Etiket arşivi: Muhtar

Cumhurbaşkanı Erdoğan; Çukur Siyasetiyle Netice Alacağını Sananlar Hüsrana Uğramıştır

24. Muhtarlar Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyada herkesin birlik ve beraberlik arayışı içinde olduğu bir dönemde, terör örgütünün ısrarla ülkemizi ve milletimizi bölme peşinde koşmasının gerisindeki karanlık amacı bölge halkı çok iyi görmüştür. Askeriyle, polisiyle, korucusuyla, istihbaratçısıyla tüm güvenlik güçlerimiz fedakârca bir mücadeleyle, terör örgütünü bir kez daha yenmiştir. Milletimizin mahremini çiğneyerek onun gönlüne gireceğini düşünenler, sadece insanımızın nefretini kazanmıştır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin 15 ilinden mahalle ve köy muhtarı ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya geldi.
2016-04-19-muhtarAdana, Ankara, Antalya, Balıkesir, Bartın, Bingöl, Çorum, Erzurum,  Kırıkkale, Kırklareli, Manisa, Siirt, Sinop, Şırnak ve Tekirdağ’dan gelen 400’e yakın köy ve mahalle muhtarı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın misafiri olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde verilen öğle yemeğinde ağırlandı.

“MUHTARLARLA TOPLANTILARIMIZDAN BİRİLERİ RAHATSIZ OLUYOR”

Birilerinin bu toplantılardan rahatsız olduğunu ve bu rahatsızlıklarını muhtarlara hakaret etmeye kadar vardırdığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarları istiskal eden bir karikatürü kapağından yayınlayan bir mizah dergisinin, muhtarların gösterdikleri tepki üzerine, yine kapaktan özür dilemek zorunda kaldığını hatırlatarak, “Şayet sizler bu densizlere hadlerini bildirmemiş olsaydınız, yaptıkları terbiyesizlik yanlarına kâr kalacaktı. Bu basit hadise dahi, birliğin, beraberliğin ve dayanışmanın önemini açıkça ortaya koymaktadır. Siz muhtarsınız. Dolayısıyla sizin birliğiniz hiçbir şeyle mukayese edilmez” diye konuştu.

Geçen hafta İstanbul’da gerçekleşen İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 2 yıl süreyle dönem başkanlığını Türkiye’nin devraldığına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve kapsamındaki bütün toplantı ve görüşmelerde birlik ve dayanışmanın önemine vurgu yaptıklarını aktardı ve şu açıklamalarda bulundu: “Dünyada Müslümanların yaşadığı sıkıntılar dikkate alındığında, İslam İşbirliği Teşkilatı’na çok önemli görevler düştüğünü görüyoruz. Çünkü bu teşkilat, tüm Müslümanların temsil edildiği en geniş ve en etkin platformdur. Dünyada 1 milyar 700 milyon Müslüman var. Bunların koordine olması lazım. Bir ümmet bilinciyle geleceğe yürümesi lazım. Dönem başkanlığımız sürecince, teşkilatın kurumsallaşması, faaliyet alanının Müslümanların tüm meselelerini kapsayacak şekilde genişlemesi için çalışacağız. Güvenlikten insani yardımlara, kalkınmadan gençlere ve kadınlara kadar her alanda teşkilatı, adına ve misyonuna yakışır bir konuma getirmek istiyoruz. Bundan sonra artık Müslümanların adının terörle, sefaletle, cehaletle, insani dramlarla değil, medeniyetimizin parlak günlerinde olduğu gibi, insanlığın hayrına hizmetlerle anılması en büyük temennimizdir. Müslümanlar arasındaki birliği ve beraberliği güçlendirdiğimiz ölçüde, hedeflerimize yaklaşacağımıza inanıyorum.”

“BİRLİK VE BERABERLİK KONUSU, TÜRKİYE’DE YAŞANAN SIKINTILARIN YEGÂNE ÇARESİ VE ÇÖZÜM YOLUDUR”

Birlik ve beraberlik konusunun, Türkiye’de yaşanan sıkıntıların da yegâne çaresi ve çözüm yolu olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütünün Güneydoğu’daki şehir merkezlerinde uygulamaya çalıştığı yeni eylem stratejisinin başarısızlıkla sonuçlandığın kaydetti ve örgütün bu başarısızlığın sebebini şu cümlelerle açıkladı: “Bunun en önemli sebebi, bölge halkının tercihinin, bölünmeden değil milletimizin ve ülkemizin bir parçası olarak kalmaktan yana olmasıdır. Dünyada herkesin birlik ve beraberlik arayışı içinde olduğu bir dönemde, terör örgütünün ısrarla ülkemizi ve milletimizi bölme peşinde koşmasının gerisindeki karanlık amacı, bölge halkı çok iyi görmüştür. Askeriyle, polisiyle, korucusuyla, istihbaratçısıyla tüm güvenlik güçlerimiz, gerçekten fedakârca bir mücadeleyle, terör örgütünü bir kez daha yenmiştir. Kendi kendilerine ‘özerklikçilik’ oynayanlar kaybetmiştir. Çukur siyasetiyle netice alacağını sananlar hüsrana uğramıştır. Milletimizin mahremini çiğneyerek onun gönlüne gireceğini düşünenler, sadece insanımızın nefretini kazanmıştır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlı’nın son döneminde yetişip, Cumhuriyet devrinde ülkenin yönetiminde söz sahibi olan kadronun; ülke içinde dini azınlık konumunda olanların, çeşitli Avrupa ülkelerinin ve Rusya’nın tahrik ve koruması altında Osmanlı Devleti’ni nasıl parçaladıklarını bizzat yaşayıp gören kişiler olduğuna işaret ederek, Cumhuriyet kurulurken ölçü olarak coğrafya ve kökenin değil, İslam unsurunun dikkate alındığını kaydetti.

“KÜRT KARDEŞLERİMİZ ÜZERİNDEN YENİ BİR IRKÇILIK OYUNU KURULMUŞTUR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “İstiklal Savaşımızı yürüten Meclis’teki yapı için ifade edilen ölçü ‘Anasır-ı İslamiye’dir. Pek çok sorunlu yönleri bulunan Lozan’da da, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için belirlenen ölçü, ‘İslam olan-olmayan’ olarak ifade edilmiştir. Böylece, Osmanlı’nın son yüzyılındaki büyük kayıpların sebebi olarak görülen, dini azınlıklar eliyle ülkenin parçalanması tehdidine karşı, yeni bir anlayış ortaya konmuştur. Tabii, Cumhuriyet kurulduktan sonra da, bizim üzerimizde emelleri olan, gözü olan kesimler boş durmamıştır. Mübadele sonrası ortada, tahrik ederek sorun çıkartmaları sağlanacak büyüklükte bir dini azınlık kalmayınca, bu defa, Kürt kardeşlerimiz üzerinden yeni bir ırkçılık oyunu kurulmuştur. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren yaşanan isyanların, sadece tek bir sebebe bağlanamayacağını, karmaşık saiklerin devrede olduğunu elbette biliyoruz. Bölge insanını yanlış yönlendirenler olduğu gibi, hiç şüphesiz, devletin de eksikleri, hataları söz konusudur. Ama şu bir gerçektir: Bu isyanların hemen tamamında da tahrik unsuru dış güçlerdir. Tıpkı, Ermeni teröristlerin diplomatlarımıza yönelik saldırıları gibi… Tıpkı 1970’li yıllardaki sayısız karanlık olay gibi… Tıpkı PKK’nın 1984 yılından beri sürdürdüğü terör eylemleri gibi… Hiç kimse bu hadiselerin kendi tabii mecralarında geliştiğini öne süremez.”

Terörle mücadele esnasında şehit olanların, namusları bildikleri vatanlarını, milletlerini müdafaa uğrunda hayatlarını kaybettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Peki terörist sıfatıyla hayatlarını kaybeden bu Kürt gençleri ne uğrunda öldü? Pek çoğunun mezarı dahi olmayacak bu gençlerin ölümü, Kandil’deki terör baronlarının umurunda mı acaba?” diye sordu ve devamında şunları ekledi: “Kandil’deki terör baronlarını ülkemizdeki terör eylemleri için yönlendirenler bakımından bu ölümlerin, sadece birer taktikten, birer istatistikten öte bir anlamı var mı? Yok. Evlerin bodrumlarında, sokaklara açılan hendeklerin dibinde, kanalizasyon çukurlarında, örgütün kamplarında hayatları son bulan bu gençlerin ölümü sadece aileleri için anlamlıdır. Başka bir anlamı yok. Zaten terör örgütlerinin bir amacı da, mümkün olduğu kadar çok gencin ölümünü temin ederek, onların ailelerini kendi saflarında tutmaktır.”

