Etiket arşivi: Milliye

KUVAYİ MİLLİYECİLER ANKARA’DA TBMM’DE

 

Türkiye Kuvayi Milliye Mücahitler Derneği Tarsus Şubesi başkan ve üyelerinden bir grup  Ankara’ya gitti.

Anıtkabiri ziyaret eden Tarsus  Kuvayi Milliye Mücahitler  Derneği başkanı Mehmet Topal ve üyeler daha sonra  TBMM’de ziyarette bulundular.

Burada MHP Mersin milletvekili Baki Şimşek ile görüşen Kuvayi Milliyeciler, “Tarsus’tan size selamlar getirdik” diyerek bir süre görüştüler.  Baki Şimşek de ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek “Kuvayi Milliyeci kardeşlerimizin ziyaretlerinden dolayı kendilerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.” Dedi.

1 Nolu Kararname Adnan Hoca

1 NOLU KARARNAME ADNAN HOCA

 

1300’de kurulan Osmanlı 1600’e kadar iyi gitmiş, sonraki 1800’e kadar da kötü gitmiştir. O zamanlar Devlet sayılan Padişahlar eliyle düzeltme ve değişim bazen, bazen de güç temerküz eden guruplar vasıtasıyla değişim ve yeni düzene ortak olma gayretleri tarihimiz olmuştur.

II.Mahmut bu guruplardan biri olan Âyanlarla (Feodal Güçlerin Liderleri) İttifak Senedi imzalayarak ve onları yerelde kendi adına yetkilendirerek başa gelmiş (1808), akabinde de Bektaşîlik merkezli ve her daim imtiyazlı Yeniçeri Ocağı’nı ona kaynaklık teşkil eden dinî yapıyla beraber kapatarak (1826) Devleti yeni baştan tanzim etmeye durmuştur. Kabine / Hükümet sistemi, , müsaderenin (mala el koyma) kaldırılması, muhtarlıklar, Danıştay ve Yargıtay ondan kalmadır.

Anayasal sistem, kanun üstünlüğü, miras ve mülkiyet garantisi ise Tanzimat (1839) yani Sultan Abdülmecit ile Mustafa Reşit Paşa ortaklığından kalmadır. Modern bütçe, çeviri hukukî düzenlemeler ve Batılılaşma modası da sonrasının devamıdır. Islahat Fermanı (1856) ise Batılı Devletlerin istediği bir Açılım / Çözüm Süreci idi, tutmadı.

1876’daki 1 yıl 1,5 aylık Meşrutî Monarşi yani Meclisli Sultanlık / Parlamenter Padişahlık II.Abdülhamit ve Jön Türkler ortaklığıydı; 1908’deki ve darbelerle savaşlara, Anayasa değişikliklerine rağmen işgal altındaki İstanbul’da İngilizlerin kapattığı Nisan 1920’ye kadar kesintisiz süren Meclisli İdare / Parlamenter Yönetim ise İttihat ve Terakki imzalıydı.

Kuva-yı Milliye refleksiyle başlayan Millî Mücadele koalisyonunun ilk işi kapatılan Meclisi aynı ay içerisinde Ankara’da kurarak Kurtuluş Savaşı’nın bile Parlamenter bir üst yapıyla yürütülmesini sağlamaktı. Başardılar, “Ve emruhum şûra beynehüm / Ve işleri aralarında bir meşverettir” (Şûra 42) düsturunun bereketini gördüler.

Hele Mustafa Kemal; elindeki büyük güce rağmen Devlet Başkanlığı yetkilerini tek elde toplamadı, Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlıklarla beraber Başbakanlığı ayrı tutarak 95 yıllık bir denge & denetim sistemi geliştirmiş oldu. Geçen haftaki 1 Nolu Kararname ile başlayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Parlamenter Sistem tecrübemizi tekrar Meşrutiyetler havasına sokmuş gibi gözükse de bizce işin özünde başka arayışlar var.

