Etiket arşivi: Kuzey

Prof. Dr. Okan Bölükbaşı; Kına’nın Güçlü Bir Ağrı Kesici Olduğunu Biliyor Muydunuz?

Okan Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Okan Bölükbaşı, ‘’Kına başta ağrı olmak üzere birçok tıbbi sorunun tedavisinde kullanılıyor’’ dedi.

OKAN BÖLÜKBAŞIEfsanevi Mısır kraliçesi Kleopatra’nın kına yağından elde edilen bir koku kullandığı bilinmektedir. Kleopatra Roma’lı sevgilisi Antonius ile buluşmaya giderken geminin güvertesine bu losyondan bolca dökülürmüş. Eski Mısır mumyalarının el ve ayak tırnaklarında sıklıkla kına bulunmuştur. Kına o zamanlarda da hem makyaj, hem süsleme ve hem de tedavi amacı ile kullanılmaktaydı.

Kına,  litrasea familyasından bir bitkiden elde edilmektedir. Birçok türü olmakla birlikte sıklıkla kullanılan yeşil kına, Güney Batı Asya, Kuzey Afrika, Avustralya, Batı Hint Adaları halkaları tarafından endemik olarak kullanılmaktadır. Tüm bu kültürlerde, kına kullanımının dini bağlantıları da vardır.

Kına, naftokinon gibi onu güçlü bir “boya” yapan bileşiklerin yanı sıra; tanin, kumarin, flavinoidler, fenolik asit, steroller ve ksantonlar gibi birçok biyolojik etkiye yol açan ve tedavide çeşitli tıbbi sorunların çözümünde yararlanılan maddeler de içerir.

Prof. Dr. Okan Bölükbaşı, ‘’Kınanın tıbbi kullanımında; verem ilerlemesini durdurduğu, antiviral, antimikrobik, antifungal (Mantarlara karşı), protein glikasyonu önleyici, yara iyileştirici, antipiretik (Ateş düşürücü), analjezik (Ağrı kesici), antiinflamatuvar (Yangı-iltihap önleyici) özellikleri olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Mollusc, tyripanasoma, gibi hastalık etkenlerine karşı da yararlı olduğu bilinmektedir. Kına, ayrıca kanser, parazit, şeker hastalığı önleyici özelliklere sahipti. Karaciğeri korur. Bu nedenle sarılıkta kullanılagelmiştir. Kına, bağışıklık sistemini olumlu yönde düzenleyici etkilere de sahiptir. Günümüzde Ayurvedik tıp ve Unani tıp (Hindistan’da halen kullanılan eski yunan tıbbının bir formu) kına gargaralarını bademcik iltihabı, farenjit, diyare, dizanteri, ülser, barsak kurdu ve ateş tedavisinde uygulamaktadır’’ açıklamasını yaptı.

Yararları yanında dikkat edilmesi gereken durumlar da vardır. Nadir bir kan hastalığı olan favizm (Bakla yenmesi ile şiddetli iç kanama gelişmesi), ülkemizde nisbeten daha yaygın görülebilmektedir. Bu hastalığı olan ama hasta olduğu bilinmeyen bir çocuğun eline kına sürülmesi, az miktarda olsa bile, iç kanamaya neden olabilir!

Okan Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Okan Bölükbaşı, Kınanın ağrı kesici özelliğinin nerelerde kullanılması gerektiği konusunda önemli bilgiler verdi.

Kına, halk hekimliğinde, uyuz, saç kepeği, saç dökülmesi, sarılık, mantar hastalıkları, dalak büyümesi, kanser, amipli dizanteride kullanılmaktadır.

Kına yağı, kınadan elde edilen ve tedavi amaçlı olarak kullanılan bir maddedir. Özellikle eklem iltihabı ve romatizma kaynaklı ağrılarda etkilidir.

Kına, yanık yüzeyler üzerinde serinletici etki yapmakta, bu nedenle yüksek ateş tedavisi ve yanık bakımında kullanılabilmektedir.

Kınanın özellikle nöropatik ağrıda etkili olabileceği, doksanların sonlarına doğru bilimsel araştırmalarla ispatlanmıştır. Normal ağrı kesicilere cevap vermeyen nöropatik ağrı türü ağrılar, geniş bir grup hastalığı içermektedir. Trigeminal nevraljiden diyabetik nöropatiye (Şeker hastalarında görülen ayak yanmaları bu durum ile ilişkilidir); kanser ağrılarından fibromiyaljiye dek birçok ağrılı hastalığı barındırır.