“TERÖR ÖRGÜTÜNÜ BU TOPRAKLARDAN SÖKÜP ATTIĞIMIZDA ÇÖZÜMÜ GERÇEKLEŞTİRMİŞ OLACAĞIZ”

Sevgiden değil nefretten, öfkeden, acıdan, kandan beslenen; yaşatmak değil, sadece öldürmek için faaliyet gösteren terör örgütünün tüm isimleri ve yandaşlarının bölgeden ve ülkeden sökülüp atılmadan yaşanan acıların önüne geçilemeyeceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çözüm arıyorsanız, işte size çözüm. Terör örgütünü en küçük bir izi, zerresi dahi kalmadan bu topraklardan söküp attığımızda, çözümü gerçekleştirmiş olacağız. Birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi güçlü şekilde tesis ettiğimizde gerçek çözümü bulmuş olacağız. İşte o zaman önümüzde duracak hiçbir engel yoktur. Ne Avrupa Birliği Parlamentosu’nun rapor diye yayınladığı hezeyanlar, ne de Irak’ta, Suriye’de, Libya’da ve bölgemizdeki diğer sorunlu yerlerde akbaba gibi dolaşanlar Türkiye’yi durdurabilirler. Asla durduramayacaklar” dedi.

Konuşmasında Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raporu ve kararıyla ilgili görüşlerini de paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, raporun gündeme getirdiği iki konu üzerinde durdu. Kararın 17’nci maddesinde, çevreci hassasiyetler gerekçe gösterilerek Türkiye’nin mega projelerinden kaygı duyulduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şu değerlendirmelerde bulundu: “Size bu kaygı bir yerlerden tanıdık geldi mi? Bana geldi. Bu talep bizim önümüze, Gezi Olayları sırasında da getirilmişti. Aynı şekilde, 17-25 Aralık darbe girişiminin hedeflerinden biri de Türkiye’nin mega projelerini gerçekleştiren iş adamlarıydı. Batı ülkelerinin finans kurumları, mega projelerimize kredi sağlamamak için her türlü cambazlığı yapmışlardı. Savunma sanayi projelerimizi engellemek için, lisans haklarından teknoloji transferine kadar çıkartmadık zorluk bırakmadılar. Şimdi de aynı şifreyle, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye İlerleme raporunda ve kararında karşılaşıyoruz. Her defasında ne dediysek, bu sefer de aynı aynısını söylüyoruz. Türkiye, 2023 hedeflerinden vazgeçmeyecek, bunu böyle bilesiniz.”

“AVRUPA BİRLİĞİ’NİN TÜRKİYE’YE İHTİYACI VAR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Parlamentosu’nun kararındaki bir başka talebin de Akkuyu Nükleer Santrali’nin durdurulması çağrısı olduğuna vurgu yaptı ve değerlendirmelerini şu cümlelerle sürdürdü: “Bu çağrıyı yapan kim? Avrupa Birliği üyesi ülkelerin temsilcilerinden oluşan bir parlamento. Peki, Avrupa ülkelerinde el’an faaliyet gösteren 135 nükleer santrali ne yapacağız? Dünyada halen faal olan 444 nükleer santrali ne yapacağız? Halen inşa edilmekte olan 62 nükleer santral için de aynı çağrının yapıldığını duyan var mı? Öyleyse, Türkiye’de inşa edilen nükleer santralle ilgili bu kaygı nereden kaynaklanıyor? Sakın bu çağrının gerisinde Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığından kurtulmasından, yine enerji alımı kaynaklı yüksek cari açığını kontrol altına almasından duyulan kaygı yatıyor olmasın? Rapora bakıyorsunuz, Kıbrıs konusunda, Ege’deki sorunlar konusunda aynı sakat yaklaşım. Yargı bağımsızlığı, ifade, basın ve toplanma hürriyeti konularındaki eleştirilerde aynı sakat bakış açısı. Güneydoğu’daki şehirlerimizde yaşanan olaylarla ilgili yine benzer yalan-yanlış ifadeler. Tabii, raporu yazanın akıl danesi HDP’liller olduğu için, sonucun bu şekilde çıkması şaşırtıcı değil. Biz bunları çok iyi biliriz. Bunlar cibilliyetlerinin gereğini yapıyorlar. Hele bir de raporun 1915 olayları faslı var ki, tam evlere şenlik.  Adeta, ülkemizin ve milletimizin ne kadar hasmı varsa, bir araya gelip, kafalarındakileri ve gönüllerindekileri rapora derç etmişler.”

Raporun herhangi bir bağlayıcılığının olmadığını bildiklerini ve Türkiye’nin, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da raporu iade etme kararı almasının doğru olduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim tepkimiz, kurumsal olarak Avrupa Parlamentosuna veya raporun kendisine değildir. Bizim tepkimiz, raporun yapıcı değil yıkıcı bir anlayışla hazırlanmasınadır. Avrupa Birliği ile ilişkilerimizin göçmenler, bazı fasılların açılması, vize serbestisi gibi pek çok konuda olumlu yönde seyrettiği bir dönemde böyle bir raporun önümüze getirilmesi, tam anlamıyla provokatif bir yaklaşımdır, provokatif bir davranıştır. Herhalde bunu Avrupalılar görecektir. Temenni ederim ki görürler. Ta 1963’ten beri göremediler ama bundan sonra ne olur bilemiyorum. Avrupa Parlamentosu, özellikle son yıllarda, bu davranışı çok sık sergiler hale gelmiştir. Bu hususta da, her zaman söylediğim şeyi, burada bir kez daha tekrar etmek istiyorum. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne olan ihtiyacından daha fazla, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ihtiyacı vardır, bunu böyle bilin.” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE’Yİ EN İLERİ STANDARTLARA KAVUŞTURMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

Türkiye’ye yönelik, Batı kaynaklı eleştirilerin bir bölümünün, Türkiye’nin içinde bulunduğumuz şartların doğru anlaşılmamasından kaynaklanıyor olabileceğini; ancak büyük bölümünün art niyetli olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şu eleştirilere yer verdi: “Çok daha fazlasını, çok daha ağırlarını, çok daha katılarını Batı ülkelerinde gördüğümüz pek çok uygulama yüzünden ülkemize sert eleştiriler yöneltiyorlar. ‘Hapisteki gazeteciler’ diyorlar, bakıyorsunuz, hiçbiri gazeteci değil. Gazeteci kabul edebileceklerimizin suçlarına bakıyorsunuz, casusluk gibi, gizli belgelerin ifşası gibi, kendi ülkelerinde çok daha ağır cezaların verildiği suçlar. ‘İfade özgürlüğü’ diyorlar, bakıyorsunuz, her türlü hakaretin, iftiranın, küfrün, aşağılık ifadelerin yer aldığı konuları bu şekilde değerlendiriyorlar. Geçenlerde ABD’de biri çıkmış Başkan Obama’ya bir tehdit ve hakaret sallıyor ve 3 yıla mahkûm ediliyor. Aynı şekilde Almanya’da Şansölye Merkel’e benzer bir şey yapıldı, o da 2 yılı aşkın bir süreye mahkûm oldu. Onlar bunu rahatlıkla yapıyor ve oluyor. Bizde buna benzer şeyler daha bugüne kadar pek olmadı. Demek ki bizde böyle bir şey olmuş olsa, gök kubbeyi üzerimize yıkacaklar. Oysa kendi ülkelerini, kişisel hak ve özgürlüklerin en ileri düzeyde uygulandığı yerler olarak görüyorlar, alakası yok. Aynı hakaretleri, küfürleri o ülkelerde yapanlar, kendilerini hemen mahkeme önünde buluyorlar. ‘Gösteri özgürlüğü’ diyorlar, bakıyorsunuz kendileri, gerekli gördüklerinde, herhangi bir taşkınlığı, şiddeti, saldırısı olmadan gösteri yapan yüzlerce insani kelepçeleyerek tutukluyorlar. ‘Yargı bağımsızlığı’ diyorlar, Türkiye’de yargıyı paralel yapı çetesinin tasallutundan kurtarıp yeniden millet adına karar veren bir kurum haline dönüştürme çabalarını eleştiriyorlar. ‘Sosyal medyanın kısıtlanması’ diyorlar, işlerine geldiğinde kendileri ziyadesiyle aynı yola başvuruyorlar.”

