle yaptığı söyleşiler geçtiğimiz haftalarda ’50 Yıl Öncesinin Başkaldıran Dört Şairine Yeni Sorular’ adıyla kitaplaştı.(Efil Yay /2017).Edebiyat tarihi araştırmacıları ve şiiri seven herkes için önemli bir belge.

Kısaca, devrim, aşk, tüberkulöz ve şiirlerle sımsıkı nakışlanmış ilk gençlik yılları… Daha sonra buna 40 yıllık bir sürgünlük dönemi eklenecekti…

 

2.

NS/HE: Şiirde sözcüklerin kullanımına ilişkin.  “Bir şiirde kullandığımız sözcükleri milyarlarca sözcük içinden seçerken ölçeğimiz nedir? Sözcükler birbirini nasıl karşılar ya da karşılamaz, aralarındaki milyarlarca yanma noktasının şiire düşümünü neler belirler.Tüm bu ve buna benzer soruların yanıtını bulmak için sözcükler üzerinde bir bilim adamı yöntemi ile çalışırım.(…) Şairin hayatı sözcüklerin hayatıdır.”  Demişsiniz. Sayın Mert, Şairin hayatı sözcüklerin hayatımıdır?

 

Ö.M: Bir buluşmamızda, İlhan Berk, şunları söylemişti bana: ‘Dünyanın bir köşesinde ‘Büyük bir şiirin içinde yaşıyorsun sen Özkan! Biz şair olduğumuz hiç unutmamalıyız kardeşim . Bizim için başka bir hayat yoktur.’ Şair sözcüklerle dünyayı gören insandır. Sözcükler şairin gözlüğüdür. Şairlik, sürekli bir iştir. Günde üç  ya da beş saat şairlik olmaz. Bir insanla, sözcükler arasındaki bu çok özel ilişki sonradan kazanılmaz, önceden vardır. Bu gizemli ilişkiyi anlayan insan, şairliğe geçer. Şair sözcüklerden doğan bebektir. Ve hep bir bebek olarak kalmak ister. Bundan sonrası, bilgi, yaşam deneyi, duyarlılık ve dil ile kavrulmaktan geçer.

Evet! İlhan Berk’in de söylediği gibi: ‘Şairin şiirden başka hayatı yoktur.’ Benim şiirlerim kan damarlarımdır. Ne yaşadıysam onu yazdım, ne yazdıysam da onu yaşadım. Bir şiirimde Çin Seddi’nden söz ediyorsam, mutla Çin Seddi’nde yürümüşümdür, Van Gölü’nden ya da Mekong  Nehri’nden söz ediyorsam mutlak o sularda yüzmüşümdür, günlerce izlemiş ve yaşamışımdır. Şiirlerimde karşılığı ve gerçekliği olmayan tek bir sözcük yoktur. Hayatım da budur zaten.

YERYÜZÜ ŞARKILARI / Boyut Yay/2008, adlı Toplu Şiirlerimin başında: ‘Benim şiirden başka kimsem yoktur’ cümlesi vardır. Bu belki de İlhan Berk’in bana… bizim şiirden başka hayatımız yoktur, cümlesiyle anlatmak istediği anlamın bir başka boyutudur. Evrensel yalnızlık benim şiirimin itici gücüdür.

 

 

Silin adresimi yeryüzünden/ sığırcıklar /ovalarda /cesedimi yırtsınlar.

Bilmiyorlar ki, şiir beni her zaman kurtarır.

(Şiir beni her zaman kurtarır)

*

Herkes bilir; en küçük sokakta                                                                                                                     bir okyanusla çarpışmaktır aşk.                                                                                                                          

Bir dolunay gibi parlarken dolunay İstanbul’da                                                                                                Evet! Şiirdir diyorum                                                                                                                                   beni bekleten uçurumlarda

(Şiirdir beni bekleten uçurumlarda)

 

Şiir beni her zaman kurtarır ve beni uçurumlarda bekleyen de gene şiirdir. Sözcükler, şairin her an atlamaya hazır olduğu uçurumlardır. Sözcüklerin dışında hiçbir zaman hayatım olmadı.

Bir gün  tüm umudumu yitirirsem insanlardan                                                                                               bu şiire gömün                beni.                                                                                                                                                                        Çünkü ben savaşçı değil gül yetiştiricisiyim.

(Ben savaşçı değil, gül yetiştiricisiyim)

 

3.

NS/HE: Her kuşağın önemli şairleri vardır. 40 kuşağının, İkinci Yeni’nin, 60’lı yıllar, 70’li yıllar, 80’lerin önemli şairleri vardır. 1940 toplum şairlerinin şiirimize  kazandırdıkları önemli. Politik bilinçlendirme  gibi bir görev de üstlenmişlerdir ki, bu  bazen  şiirlerinin aleyhine  olmuştur. Sayın Mert 60 kuşağının protestocu öncü şairlerinden biri oldunuz. Altmış Kuşağını sizden dinlemek istiyoruz…60 kuşağı  şairleri/şiiri nerede sayın Özkan Mert?

 

ÖZKAN MERT: Çok güzel bir soru! 60 Şiir Kuşağı  çok derinden incelenmesi gereken bir kuşak. Ayrıca kimin hangi kuşağın şairi olduğu da belli değil. Çoğunluğuyla  dostluk ilişkilerim olan 2.yeni şairlerinin şiirlerinin 2.yeni potasında tanımlanması anlaşılır bir şey değil. İlhan Berk’in, Cemal  Süreya ile, Ece Ayhan’ın,Ülkü Tamer’le, Turgut Uyar’ın, Edip Cansever’le ne ilişkisi var.

 

 

60 Şiir Kuşağının öncü dört şairinin bu konuda, hiç olmazsa başlangıçta, 2.yenicilerden daha şanslı olduğu söylenebilir.  Büyülü, devrimci gerçekçilik, toplumcu şiir estetiği, sokak ve eylem, dünya şiiriyle bütünleşme, ortak dünya görüşü… Bu  dört  şairin ilk şiir kitaplarının adlarını yan yana koyarsanız söylediklerimi daha kolay anlarsınız.’Evet! İsyan, Bir Gün  Mutlaka, Kuracağız Her şeyi Yeniden, Gün Ola.’

