Etiket arşivi: Meydan

İlber Ortaylı; Bu utanç tüm iktidarların

Hürriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. İlber Ortaylı bugünkü köşesinde, “Sakarya zaferi” başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

  

messenger sharing button
linkedin sharing button
sharethis sharing button

Hürriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. İlber Ortaylı bugünkü köşesinde, “Sakarya zaferi” başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Sakarya Meydan Muharebesi’nden ve 30 Ağustos Zafer Bayramı’ndan söz eden Ortaylı, gelecek sene 100. yıl kutlamaları için önemli uyarılarda bulundu. Ortaylı, “Sakarya Muharebesi’yle Türkiye Büyük Millet Hükümeti, tanınan ve ön planda tutulan, önerilerinden ve stratejik planlamalarından çekinilen orduya sahip bir kuvvet olarak görüldü. Bu, 30 Ağustos için kaçınılmaz, dinamik bir dönemi başlattı. Gelecek sene 100. yıl kutlamaları ve anmaları olacak, ancak bu iki zaferin nutuklarla ve resmi geçitlerle kutlanması fazla bir şey ifade etmeyecektir. Evvela savaşın kalıntılarının tespiti ve restorasyonu yapılmalıdır. Gerekli toplantıların sağlanması ve medyadaki programların hazırlığına girişilmesi için vakit kaybedilmemelidir” dedi.

Yazar Selim Erdoğan’ın “Sakarya” kitabını da değerlendiren Ortaylı, Sakarya Meydan Muharebesi’nin topraklarında yaşanan utancı aktardı. Söz konusu utanç ise başta AKP olmak üzere tüm siyasi iktidarlara ait.

“Bugün Selim Erdoğan’ın tespit ettiği savunma mevzilerimiz ile şehit mezarlarımız taşocaklarının ve ihmalin elinde kalmıştır. Bunun, askeri mazisi parlak ve uygar bir memleket için utanç verici olduğunu söylemek zorundayız. Kaç zamandır bu konuya basında ve kamuoyunda işaret edilmesine rağmen kimsenin pek oralı olmadığı görülüyor. Acaba seneye 100. yıl anmaları yapılacağı zaman bu anmaların tertipleneceği Sakarya Şehitlikleri’ni yerinde bulabilecek miyiz?” diyen Ortaylı, 99 yıl önce bu savaşta canını vermiş kayıp kahramanların, toprak altında kefensiz yatanların ihmal edilmesine tepki gösterdi.

İlber Ortaylı’nın yazısı şu şekilde:

“Sakarya Muharebesi 22 gün, 22 gece sürecek, yani 23 Ağustos 1921’de başlayıp 13 Eylül 1921’de bitecektir. Sakarya Muharebesi’yle Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, tanınan ve ön planda tutulan, önerilerinden ve stratejik planlamalarından çekinilen orduya sahip bir kuvvet olarak görüldü. Bu, 30 Ağustos için kaçınılmaz, dinamik bir dönemi başlattı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin iç isyanları bastırdığı ve mahalli direnişe halk kuvvetlerini de kattığı dönem 1920’de bitmiştir. Bu dönemin en düzenli ve etkili direnişinin, Hatay Dörtyol’da başlayıp Maraş, Antep ve Urfa’da doruğa ulaşan savunmalar olduğu açıktır. 1920 yılının mayıs ayında Fransızlarla yapılan anlaşmayla güneydoğu cephesi teminat altına alınmıştır. Böylece ismi geçen savunma noktaları ve Sykes-Picot Anlaşması’nın Fransa’ya vaat ettiği, neredeyse Malatya’ya kadar olan bölge savaşın dışında kalacaktır. Fransa ile ilişkilerin sürdüğü bu dönem, 1921’de Sakarya Muharebesi sonunda Fransız dış politikasının kesin kararıyla artık karşılıklı tanımaya da dönüşecektir. Moskova ve Kars antlaşmalarıyla da Türkiye’nin doğusundaki sınır çizilmiştir.

Kütahya-Eskişehir muharebelerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ordularının Yunanlar karşısında etkin bir savunma gösteremediği açıktır. Bununla birlikte başta Anastasios Papulas olmak üzere Yunan ordu komutanları Anadolu içlerine ilerlemekten, yani yeniden iktidara dönen Kral Konstantin’in stratejisinden pek hoşnut değillerdi. Bunun realist olmadığı açıktır.