Türkiye’nin eksiklerinin olduğunu; bunları düzeltmek, geliştirmek, Türkiye’yi demokraside, hak ve özgürlüklerde en ileri standartlara kavuşturmak için 13 yıldır gece gündüz çalıştıklarına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunları başkaları istediği için değil, milletin buna layık olduğu için yaptıklarını ve yapmayı sürdüreceklerini bildirdi.

“UNVANI MİLLETVEKİLİ AMA ARABASINDA TERÖRİSTLERE SİLAH TAŞIYOR”

Terörle bu çapta bir mücadele yürütüp de, Türkiye kadar hak ve özgürlük çıtasını yüksekte tutabilen dünyada başka bir ülke olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, dokunulmazlık konusunu örnek gösterdi ve şunları söyledi: “Unvanı milletvekili, ama kendisi arabasında teröristlere silah taşıyor. Unvanı milletvekili, ama evini teröristlerin karargâhı haline getirmiş. Unvanı milletvekili, ama devletin güvenlik güçlerine, hâkimine, savcısına, diğer görevlilerine yapmadık hakareti, terbiyesizliği, tacizi bırakmıyor. Hatta makamında şehit ediyor. Unvanı milletvekili, kürsüden terör örgütünü savunuyor, onun ağzıyla konuşuyor, onun sembollerini taşıyor. Niye? Çünkü dokunulmazlığı var. Böyle dokunulmazlık olur mu? Milletvekili dokunulmazlığının amacı bellidir. Kürsüden ifade ettiğiniz düşünceler konusunda dokunulmazsınız. Diğer soruşturma ve kovuşturmaların üzerinizde baskı aracı olarak kullanılamaması için de, suçüstü halleri dışında, bu tür süreçler, milletvekilliği süresince donduruluyor. Ama siz bu imkânı tutup da, terör örgütünü desteklemek, terör örgütünün bir militanı gibi davranmak için kullanırsanız, kusura bakmayın, eninde sonunda dokunulursunuz.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bu konuda sağlanan uzlaşmayı takdirle karşıladığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, dokunulmazlıkların kaldırılmasına en hararetli muhalefeti yapan partinin, daha geçen yıl Türkiye’ye meydan okuyup dokunulmazlıklarının kaldırılması için Meclis’e dilekçe verdiklerini hatırlatarak, “O dönemde 80 milletvekili bulunan bu partinin tüm milletvekilleri dokunulmazlıklarının kaldırılması için Meclis’e dilekçe veriyorlardı. İşte şimdi dokunulmazlıklar kalkıyor, bu sefer niye itiraz ediyorsunuz?” sözlerine yer verdi.

“HDP, BU COĞRAFYANIN DEĞERLERİNE DÜŞMANLIK ETMEK ÜZERE KURULMUŞ BİR PARTİ GÖRÜNÜMÜNDE”

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında söz konusu parti ile ilgili şu yorumlara yer verdi: “Çünkü bunların derdi hiçbir zaman üzüm yemek olmadı. Bunlar hep, ellerine geçen her konuyu istismar ederek terör örgütüne destek vermenin çabası içindeydiler. Açık söylüyorum, HDP, bırakın Türkiye partisi olmayı, bırakın benim Kürt kardeşlerimizi temsilini, bu coğrafyanın tüm insanlarına ve değerlerine düşmanlık etmek üzere kurulmuş bir parti görünümündedir. Ülkemizin, insanlarımızın ne kadar kutsalı varsa, hepsi bu partinin ve mensuplarının hedefidir. Bayraktan rahatsız olan, ezandan rahatsız olan, camiden rahatsız olan, istiklal marşından rahatsız olan, vatandaşlarımızın sakalından-kıyafetinden rahatsız olan bir parti, bu toprakların partisi olamaz.”

Dünyada, Türkiye’ye ve millete husumet besleyen herkesin bu partiyi desteklediğine, onlar adına ve onlarla birlikte Türkiye’ye karşı eylem yaptıklarına, paralel yapının da bu safa katıldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerika’da, Ermenileri, PKK’lıları ve onların bir parçası haline dönüşmüş olan HDP’lileri, paralel yapının bilinen simalarını Türkiye’ye karşı, bize karşı eylem yaparken görünce, inanın içim acıdı biliyor musunuz? Eyvah dedim, ne hallere düştüler… Bu ülkenin ekmeğini yemiş, suyunu içmiş, havasını solumuş bir tek kişinin bile, böylesine bir ihanetin içinde yer alabileceğini doğrusu düşünemezdim. Gerçi Türkiye’de benzer şeyleri yaşadım, gördüm onlarla ilgili olarak; fakat gurbette de bunu yapıyor olmaları düşündürücüdür” diye konuştu.

“İHANET ŞEBEKELERİNİN KÖKÜNÜ KAZIMAK İÇİN NE GEREKİYORSA YAPILACAK”

Bu durum karşısında sabretme döneminin geride kaldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Artık harekete geçme zamanı. İnşallah dokunulmazlık meselesi bunun ilk adımı olacak. Arkasından, bu tür ihanet şebekelerinin kökünü kazımak için ne gerekiyorsa, hepsi de birer birer yapılıyor, yapılacak. Milletimiz, velev ki kendi içinden çıkmış olsun; bu Mankurtları daha fazla taşımak zorunda değildir. Kurtuluş Savaşımızı verirken nasıl net çizgiler çekerek işe başladıysak ve bu şekilde zafere ulaştıysak, bugün de aynı noktadayız” açıklamasında bulundu. Ölçülerinin ‘tek mil

let, tek bayrak, tek vatan ve tek millet’ olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeni Türkiye’yi işte bu zeminde kuracağız, Türkiye’yi 2023 hedeflerine işte bu anlayışla ulaştıracağız” dedi.

Konuşmasının sonunda Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni teşriflerinden dolayı misafir ettiği muhtarlara teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlardan; mahalle ve köylerindeki vatandaşlara selam, saygı ve muhabbetlerini iletmelerini istedi.

“Seçimlerin Yenilenmesi Kararı Anayasal Bir Mecburiyettir; Bütün Yollar Denenmiştir”

erdoğan010. Muhtarlar Toplantısı’nda İç Anadolu Bölgesi’ndeki illerden muhtarlarla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Seçimde en çok oyu alan partiyi peşinen dışlayan, diğer ihtimalleri de ortadan kaldıran açıklamalar, ülkede koalisyon hükümeti kurulabilme imkânını büyük ölçüde sınırladı, zorlaştırdı” dedi.                                                                                                                              Afyon, Aksaray, Çankırı, Çorum, Eskişehir, Kırıkkale, Konya, Kırşehir, Niğde ve Yozgat’tan gelen yaklaşık 400 mahalle muhtarı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın misafiri olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen öğle yemeğinde ağırlandı.

Yemek öncesinde muhtarlara hitaben bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu toplantılarla Türkiye’nin her köşesinden muhtarlarla hasbihal etme imkanı bulduklarını, önümüzdeki zamanlarda bu toplantıları sürdürerek Türkiye’deki muhtarların tamamıyla bu şekilde bir araya gelmeyi hedeflediklerini belirtti.

“BİZDEN GERİYE KALACAK OLAN, YAPILMASINA VESİLE OLDUĞUMUZ ESERLERDİR”

Konuşmasının başında, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde halen hizmet veren ve önümüzdeki zamanlarda hizmete açılacak olan yapılarla ilgili bilgiler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şair, ‘Baki kalan bu kubbede bir hoş sâdâ imiş’ diyor ya, bizler için de geride kalacak olan, yapılmasına vesile olduğumuz işte bu eserlerdir. İnşallah bizden sonra gelenler daha iyisini, daha güzelini ülkemize kazandırırlar” dedi.

