Etiket arşivi: Moğol

ÖMRÜMÜZ BİTSE BİZİM BİTMEZ DERDİMİZ

   

 

 

süleyman pekinTürk tasavvufuna farkında olmadan giren ve bilmeden çok katkı veren mutasavvıf Müslüm Gürses hazretleri bir sözünde der ki:  “Ölüm herkesi bulacaktır ve toprak altında düz yatmak için üstünde dik duracaksın.”

Tasavvufta var olan iman iştiyakı, inşirah duygusu, belli zikir kalıpları üzerinden sağlanan konsantrasyon, bazı maddî motifler üzerinden kazanılan manevî arınma eğitimi gibi temel özellikleri bağrında barındıran Müslümcülük de başlangıçta koyu bir tarikat ve teo-politik bir klan hüviyetinde idi.

O zamanlar Müslümcü Hareket’in en çok eleştirilen jilet-damar-acı üçgeni en çok mürit / müşteri toplayan en bâriz farklılığıydı. Zira jilet, insanın doğallığına vurulmuş bir darbe olarak sakal da kesebilir insan da.. Jilet çekmek aslında jiletin fonksiyonuna bilinçsiz bir isyandır. Uzayan kılların karşılığı olarak üretilen soğuk cismin bitip tükenmeyen acıların sıcak karşılığına tahvil edilmesi olayıdır.

‘Jilet çekme’ seansı da bir güç gösterisi ve meydan okumadır. Teknolojiyi ve onun getirdiklerini küçümseme, onu farklı bir anlayışla yenme arzusudur. Akan kan sizin bakışlarınızdaki korkudadır, damlayan bedende değil. Bir kesiğin vereceği acı ruhu ızdırap cenderesine alınmış insanlar için önemsizdir. Kendine jilet atan biri zaten dünyaya tümden tekme atmış demektir. Ve kendisine böyle davranan birine feleğin kötülükleri ne yapabilir?!

Damar’ ise Müslümcülük’te yüreğin ham borusudur. Damara hitap etmek yüreğe hitap etmek ve kalbi titretmektir. Kansa akıcılığı yani hayatı simgeler. Jilet – damar kardeşliği Müslümcülüğün yaşamsal ünitesidir. Hayatına son verecek bir itikatsızlığa asla düşmez Müslümcü. Ancak acı çekme özgürlüğüne, acıların bize umudu buldurmasına ve acılar ülkesinde yolcusuz yolları bekleme terapisine taliptir.

Şimdi “Bu da nereden çıktı? Olay nasıl gelişti?” diye televizyonunuzun yada telefonunuzun ayarlarıyla oynamayınız ey halkım. Netice-i kelâm; Türk Milleti ritmini aramaktadır. Ve bir müddet daha arayacaktır.

Çer-çöpten ibaret piyasa müziğini kastetmiyoruz. Millet sosyolojisi bazen ırmaklar bulup akmak ister. İşte o sosyal hareketlilik toplumsal ruhun nabzıyla buluştuğunda milletin damarlarında da aynı duygu ve düşünceler akmaya başlar.

Toros yaylalarındaki Karacaoğlan estetiği ve Türkmen töreli Dadaloğlu delikanlılığı, Viyana önlerine yürüyen Mehterân cesareti ve Cumhuriyet heyecanının marşlarına yansıyan coşkusu, zûlme karşı Pir Sultan Abdal kararlılığı ve millet sevgisindeki Âşık Veysel duyarlılığı ve dahi 60-70-80’lerin karmaşasına arabesk temelli halk isyankârlığı işbu’nun tezahürlerindendir.

Gâvur müziği Türk’ün ritim bozukluğudur. Pop müzik ve klip emperyalizmi Moğol istilâsı, Haçlı belâsı, mezhep tasallutu, devşirme şiddeti, yokluğun yakıcılığı, cahilliğin cazibesi ve kardeş kavgasından daha hafif, daha masum değildir.

Mevzuya mübareğin bir virdiyle şimdilik son verelim:

“Aşktan yüzümüz gülmedi diye
Tanrıya bu isyan bu sitem niye?
Hepimize canı o verdiyse
Kul günahkârsa Tanrı ne yapsın?