ROMA TAKTİĞİ UYGULANDI

Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları Başkomutanı Mustafa Kemal Paşa ve İcra Vekilleri Heyeti Başkanı (yani başbakan derecesinde sayılabilir) Fevzi Paşa, Batı Cephesi birliklerinin Yunan ordusuyla mesafe bırakarak Sakarya hattının doğusuna çekilmesi gibi bir strateji uygulamaya başladılar. Bu ilginçtir, ancak tarihte uygulanmamış değildir. Roma orduları karşısındaki Mitridat’ın sistemidir. Aynı stratejiyi Napolyon’a karşı Kutuzov da uygulamıştır ama orada çok daha geniş bir alan ve Fransa için yabancı bir iklim söz konusuydu. Buna rağmen cesurane atılımın Sakarya’da tuttuğu görülecektir. Ordular bütün Osmanlı tarihi boyunca en güçlü zamanlarda bile düzenli bir ricat yapamıyordu. Ricat bir müddet sonra bir bozguna dönüşmekteydi. Hünyadi Yanoş’a karşı da 1440’larda bu görüldü. Ordu ancak Varna’da toparlanabildi ve müdafaaya geçebildi. 1683 yılının eylülündeki Viyana bozgunu ise ricatin bozguna dönüşmesidir. İlk defadır ki ricatin Roma ordularındaki recedere (Lat., geri çekilme) tarzında düzenli bir yöntemle uygulandığı görülür.

Ordu Sakarya kavsinin doğusuna çekilir. Yunan ordusu hızlı bir ilerleyiş içindedir. Komuta Georgios Hacıanestis’in elindedir. Yunan işgal ordusunun elinde nakliyat, hücum ve savunma bakımından büyük avantajlar da vardı. Üstelik de İç Batı Anadolu’da belirli merkezlerde Helen yerel halkın desteği de söz konusudur. Yunan ordusu Birinci Dünya Savaşı’na katılan orduların aksine yorgun değildir. Savunma stratejisi her birliğin kendi savunmasından mesul olmasına dayanır. Yani her birlik sonuna kadar direnecektir fakat bu bir telef ve bozguna dönüşmeden çekilme gerçekleşmelidir. Mühim olan hattı, yani belirli bir savunma çizgisini değil, geniş bir sathı elde tutabilmektir. Bu çekilme yanında bilhassa Türk süvari kuvvetlerinin ani ve çevik manevraları karşı tarafı yıpratmaktadır. Savaş 22 gün, 22 gece sürecek, yani 23 Ağustos 1921’de başlayıp 13 Eylül 1921’de bitecektir.

DOKUZ GÜN YÜRÜDÜLER

Taarruz pozisyonu içinde Yunan birliklerinin dokuz gün Türklerle karşılaşmadan yürüdükleri görülüyor. Ne kadar ilginçtir, benzer bir stratejiyi Timur, Bayezid’e karşı uygulamıştır. Orta Anadolu’da dokuz gün boyunca mahalli desteğin belirttiğimiz gibi çok küçük parçalarda söz konusu olduğu ve nakliyatın üstünlüğüne rağmen iaşenin pek de kolay olamayacağı temmuz sıcağında Anadolu’yu düşündüğünüzde bunun ne kadar zor olduğu anlaşılacaktır. 14 Ağustos’ta ileri harekâta geçen Yunan ordusu ancak 25 Ağustos’tan itibaren Sakarya Nehri doğusundaki Türk kuvvetleriyle karşılaştı. Çal Dağı’nı ele geçirdiler. Bu, Ankara’ya en çok yaklaşan stratejik mevki demektir. Fakat Haymana’nın güneyindeki Mangal Dağı’nda aynı başarıyı gösteremediler. Bir müddet sonra da Çal Dağı düşecek ve Türk kuvvetlerinin eline geçecektir.