60 Kuşağı şairleri sonraki  yıllar, çok kalın çizgilerle birbirinden ayrıldı. Kimi İslamcı oldu, kimi kendini inkar etti, ’ben onlarla değildim’ dedi. Kimi kendine oto sansür uyguladı ya da bağırarak sustu! Yani acıtacak hiçbir şey söylemedi.1969 yılında ANT Dergisi’nde yayınlanan ’60 ŞİİR KUŞAĞI MANİFESTOSU’  panelini yöneten Osman S .Arolat’ın, 50 yıl sonra, 2017 yılında, MERT,ÖZEL,BEHRAMOĞLU,BERFE ile yaptığı söyleşiler geçtiğimiz haftalarda ’50 YIL ÖNCESİNİN BAŞKALDIRAN DÖRT ŞAİRİNE YENİ SORULAR’ adıyla kitaplaştı.(Efil Yay.)Bu kitap,Türk Şiirinde ’60 ŞİİR KUŞAĞI VE ÖNCÜ ŞAİRLERİ’ konusunda çok önemli bir belge özelliği taşıyor.

6O kuşağı  şairleri/şiiri nerede mi?   

Her kuşak geleceğe kalan şairlerini yaratır ve sonra yok olur. Benin 60’lı yıllarda yazdığım: Bir Elma Büyüklüğünde Sakallarım, Diren! Ey Kalbim, Kuracağız Her Şeyi Yeniden, Hayatımızdan, Asyalıyım Fermanlıyım… bugün, 50 yıl sonra, yazıldığı yıllardan daha çok okunuyor ve daha güncel. Kuşaklar, çağına damgasını basmış şiirleri ve şairleri, yeniden süzgeçten geçirerek ve kendi yorumlarını ekleyerek, gelecek kuşaklara iletirler. Böylece iyi şiir geleneği oluşur. ‘Şiir Kuşakları’nın işlevi, yarına kalacak şairleri çıkarmaktır. Bundan sonra bu şairler, yalnız kendi kuşaklarının değil tüm kuşakların şairleri olurlar. Yani edebiyat tarihindeki yerlerini alırlar.

Şairler, şiirlerine konukturlar. Bir süre birlikte dünyaya imzalarını atarlar, sonra şair hayatı terk eder. Çünkü şair ölümlüdür, şiir ise ölümsüzdür.

60 kuşağı  şairleri/şiiri nerede sayın Özkan Mert? Diye sormuştunuz.

Ben! İşte buradayım.                                                                                                                                                 1965 yılında yayınlanan ‘Bir Elma Büyüklüğünde Sakallarım’ adlı şiirimle temelini attığım ve 50 yıldır dünya şiiri ile özümselleştirdiğim ‘NEHİR ŞİİR’le buradayım. Dünya’dayım. Ama hep evimi aradım:

 

 

 

 

 

Ateş ve güllerle yanı yüzüm karıştırdı zamanı                                                                                                 Bu yüzden olsa gereke bulamadım evimi.                                                                                                     Evim olmadı i zaten hiç:  

           Evim            bildim                                                                                                                                                               yaralarımı ve bozkırların kokusunu                                                                                                                   Rüzgarlara binip                                                                                                                                          kokunun peşinden gittim hep!

(Evrenin Islığı)

 

 

 

 

 

NS/HE: Tarihsel ayrıntılara girmeden yazdığınız, çarpıcı bir de destanınız var sizin : Irgatoğlu Atçalı Kel Mehmet Destanı. Bize bu destanın yazılış hikayesini anlatır, Kel Mehmet hakkında biraz bilgi verir misiniz?

ÖZKAN MERT: Irgatoğlu Atçalı Kel Mehmet Destanı, 1839 yılında Osmanlıya başkaldıran bir ırgat’ın gerçek bir hikayesidir.Bir aşk hikayesiyle başlayan isyan sonra ihtilale dönüşür.Osmanlıya karşı ilk halk ihtilalidir.Bu olayı tarih kitaplarında bulamazsınız.Bu ihtilal çok ilgimi çekti.Bir şair olarak bu olayın gerçek yüzünü okura  iletmek istedim.1970 yılında yazmaya başladım, elimde çok fazla da belge yoktu.Ortaya Irgatoğlu Atçalı Kel Mehmet Destanı, çıktı.Tarihe ve çağımıza tanıklık etmek  bir şairin kaçınılmaz işlevlerinden biridir.

 NS/HE: 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerini incelediğimizde, edebiyatımız açısından en kötü sonuçların 12 Eylül darbesi sonrası oluştuğunu görüyoruz. Kültürel  ve Sanat açısından şu anda nerelerdeyiz?

ÖZKAN MERT: AKP iktidarlarınca başlatılan Sivil Karşı Devrim Döneminde, Türkiye kültür, sanat ve politika  açısından tarihinin en kara yıllarını yaşamıştır ve yaşamaya devam etmektedir.Yazarlar ve gazeteciler hapse atılarak özgür düşünce yok edilmek istenmektedir.Yandaş olmayan herkes herhangi bir nedenle ve her an hapse atılabilir.Hukuk diye bir şey kalmamıştır.Ortaya, garip şair,yazar sanatçı tipler çıkmıştır:

Yalakalar.Dinbaz ve devrimbazlar .Devletin kucağında oturup solculuk yapanlar.                                        Kendilerini bağımsızmış gibi gösterip, susarak devlet uşaklığı yapanlar.  Devrin adamları.                                                                                            Satılıklar.

NS/HE: Şiirlerinizde izlekler iç içe; Toplumla ilgili ne varsa şiirlerinizde yer alıyor. Şiir sanatına güvendiğiniz çok açık. Nedir şiiri bu kadar önemli kılan?

 

ÖZKAN MERT: Ben NEHİR ŞİİR yazıyorum. Bu şiiri Türk Şiiri için bir kurtuluş noktası olarak  da görüyorum. Nedir NEHİR ŞİİR? Yarına açık, çok renkli, çok sesli, evrensel, yaşamla özümlenen, dünya şiirinin değerleriyle döllenen bir şiir, bir imge fırtınası… Koca bir NEHİR: Her yerden geçen, geçtiği her yere bir şeyler taşıyan, geçtiği her yerden bir şeyler alarak kabaran ve sonsuza akan dev bir nehir.Hayatın kendisi olan bir şiir.Yüzyılın Şiiri.

Şiir ve sözcükler yaşamın özümsenmiş, kristalize olmuş atomlarıdır. Tarihe tanıklık etmektir. Geleceği yakalamak ve göstermektir.Felsefedir,bilimdir, insanları dünyaya ortak etmektir.Bu konudaki görüşlerimi ‘Şiirin İlkeleri ya da Şiir Ne Değildir?’(Kanguru Yay.) adlı kitabımda yazdım.

‘Şiir beni her zaman kurtarır’ ve ‘Benim şiirden başka kimsem yoktur’ gibi dizelerim şiire olan güvenimi gösterir.