28 Şubat’ın en cafcaflı zamanlarında Harp ve Polis Akademilerinde misafir öğretim görevlisi olarak İktidar için hazırlanan Davutoğlu ve onun Stratejik Derinlik kitabı üzerinden Türkiye’nin başarısızlıkla sonuçlanan bir vites yükseltme serencamı olduğuna dair analizler yapmıştık. Zira 2001 sonrası Dünya yeni bir konsepte sokulmuştu, biz de kendi çapımızda durumdan vazife çıkarmaya çalışmıştık.

Çin ve Rusya gibi ABD’yi dengeleyerek yükselen Küresel Güçlere bakarsak güçlü bir tek adam, piyasa ekonomisi ve kapalıya yakın bir rejim ortak noktaları gibi duruyor. Sanki Amerika da Trump’la buna yanaşmak istiyor ama hem ABD hem de G.Kore’deki Başkanlık sistemleri kuvvetler ayrılığı nedeniyle buna geçit vermiyor. (Bu fasılda Koç gibi arkadaşıma fikrî ilhamlarından ötürü teşekkür ederim)

Sanki bu yeni sisteme geçiş için herkes koalisyon yapmış görünüyor, bilhassa da devlet aklı diye teşmil olunan kesimler..

Yeni kararnamelerle lağvedilen ve oluşturan yeni teşkilatlar, İçişler Bakanlığı ve Valilere verilen ekstra yetkiler, kuvvetli bir merkeziyetçi yapı bakalım Türkiye’yi nelere ve hangi dönemlere hazırlıyor?

Sıkılabilirsiniz ama Magazinci Hoca’yı değil bunu konuşmalıyız.

Başkan Kocamaz Atatürk ve Adile Hala Anıtı’nın Açılışını Gerçekleştirdi 



Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Tarsus’ta yapımı tamamlanan Atatürk ve Adile Hala Anıtı’nın açılışını gerçekleştirerek, 95 yıl önce Tarsus’ta yaşanan anıyı ölümsüzleştirdi. 

Çukurova’nın Fransız işgalinden kurtulması için 1919 yılında eline silah alarak Kuvayı Milliye saflarına katılan, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın’ sözlerine mazhar olan Tarsuslu Kara Fatma lakaplı Onbaşı Adile Hala Anıt Heykeli’nin açılışı yapıldı.

Açılışa Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Tarsus Belediye Başkanı Şevket Can, Tarsus Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Sabri Kılıç, Tarsus Garnizon Komutanı Yüzbaşı Selim Onaran, Çukurova Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Lütfi Altınsu, Ülkü Ocakları Mersin İl Başkanı Gökhan Demir, MHP Tarsus İlçe Başkanı Ertuğrul Bodur, Tarsus Ülkü Ocakları Başkanı Emre Bircan, Türkiye Kuvayı Milliye Mücahitler Derneği Tarsus Şubesi, meclis üyeleri, muhtarlar ve çok sayıda Tarsuslu vatandaş katıldı. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin mimarı Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 95 yıl önce Tarsus’u ziyareti esnasında yaşanan bir sahne karşısında kullandığı sözleri ile konuşmasına başlayan Başkan Kocamaz, “Tarsus ziyaretinde Atamızın yolunu kesen bir kadın, “Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!” diyerek ayaklarına kapanır. Kadını yerden kaldırmak için eğilen Mustafa Kemal’in kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında çeşitli cephelerde çarpışan Adile Çavuş olduğunu fısıldarlar. Gözlerinden iki damla yaş süzülen Gazi Paşa, güneşten yüzü yanmış kadının ellerinden tutup ayağa kaldırarak ve ona şöyle seslenir: ‘Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın ’ şeklinde konuştu.