BOZGUNA UĞRADILAR

9 Eylül’de ilerleme şansı kalmayan Yunan ordusu savunmaya geçti. İşte o andan itibaren savunmadaki Türk ordusunun ani bir taarruz emri almasıyla Yunan kuvvetlerinin savunmayı berkitme şansının kaybolduğu gibi ricatleri de düzenden bozguna dönüştü. Süratle birçok malzemeyi bırakarak Eskişehir hattının batısına çekildiler. Bir anda Sivrihisar, Aziziye, Bolvadin ve Çal yeniden TBMM Hükümeti’nin eline geçti. Sakarya Muharebesi boyunca tek hattan oluşan demiryollarının da üstün başarı gösterdiğini belirtmek gerekir. Demiryollarından Albay Behiç (Erkin) Bey sorumluydu ve kendisi çok başarılıydı. Bunu Türk ordusuna gönüllü olarak katılan Alman yüzbaşı Hans Tröbst’ün “Mustafa Kemal’in Ordusunda Bir Alman Yüzbaşı” adlı hatıratında da görmek mümkündür.

TÜRK TARAFINA GEÇTİLER

Hiç şüphesiz ki Sakarya Muharebesi’nin (23 Ağustos 1921-13 Eylül 1921) zaferle bitmesi İtilaf Devletleri’ni süratle toparlanmaya götürecektir. Fransa ve yanı başında İtalya, Türk tarafına geçtiler. Bununla birlikte Fransa’nın, Sevr’in tadilatı konusunda bazı tereddütler gösterdiği açıktır. Hatta Paris’teki politikacılar bu konuda Fransa’nın İstanbul’daki komiseri ünlü mareşal Franchet d’Esperey’nin Türk taraftarı yorumlarına bile pek katılmamış görülüyorlar. Buna rağmen Britanya, Yunan kabinesinin isteklerini duymazlıktan geldi ve reddetti.

Londra Konferansı da bir tertipti. Ankara’daki milli hükümeti bir nevi yatıştırma ve istediklerini vermeme amacının güdüldüğü açıktı. Lakin burada İstanbul’dan gelen heyet ve Sadrazam Tevfik Paşa’nın Ankara heyeti lehine takındığı tavır fevkalade önemlidir. Sadrazam Paşa, TBMM’nin dışişleri bakanı mesabesindeki Bekir Sami Bey’i söz sahibi meslektaş ve biraderi olarak gösterdi. Hiç şüphesiz ki oyalama taktiği İtilaf Devletleri kadar TBMM Hükümeti ve Mustafa Kemal Paşa tarafından da aynı şekilde kullanılacaktır. Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal Paşa’ya resmen Gazi unvanı ve Müşirlik rütbesini verdi.

ÖNÜMÜZDEKİ SENE 100. YILI

Sakarya Muharebesi’yle Türkiye Büyük Millet Hükümeti, tanınan ve ön planda tutulan, önerilerinden ve stratejik planlamalarından çekinilen orduya sahip bir kuvvet olarak görüldü. Bu, 30 Ağustos için kaçınılmaz, dinamik bir dönemi başlattı. Gelecek sene 100. yıl kutlamaları ve anmaları olacak, ancak bu iki zaferin nutuklarla ve resmigeçitlerle kutlanması fazla bir şey ifade etmeyecektir. Evvela savaşın kalıntılarının tespiti ve restorasyonu yapılmalıdır. Gerekli toplantıların sağlanması ve medyadaki programların hazırlığına girişilmesi için vakit kaybedilmemelidir.

SAVAŞIN İZLERİ İHMAL EDİLDİ

Sakarya Muharebesi’nin gelişiminin arazi üzerindeki tetkikini yapmak Sayın Selim Erdoğan’ın işidir. Coğrafya ve stratejiyi mükemmel bir şekilde işleyen ve geçtiğimiz yıl yayımlanan “Sakarya” kitabında, Yunan ordusunun harekâtı ve açıkları da değerlendirilmektedir. Bir noktayı burada önemle belirtmeliyim: Bugün Selim Erdoğan’ın tespit ettiği savunma mevzilerimiz ile şehit mezarlarımız taşocaklarının ve ihmalin elinde kalmıştır. Bunun, askeri mazisi parlak ve uygar bir memleket için utanç verici olduğunu söylemek zorundayız. Kaç zamandır bu konuya basında ve kamuoyunda işaret edilmesine rağmen kimsenin pek oralı olmadığı görülüyor. Acaba seneye 100. yıl anmaları yapılacağı zaman bu anmaların tertipleneceği Sakarya Şehitlikleri’ni yerinde bulabilecek miyiz?”

