Etiket arşivi: Köz

2017 Yılının “Fark Yaratan Kadınları” Açıklandı

Dünyanın en büyük pazarlama iletişimi yayını Advertising Age tarafından iş dünyasındaki en başarılı kadınları onurlandırmak üzere düzenlenen, Türkiye’de ise MediaCat Dergisi himayesinde Brand Week İstanbul kapsamında bu yıl beşinci kez gerçekleştirilen “Women to Watch 2017″nin fark yaratan kadınları belirlendi.kadın fark

Women to Watch en büyük marka ve pazarlama yayını olan Advertising Age’ın, 1997 yılından bu yana gerçekleştirdiği; marka, pazarlama, reklam ve medya dünyası başta olmak üzere iş dünyasındaki fark yaratan kadınların başarılarını gözler önüne sermek için yapılan bir seremoni. ABD ve Türkiye’nin yanı sıra Çin, Brezilya, İngiltere, Kolombiya ve Arjantin’de de düzenlenen seremoninin amacı, iş dünyasında fark yaratarak öne çıkan kadınlardan meydana gelen global bir network oluşturmak. Türkiye’de 2013 yılından bu yana MediaCat liderliğinde düzenlenen “Women to Watch 2017: Fark Yaratan Kadınlar” seremonisi ile bu yıl beşinci kez iş dünyasının başarılı kadınları ödüllendirildi.

Brand Week Istanbul kapsamında 7 Kasım Salı günü Zorlu PSM‘de gerçekleşecek Women to Watch Paneli‘nde bir araya gelecek olan 2017’nin Fark Yaratan Kadınları, iş dünyasında yaşadıkları zorlukları, kendi çözüm yollarını ve başarı hikayelerini paylaşacaklar. Panel sonrasında düzenlenecek törende ödüller sahipleriyle buluşacak.

 

İşte Türkiye’nin Fark Yaratan 8 Kadını

Bu yılın fark yaratan 8 kadını da mesleki başarılarının ötesinde kendi endüstrileri için birer rol model olarak, kadınların iş dünyasındaki önemini ortaya koyuyor. Topluma örnek işlerinin yanı sıra sektörlerinde iz bırakan, geleceği şekillendiren gelişmelere liderlik eden bu 8 kadının her birinin başarı hikâyesinde biraz yenilikçilik, biraz girişimcilik, biraz da yaratıcılık saklı. Tasarım Lideri, Marka Lideri, Pazarlama Lideri, Marka Yönetimi Lideri, Teknoloji Lideri, Global Lider, Dijital Lider ve Medya Lideri olarak belirlenen “Türkiye’nin Fark Yaratan 8 Kadını”nın isimleri şöyle:

* Tasarım Lideri: Defne KOZ – Koz Susani Design, Tasarımcı

* Marka  Lideri: Ebru ÖZDEMİR – Limak Yatırım Holding, Yönetim Kurulu Başkanı

* Pazarlama Lideri: Ebru ÖZGÜÇ – Vodafone Türkiye, Marka ve Pazarlama Stratejisi Direktörü

* Marka Yönetimi Lideri: Nazan SOMER – Yapı Kredi Perakende Bankacılık Genel Müdür Yard.

* Global Lider: Oya CANBAŞ – Bayer, Tüketici Sağlığı İngiltere ve İrlanda Ülke Müdürü

* Dijital Lider: Didem Dinçer BAŞER – Garanti Bankası Dijital Bankacılık Genel Müdür Yard.

* Teknoloji Lideri: Magdalena YEŞİL- Salesforce Yönetim Kurulu Üyesi

* Medya Lideri: Aslı ŞAFAK – Bloomberg HT Programcısı, Gazeteci, Yazar

Fark Yaratan 8 Kadın Nasıl Seçildi?

Women to Watch hayat boyu başarı ödülü olmaktan ziyade; son bir yılda gösterilen performansların değerlendirilmesiyle belirleniyor. Women to Watch kadınlarının belirlenmesinde herhangi bir başvuru söz konusu değil. Advertising Age’in belirlediği kriterler çerçevesinde belirlenen adaylar, Ad Age ve MediaCat’in editöryal standartları içinde incelenerek ve titiz bir çalışma sonrasında kazananlar finalize edilmesi ile kamu oyuna duyuruluyor. Yeni ve heyecan yaratan bir marka/kategori yaratarak iş dünyasına zenginlik katmak, attığı adım ve aldığı kararlarla global seviyede liderlik özellikleri sergilemek, uluslararası platformlarda ses getirmek, yaratıcılığı ve yarattığı değerlerle medya dünyasına, reklam ve pazarlama endüstrisine yeni kaynaklar sağlamak, üstlendiği başarılı ve istikrarlı sosyal sorumluluk projeleriyle topluma örnek olmak, ülke genelinde ya da firma/marka özelinde bir krizi başarıyla yönetmek ve/veya yaratıcı çözümlerle aşmak, toplumda fark yaratmak, topluma cesaret aşılamak, demografik olarak erkek egemen bir sektörde sivrilmiş olmak Women to Watch kriterlerinden bazıları.

