Etiket arşivi: Leyla

Prof. miriam cooke, İslam’daki kadın evliyaları anlattı

Prof. miriam cooke: “Hz. Ayşe, İslam’ın yayılmasında yaptığı çalışmalar dolayısı ile İslam’ın kadın feministlerindendir”

Duke Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. miriam cooke, Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsünde ders vermek üzere İstanbul’a geldi. Halka açık seminerde konuşma yapan Prof. cooke, Rabia’dan Leyla Ayşe’ye ve Bibi Fatıma’ya kadar İslam coğrafyasındaki evliya kadınları anlattı. Prof. miriam cooke, Hz. Ayşe’nin İslam’ın yayılmasında yaptığı çalışmalar dolayısı ile İslam’ın kadın feministlerinden biri olduğunu söyledi.

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü, Kerim Vakfının destekleriyle, 2018-2019 akademik yılı güz döneminde 4 hafta boyunca Duke Üniversitesinden Prof. miriam cooke’u misafir ediyor. Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsünün yarı zamanlı akademik kadrosunda bulunan Prof. miriam cooke, kaldığı süre içerisinde lisansüstü öğrencilere yönelik 21 saatten oluşan bir dizi ders verecek.

Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonunda bir seminer veren Prof. miriam cooke,İslam dünyasındaki kadın evliyaları, bunların tasavvuf alanıda yaptığı katkılara değindi.

Programın açılış konuşmasını yapan Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Elif Erhan, bu derslerin, tasavvuf araştırmaları ensititüsü öğrencilerinin, batı kaynaklı İslam Araştırmaları literatürü hakkında bilgi ve becelerini artıracağını, özellikle tez aşamasında olan öğrencilerin ele alma biçimleri, kurgu ve yazım yöntemlerini geliştireceğini söyledi.

Cemalnur Sargut: “Prof. cooke, dünyaya İslam’ı anlatan bir hoca”

Mutasavvıf yazar Cemalnur Sargut da Prof. miriam cooke’un üniversiteye gelmiş olmasından ve kadın veliler hakkında konuşacak olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Prof. Cooke’un dünyaya İslam’ı anlatmak için çalıştığını ifade eden Sargut, çalışmalarında kadın evliyaları ele aldığını söyledi. Cemalnur Sargut, “İnsanlara hizmet etmek, mürşidine bağlılık kadın evliyalarda gözükür. miriam dünyaya İslam’ı anlatan bir hoca. Onunla dost olmak benim için bir lütuf ve şereftir” dedi. Cemalnur Sargut, Amerikalıların buradaki feminist kavramını İslamiyet’te kadın özneli olayları anlatmak için kullandıklarının altını çizdi. Sargut, İslam’ın kadın hareketlerinde en öncü din olduğunu ve İslam’ın kadına çok değer verdiğini de sözlerine ekledi.

İslamiyet’te kutsanmak yok

Prof. miriam cooke “İyi sabahlar” diye başladığı “Velayet Üzerine” başlıklı konuşmasında Hıristiyanlıktaki azizlik, Müslümanlıktaki evliyalık makamlarının tarihçesine değindi. Her iki dine mensup kadın aziz ve evliyalardan bahseden Prof. cooke, her iki dinde yer alan kavramları mukayese etti. Hıristiyanlıkta bulunan azizlerin Papa tarafından kutsandığını ifade eden cooke, İslam’da bunun olmadığını,en belirgin farkın da bu olduğunu dile getirdi.

Hz. Ayşe’nin önemli rolü

Hz. Ayşe’nin İslam’ın yayılmasında yaptığı çalışmalar dolayısı ile İslam’ın kadın feministlerinden biri olduğunu dile getiren Prof. miriam cooke, “Hz. Muhammed ve onun takipçilerinin dininin 3’te 2’sini Hz. Ayşe’den aldığını söylüyorlar. Burada birçok hadisin, bunun 2 bin tanesini Hz. Ayşe’nin naklettiği söyleniyor yani bu da kendisinin aslında bir İslami feminist olduğuna işaret ediyor” dedi.