Tarih Unutmaz!

“61 yıl önceye gidelim: İktidardaki Demokrat Parti, genel seçimi 7 ay önceye çekti. Halk, 27 Ekim 1957’de sandık başına gitti. Seçim saat 17.00’de bitecekti fakat saat 14.30’da devletin tek radyosu, oy verme işlemleri sürerken DP’nin kazandığı illeri açıklamaya başladı! Şaka değil gerçek bu… CHP lideri İsmet İnönü, Devlet Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu telefonla aradı: “Sizden bu suçun işlenmesine engel olmanızı talep ediyorum.” dedi. Bakan Zorlu Beyefendi, Adnan Menderes’e gitti. İnönü’nün söylediklerini aktarıp radyo yayınının durdurulmasını istedi. “Beyefendi” sert çıktı: “Radyo, sonuçları açıklamaya devam etsin!” CHP, bu kez Yüksek Seçim Kuruluna başvurdu. Radyo yayını durduruldu fakat DP, zaten istediğini almıştı. Kimi CHP’liler, “DP kazandı” diye sandığa gitmedi. Bu arada radyoevinden yabancı gazetecilere, “İsmet İnönü’nün yazılı açıklaması” diye bir kâğıt verildi. Sözde İnönü, “Seçimi kaybettik, en fazla 120 milletvekili çıkarabiliriz” demişti! BBC’den France Press’e kadar yabancı gazeteciler haberi doğrulatmak için İnönü’nün yanına gidince şaşıran sadece yabancı gazeteciler değildi, İnönü ülkesi adına utandı. “Devlet, yalan söylemekle kalmıyor; yalan belge düzenliyordu!” Bir de 1957 seçimlerinin İsmet İnönü’nün isimlendirmesiyle “kütük marifeti” var! Seçmen kütükleri hazırlanırken CHP’li seçmenler kütükten yok edildi! Yerlerine DP’li seçmenlerin adı, hem de birkaç kütükte yer aldı. Yani bir DP’li birkaç sandıkta oy kullandı. DP, kurduğu seyyar ekiplerle bu seçmenlerini sandık sandık taşıdı. Seçime “iyi organize” olmuşlardı, organize işler konusunda marifetliydiler! CHP’li kimi seçmenler kütükte isimlerini göremeyince oy kullanamadan evlerine döndü. Bitmedi! Örneğin Gaziantep’te 27 Ekim gecesi seçimi CHP’nin 700 oy farkla kazandığı ilan edildi. Hatta DP’nin gazetesi “Zafer” bile bu sonucu yazdı, fakat ertesi gün köylerden “sayılmamış, unutulmuş oylar” getirildi ve bin kadar oyla seçimi bu kez DP’nin kazandığı açıklandı. CHP’liler haklı olarak İl Seçim Kuruluna itiraz etti. İtirazları kabul edildi. Oylar, tutanaklar, gerekli belgeler adliye binasına götürüldü; pazartesi inceleme başlayacaktı… O gece adliye binası yandı, bütün oylar yok oldu. DP’nin galibiyeti resmiyet kazandı! Uyuma Türkiye! Seçimler geçmişte de böyleydi…”
TARİHÇİ – ARAŞTIRMACI SİNAN MEYDAN

Sipil İnşaat; HMS Makina’nın Manisa Organize Sanayi Bölgesindeki yeni yatırımının yükleniciliğini üstlendi

 

Airbus, Boeing, Bombardier, gibi dünyanın önde gelen sivil ve askeri havacılık firmalarına ve ülkemizde TAI, Aselsan, Roketsan gibi havacılık ve savunma sanayi şirketlerine parça ve alt montaj grupları üreten HMS Makina Manisa Organize Sanayi Bölgesinde yeni yatırım kararı aldı.DSC_0061

Halen MOSB 4.kısımda 35 bin 500 m² parsel üzerinde 21 bin m² kapalı alandan oluşan ve Sipil İnşaat yükleniciliğinde anahtar teslimi olarak 2014 yılında tamamlanarak hizmete açılan ilk fabrikanın ardından HMS Makina bu kez 27 bin 500 m² parsel üzerinde yapılacak yeni fabrikanın inşaat sözleşmesini de Sipil A.Ş. ile imzaladı.