“Kahramanlar, hatıralarına dikilen anıtlarda yaşar, geleceğe uzanırlar”

Başkan Kocamaz, Anadolu’nun ebedi yurdumuz olarak kalmasını sağlayan Milli Mücadele sırasında binlerce Türk kadınının cephe gerisinde hizmet verirken, çok sayıda kadınımızın da silahlı mücadeleye katılarak dünyaya örnek olacak kahramanlıklar gösterdiklerinin altını çizerek, Halide Onbaşı, Erzurumlu Kara Fatma, İzmirli Ayşe Hanım, Gördesli Makbule, Gaziantepli Yirik Fatma, Adanalı Tayyar Rahmiye gibi kadın kahramanlardan da bahsetti. Karboğazı Zaferi’nin kazanılmasında önemli bir yere sahip olan Tarsuslu Kılavuz Hatice ve silah arkadaşları arasında “Kara Fatma” ve “Adile Onbaşı” olarak anılan Tarsuslu Adile Hala’nın Milli Mücadelenin unutulmaz kadın kahramanları arasında olduğunu ifade eden Başkan Kocamaz, “Büyük Atatürk’ün gözyaşları içinde ellerinden tutarak ayağa kaldırdığı bu kahraman Türk kadınının aziz hatırası bugün açılışını yaptığımız “Atatürk ve Adile Hala Anıtı” ile ölümsüzleşecektir. Kahramanlar destanlar, marşlar, şiirler ve türkülerle birlikte hatıralarına dikilen anıtlarda yaşar, geleceğe uzanırlar” dedi.
Kahramanların milletlerin her devirde yaşayan manevi değerleri ve milletlere hız, tarihe yön veren enerji kaynakları olduğunu sözlerine ekleyerek Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, Adile Hala’ya ve Afrin Harekatı Kahramanı Mehmetçiklere selam gönderen Başkan Kocamaz,“Çocuklar ve gençler çevrelerinde ne kadar çok kahraman örneği görürlerse, yiğit ve vatansever yetişme ihtimalleri o kadar artar. Bir millet aslını inkârla çöker. Aslını inkârın başlangıcı ise maziye sövmek ve milli kahramanları yok saymaktır. Milli kahramanları unutmak nasıl bir felaketse, onları yaşatmak da o kadar büyük bir hizmettir. “Atatürk ve Adile Hala Anıtı” da kutlu Milli Mücadelemizin hatıralarını gelecek kuşaklara taşıyacak önemli ve anlamlı bir eserdir. Cenabı Mevla’m, tarih boyunca nice kahramanlar çıkaran aziz milletimizi kahramansız bırakmasın” ifadelerini kullandı.

Tarsus Belediye Başkanı Şevket Can da Atatürk ile Adile Hala arasında geçen tarihi hikayeyi anlatarak, “Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanımız bizleri ziyaret ettiğinde, Atamızın Adile Hala için söylediği söz ile ilgili bir anıt yapılması ricasında bulunmuştu. Biz de Büyükşehir Belediye Başkanımıza bu ricayı ilettik. Sayın Başkanım da zaten bu anıtı yapmakla ilgili bir düşüncesinin olduğunu belirtti. Şimdi de açılışını gerçekleştiriyoruz. Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum” dedi.

Adile Hanım Kimdir? 
1870 yılında Tarsus’ta doğan Adile Hala, Çukurova’nın Fransız işgalinden kurtulması için 1919 yılında eline silah alarak Kuvayı Milliye saflarına katılarak, her muharebede en ön safta savaşmıştır. 20 Ekim 1921 tarihinde yapılan Ankara antlaşmasından sonra Fransızlar Çukurova’yı terk edince bu bölgedeki Milli Kuvvetler, Batı Cephesindeki düzenli ordu içinde yer alırken, Adile Hala da arkadaşıyla ile birlikte bu birliklerde görev almıştır. Atatürk, 1923 yılında Tarsus’u ziyaret ettiğinde, istasyondan şehre yürürken Kara Fatma lakaplı Adile Hala ayaklarına kapanarak sevgisini ‘Bastığın toprağa kurban olayım paşam’ sözleriyle dile getirmiş, Aziz Atatürk’te onu yerden kaldırırken, ‘Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın’ demiştir. Türk kadınının kahramanlığını tüm dünyaya ilan edenlerden yalnızca biri olan ve 1948 yılında vefat eden Adile Hala’nın mezarı Tarsus şehir mezarlığında, Kuvayı Milliye kısmında bulunmaktadır.

CHP Kurultay bildirgesindeki vehamet !

