Etiket arşivi: Manifesto

Büyüklerin Etrafını Saran Zehirli Böcekler.!

MANİFESTO -1
BÜYÜKLERİN ETRAFINI SARAN ZEHİRLİ BÖCEKLER.!
Bazı insanların şahsi kabiliyetleri, ferdi seviyeleri düşüktür. Değerli bir görüşe sahip olmadıklarından belli başlı bir hizmete de muvaffak olamazlar. Bununla beraber mükemmel görünmek ihtiyacını da duyarlar.
Bu gibilerin başvurdukları çare şudur:
 Çevrede itibar kazanmış değerli insanların yakınına sokulmak, onların itibarından istifadeyle kendini değerlendirip, olmayan meziyete sahipmiş gibi görünmek.
Böylece kendini de tatmin edip maksadına ulaşmak.!
Bu düşüncesini tatbike koyunca ortaya çıkacak durum şudur:
 Çevrede itibar ve hürmet kazanmış faziletli  insanlar, bir bal küpü; bu gibi fırsatçılarsa bu küpün etrafında uçuşan sinek gurubu .!
Bu sineklerin bal küpünün etrafında uçuşları aslında sadece baldan edecekleri maddi istifade içindir. Yoksa fazilet ve meziyete meftun oluşlarından değildir.
Tarihi inceleyin, bütün değerli insanlar, faziletli büyükler; hep sinek misali kimselerin etraflarını istila edip, onları istismar etmelerinden yıkılmış, sahip oldukları meziyet ve fazileti tersine işletmekten vicdan azabı çekmişlerdir. Bunun için darbı mesel haline gelen şu söz gerçeğin ta kendisidir:
-Kendisi hak üzeredir, fakat çevresi onu batıla meylettirmektedir!
Böyle çevreler, büyük insana söylemediğini söyletir, demediğini dedirtir, asla beslemediği fikirleri ona mal ederek yayarlar.
Bu durumda fazilet sahibine düşen, sinekler gibi etrafını alanlara teşvikte bulunmamak, kendini istismar ettirmemek…
Aksi halde sinekten sadece kurt gelir, en güzel gıdayı bile kurtlandıran sinekler o güzel balı yenmez hale getirirler.
Tarihi bir misal:
Ebu Bekri’z  Zühri, hem büyük bir fakih, hem de zeki bir Muhaddisti. Az insanların nefsinde birleştirdiği fakihlik ve muhaddislik Unvanına o bihakkın sahip olmuştu. Bu yüzden kendisine bir hayli saygı duyulmuş, hürmette bulunulmuştu.
Ne var ki, bu büyük fakih, değerli Muhaddis, artık ihtiyarlamış, gençliğindeki gibi olayları değerlendirip, hadiseleri istikametlendiremez  hale gelmişti.
Kendisinde bir meziyet ve değer bulamayan bir takım ham ervahlar da onun bu halinden istifade ile etrafını almışlardı. Ona yakınlıklarını göstermek suretiyle kendilerini değerlendirmeye, itibarlarını yükseltmeye. çalışıyorlardı. Bu sinek misali kimseler bir ara o hale geldiler ki:
Ebu Bekri’ z-Zühri böyle diyor, onun emri budur
böyle dedi.! diyerek kendi arzu ve isteklerini hep onun adına empoze ettiler, yalan yanlış fikirleri batıl ve sapık düşünceleri onun adına yaymaya başladılar.
Yaşlanmış, çevrede olanları değerlendirme melekesinden düşmüş olan büyük fakih ve muhaddis ise, bunlara şefkat ve hürmetle bakıyordu. Baktığı bir şey değil, fakat onlar, onun o güne kadar rivayet ettiği hadisler ve verdiği fıkhı hükümlerle istikametlendirdiği cemaati zayıflatıyorlar; mü’minlerin arasına tefrika düşürüyorlardı.
Durumu değerlendiren dostları bu büyük alim ve fakihe oldukça uyarıcı, sert bir mektup yazdılar. Mektup uzun olduğundan (Ayasofya vaizi Manastırlı İsmail Hakkı’nın eserinden) bazı cümlelerini kısaltarak arzedeceğim.
Her halde ibretli bulacaksınız.
Mektup aynen şöyle başlıyor:
Ey Eba Bekir, Allah teala seni de, bizi de fitneden korusun! Öyle bir duruma düştün ki, bulunduğun halden kurtulman için sana dua etmek üzerimize vacib oldu! Rabbimiz sana resulünün sünnetini tebliğ nimeti verdiği halde şu anda sen nelere alet ediliyor, etrafını kimlerin aldığını biliyor musun?
Vaktiyle tebliğ ettiğin Sünnet’i Seniyyenin aksine telkin edenlerle teşriki mesfü ettiğinin farkında mısın? Bu bozguncular senin etrafında bir değirmen taşı gibidirler. Seni kısa zamanda öğütüp biti­ recekler… Seninle, cahillerin kalblerini avlıyorlar. Gerçek durumu bilmeyen halk o  bozguncuların sana yakınlığına bakarak aldanıp, dedikodularına inanıyor, şimdiye kadar telkin ettiğin fikri bozmaya bizzat seni vasıta ediyorlar. Hala bunlara mani olmayacaksan fikrine hastalık gelmiş diyerek seni bir an evvel bozguncuların tesirinden kur­tarmaya çalışacağız!..
Mektubun sonunda “zararlı ve zalim adamın ömrünün uzamasına dua etmek, Allah’a isyan etmektir” mealinde bir de hadisten bahsedilerek şu olay anlatılıyor:
Bir zalim çölde susuzluktan can çekişiyordu. Süfyanı Seriye:
-Buna biraz su verelim, dediler.
O şu cevabı verdi:
Bırakın Onu, çöksün bir an evvel. Kurtulsun Müslümanlar fitnesinden!
Biz böyle olmaktan Allah’a  sığınır,  olanlarında ıslahına çalışırız.
Siyami Boylu 
Devam Edecek ….