İslam dünyasındaki kadın evliyaları anlattı

Prof. miriam cooke, İslam coğrafyasındaki kadın evliyaları, hayatlarını, hayatlarının önemli dönüm noktalarını anlattı. İlk kadın evliyalardan, Mısır’ın başkenti Kahire’de 2013’te yaşanan olayların sembolü olan Râbia el-Adeviyye’nin hayat öyküsünden örnekler veren Prof. miriam cooke, Hindistan’da yaşayan kadın evliya Bibi Fatıma ve Leyla Ayşe’nin hayatlarından ve benzerliklerinden söz etti.

Kendileriyle temasa geçen herkesi Allah’a yakınlaştırıyor

Prof. miriam cooke, kadın evliyaların kendileriyle temasa geçen herkese Allah’a yakınlaşmalarında yardımcı olduklarını belirterek “Bu kadınlarla ilgili anlatılan hikayeler bize etik, ahlaki ve manevi uygulamalarla güçlenmelerinin hikayelerini anlatıyor; edep ve cihadla. Aslında büyük cihad dediğimiz kişinin kendi nefsiyle olan mücadelesini anlatıyor. Onların hikayeleri, hayatları bize her ikisinin de kendileriyle temasa geçen herkesi Allah’a daha yakınlaştırdıklarını gösteriyor” dedi.

Bu kadınlar model oluşturuyor

“Bu büyük cihad onlara aslında bir ataerkil sistemde müzakere ederek sıradışı haklar alma ve kadınlara erkeklerle yalnız başına görünebilme gibi bir imtiyaz veriyor” diyen Prof. cooke, sözlerini şöyle tamamladı: “Buradaki her evliya kadın kendi istediği hayatı seçecek gücü buluyor ve böylece de kendi takipçileri için bir model teşkil ediyor. Rabia da Leyla Ayşe de kendilerine tarihte ve gelecekte çok önemli bir yer kazandıran bir cihada iştirak ediyorlar. Sonuç olarak şunu söylemem lazım. Bu yaz burada ders veren Sachiko Murata, Rabia’nın şöyle dediğini naklediyor; Her şeyin bir meyvesi vardır ve ilmin ve idrakin meyvesi de Allah’a yakınlaşmaktır. İnsanlar kendini tanıdığı zaman kendinin ne olduğunu bildiği zaman Allah’a yakınlaşmaktadır. Çünkü Allah onların ve her şeyin özüdür, hakikatidir.”

Yoğun bir katılımın olduğu seminer, ÜÜ TV’den canlı olarak yayınlandı. Program sonunda bir hatıra fotoğrafı çektirildi.

Kadına Şiddet ve Çocuk İstismarına Hayır

Herkesin bildiği ve gördüğü, korku filmi gibi izlediği, belki yüzlerce yıldır süren kadına şiddet, çocuklara istismar olayları toplumların en önemli sorunlarının başında geliyor. Daha da kötüsü, günlük kaygılarla uğraşılırken bu tür olayların sıradanlaşması tehlikesi baş gösteriyor. Haberlerde bu olayların sadece “sayı” üzerinden değerlendirilmesi de, insani boyutunu arka plana itiyor. Olaylardan yola çıkılarak filmler yapılıyor, kitaplar yazılıyor, felsefeciler, eğitimciler, psikologlar çalışmalar yapıyor ama şiddet ve istismar durmuyor hatta artıyor.

 

Sorunun önemini bir kez daha dile getirmekle yetinmeyerek, çözümü için yola çıkan Kadın Gücü Derneği Bayraklı Şube Başkanı Songül Gök, “Kadına Şiddet ve Çocuk İstismarına Hayır” konulu çalıştayın gerçekleşmesini sağladı. Siyasi parti ve sivil toplum temsilcilerini, kamu kurumlarının yetkililerini, akademisyenleri, yerel yöneticileri, gazetecileri ve hukukçuları bir araya getiren ve iki gün süren çalıştaydan çıkan sonuçlar, şiddet ve istismarın korkunç yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi. Katılımcılar, daha etkin ve somut çalışmalar yapılması konusunda birleştiler. Bu konuda devletin yanı sıra tüm kurumların ve hatta bireylerin de çaba göstermelerinin şart olduğunu belirlediler. Detaylı bir rapor olarak hazırlanacak çalıştayın notları bile, sorunun ne derece vahim olduğunu ortaya çıkardı.