Dün, 3 Şubat 2018 günü başlayan CHP 36. Kurultay’ında kabul edilen 17 maddelik bir kurultay
bildirgesi yayınlandı.
Bildirgenin “CHP, kökleri Kuvayı Milliye’ye dayanan ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde
tam bağımsız, laik, demokrat ve çağdaş Türkiye’nin kurucu Partisidir.” olan ilk cümlesi, haklı bir
gururu ifade etmektedir. Ancak bildirge, “Kuvayı Milliye” ruhunu yansıtmaktan çok uzaktır.
Bilindiği üzere Kuvayı Milliye, Osmanlı Devleti ile Birinci Dünya Savaşı galibi ülkeler arasında
imzalanan 31 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi sonrasında İstanbul ve Anadolu’nun
emperyalist İtilaf Devletlerinin işgallere başlaması üzerine vatanı savunmak, emperyalistleri
kovmak için silaha sarılanların yaktıkları çoban ateşidir.
Bildirgede bulunanlar ve bulunmayanlar
Emperyalizm
Cumhuriyetimizin gerçek kuruluş günü 23 Nisan 1920’de açılmış olan Büyük Millet Meclisi, 18
Kasım 1920’de oybirliği ile kabul ettiği “Büyük Millet Meclisi’nin Beyannamesi”nin[1] ilk iki
paragrafı:
“Emperyalist devletlerin, devlet ve milletimizin hayatına açıkça kastetmeleri neticesinde meşru
müdafaa için toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi, şimdiye kadar muhtelif vesilelerle açıkça
veya zımnen ilân ettiği maksat ve mesleğini bir kere daha bütün cihana arz için şu beyannameyi
yayımlamaya lüzum görmüştür:
Türkiye Büyük Millet Meclisi, millî sınırlar dahilinde hayat ve bağımsızlığı temin ve hilâfet ve
saltanat makamını kurtarmak ahdiyle teşekkül etmiştir. Dolayısıyla hayat ve bağımsızlığını
yegâne ve mukaddes emel bildiği Türkiye halkını emperyalizm ve kapitalizm
tahakküm ve zulmünden kurtararak, irade ve hâkimiyetinin sahibi kılmakla gayesine
ulaşacağı kanaatindedir.”
şeklindedir.
CHP Kurultay Bildirgesinde Kuvayı Milliye’ye atıf yapılmakla birlikte, bildirgenin hiçbir yerinde
savaşarak yendiğimiz “emperyalizm”den hiçbir bahis yoktur.
Bağımsızlık
Bildirgede Fransa’daki mutlak monarşiye karşı yapılan 1789 Fransız ihtilâlinin “Özgürlük, Eşitlik,
Kardeşlik” (Liberté, égalité, fraternité) olan ana sloganına benzeterek “Eşitlik, özgürlük ve

