Etiket arşivi: Müslümanlık

İKİ TİP MÜSLÜMANLIĞIN DÖRT ÇEŞİT MEZHEBİ – I

İslam Dünyası üst perdede Şiîlik – Sünnîlik diye ikiye ayrılmıyor; Şeklîlik – Aklîlik diye ikiye ayrılıyor. Sünnîlik de alt perdede Hanefîlik, Şâfilik, Mâlikîlik, Hanbelîlik diye dört hak ve kabul edilmiş mezhebe ayrılmıyor; Halk Müslümanlığı, Şirk Müslümanlığı, Kur’an Müslümanlığı ve Siyasî Müslümanlık olarak kendiliğinden ve essahtan dörde ayrılıyor.

Halk Müslümanlığı, Şirk Müslümanlığı ve Siyasî Müslümanlık itikaden üst perdedeki Şekilcilik Akımının bağlılarıdır. Öyle ki bu durum İran’mış, Turan’mış, Arabistan’mış ayırt etmez; paralel evrenler gibi yaygınlık ve genellik arzeder. Ki Ön Asya’dan Uzak Asya’ya, Kuzey Afrika’dan Kuzey Amerika’ya kadar farklı dil, deri ve milliyetlerdeki akıl’lı, irade’li ve bilinç’li insanların birbirinden habersiz aynı üst perdeye düşünsel bağlılıkları gibi.

Halk Müslümanlığı; ülkelerin ve o ülkedeki insan topluluklarının tarihsel maceralarına göre şekillenen birtakım ritüeller ve âdetlerden ibarettir. Diğer dinlerin halk inanışlarıyla benzeş ve toplumun temel gereksinimlerini karşılamaya mâtuf, çoğu zaman da samimî yakarışlardır fakat kime olduğu belirsizdir. Bu inançta Rabb kavramı, yöresel alışkanlıklar ve insan havsalasınca değişiklikler gösteren bir çeşitliliktedir.

Şirk Müslümanlığı, bu işi daha çok şirketleştiren ve maksimum ranta dönüştüren ekoldür. “Talihin elinde oyuncak oldum” şarkı sözünde olduğu gibi ‘Tarihellerinde oyuncak gibidir. En katı / katolik, en rahat / radikal ve en çok bağırıp çağıran hatta mafya kabadayılığına soyunan bu cenahtır. Din ‘atalar’ının (abâena – abâuhum) dinidir ve kendilerine miras kalmıştır. Bkz: Bakara 170.

Siyasî Müslümanlık diğerlerine nispetle yeni gibi durur. Devlet hiyerarşisine dahil olma ve Maslov’un 5’li İhtiyaçlar Kategorizasyonu’ndaki ilk dört ihtiyaçtan neşet etmiştir. Siyasî Müslümanlığın temel siyaseti; Şirk Müslümanlığının kurumsal derinliğini arkasına, Halk Müslümanlığının yüzeysel sıcaklığını da önüne almaktır. Ki üçü biraraya geldiğinde iktidar kaçınılmaz olur.

Kur’an Müslümanlığı, bu meyanda oyunbozan hükmündedir. Şirk Müslümanlığı bunun tehdidini ilk, Halk Müslümanlığı ise son farkedendir. Siyasî Müslümanlık aralarında aracıdır. Akıl gibi, irade (rey) gibi, bilinç (takva) gibi, dayanışma ve yardımlaşma (salât ve zekât) gibi kavramlar Şirk Ehlince şikâyete konu oldukça Siyasîler de mevzuyu Halkın anlayacağı kelimelerle Halka aktarır. Şikâyet edilen kısmın sayısal kesafeti karar alıcıların kararlarının tonunu ve vurgusunu doğrudan etkiler.

Meselâ; bir İlahiyat Profesörü düzinelerce yıllık çalışmalardan sonra kendi uzmanlık alanlarında ve uzun uzadıya Kur’an okumalarından (tertil & tefekkür) mütevellit bir kanaat serdetse onun toplumsal tabakalardan dışlanması Ş.M. – S.M. – H.M. sıralamasına göre tanzim edilir. Mezkûr kişi Rahmet-i Rahman’a kavuşsa da kurtulamaz, husumet Mevtânın arkasından da sürdürülür ki hem kaide hem de destekleyenlere ibret olsun. (Örnek: Y.N.Ö.)

Toplum nezdindeki yargı infazı tecrübesi zamanla tehdide karşı teyakkuzu keskinleştirir. Nispeten yeni bilinen bir İlahiyat Profesörü aynı yoldan yürüyerek evvelki guruplar için tehlike addedilecek şeyler söylemişse anında tekfir ve Temel’in dediği “her ihtimale karşı” ‘Katli Vacipmekanizması işletilir.  (Örnek: M.Ö.)

Akademisyenlik gibi bâtıl (!) koldan gelmediği ve hatta tasavvuf tarikat gibi dindarlığa referans (!) bir yoldan gelerek oku’r-luk, yazar-lık gibi şüpheli hareketlerde bulunanlar da itinayla takip edilir. Program, söyleşi, seminer-sohbet ve çevresindekilerle münasebetlerine bakılarak haklarında hüküm verilir. Gurupsal varlıkları da dikkate alınarak.. (Örnek: M.İ. ve R.İ.E.)