Çözüm için ortaklaşa mücadelenin şart olduğunu belirten Kadın Gücü Derneği Bayraklı Şube Başkanı Songül Gök, “Farkındalık arttıkça cesaret de artıyor, sadece kadınların mücadelesi yetmiyor, erkekler de farkında olmalı. Bu amaçla; sosyal medya etkin kullanılmalı. Hizmetiçi eğitimler interaktif olmalı. Kurumlar arası İşbirliği yapılmalı. Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri hobi olmaktan çıkarılmalı. Kanunlardaki cinsiyete dayalı ögeler değiştirilmeli. Yasal değişimlerin takipçisi olunmalı. İlkokuldan itibaren bireyler eşitlikçi cinsiyet ile yetiştirilmeli. Kadın insan hakları eğitimleri yaygınlaştırılmalı. Halk eğitim merkezlerinde kurslar verilmeli. Kamu personeli cinsiyet eşitliği ve insan hakları konusunda eğitilmeli. Rehabilitasyon hizmetlerine yönelik alt yapı olmalı. Sadece şiddet görene değil şiddeti uygulayan da eğitimden geçirilmeli. İşverenlere (Ticaret odası ve sanayi odaları işbirliği ile) eğitimler verilmeli. Bildirimler konusunda toplumsal farkındalık yaratılmalı bilinç arttırılmalı. 3. sayfa haberleri ve görseller azaltılmalı. Filmler şiddeti kanıksatıyor, şiddet reyting kaygısı ile sunuluyor.  Mağdur daha suçlu konumda görünebiliyor. Cezalar şikayete bağlı olmamalı. Yerel yönetimlerin bu konuda farkındalık yaratacak etkinlikler ve uygulamalar yapmaları gerekir. Milli Eğitim Bakanlığı eğitimi müfredata eğitim almalı. Kurumların koordinasyonları arttırılmalı,  STKl’arın da olduğu kurullar oluşturulmalı. ŞÖNİM’ler kuruldu ama ne yapıldığı belli değil. Kadınların istihdamı ve ekonomik özgürlüğü sağlanmalı. Yapılan etkinlikler ve faaliyetler duyurulmalı” dedi.

Çalıştaya; E.Ü. Prof. Dr. Aynur Uysal, Yaşar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Timur Demirbaş, Dr. Candide Şentürk, İzmir Tabip Odası’ndan Prof. Dr. Serpil Salacin, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, Katip Çelebi Üniversitesi’nden Doç. Leyla Baysan Arabacı, İzmir Barosu’ndan Av. İlke Erol, UCİM Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği’nden Saadet Özkan ve Yücel Ceylan panelist olarak katılırken acil önlemler alınması konusunda birleştiler.

Gözlerime Akan Çocuk

GÖZLERİME  AKAN  ÇOCUK

 

 

Onlar ölüyorken

Siz orada yoktunuz!

Ben gözlerini gördüm

Ölmüş bir çocuğun.

Yıpranmış bir gazetede,

Annesini yanına yatırmışlardı

Annesini ölü sanmıştım!

Sonra annesi kalktı,

Ağlamıyordu!

Çünkü suyu çekilmişti kuyusunun.

“Bir Hıçkırıktı Geçmiş Zaman” şiirinde öyle söylüyor M. Burak Sezer.

Aylan’dan Eylül’e, Bodrum’dan Ankara’ya değin ve Muhammed’den Leyla’ya, Arakan’dan Ağrı’ya dek içte ve dışta günahsız güvercinlerin katli, gayri sözü de hükümsüzleştiriyor.