 

NS/HE: Şiirinizin coğrafyası çok geniş, bir dünya şairisiniz. Yerelden evrensele bir yelpaze gibi açılıyor imgesel şiiriniz. Sözcükler arasında adeta terör estiriyorsunuz, ama sözcük de seçiyorsunuz. Bu bağlamda sormak istiyoruz : Eğer şu anda yaşamakta olan bir Türk şairini Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterecek olsanız, kendiniz de dahil kimi aday gösterirsiniz?

ÖZKAN MERT: Bir mücevherci mücevheri nasıl işlerse, bir şairi de sözcükleri öyle işlemelidir. Şiir her şeyden önce bir dil işçiliğidir.İskandinavyalı yazarlar beni 10 yıl önce Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterdiler.İsveç’te, Nobel Ödülleri’nin açıklanacağı günlerde kapımın önü gazeteci ve fotoğrafçılarla dolu olmuştur çok kez.Hatta komşularım, zaman zaman evime gelip küçük bir eşya vb. almaya çalışırlardı.Türkiye’de bazı Sivil Toplum Örgütleri ve Üniversitelerin beni  yeniden Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday göstermek için çalıştıklarını biliyorum.Benden, bunun için izin istediler.

Ama Nobel ,yalnız,yazarın/şairin ne kadar iyi olduğuyla ilgili değil.Hangi ülkeden olduğu,hangi dilde yazdığı, politik duruşu. eylemleri vb. ile de ilgili.Örneğin bazı ülkeler, kendi yazarları  ya da belli bir yazar Nobel Ödülü alsın diye, milyonlarca dolar harcayarak  basın,yayın,medyada kamuoyu yaratıyorlar.Benim de genç bir şair olarak, kendi devletimden ilk şiir kitabım ‘Kuracağız Her Şeyi Yeniden’ için aldığım ödül sekiz yıl hapis cezası olmuştu.

Yaşayan Türk Şairleri içinde Nobel Ödülü’ne aday olabilecek bir şair gösteremem.

 

NS/HE:  Ülkü Tamer ‘’ Günümüzde kötü şiir iyi şiiri kovmuş durumda.‘’ Sözünün sizdeki karşılığı nedir?

 

ÖZKAN MERT: Ülkü Tamer’le bazen Turgutreis Pazarı’nda karşılaşıyoruz. Elimizde filelerle ayaküstü söyleşiyoruz. Ülkü Tamer haklı, günümüzde o kadar çok kötü şiir yazan var ki, okur iyi şiiri bilmiyor ve tanımıyor artık.Kötü Şiir, AKP iktidarlarının psikoloji saç ayakları oldu.Ne kadar kötü şiir yazılırsa AKP iktidarlarını ömrü o kadar uzar.’’Bırakın o kötü saçma şiirleriyle oyalanıp dursunlar’’ gibi.Şiir yeter ki muhalif,eleştirel,eğitici işlevini unutsun.İstedikleri bu! Bana bazen şunu söylüyorlar: Bırakın yazsınlar hocam! Adam öldürseler, hırsızlık yapsalar daha mı iyi? Çok ilginç bir karşılaştırma, ikisi arasında ne ilişki var? Yazsınlar! Yazsınlar da, bu ‘şiir takımı’ ya da ‘şiir teknikerleri’ yazdıklarını yalnız eş, dost ve yakınlarına okusalar sorun yok. Ama bu kötü şiirlerini, herkesin  okumasını talep ediyorlar. Edebiyat dergileri  bunlarla dolu.İçlerinde dergi çıkaranlar da var.Aslında ben bunun psikolojik/ toplumsal bir hastalık olduğunu düşünüyorum.İnsanlar mutsuz,tatminsiz ve başarısız.Birkaç  şiirle, bundan kurtulmaya, hafifleme çalışıyorlar.Fakat şiir bir hap ya da şurup değil ki, içince geçsin başının ağrısı.Şiir hafifletmezi insanı, ağırlaştırır.Kısaca üzerinde psikolojik,sosyolojik,ekonomik araştırma yapılması gereken bir konu.

 

NS/HE: Geriye dönüp baktığınızda;  Hem içerik anlamda, hem görünen gerçeklik anlamında ne var yaşadığımız dünyada?  Neleri kaybettik,  kazandığımız ya da kazanmaya değecek anlamlı bir kavga ne olabilir?

 

ÖZKAN MERT: Hayat sürekli bir devinimdir. Bir şeyle kazanır bir şeyler kaybederiz. İnsanoğlu, balık avlarken ya da duvara taşla resim çizerken attığı ilk çığlıkla yoluna bugün de devam ediyor…ilkel toplumlar, feodalizm, kapitalizm, sosyalizm, komünizm…İnsan kıyıcıdır,insan barışçıdır, insan haindir, insan yurtseverdir…Her toplum düzeni insanda bu yetilerinden bazılarını ortaya çıkarır.Neyi kazanacağımızı  bilmiyoruz? İnsanlığı, neyi beklediğini bilmiyoruz?

Gelecek daha da heyecanlı ve tehlikeli olacak….robotlar, yeni gezegenler, elektronik ve bilgisayarların akıl almaz hızla gelişimi, iklim değişimleri, hastalıklar, dijital para, BTC…Bizi ne bekliyor bilmiyoruz? İnsanlık ipin ucunu kaçırabilir.Bir anda kendimizi uzayda uçuşan parçacıklar olarak görebiliriz.

İşte gelecek konusunda şiire çok iş düşüyor. Freud.’Ben nereye gittiysem, oraya benden önce gelen bir şair gördüm’,demişti. Şiir sezgileri ve büyüsüyle, bilim de deney ve araştırmaları ile geleceği aydınlatabilir. Amaç her zaman olduğu gibi devletin olmadığı sınıfsız bir dünya.

NS/HE: Şiirlerinizde aşkın özel bir yeri var… Şiir de bir aşktır, yaşamak da! Gerek Dünya edebiyatının gerekse Türk edebiyatının günümüze kadar gelen en ünlü ve en değerli ürünlerine baktığımızda en temel izleklerden birinin aşk olduğunu görürüz. Edebiyat ve aşk.. Nasıl tanımlarsınız?

ÖZKAN MERT: Aşk, dünyada var olduğumuzun ve yaşadığımızın kanıtıdır.

 

Ah! Günbatımı

bir komplodur zaten.

Aşk’sa kaydolmaktır hayat’a.

Biliyor musun sen de ne yap?  Git!

Bir dağ silsilesi ile arkadaş ol!

Kuşlarla birlikte yargılan!