 

2016’da kimler seçilmişti?

Geçtiğimiz yıl listede; Nurten Öztürk Yaşam Boyu Başarı Ödülü, Gözde Akpınar Marka Lideri, Beyza Kapu Pazarlama Lideri, Nil Bağcıoğlu Yaratıcı Lider, Yonca Brunini Pazarlama ve Teknoloji Lideri, İdil Yiğitbaşı Marka Lideri, Ela Gökkan Savcı Yaratıcı Lider, Sanem Oktar Girişimci Lider, Kamuran Uçar Pazarlama Lideri ve Burçak Günsev Dijital Lider olarak yer almıştı.

Woman to Watch Hakkında

Dünyanın en büyük marka ve pazarlama yayını olan Advertising Age tarafından 1997 yılından bu yana gerçekleştirilen Women to Watch, 2012 yılında dünyanın diğer ülkelerine de taşınmış ve Amerika’dan sonra ilk olarak Çin’de düzenlenmiştir. 2013’den itibaren Brezilya ile birlikte Türkiye’de de gerçekleşmeye başlayan organizasyonun bu yıl MediaCat liderliğinde beşincisi düzenlenmiştir. Women to Watch bir ödül töreni değil, onurlandırma seremonisidir.

 

Busra-Cicek_avatar_1502636104-186x186POSTED BY: Büşra Çiçek

 

 

 

 

 

Türkiye Okuyor Gazetesi olarak, 2017 yılının fark yaratan iş kadınlarını kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.

kocaeli-okuyor-haber- yusuf ünelHaber Yayın Dairesi: Yusuf Ünel

Köz Ateşinde Pişmiş Çay Gibiydi Eski İnsanlar…

mehmeteminkoçHey gidi günler…

Mis kokusuyla, tap taze, demli mi demli… Rengiyle herkesin ilgisini çeken, köz ateşinde pişmiş çay gibiydi eski insanlar… Asâletleri duruşlarından belliydi… Bir mekâna geldiklerini; kendilerini görünce değil; metrelerce uzaktan hissedilen kokularını duyunca anlardınız… Geldikleri her mekânın şerefi gibiydiler. Zaten her mekâna da gelmezlerdi bu yüzden…

Dedemin hatırlıyorum meselâ…
Ona ait meziyetleri saymaya kalksam, bir günümü alırdı sanırım… Sadece dillere destan cömertliğinden bahsedecek olsam yüzlerce, belki de binlerce örnek vermem gerekirdi. Fakir dostuydu dedem. Bir öküz arabası odun için; ekip biçilecek halde bir bostan bağışladığı gariban aileler olmuştur.

Eski insandı dedem…
Meselâ ben, dedemin üzerine güneşin doğduğuna hiç şahit olmamışımdır. Nasıl yapardı bilmem. Hem en geç o uyur, hem de en erken o kalkardı. Sabah uyanıp camdan baktığımda bahçede genelde onu görürdüm. “Bu adam hiç uyumaz mı?” dediğim çok olmuştur. En geç uyuduğu halde en erken o uyanırdı.

Geniş bir aileydik. Amcamlar ve dedemlerle birlikte altlı üstlü evlerde oturuyorduk. Gelenimiz, gidenimiz çok olurdu. Kocaman salonun tıka basa misafirle dolu olması adiyattandı. Koyu sohbetlerin yaşandığı misafir ağırlama gecelerinde, kuzine sobasında pişen mis kokulu kaçak çay içilirdi. Bir yanda da kuzinenin fırınında pişen; üzerinden buram buram dumanlar tüten patatesler yenirdi. Gecenin bir saatinde ise mısır patlatmak adettendi. Adeta, misafirler gitmesin diye her yol denenirdi…

Dedem Yeşilçam filmlerindeki jönler gibiydi. Her zaman mis gibi kokardı. Jilet gibi ütülü takım elbisesi, hiç başından çıkarmadığı fötr şapkası, boynunda aksesuar gibi şık duran kaşkolu ve kendi el emeğiyle yaptığı bastonuyla; bende hayranlık uyandıran bir adamdı…