Prof. Dr. Okan Bölükbaşı, ‘’Uzun bir süredir nöropatik ağrıya neden olan sinir sıkışması (En sık görüleni karpal tünel ) ve boyun fıtığı hastalarının kına sürdüklerini gözlemliyorduk. Bazı Ortadoğu ülkelerinde doktorlar karpal tünel sendromunda ellere kına sürülmesini bir hastalık işareti olarak görmektedir (Yani neredeyse kına varlığına bakıp karpal tünel tanısı koymak!). Gerçekten de kına, bu gibi durumlarda gözlenen “yanma”, “elektrik çarpması”, “batma” , “iğnelenme” benzeri nöropatik ağrıları ciddi biçimde azaltmaktadır. Halk arasında bu tür ağrılarda deriye kına sürmek uygulamasının boş bir inanç olmadığı, bilimsel bir temeli olduğu anlaşıldı. Kınanın içerdiği ağrı kesici maddeler ayrıntılı olarak tanımlanmış ve Birleşik Devletler patent dairesi tarafından tescil edilmiştir’’ dedi.

Akıncı Üssü Davasının Altıncı Celsesi Sona Erdi

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Üssü’ndeki eylemlere ilişkin davanın altıncı celsesi sona erdi.

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığıAkıncı Üssü‘ndeki eylemlere ilişkin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen davanın altıncı celsesinde savunmasını yapan eski Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık, üste o gece hiçbir sivil şahıs görmediğini iddia etti.

Üste sabaha kadar hareket olduğunu, ancak üssün darbenin sevk ve idare edilebileceği bir merkez olmadığını öne süren Harmancık, “Bana sorarsanız, o gece oradan hiçbir faaliyet icra edilemezdi. Kaos ve kargaşa dışında hiçbir şey yoktu. Orada televizyondan durumu anlamak dışında hiçbir şey yapmadım. Zaten Sayın Cumhurbaşkanının gece 03.00’teki İstanbul konuşmasından sonra da pis bir işin içine çekildiğimizi anladım. Sanırım orada televizyon seyreden herkes anladı. Artık yapılacak bir şey olmadığını anlayan kalabalık azalmaya başladı.” diye konuştu.

Parmak izinin bulunduğu eve gittiğini kabul etmedi

Yurtta Sulh Konseyinden ancak soruşturma aşamasında haberdar olduğunu iddia eden Harmancık, iddianamede, Temmuz 2016’da, Ankara Konutkent’te darbenin hazırlık toplantılarına katıldığı belirtilen ve parmak izine de rastlanılan eve gittiği suçlamasını reddetti.

“Ben değilim”

Akın Öztürk’ün ifadesinde, “Ömer Faruk Harmancık darbe yapma konusunda kararlı olduklarını belirtir cümleler kullandı.” dediğine yer verildiğini anımsatan Harmancık, “Akın Öztürk’ün muhtemel duyduğu ‘kararlıyız’ sözünü kimin sarf ettiğini bilmiyorum. Biri söylediyse bile ben değilim.” dedi.

“O arada geçmiş olduk”

Üsse bir arkadaşının otomobiliyle gittiğini bildiren Harmancık, Mahkeme Başkanı Giray’ın üsse askerlerin bile alınmadığını, alınacak kişilerin nizamiyeden telefon açılarak içeriye sorulduğunu ya da sadece “Yurtta Sulh” parolasını kullananların alındığını söylemesi üzerine, gittiği sırada bir anormallik gördüğünü söyledi ve şunları kaydetti:

“Bizim girişimiz en kalabalık zamanlara denk geldi. Kimsenin kimseye ne dur, ne geç diyecek hali vardı demek ki. O arada geçmiş olduk. ‘Dur’ bile denilmeden girdik içeri. Kimse durdurmadı. Onun için anormallik var diye düşündüm. Üs komutanının olabileceği yere gidiyorduk. Yol bizi 143. Filonun yakınına götürdü. Orada durduk, arabayı park ettik. Binaya gittik, kalabalık başladı zaten. 100’den fazla, belki 200 silahlı, teçhizatlı asker vardı. Gittim baktım, ilk duyduğum yurt çapında hava sahasının kapatıldığı, havadan büyük bir terör faaliyeti beklendiği idi. Duyduklarımı teyit edebilmek için meslektaşım amirallerle telefon trafiğine başladım. Beni getiren arkadaşa dönmesini söyledim. Ondan sonra üste kalmaya devam ettim. Ben üsten çıkmaya teşebbüs etmedim. Harekat Başkanlığı yapmış, olayların nasıl gelişebileceğini az buçuk bilen bir insanım. Ortada hava sahasını kapattıracak bir kriz varsa bunu bilip öğrenebileceğiniz en iyi yer, ilk öğreneceğiniz yer. Çıksam eve mi gideceğim?”0808-sakinci