Çünkü bir kuş

Çekmez  sesini kenara

Çarpışmamak için baharla.

 

(Ben savaşçı değil, gül yetiştiricisiyim)naji_naaman_uluslararasi_edebiyat_odulu_ozkan_mertin_1464114219

 

 

NS/HE:  “Evrenin Islığı” Kitabınız daha yayınlanmadan içindeki şiirlerle “2016 Uluslararası Naji Naaman Edebiyat Ödülü”ne değer görüldünüz ve bu ödül Ülke dışında yankılandı…Bu ödülü konuşalım istiyoruz…Ayrıca ülkemizde 3 yıldan bu yana, şiir,bilim,sanat,doğa‘ alanlarında ÖZKAN MERT ONUR ÖDÜLLERİ dağıtılıyor.Bu konuda bizi  bilgilendirir misiniz?

 

ÖZKAN MERT: Biraz önce,  konuşmamızda, özellikle İskandinav yazarlarının ve örgütlerinin beni bir kaç kez Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterdiğine değinmiştim.Geçen yıl  (2016) Danimarkalı yazarlar beni , merkezi Beyrut’ta bulunan ve Nobel Edebiyat Ödüllerini dağıtan NOBEL VAKFI gibi büyük bir kültür/ Sanat Vakfı olan Naji Naaman Uluslararası Edebiyat Ödülü’ne aday gösterdiler.           Naji Naaman Ödül Komitesi de ödülü bana verdi. Bu ödül de, Nobel Ödülü gibi yazarın tüm yapıtlarına veriliyor.

ÖZKAN MERT ONUR ÖDÜLLERİ’ne gelince, son 10 yıldır adıma ödüller konması için değişik kurum,kuruluş,üniversite ve sivil toplum örgütlerinden teklifler aldım.Bunları iyice tarttıktan ve inceledikten sonra,kendi dünya ve sanat görüşüm doğrultusunda çalışan Nicomedia Akademisi’ne bu ödülleri dağıtma yetkisi verdim. Nicomedia çatısı altında toplanan Sivil Toplum Örgütleri, ve Üniversiteler tarafından oluşturulan ÖZKAN MERT ONUR ÖDÜLLERİ KOMİTESİ, üç yıldır bu ödülleri dağıtıyor. Özkan Mert Ödülleri,Türkiye’de,özellikle şiir alanında ‘al  gülüm ver gülüm’ şeklinde dağıtılan ödüllere bir tepki olarak da görülebilir.Ödüller ‘İsveç Nobel Komitesi’ ve ‘BM’ ilkelerine göre dağıtılıyor. Ödüllere kimse katılamıyor. Ödül Komitesi üyeleri ve çalışma grupları ödül verilecek alanlardaki çalışmaları büyük bir titizlikle tarayarak ödüle aday gösterilecek  şair,sanatçı,bilim insanlarını  seçiyor.Komite yaptığı değerlendirmede ödüle layık gördüklerini açıklıyor.Komite geçen yıl şu açıklamayı yapmıştı:

“Gallerius’un İnanç ve Düşünceye Tolerans ve Hoşgörü Kararının” İzmit’te açıklanmasının 1706. yılı şerefine ,anma etkinlikleriyle birlikte düzenlenen 3. Uluslararası Özkan Mert Onur Ödülleri’nin sahipleri belli oldu.

  1. Uluslararası Özkan MertOnur Ödülleri’nde Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Halk Bilimi Bölüm Başkanı ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr.Öcal Oğuzonur ödülüne layık görülürken Şiir Ödülü Nilüfer Belediyesi Kütüphanesi  adına, Başkan  Mustafa BOZBEY’e, Kültür Ödülü Arkeolog Murat Karasalihoğlu’na, Bilim Ödülü Avni ÖZTÖRE adına Serra Eren ve Çevre Ödülü ise Prof. Dr. Onur HAMZAOĞLU’na teslim edildi.

Yarışmanın seçici kurulunda Nicomedia Akademi Derneği Başkanı, Çekül Kocaeli Temsilcisi Numan Gülşah, Birleşmiş Milletler Eğitmeni, Uluslararası Projeler Koordinatörü, mimar ve mühendis Dilek Alp, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Medine  Sivri ,Türkolog, Tiyatrocu Havva AKTAŞ ve Gazeteci Yusuf Ünel yer almıştır. Komiteye bu yıl yeni üyeler alınacak.

Ödüle katılım her geçen gün büyüyor. Gelecek yıl ‘’Özkan Mert Ödülleri’’ İtalya,  Lübnan,İsveç ve Avusturya’nın katılımıyla uluslararası platformda örgütlenecek.

 

NS/HE: Yeni  çalışmalarınızı sorabilir miyim?

 

ÖZKAN MERT: Tüm Şiirlerim, yayınlanan tüm şiir kitaplarım, yazılış tarihlerine göre  beş ayrı kitap olarak yayınlanacak. Bir tarafı açık bir karton kutunun içinde 5’li paket olarak satılacak. İlk 200 tanesi numaralanacak. Ama isteyenler  tek kitap olarak da satın alabilecek.Geçen yı, seçme şiirlerim,İngilizce olarak l,ABD ve Hindistan’da: I am duelling with the river, adıyla yayınlandı. Dünyanın pek ülkesinde satılıyor.(www.firststepcorp.com) .Bir roman yazma hazırlığı içindeyim.

 

NS/HE: Çok sayıda çeviri de yaptınız. Bu yoğun yazma temposunun içinde çeviri yapma zamanınız oluyor mu?

ÖZKAN MERT: Olmuyor! Ama ben çeviriyi,yazma eylemim içinde bir ‘dinlenme’ olarak görüyorum. Bazen yazmakta olduğum şiiri aniden bırakıp, bir başka dilden bir şiir ya da roman çevirmeye başlamak beni dinlendiriyor. Bu küçük dinlenmelere ihtiyacım var. Geçen yıl  İsveççeden iki kitap çevirdim:Lars Noren’den ‘Anna Politkovskaja’nın Anıları’ adlı bir tiyatro oyunu ve İsveçli yazar Fredrik Söberg’in ve Sinek Kapanı, adlı romanı.İkisi de mutlak okunması gereken muhteşem kitaplar.Sinek Kapanı, sonbahara doğru Monokly  yayınlarından çıkacak.2014 yılında da Ulf Stark’tan çevirdiğim Diktatör adlı çocuk kitabı Altın Kitaplar Yayınevinden çıkmıştı.

 

NS/HE: En sevdiğiniz şiirlerinizden birini bizimle / okurlarla paylaşır mısınız?

