Etiket arşivi: Korkut

Dopingle mücadelede yeni tanı metotlarına ihtiyaç var

 

Spor müsabakalarına darbe vuran dopingle mücadelede, halen 70’li yıllarda ortaya konan metotlar uygulanıyor. Eski yöntemlerin sporcularda çoğu zaman sıkıntılara yol açtığını belirten Doç. Dr. Korkut Ulucan, yeni metotların önemini vurgulayarak, dopingle mücadelenin ortaokul ve lise müfredatlarına da taşınması ve bu konuda ciddi bir mücadele verilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Korkut Ulucan, dopingle mücadelenin önemi hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Yeni yaklaşımlara ihtiyaç var

“World Anti-Doping Agency (WADA) yıllardır bu konuda yenilikçi yaklaşımlarda bulunmaya çalışıyor. Ancak hala uygulanan metotlar 70’li yıllardan beri ortaya konan ve bazı modifikasyonlar ile günümüze gelen metotlar” diyen Doç. Dr. Korkut Ulucan,

Halen sporcularda gerek biyolojik pasaportların oluşturulmasında, gerekse doping kontrollerinde müsabaka sonrasında kan ve idrar örnekleri alarak biyokimyasal analizler yapılmakta. Çoğu zaman bu durum sporcularda; damar yapısının kasılması ve idrar verememe gibi problemlere sebep olmakta. Bu konu ile ilgili gerek WADA, gerekse bir dolu dopingle mücadele eden merkezle bu konuda daha pratik çözümler aramakta. Muhtemelen 2022 Çin Kış Olimpiyatlarında en azından bazı metabolitlerin analizinde yeni, pratik ve invaziv yöntemler ile analiz edilecek, parmak ucundan alınacak birkaç damla kan örneği gibi” şeklinde konuştu.

Günümüzde kullanılan en önemli test uygulaması: Biyolojik pasaport

Günümüzde kullanılan en önemli test uygulamasının biyolojik pasaport olduğunu kaydeden Doç. Dr. Korkut Ulucan,

“Biyolojik pasaport, her ne kadar üzerinde tartışılsa da şuan için en önemli uygulama, ama kesinlikle yeni moleküllerin eklenmesi gerekli. Her geçen gün farklı doping maddeleri, veya maskeleyici ajanlar kullanılmakta ve bunların kesinlikle biyolojik pasaportun içine eklenmesi gerek. Belki de zamanla bu kadar fazla doping maddesi ve metabolit analizi gerçekleştirilmeyecek, listeye eklenecek yeni metabolitler ile çok daha pratik, hızlı, güvenilir ve ucuz uygulamalar gerçekleştirilecek” dedi.

“Dopingle mücadele mutlaka ortaokul ve lise müfredatlarına taşınmalı”

Dopingle mücadelenin çoklu boyutlarının olması gerektiğini ifade eden Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Korkut Ulucan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Her federasyonun bünyesinde dopingle mücadele komisyonları bulunmakta ve çok daha fazla aktif olunmalı. Ancak dopingin önlenmesinde bu kurullar tek başlarına yeterli olamazlar. Bu işin mutlaka hukuki boyutu çok daha etkili ve caydırıcı olmalı; ancak dopingle mücadele mutlaka ortaokul ve lise müfredatlarına taşınmalı ve spor kulüplerinde daha fazla önem verilmelidir.”

DELİ DUMRUL DEVLETİ

DELİ   DUMRUL  DEVLETİ

 

süleyman pekinİçimizde bazılarının Devlet kurmaya pek bi merakı var. Fakat devlet kurmak turşu kurmaya benzemez. Ki turşu kurmanın bile bir bilgi – birikim altyapısı var. Oysa bunlar beş kişi bir araya gelip yardım derneği kurmaya benzetiyorlar herhalde bir devlet kurgusunu. Zaten o yardım derneğinde de sermaye sıfırdır; sizden – bizden para toplarlar, toplama sırasındaki masraf ve mesailerini keserler, sonra da bir dinî merasimi andıran uygulamalarla teslimat organizasyonları yapıp kayıt altına alırlar. Tabii yazılı değil görsel kayıt.. Ve sanki mal, para yardımından çok din, iman yardımı üzerine bir strateji..

