Etiket arşivi: Niyazi

CHP Antalya Milletvekili Dr. Niyazi Nefi Kara,Belediyelirin Gelirleri Artmalı

Kara, İlçe Belediyelerinin Gelirlerinin Arttırılması İçin Kanun Teklifi Verdi.

 

CHP Antalya Milletvekili Dr. Niyazi Nefi Kara, Büyükşehirlere bağlı ilçe belediyelerinin Büyükşehir Yasası’ndan sonra ciddi gelir kayıpları yaşandığını ve bu nedenle de verilen hizmetlerde aksaklıkların yaşadığını belirterek, ilçe belediyelerinin maddi açıdan güçlendirilmesi için TBMM’ye kanun teklifi verdi.chp antalya mv kara

Genel Bütçeden Aldıkları Pay Arttırılacak

Büyükşehir yasasından sonra büyükşehir belediye sınırlarının il mülki sınırlarına, ilçe belediye sınırlarının da ilçe mülki sınırlarına genişletilmesiyle birlikte, ilçe belediyelerine ait yetki ve gelirlerin bir kısmının büyükşehir belediyelerine geçmeye başladığını ve bu nedenle ilçe belediyelerinin mağdur olduğunu söyledi. Bu mağduriyetin giderilmesi için TBMM’ye kanun teklifi veren Kara, kanun yasalaşırsa, ilçe belediyelerinin genel bütçeden aldıkları %4.5 payın %6’ya çıkarılacağını, Su ve Kanalizasyon İdarelerince ilçelere götürülen hizmetlerden alınan katılım paylarından da %30’unun ilgili belediyeye aktarılacağını söyledi.

Büyükşehirler ile ilçe belediyelerinde koordinasyonun düzenli bir şekilde sağlanması gerekirken, iktidar partisine ait büyükşehirlerde başka partilere ait ilçe belediyelerine hizmet götürülmesinde siyasi yaklaşıldığını ve bunun hem belediyeleri hem de vatandaşları mağdur ettiğini söyleyen Kara, bu kanun teklifi ile bazı büyükşehir belediyelerine ait yetkilerin ilçe belediyelerine verilmesi ile hem yaşanan hizmet aksaklıklarının önüne geçileceğini hem de gelirlerin ilçe belediyelerine aktarılacağını söyledi.

CHP Sağlık Komisyonu Üyelerinin Basın Toplantısı

CHP Sağlık Sistemi, Hastaneler ile Hasta ve Engelli Haklarını İnceleme ve İzleme 24 Aralık 2015 tarihinde TBMM’de basın toplantısı yaptı. Basın toplantısı komisyon adına Prof. Dr. Nurettin Demir, Dr.Çetin Arık ve Dr. Niyazi Nefi Kara yaptı.

 

Prof. Dr. Nurettin Demir, 2016 yılının barış dolu bir yıl olmasını dileyerek, “Umut ederiz ki yeni yıl barışın olduğu bir yıl olsun” dedi.

Demir’in konuşması şu şekilde:

 tbmm

İnsanlar doğuda insanlarını, batıda insanlıklarını kaybediyorlar

Mağdur kesimlerin sorunlarını incelemek izlemek için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun direktifi ile 4 komisyon kuruldu.

Sağlık Sistemi, Hastaneler ile Hasta ve Engelli Haklarını İnceleme ve İzleme Komisyonu olarak ilk basın toplantımızı yapıyoruz.

Türkiye’de sağlık alanındaki mağduriyetleri kamuoyuyla paylaşacağız, TBMM’nin gündemine getireceğiz, raporlar hazırlayacağız. Komisyonumuzda 1 eczacı ve 6 hekim bulunmaktadır. Komisyonumuz Muğla Milletvekilimiz Prof. Dr. Nurettin Demir, Antalya Milletvekilimiz Dr. Niyazi Nefi Kara, Ankara Milletvekilimiz Murat Emir, Bursa Milletvekillerimiz Erkan Aydın ve Ceyhun İrgil, İstanbul Milletvekilimiz Ali Şeker ve Kayseri Milletvekilimiz Çetin Arık’tan oluşmaktadır.

Hasta hakları ihlalleri, sağlık çalışanlarının durumları ve engellilerin yaşadığı sorunları belli aralıklarla raporlaştırarak paylaşacağız.

 

Türkiye’de devam eden şiddet ortamı hepimizi endişelendirmektedir.

 

Çatışmalar sonucunda 11 ayda 171 güvenlik görevlisi, 195 PKK teröristi ve 157 sivil olmak üzere toplam 523 kişi hayatını kaybetti. Terör olaylarında kaybettiklerimizi de ilave edersek yaklaşık 800 insanımızı yitirdik. Bunların üçte biri polis, güvenlik görevlisi ve sivillerden oluşuyor. Yaralanan anneler, yetim kalan çocuklar, kadınlar…

26 Temmuz-30 Kasım 2015 arasındaki 4 aylık süreçte en küçüğü 3,5 aylık, en büyüğü 18 yaşında olan en az 44 çocuk yaşamını yitirdi.

6 ayda bu kadar insan ölüyorsa sizce bu bir savaş değil midir?

Türkiye’nin bu noktalara nasıl geldiğini hep birlikte düşünmemiz gerekiyor.

Bölgede sokağa çıkma yasakları devam ediyor.

Okullar, sağlık ocakları ve kamu kurumlarının hepsi kapalı.

Bugün hastaneler Türkiye’nin de taraf olduğu pek çok uluslararası belgenin aksine korunmak yerine, karargah haline getirilmiştir. Örneğin Cizre Devlet Hastanesi terörün hedefi haline getirilmiştir.

Kapısının önünde ambulanslar değil tanklar bekliyor. PKK burayı bombalıyor. Çalışanlar mağdur oluyor.

Orayı hedef haline getirenleri de kınamak istiyorum.