22 Ağustos 2017 tarihinde Manisa’da gerçekleştirilen imza töreninde konuşan HMS Makina Şirket Ortağı ve Genel Müdürü Aziz Meydan, 19 bin 400 m² lik kapalı alandan oluşacak yeni fabrikalarında üretim kapasitelerini yüzde 100 arttıracaklarını ve halen 320 olan çalışan sayısını bu yatırım ile 500 kişiye ulaştırmayı hedeflediklerini belirtti. Üretimlerinin yüzde 70’ni yurtdışına ihraç ettiklerinin altını çizen Meydan “Yeni fabrika yatırımlarının yeni satın alınacak ilave makinalarla 30 Milyon TL’ye mal olacağını belirterek, ilk fabrikanın yükleniciliğini başarıyla tamamlayan Sipil İnşaat ile gönül rahatlığı ile anahtar teslimi sözleşme yaparak yatırıma start vermenin mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.

 

HMS Makina İhracata Yönelik Adımlarıyla Örnek Bir Sanayi Kuruluşu Olmaya Devam Ediyor

Sipil A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nuran Bayraktar imza töreninde konuşmasına Atik ailesi ile uzun yıllardır birçok projede çözüm ortağı olarak iş birlikleri gerçekleştirdiklerini vurgulayarak başladı. HMS Makina’nın 2.fabrika yatırımının da tasarım ve projelendirme dahil olmak üzere anahtar teslimi yükleniciliğini üstlenmiş olmanın mutluluğunu yaşadıklarını kaydetti. Bayraktar sözlerini; HMS Makina’nın küresel ölçekte havacılık ve savunma sanayine yönelik ihracat ağırlıklı ve katma değeri yüksek üretimleri ile ülkemizde örnek bir sanayi kuruluşu niteliği taşıdığını belirterek sürdürdü. Nuran Bayraktar törende Aziz Meydan’a, Atik ailesine ve HMS ailesine Sipil A.Ş.’ye duydukları güven nedeniyle teşekkür etti. Yeni yatırımlarının hayırlı uğurlu olmasını ve başarılarının artarak devamı dilekleri ile sözlerini noktaladı.foto 1 (1)

 

Haber Yayın Hazırlık: Yusuf Ünel

UYUŞTURUCUYA MÜCADELE İÇİN URBANATHLON KOŞUSU İLE ŞEHRE MEYDAN OKUDULAR

Gazimağusa Belediyesi ve Başbakanlık Uyuşturucuyla Mücadele Komisyonu işbirliğiyle uyuşturucuyla mücadele konusunda farkındalığı artırmak amacıyla, “Şehre Meydan Oku” sloganıyla Urbanathlon koşusu düzenlendi. Etkinliğe Gazimağusa Belediye Başkanı İsmail Arter,Gazimağusa Bağımsız Milletvekili Hakan Dinçyürek ve Eşi Sibel Dinçyürek,Başbakanlık Uyuşturucu Mücadele Komisyon Başkanı Hasan Karaokçu katıldı.“Şehre Meydan Oku” koşusunda, erkekler kategorisinde Yasin Doğan birinci, Kemal Kuleli ikinci, Korkan Hasan Ondal üçüncü, Kadınlar kategorisinde  Emine Hızlıer birinci, Zühre Ecerman ikinci, Gülseren Bektaş üçüncü, çocuk kategorisinde Hülya Büyük Ertap birinci, Deniz Demir ikinci,Miraç Büyükertaç başarılı oldu.uy
Gazimağusa Belediye Başkanı İsmail Arter’in yaptığı konuşmada; Gazimağusa Belediyesi ve Başbakanlık Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonun işbirliğinde düzenlenen etkinliğin şölen havasında geçtiğini, uyuşturucu ile mücadele konusunda farkındalık oluşturmak adına “Engelleri Birlikte Aşıyoruz” koşu parkuru ile katılan sporcuların Şehre Meydan Okuduklarını,uyuşturucunun ülkenin ciddi sorunları arasında olduğunu söyledi. Etkinlikte emeği geçen herkese teşekkür etti.uy1
Etkinlikte konuşma yapan Başbakanlık Uyuşturucuyla Mücadele Komisyon başkanı Hasan Karaokçu; Gazimağusa Belediyesi ile göreve geldikleri dönemde işbirliğinde olduklarını,etkinlikteki hedeflerinin uyuşturucu ile mücadele konusunda toplumsal farkındalık ve bilinç  düzeyini yüksedilmesini, BM uyuşturucu ile mücadele gününde “Önce Dinleyiniz” sloganı ileuyuşturucu ile mücadele  konusunda ciddi adımlar attığını söyledi.Uyuşturucu ile mücadele konusunda her türlü faaliyetlere destek veren Gazimağusa Belediye Başkanı İsmail Arter’e teşekkür etti.uy2