Şiir limanının mısra halatlarına sığınalım. İmgelerimizi af dileme bâbında onlara adayalım. Ve bu meyanda 21 Ocak 1993’te Silvan’da yazdığımız “Gözlerime Akan Çocuk” şiirini paylaşalım:

 

Bir hıçkırıktı geçmiş zaman

Yakamda bir rozet suçluluklar

Gözlerimin buğusu duman duman

Gölgesinde ip atlıyor çocuklar

 

Akköpüklü atlar geçecek dörtnala

Toynakları gözbebeğimde yangın

Resmini çizin ve anlatın çocuklara

Demir yumrukları var ayrılığın

 

Bir çocuk sesinde hissetmek ölümü

Ve teslim olmak bir çiçek açışına

Gözlerime bahsetmeyin öldüğümü

Ve çocukları gömmeyin gözyaşıma

 

O çocuklar ki beni anlayabilir

Fakat siz esirsinizdir çığlıklara

Çağdaş günahları yıkanın bir bir

Ve teslim olun çocuklara!..

 

 

Önce Türk gençlerinin, sonra da Türk yaşlıların kahramanıydı

Geçtiğimiz hafta sonunda hayata gözlerini kapatan Sabri Kenan Bağcı’nın cenaze töreni, yoğun bir yağmur altında yapıldı. Hollanda’nın dört bir yanından ve hatta Almanya, Belçika, Fransa ve Türkiye’den gelen dostlarının gözyaşlarına, gökyüzünden akan yaşlar da sel gibi akıp gitti.
Sabri Kenan Bağcı’nın cenaze törenini yazımın alt kesiminde geniş bir şekilde

okuyabileceksiniz.

Sabri Kenan Bağcı’nın geçmişi

Sabri Kenan Bağcı’yı 1972 yılında 26 yaşında bir delikanlıyken tanımıştım.
Hollanda’da yaşayan Türkler içinde ‘En sosyalist’ olanıydı. Türkiye’deki antidemokratik konuları gündeme getirmek isteyen Hollanda medyasının,
‘En çok konuşturduğu’ adamdı. Sabri Kenan Bağcı çok iyi niyetle eleştiriler yapıyordu ama, Hollanda medyası Sabri Kenan Bağcı’nın söylemlerini çarpıtarak yayınlıyordu. Vatanını ve milletini çok seven Bağcı ile bu konuyu görüşürken dikkatli olmasını tavsiye eymiştim.
Sabri Kenan Bağcı’nın Hollanda medyası için iyi bir kaynak olmasının en büyük nedeni, O’nun, ülkedeki en büyük işçi sendikasında çalışıyor olmasıydı.
Sabri Kenan Bağcı, sendikal yaşamını noktalamamıştı ama, o zamanlar yeni kurulan ‘Yabancı İşçiler Vakfı’nda görev yapmaya başlamıştı.

 

İşte tam o sıralarda, Hollanda futbol takımlarında forma giyemeyen Türk gençlerinin futboldan yararlanabilmeleri için bir ‘Türk Futbol Ligi’ kurmayı planlamıştık. Bunun için öncelikle bir Federasyon gerekliydi. Federasyonumuzu kurduk. Federasyonumuzun Danışma Kurulu’nda gazeteci arkadaşlarımla birlikte, Büyükelçimiz ve Başkonsolosumuz da yer almıştı. Ama bize bir de Başkan lazımdı. Bu başkanın, sosyal demokrat görüşlü, iyi bir ismi olan, vatanını ve milletini çok sevdiğine inandığımız Sabri Kenan Bağcı olmasında fikir birliği yapmıştık. Sabri Kenan Bağcı’nın başkanlığındaki Hollanda Türk Spor ve Kültür Dernekleri Federasyonu, ilk iş olarak Hollanda Futbol Federasyonu’na ‘Özel Üye’ olmuştu. Hollanda futbol takımlarında ayrımcılık nedeniyle yer bulamayan Türkler, ülkenin dört bir yanında kendi kulüplerini kurmuşlardı. Türk Ligi için Hollanda’nın çeşitli yerlerinden tam 64 Türk futbol kulübü başvurmuştu. O zaman en çok dikkat edilmesi gereken nokta, futbola siyasetin karıştırılmamasıydı. Kulüp isimleri siyasi ve bölgesel çağrışım yapmamalıydı. Bu nedenle, siyasi çağrım yapan kulüp isimleri değiştiriliyor ve hatta şehir isimleri bile sakıncalı bulunuyordu.
Gruplar halinde başlayan Hollanda Türk Futbol Ligi, yıllarca devam etmişti.