Türkiye’nin çok güzel; ama bir o kadar da zor bir coğrafyaya sahip olduğunu ve coğrafi zorlukların, kimi zaman felakete dönüşebildiğini hatırlatarak, Artvin’de yaşanan sel felaketinin bunun bir örneği olduğunu söyledi ve bu felakette hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar diledi. Çok kısa sürede yağan çok büyük miktardaki yağmurun yol açtığı bu felaketin, can kaybıyla birlikte ciddi zarara da yol açtığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Selden etkilenen vatandaşlarımıza, buradan bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiliyorum. Devletimiz, ilgili tüm birimleriyle vatandaşlarımızın yanındadır, gereken her şey yapılmaktadır. Rabbime, milletimizi sel ve deprem gibi afetlerle imtihan etmemesi için dua ediyorum” diye konuştu.

“TÜRKİYE, TARİHİNDEKİ EN KRİTİK DÖNEMLERDEN BİRİNİ YAŞIYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Türkiye’nin, tarihindeki en kritik dönemlerinden birini yaşadığına dikkat çekerek, bir yanda, güney sınırlarımız boyunca devam eden istikrarsızlık ve çatışma ortamının da tetiklemesiyle yeniden alevlenen bölücü terör örgütünün eylemlerine karşı güvenlik güçlerimizin etkili bir mücadele yürüttüğünü; diğer yanda ise yeni hükümet kurma çalışmalarının başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, Anayasanın verdiği yetkiye dayanak seçimlerin yenilenmesi kararını almak zorunda kaldığını ifade etti. Bunu ‘anayasal bir yetki ve mecburiyet’ olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün yollar denenmiştir. Yetkiyi vermiş olduğum Sayın Başbakan bütün siyasi partileri dolaşmış, kendileriyle gerekli görüşmeleri yapmıştır” dedi.

Muhtarlara hitaben, “Bugün sizlerle birlikte, tüm bu meseleleri değerlendirmek, düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Ülkenin ve milletin meselelerini muhtarlarımızla paylaşmamızı bir istihza, bir alay konusu haline getirmek isteyenler yine rahatsız olacaklar. Ama varsın olsunlar.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünlere milletimizle birlikte geldiğini, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceklerini kaydederek, şunları söyledi: “Muhtarlarımız, atanmış birer memur değildir. Milletin iradesiyle seçilmiş olan kişilerdir. Seçilmişler atanmışların fevkindedir. Doğrudan milletin oyuyla seçilen Cumhurbaşkanı da, bu piramidin en tepesinde yer alıyor. Bizim aramızdaki muhabbet ve işbirliği, ülkenin huzuru, gelişmesi, kalkınması bakımından fevkalade önemlidir. Muhtarlarımızla aramızdaki güçlü bağı anlayamayanlar, aslında milletle aramızdaki ilişkiden rahatsızlar.”

“SIRTLARINI TERÖR ÖRGÜTLERİNE DAYAYANLAR, ARAMIZDAKİ GÖNÜL BAĞINI ANLAYAMAZLAR”

Kendisine, mahallesinde yaşayanların selamını getiren, kendi selamını da onlara götüren muhtarları aşağılayan ve istiskal ettiklerini sananların, kendilerini küçük duruma düşürdüklerinin farkında olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sırtlarını vesayet odaklarına, terör örgütlerine, paralel yapılara dayayanlar, aramızdaki sevgiyi, saygıyı, gönül bağını bugüne kadar anlayamadılar, anlayamayacaklar.” dedi ve şöyle devam etti: “Onlar ne derse desin, biz, ülkemizin ve milletimizin tüm meselelerini muhtarlarımızla, esnafımızla, işçilerimizle, işverenlerimizle, öğrencilerimizle; velhasıl milletimizle istişare etmeye devam edeceğiz. Çünkü bizim en büyük güç kaynağımız ve yegâne güvencemiz millet, sizlersiniz. Milletimizin desteği sürdükçe, Allah da ömür verdikçe, ülkemize hizmet etmeye devam edeceğiz. Rabbim bizleri hak ve hakikat yolundan ayırmasın.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinin, hiçbir partinin tek başına iktidarına imkân tanımayan bir milletvekili dağılımıyla neticelendiğini, bu sonuçtan sonra da kendisinin, Türkiye’nin bir an önce yeni hükümetine kavuşması konusundaki samimi temennilerini sürekli ifade ettiğini hatırlatarak şu açıklamaları yaptı: “Anayasada belirtilen süreci harfiyen işleterek, bu konuda kolaylaştırıcı ve teşvik edici bir tutum içinde oldum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplanarak milletvekillerinin yemin etmesinin, Meclis Başkanı’nın ve Başkanlık Divanı’nın seçilmesinin ardından hükümet kurma sürecini başlattım. 9 Temmuz’da, en çok oyu alan partinin genel başkanı olan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu hükümeti kurmakla görevlendirdim. Bu arada, Meclis’te temsil eden siyasi partilerin de, koalisyon hükümetiyle ilgili tavırları yavaş yavaş belli olmaya başladı. Seçimde en çok oyu alan partiyi peşinen dışlayan, diğer ihtimalleri de ortadan kaldıran açıklamalar, ülkede koalisyon hükümeti kurulabilme imkanını büyük ölçüde sınırladı, zorlaştırdı.”

“KAYBEDECEK ZAMANIMIZ YOK”

Bütün bunlara rağmen Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, siyasi partileri ziyaret ederek, koalisyon hükümetiyle ilgili görüşlerini aldığını, ana muhalefet partisi ile yürütülen görüşmelerin anlaşmayla sonuçlanamadığını, MHP’yle görüşmeden de hükümet kurulabilmesine imkan verecek bir sonuç çıkmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Siyasi partilerin açıklamaları, genel başkanların beyanları, artık farklı koalisyon hükümeti kurulabilme ihtimallerini ortadan kaldırdığı için, yeni bir görevlendirmeye de ihtiyaç duymadım. Zira Beştepe’nin, Cumhurbaşkanlığı makamının adresini bilmeyenlere ben hangi görevlendirmeyi yapacaktım? Bu makama, hatta şahsıma her türlü hakareti yapanlara, onlara hangi görevi verecektik? Kaldı ki bir koalisyon hükümetine yanaşmayanlar, ‘Haydi bir erken seçim için beraber bir koalisyon oluşturalım’ davetine hayır diyenlere neyin görevini verecektik? Bizim kaybedecek zamanımız yok.”

“BEN BU MAKAMA MİLLETİN İRADESİ İLE GELDİM”

1 Kasım’da gerçekleştirilecek tekrar seçim ile ilgili verdiği karara ilişkin süreci kısaca aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, önümüzdeki günlerde Başbakan Davutoğlu’nun, yeni Bakanlar Kurulu listesini kendisinin onayına sunacağını açıkladı. 1 Kasım 2015 tekrar seçimlerinin şimdiden ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisi ile ilgili kimi siyasilerin ve gazetecilerin dillendirdiği ‘milletin iradesini tanımayan’ şeklindeki yakıştırma ile ilgili de şu değerlendirmelerde bulundu: “Bana bu yakıştırmaları yapanlar önce aynaya baksınlar. Ben bu makama milletin iradesi ile geldim. Milletin iradesi ile geldiğim halde, ana muhalefet partisinin başındaki ne diyor? ‘Milletin iradesini bırakın, Cumhurbaşkanını Parlamento’da seçelim.’ Yeni önerileri bu… Tekrar eskiye dönüş gibi bir gayretleri var. Biliyorlar ki millete gidildiği zaman milletin iradesi hiçbir zaman onlara teveccüh etmeyecektir. Sayın Başbakan ile ilgili, aramızdaki ilişkiler ile ilgili garip yaklaşımlarda bulunuyorlar. Her şeyden önce şunun bilinmesi lazım: Cumhurbaşkanlığı makamının görev alanı bellidir. Neyse bu görev alanı, ben o görev alanı içinde hareket ederim. Başbakanın da görev alanı bellidir. O da o görev alanı içinde hareket eder. Bu süreçle ilgili şahsıma yöneltilen eleştirilerin hiçbiri de doğruyu yansıtmıyor.”