ÖZKAN MERT: Son yazdığım şiiri paylaşayım:

 

 

KİMSE SAVAŞTAN GÜZEL DÖNMEZ

Sen kahvaltını yaparken

ya da gömleğini iliklerken

bombalarla yakılıyor/yıkılıyor

adını hiç duymadığın kasabalar

içindeki insanlarla: Kadın,erkek

çocuk ve tüm canlılar.

 

Bir kolu kopmuş kız çocuğu

bebeğini arıyor diğer eliyle.

 

Asker! Bir gece daha uyu.

Son kez bak yıldızlara!

Belki yarın güneşi bir daha görmeyeceksin.

Kim gönderdi seni buraya,unuttun!

 

Karşındaki çocuk düşman değil,Kardeşin!

Bunu sana söylemediler.

 

Seni savaşa gönderenlerin çocukları

neden yanında değil?

Çünkü onlar savaşmazlar,savaştırırlar

 

Kimse savaştan güzel dönmez.

 

2.

Savaş sonrası ortalık temizlenmeli.

Yıkılan binalar, yanan istasyonlar

yeniden yapılmalı ve tren rayları onarılmalı

ceset dolu vagonlar geçsin diye.

 

Elbette birileri para kazanmalı bundan.

Savaş milyonerleri olmalı.

 

Onlar! Savaşı çıkaranlar

Koltuklarında kalacaklar, televizyonlardan

ve meydanlardan bağıracaklar: Kazandık!

Kazandık! Kazandık! Zafer bizim.

 

Seni yanaklarından öpüp

madalya  takacaklar göğsüne.

Ama sen o madalyanı okşayamayacaksın

Çünkü ellerin yok artık senin.

Ve anneler bir daha asla gülmeyecekler

çünkü çocukları yok artık.

 

Hiç bir savaş güzel bitmez.

Kimse savaştan güzel dönmez.

Sen kahvaltını yaparken

ya da gömleğini iliklerken

bombalarla yakılıyor/yıkılıyor

adını hiç duymadığın kasabalar

içindeki insanlarla: Kadın,erkek

çocuk ve tüm canlılar.

 

Bir kolu kopmuş kız çocuğu

bebeğini arıyor diğer eliyle.

 

Asker! Bir gece daha uyu.

Son kez bak yıldızlara!

Belki yarın güneşi bir daha görmeyeceksin.

Kim gönderdi seni buraya,unuttun!

 

Karşındaki çocuk düşman değil,Kardeşin!

Bunu sana söylemediler.

 

Seni savaşa gönderenlerin çocukları

neden yanında değil?

Çünkü onlar savaşmazlar,savaştırırlar

 

Kimse savaştan güzel dönmez.

 

2.

Savaş sonrası ortalık temizlenmeli.

Yıkılan binalar, yanan istasyonlar

yeniden yapılmalı ve tren rayları onarılmalı

ceset dolu vagonlar geçsin diye.

 

Elbette birileri para kazanmalı bundan.

Savaş milyonerleri olmalı.

 

Onlar! Savaşı çıkaranlar

Koltuklarında kalacaklar, televizyonlardan

ve meydanlardan bağıracaklar: Kazandık!

Kazandık! Kazandık! Zafer bizim.

 

Seni yanaklarından öpüp

madalya  takacaklar göğsüne.

Ama sen o madalyanı okşayamayacaksın

Çünkü ellerin yok artık senin.

Ve anneler bir daha asla gülmeyecekler

çünkü çocukları yok artık.

 

Hiç bir savaş güzel bitmez.

Kimse savaştan güzel dönmez.

 

 

 

  1. Evrenin Isligi Kapak

6 temmuz 2017 Gümüşlük.

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI CANKURTARAN: “AKP YANDAŞLARINA SORUŞTURMA AÇILAMAZ DİYE TALİMAT MI VAR?”

 

Yazar Kadir Mısıroğlu’nun Alevilere yönelik hakaretlerine tepki gösteren CHP Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran, “Gazeteci Bekir Coşkun ile PM üyesi Sera Kadıgil’in eleştirilerinden ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçu uydurarak hızla soruşturma başlatan savcılar, asıl kin ve nefret suçunu işleyen Kadir Mısıroğlu gibilere karşı neden harekete geçmiyor? Yoksa AKP yandaşlarına soruşturma açılamaz diye gizli bir talimat mı var?” diye konuştu.  

yaseminoneycankurtaran makam konuşma1Yazar Kadir Mısıroğlu, katıldığı bir televizyon programında Alevilere yönelik olarak “Seni hangi kategoriye koyayım? Namaz yok, oruç yok. Bin bir yalan, bin bir rezillik. Ondan sonra en iyi Müslüman benim. Müslümanlık, Hıristiyanlık değil. Haftada bir defa kiliseye gidiyo onlar, sen haftada bir sefer camiye gitmiyorsun” ifadelerinin de yer aldığı hakaretler savurmuştu.

Mısıroğlu’nun hakaretlerine tepki gösteren CHP Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran, “Önce sözde akademisyen Abdülkadir Şen, Alevileri hedef alacak şekilde tehditler savurdu. Devamında AKP’ye yakınlığı ile bilinen ve sözde bir Alevi derneğinin başkanı olan bir başka kişi, diğer Alevi derneklerinin yöneticilerini ölümle tehdit etti. Bunlara karşı savcıların bir soruşturma başlattığını duymadık. Her gün yandaş kanallarda muhaliflere yönelik onca hakaret ve tehditlere karşılık da bir işlem yok. Son olarak Kadir Mısıroğlu, Alevilere aleni hakaretler etti. Her ne hikmetse PM üyemiz Sera Kadıgil’in yedi yıl önceki bir eleştiri tweetinden ve Bekir Coşkun’un eleştiri sınırları içindeki yazısından ‘halkı kin ve düşmanlığa nefret suçu’ uydurarak hızla soruşturma başlatan savcılar, asıl kin ve nefret suçunu işleyen Kadir Mısıroğlu gibilere karşı neden harekete geçmiyor? AKP yandaşları hukuktan üstün mü? Onlara hakaret ve tehdit etme hakkı mı verildi? Yoksa AKP yandaşlarına soruşturma açılamaz diye gizli bir talimat mı var” diye konuştu.