Sabri Kenan Bağcı’nın, Hollanda’daki Türk futboluna ve kültürüne hizmeti, son nefesini verene kadar devam etti.

Sabri Kenan Bağcı (sağda), Hollanda Türk Spor ve Kültür Kulüpleri Federasyonu’nun kuruluşu sırasında Türk medya mensuplarıyla görülüyor.

 

Sabri Kenan Bağcı’yı daha sonra, Türkler İçin Danışma Kurulu’nun ‘Başkan’ koltuğunda gördük. Bu kurum, Hollanda’da faaliyet gösteren, çeşitli siyasi ve dini görüşlerdeki 9 Federasyon’un bir çatı altında birleşmesiyle oluşmuştu.
Sabri Kenan Bağcı, dönemsel başkanlık koltuğuna, Hollanda Türk Spor ve Kültür Kulüpleri Federasyonu’nu temsilen oturmuştu.

 

Sabri Kenan Bağcı Kraliyet nişanını aldığı gün, eşi Mesude ile soldaki
fotoğrafı çektirmişti. Sağdaki fotoğrafta ise kızı Leyla ile birlikte.

 

Sabri Kenan Bağcı, yaşamının son yıllarında, Hollanda’daki yaşlı Türkler’e hizmet etmeyi de ihmal etmemişti. Birinci kuşak Türk göçmenlerin sorunları ile ilgilenmek için kurulan Hollanda Yaşlılar Federasyonu’nun başkanlığını da üstlenen Bağcı, önce Türk gençlerine, daha sonra da yaşlı Türkler’e sağladığı yararlar göz önünde tutularak Kraliyet Şövalyesi nişanına layık görüldü.

 

Bağcı’nın kızı Leyla, babasının futbol aşkına ayak uydurdu ve kendisi de çocukluğundan itibaren futbol oynamaya başladı. Kaleciliği seçen Leyla, 18 yaşında iken Hollanda Kadın Milli Futbol takımına çağrıldı. Ama Leyla, Hollanda’nın portakal renkli forması yerine ay yıldızlı Türk formasını tercih etti ve milli oldu.
Belçika’nın Standard Liege kadın takımının kalesini de yıllarca koruyan Leyla Bağcı, Türkiye, Almanya, Belçika ve Hollanda medyası tarafından büyük ilgi görmüştü.

 

Sabri Kenan Bağcı’nın futbola olan aşkı,  kızı Leyla’nın da futbolcu olmasına neden oldu. Leyla Bağcı, Hollanda’nın portakal renkli forması yerine ay yıldızlı Türk formasını tercih etti ve milli oldu.

Mersin hatırası

Sabri Kenan Bağcı, Yozgat Boğazlıyan’da yaşayan iki kızkardeşi ile birlikte Mersin’de konuğum olmuştu. Boğazlıyan’da o zaman sinema bile yoktu. Cafe, Bar, lokal gibi yerlerin esamesi okunmazdı. Misafir kaldıkları turistik tesislerimizde her akşam müzikli, danslı ve Şovlu yemek vardı.
Bir de Beyaz At (White Horse) – Lagos gibi yerler vardı. İki kız kardeşin eğlencelere katılmaları çok zor oldu. Ama daha sonra çok eğlendi iki kız kardeş.
Mersin’den ayrılırlarken Sabri Kenan Bağcı kulağıma şunları söylemişti:
”Abi bu kızları bundan sonra Boğazlıyan’da tutmak zor olacak. Bunlar buraya kaçarlar vallahi.”

Adı bir simge olmuştu

Pek çok insan, toplum içinde ünvan ve lakaplarla tanınır.
Hollanda’da, sadece
‘Sabri Bağcı’ veya ‘Kenan Bağcı’  akıllara hiçbir kişiyi getirmezken, üç isimden oluşan ‘Sabri Kenan Bağcı’ etiketi hemen biliniyordu. Sabri Kenan Bağcı ismi bir simgeydi artık.
Bu nedenle de yazımın hiçbir bölümünde sadece Sabri veya Bağcı ismini kullanmadım. Her defasında üç ismi birlikte yazdım.