“TÜRKİYE’NİN GÜÇLENMESİNİ HAZMEDEMEYENLER ÇIKTI”

Ülkenin sorunlarının çözümü için milletin önüne doğru ve ikna edici çözümler koyamayanların, gerçek manada siyaset yapamayanların, şahsını hedef alarak sorumluluktan kaçmaya çalıştığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şu açıklamalara yer verdi: “Varsa yoksa Erdoğan aşağı, Erdoğan yukarı. Yahu seçime ben girmeyeceğim ki siyasi partiler girecek. Benimle alıp veremediğiniz nedir? Seçimde zaten milli irade tecelli edecek, inşallah bunlara fırsat vermeyecek bir netice çıkmak suretiyle bu ülke istikrarına yeniden kavuşacak. Yaptığımız yatırımların hepsi ortada. Eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, adalette, emniyette, tarımda ne gibi yatırımlar yaptık; bütün bunlar ortada. Bütün bunların yanında Türkiye’nin güçlenmesini hazmedemeyenler çıktı. İçerde de çıktı, dışarda da çıktı. Türkiye’yi ayrımcılığın içine sokma gayreti içinde olanlar var. Bunun için de çok ciddi çalışıyorlar. İşte buna fırsat vermemek için inanıyorum ki önümüzdeki 1 Kasım seçimleri, istikrarın ya da istikrarsızlığın seçimi olacak.”

“SİYASETTE SÖZÜN VE SÖYLEMİN ÖNEMİ BÜYÜKTÜR”

Siyaset kelimesinin, ‘devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış’ şeklindeki sözlük anlamına dikkat çeken ve siyasetin bir başka tanımıyla ‘insanları yönetme sanatı’ olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devletin ve milletin meseleleri konusunda en küçük bir fikri, en küçük bir emeği, en küçük bir hazırlığı olmayanlar, parti içi mücadeleyi siyaset yapmak sanıyorlar” şeklinde konuştu. Siyasette sözün ve söylemin öneminin büyük olduğuna; neyin, nasıl ve kime söylendiğinin önemli olduğuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ülkenin ve milletin hayrına hiçbir söz söylemiyorsanız, ağzınızdan hareketten, küfürden başka bir şey çıkmıyorsa ve millete değil, sizi yönlendiren odaklara konuşuyorsanız, o sözün bir kıymeti yoktur. İşte görüyorsunuz, bir kısmı bir yerlerden aldıkları emri hemen ortaya koyuyorlar. Ben seçimlerden sonra yaptığım ilk konuşmada ne demiştim? Tekrar ediyorum; egoların bir kenara bırakılarak süratle bir hükümet kurulması gereğini açıkça ifade etmiştim. Ama o zaman birileri ‘Hodri meydan, erken seçim’ demişti. O gün bunu diyenler şimdi erken seçime ‘olmaz’ diyor. Hem her türlü koalisyon hükümeti kuruluşunun önünü kapatacaksınız, hem de Cumhurbaşkanını hükümet kurulmasını engellemekle suçlayacaksınız; bu akıl kârı bir iş değildir. Bu ülkede milletin iradesine saygı konusunda kardeşinizden daha ileride kimse yoktur, bunu biliniz. Aksini iddia edenler dönüp kendilerine, kendi geçmişlerine, kendi partilerine, oralara nasıl geldiklerine baksınlar. Seçimlerin yenilenmesinin faturasını şahsıma çıkartanlar, kendi kabahatlerini gizlemenin peşindedirler.”

“Mecliste güvenoyu alacak çoğunluğa sahip bir hükümet kurulmuşta da ben mi buna engel oldum?” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, zaten böyle bir yetkisinin ve imkânının olmadığını ifade ederek, şu sözlere yer verdi: “Ama milletin desteğini alarak kavuşamadıkları imkanları şark kurnazlığıyla elde etmeye çalışanlara da, kusura bakmasınlar, geçit vermedim, vermem. Her şeyden önce bu benim milletime karşı sorumluluğumun gereğidir. Bunların sadece milletin iradesine değil, anayasa da saygıları yok. Hadi koalisyon şartlarında anlaşamadınız, hükümet kuramadınız, peki seçim hükümetinde yer almaktan niçin kaçıyorsunuz? Buyurun, işte Sayın Başbakan hadi gelin dedi beraber seçim hükümetini kuralım; ondan niye kaçıyorsunuz? Yapmaya çalıştığınız kurnazlığın milletimiz farkında değil mi sanıyorsunuz?”

“BU MİLLETE HİZMETİN BİR BEDELİ VAR”

Muhalefet partilerinin seçim hükümeti ile ilgili teklifleri olumsuz olarak cevapladığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Bunların derdi bu ülkeye hizmet değil, bunların derdi bu ülkede terörle mücadele değil. Bunların derdi, acaba 1 Kasım’da biz ne yaparız da, hangi tuzakla buradan biraz daha kârlı çıkarız; dertleri bu. Hiçbir zaman bunlar kalkıp da biz bir yük alalım, bir risk alalım, bu riski aldıktan sonra da bu ülkeye hizmet edelim gibi dertleri olmadı. Zaten geçmişine de baktığınız zaman bunların bu ülkede dikili ağacı yok. Açık konuşmak zorundayım: 2002’de göreve geldik. 3,5 yıl bu ülkeyi yönetenler vardı, kimler olduğunu biliyorsunuz onların. O 3,5 yıl yönetenler niye 5 yıl yönetmediler de bırakıp kaçtılar? Niye erken seçime gittiler, neden? Yönetemediler. Şimdi bakıyorsunuz yine aynı havada dolaşıyor. Samimi olalım, samimi. Her zaman bir şey söylüyorum; bu millete hizmetin bir bedeli var. Ne diyoruz biz? Halka hizmet Hakk’a hizmettir, bu çok önemli, ama bunların böyle bir derdi yok. Dün dinliyorum, yatıyor, kalkıyor, ‘Erdoğan da Erdoğan, Erdoğan da Erdoğan…’ Başka bir şey duydunuz mu konuşmada? Niye acaba bu kadar sevdalı bana anlayamadım? Çok garip. Yetmediği zaman bakıyorsunuz hakarete çok çirkin yollara düşüş, anlamak mümkün değil. Türkiye’yi Cumhurbaşkanlığı’nın değil, Meclis’in seçime götürmesini sağlayacak tüm yolları kapattığınızı milletimiz anlamıyor mu sanıyorsunuz? Onun işte milletim 1 Kasım’da inanıyorum ki bunun hesabını soracaktır.”

SEÇİM HÜKÜMETİNİN KURULMA SÜRECİ

Seçim hükümetinin kurulmasına ilişkin teklifi reddedenlere hitaben, “Anayasa gereği kurulması zorunlu olan ve nasıl kurulacağı da yine anayasada belirtilen seçim hükümetinde yer almayarak, ortaya çıkardığınız tablonun milletimiz idrakinde değil mi sanıyorsunuz?” sözleri ile seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyleyse siz bu milleti hiç tanımamışsınız demektir. Bu millet asla dayatmaya, alavereye, dalavereye gelmez. Bu milletin karşısında dürüst olacaksınız, harbi olacaksınız. Parti içi mücadele yöntemlerini tüm ülkeye teşmil etmeye çalışanlar bu sinsiliklerinin cevabını milletimizden alacaklardır.

Delikanlıca hükümette yer alıp ülke ve millet için hazırladığı projeleri hayata geçirme iradesini ve cesaretini gösteremeyenlerin millete söyleyecek sözü de yok demektir. Millet iradesini tanımamak asıldır budur. Devletin en üst makamları olan Cumhurbaşkanlığı’nı, Başbakanlığı istiskal etmeye çalışmak, millet iradesini tanımamanın en üst noktasıdır” diye konuştu.