Harmancık, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın bulunduğu odada sanıklardan Akın Öztürk, Kubilay Selçuk ve Mehmet Dişli’yi gördüğünü, generaller dışında girip çıkan başkaları olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gece 03.00’te yaptığı konuşmanın ardından “pis bir oyunun içine çekildiklerini herkes gibi kendisinin de anladığını” kaydeden Harmancık, “TSK emir komuta zinciri içinde yönetime el koymuştur diye başlayan haberin sonunda bir asparagas olduğu, TSK’nın bir şeye kalkıştığı fakat bunun emir komuta zincirinde olmadığı anlaşıldı. Benden gelip de ‘Bu darbeyi bitirt’ diyen olmadı. Çünkü orada ‘Ben darbeciyim’ diyen kimse yoktu. Herkes konuşuyordu, fakat ‘Ben darbeciyim.’ diyen yoktu. Son kalanlar da ‘Bu işe nasıl bulaştım. Rezalet. Beni kandırdılar.’ diyenler vardı.” diye konuştu.

Kaynak: TurkishNY – AA

Kuzey Kore Dünyanın Görmediği Ateş ve Dehşeti Görecek

0808-trumpppKuzey Kore’ye karşı uyarılarını sürdüren ABD Başkanı Trump, “Kuzey Kore nükleer tehdidi tırmandırırsa dünyanın görmediği ateş ve dehşeti görecek” ifadesini kullandı.

ABD Başkanı Donald Trump, nükleer silahlanmaya devam edeceklerini duyuran Kuzey Kore’ye sert çıkıştı. Trump, “Kuzey Kore nükleer tehdidi tırmandırırsa dünyanın görmediği ateş ve dehşeti görecek. Kuzey Kore’nin yapacağı en iyi şey ABD’yi bir daha tehdit etmemek olur” şeklinde açıklamada bulundu.

PİYASALAR OLUMSUZ ETKİLENDİ

Trump’ın Kuzey Kore için kullandığı bu sert ifadeler sonrası 9 gündür rekor kıran ABD borsa endeksleri, sürekli yükselişe ara vererek ilk kez düşüşle kapandı.080817-qkuzey-kore-dunyann-gormedii-ate-ve-deheti-gorecekq-1

 

Büyükşehir o arteri yeniliyor

arter

Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan açıklamada, “Kuzey Terminal ile Valide Camii Kavşağı arasında cadde yenileme çalışmaları gerçekleştirilecektir. 29 Mayıs Pazartesi günü arter trafiğe kapatılacaktır. Ulaşım alternatif güzergahlardan sağlanacaktır” ifadelerine yer verildi.arter.jpg2

 

Sakarya Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Şehir Senin İçin Yenileniyor’ sloganıyla başlatılan kentsel tasarım ve cadde yenileme projeleri Çevre Yolu Caddesi’nin Valide Camii Kavşağı ile Kuzey Terminal arasında devam edecektir. 29 Mayıs Pazartesi günü 09.00 – 12.30 arası Kuzey Terminal ile Valide Camii Kavşağı arası kapalı olacaktır. 13.30 – 17.30 arası ise Valide Camii Kavşağı ile Kuzey Terminal istikameti trafiğe kapalı olacaktır. Ünal Ozan ve İnönü Cadddeleri alternatif güzergahlar olarak kullanılabilecektir. Trafik işaret ve işaretçileri de bölgeye konuşlandırılacaktır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur” denildi.arter1

İNAR GİTSBA TÜRKİYE’DEN AYRILDI

 

inarAbhazya’nın Tam Yetkili Türkiye Temsilcisi İnar Gitsba Türkiye’den ayrıldı. Türkiye Diasporasında yaşayan Abhaz Adiğe ve Tüm Kuzey Kafkasyalı kardeşlerine hitaben yaptığı basın açıklamasında ” Geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki oturum iznimin iptal etmesi sonucu, Türkiye’deki Abhaz ve Kuzey Kafkasya diasporasında büyük infialin yaşandığını gözlemlemiş bulunmaktayım. Bilmenizi isterim ki sorunun çözümüne yönelik tüm girişimler federasyonlarımızın yöneticileri ve dostlarımız tarafından yerine getirilmektedir Dolayısıyla tüm soydaşlarım dan ricam; her zaman olduğu gibi sakin bir şekilde durumu takip etmeniz ve herhangi bir olumsuzluğa meydan vermemenizdir.”