Otizmli Çocuklar Farkındalık Yaratmak İçin Koştu

otizm   Mersin Büyükşehir Belediyesi Engelliler Daire Başkanlığı’nın ‘2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ nedeniyle düzenlemiş olduğu ‘otizm farkındalık koşusunda’, otizmli çocuklar farkındalık yaratmak için koştu.

mustafa  Özgecan Aslan Meydanı’ndan başlayıp, Suphi Öner Öğretmenevi’nde sona eren koşu büyük ilgi gördü. Türkiye’de 650 bin otizmli birey olduğuna dikkati çeken Mersin Büyükşehir Belediyesi Engelliler Dairesi Başkanı Mustafa Saçıkara “Bizler şehrimizin ve ülkemizin, bu tür konularda farkındalığını artırmak ve olumlu yönde algı oluşturmak konusunda hep öncü olacağımıza söz verdik.  Bundan sonra da bu tür etkinliklerin öncüsü olmaya devam edeceğiz” dedi.

Engelliler Dairesi Başkanlığı olarak otizm konusunda farkındalık yaratmak için çalışmalar yapacaklarını kaydeden Saçıkara, “Otizmli olmak bir eksiklik değildir. 1-3 yaşında tanısı koyulabilen otizmli bireyler, uzmanların gözetiminde eğitim alarak, kendi yaşamlarını idame ettirebiliyor. Bizler otizmin farkında olacağız ve farkındalık yaratmak için çalışmalar yapacağız. Otizmin günümüzde bilinen tedavisi, eğitim ve sportif aktivitelerdir. Biz Büyükşehir Belediyesi olarak, bu tür çalışmalarla otizmli bireylerimizin ve ailelerimizin her zaman yanında olacağız” diye konuştu.

Koşuyu ilk bitiren 12 otizmli bireye madalyaları verilirken, diğer koşuculara da katılım belgesi verildi.

otizm2

U12 Cup’da İzmir Dayanışması

futbol2

Dünyanın en büyük kulüplerinin altyapı sporcularını bir araya getirecek U12 İzmir Cup öncesi turnuvada mücadele edecek İzmir kulüplerinde forma giyen minikler, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu ziyaret etti. İlk kez böyle büyük çaplı bir uluslararası organizasyonda vitrine çıkacak sporculara başarı dileyen Başkan Kocaoğlu, “Önemli olan yarışmak ve ortaya bir iddia koymaktır” dedi. Ziyaretin ardından minik sporcular Konak Meydanı’nda bir gösteri maçı yaptı.

 

Altınordu Futbol Kulübü’nün projelendirdiği, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin desteklediği 21 ülkeden 48 takımın mücadele edeceği U12 İzmir Cup’a katılacak takımlar İzmir’e geldi. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, turnuva öncesi İzmir’i temsil edecek kulüplerin sporcu ve antrenörlerini makamında kabul ederek başarı diledi. Altay, Altınordu, Bucaspor, Göztepe, İzmirspor, Karşıyaka, İzmir Büyükşehir Belediyespor, Balçova Yaşamspor ve Bornovaspor forması giyen oyuncular heyecanlarını Başkan Kocaoğlu ile paylaştı. İzmir takımlarının ve sporcularının vitrine çıkacakları bu uluslararası etkinlikte başarılı olacaklarına inandığını ifade eden Başkan Aziz Kocaoğlu, “Tabi ki önemli olan yarışmak, önemli olan ortaya bir iddia koymak. Çalışa çalışa eksiklerinizi giderecek ve ileri yürüyeceksiniz” diye konuştu.futbol3