Hastane kapılarında ambulans yerine TOMAlar ve akrepler beklemekte, hastanelere ve ambulanslara kurşun sıkılmakta, doktor odalarında roketler patlamaktadır.

Bu güvensiz ortamda sağlık çalışanları tedirgin, sığınaklarda can güvenliği olmayan koşullarda hizmet vermeye çalışmaktadırlar.

Telefonlardan yükselen çığlıklar bize ulaşıyor. Kadınlar evde doğum yapıyor. Umuyorum ki doğan çocuklara savaş değil barış adını koymuşlardır.

Ayrıca Sağlık Bakanı, sağlık çalışanlarının hastaneye gidip gelişlerde can güvenliklerini sağlayamayacaklarını itiraf etmiştir.

Buna rağmen sağlık çalışanları onar günlük sürelerle zorunlu görevlendirmeyle başka illerden bölgeye gönderilmişlerdir.

Son alınan bilgilere göre sadece Şırnak’a toplam 54 sağlık personeli geçici görevlendirilme ile gönderilmiştir.

Üstüne üstlük Sağlık Bakanlığı tüm bu gelişmelere karşı duyarsız bir şekilde “Sağlık personelinin terör bölgesinden çekilmesi” çağrısını ihanet olarak adlandırmaktadır.

Yardım istemek için TBMM’yi dahi arayan sağlık çalışanlarının çığlığını duymayan Bakanlık, çatışmaları görmezden gelerek, sağlık hizmetlerinde aksama olmadığını iddia etmektedir.

Oysaki yurttaşlar sağlık hizmetlerine erişememekte, bebeklerin aşıları yapılamamakta ve kadınlar evlerde doğum yapmaktadır.

Eczaneler açılamamaktadır.

Sağlık çalışanlarının hedef haline getirildiği her durumda karşıyız.

Daha güvenlikli bir yerde sağlık hizmeti verilebilir.

Terörü lanetliyoruz. Terörü bu noktaya getirenleri, silahların susmadığı bir Türkiye yaratan zihniyetleri de kınıyorum.

Hastanelerin hedef gösterilmesi, hastanelerin kapatılması, hastane aletlerine kilit takılması doğru değildir.

Sağlık Bakanı hastane kapatan bakan olarak tarihe geçecek.

Geçtiğimiz hafta YÖK bazı üniversitelere, tıp fakültelerine bağlı semt polikliniklerini eğitime yönelik olmadığı gerekçesiyle kapatma kararı verdi.

Bunun üzerine eğitim yaptırmadığı gerekçesiyle hastane ve poliklinik, fizik tedavi gibi sağlık merkezleri İl Sağlık Müdürlüğü ve valilikler emriyle kapatıldı.

Hastanelerin kapatılma kararıyla hekimlerin ve sağlık çalışanlarının iş güvencesi ve özlük hakları ortadan kaldırılmıştır.

Hasta hakları da ihlal edilmiştir.

Özellikle İzmir Valisi İzmir Şifa Üniversitesi Hastanesi’ni adeta yangından mal kaçırırcasına 10’a yakın hastane, poliklinik ve tıp merkezleri kapatmıştır.

Bu kararla yüzlerce hasta randevuları engellenen, hastaların hastaneden geri gönderildiği, yatan hastalar ve operasyonlar yok sayılmıştır.

Hastanenin 2600 çalışanı işsizliğe, 2600 öğrencisi eğitim hakkında mahrum bırakılarak, tedirginliğe sevk edilmiştir.

Finansal zorluklarla üniversite itibarsızlaştırılmaktadır.

Soruyorum: Hadi sen yukarıdan gelen emri yerine getiriyorsun.

Peki, hastaların kabahati ne, ya çalışanlar suçu nedir, binaları yani hastanelerin, cihazların günahı nedir?

Üniversiteler kurulduğu günden çok önceden hizmet veren bu hastanelere yıllardır göz yummuşsun, insanlar hastanelere, doktorlar hastalarına alışmış. Yıllar önce törenlerle açılan bu hastaneleri hangi gerekçeyle kapatıyorsunuz?

Siz cemaatçi diye, farklı görüşten diye hastaneleri kapatırsanız sağlık çalışanlarını hastaları da cezalandırmış olursunuz. Hastalar da çalışanlar da mı cemaatçi.

 

Birilerine kızıyorsunuz, onlardan intikam alacağım diye 10 hastane ve sağlık kuruluşunu şak diye kapatamazsın.

 

Böbrek Transplantasyonu olacak hastayı ameliyathane kapısından, yüzlerce hastayı hastane kapısından döndürüyorsun.

Sağlık Bakanı olarak insanların sağlığıyla, doktor ve sağlık çalışanların onur ve ekmekleriyle oynuyorsun.

Hastanelerde sorunlar devam ediyor. Birçok hastanede Robotik Cerrahi cihazı alındı. Bu cihazların birçoğu kilitlendi. Neden mi?

Tıbbi malzemeleri alınmadığı, borçları ödenemediği için bir günde taburcu olacak hastalar yararlanamıyor. İleri tıp teknik cihazları kullanamıyor, klasik tıbbi yöntemlerle hastalar aylarca ameliyat sırası bekliyor, günlerce hastanede kalıyor.

Peki YÖK ne iş yapar?

Görev ve yetkilerini kimden alır?

Anayasadan. İnsan kaynaklarını planlar.

Kaç öğretmen lazım, kaç doktora ihtiyaç var? Ona göre de üniversiteleri görevlendirir!

Sen şu kadar formasyon vereceksin, şu kadar öğretmen hazırlayacaksın, bu kadar doktor gerekli diye.