TÜRKİYE DİASPORASINDA YAŞAYAN ABHAZ, ADİGE VE TÜM KUZEY KAFKASYALI KAMUOYUNA

Saygıdeğer Soydaşlarım,

Türkiye’de bulunduğum süre içerisinde, Sizlerle çok çeşitli vesileler ile bir araya gelmiş olmaktan, Sizleri tanımaktan memnuniyet ve onur duyduğumu belirterek sözlerime başlamak istiyorum.

Başta saygıdeğer büyüklerim olmak üzere, her yaş kuşağından insanlarımızın, bizleri memnun eden yaşadıkları ülke Türkiye’ye bağlılıkları kadar atavatanları Abhazya ve Kafkasya’ya olan bağlılıkları her zaman takdir ettiğim önemli bir erdemlilik göstergesi olmuştur. Bu anlamda Abhazya’yı veya Kuzey Kafkasya’yı ilgilendiren konularda ABHAZFED, KAFFED gibi örgütlenme farklılıklarını gözetmeksizin kenetlenen siz değerli soydaşlarıma teşekkür ederim.

Değerli Soydaşlarım,

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki oturum iznimi iptal etmesi sonucu, Türkiye’deki Abhaz ve Kuzey Kafkasya diasporasında büyük infialin yaşandığını gözlemlemiş bulunmaktayım. Bilmenizi isterim ki sorunun çözümüne yönelik tüm girişimler federasyonlarımızın yöneticileri ve dostlarımız tarfından yerine getirilmektedir Dolayısıyla tüm soydaşlarımdan ricam; her zaman olduğu gibi sakin bir şekilde durumu takip etmeniz ve herhangi bir olumsuzluğa meydan vermemenizdir.

MEZOPOTOMYA’NIN SON ÇEYREK ASIRLIK KRONOLOJİSİ

 

 

 

süleyman pekinMezopotomya tabiri antik Yunanca’dan günümüze dek gelen binlerce yıllık kadim bir terim. Rize Güneysu’nun da eski adı olan Potomya; nehirlik / suluk yer, Mezo; iki, Mezo-potomya ise İki-nehir / Çifte-su manasında. Malûm; Fırat (Euphrates) ve Dicle (Tigris) nehirleri..

Su, hayat demek.. Sümerlerden Suriye, Irak ve Türkiye’ye değin 6 bin yıldır bu böyle.. Buna bir de son 2 asrın en önemli enerji kaynağı petrol de eklenince göz gözü görüyor. Ormanın kralı aslan için zebra, antilop, ceylan ne anlam ifade ediyorsa gezegenin reisi Amerika için de petrol, doğalgaz, su o anlamdadır.

Kameralarımızı sadece şu son 25 yıla çevirirsek bugün Musul’da ve Rakka’da ne olduğunu anlayabilir; kısa ve orta vadede de Irak, Suriye ve Türkiye’de ne olacağının ipuçlarını yakalayabiliriz. İran & Irak horoz dövüşü ve Kuveyt’e racon (üürü üüü) sonrasındayız:

  • 1991 – Kral Aslan’ın / Reis Amerika’nın Irak’a birinci çöküşü (Aslan’ın avdaşları /

Amerika’nın çorbacıları: Kuveyt Emiri, Suudî Arabistan Kralı, İngiltere Başbakanı, Kanada Başbakanı, Fransa Cumhurbaşkanı, Mısır ve Suriye Devlet Başkanları, İtalya ve Çekoslavakya Başbakanları.. artı işbirlikçiler; Fas, Umman, Pakistan, Katar, Bengladeş, Avustralya, Hollanda, Nijer, İsveç, Arjantin, Senegal, İspanya, Bahreyn, Belçika, Güney Kore, Polonya, Norveç, Yunanistan, Danimarka, Yeni Zelanda, Macaristan)

Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 1 koyup 3 almak istedi; Başbakan Yıldırım Akbulut ve Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay ile Dışişleri ve Millî Savunma Bakanları izin vermedi. 1,5 milyon mülteciyi ve Çekiç Güç belasını çekmek zorunda kaldık.