“2. ABDÜLHAMİT’İN TORUNU OSMANOĞLU, BAŞKANLIK İLE YENİDEN YÖNETİME GELEBİLİRİZ DİYE HEVESLENİYOR OLABİLİR”

 

Sultan 2’nci Abdülhamid’in torunu Nilhan Osmanoğlu’nun “Bizim canımıza yetti parlamenter sistem artık” sözlerini de değerlendiren Cankurtaran, “Osmanoğlu, Türkiye’nin demokrasiden çıkarak tek adam rejimiyle yönetilmesine sıcak bakmakta haklı çünkü önerilen sistemde hanedandan bir kişinin Başkan olması halinde bütün kabineyi ailesinden kurmasını hatta Halifeliği geri getirmesini engelleyecek bir mekanizma bulunmuyor. Gelecekte ‘Madem yeni Osmanlı olmak istiyorsunuz size gerçekten sultan soyundan gelen biri lazım” diyen Osmanlı ailesinden biri başkan adayı çıkarsa şaşırmayın. Bundan dolayı Osmanoğlu, Başkanlık ile yeniden yönetime gelebiliriz diye hevesleniyor olabilir” dedi.

 

“NUMAN KURTULMUŞ, İNANDIRICI OLMAK İSTİYORSA GÖNÜLLÜ KÖY KORUCUSU OLSUN!”

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un referandumda evet denilmesinin terörle mücadeleye de evet demek olacağı yönündeki sözlerini Ordu’da tekrarlaması üzerine sert tepki gösteren Cankurtaran, “2002’de sıfırlanmış halde aldıkları terörü azdıran, dağlardan kentlere taşmasına neden olanlar utanmadan terörle mücadele için evet çıkması gerektiğini söyleyebiliyor. Demek bugüne kadar tek başlarına iktidar olmalarına rağmen mücadele etmemişler. Bu sözler bir itiraf ve suçtur aynı zamanda. Üstelik bugüne kadar terörle mücadele eden ve bu sürede şehit, gazi olanlara saygısızlıktır. Biz ne diye mücadele ettik demez mi bu insanlar? Ama Numan Kurtulmuş’a bir önerim var. Yaş itibariyle asker ve polis olamaz ama sözlerinde inandırıcı olmak istiyorsa görevini bıraksın gitsin Şırnak ve Hakkari gibi terör sorunumuzun olduğu bir ilde gönüllü köy korucusu olarak terörle mücadelede bizzat görev alsın. O zaman daha inandırıcı olabilir” diyerek sözlerini bitirdi.

Merakla Beklenen Sorunun Cevabını Kurtulmuş Verdi; ‘Eyalet sistemi kesinlikle olmayacak’

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Türkiye’nin başkanlık sistemini esas alan Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş için yakın zamanda sandığa gidileceğini ancak eyalet sisteminin kesinlikle olmayacağını söyledi.eyalet_sistemi_kesinlikle_olmayacak18112016789

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Türkiye’nin en çok bal üretilen olması münasebetiyle Ordu Büyükşehir Belediyesi, Ordu Arıcılık Araştırma Enstitüsü, Ordu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından organize edilen ’Bal Festivali’ne katıldı. Ordu Büyükşehir Belediyesi önündeki Demokrasi Meydanı’nda düzenlenen festivale Ordu Valisi İrfan Balkanlıoğlu ile gelen Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş’u, Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz karşıladı.
Kurtulmuş, burada yaptığı konuşmada Türkiye’nin büyük ve güçlü ülke olma yolunda ilerlerken içeriden ve dışarıdan düşman odaklarının sürekli hareket halinde olduğuna dikkat çekti. Özellikle FETÖ’nün 15 Temmuz’da ortaya koyduğu darbe teşebbüsü, ardından 15 Temmuz’dan sonra içeriden ve dışarıdan Türkiye’ye karşı olumsuz algı operasyonları, diğer taraftan gerek ülke içindeki, gerekse Suriye ve Irak’ta terör örgütlerinin Türkiye’ye karşı faaliyetlerinin arttığına dikkat çeken Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Niçin içeriden ve dışarıdan terör örgütleri Türkiye’nin düşmanları bu ülkenin kesmek istiyorlar? Nedir bu ülkenin kaderi diye soranların cevabı iyi görmeleri lazım. Büyük resme bakıldığında bu coğrafyanın daha fazla bölünmesi, parçalanması, dağılması ve kendi geleceğini, kaderini tayin etme gücünü kaybetmesi isteniyor. Bu bölgenin, bu coğrafyanın insanlarının ortak bir hedefe yönetilmesini sağlayacak yegane güç Türkiye’dir. Türkiye’nin bu oyunları bozmaması, Türkiye’nin bu bölgede yaşayan insanların ortak hedefte bir araya getirilmemesi için her türlü oyun sahneleniyor. Türkiye’nin önü darbe teşebbüsleri, terör örgütleri ile içeriden ve dışarından olumsuz algı operasyonları ile kesilmeye çalışılıyor. Bunu önlemenin yolu içeride birlik ve beraberliği sağlamaktan geçiyor. Ayrıyı gayrıyı bir tarafa bırakarak aynı bayrak altında, aynı vatanın evlatları, aynı medeniyetin çocukları, aynı peygamberin ümmeti olarak yolumuza devam edeceğiz. Bu bölgede bu coğrafyada kim ayrılıktan bahsediyorsa onun sözlerine asla itibar etmeyeceğiz. Bu coğrafyanın mezhebi ya da etnik olarak ayrılmasını söyleyenlere de fırsat vermeyeceğiz.”

“YAKINDA SANDIK KURULACAK”

Türkiye’nin siyasi yönden güçlü olmasının güzlü bir demokrasi ve yönetim modelinden geçtiğini belirten Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, yakın zamanda milletin önüne sandık koyacaklarını açıkladı. Kurtulmuş, “Türkiye’de başkanlık sistemine geçişin denemesini yapıyoruz. Parlamentoda 330’u bulduğumuz andaki öyle görünüyor, Meclis’e gelecek ve Türkiye’de başkanlık sistemi ya da Cumhurbaşkanlığı sistemi Meclis’te milletvekillerimizin oylarına sunulacak. Ümit ederiz 367’yi buluruz. 367’yi bulsak dahi sandığa gideriz referanduma gideriz, millete bunu sorarız. Sadece milletvekillerimizin sadece vekil olarak karar vermeleri yetmeyebilir. 330-367 arasında destek bulursak zaten referanduma gitme mecburiyetimiz bulunuyor. Dolayısıyla kısa bir süre sonra sandık görünüyor. Nasıl yerel seçimlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, 1 Kasım seçimlerinde nasıl destek verdiyseniz, inşallah referandumda destek vereceğinize eminim” diye konuştu.