2018’E MANİFESTO

2018’E MANİFESTO

Dilek Alp        Hayat gerçekten çok kısa. Ya da çok uzun. Nereden baktığınıza bağlı. Ama logaritmik bir ilerleyişi olduğu kesin. Yakınlarda yaptığım bir geçmişe yolculuk sohbeti esnasında gördüm ki yıllar kontrolsüz hızla tükeniyor. Denediklerin yanına kar kalmış. Öyle mi böyle mi derken insanları, heyecanını, enerjini, tebessümünü yitirmişsin dünyaya karşı. Hayal ederken, korkarken, sevmeyi denerken, okurken, büyürken bir bakmışsınız takma dişleriniz elinize verilmiş… Yaşamın çocukluk-gençlik döneminde yılların araları çok uzun ama yaş aldıkça feci kısalıyor bu dönem. 6 yaşla 10 yaş arasında neredeyse asırlar varken, 40 ile 49 arası bir göz kırpmalık bir mesafe sanki. 50’den sonrasını hayal bile edemiyorum. Yılların tecrübesi denilen aslında başarısızlık hikâyeleri gibi gelir bana. Neden canın yanmışsa kalbine deneyim adıyla kazınır. Öğütlerin hepsi bu bölümden çıkar. Keşkelerin fazlaca olduğu klasördür. Yılsonlarını hiç sevmem, yılbaşlarına ise tutkunum. Yılın sonu ister istemez hesaplaşma yaptırır beni kendimle, çoğunluk eksik duygudur. Yeni yıl heyecandır. Yeniden ümitlenmedir. Şansını zorlamadır bir anlamda. Ama yine de iyi hissettirir. Biraz klişe biraz tecrübe toparlayım dedim zihnimi, benim için değil sadece hepimiz için düşündüm…

      1. Arkadaşınızdan, eski eşinizden ya da sevgilinizden nefret etmeyi bırakın.
Nefret insanı sinsi sinsi kemiren bir duygudur. En azından “kayıtsız kalın”. Sevgi kelimesini onlarla anlamlandırmak zorunda değilsiniz.
          KURTULUN…