  • 1998 – Çöl Tilkisi Operasyonu (Aslan’a av eğlencesi / Irak’a yarım çöküş, Yancı; İngiltere)
  • 1999 – Irak Şiî Ayaklanması (Ara nağme / Av antrenmanı)
  • 2003 – Kral Aslan’ın / Reis Amerika’nın Irak’a ikinci çöküşü (Avdaşları / Çorbacılar:

İngiltere Başbakanı, Avustralya ve Polonya Başbakanları.. artı yerli işbirlikçiler; Ahmed Çelebi, Mesut Barzanî, Celal Talabanî, Iyad Allavî, Mukteda Sadr)

Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve TBMM karşıt, Başbakan Abdullah Gül yandaş, Genelkurmay Başkanı ve Dışişleri Bakanı ise nötr kaldılar. Sonuçta; 1 koyan Barzanî ile Talabanî’ye Kuzey Irak’ta 2 Kürt kantonu kuruldu. 1 Şiî Araplara, buçuk da Sünnî Araplara..

  • 2004 – Kamışlı Kürt İsyanı (Ara nağme / Av antrenmanı)
  • 2011 – Kral Aslan’ın gözünü kestirdiği Kuzu’yu “Suyumu bulandırıyorsun” diyerek

ormandaki diğer avdaşlara parçalatma isteği / Reis Amerika’nın Suriye avlağını Irak avlağıyla parça parça birleştirerek Mezopotomya’ya çöküşü (IŞİD av köpeği)

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Dışişleri Bakanı yandaş; Rusya, İran ve Lübnan Hizbullahı karşıt; Suudî Arabistan, Fransa, Katar, İngiltere, Fransa, Kanada, Almanya, Avustralya yandaş, artı; ÖSO, PYD, YPG, PKK, El-Nusra, Ensar’ed-din, Ahrar, Çeçenler, Türkmenler, İslamî Cephe, Güney Cephe..

Neticede; Kuzey Irak’tan sonra Kuzey Suriye’de de 3 Kürt kantonu kuruldu.

  • 2014 – Kobani için PKK / HDP Ayaklanması (Ara nağme / Av antrenmanı)
  • 2015 – Hendekli Özyönetim Ayaklanması (Son nağme / Son antrenman)
  • 2016 – Fırat Kalkanı Harekâtı (Güvenlik akordu / Maç öncesi ısınma)
  • 2016 – Musul Operasyonu (Aslan’ın av köpeğini kıstırması / Amerika’nın avlağı yeni

avdaşa kiralaması)

Musul’da işimiz var mı veya Koalisyon’a katılalım mı?

Cevabı, 2017; “Burası Mezopotamya, burada kavga tarihle yaşıt.”

TÜRKİYE’YE DÜŞMANLIĞIN NEDENLERİ

 

 

seyfettin karamızrakÜlkemiz, “iç ve dış düşmanlarının çokluğu,   sinsiliği ve gizliliği” bakımından zor dönemler yaşamaktadır.

Hainler, ülkenin kılcal damarlarına kadar sızmışlardır. Emperyalist küresel güçler bu kez, içimizden satın aldıkları vatan hainlerini kullanmaktadırlar.

Paralel Yapı, PKK, DAEŞ, DHKP-C ve Batı’nın güdümündeki sözde aydınlar; Türkiye’ye karşı “Şer Ordusu” kurmuşlardır.

Tarihî belgelere göre, birçok Türk devletini dış güçler değil, içteki vatan hainleri yıkmıştır.

Misyoner teşkilatlarının protokollerinde, “Anadolu, Türklere bırakılmayacak kadar önemlidir” denmektedir.

Türkiye, 2008 yılında IMF ile ilişkilerimizin kesilmesine kadar, Batı’nın vesayeti altındaydı. Yıllardır Batı’ya “evet” diyen Türkiye’ye, son yıllarda “hayır” dediği için post modern savaş açılmıştır.

