Etiket arşivi: müzakere

Yeni bir müzakere olacak mı?

 

 

ata-atun-Hoca (1)BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Rum lider Nikos Anastasiadis’e ve KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya gönderdiği resmi mektuplar, BM Genel Sekreterliği tarafından hazırlanmış olan ve bundan sonra yapılacak görüşmeye zemin teşkil edecek bir “Çerçeve”nin varlığını ortaya koymakta. Gerçekte Guterres, içeriğinde altı adet değişken olan bu çerçevenin bir benzerini, diğer bir tanımlamayla ilkelini geçtiğimiz Haziran-Temmuz aylarında Crans Montana’da gerçekleştirilen Kıbrıs sorununa ilişkin beşli konferans sırasında ortaya çıkarmıştı. Beşli konferansın çökmesiyle çerçeve resmi geçerliliğini yitirmişti.

 

Bu “Yeni Çerçeve”, Anastasiadis-Akıncı görüşmelerinden süzülerek alınmış mutabakatları ve 2017 yılı içerisinde yapılmış olan iki farklı beşli konferansın “Al-Ver”inden oluşmakta. Eğer bir gün taraflar masaya oturacaklarsa veya da oturtulacaklarsa, bu çerçeve “Anlaşmaya varılması” koşulu ile masaya konacak. İçerisinde -benim Türk tarafı olarak yorumuna göre- maalesef “Güvenlik ve Garantiler Konusu” da yer almakta. İşin ilginç yanı “Yeni Çerçeve”nin varlığı ve içeriği liderler tarafından bilinmekte ama resmi olarak taraflara sunulmuş değil. BM Genel Sekreterliği bir nabız yoklaması aşamasında şimdilik. Genel Sekreterlikten konu ile ilgili bir yetkili, sözlü olarak ve de telefonla taraflara bu çerçeveyi “Gayrı Resmi” olarak iletti. Çerçeve hem var, hem yok konumunda bu aşamada. Hem olası bir Anlaşma için “Temel” teşkil etmekte, hem de resmen varlığı ilan edilmiş değil!

 

Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye, New York’ta müzakerelerin başlamasına yeşil ışık yakacaklarsa ve masaya oturacaklarsa, görüşmeler Haziran-Temmuz aylarında Crans Montana’da gerçekleştirilen çerçevede değil, yukarıda belirttiğim ve halen taslak haldeki “Yeni Çerçeve”de yapılacak.

 

Rumların masaya oturmak istekleri ise bir yanıltmaca aslında.

 

Anastasiadis’in ve Hristodulis’in “Müzakereler başlasın”, “Biz masaya oturmaya hazırız” benzeri çağrılarının nedeni bu ve hiçbir zaman da bitmeyecek zira hiçbir Rum lider, Kıbrıs adasında egemen bir Türk idaresine onay verebilecek kafa yapısı, inanış, gelenek ve dini inanışlara sahip değil. Kıbrıs Rum toplumunun hayat görüşü ile milli inançları değişmedikçe ve Rum Ortodoks Kilisesinin de “Kiliselerdeki ayinlerde fırsat bulup yaptıkları Türk aleyhtarı dini telkinler” son bulmadıkça, ne Anastasiadis, ne de halefleri, Kıbrıs’ta Türklerin Yönetime etkin bir şekilde ortak olacağı ve kendilerine ayrılmış bir bölge içinde kendilerinin egemen olacakları bir çözümü asla kabul edemez.

 

Uygulayacakları tek strateji AB’nin güçlü olacağı ve Türkiye’nin de zayıf olacağı bir döneme kadar kerhen masaya oturarak müzakereleri sürdürmek olacaktır. Aynen Yunanistan’ın özgürlüğünü kazandığı ve Girit adasının Yunanistan’a ilhak edildiği dönemde olduğu gibi. Zaten başka bir seçenekleri de yok. Türkiye ve Yunanistan arasındaki Askeri güç, nüfus ve ekonomi dengeler her yıl biraz daha Türkiye’nin lehine, Yunanistan’ın da aleyhine gelişmekte…

 

Prof. Dr. Ata ATUN

Akıncı neyi müzakere edecek

 

 

ata atun hocaCenevre’de, 12 Ocak’ta başlayan Beşli Kıbrıs Konferansı Cumhurbaşkanı Akıncı’ya göre halen sürmekteymiş. KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı ve Rum lider Anastasiadis BM Genel Sekreteri Guterres’e başvurmuşlar, yeniden politik düzeyde beşli olarak Mart ayı başlarında bir araya gelinecek şekilde tarih belirlenmesi adına BM’den garantörlerle görüşmeler yapmasının talep etmişler.  Anlaşılan Akıncı vermeye, Anastasiadis de almaya doymamış.