Bir kentte birlikteliğin korunabilmesi halinde sinerjinin de yakalanacağını ifade eden Başkan Kocaoğlu, “Bu konuda her zaman önderlik yapmaya çalıştık. İzmir’de spor altyapısının eksiklerini önemli ölçüde tamamladık. Bir tek stat konusunda eksiğimiz kaldı. İlçe belediyelerimizin bu alandaki çalışmalarına da destek veriyoruz” dedi.

Altınordu Futbol Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Barış Orhunbilge ise geçtiğimiz yıllarda 12 takımla başlayan turnuvanın İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla 48 takıma ulaştığını ve kentin yeni bir markası olma yolunda ilerlediğini söyledi. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na destekleri nedeniyle teşekkür eden Orhunbilge, önümüzdeki yıllarda çok daha fazla sayıda kulübün katılımıyla İzmir Cup’ı büyüteceklerini dile getirdi.

futbol İzmir hatırası

Başkan Kocaoğlu, ziyaretin ardından İzmir kulüplerinin minik sporcularıyla birlikte Saat Kulesi önünde hatıra fotoğrafı çektirdi. Daha sonra Konak Meydanı’na minyatür kaleler kurarak gösteri maçı yapan U12 sporcuları, sporun ruhuna uygun bir şekilde İzmir dayanışmasının en güzel örneğini sergiledi.

Heyecan başlıyor

Altınordu’nun Selçuk Efes Tesisleri’nde yapılacak turnuvanın açılış töreni 3 Nisan Cuma günü saat 13.30’da yapılacak. Aralarında dünyaca ünlü kulüplerin de yer aldığı 48 takım, 8 ayrı grupta mücadele edecek.

 

 

 

Toros Üniversitesi’nden Ahmet Ünal’a Hayırlı Olsun Ziyareti

torosToros Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Özer, Mersin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Ünal’ı ziyaret etti.

Prof. Dr. Özer, geçtiğimiz ay yapılan cemiyet başkanlığı seçiminde yeniden başkan seçilen Ahmet Ünal’ı iş yerindeki makamında ziyaret etti. Görüşmede yerel medyanın önemine vurgu yapan Prof. Dr. Özer, “ Maalesef ülkemizde gazeteciler yeteri kadar özgür değil. Vatandaşların sorunlarını dillendiren kalemlerin özgür olmaması bu ülkenin en temel sorunlarından birisidir. Biz Toros Üniversitesi olarak, medya konusuna çok önem veriyoruz. Yerel Medyanın gelişmesi için düzenlediğimiz seminerlerle, konferanslarla katkılar sunmaya çalışıyoruz. Sayın Başkan Ünal daha önce düzenlediğimiz birçok etkinliğe katılarak bizimle iş birliği içerisinde olmuştu. Eminim ilerleyen günlerde de Toros Üniversitesi ve Gazeteciler Cemiyeti çok önemli işlerin altına birlikte imza atacaktır.

Bugün bu ziyaretimiz Sayın Başkanın göreve yeniden seçilmesi içindi ama öğrendik ki cemiyet yeni bir binaya taşınacakmış. Bu vesile ile başkanı ve yönetim kurulunu hem yeni görevleri için kutluyor hem de yeni yerlerini güle güle kullanmalarını temenni ediyorum” dedi.

Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Mersin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Ünal, “ Toros Üniversitesi düzenlediği etkinliklerle kente ve gazetecilerin sorunlarına ne kadar duyarlı olduğunu her platformda göstermektedir. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da cemiyetimizle üniversite arasındaki koordineli işbirliği hız kesmeden devam edecektir. Kente yaptıkları bilimsel katkılarından dolayı Sayın Özer ve Toros Üniversitesine çok teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Özer ziyaretin anısına Cemiyet Başkanı Ünal’a Toros yayınlarından çıkan kitapları, Sosyal Bilimler Dergisi ve Toros Vizyon dergilerini armağan etti.toros2