Gelinen noktada artık bu tartışmaların hepsinin geride kaldığına ve Türkiye’nin tekrar seçim sürecine girdiğine işaret eden1 Kasım seçimlerinin ülkemizin ve milletimizin sorunlarının çözümünü sağlayacak bir sonuca vesile olmasını diledi ve şunları ekledi: “Tüm siyasi partilerimize, tüm adaylara seçimlerde başarılar temenni ediyorum. 7 Haziran seçim sonuçlarının yol açtığı sıkıntıyı 1 Kasım seçimlerinin çözeceğine inanıyorum. Her zaman söylediğim gibi, esas olan milletin iradesidir. Milletimiz 1 Kasım’da bir kez daha sözünü söyleyecek ve bu mesele inşallah hal yoluna girecektir. Çünkü Parlamento bu işi çözememiştir. Öyleyse merci neresidir? Millettir, öyleyse millet çözecektir bunu.”

“RET, İNKÂR VE ASİMİLASYON POLİTİKALARINI AYAKLARIMIZIN ALTINA ALDIK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Güneydoğu bölgesinde yaşanan sorunların çözümü için başbakanlığı döneminden bu yana yürütülen çalışmalara da değindi. Cumhurbaşkanı Erdoğan konu ile ilgili şunları söyledi: “Türkiye’yi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimiz günden beri önceliklerimizden biri de, ülkede terörü ve bundan dolayı yaşanan acıları bitirmek olmuştur. Bunun için demokrasi, özgürlükler, ve kalkınma alanında Cumhuriyet tarihinin en önemli adımlarını attık, en büyük reformlarını gerçekleştirdik. Biz analar ağlamasın derken ve bu doğrultuda adımlar atarken gerçekten çok samimi olduk. Türkiye’nin bu meseleyi ebediyen geride bırakması halinde 2023 projeleri başta olmak üzere, 2053, 2071 projeleri başta olmak üzere geleceğe ilişkin hedefleri rahatça gerçekleştirebileceğimize inandık. Biz kısa süreli bir projenin peşinde olmadık, biz uzun yılların projelerinin peşinde olduk. Bu anlayışla, bölgede yaşayan vatandaşlarımızın geçmişte maruz kaldıkları baskıları ve onların izlerini ortadan kaldırmanın çabası içinde olduk. 81 vilayetimizin tamamındaki vatandaşlarımızla birlikte bölgedeki kardeşlerimizin de demokrasiden, hak ve özgürlüklerden, hukuk devleti ilkelerinden eşit şekilde faydalanabilmelerinin yollarını açtık, bunun için Anayasa’da ve kanunlarda gerekli düzenlemeleri gerçekleştirdik, idari olarak yapılması gerekenleri yaptık. Aynı şekilde eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, sosyal yardımlarda ve diğer tüm alanlarda bölgedeki eksikleri giderdik, çok büyük yatırımları imza attık. Bunların hiçbirini bir lütuf veya ihsan olarak değil, milletimizin tamamıyla birlikte bölgede yaşayan insanların haklarını teslim etme anlayışıyla hayata geçirdik.”

Ret, inkâr ve asimilasyon politikalarını ayaklarının altına aldıklarını, yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevdiklerini; Türk’ü Kürt’ten, Laz’ı Çerkez’den, Gürcü’yü Abhaza’dan, Roman’ı Boşnak’tan ayırmadıklarını ve hepsini Allah için sevdiklerini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu sevgi makam için olmaz, mevki için olmaz, para için olmaz, pul için olmaz, bu ancak bir inancın gereği olarak gerçekleşir. İşte biz bunu yaptık. Ama onlar bunu anlamadılar, anlamamakta direndiler” dedi.

“ÖLENLER KÜRT, ÖLDÜRENLER KÜRT”

Cumhurbaşkanı Erdoğan değerlendirmelerine şu cümlelerle devam etti: “15 yıl önce bu ülkede denseydi ki Hakkari’ye havalimanı yapılacak, kim inanırdı? Muş’a, Iğdır’a, Ağrı’ya, Şırnak’a havalimanı yapılacak dense kim inanırdı? Ama biz bunları yaptık. Niye yaptık? Çünkü 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarında elimizin değmediği yer kalmayacak dedik. Okullar yoktu, okullar yaptık. Üniversite yoktu buralara üniversiteler inşa ettik, şimdi Türkiye’de üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Ama bunlar, terör örgütünü arkasına almış olan bu siyasi parti okullarımızı, camilerimizi, hayır kurumlarımızı yaktı, yakmaya devam ediyor. Bunların Fransa’da, Almanya’da, şurada, burada camilerimizi, evlerimizi kundaklayanlardan ne farkı var? Acımasızca 6-7-8 Ekim tarihlerinde benim Kürt kardeşlerimi sokağa döken bunlar değil miydi? 50 tane kardeşimiz orada öldürüldü. Ölenler Kürt, öldürenler de Kürt. Hani bunlar Kürtlerin temsilcisiydi? Bunların hepsi yalan. Bunlar dürüst değil, bunlar samimi değil; bunlar kandan besleniyor, ölümden besleniyor ve utanmadan, sıkılmadan da geliyor Suruç’un faturasını şahsıma kesmeye çalışıyor, gelip Milli İstihbarat Teşkilatı’na kesmeye çalışıyor. Bütün oyunların içinde siz varsınız, siz. Ve Diyarbakır’da da aynı oyunu oynadılar, Suruç’ta da aynı oyunu oynadılar ve bunların faturasını da ondan sonra utanmadan, sıkılmadan bize kesmeye çalıştılar.”

“ŞANTİYELERDE ARAÇLARI YAKANLAR NEYE HİZMET EDİYOR?”

Çözüm sürecinin öncesinde ‘demokratik açılım’ ve ‘milli birlik ve kardeşlik’ projesini gerçekleştirdiklerine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhataplarının buna uymadığını, sokaklara dökülüp terör estirmeye başladığını, yol kesme, araç yakma gibi eylemlere başlayarak gerçek niyetlerinin milletin huzuru ve refahı olmadığını ortaya koyduklarını söyledi. “Soruyorum, şu anda ekranları karşısında bizi izleyen tüm milletime soruyorum; Allah aşkına şu anda bütün bu tırları yakanlar, doğalgaz şebekelerini bomba ile tahrip edenler, bütün elektrik hatlarını aynı şekilde yok edenler, barajlarda şantiyelere girmek suretiyle insanları kaçıranlar, oralardaki iş makinelerini yakanlar acaba neye hizmet ediyorlar?” ifadelerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Onların temsilcisi durumunda olan siyasi parti acaba bu konuda bugüne kadar ne yaptı? O hala oradan gücünü alıyor, onun güç kaynağı o, yaptıkları bu. O barajlardan elde edilen nedir? O kurak topraklara su vermektir. O barajlardan elde edilen nedir? Elektriktir. Niçin? O bölgeleri aydınlatalım diye. Bayrak noktasında zaten hazımsızlıkları var. İşte son seçimde bazı yerlerde böyle sembolik olarak, beyaz Türkler görsün, dostlar alışverişte görsün kabilinden, birkaç Türk bayrağı dalgalandırdılar. Ama benim milletim bunları artık yutmuyor, gerçeği biliyor, bunların derdi başka. Bunların derdi, ülkemizi bölme gayreti. Ama buna asla muvaffak olamayacaklar.”

“KAMU GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASINA YÖNELİK ADIMLARI ATMAKTAN GERİ DURMADIK”