“EYALET SİSTEMİ KESİNLİKLE OLMAYACAK”

Başkanlık sistemi ile birlikte eyalet sistemi geleceğini iddia eden veya endişe eden kesimler olduğunu da vurgulayan Kurtulmuş, “Türkiye’de başkanlık ya da cumhurbaşkanlığı, adı önemli değil. Ama güçlendirilmiş bir yönetim mekanizmasına, güçlendirilmiş bir yürütmeye ihtiyaç vardır. Bu çerçevede yürütmedeki iki başlılığı ortadan kaldırmak için bu çalışma bitirilecek parlamentoya getirilecek ve sizlerin oyuna sunulacaktır. Böylece etkin, süratli ve hızlı karar alınması mekanizmasını kurmuş olacağız. Türkiye’nin siyaseten daha güçlü olmasını sağlayacağız. Türkiye’ye karşı faaliyet gösteren odakların yapacaklarını daha etkin bir şekilde durdurulmasını ve cevap almasını sağlanmış olacak. Başkanlık sistemi ya da Cumhurbaşkanlığı sistemi gündeme geldiği zaman Türkiye parçalanıyor mu diye bir endişenin içine girenler var. Efendim eyalet sistemi mi geliyor. Hayır böyle bir şey olmayacak. Türkiye’de hiçbir şekilde eyalet sistemi çalışması hazırlığı yoktur, Başkanlık sistemine geçişle birlikte Türkiye bırakın dağılıp parçalanmayı daha fazla bütünleşecek, daha fazla birleşecek, daha fazla büyüyecek” şeklinde konuştu.

Hükümetten ‘El Bab’ açıklaması

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, TSK’nın El Bab’a hava harekatı düzenlemesine ilişkin, “Türkiye havadan ÖSO’ya destek verecek ve lojistik destek sağlayabilecek imkanı yeniden bulmuştur ve bu destek verilecektir” dedi.numan-kurtulmus

akanlar Kurulu, Çankaya Köşkü’nde Başbakan Binali Yıldırım başkanlığında toplandı. Toplantının gündemine ilişkin açıklamalarda bulunan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, konuşmasına dün defnedilen Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk’e Allah’tan rahmet dileyerek başladı. Yapılan saldırının unutulmayacağını ve bu saldırıyı yapanların tamamının bulunacağını belirten Kurtulmuş, bunun Safitürk ve millete karşı bir sorumluluk olduğunu ifade etti. Şu ana kadar 62 kişinin gözaltına alındığını kaydeden Kurtulmuş, bunlardan 10 tanesinin serbest bırakıldığını ve geri kalanların sorgulamasının devam ettiğini söyledi.

Olayın ana faillerinin yakalandığına dikkati çeken Kurtulmuş, sürece kim dahil olduysa, bunlara ulaşıldığını ve bu olayın bütün detaylarıyla ortaya çıkarılacağını dile getirdi. Terör örgütü bu ve benzer saldırılarla halka korku salmaya çalıştığını anlatan Kurtulmuş, “Bu memlekette hiçbir terör örgütü eylem yapamaz’ duruma getirilinceye kadar bu mücadele sürecek. Bütün terör örgütlerinin kökü kazınacaktır. Bu olayı bir şekilde yönlendirenler de bunu bir şekilde bilmelidir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da halkın beklediği hizmetler, kayyımlar vasıtasıyla bu hizmetlerimiz sürdürülecektir.Vatandaşlarımız, bu belediye başkanvekillerimize her türlü desteği veriyorlar. Desteği vermeye de devam edecekler, terör örgütünün telaşlanma gerekçelerinden biri de budur” dedi.

Yabancı yatırımcılara istisnai Türk vatandaşlığı verilmesi çalışmasının da toplantıda ele alındığına işaret eden Kurtulmuş, İçişleri Bakanlığı’nın sunumuyla birlikte, genel çerçevenin belirlendiğini söyledi. Kurtulmuş, taslak çalışmanın tamamlandığını ve kapsamının önümüzdeki günlerde netleştirileceğini ifade etti.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın da toplantıda bir sunum yaptığını anlatan Kurtulmuş, GAP ve DAP projelerinin tamamlanmasıyla ilgili kalan adımların görüşüldüğünü ifade etti. Projelerin tamamlanmasıyla, yılda 4.9 milyar dolarlık bir ekonomik getirisini olacağını belirterek, GAP Projesi’nin tamamlanmasıyla birlikte toplam 1 milyon 270 bin kişiye istihdamın sağlanacağını ifade etti. DAP Projesi’nin tamamlanmasıyla birlikte toplamda 4.19 milyar dolarlık yıllık getirinin elde edileceğine dikkati çekerek, bu projenini bölge halkına sağlayacağını istihdamın 890 bin kişi olduğunu bildirdi.
Altişverende çalışan işçilerin kamuya alınmasıyla ilgili alternatif tekliflerin değerlendirildiğini belirten Kurtulmuş, emek piyasalarının düzenlenmesi konusunda kamunun etkin olması perspektifiyle çalışmaların sürdürüleceğini bildirdi.
Kurtulmuş, açıklamaları sonrası gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, “AB İlerleme Raporu’na” ilişkin soruya Kurtulmuş, “AB İlerleme Raporu gerçekten yanlı, Türkiye’ye karşı hiçbir zaman kabul edilemeyecek ifadelerle dolu bir ilerleme raporudur. Bu ilerleme raporlarının mahiyeti itibarıyla tehditkar olması alışılmış bir şeydir. Ancak bu rapor bu duyguyla yazılmış, bu amaca hizmet eden bir rapor değildir. Tamamıyla Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak, siyaseten Türkiye’nin özellikle teröre karşı verdiği zor mücadelede, Türkiye’nin mücadelesini etkileyebilecek olan yanlı bir rapordur. Bu raporun içeriğini kabul etmediğimizi, bu raporun yazılmasındaki düşüncenin de çok dostane olmadığını ifade etmek isterim. Kaldı ki Sayın Schulz’un açıkça tehditkar sözlerine anlam vermek mümkün değil” cevabını verdi.
Yapıcı eleştirilerin dinlenebileceğini anlatan Kurtulmuş, Türkiye’yi köşeye sıkıştıran raporları anlamanın mümkün olmayacağını söyledi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin El-Bab’a hava harekatı düzenlemesine ilişkin soruyu Kurtulmuş, “Fırat Kalkanı operasyonunda en başta, bütün harekat bu istikamette devam ediyor. ÖSO mensupları El-Bab’a çok yaklaşmıştır. Türkiye havadan desteğini de sürdürmeye yeniden başlamıştır. Buradaki hassasiyetimiz, Halep konusunda Rusya ve ilgili muhataplarla yapılan müzakereler sonucu tedbir amaçlı bir adımdı. Bu müzakereler sonucunda Türkiye yeniden havadan ÖSO’ya destek verecek, lojistik destek sağlayabilecek imkanı yeniden bulmuştur ve bu destek verilecektir. Türkiye’nin hedefi açıktır, 5 bin kilometrekarelik alanın terör örgütlerinden bütünüyle temizlenmesi, PYD ve YPG’nin Menbiç’in, Fırat’ın doğusuna çekilmesi ve DEAŞ’ın da bütün alandan bütün unsurlarıyla temizlenerek oradaki halkın yeniden kendi bölgelerine dönmesidir. Bu çerçevede Fırat Kalkanı Operasyonu, El-Bab’a doğru planlandığı şekilde ilerliyor ve bütün hedeflerimize ulaştığımız zaman bu operasyon durdurulmuş olacaktır” şeklinde cevapladı.