Son aylarda rahatsızlanmıştı Sabri Kenan Bağcı. O’nunla telefonda sık sık görüşüyorduk. Bir süre önce birkaç arkadaş ile kendisini ziyaret etmek istemiştik. O’nunla bu konuyu telefonda görüşürken, zorlukla konuştuğunu anladım. Bu haliyle bize görünmek istemiyordu sanki. Bu isteksizliğe saygı göstermekten başka yapılacak bir şey yoktu.
Ne acıdır ki, 27 Ocak 2018 sabahı Sabri Kenan Bağcı’nın ölüm haberi geldi.
Sabri Kenan Bağcı’nın ölüm haberini bir bülten ile duyurduktan sonra, sosyal medya O’nu adeta yaşatıyordu. Binlerce dost ve tanıdık, O’nun nasıl iyi bir insan olduğunu kelimelere sığdıramıyordu.

VEDA


Sabri Kenan Bağcı’nın cenaze töreni, yaşadığı Dordrecht kentinde yapıldı.
Cenaze törenine akan yığınlar içinde Hollandalılar da çoktu. Mescidi Aksa camii’nde namazı kılınan Sabri Kenan Bağcı, şehrin Essenhof adlı mezarlığında gözyaşları içinde toprağa verildi.

Sabri Kenan Bağcı’nın cenaze töreni, yoğun bir yağmur altında yapıldı. Hollanda’nın dört bir yanından ve hatta Almanya, Belçika, Fransa ve Türkiye’den gelen dostlarının gözyaşlarına, gökyüzünden akan yaşlar da sel gibi
akıp gitti.

 

Kimler yoktu ki cenaze töreninde?
Tüm eski dostları biraraya getiren ve kucaklaştıran Sabri Kenan Bağcı’nın cenaze törenine katılanlar arasında en çok dikkat çekenlerden Turgut ve Ertan Torunoğulları, Veyis Güngör, Şadi Tatlı, Yavuz Nufel, Yalçın Çakır, Ali Okşak, Ergun Kula, Mustafa Ayrancı, Zeki Baran, Bekir Cebeci, Muhlis Ayboğan, Ahmet Azdural, İnanç Kutluer, Remzi Kabadayı, Emin Ateş, Mehmet Keskin, Mehmet Suytürk, Mehmet Keskin, Musa Öztürk, Ayhan Tonca, Vahit Acıöz ve unutulan isimler…

 

 

Ardından yazılanlar

Sabri Kenan Bağcı’nın ardından  Yavuz Nufel, Yalçın Çakır, Zeynel Abidin Kılıç, Belçika’dan Yusuf Çınal gibi pek çok meslektaşım, Sabri kenan bağcı’nın ardından güzel şeyler yazdılar.

 

 

 

 

 

DELİBAL Shemall Alışveriş Merkezinde !

Ay Yapım imzalı, Çağatay Ulusoy ve Leyla Lydia Tuğutlu’nun rol aldığı yılın en güzel aşk filmi ‘Delibal’ın Antalya galası 22 Aralık Salı gecesi Antalya Shemall Alışveriş Merkezi CinemaPink salonlarında  gerçekleştirildi. Gala için Antalya’ya gelen Çağatay Ulusoy ve Leyla Lydia Tuğutlu’ya  Antalyalı hayranları büyük ilgi gösterdi.deli

 

 

Delibal’ın oyuncuları Çağatay Ulusoy, Leyla Lydia Tuğutlu ve filmin yönetmeni Ali Bilgin geçtiğimiz gün Antalya’da hayranlarıyla biraraya geldi.  Antalya Shemall Alışveriş Merkezi CinemaPink salonlarında gerçekleşen film gösteriminden önce hayranlarının karşısına çıkan Çağatay Ulusoy, Leyla Lydia Tuğutlu ve Ali Bilgin salonu dolduran konuklara geldikleri için teşekkür etti. Oyuncuların davetlileri selamlamalarının ardından hep birlikte film izlemesine geçildi.