Tüm bunlara rağmen geçmişte binlerce şehide, on binlerce cana, çok büyük maddi-manevi zararlara yol açan sorunun çözümü için ümitlerini muhafaza etmeye çalıştıklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamu güvenliğinin sağlanmasında, buna yönelik adımları atmaktan da biz geri durmadıklarını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz Şubat ayında CHP, MHP ve HDP’nin tüm direniş ve karşı çıkmalarına rağmen Cumhurbaşkanı olarak kendisinin de desteklediği ‘İç Güvenlik Paketi’nin Meclis’te kabul edildiğini vurgulayarak, “Bugün terör örgütüyle yeterince mücadele edilmediğini söyleyenler, terör örgütünün arkasında duranlar bu İç Güvenlik Paketi’ini çıkarmamak için Meclis’te omuz omuza hareket etmediler mi? Olumsuz oy vermediler mi? Bir kısmı hatta Meclis’i terk etmedi mi? Bunları görmemiz, bilmemiz lazım. Bu arada örgüte bir kez daha silah bırakma çağrısı yapıldığı halde bu çağrının da gereği yerine getirilmedi” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim döneminde bölgedeki illerin pek çoğuna giderek oralardaki havayı yerinde gördüğünü, seçimlerin sağlıklı bir ortamda yapılmamış olmasına rağmen yine de çıkan sonucun ülkemizin geleceği için hayırlı gelişmelere vesile olması ümidini devam ettirmeye çalıştığını söyleyerek, “Meclis’te 80 milletvekiliyle temsil edilme imkânı bulan partinin tercihini demokrasiden değil, terörden yana kullanması ümitlerimizi bir kez daha boşa çıkardı. Terör örgütü 11 Temmuz’da yaptığı açıklamayla ateşkesi bitirdiğini ve saldırıya geçeceğini ilan ettiğinde şayet bu parti siyasetteki varlığına uygun şekilde açık ve net bir duruş sergileyebilseydi, bugün Türkiye belki çok daha farklı bir yerde olabilirdi. Ama şimdi bakıyorsunuz sıkılmadan ‘ Terörü biz bitiririz.’ diyor. Hadi bitir, sen bitirdin de sana bitirme diyenler mi oldu? ‘Silahı biz bıraktırabiliriz’ diyor. Bıraktır hadi, sen bıraktırdın da sana bıraktırma diyenler mi oldu?” ifadelerini kullandı.

“SOKAKLARA HENDEK KAZIP, KEPENKLERİ KAPATTIRIP VATANDAŞIMIZA HAYATI ZİNDAN EDİYORLAR”

Bugüne kadar ülkede huzur ve güven ortamının kökleşmesi konusunda üzerlerine düşen hiçbir şeyi yapmayanlar şimdi çıkıp olayların sorumluluğunu devlete, Hükümete ve şahsına yıkmaya çalıştığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devleti, hükümeti ve şahsımı ülkeyi çatışma iklimine sürüklemekle suçlayanlar, her gün güvenlik güçlerimize saldıran, yolları kesen, vandallık yapan bölücü örgüte tek bir söz dahi söyleyemiyorlar” dedi ve değerlendirmelerine şu sözlerle devam etti: “Daha dün çözüm süreci için adımlar atılırken terör örgütüne ‘Nasıl silah bırakırsınız, nasıl mücadeleden vazgeçersiniz?’ diyenler, bugün de devleti, hükümeti ve şahsımı savaş çıkarmakla itham ediyorlar. Evlerinde uyuyan polisi infaz edenler bunlar, eşiyle pazarda alışveriş yapan astsubayımızı katledenler bunlar, ailesiyle otomobiline binen, yavrusunun da yanında olduğu binbaşımıza kurşun yağdıranlar bunlar, kaza var diye çağırdıkları trafik polisini pusuya düşüren bunlar, yollara mayın döşeyip güvenlik güçlerine saldıran bunlar, kamyonları, iş makinelerini yakanlar bunlar… Bunlarda vatan sevgisi diye bir şey yok. O şantiyelerde çalışanlar kimler? Oradaki Kürt vatandaşlarımız, onlar çalışıyor. Sokaklara hendek kazıp kepenkleri kapattırıp vatandaşımıza hayatı zindan edenler bunlar. Dikkat edin, o hendekler neyle kazılıyor? Belediyelerin kepçeleriyle. Bu belediyeler, o malum partinin kazanmış olduğu belediyeler. Böyle bir barış hedefi olabilir mi?”

“GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE İSTEMİYORLAR”

“Savaş isteyen devlet, hükümet ve şahsım, öyle mi?” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu iddiaya inananların akıl sağlığından şüphe edileceğini, bu iftiraya destek veren yerli ve yabancı medya kuruluşlarının, dökülen her damla kanda, gözlerden süzülen her damla yaşta vebalinin olduğunu vurguladı ve şu açıklamaları yaptı: “Batı, dikkat edin şahsıma acımasızca saldırıyor, niye? Çünkü güçlü bir Türkiye istemiyorlar. Aynı şekilde sırf siyasi ihtirasları uğruna bu fitneyi körükleyen siyasetçiler de kimlikleri ne olursa olsun bu vebalin ortağıdır. Ülkenin ve milletin bekasının söz konusu olduğu yerde diğer tüm hesapların, diğer tüm hesaplaşmaların bir kenara bırakılması gerekir. Biz böyle biliyoruz, böyle inanıyoruz, böyle hareket ediyoruz. Gözlerini kin ve düşmanlık bürümüş bir sözde aydın, sözde siyasetçi, sözde medya kesiminin ihtirasları uğruna ülkeyle birlikte kendilerini de ateşe atmayı göze aldıklarını ibretle ve üzüntüyle izliyoruz. Teröristlere çiçek çocuk, terör örgütüne hobi derneği muamelesi yapan hiç kimse bizim ve milletimizin gözünde masum değildir. Kendi vatandaşlarının ayağına iğne batsa kıyameti kopartan Batılı medya kuruluşlarının, Türkiye’deki terör eylemlerini masum gösterme çabasını da huzurlarınızda kınıyorum, lanetliyorum. Bu kuruluşlar terörün sınır tanımadığını, bugün bizi yakan ateşin yarın onlara da erişebileceğini unutmasınlar. Aynı şekilde yaşadıkları en küçük bir hadise karşısında, ‘Nerede bu devlet, nerede bu polis, nerede bu jandarma?’ diye feryat eden bir kesimin, terör örgütün saldırıları karşısında, ‘Devlet silahlarını sustursun’ diyerek bir duruş sergilemesini de şiddetle lanetliyorum, kınıyorum.”

“DEVLET SİLAH BIRAKMAZ”

Devletin askeriyle, polisiyle hiçbir zaman silahını bırakmayacağını, çünkü silahın, refahın sigortası olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onu gitsinler terör örgütüyle konuşsunlar. Onlar silahı sadece bırakmayacak, betona gömecekler. Bunu İngiltere’de de böyle yaptılar. ‘Silahlar sussun’ demek yok; silah bırakılacak, betona gömülecek veya bu ülkeyi terk edip gidecekler. Bu işin başka çaresi yok” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kamboçya’da 2 milyon insanı öldüren Kızıl Kemerlerle aynı yöntemleri kullanan bölücü terör örgütünün yöntemlerini şirin gösterme çabalarının, artık tahammül sınırlarını aşmaya başladığına işaret eden ederek, sözlerini şu cümlelerle sürdürdü: “Bu meselenin demokrasiyle, özgürlükle kesinlikle hiçbir ilgisi yoktur. Türkiye’deki bölücü terör örgütüne gösterdikleri yaklaşımı Avrupa’daki herhangi bir yerde o ülkede faaliyet gösteren terör örgütüne karşı ortaya koymaya çalışanların inanın başına gelmedik kalmaz. Medya kuruluşuysa kapısına kilit vurulur, sivil toplum örgütüyse derhal faaliyetine son verilir. Yazarsa, kendini önce mahkemede, sonra cezaevinde bulur. Türkiye bu bakımdan özgürlük sınırlarının gerçekten çok geniş olduğu bir ülke… Milletimizin terör konusundaki hassasiyeti arttıkça başka tedbire gerek kalmaksızın bu tür yaklaşımların önünün kesileceğine inanıyorum. Teröre karşı tavır koymayan medya kuruluşları izlenmez, okunmazsa, sivil toplum kuruluşları itibar kaybına uğrarsa bu mesele kendiliğinden çözüm yoluna girer. İnşallah o günler yakındır.”