Anayasa çalışmaları

Anayasa çalışmalarına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, “Anayasa konusunda iki anayasa metnimizin olduğunu, unlardan birisi kapsamlı bir yeni anayasa çalışması olduğu, diğeri ise seçilmiş Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte ortaya çıkan sorunları aşmak için Başkanlık ya da Cumhurbaşkanlığı sistemi diyebileceğimiz bir sistemle ilgili daha dar sınırlı bir anayasa değişikliği olması. Öyle anlaşılıyor ki kapsamlı bir anayasa değişikliğinin yapılması herhalde başka bir zamana bırakılacak, şu anda üzerinde durduğumuz konu, Türkiye’de Başkanlık ya da Cumhurbaşkanlığı sistemi diyebileceğimiz bir sisteme geçişin altyasını sağlayacak olan anayasal değişikliktir. Bununla ilgili olarak da 330’u bulduğumuz anda da TBMM’nin gündemine getirilecektir” diye konuştu.
MHP ile görüşmelerin devam ettiğini hatırlatan Kurtulmuş, “Gönlümüz arzu eder ki CHP de görüşmelerin bir parçası olsun. CHP’nin kapımız açıktır sözlerine karşılık biz de şunu söylüyoruz bizim de kapımız sonuna kadar açıktır. CHP yeni anayasa değişikliği süreçleri içinde yer almak isterse bütün görüşlerini getirebilir, bunları konuşabiliriz. Bunun için, 367’yi bulursak ne ala, 367’yi bulsak bile yine millete gideriz. Süre vermenin, çok doğru olmadığı kanaatindeyim. Müzakereler hızla devam edecek ve ümit ediyorum ki TBMM gündemine getirilecektir” ifadelerini kullandı.

Yurt dışına kaçan FETÖ’cülerin “vatandaşlıktan çıkarılacağı” yönündeki haberler

15 Temmuz’dan sonra yurt dışına kaçanların vatandaşlıktan çıkarılacağı yönündeki ifadelerin sorulması üzerine Kurtulmuş, “Devletimiz millet adına bu unsurları Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin içinden temizlemek için her türlü çalışmayı yapacaktır. Gerekirse, yasal süreçler tamamlandıktan sonra yurt dışına kaçanlarla ilgili de vatandaşlıktan çıkarma çalışması yapılabilir, ne gerekiyorsa o olur. Ama şu an itibarıyla netleşmiş bir takvime bağlanmadığını ifade etmek isterim” dedi.
Başkanlık Sistemi’ne ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, “Adının şu ya da bu şekilde olması mahiyetini değiştirmeyecektir. Bu anlamda, tam güçlendirilmiş bir Başkanlık Sistemi’dir üzerinde durduğumuz. Adı Cumhurbaşkanlığı olabilir, Başkanlık olabilir ama mahiyeti güçlendirilmiş bir Başkanlık Sistemi ve yürütmenin yetkilerinin tek elde toparlanması. Yargı ve yasama bağımsızlıklarının korunmasıdır” şeklinde konuştu.
Altişverenlikle ilgili çalışmaya (taşeron düzenlemesi) ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, “Hükümet, AK Parti hükümetidir. Hükümetlerarasında devamlılık vardır, aynı partinin hükümetidir. O zaman yapılan çalışmalar duruyor. 720 bin vatandaşımızı ilgilendiren bir karar. Öyle bir karar almak durumundayız ki vatandaşlarımızın beklentilerini karşılayalım. Ana çerçevesi konuşuldu, inşallah bu anlamda adımlar atılacak. Önümüzdeki süreçte de bu (kıdem, sendikalaşma) paketle ilgili detaylar paylaşılacak” diye konuştu.

Rektör atamaları

KHK’larla, rektör atamasına ilişkin yapılan düzenlemenin sorulması üzerine Kurtulmuş, “Rektör seçimleri konusunda geçtiğimiz dönemde her rektör seçimi sırasında hemen hemen maalesef üniversite kamplaşmalar olur, az oy alanlar, çok oy alanlar. Rektörlük seçimi bittikten sonra, Cumhurbaşkanı tarafından atandıktan sonra bile bu tartışmalar devam ederdi. KHK çerçevesinde öğretim üyeleri arasında bir bölünmenin gündemine getirilmemesi. Bütün bunlara gerek olmadan, öğretim üyesi arkadaşlarımız arasında gerginliklerin ortaya çıkmaması bakımından böyle bir KHK çıkarıldı. Mesele budur” ifadelerini kullandı.
CHP ile anayasa görüşmeleri konusunda bir randevulaşmanın olup olmadığına ilişkin soruya Kurtulmuş, “Şu anda hem Kılıçdaroğlu hem Bahçeli ile ilgili planlanmış bir görüşme yoktur. Nihayetinde çıkacak olan anayasa değişikliği, bütün milletimizin anayasası olacak. CHP’nin de bu sürece katkısı bulunmasını isteriz. Bir konunun müzakere edilmesine açık olmalarını ümit ederiz. Belli bir noktaya gelinirse tabii ki randevulaşılır” cevabını verdi.
Doların seyrine ilişkin soruyu Kurtulmuş, “Dolar bugün özellikle Trump’un seçilmesinden sonraki süreçte ciddi bir dalgalanma içerisindedir. Doların bu kadar değerlenmesi Amerikan ekonomisi için de pozitif bir durum değildir. Bu süreçte Amerikan ekonomisinin de kendi para birimleri ilgili birtakım politika girişimleri içinde olacağını ümit ediyoruz. Türkiye ekonomisindeki yapısal sorunlar dolayısıyla dolar değerlenmiyor. Bu, geçici ve dönemseldir. Belli bir seviyenin altına doların ineceğini ifade etmek isterim. Telaşlanacak bir durum olmadığını söylemek isterim” şeklinde cevapladı.