[1] : (Halkçılık Beyannamesi olarak bilinen bu belge İstiklâl Harbimizin savaş ilanı olup, ilk anayasamız olan 20 Ocak
1921 tarihli Teşkilâtı Esasiye Kanununun gerekçesidir)
Sayfa 2 / 4
dayanışma” vardır ama emperyalist işgale karşı savaş ilanı olan Halkçılık Beyannamesinin
“bağımsızlığı temin” ideali yoktur.
Özgürlük bireysel bir kavramdır. Esas olan ise devletin bağımsızlığıdır. Çünkü ancak tam
bağımsız devletlerin bireyleri özgür olabilir.
Altı Ok
Bildirgede “CHP’nin Cumhuriyetin temel değerleri[2] ve sosyal demokrasinin evrensel
ilkelerinden ödün vermeyeceği” belirtilmekte ama CHP Programının özünü oluşturan 6 OK’un
“Halkçılık, Devletçilik ve Devrimcilik” ilkelerinden hiç bahsedilmemektedir.
Ama altında Türkiye Reîs-i Cumhûru Gazi M. Kemâl ve vekillerin imzası bulunan 13 Mayıs 1925
tarih ve 2084 sayılı mükerrer (bis.) Kararname ile yasaklanmış Sosyal Demokrat Fırkası’nın
paylaştığı sosyal demokrasi ilkelerine atıf vardır.
Eşit Yurttaşlık PKK’nın talebidir
Bildirgede “Kürt sorunu eşit yurttaşlık temelinde, ulusal bütünlük ve toplumsal uzlaşı ile
çözülecektir.” denilmektedir. Eşit Yurttaşlık, CHP’nin Programında yazan, sahip çıktıklarını ifade
ettikleri “uluslaşma süreci”ne aykırı olup, birleştirici değil, millet birliğini bölücü bir ifadedir.
Bu beyanda kullanılan “Kürt sorunu” ifadesi ile CHP, partinin kurucusu olan edebî önderimiz Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1936 yılında Milli Eğitim Bakanlığının yayınladığı Yurttaşlık Bilgisi
kitabının önsözüne kendi el yazısıyla yazdığı “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk
Milleti denir” şeklindeki özlü millet tarifine aykırı olarak, Türk Milletini etnik temelde bölen bir
tanımlama yapmaktadır. Ayrıca, “toplumsal uzlaşı” diyerek, bu bölücü ifadeyi, sanki Kürt ve
diğer toplumsal kesimler varmış gibi vurgulayarak, kuvvetlendirmektedir.
Türkiye’de Kürt sorunu yoktur, başını ABD’nin çektiği batı emperyalizminin
desteğiyle Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı silahlı isyana kalkışmış bir terör
örgütü vardır.
Yurt ve vatan genellikle aynı anlamda kullanılmakla beraber, yurdu paylaşanların yaşadıkları
toprakları tam egemen ve bağımsız yapmak için kanlarıyla suladıkları toprak, “vatan” haline
gelir. Yurttaş egemen bir toplumun bireyleri iken, vatandaş o toprakları vatan haline getirenlerin
anayasal tanımıdır.
Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatanı üzerinde yaşayan herkes Anayasa’nın 10.
maddesi uyarınca “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir…”
CHP’nin Kurultay bildirgesiyle “eşit yurttaşlık” talep etmesi Türk vatandaşlığından vazgeçilmesi
ve halkın etnik topluluklara bölünmesi isteğidir. Bu taleple istenen, etnik toplulukların anayasada
kimlik olarak tanınması, etnik anadillerin ulusal ve bölgesel resmi dil haline gelmesi, tüm devlet

[2] : II. Cumhuriyetin nitelikleri
MADDE 2.– Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk
Devletidir.