“MİLLET OLARAK BİN YILDIR BU TOPRAKLARI KANIMIZLA YOĞURARAK VATAN HALİNE GETİRDİK”

Terörle mücadele sırasında hayatını kaybeden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı, gazilere şifa dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millet olarak bin yıldır bu toprakları kanımızla yoğurarak vatan haline getirdik. Öyle anlaşılıyor ki bu toprakların ilelebet vatanımız olarak kalmasını sağlamak için gelecekte de aynı fedakârlıkları yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Hükümet kurma çalışmalarının başarısızlıkla sonuçlanması, artan terör olayları ve küresel gelişmelerin ekonomide ciddi bir dalgalanmaya yol açtığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomi üzerinde hassasiyetle durulması gerektiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen nispeten sağlam bir duruş sergilediğini ve bunda da 12 yıldır Türkiye’yi güçlü bir ekonomiye kavuşturma konusunda attıkları adımların, geliştirdikleri reformların önemli bir payı olduğunu aktararak şunları kaydetti: “Paramızdan 6 sıfır atacağımızı söylediğimizde bazıları bize inanmamış; başaramayacağımızı, kısa sürede yeniden sıfırları ardı ardına sıralayacağımızı düşünmüştü. Düşünün devletin borçlanma faizi yüzde 63’tü, tek haneli rakama indirdik. Şu anda Avrupa’daki ülkelerin faiz oranlarına baktığınızda neredeyse hepsi 0’a yakın, 1, en yükseği ise 2. Amerika’ya bakıyorsunuz FED 0- 0.25 aralarında. Japonya’ya bakıyorsunuz, böyle… Ama bizim şu anda faizimiz bulunduğu noktadan aşağıya gelmesi lazım. Niçin? Yatırımları artırmamız gerekiyor. En kritik dönemde yatırımlar bizim çıkışımız olacaktır.”

Yaşanan tüm bu hassas gelişmelere rağmen ekonomimizin yine büyümeye devam edeceğine, hükümetteki ve bürokraside devamlılık sayesinde 2015 yılının, küresel krize rağmen ciddi bir kayba uğramadan hedeflerimize yakın düzeyde tamamlanacağına inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı: “Kasım ayındaki seçimin ardından bir istikrar hükümeti kurulması halinde 2016 yılına büyük bir moralle gireceğimizden ve beklentilerin çok üzerinde bir büyüme oranına ulaşacağımızdan şüphe duymuyorum. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri ne güzel söylemiş; ‘Hak şerleri hayreyler / Zannetme ki gayr eyler / Arif anı seyreyler / Mevla görelim neyler / Neylerse güzel eyler.’ Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni, milletin evini teşrifiniz için her birinize ayrı ayrı bir kez daha teşekkür ediyorum. Mahallelerinizdeki, köylerinizdeki her bir kardeşime selamlarımı, saygılarımı, muhabbetlerimi iletmenizi rica ediyorum.”

Projenin İlk Plaketi 100. Yıl Mahallesi’ne Asıldı

projeSüleymanpaşa Belediyesi’nin öncülük ettiği, her daireden alınan sembolik bir rakamın birleşerek Süleymanpaşada ikamet eden bir üniversite öğrencisine burs olarak geri dönmesi fikriyle başlatılan “Apartmanlarımız okutacak Süleymanpaşa’nın Filizleri Yetişecek” projesi vatandaşlardan büyük ilgi gördü. “Apartmanlarımız okutacak Süleymanpaşa’nın Filizleri Yetişecek” projesi dahilinde gönüllü olan apartmanlar bursiyer öğrencilerini seçmeye başladı.

İlk olarak 100. Yıl, Hürriyet ve Değirmenaltı Mahallelerinde uygulanmaya başlayan proje meyvelerini vermeye başladı.  Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat da bu projeye destek olan apartmanlardan birini 100. Yıl Mahallesi Muhtarı Ali Rıza Açıkgöz ile ziyaret ederek plaketi apartman duvarına astı.

İLK PLAKET 100. YIL MAHALLESİ’NE

  1. Yıl Mahalllesi Batı Sokak No:2 Abide Apartmanına gelen Başkan Eşkinat duyarlılıklarından dolayı apartman yöneticisi ve sakinlerine teşekkür etti. Projeye dahil olan apartmanlar için hazırlanan plaketi asarken Başkan Eşkinat, “ Burada gösterdiğiniz duyarlılık ileride vatandaşlara örnek olacak. Bu davranış paylaşımın en güzel şeklini ifade ediyor. Sizin sayenizde bir gencimizin eğitimine katkı sağlanacak. Bir filiz yetişecek binlerce insana hizmet edecek. Eğitime verdiğiniz katkıdan dolayı hepinizi kutluyorum. İnanıyorum ki Süleymanpaşa’da sizin gibi yüzlerce duyarlı apartman gençlerine destek olacak” sözlerini söyledi.proje2

Muhtarlar Hizmet Ortaklarımızdır

toçoğlu

Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, Serdivan, Adapazarı, Pamukova, Akyazı, Kaynarca, Hendek ve Geyve ilçelerinden gelen muhtarları Büyükşehir’de ağırladı. Genel Sekreter Yardımcısı Zafer Poyraz, SASKİ Genel Müdür Yardımcısı Atilla Toprak, Fen İşleri Dairesi Başkanı Ali Oktar ve Ulaşım Dairesi Başkanı Fatih Pistil’in de hazır bulunduğu toplantıda konuşan Başkan Toçoğlu, muhtarların yerel yönetimler ile vatandaşlar arasında köprü görevi üstlendiğine dikkat çekti.

Çözüm Odaklılık

Başkan Zeki Toçoğlu, “Hayata geçirdiğimiz hizmetlerde muhtarlarımız ile ortak akılla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Büyükşehir Yasası ile hizmet sınırlarımıza dahil olan ilçelerimize kısa süre içerisinde önemli projeler kazandırdık. Biz sorunların üzerine beraberce gidiyoruz. Çözüm odaklılığı temel ilkemiz olarak belirliyor; Büyükşehir sınırlarındaki tüm muhtarlarımızla hizmet ortağı olarak çalışıyoruz. SEMOS bu anlayışımızın en açık ifadesidir. SEMOS’la muhtarlarımızın talep ve önerilerine dönük yapıcı adımlar atmayı sürdürüyoruz” diye konuştu.

Geleceğin Sakarya’sı

Elektronik Muhtarlık Otomasyon Sistemi (SEMOS) ile şehrin her köşesine daha kolay ulaştıklarını da açıklamalarına ekleyen Başkan Toçoğlu, şehrin tüm aktörleri ile geleceğin Sakarya’sını inşa ettiklerinin altını çizdi. Toçoğlu, “Muhtarlarımızın yerel yönetimler ile vatandaşlar arasında köprü görevi üstlendiğini biliyoruz. İnşallah birlikte çalışmaya devam edecek; şehrimizin standartlarını yükselten hizmetleri bir bir hayata geçireceğiz” dedi. Başkan Zeki Toçoğlu açıklamalarının ardından muhtarlardan gelen talepleri dinledi.

muhtar2

Başkan Zolan Bekillili Muhtarlarla Bir Araya Geldi

001Bekilli’ye bağlı mahalle muhtarları ile Ak Parti Bekilli İlçe Başkanı Halil Karagöz Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’ı ziyaret etti.

Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Bekilli’ye bağlı mahalle muhtarları ile  Ak Parti Bekilli İlçe Başkanı Halil Karagöz’ü makamında kabul etti.

Ak Parti Bekilli İlçe Başkanı Halil Karagöz, ziyarette yaptığı konuşmada, Bekilli ve Denizli için güzel çalışmalar gerçekleştirmek istediklerini belirterek, muhtarların isteklerini ilk ağızdan iletebilmesi için böylesi bir buluşmayı sağladığı için Başkan Zolan’a teşekkür etti.

Ziyaretten dolayı memnuniyetini dile getirerek konuşmasına başlayan Başkan Zolan, ” Bekilli’yi her ziyaret edişimizde bizleri güzelliklerle karşılıyorsunuz. Büyükşehir olarak yaklaşık bir yıldır hizmet etmeye gayret ediyoruz. Bir yıldır Bekilli’de de istekleri yerine getirmeye çalışıyoruz. Bir çok talebi nasıl karşıladıysak önümüzde ki yıllarda da bir çok isteğin yerine getirildiğini göreceksiniz. Siz muhtarlarımız yol arkadaşlarımızsınız, hizmet arkadaşlarımızsınız. Sizlerle birlikte vatandaşımıza hizmet etmeye çalışıyoruz. Tek amacımız bu. İyi ki buradasınız, hoş geldiniz, ayağınıza sağlık” dedi.

Başkan Zolan daha sonra muhtarların isteklerini dinledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Muhtarlarla Buluştu

901Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda muhtarlarla dördüncü kez bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara, İstanbul, Yalova, Tekirdağ, Edirne, Çanakkale, Kocaeli, Kırklareli ve Bilecik’ten gelen 424 muhtara hitaben bir konuşma yaptı.