Gezi olayları”, “17-25 Aralık yargı yoluyla darbe teşebbüsü”, “15 Temmuz darbe teşebbüsü” ve “PKK terörünün artışı”, “DAEŞ’ in intihar saldırıları”, “bazı ülkelerin, kuruluş ve yayın organlarının Türkiye’yi iftiralarla karalama kampanyaları” bu savaşın birer parçasıdır.

 

Türkiye, “Fırat Kalkanı Operasyonu” ile birçok şer odağının oyununu bozmuştur. ABD, bu operasyonu gözüküşte desteklese de, kirli emellerine ve PYD ile ortak çıkarlarına aykırı görmektedir.

ABD ısrarla, PKK’nın askeri uzantısı olan PYD ile işbirliği yapmaktadır. Hala aktif olarak bu örgüte silah yardımı yapmaktadır. Söz verdiği halde, PYD’ nin  Fırat’ ın batısına çekilmesini sağlamamaktadır. ABD, Türkiye aracılığıyla DAEŞ’ ten temizlenen yerleri PYD’ye peşkeş çekmektedir.

Menbiç harekâtından hemen önce, CENTCOM komutanı Orgeneral Joseph Votel, Kuzey Suriye’de PYD merkezine sürpriz bir ziyaret yapmıştır. Orgeneral Votel, doğrudan Washington hükümetine bağlı ve doğrudan Başkan’dan emir almaktadır. Votel’ın ziyareti, PYD’yi Washington’da ne kadar güçlü bir siyasi iradenin desteklediğini göstermektedir.

 

Dünyadaki bütün terör örgütleri, küresel sermaye tarafından kurularak beslenmektedir. Terör, küresel sermayenin silahıdır. Türkiye’de bu sermayenin bir numaralı hedefi durumundadır.

 

Eğer “paralel terör çetesi” başarılı olsaydı, halkın millî iradesi saf dışı edilecekti. Belki de; “Sevr gerçekleşecek, ülkemiz bölünerek Kürdistan kurulacaktı”. Leş kargaları toprak alabilmek için her taraftan saldıracaklardı.

15 Temmuz, 28 Şubat’ın devamı ve hortlamasıdır. Paralel Yapı’nın İslamiyet ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. İslami değerleri bozmuş ve maske olarak kullanmış, kamuoyunda ve devlet idaresinde inanç gruplarına karşı şüphe uyandırmıştır.

 

Son günlerde, ikinci darbe söylentileri ile Milletimizin morali bozulmaya çalışılmaktadır. Düşmanların amaçlarından biri de korku yaymaktır. Ülkemiz güçlü, tedbirli ve dünden daha duyarlı, Milletimiz uyanıktır. Bu tür blöflere artık pabuç bırakılmayacaktır.

Fakat “su uyur düşman uyumaz” derler. Moody’s in aniden not indirmesi düşündürücüdür. Ekonomi uzmanlarına göre; Moody’s in not indirmesi siyasidir ve küresel savaşın bir parçasıdır.

Ekonomi araştırma kuruluşlarına göre; Türkiye,  “2040 yılında dünyanın on ikinci ekonomik gücü olacaktır.

Küresel sermaye ve idaresindeki emperyalist güçler; karşılarında dik duran, “Güçlü Türkiye” yerine, dizleri üzerine çökmüş, Batı’nın vesayeti altında, taviz veren ve kredi isteyen ezik bir Türkiye görmenin özlemi içindedirler.

 

Sevgiyle kalın…

 

TBMM’yi bayram sonrasında yoğun gündem bekliyor

TBMM’yi Ramazan Bayramı sonrasında yoğun bir gündem bekliyor.
Edinilen bilgiye göre, 1 Temmuz’da tatile girmeme kararı alan Meclis’te önemli düzenlemeler gündeme gelecek.tbmm oturum
Komisyonlardan geçen yatırım ortamının iyileştirilmesi amacıyla bazı kanunlarda değişiklik yapan düzenleme ile Uluslararası İşgücü Yasa Tasarısı, TBMM Genel Kurulunun tatil sonrasındaki gündemini oluşturuyor.
HDP’nin İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında verdiği Gensoru Önergesi, Karadağ’ın Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokol ile henüz Meclise sevk edilmeyen İsrail ile varılan mutabakatın onaylanmasını içeren düzenlemeler de Bayram sonrasında yasalaştırılması planlanan düzenlemeler arasında sayılıyor.
Meclis’in, tatile girmeden önce çeşitli bakanlıklarla ilgili düzenlemeleri içeren bir torba düzenlemeyi de görüşmesi planlanıyor. Ancak düzenleme henüz Meclis’e sevk edilmedi.
AK Parti Grubu, Meclis tatile girmeden TBMM İçtüzüğü değişikliğini gündeme getirmeye hazırlanıyor. İçtüzüğün yenilenmesi amaçlanmakla birlikte, “Meclis çalışmalarını tıkadığı” düşünülen konuların yer aldığı kısmi bir değişikliğin tatil öncesinde yapılması amaçlanıyor.
AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, “Meclis’in ne zaman tatile gireceği” soruları üzerine, yasalaştırılması planlanan düzenlemeler çıkarıldıktan sonra TBMM’nin tatile gireceğini belirterek, “Meclis’in 15 Ağustos’a kadar çalışabileceğini, hatta bunun Ağustos sonunu bulabileceğini” söyledi.