  1. Dedikoduyu ve başkaları hakkında kötü konuşmayı bırakın.
    Artık lisede değilsiniz. Dedikodu sizin için enerji ve zaman kaybından başka bir şey değil. Başkalarının hakkında konuşarak bir yere varamazsınız.
    KONUŞMAYIN…
  2. Minnet duymama huyunuzu bırakın.
    Size iyi davrananları değil, kötü davrananları önemseme ve sürekli bunları gündemde tutma huyunuzu bir tarafa bırakın. Size kimin sevgi dolu ve saygılı davranmadığına değil, kimler için çok kıymetli olduğunuza odaklanın ve değerini bilin. Size kazık atanları değil, hoşluk yapanları “parlatın” zihninizde. Bu devirde sevgiyi hoyrat harcamayın. Sevgi zor bir duygudur, nefret çok kolay.
    MİNNETTAR OLUN…
  3. “Ümitsiz vaka” arkadaşları bırakın.
    Herkeste vardır öyle bir ya da iki arkadaş. Sürekli bir takım dertlere batıp çıkarlar ve her battıklarında size koşup saatlerce kafanızı ütülerler. Ama söylediğiniz hiçbir lafı da iplemezler. Ayrıca, siz zor durumda kaldığınızda nedense hiç ortalarda görünmezler. Gençken tamam da, belli bir yaştan sonra kıymetli vaktinizi böyle boş işlerle harcamayın.
    TEMİZLEYİN…
  4. Karmaşayı bir tarafa bırakın.
    İnsan yaş aldıkça, neyin değerli neyin daha az değerli olduğunu az buçuk anlıyor. Aile, gerçek arkadaş(lar), dost(lar) ve sizin için gerçekten anlamı olan bir “iş”. Gerisi hakikaten kuru gürültü. Dolaplar dolusu giysiye ve elli tane ayakkabıya da ihtiyacınız yok, laf olsun torba dolsun misali sosyal aktivitelere de. Ve ruhunuzu öldüren bir işe de.
    SADELEŞİN…
  5. Kafa karışıklığını iyi bir şey sanmayı bırakın.
    “Karmaşık insanlar” ilginçtir yalanına inanmayın gözünüzü seveyim. “Ezbere konuşmazlar, her davranışlarının muhakkak bir nedeni vardır. Bilgileri süs gibi durmaz üstlerinde, içselleştirmişlerdir. Onlar sayesinde yeni bakış açıları keşfederiz, zenginleşiriz.” Cümleleri gizem dolu değil gri net olmayan, belirsiz insan tipleri içindir. Bilin ki “kafası karışık insanlar” ilginç değildir. Hayatı kendileri için olduğu kadar etrafları için de çorbaya çevirmekte üstlerine yoktur. Yorarlar düşünürken, anlarken, konuşurken…
    BERRAKLAŞIN…
  6. Daha fazlasını istemeyi bırakın.
    Mutlu insanların ortak sırrı, ellerinde olanın kıymetini bilmeleridir. Elindekinin kıymetini bilmiyorsan, daha fazlasını istemenin bir anlamı yok, çünkü o da seni mutlu etmeyecek. Daha da fazlasını isteyeceksin. Önce elinizde ne var bunu farkedin, elinizdeki size ne ifade ediyor, verdiğiniz değer nedir ona bir göz atın öncelikle.
    ELİNİZDE NE VAR BİR BAKIN…
  7. Şu fazlalık 10 kiloyu bırakın, abur cubur, sigara ve alkolü azaltmaya çalışın.
    5-10 kilo fazlanız var… Derhal o kiloları bir yerlerde bırakın. Yürüyüşte, yüzmede, spor salonunda… Fark etmez. Sorun “estetik” değil, sağlık. Fazla her kilo sağlık açısından bir tehdit çünkü. Alkol kilo aldırır. Sigara hayatı zorlaştırır. Unutmayın siz kendinize saygı duyarsanız etrafınız size saygı duyacaktır.
    KENDİNİZE DEĞER VERİN…
  8. Her şeye evet demeyi bırakın.
    Kimsenin kalbini kırmamak ya da sevimli görünmek adına, olur olmaz her isteğe “evet” demeyi bırakın. Sizi zorlayacak, size ters gelen, sizi gerecek hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsiniz. Ama olur olmaz sarfettiğiniz “hayır” larda sevimsiz olacaktır unutmayın.
    HAYIR DEMEKTEN KORKMAYIN…
  9. Klişe düşünceleri bir tarafa bırakın.
    Nasıl bir hayat yaşayacağınıza kendiniz karar verin. Kime ne? Yanlışlar yapmış olabilirsiniz. Denemekten korkmayın. Farklı olun, özgün düşünün ve hesap vermek zorunda hissetmeyin ama sorumluluklarınızı da bilin. Hayat sizin hayatınız.
    SINIR KOYMAYIN…Hayalleriniz kadar sınırsız bir 2018 diliyorum…
    Dilek ALP