ve toplum hizmetlerinde birden çok resmi dilli olması, seçimlerde parlamentonun ve belediye
meclislerinin etnik topluluk kotaları temelinde oluşturulmasıdır.
“Eşit Yurttaşlık” talebi, 35 yıldır 40 bin dolayında asker, polis, korucu ve vatandaşımızı şehit
eden PKK’nin lideri Abdullah Öcalan’a aittir. Nitekim bu talep, 24 Ocak 2016’da yapılan HDP 2.
Olağan Kongresi Kongrede büyük ekrana PKK lideri Abdullah Öcalan ve Türk bayrağıyla
yansıtılan ‘Eşit Yurttaşlık Ortak Vatan’ sloganı ile açıkça tekrarlanmıştır.[3]
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı talebi
Eşit Yurttaşlık talebinin altyapı çalışmaları, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 2011
Mayıs ayında Van’da düzenledikleri mitingin ardından bölgedeki STK yöneticileriyle yaptıkları
kapalı salon toplantısında “Avrupa’da kabul edilen Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı aynen kabul
edeceğiz, bütün şerhleri kaldıracağız, bu sözleşmenin tamamını onaylayacağız” açıklamalarıyla
başladı.[4]
Nitekim, CHP’nin 15 Ocak 2016 tarihli 35. Olağan Kurultay Bildirgesinin 6. Maddesi’nde “Merkezi
yönetim ve yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluk paylaşımı, halkın ihtiyaçlarını gözeterek, en
üst düzeyde katılım sağlanabilecek şekilde belirlenmelidir. Yerel yönetimler güçlendirilmeli, bu
doğrultuda ilk adım olarak Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı[5] üzerindeki şerhler
kaldırılmalıdır.” denmektedir.
Bu Sözleşme 12.04.1991 tarih ve 3723 sayılı yasa[6] ile TBMM tarafından onaylanmış olmasına
rağmen, Anayasamızın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez olan 3. Maddesinin birinci
fıkrasına göre “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.”
maddesi uyarınca yürürlüğe girmemiştir. CHP’nin bu Sözleşmede ısrarcı olması Türkiye’nin üniter
yapısını parçalamaya, önce özerk bölgelere, sonra federasyona, kurulacak güneydoğu
federasyonunun Barzanistan ile birleşerek ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesine hizmette, BOP
Eşbaşkanı ile kolkola yürümek demektir.
Özerklik Sözleşmesinin uygulanacağı sözünü vermek, anayasanın değiştirilemez ilk üç maddesini
değiştirmek ve bunun için ise ilk üç maddeyi koruyan 4. Maddeyi yürürlükten kaldırmak sözü
demektir.
TBMM’nde 10.10.2011 tarihinde kurulan “Anayasa Uzlaşma Komisyonu” 25 Aralık 2013 tarihinde
son toplantısını yaparak dağılmıştır. AKP, Anayasa Uzlaşma Komisyonuna katıldıkları son
toplantıda gerçek niyetlerini açıklamışlar, komisyona Mehmet Ali Şahin tarafından “anayasanın 4.
Maddesini yürürlükten kaldırılması” hakkında bir öneri getirmişlerdir. Önergeye en şiddetli
tepkiyi verip gündeme alınmasını engelleyen komisyonun CHP’li üyeleri Süheyl Batum, Rıza
Türmen ve Atila Kart, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde bir daha milletvekili yapılmamışlardır.

Bildirgede hiç olmayanlar
Bildirge; sanki sadece ekonomik, sosyal sorunlardan, OHAL’den bunalmış, fikir ve ifade
özgürlüğü sınırlanmış olan ülkemizde başkaca sorun yokmuş gibi, bunların dışındaki Fetö,
PKK/PYD/YPG ve IŞİD sorunlarını görmezden gelen bir hafiflikle hazırlanmıştır.
Bildirgede;
Normal takvime göre Mart 2019’da yapılacak yerel yönetimler ve Kasım 2019’da yapılacak
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri için 16 Nisan 2016 anayasa referandumunda oluşan
“hayır cephesi”nin birlikteliğini pekiştirmek için yapılması gerekenler yoktur.
ABD liderliğindeki İngiltere, İsrail, Almanya, Fransa gibi emperyalist devletler koalisyonunun
bölgemizde yarattığı yüzbinlerce ölüm, vahşet, kan, mülteci sorunu yoktur.
Suriye, Astana ve Soçi süreçleri, Türkiye-Rusya-İran ittifakı yoktur.
ABD’nin kuzey Suriye’de Türkiye sınırında, ülkemize karşı kullanmak için kurduğu 50 bin kişilik
PKK/PYD/ABD ordusundan bahis yoktur.
Bu PKK/ABD ordusunun toprak bütünlüğümüzü tehdit ettiği ve devletimiz için beka sorunu
yarattığı gerçeği yoktur.
Geç de olsa, ABD’nin kuzey Suriye’de Barzanistan’ın Akdeniz’e bağlanması için açmak istediği
“enerji-kürt” koridorunun en batı ucu olan Afrin’e yapılan askeri harekât yoktur.
SONUÇ
CHP’nin 36. Kurultay Bildirgesi ile parti teşkilatına verilen hedef ve öncelikler, vatansever
Atatürkçü gerçek CHP’lilerde büyük bir hayal kırıklığı yaratacaktır. Bu hedeflerle meşgul edilecek
parti örgütleri halktan iyice kopacak, parti işlevsiz hale gelecek, 2019 seçimlerini AKP Genel
Başkanına hediye ederek, parti yönetimine hakim olan sosyal demokratlar, partiyi küçültme
görevlerini bihakkın yerine getirmenin mutluluğu için “demokrasi, özgürlük, insan hakları”
tiyatrosuyla vakit geçirmeye devam edecekler, tek adam rejimine geçildikten sonra millet birliği
ve vatanın bölünmez bütünlüğüne parçalayacak eyaletleşme, federalizm, konfederal cumhuriyet
için yapılacak anayasa değişikliklerine “demokrasi ve özgürlükler” adına destek vererek ABD’nin
Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerçekleşmesindeki görevlerini tamamlayacaklardır.
Ama hiç kimse sürecin böyle işleyeceğini beklemesin.
CUMHURİYET HALK PARTİSİ’ni kuran Kuvayı Milliye tarihi sorumluluğunu tekrar yerine getirecektir.