İpek, Baharat Ve Petrol İle 30’dan 2000’e

sss                Siz devam ededurun yok Kürt Sorunu’ydu, yok anadilde konuşma yasağıydı yada bölgenin demokratikleşmesi tartışmalarına; eloğlu 2 yüzyıllık kara servet petrolün peşinde bloklararası kuşak çatışmasını oynuyor.

Hz. İsa’nın doğumu sayılan 0’ı esas alırsak yani iki büyük din olan Hıristiyanlıkla Müslümanlık arasındaki 2 bin yıllık mücadelenin tarihine bakarsak aslında ana sebebin ekonomik egemenlik olduğunu görebiliriz. Ticarî yollar ve hakimiyet mücadelesi..

Milât’tan Coğrafî Keşifler’e kadarki 14-15 asırlık zaman İpek’in en önemli ticarî meta olduğu ve İpek Yolu güzergâhının da hükümranlık mücadelesine temel teşkil ettiği bir biçimde gelişti.

Asya’nın doğusundan Avrupa’nın güneyine kadarki alan Roma, Hun, Kuşhan, Han/Çin, Bizans, Göktürk, Sasanî, Emevî, Hazar, Abbasî, Uygur, Tang, Gazneli, Karahanlı, Harzemşah, Selçuklu, Cengiz, Kubilay, İlhanlı, Altınordu ve Osmanlı gibi büyük devletlerin yeşerdiği alandı.

15.yy’dan itibaren Coğrafî Keşifler’le yeni ticarî yolların bulunması dünyanın bütün dengelerini değiştirdi. Osmanlı, Babür, Rus, Ming, Mançu gibi büyük devletler bir anda Portekiz, İspanya, Hollanda, İngiltere, Fransa gibi devletlerin arkasında kaldılar. Güney Asya’dan Batı Avrupa’ya kadarki Baharat Yolları ve bilinen-bilinmeyen kıtalar onlardan soruluyordu.

4 asır sonra yine durum değişti; bu kez petrol keşfedildi ve bütün kartlar bu yeni duruma göre yeniden karıldı. Ticarî yollara hâkim olma için devletlararası mücadelenin yerini Ortadoğu Petrolleri ve 7 Dev Petrol Şirketi aldı. Artık daha farklı bir safhaya geçmiştik; devletlerin varlığına ve yokluğuna çokuluslu dev şirketler karar veriyordu.

20.yy başında yani 1900’lerde dünyada 30 kadar devlet var iken yüzyıl bitiminde yani 1990’larda dünyadaki devlet sayısı 200’e yaklaştı. 21.yy başında yani 2000’li yıllarda 200’ün üzerine çıkan devlet sayısı yüzyılın sonunda, örneğin 2090’larda 2.000 adedi bulur mu? Konunun özü budur.

Büyük Ortadoğu Projesi ve 22 İslam Ülkesinden yeni devletlerin çıkarılması olayı bu işin bir alt aşamasıdır. Yani siz demokrasi çığlıklarıyla Kaddafî’yi veya Esad’ı indirmeye çalışırken aslında televizyon kumandası gibi düğmeyle hareket eden insanlar derekesine düşmüş oluyorsunuz. Sizi kimin, ne şekilde ve nereye kadar yöneteceğine kumandayı elinde tutan zatlar karar veriyor.

Hızla Ortaçağ’a doğru kayıyoruz. Feodalite yani derebeylikler ve ağalıklar hortluyor. Hızla kanunsuzluk kanun olma yolunda.. Güvensizlik, milyonların göç hareketleri, günlük kan ve ölüm bilançoları bu gidişi herkesin korunaklı şehirlerde kendi kanunlarıyla yaşamasına kadar götürebilir. Yani aparatçık gibi binlerce devletçik..