Aynı üniversitede okuyan Barış ve Füsun’un sarsıcı ve ezber bozan büyük aşklarını beyaz perdeye taşıyan

Delibal 25 Aralık Cuma günü tüm Türkiye’de vizyona giriyor.deli1

Güney Azerbaycan Edebiyatı Konferansı

 

 

Kocaeli Şairler ve Yazarlar Birliği tarafından Leyla Atakan Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan Güney Azerbaycan Türkçesi konulu konferansı Azerbaycan İlimler Akademisi hocası Doç Dr. Pervana Mamedli verecek

 

Kocaeli’nin Türkçe’miz ve edebiyat konuları üzerinde en önemli değerlerinden birisi olan Kocaeli Şairler ve Yazarlar Derneği şimdi de Güney Azerbaycan Türk Edebiyatı Konferansı düzenliyor.

23 Temmuz Perşembe günü saat 19.00’da Leyla Atakan Kültür Merkezi’nde halka açılık olarak düzenlenecek olan konferansa katılımın yüksek olması bekleniyor. Azerbaycan İlimler Akademisi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Pervana Mamedli tarafından verilecek olan konferansta ‘Güney Azerbaycan ve Güney Azerbaycan Türkçesi’ hakkında bilgi verilecek.

Azerbaycan’da Güney Azerbaycan ile ilgili en önemli araştırmacılardan birisi olan Doç. Dr. Mamedli’nin bu konuda yayınlanmış 11 kitabı bulunuyor.

Kocaeli Şairler ve Yazarlar Birliği daha önce de Irak Türkmen Dernekleri Federasyonu Başkanı Kemal Beyatlı tarafından SDKM’de verilen ‘Kerkük Türkçesi’ konferansı düzenlemişti.

 

prof.jpg1Doç. Dr. Pervana Mamedli Kimdir?

 

Azerbaycan Devlet Üniversitesi gazetecilik bölümünde yüksek eğitim kazındıktan sonra 1985 yılında SSCB Gazeteciler Birliği’ne üye kabul edildi. 1998 yılından Azerbaycan Gazeteciler Birliği ve 2001’den bu yana da Azerbaycan Yazarlar Birliği üyesidir.

Azerbaycan Yabancı Diller Üniversitesi’nde Arapça ve İngilizce okudu. Vatanın sesi ve Odlar yurdu gazetelerinde muhabir olarak çalıştı. 1985- yılından 7 dilde (Azerbaycan, Rus, İngiliz, Fransız, Alman, Türk, Arap, Fars) yayınlanan «Azerbaycan bugün» dergisinin baş editörü olmuştur.

1998 yılından itibaren AMEA’nın Nizami adına Edebiyat Enstitüsü’nde Güney Azerbaycan edebiyatı bölümünde araştırmacı, yüksek araştırmacı, öncü araştırmacı olarak çalışıyor. Aynı zamanda 2000-2012 yıllarında Bakü Devlet Üniversitesinin Gazetecilik Fakültesi’nde basın tarihi fakültesinde baş öğretmen görevinde çalıştı. “Güney Azerbaycan basın tarihi” biliminin ilk yaratıcısı olup ve özel derslik hazırlamıştır. Konular üzere Azerbaycan ve Rus dillerinde programlar yaratmıştır.

2014’te Milli Havacılık Akademisi doçenti olmuş. 2002’de MEA’nın Nizami adına Edebiyat Enstitüsü’nde filoloji doktoru ödülünü almıştır.

2009’da Azerbaycan Gazeteciler Birliğinin H. Zerdabi, Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin Uluslararası Samet Behrengi ve Resul Rıza ödülüne layık görülmüştür. Yerli ve yabancı basında 200’den fazla bilimsel makalesi yayınlanmıştır. Evli, iki çocuk annesidir.

Kitapları:

  1. “Varlık” dergisinde edebiyat meseleleri, monografi. Bakü.Elm, 2000,200 s.
  2. Güney Azerbaycan (Eş yazar; kitaptaki kültür ve edebiyat adamları ile ilgili edebi oçerklərin ve basınla ilgili özel tablonun yazarı) Veri kitabı.Bakü. “Orhan”, 2000.514 s.
  3. “Güney Azerbaycan basın tarihi” (XIX, XX, XXI yüzyıllar) Bakü, Elm.2009,200 s.
  4. Her iki yakanın gerçek aynası- “Azerbaycan dergisi” .Bakü .2014,200 s.