YÖK ana görevini MEB ve Sağlık bakanlığına devretmiş, kendisi Başkanlık Sevda’sında olan Sayın Cumhurbaşkanının siyasi hırslarının, intikam duygularının gereği olarak, hastane kapatmalarına alet oluyor. Bu plansızlıklar sonucu sen öğretmen olacaksın denen 400 bin öğretmen bakanlık kapısında atama bekleyecek.

Sağlık Bakanlığı raporuna göre Türkiye’de 2018’den sonra işsiz doktor patlaması yaşanacak.  Sağlık Bakanı ise ithal doktor sevdasıyla ortalıkta dolanıyor.

Nerden çıktı bu sevda?

Sağlık çalışanları yok diye ameliyatlar yapılıyor. İşin gerçeği gözden kaçırılıyor.

 

Demir’in ardından söz alan Dr. Niyazi Nefi Kara insanların metalaştırıldığını çalışanların ruhsuzlaştırıldığını söyledi.

Kara’nın açıklaması şu şekildedir:

 

İnsan Sağlığı Ciddi Bir İştir, Saman İthal Etmeye Benzemez

Sağlık Bakanı açıklamalarında savaşın bitmeyeceğini söylüyor. Zırhlı ambulanslar alacağız diyorlar. Savaş olduğu açıkça ortada. Gerçeklerin üzeri örtülemez. Gün ışığına çıkacaktır. Tıpkı Can Dündar ve Erdem Gül’ün haksız yere cezaevinde tutuldukları gerçeği gibi…

Sağlık Bakanı 12 Aralık’ta bir açıklama yaptı.

Dedi ki: Türkiye’de 20 bin uzman ve 10 bin pratisyen açığı var. Yurtdışından doktor getireceğiz.

İsimleri değiştirerek gerçekleri değiştirebileceklerini düşünüyorlar.

Bu açıklama talihsiz olduğu kadar akıldışıdır.  Hiçbir bilimsel dayanağı da yoktur.

Sizin söylediğiniz her şeyi olduğu gibi sağlık sistemini de taşeronlaştırma ve ticari faaliyete dönüştürme zihniyetinin bir ürünüdür. Amaç Türkiye’de yetişmiş hekimleri yok sayarak, yurtdışından getirilen hekimlerle emek sömürüsü yaratmaktır. Bunu aynı zamanda bir tehdit aracı olarak kullanıyorlar.

Sanıyoruz ki Sağlık Bakanı kendi Bakanlığının çıkardığı metinleri bile okumuyor.

Kendi raporlarında Türkiye’de sözü edilen açığın mevcut işgücü ile karşılanacağı açıkça belirtilmektedir.

Bakınız: Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 2023 yılı İş Gücü Hedefleri ve Sağlık Eğitimi kitapçığına.

Diyor ki; öğrenci sayısı ve okul kontenjanlarının mevcut haliyle devam etmesi halinde bile 2023 yılında arz ihtiyaca göre 2 kat fazla olacak.

Düşünün 2015 öğretim yılından itibaren sıfır öğrenci alınsa bile her türlü ihtiyaç fazlası yetişmiş sağlık personelimiz olacak.

Sağlık Bakanlığı 2023 vizyonuna göre hekim ihtiyacını yaklaşık 200 bin olarak belirlemiştir. Buna göre 2023 yılı sonunda mezun hekim sayısının 205 bin olacağı belirtiliyor.

Şimdiden ihtiyaç fazlası sağlık çalışanı yetiştiren sistem bunun üzerine bir de yurtdışından hekim getirirse Türkiye adeta bir işsizler ordusuna dönüşür.

Zaten Tıp Fakültelerinin sayısı ve kontenjandaki artışlar ile tıp eğitiminde ciddi kalite sorunları yaşanmaktadır.

Sağlık Bakanlığı’nın asıl olarak bu konu ve sağlık personelinin karşı karşıya olduğu işsizlik ve güvenlik sorunu ile ilgilenmesi gerekir. Oysaki Sayın Bakan, yabancı hekim ithal derdine düşerek, halkın sağlığını düşünmediği gibi, tıp eğitimini itibarsızlaştırmakta ve değersizleştirmektedir. Türk Eğitim sistemini beğenmeyen ve yabancı hayranlığı duyan bu zihniyete karşı, Nobel Ödülü almış Türk Bilim Adamı Prof. Dr. Aziz Sancar’ı örnek göstermek isteriz.

Yabancı hekimlerle ilgili bir diğer sorun da şudur:

2012 yılında yayınlanan yönetmelik ile yabancı hekimlerin Türkiye’de özel sağlık kuruluşlarında çalışmalarının önü açılmıştır.

Gene aynı yönetmelikte yabancı hekimler için Türkçe dilbilgisi şartı aranmamakta hiç bilmeyenlere göre biraz Türkçe bilmeleri yeterli görülmektedir.

Bizim Anadilimiz Türkçe olmasına rağmen bazı bölgelerde iletişim konusunda sıkıntılar yaşanırken, burada yetişmemiş, kültürümüzü ve dilimizi bilmeyen hekimler ile sağlık hizmeti vermek olanaksızdır.

Ayrıca Şubat 2015’te TBMM’ye sunulan Yabancı İstihdamı Kanunu Tasarısı ile yabancı hekimlerin kamuda da çalışmasının önü açılmak istenmiştir.

Ancak kanunlaşmadığı için Sağlık Bakanının geçtiğimiz haftalarda yaptığı “30 bin hekim açığımız var” açıklaması bu kanunun yeniden gündeme geleceğini göstermektedir.

Diğer yandan ülkelerin sağlıkla ilgili mevzuatlarının farklı olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir.

Dolayısıyla toplum sağlığının olumsuz etkilenmemesi için mesleki bilgi ve beceriye ilişkin aranacak koşulların sıkı bir denetleme ve değerlendirmeye tabi olması gerekir.