Siz devam ededurun yok partiydi – seçimdi, yok terördü yada Kuzey Irak – Kuzey Suriye teranelerine; aktör müsünüz, figüran mı? İşte bütün mesele bu!

Esad’a kızan, İran’a kızan, Türkiye’ye kızan, İsrail’e kızan neden Süper Güçlere kızmaz veya Küresel Şirketlerin gücünü görmez. Amerika’ya, Rusya’ya yada AB ülkelerine kısmen kızanlar da sadece partner / işbirlikçi seçiminden dolayı kızarlar. Ölenlerin sadece sayı olduğu kanıksandığında ülkeler de sayıdan başka anlam ifade etmezler.

Attığımız taş ürküttüğümüz kuşa değsin. Allah en başta akıl versin.

(Bu makalenin yazılmasında Prof. Anıl Çeçen ve Nihat Gürer’in fikirlerinden de faydalanılmıştır.)

Kocaeli Abhaz Derneği Resmen Kuruldu

 

kocaeli abhaz başkanıKocaeli’de uzun zamandır kuruluş çalışmaları yapılan Kocaeli Abhaz Derneği’nin kuruluşu resmiyet kazandı. Oluşturulan yönetime göre Kocaeli Abhaz Derneği’nin Kurucu Başkanı Hasan Konca oldu.

 

Uzun zamandır kuruluşu için çalışmalar yapılan Kocaeli Abhaz Derneği’nin kuruluşunda sona gelindi. Resmiyet kazanan Kocaeli Abhaz Derneği’nin yönetimi oluşturuldu. Hasan Konca Kocaeli Abhaz Derneği’nin başkanı olurken yönetimde Ümit Karaalp, Sedat Şanbay, Mustafa Tırpan, Aykut Özbay, Mars Aydın, Orhan Okuyucu ve Uğur Aksoylu yer aldı. Yakın zamanda ise çalışmalar tamamlanarak Kocaeli Abhaz Derneği’nin resmi açılış töreni gerçekleşecek.

 

“BİR GÜN DEĞİL HER GÜN YAŞAYACAĞIZ”

 

Kocaeli Abhaz Derneği’nin Başkanı Hasan Konca konu ile ilgili yaptığı açıklamada, “Bilindiği gibi atalarımız anavatan Abhazya dan sürgüne uğramış Osmanlı topraklarına yerleşmek zorunda kalmışlardır. Bu toprakları vatan kabul etmişlerdir. Kefken ilçemizin Babalı sahili tarihin trajedisine şahit olmuş mekanlardan biridir. Kardeşlerimiz ile olan dostluk ve akrabalık ilişkileri özellikle son zamanlarda üst düzeylere taşınmış karşılıklı ziyaretler oldukça sıklaşmıştır.

Biz Abhazlar yıllarca kendimizi Kuzey Kafkasyalı kardeşlerimizle birlikte Kafkas Kültür Derneği’nde güvenle şerefle ifade imkanı bulduk. Ancak yaklaşık bir yıldır Abhaz Gönüllüleri insiyatifi adı altında gerçekleştirdiğimiz etkinlikler sonrası, dilimizin, kültürümüzün, kimliğimizin ve varlığımızın korunması, gelecek nesillere aktarılmasının sağlanması tanıtılması ve kendimizi ifade edebilmemizin ancak kendi demokratik sivil toplum örgütlenmemiz altında gerçekleşebileceği gerçeğini ortaya koymuştur” dedi.

 

“DAYANIŞMA İÇERİSİNDE OLACAĞIZ”

Sözlerine şöyle devam eden Konca; “İlkemiz ve amacımız Abhaz kültürünü sadece bir gün değil her gün yaşatmaktır.  Bundan sonrada başta Kuzey Kafkas kökenli kardeşlerimizin ve diğer dostlarımızın kültürel yapılarıyla hem Kocaeli’mizin hem Türkiye’mizin hem de Abhazyamızın tanıtımına büyük katkılar sağlayacağına inancımız tamdır. Amacımız içinde yaşadığımız bu güzel ülkede herkesin özgür haklara sahip birbirleriyle dayanışma ve mutluluk içinde yaşanmasıdır” diyerek sözlerini tamamladı.