5.Cenubi Azerbaycan: edebi şahsiyetler, portretlər. 1.bölüm Bakü.Sabah, 2015,200 s.

6.Cenubi Azerbaycan edebiyat meseleleri. Bakü. Sabah 2015, 310 s.

Arap alfabesinden latıin alfabesine uyguladığı kitapları:

7.Cevat Heyet. Edebiyya bilimi (Edebiyat şünaslık) . (Bakü.Elm, 1996,200 s.)

8.Hebib Sahir. Arzu-Qenber. (Önsöz ve açıklayıcı sözlerle birlikte) Bakü. Elm, 2007.100 s. 9.Mehmet tagi Zehtabi. “Başka elim, dilim var benim” (ön sözle birlikte), Bakü. Elm.2011,208 s.

  1. Qulamhüsen Saidi.”Sonsuz sefer” (ön sözle birlikte) Bakü,Hedef,2015,120 s.

10.Cenubi Azerbaycan edebiyatı antolojisi. (Çağdaş dönem) Bakü.Teas Press, 2015, 500 s. ve b.kitaplar prof davet2

 

Hatip Dicle ve Leyla Zana Milletvekili Adayı Olmayacak

345Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Genel Başkanı ve HDP İmralı heyetinde yer alan Hatip Dicle, milletvekili adayı olmayacak. İmralı’da Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmede de adaylığı gündeme gelen Hatip Dicle’nin bunu istemediği belirtildi. Siyasi yasağının bitmesinin ardından HDP’ye üye olan Diyarbakır Milletvekili  Leyla Zana’nın, 5 Mart’ta adaylık başvurusu biten partisine şimdiye kadar başvuru yapmadığı ortaya çıktı.

DHA muhabirinin HDP Kaynaklarından aldığı bilgiye göre, yıllarca cezaevinde kalan ve son olarak KCK ana davasından 5 yıl tutuklu kalan DTK Eş Genel Başkanı Hatip Dicle’nin 7 Haziran seçimlerinde aday olmayacağı belirtildi. HDP’nin İmralı heyetinde yer alan ve Diyarbakır’da milletvekilliği adaylığına kesin gözüyle bakılan Hatip Dicle’nin aday olup olmama konusunun İmralı’da Abdullah Öcalan ile yapalan görüşmede gündeme geldiği halde aday olmayacağını söylediği bildirildi. Dicle, 16 Şubat’ta başlayıp 5 Mart’ta biten süre içerisinde adaylık başvurusunda bulunmadı. Dicle’nin Öcalan’a İmralı’daki görüşmede HDP heyeti ile çalışmak ve halkı örgütlemek için milletvekili olmaya gerek olmadığını da söylediği belirtildi.

Hatip Dicle’den sonra milletvekilliği seçiminde adaylığına yine Dicle gibi kesin gözüyle bakılan Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana’nın da geçen Cuma günü HDP’ye üye olduğu ancak, şimdiye kadar milletvekilliği adaylığı başvurusu yapmadığı belirtildi. Zana’nın 5 Mart’ta biten adaylık başvurusundan sonra aday olup olmayacağının da şimdilik netlik kazanmadığı ve kendisinin kararının beklendiği kaydedildi.

DİCLE ADAY BELİRLEME KOMİSYONUNDA YER ALACAK

Milletvekilliği adayı olmayacağı belirtilen Hatip Dicle’nin, HDP’nin milletvekili adaylarını belirleme komisyonunda DTK Eş Genel Başkanı sıfatı ile yer alacağı belirtildi. Aday belirleme komisyonunda HDP Eş Başkanları Selehattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, DTK Eş Başkanları Hatip Dicle, Selma Irmak, DBP Eş Başkanları Emine Ayna, Kamuran Yüksek ile HDK Eş Sözcüleri Ertuğrul Kürkçü ve Sebahat Tuncel yer alacak.

Odatv.com