Bu nedenle YÖK ayrı bir sınav açması gerekirken, sadece müfredat uygunluğunu yeterli görmektedir. Oysaki tıp gibi vatandaşın sağlığını doğrudan etkileyen bir alanda hekimliğe başlamadan önce teori ve bilgi becerisinin test edilmesi önemlidir.

Örneğin Yunanistan ve İrlanda gibi ülkelerde diploma ve uzmanlık belgeleri yanında klinik bir değerlendirme için ayrı bir sınav da yapılmaktadır.

ABD, İngiltere, Kanada ve Avustralya gibi ülkeler ise yabancı hekimlerin tıbbi uygulama yetkilerini tam, geçici ya da sınırlı lisanslama ile tanımaktadır.

Görüldüğü gibi, yurtdışından ithal edilmek istenen hekimlerle ilgili dil bilgisinden bilimsel bilgiye kadar birçok yanlış var.

Hastaya dokunmayan, hastayı muayene etmemiş birinin hekimlik yapması sizce ne kadar doğrudur?

Bu şekilde bir uygulama ile vatandaşın sağlığını riske atmış olmuyor musunuz?

İnsan hayatı son derece önemlidir. İnsan hayatıyla uğraşan doktorları ithal etmek saman ithal etmeye benzemez.

İnsan sağlığı ciddi bir iştir.

Son olarak söz alan Dr. Çetin Arık Cizre Devlet Hastanesi’nden gelen mektubu okuyarak, “Cizre’de çalışan meslektaşımın feryadını duyurmak için kendi ağzından yazdığı mektubu paylaşmak isterim. Bir anne bir hekimin çığlığıdır” dedi.

Mektup şu şekildedir:

İçim yanıyor bugün çok…Odama çıktım gözyaşlarımı saklamak için…Ben doktorum güçlü olmak zorundaydım…Ben dağılırsam personel de dağılır, ekip ruhu bozulur…O nedenle saklanarak ağladım bugün…
Yasağın 7. günü. Önce bakanımızın açıklamasını dinledim, sonra çok sevdiğim eniştemin ölüm haberini aldım…İkisi de acıttı yüreğimi…
Sokağa çıkma yasağının olacağı önceden söylenmişti bize.
Başhekimimizle birlikte oturup, kimler kalsın, ne yapalım, nasıl çalışalım vs.nin programını yaptık…Kaçacak arkadaşları da biliyorduk, kalacak arkadaşları da…Kalanla kalmayanın arasında bir fark olmayacağını da…Giden bir ay tatil yapar, kalan canını ortaya koyar…Aynı kanunlara tabi devlet memurları olsak da fark olmaz…
Ama arada bir fark olmalı diye haklı olarak savunduğumuz düşüncemiz para hırsı olarak değerlendirildi…
Tek istediğimiz hastanede güvenli bir ortamda çalışabilmekti…13-14 roket atıldı üzerimize…Tabi ki polisin, askerin de canı var, onların da ailesi var…Ama ben sivilim…Bu kadar yakından silah ve bomba sesini ilk Cizre’de duydum…Üç-dört saniye deprem oluyor gibi sallanırken hastane, büyük bir top patlamasıyla birlikte, roket isabet etmiş olduğunu burada öğrendim…
Sürekli ölüm psikolojisi altında çalışmayı da…
Korkmak ve feryat etmek suç mu? Gönderdiğimiz bomba seslerinde neden görüntü yok diye sorulmuş…Acaba pencereden dışarı bakılabiliyor mu, bahçeye çıkılabiliyor mu kimsenin aklına gelmemiş…
Ambulanslar defalarca kurşunlandı.Yine de fedakarca çalışıyorlar…Sivil hasta da geliyor hastaneye, asker polis de…Acile giren hastanın kim olduğuna bakmadan canla başla ayrım yapmadan çalışıyoruz…Sosyal medyada çıkan yalan haberleri de şiddetle kınıyoruz…
Kaçacak olsaydık eğer hepimiz kaçardık Cizreden, önceden haberimiz olduğu için…Burada kalan herkes gönüllü kaldı zaten.
Kaçacak olsaydım eğer; benim için evini barkını terkedip 9 aydır burada minik oğluma bakmayı tercih eden anne babama uçak bileti alırken, 3 yerine 4 bilet alırdım ve onlarla birlikte giderdim…Kaçacak olsaydım eğer; anestezist arkadaşım “sen bayansın, küçük çocuğun var, gidersen gönül koymam dostum” dediğinde kaçar, “sivil halkın, askerin bize ihtiyacı var, sen nolacaksın, kalan arkadaşlar nolacak, tüm iş 3-4 kişinin üstüne mi kalsın, gitmiyorum dostum, seni yalnız bırakmayacam, eşimden müsade aldım” demezdim…
Vatan haini değiliz biz…Sadece süreç kaç gün sürecek, bizi değiştirip dinlenmek ve eşimizi, çocuğumuzu, dostumuzu, güneşi, kuşları, böcekleri yeniden görmek için fırsat verilecek mi, hastanedeki can güvenliğini arttırma yönünde bir planları var mı büyüklerimizin bunları merak ettik…Hata mı ettik?
Burda kaldıysak eğer vicdani, insani, ahlaki duygularımız için kaldık…Doktor olduğumuz için…Sağlık hizmeti vermek için…Öldükten sonra ‘gerçekten haklılarmış, hastane güvenli değilmiş ‘densin diye değil…
Sosyal sitelerde bizim çağrımızı kötüye kullanan, çarptıran, yalan haber yapan herkesin vebali boynuna olsun…
Bizim psikolojimizi her daim yüksek tutmaya çalışan başhekimiz Mehmet beye ve benim için bir babadan farksız olan hastane müdürümüz Mahsum beye desteklerinden ve yaptıklarından ötürü çok teşekkür ediyorum…
Amacım siyaset yapmak, birilerini karalamak, birilerine yaranmak ya da kendime acındırmak değil…Beni tanıyanlar bilir…Bu yazımı sağlık bakanımıza iletsin birileri…Sadece yüreğimden dökülenler…Bu vatan hepimizin…
Son satırlarımı oğlum için yazıyorum…
Beni ananen ve deden; vatanını milletini seven, Allah’ını kitabını bilen, dürüst bir insan olarak yetiştirmeye çalıştı…Allah onlardan razı olsun…Beni de onlara layık evlat yapsın inşallah…
Malesef doktor evladısın…Malesef diyorum çünkü bu yola çıkarken, bu mesleğin bu kadar zor koşullarda yapıldığını hiç farketmemişim meğer…Karnımdayken başladın çile çekmeye…37 haftanın sonuna dek nöbete yazıldım, eşek gibi çalıştım…Süt izni kullanmadım…Bir yaşında gece seni babana emanet edip, hastanelerde kaldım…Takdir mi gördüm, hayır…Hocalarım merak edip sormadı bir kez yaşıyor muyum?
Sonra devlet evliliğimi evlilik, eşimi eşten saymadı…Babandan ayırıp Cizre’ ye getirdim seni…Her uçağa binişimizde akıttığın gözyaşları zehir oldu dağladı yüreğimi, ağlamadım yanında, tuttum kendimi…
Şimdi ölümle burun buruna çalışıyoruz, sen Türkiye’nin öbür ucunda…Takdir mi görüyoruz? Yine kocaman bir hayır…
Az daha sabır minik kuşum benim…Eğer beklediğim eş durumu tayini olursa güzel günler yakındır…Geri geleceğim inşallah…Yeniden İstanbul’da bir aile olacağız…Baban ve ben sana sarılıp, üçümüz aynı yatakta uyuyacağız…Seni ve babanı çok seviyorum, ailemin tüm fertlerini de…