 

Doç. Dr. Meryem Gürbüz; “Ortaçağ’da siyasetin dili şiddettir” Moğol zulmünün Batı’ya olan Türkmen göçünün hızlandırarak Anadolu’nun Türk vatanı olmasında büyük rol oynadı

   

 

Kocaeli’nin önemli düşünce kuruluşlarından Selçuklu Düşünce Kulübü’nün mart ayı toplantısında korku ve şiddet siyaseti tartışıldı. Kocaeli Üniversitesi öğretim görevlilerinden Doç. Dr. Meryem Gürbüz’ün “Moğollar ve Cengiz Han Örneğinde Siyasal Şiddet” konulu konferansı büyük ilgi gördü.s1

Türk Eğitim Sen Konferans Salonundaki toplantıya Kocaeli Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen Başkanı Yaşar Şanlı, Aydınlar Ocağı Başkanı Av. Ruhittin Sönmez, Tuhafiyeciler ve Konfeksiyocular Odası Başkanı İsmail Çevikel, Yesevî Ocağı Eğitim, Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Engin Sönmez, Selçuklu Düşünce Kulübü eski Başkanı ve Kocaeli Barış Gazetesi yazarı Feyzullah Divli, Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı Kocaeli Şube Başkanı Suat Yüksel, Ülkücü İşçiler Derneği Başkanı Selçuk Pınar, Uluslararası Avrasya Eğitimciler Derneği İl Temsilcisi Recep Sarısakal, Türk Eğitim Gelişim Akademisi İl Temsilcisi Murat Pala, Türk Diyanet Vakıf Sen Fahri Başkanı Yrd. Doç. Ali Vasfi Kurt, Kocaeli Gazetesi yazarı Nihal Özgirgin, Selçuklu Düşünce Kulübü ve Türk Eğitim Sen yöneticileri ile KOÜ Tarih Bölümü öğrencileri katıldı.

Selçuklu Düşünce Kulübü Başkanı yazar-şair, tarihçi Süleyman Pekin açılış konuşmasında hem terör saldırılarında kaybettiğimiz insanlarımız için başsağlığı dilediklerini hem de gitgide şiddet ve korku sarmalına yönelen toplumumuz için durumu açıklayıcı bir konferans konusu belirlediklerini ifade etti. Ardından konuşan Doç. Meryem Gürbüz, Moğollar döneminde bölgedeki tüm toplumlarda devlet şiddetinin yasal sayıldığından bahsederek biraz da bunun bozkırın zor yaşam şartlarından kaynaklandığını aktardı.s2

Arap İslam tarihçilerinin “Deccal, Kâfir” olarak nitelediği Cengiz Han’ın Batılı kaynaklarca da benzer şekilde “Barbar, Kâfir” olarak anıldığını beyan eden Gürbüz, Moğolların o dönem itibariyle korkuyu siyasal hükümranlık aracı olarak ustaca kullandıklarına dikkat çekti. “Ortaçağ’da siyasetin dili şiddettir” diyen Meryem Gürbüz, Moğol zulmünün Batı’ya olan Türkmen göçünün hızlandırarak Anadolu’nun Türk vatanı olmasındaki dolaylı rolüne de temas etti.

Günümüzde başta IŞİD ve PKK gibi terör örgütlerinin de şiddet ve korkuyu toplumları etkileme ve belli bir algıya yönlendirme hususunda kullanılıp kullanılmadığının tartışıldığı soru – cevap kısmında ise gündemdeki terör faaliyetleri hakkında sosyolojik analizler yapıldı. 21’nci asırda 13’ncü yüzyıl taktikleriyle iş görüldüğü üzerinde duruldu. Selçuklu Düşünce Kulübü üyelerinin soru ve analizlerle katkı sunduğu program Doç. Meryem Gürbüz’ün yetkinliğini konuşturduğu güzel bir söyleşi oldu. Konferans, Selçuklu Düşünce Kulübü Başkanı Süleyman Pekin’in Doç. Dr. Meryem Gürbüz’e plaket ve kendi kitaplarından oluşan kitap seti takdimiyle sona erdi.s3

Verimli toplantı ikram faslı sonrası sendika terasındaki sohbetle uzun süre devam etti.