 

Toprak, Harita, Güvenlik ve Garantiler, III. Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun “Müzakereler Ajandasında” en son sıralarında yer alan konulardı. Öncelikle ilk 5 başlık sonuçlanacak, uzlaşı olması halinde “Toprak ve Harita”ya geçilecek, en sonunda da Güvenlik ve Garantiler tartışılacaktı.

 

Anastasiadis bu sırayı kırmayı çok denedi, araya da başta AB olmak üzere birçok aracı koydu ama bir türlü başaramadı. Çareyi Piri Reis gemisinin, II. Deniz Hukukuna göre Doğu Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi içinde yer alan sularında arama yapmasını bahane edip masadan kaçmakta buldu. Zaten Piri Reis gemisi olmasaydı, Eroğlu’na “senin saçın beyaz, benimki siyah boyalı, ben kabul etmem böyle bir görüşmeyi” deyip gene kalkacaktı masadan.

 

Şimdi bulmuş eline göre Akıncı’yı, hiçbir şey vermeden Türk tarafından alabileceği her tavizi, beklentisinin de ötesinde almış, oyuna doymayan kumarbaz gibi de devam etmek istiyor. Yüzde 29.2’ye düşmüş Türk Haritasını görünce gözlerime inanamadım diyen Anastasiadis, hayretini ve mutluluğunu başka türlü dile getiremezdi.

 

Akıncı, son 20 aydır sürdürdüğü müzakerelerde;

  • Topraklarımızın yüzde 20’sini vererek, o topraklar üzerinde yaşamlarını sürdüren 25 bin vatandaşımızın göçmen olmasını onaylamış,
  • KKTC toprakları içine 50 bin Rum’un gelip yerleşmesini kabul ederek, asgari 15 bin ailenin evlerinden çıkmasını ve homojen yapımızın bozulmasını, Türk-Rum karma yaşama, bunca kötü olaylardan sonra tekrar geri dönülmesini kabul etmiş.
  • Dört özgürlüğü kabul ederek, sınırsız sayıda, yüzbinlerce Rum’un, Yunanlının ve AB vatandaşının KKTC topraklarında ikamet etmesini, dolaşmasını, iş kurmasını ve toprak satın almasını kabul ederek, kendi topraklarımızda azınlığa düşmemizin önünü açmış,
  • KKTC sınırları içinde Kıbrıslı Türklerin, BM müktesebatında belirtildiği gibi nitelikli çoğunlukla, yani yüzde 85 ve daha fazla oranda mülk ve nüfus sahibi olacağını, AB derogasyonu gibi sağlam bir kazığa bağlamamış,
  • Bütün Kıbrıs adası üzerinde 4 Rum’a karşın 1 Türk olacağı şekilde nüfus kısıtlamasını kabul etmiş ama Yunanlıların serbestçe Rum veya Türk tarafında gelip yerleşmesini kısıtlayacak bir tedbiri kabul ettirememiş,
  • Çalışma izinlerinin Federal Merkezi hükümet tarafından verilmesini ve çalışma izni dolan günümüz KKTC vatandaşı olan Türkiye doğumlu vatandaşlarımızın geri gönderileceğini ve ellerindeki mülkleri de iade edeceklerini kabul etmiş,
  • Garantileri ve Türkiye’nin garantörlüğünü tartışır, adadaki mevcut Türk Silahlı Kuvvetlerinin sayısının da, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında belirtildiği gibi (650 kişilik Türk Alayı) makul bir seviyeye indirilmesini konuşurum dediniz ama karşılığında bugüne değin Rumlardan hangi tavizi aldınız.

 

Dönüşümlü Başkanlığı halen daha Anastasiadis kabul etmiş değil. Siyasi eşitlik diye tanımlanan ama altı tamamen boş.

Meclis ve Bakanlar Kurulu Rum çoğunluğun elinde olacak bir devlet yapısında “Dönüşümlü Başkanlık”ın bize sembolik bir temsiliyetten öteye ne kazandıracağını gerçekten anlayamadım. Türk devlet başkanın alacağı bir kararın geçerli olamayacağı, Rumların çoğunluğunu oluşturduğu Bakanlar Kurulunda ve Mecliste asla kabul edilmeyeceği bir eşitliği ben ne yapayım.

 

Sayın Akıncı’nın ve ekibinin Rum’a verdikleri tavizlerin dışında elimizde kalan hiçbir kozumuz yok artık. Vere vere hepsi bitti. Çok merak ediyorum gerçekten, bundan sonra Akıncı elinde hiçbir koz olmadan neleri müzakere edecek Anastasiadis ile.

 

Prof. Dr. Ata ATUN

 

6 Şubat 2017