 

CHP’li Kara: Engellilerin ‘Biz de Varız’ Çağırısına Kulaklarımızı Tıkamayacağız

kara4

 

 

 

CHP Antalya Milletvekili ve CHP Sağlık Sistemi, Hastaneler ile Hasta ve Engelli Haklarını İnceleme ve İzleme Komisyonu üyesi Dr. Niyazi Nefi Kara, Konged Konyaaltı İlçe Başkanı Kubilay Özener, İlçe sekreteri Aynur Kepir, İlçe Başkanvekili Sezer İlikçi ve İlçe Koordinatörü Ender Ağdeniz ile birlikte Doktor Günseli Bülent Akınsal Engelliler Okulu’nu ziyaret etti. Burada eğitim gören engelli çocuklar ile yakından ilgilenen Kara, okul müdüründen de engellilerin sorunları ve ihtiyaçları hakkında bilgi aldı.

kara1En Büyük Engel Sevgisizlik

Burada kısa bir açıklama yapan Dr. Niyazi Nefi Kara, en büyük engelin sevgisizlik ve ilgisizlik olduğunu vurguladı. Engellilerin aramızda olduğunu söyleyen Kara, onlara gözlerini kapayan, kulaklarını tıkayanlardan olmadıklarını söyledi. Toplum içerisinde hak ettikleri yaşamın sağlanabilmesi için CHP olarak özel bir komisyon kurduklarını hatırlatan Dr. Niyazi Nefi Kara, Engellilerin haklarının sonuna kadar takipçisi olacaklarını söyledi.kara2

Engelli İstihdamı Arttırılmalı

Geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamayı da hatırlatan Dr. Niyazi Nefi Kara, Devletin 61 bin engelli istihdam etmesi gerekirken, 25 bin engelli kadrosunun açık olduğunu bir kez daha vurguladı.  Engellilerin istihdamında temel kriterin engelli raporları olduğunu söyleyen Kara, sağlık kuruluşları ile daha iyi bir iletişim ve koordinasyonun öneminin ortada olduğunu ve bu sorunların çözülmesi için tüm bu hususların birlikte değerlendirilerek engelli vatandaşlarımızın hemen yanımızda, bizlerle beraber çalışmasının mutluluk verici olacağını ifade etti.kara3

CHP’li Kara: Askerlerin Şüpheli Ölümlerini Meclis Gündemine Taşıdı

 

 

Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) Antalya Milletvekili Dr. Niyazi Nefi Kara, askerlerin vatani görevlerini yaparken şüpheli ölümlerini Meclis gündemine taşıdı.

 

Milletvekili Niyazi Nefi Kara, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi; Değerli arkadaşlar,

 

chp antalya mv karaHepimiz çok iyi biliyoruz ki, Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizdeki her vatandaşın her daim güven duyduğu bir kurumdur. Bu kadar güven ve değer verilen bir kurumda askerlerimizin vatani görevlerini icra ederken çatışma dışı intihar, kaza kurşunu, kaza, eğitim zayiatı gibi nedenlerle hayatını kaybetmeleri ve şüpheli ölümler olarak kamuoyuna yansıyan bu ölümler yüzyıllardır oluşan bu güveni zedelemektedir.

Daha geçen hafta İstanbul’da er olarak görev yapan Murat Ali Atmaca’nın iple kendini asarak intihar ettiği söylendi. Hatırlayacaksınız, 2009 yılında Elazığ’ın Karakoçan İlçesinde nöbette uyuduğu gerekçesi ile Er İbrahim Öztürk’ün eline ceza olarak pimi çekilmiş bomba verilmişti ve 4 askerimiz şehit olmuştu. Bu patlamanın kaza olduğu söylenmişti ancak daha sonra bunun komutan tarafından cezalandırmak maksadıyla kasten yapıldığı ortaya çıktı. Eğitim olarak söylenen bu olayın askeri eğitim olmadığı apaçık ortada.