 

Haluk DURAL
4 Şubat 2018

CHP Genel Başkan Yardımcısı Cankurtaran’Dan Çarpıcı İddia: Yandaşa Giden Para ÖSO’ya Gitti Diyerek İşi Kapatacaklar

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran, AKP’nin ÖSO’yu bu kadar pofpoflamasının ardında ileriye dönük bir hesap olduğunu belirtti.

CUMHURIYET HALK PARTISI GENEL BASKAN YARDIMCISI YASEMIN ONEY CANKURTARAN FOTOGRAF: ZIYA KOSEOGLU/CHP GENEL MERKEZI

CHP Genel Başkan Yardımcısı Cankurtaran’Dan Çarpıcı İddia: Yandaşa Giden Para ÖSO’ya Gitti Diyerek İşi Kapatacaklar. Bu sözler CHP Genel Başkan Yarıdmcısı Yasemin Öney Cankurtaran’dan geldi. Cankurtaran, Recep Tayyip Erdoğan’ın ÖSO’nun Kuvva-i Milliye gibi milliyetçi bir yapı olduğunu söylemi üzerine bir açıklama yaptı. Cankurtaran açıklamasında şunları kaydetti: 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran, AKP’nin ÖSO’yu bu kadar pofpoflamasının ardında ileriye dönük bir hesap olduğunu belirterek, “Suriyelilere harcandığı belirtilen 30 milyar doların nereye gittiği belli değil. Birde üstüne son yıllarda örtülü ödenekte eşi benzeri görülmemiş bir harcama var.  AKP ileride bu paraların hesabı sorulursa ‘Biz o paraları ÖSO için harcadık’ demek için ÖSO’yu dilinden düşürmüyor. Yandaşa, seçim – propaganda kampanyalarına giden paralar ÖSO’ya gitti diyerek işi kapatacaklar” diye konuştu.

“ERDOĞAN, ABD’YE BİZ ÖSO’YU BİRLİKTE KURDUK DEMEDİ Mİ?”

“ÖSO, ABD VE AKP İMALİ”

Erdoğan’ın ÖSO’yu Kuvayi Milliye’ye benzetmesinin Kuvayi Milliye’ye bir hakaret olduğunu belirten Cankurtaran, “Erdoğan, ABD yönetimine seslenerek ‘Ya biz Özgür Suriye Ordusu’nu ey Amerika seninle beraber kurduk ya, Obama yönetimiyle beraber kurduk’ demedi mi? ÖSO’nun bir ABD ve AKP ürünü olduğu ortada iken nasıl ÖSO’yu Kuvayi Milliye’ye benzetirsin. O durumda biri kalkıp Kuvayi Milliye’yi de mi ABD kurdu dese ne cevap vereceksin? Erdoğan, sözlerinin nereye varacağını bilmeden ağzına geleni söylüyor” diye konuştu

 

“DÜNÜN FETÖ HAYRANLARI BUGÜN ÖSO HAYRANI OLDU”

CHP’nin uyarılarının makul ve yerinde olduğunu belirten Cankurtaran, “Buna karşın bakıyorsun tam koro halinde hücumdalar. Dünün FETÖ hayranları bugün ÖSO hayranı oldu. Geçmişte biz FETÖ’yle ilgili uyarıda bulunduğumuzda bizi suçlayanlar yine aynı argümanlarla suçluyorlar” dedi.