Ve fakat Mehdîlik, Mesihlik, sahte Peygamberlik serbesttir. Hapisteki Mehdi’den okyanus ötesindeki Mesihle buluşmak için Papa’yı aracı kılana, İngiliz Kraliyet Ailesi’ne bağlı olarak ölenden ‘Mehdi Resûl’lükte 40’ncı sanat yılını doldurana dek mebzul miktarda âdemoğlu var. Hatta bu sonuncusunun Risalet Nurları diye vahiy (!) kitabı bile var.

HIRİSTİYANİZE EDİLEN MÜSLÜMANLIK – I

 

süleyman pekinHz. Musa’nın Tur Dağı’na çıktıktan sonra başka yollara sapan ümmetine benziyoruz. Günlük hayatta dünya malına düşkünlük, servet biriktirme hastalığı ve Allah’a kendi özel işlerinin takipçisi muamelesi yapmak hususlarında Yahudileşmemiz de söz konusu.

Elbette Türklerin Müslümanlığı başta eski Göktanrı Dini ve Şamanlık, Maniheizm ve Mazdeizm, Arap ve Fars geleneği, Çin ve Hint düşünce felsefesi, Ortadoğu’da kendisinden önce var olan semavî dinler ve çağdaş uygarlığın inanç formlarından etkilenmiştir.

Fakat kurumsal olarak veya daha doğrusu kurumsallaşma merakı ve iştiyakıyla ilgili olarak asıl benzediğimiz alan Hıristiyanlık gibi görünüyor. Temelde Hıristiyanlık, İncil’in ve Hz. İsa’nın öğretilerinden uzaklaşarak ideolojik & mitolojik bir dine nasıl dönüştüyse bizde de gidişat o yöndedir.

Hıristiyanlar, dinlerinden çokça devlet ürettiler. Sonradan Hıristiyanlaştığı kabul edilen Roma kadar uzun ömürlü ve işleyişi ona benzer bir Haç İmparatorlukları var adamların. Bizantinik Vatikan ve dev eko-politik hareket alanları gibi.. Bir de eski beri ‘de facto’ olarak var olan teo-politik ve teo-ekonomik merkezler..

Onların dünyayı yönlendirme kabiliyetlerine kızarak öykünmeyle geçti ömrümüz. Masonluk dedik, Malta Şövalyeleri, Tapınakçılar vs. dedik ve ancak Paralel Yapılar, IŞİD-Taliban-Nusra-Şebap-Boko Haram-İslamî Cihad gibi Don Kişot’lar, bir de –çılık / –çuluk noktasında idraklerimize deli gömleği gibi giydirdiğimiz tarikat ve cemaat -izm’leri çıkarabildik karşılık olarak.

Peygambere yaptığımız muamelede geldiğimiz nokta artık sakalının kılına perestiş olmuş. Az daha gayret etsek Hz. İsa’nın göksel üstünlüğü ve tanrısal ortaklığı noktasına varacağız hafazanallah. ‘’Abduhu / Kulu ve Resûlühü / Elçisi’’nden ‘Âlemlerin Efendisi’ ve ‘Kâinatın Yaratılış Sebebi’ kısmına intikal..

Camilerimiz hızla kiliseleşiyor: Mekânların kutsanmasından para düzeneğine, dinin belli başlı ritüellere indirgenmesinden mikrofonla çizilen sınıfsal alanlara, Allah rızası yerine devlet aygıtının rızasına muvafık konuşmalardan seçimlerde -hâşâ- Allah’ın kime oy vereceğini bildirmeye kadar onlarca başlık..

Vereceğin paralar sana yol-su-elektik olmasa da Cennet’te muhtelif ebatlarda köşkler ve muayyen sayıda huriler olarak dönecek ey Müslüman. Beş’e beş katarak kazanabileceğin ebedî kurtuluşu yanlış partilere oy vererek Cehennem Kuşuna çevirmek istemezsin değil mi? Meraklısına Hıristiyan sahibinden ikinci el Endülüjans, Aforoz ve Engizisyon..

Bizim oralarda salâ taban fiyatları 20 TL, yâsin-tebâreke 100 TL. Tek fiyat uygulanamamasından doğan sıkıntıların laiklikten kaynaklandığı sanılıyor. Bu konuya el atan Meclis Başkanımız herhalde 1982 Anayasası’na Birlik Vakfı Başkanı olarak el attığı vaziyette şipşak fotoğraf çekebileceğini düşündü demek ki.

Düşünceliyim çünkü Kuran’ın yerini hadisin aldığı, hayat içerisinde Peygamber’in değil efendi hazretlerinin örnek alındığı, Hz. Muhammed’in İsalaştırıldığı, camilerin Kilisleştirildiği, din adamlarının ruhbanlaştırıldığı, para ile ibadetin sürekli yan yana anıldığı, Allah korkusunu unutanların ellerindeki resmî teoloji sopasıyla korku saldığı bir yapı ve İslam Dünyası’nın kanayan yaraları için ajitasyon yaparak para toplama seanslarından başka vakit ayıramayan ama kurucusu Atatürk’e her imkan ve fırsatta ‘Şeytan Taşlama’ operasyonları yapan bir kurum 5 yy. önceden Batılılaşmış ve Tanassur etmiş gözüküyor.