Bu ölümlerin şüpheli kabul edilmesi ise ölümlerin aileler ve toplum nezdinde somut kanıtlarla açıklanamaması, mahkeme kararları ve bilirkişi raporlarının ikna edici düzeyde olamamasından kaynaklanmaktadır. İnsan Hakları Derneği, Şüpheli Ölümler Mağduru Aileler Derneği ve Asker Hakları gibi oluşumların belirttikleri rakamlar ise ailelerin bu şüphelerinin giderilememesi açısından gayet açıktır. Son 11 ayda askerde intihar eden, ya da en azından intihar ettiği söylenen asker sayısı 29’dur. 1992 yılından bu yana ise sivil toplum kuruluşlarına göre askerde şüpheli şekilde hayatını kaybedenlerin sayısı yaklaşık 2220’dir.

Mart ayında Türkiye Barolar Birliği ile Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin düzenlediği sempozyumda ise 2012 yılından beri şüpheli ölümler ile ilgili rakamların açıklanmadığı ve sadece askerdeki intihar vakalarının sivillere göre 2,5 kat fazla olduğu belirtilmiştir. Gene aynı sempozyumda daha vahim bir sonuç da yer alıyor, son 10 yılda, 7 Haziran’a kadar geçen süreden bahsediyoruz, şehit olan asker sayısı 818 iken, sadece intihar eden asker sayısı 934’tür. Bu rakamların kamuoyundan gizli tutuluyor olması ise bir şeylerin ört bas edilmeye çalışıldığına dair izlenimlerin artmasına neden oluyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de yakınlarının askerdeki şüpheli ölümleri için mahkemeye yapılan başvurular da Türkiye Cumhuriyeti’ni Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. Maddesi olan ‘Yaşam Hakkı’nı ihlal ettiği ve şüphelerin giderilmesini sağlayacak etkin bir soruşturma yapılmadığı gerekçesi ile mahkûm etmiştir. Bu şekilde şüpheli kabul edilen ölümlerin artması ve sonuçlanamaması ise sadece halkın TSK’ya olan güvenini sarsmamakta aynı zamanda Türk Ceza Kanunu’nun 318. Maddesinde yer alan ‘Halkı Askerlikten Soğutma’ suçunun da işlenmesine neden olmaktadır. Ne yazık ki bu suçu Devleti idare edenlerin ta kendisi işlemektedir.

  1. Dönemde Meclisteki muhalefet partilerinin bu şüpheli ölümlerin araştırılması için 15ten fazla araştırma önergesi verdiğini biliyoruz. Ancak iktidar partisi AKP, nedense her şeyi olduğu gibi bu konunun da üzerine gidilmesini istemediği ve maalesef verilen tüm araştırma önergelerinin sonuçsuz kaldığı görülmektedir. 26. Dönemde asker ailelerinin yaşadıkları bu travma ve endişelerin giderilmesi için en azından Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz elimizden geleni yapacağız. Genç yaşta kaybedilen evlatlarımızın yakınlarının yerine kendinizi koyarak bir dakika düşünün. Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın.

BBP Kurultaya Gidiyor

Büyük Birlik Partisi 12 Temmuz Pazar günü Ankara’da kurultaya gidiyor. İlimizden 18 üst kurul delegenin oy kullanacağı kurultayda genel başkanlarını ve yeni yönetim kurulu üyeleri seçilecek

 

bbpSaadet Partisi çatısı altında 7 Haziran Genel Seçimlerine girebilmek için Genel Başkan Destici dahil 200’ü aşkın üye, 7 Nisan tarihinde Büyük Birlik Partisi’nden istifa etmişti. Siyasi partiler yasasının getirdiği zorunluluk gereği, genel başkanlık makamı boş kaldığı için partinin belli bir süre içerisinde kongreye gitmesi, kongreyi yenilemesi gerektiğini aktardı. İlimizden 21 kişinin oy kullanma hakkı olduğu kurultayda milletvekilliği için istifa eden Ercan Keleş, Remzi Kaya ve Mustafa Arha oy kullanamazken kurultay  12 Temmuz Pazar günü Ankara Beştepe Tes-İş Sendikası’nda saat 10:00’da gerçekleşecek.

 

DESTİCİ TEKRAR ADAY
Görüşlerini aldığımız MKYK üyesi Serhat Duyar, “Merkez Karar ve Yönetim Kurulu Toplantısında (MKYK)alınan kararla  Pazar günü partimiz büyük kurultayını toplayacak ve orada yeni genel başkan ve yönetim kurulu üyelerini seçecek. Buradaki kurultayın amacı partiden milletvekilliği için istifa eden üyelerin geri dönmesidir. Genel Başkanımız yaptığı istişareler sonucunda Pazar günkü kurultayda yeniden aday olacaktır. Asıl büyük kurultayımızı erken seçim olmazsa Ekim ve ya Kasım ayında yapacağız” dedi.

 

DUYAR OY KULLANAMAYACAK

BBP İl Başkanı Nihat Yıldız ise yeni genel başkanlarını ve yönetim kurulu üyelerini seçecekleri büyük kurultay öncesi, “Bilindiği üzere 7 Nisan tarihinde Saadet Partisi ile bir ittifak oluşturduk. Genel Başkanımız Mustafa Destici dahil birçok dava arkadaşımız milletvekilli olmak için yasal zorunluluk gereği istifa etti. BBP Kocaeli ekibi olarak 21 üst kurul delegesi oy kullanma hakkı bulunuyor fakat 18 kişi oy kullanacağız. Milletvekili adayı olan Ercan Keleş, Remzi Kaya ve Mustafa Arha oy kullanamayacak. MKYK Üyesi olması dolayısıyla doğal delege olan Serhat Duyar da milletvekili adaylığı dolayısıyla istifası gereği Pazar günü oy kullanmayacak.Allah’ın izniyle cumartesi gecesi yola çıkacağız” şeklinde konuştu.