Mahir insandı Dedem…
Çok maharetli biriydi. Elinden herşey gelirdi. Bizim oturduğumuz iki katlı evi o yapmıştı. Zamanla bizim evin yanına, amcamlar için iki katlı bir ev daha yapmıştı. Evin taban döşemesinden kapı, pencere, boya, badana, çatı, kiremit, mutfak, banyo, tuvalet ( Dedem yüznumara derdi), merdiven, baca, sıva ve aklına ne gelirse hepsini kendi yapmıştıı. Bozulanı, kırılanı tamire götürdüğünü hiç hatırlamıyorum desem yalan olmaz. Dedim ya, elinden herşey gelirdi. Bir defasında kayık yapmıştı. Kayığı öküz arabasına yükleyip evimizin birkaç km uzağındaki göle gider; ağ atıp, balık tutardık. Daha ilginci ise 1970 li yıllarda bizim evin atık suyunu; imâlatını kendi yaptığı künklerle evin uzağında bir yere taşımıştı. Üstelik bir metre derinliğe gömdüğü kanalizasyon sistemiyle bunu yapmıştı. Aile kabristanlığındaki dekoratif mezar taşları bile onun el mârifetiyle yapılmıştı. Bunun gibi aklınıza ne gelirse fark etmez; dedem mutlaka bir yol bulur, o şeyi imal ederdi. Üstelik bütün bunları kendi icad ettiği kalıplarla yapardı.

Vefalı insandı Dedem…
Dedem ilginç bir adamdı. Toplumun her kesiminden dostları vardı. Doktorundan mühendisine, hakim-savcısından milletvekiline,  işadamından bürokratına kadar her kesimle rahatlıkla görüşürdü. İyilik gördüğü insan gibi iyilik yaptığı insan da çoktu. O nedenle dedem için; ipten adam alır derlerdi.

Dedem bilginin câhili, insanlığın âlimiydi…
Bir yerde kendimi anlatırken: üç üniversite bitirmiş câhil demistim. Aynı yerdeyim hâlâ… Birincisi rektörlüğünü dedemin yaptığı köy enstitüsü, ikincisi İstanbul Üniversitesi, üçüncüsü ise içerisinde bulunmaktan şeref duyduğum sosyal ve kültürel yapı… Hangisinden daha fazla istifade ettiniz derseniz cevaplamakta zorlanmam… Diplomasını aldığımla halen bir iş bulamadım desem anlaşılır her halde..! Hayata, diğer diplomalarla tutundum desem yalan olmaz…

Dedem bilginin cahiliydi belki… Okumamıştı… Bu manada bir diploması bile yoktu… Zaten kendisini tarif ederken “Ben, Ali okulundan mezun oldum” derdi.  Bu manada evet bilginin cahiliydi… Ancak sahip olduğu insani değerlere bakıldığında; O, yaşadığı devrin âlimiydi… Çünkü O, yardımlaşma duygusunun abideleşmiş haliydi. Akrabayı, kolu-komşuyu gözetmenin timsâliydi. Cömertlik onun mütemmim cüzü gibiydi. Tabiat sevgisi onun mütefekkir bir ufka sahip olduğunun resmiydi… Ve hepsinden önemlisi; Onda var olan değerlerin bir çoğu; Kur’an’da karşılığını bulan davranışlardı… Bir çok davranışının Hadis kaynaklı olduğu her halinden belliydi… Öyle ki; büyük babasının Osmanlı Paşası olması hasebiyle; Osmanlı medeniyetinin Kur’an ve Hadis esintili kültüründen  O da istifade etmişti…

Dedem gibi; Salih amca, Zakire teyze, Ümmü Gülsüm Anne, Marzîye yenge, Haydar amca, Übeydullah amca, EBE Annemiz gibi o devrin insanlarının her biri, birbirinden kiymetliydi… Hemen hepsi bilginin cahiliydi. Ama emin olun, hepimizden öte bir imana sahiptiler… Onlar daki ahlak anlayışı yağmur olup gökten yağsa; bütün bir toplumu ıslah etmeye yeterdi.

Bu gün eksikliğini çektiğimiz bir çok haslet, onlar için dahayatın gereği gibiydi… Yalan ve aldatma onların semtinden fersah fersah uzaktı. Gıybet ve dedi kodu onların günlük sohbet malzemesi değildi. Zaten cami gölgesinde başlayan muhabbetlerde böyle konulara girmek, mahalle baskısına sebep olacağından herkes duracağı yeri bilirdi…

Velhasılı o günler, çok güzel günlerdi… Yaşanası günlerdi… Mis gibi kır çiçeklerinin açtığı, bacalardan samimiyet dolu dumanların tüttüğü, kuzinelerden mis gibi ekmek korkularının geldiği, sıcak ekmeğin ucundan kesilip; kokusu gitmiştir diye; kapı dibi komşuya ikram edildiği günler.

O günün insanlarına bu günün imkânlarını versek; Dünya Cennet olurdu..!

Hey gidi günler…