 

18 kişilik üst kurul delegesi

Arif Aktepe, Şeref Gönenli, Bayram Kurtaran, Celal Bayraktar, Erdoğan Koç, Gökmen Türkkanı, Kadir Engin, Mehmet Korkmaz, Muhsin Atasoy, Mustafa Demir, Mustafa Korkmaz, Nihat Yıldız, Niyazi Çakır, Özkan Gedik, Talat Akbuldak, Ümit Kıyıcı, Yakup Üstün, Zülfikar,Şahin

CLK Akdeniz ile Gazeteciler Cemiyeti Protokol İmzaladı

 

 

clkCLK Akdeniz Perakende Satış Anonim Şirketi, Alanya Gazeteciler Cemiyeti (AGC) ile indirimli elektrik satış protokolü imzaladı. Alanya Gazeteciler Cemiyeti’nde yapılan protokole, CLK Akdeniz Perakende Satış Alanya İlçe Müdürü Niyazi İnce ile Cemiyet Başkanı Mehmet Ali Dim imza attı.

 

Protokol sonrası açıklama yapan Cemiyet Başkanı Mehmet Ali Dim, protokol anlaşması kapsamında cemiyete bağlı üyelerin isim listesini ve abone numaralarını CLK Akdeniz Perakende Satış A.Ş. Alanya İlçe Müdürlüğü’ne verdiklerini belirterek, “Hem üye kuruluşlar hem de medya çalışanların meskenlerinde geçerli olacak olan bu indirim aslında küçük bir sosyal yardım mahiyetinde. Bu konuda indirim oranları kullanım miktarına göre değişebiliyor. Yıl içerinde de bu indirim faturalara uygulanacak. İnşallah üyelerimiz bu indirimden yıl boyunca faydalanacaktır. Önümüzdeki süreçte medya kuruluşları da daha ucuz elektrik kullanacaktır. bu konuda CLK Akdeniz’e teşekkür ediyoruz” dedi.

Protokol hakkında bilgi veren Perakende İlçe Müdürü İnce ise karşılıklı atılan imzalar sonrası 4 bin KW ve aylık ortalama 130 lira harcama yapan bütün cemiyet üyelerinin protokolden yararlanacağını söyledi. İnce Başkan Dim’e teşekkür ederek protokolün basın mensuplarına hayırlı olmasını diledi.

İnce ayrıca yeni kampanyaları hakkında tüketicilere bilgi verdi. İnce, “Bir ay bedava elektrik kampanyası ile CLK Akdeniz EPSAŞ yeni bir kampanyaya başlamıştır. Son başvuru tarihi 6 Haziran’dır. Tüketimleri 4 bin KW üzeri olan bütün tüketicilerimizi işletmemize davet ediyoruz. Bu bir aylık bedava elektrik kampanyası ile 2016 mayıs ayı aktif enerji tutarı şirketimiz tarafından karşılanacaktır” dedi.

 

CLK Akdeniz Elektrik A.Ş. ile Alanya Devlet Hastanesi arasında indirimli elektrik satış protokolü imzalandı

 

 

cCLK Akdeniz Elektrik A.Ş. ile Alanya Devlet Hastanesi arasında indirimli elektrik satış protokolü imzalandı. Alanya Devlet Hastanesi’nde gerçekleşen protokole CLK Akdeniz Elektrik A.Ş. Alanya Perakende İlçe Müdürü Niyazi İnce ile Alanya Devlet Hastanesi Başhekimi Tevfik Yazan imza attı.

 

İmzaların atılmasından sonra konuşan Başhekim Yazan, hastane çalışanlarının mesken, ticarethane gibi yerlerde kullanılan elektrik birim fiyatından daha aşağı elektrik kullanacaklarını belirterek CLK Akdeniz Elektrik yönetici ve çalışanlarına teşekkür etti.

Perakende İlçe Satış Müdürü İnce ise kurum olarak tüm çalışan kesimin yanında olduklarını söyledi. Uyguladıkları indirimli elektrik satış protokolü sayesinde çalışanların bütçelerine katkı sağlamayı amaçladıklarını belirten İnce, Alanya Devlet Hastanesi Başhekimi Yazan’a gayretlerinden dolayı teşekkür etti.

 

 

 

 

 

İnce ayrıca bilgi güncellemesi konusunda da tüm tüketicileri uyararak, bilgi güncellemenin tamamen tüketici yararına olduğunu söyledi.

CLK Akdeniz Elektrik daha önce Alanya Kaymakamlığı, Alanya Ticaret ve Sanayi Odası, Alanya Bakkallar ve Bayiler Odası, Özel Anadolu Hastanesi gibi kurumlarla da indirimli elektrik satış protokolü imzalamıştı.c1

CLK Akdeniz İle Özel Anadolu Hastanesi Arasında İndirimli Elektrik Satış Sözleşmesi İmzalandı

74Özel Anadolu Hastanesi çalışanları elektriği indirimli Kullanacak

Özel Anadolu Hastanesi çalışanlarına uygulanacak indirim, üyelerin elektriği aylık olarak tüketimlerine göre belirlenecek.

CLK Akdeniz Elektrik Perakende Satış A.Ş. Alanya Perakende Müdürü Niyazi İnce ile Özel Alanya Anadolu Hastanesi Genel Müdürü Bektaş Tekin arasında imzalanan indirimli elektrik satış protokolünden hastane çalışanlarının faydalanacağı ifade edildi. Özel Alanya Anadolu Hastanesi’nde düzenlenen imza töreninde konuşan İnce, hastane çalışanlarının daha uygun fiyattan elektrik kullanmaları için bu protokolü imzaladıklarını söyledi. Hastane çalışanlarının indirimli elektrikten faydalanacağını belirten İnce, “Hastane çalışanları Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK)tarafından onaylanan  ulusal tarife tablosundaki, elektrik birim fiyatına baz teşkil eden dağıtım sistemi kullanıcıları, tek zamanlı ticarethane ve mesken tarifesinden elektrik kullanan aboneler için bu indirim geçerli olacak” dedi.

 

İnce ayrıca bilgi güncellemesi konusunda da tüm tüketicileri uyararak, bilgi güncellemenin tamamen tüketici yararına olduğunu söyledi.

 

Tekin ise, çalışanlar adına CLK Elektrik ile indirim anlaşması imzaladıklarını söyledi. Bektaş personellerine ve kendilerine hayırlı bir çalışma olması temennisinde bulunarak CLK’ya teşekkür etti.

 

Konuşmaların ardından iki kurum arasında indirimli elektrik satış sözleşmesi imzalandı.

Büyükşehir’in Şairlere Vefası

şair

Büyükşehir Belediyesi tarafından kültür sanat etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen ‘Şairlere Vefa’ gecesi, Mart ayında hayatını kaybetmiş 12 şair için düzenlenen programla devam etti.

Şehir Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen programa ilgi büyüktü. Gecede Mart ayında hayatını kaybeden şiir dünyamızın unutulmaz isimleri, Mehmet Akif Ersoy, Aşık Veysel, A. Kadir Meriçoğlu, İlhami Bekir Tez, Yusuf Ziya Ortaç, Niyazi Mısrî, Mithat Cemal Kuntay, Ceyhun Atıf Kansu, Salah Birsel, Mustafa N. Karaer, Yusuf Hayaloğlu ve Yaşar Nabi Nayır şiirleriyle anıldı.

şair2

 

Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Mustafa Yalçın’ın yanı sıra Denizhan Burhan, Murat Özdeniz ve Sühey Yayla’nın şiirleri seslendirdiği geceye Namık Kemal Bilgin ve Neveser Müzik Topluluğu da nağmeleriyle renk kattı.şair3

5 Kişi Donmak Üzereyken Kurtarıldı

SAMSUNG CSC

Adıyaman’ın Sincik İlçesi, Geçitli Mezrasında yoğun kar yağışı ve dondurucu soğuk nedeniyle yolda kalan araçtaki vatandaşlar, Malatya Büyükşehir Belediyesi karla mücadele ekipleri tarafından kurtarıldı.

Adıyaman Valisi Mahmut Demirtaş ile Sincik Kaymakamı Tunahan Efendioğlu’nun yardım istemesi üzerine harekete geçen Büyükşehir Belediyesi ekipleri 8 saatlik çalışmanın sonunda gece yarısı saat 00.30’da araçta mahsur kalan vatandaşlara ulaşarak, kurtarmayı başardı.

Malatya’da 106 mahalle yolu kapandı

Cuma günü başlayan ve Cumartesi – Pazar günleri etkili olan kar yağışı, Malatya genelinde 106 mahalle yolunu ulaşıma kapatırken, kapanan mahalle yollarının toplam uzunluğu 1.500 km’yi aştı.

Kar yağışı ile birlikte Malatya Büyükşehir Belediyesi’ne ait karla mücadele ekipleri tuzlama ve yol açma çalışmalarına başladı. Malatya genelinde karla mücadele çalışmaları yoğun bir şekilde sürerken, Adıyaman Valisi’nden gelen yardım talebi üzerine, Adıyaman’ın Sincik İlçesi’ne bir ekip gönderildi.

8 saatlik çalışma sonucunda 5 yolcu donmak üzereyken kurtarıldı

21 Mart Cumartesi günü Adıyaman’ın Sincik İlçesi’ne bağlı Gecitli mezrasında yolda kalan bir araç içerisinde yolcuların mahsur kaldığını belirten Adıyaman Valisi Mahmut Demirtaş, Malatya Büyükşehir Belediyesi’nden yardım istedi.

Hemen harekete geçen Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ekipler, saat 16.00 sularında başladıkları kurtarma operasyonunda, saat 00.30 sularında yolculara donmak üzereyken ulaştılar.

 

SAMSUNG CSC

Malatya’ya getirildiler

Malatya’dan, Adıyama’a giden İbrahim Aysöndü yönetimindeki 02 ZA 584 plakalı yolcu minibüsü, içindeki Niyazi Ülker, Hüseyin Çavuş, İsmet Ünal ve Remziye Gencer Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından kurtarılarak, Malatya’ya getirildiler.

Malatya Büyükşehir Belediyesi Yol ve Altyapı Koordinasyon Daire Başkanlığına bağlı İlçe Yol Yapım ve Bakım Şube Müdürlüğü ekipleri 3 iş makinesi ile birlikte yolcuları kurtarırken, karla mücadelenin yanı sıra;  dondurucu soğuk ve yoğun sise karşı da amansız bir mücadele verdi.

Mazot dondu, araç buz tuttu

12 saat kurtarılmayı beklediklerini belirten araç şoförü İbrahim Aysöndü, “Aracımızdaki mazot dondu. Aracın her tarafı buz tuttu. Ölümün soğuk yüzünü gördük. 1 saat daha geç gelselerdi burada ölebilirdik. Acil çağrıya kulak verip bizi kurtarmaya gelen Malatya Büyükşehir Belediyesi ekiplerine teşekkür ediyor, şükranlarımızı sunuyoruz” dedi.

Malatya genelinde karla mücadele çalışmaları yapılıyor

Öte yandan Malatya Büyükşehir Belediyesi ekipleri karın yağmasıyla birlikte Malatya’nın her noktasında harekete geçerek vatandaşların olumsuz etkilenmemesi için 24 saat aralıksız çalışıyor.

Başta Malatya merkez olmak üzere bütün yolları açık tutmaya çalışan Büyükşehir Belediyesi, ulaşıma kapanan 106 kırsal mahallenin yolunu açmak için büyük çaba gösteriyor.