Millet egemenliğine dayalı parlamenter sistemde 97 yılı deviren Cumhuriyet, nöronları farklı işleyen bir kafaya göre besmelesiz kurulduğu için yıkılıp yeniden kurulması sorun teşkil ediyordu. Hadi TBMM Cuma günü dualarla, tekbirlerle açıldı diyelim; o zaman Cumhuriyet bir pazartesi günü aniden ve mebusların tamamının oyunu almadan geçti’ye geçecekler. Sanki 1920’den beri farklı bir rejim tasavvuru varmış gibi.. Bir bakın son 15 yılda Meclisten ne acayip yasalar geçmiş, bir gece ansızın neler değişmiş?

Bu hafta onları değil bakmadığınız tarafları konu edindim. Ve bence Hükümetin en başarılı olduğu alan; vergi toplama. Rahmetli Kemal Unakıtan’dan Ali Babacan’a, Mehmet Şimşek’ten Naci Ağbal’a; yeni vergi kalemlerinde, vergi oranlarının artırımında, yılbaşıyla birlikte katlanır zam miktarlarında ve akla – hayale gelmeyecek yöntemlerle tekeden süt sağımında hepsi on numara, beş yıldız.

Mesela elektrik faturama 0.214069 birim fiyatı üzerinden 67.86 Tüketim Bedeli yazmışlar; üşenmemiş 0.11776025 birim fiyatı üzerinden de Dağıtım Bedeli yazmışlar. Yani tükettiğim elektriğin bana girişi oldukça çarpıcı şekilde çifte kavrulmuş leblebi gibiymiş, haberim yok. Bitti mi; bitmedi: 0.68 lira Enerji Fonu, 1.36 TRT Payı, 3.39 da Belediye Tüketim Vergisi.. Çaktırmadan Başiskele Belediyesi’yle beraber ortak tüketiyoruz, TRT – Fon da gramafon..

Mesela su faturama 1.Tarife Su Tutarı 20.60 ayrı, 2.Tarife Su Tutarı 26.32 ayrı olmak üzere 46.92 yazmışlar; yetinmemişler 23.46 liralık da Atıksu Tutarı çiziktirmişler. Ya ben o suları içip içip atmadıysam helalliği benden musallada mı alacaksınız? Yetti mi; yetmedi: Biri % 8 biri % 18’lik iki ayrı KDV, bir adet ÇTV, 3.09 liralık da Bakım Ücreti faturaya çok sanatsal bir biçimde yansıtılmış. İSU’cum senede bir uğramasa bile her ay bana uzaktan bakacak kadar bakımlıdır.

Mesela ev internet ve cep telefonu faturama önce bi güzel % 18 KDV, yanında bi de % 5 ÖİV konduruyorlar ya sevildiğimi anlıyorum. Mesela arabama 1 litre benzin alacaksam hiç üşenmiyorum 2 litre kadarlık da devletime benzin deposundan vergi dolduruyorum. Tapu Harcı, Damga Vergisi, KKDF (Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu), BSMV (Banka Sigorta Muameleleri Vergisi) vs. vs. toplamda 670 çeşit vergiyle aramızda nasıl bir seviyeli ilişki olduğunu hesap edemesen de tahmin et ey halkım.

Mevzu uzamasın; âdetimiz üzere bir sorun – sıkıntı beyan ediyorsak muhakkak bir de çözüm önerisi sunarız. Örneğin Osmangazi Köprüsü’nü çok beğendim. Hele hele İzmit Körfezi’nde oturan biri olarak düğünde takılan ilk bilezik kıvamında.. Ama asıl ödeme usulüne hayran oldum. Yap-İşlet-Devret modeliyle gerçekleştirilen Köprüden günlük 40 bin araç geçiş garantisi verilmiş. Daha 10 bin geçen aracı yeni bulduğu için her gün 30 bin geçmeyen aracın vergisi bizde. Başlangıçta 130 lira civarındaki geçiş bedeli araç geçişini teşvik önce 90’a, sonra da 65’e indirilmiş. Bu arada Topçular – Eskihisar arasında arabalı vapurla araç taşıyan İDO’nun İngiliz Ortağı bize de garanti verildi diyerekten soluğu mahkemede almış. İşin güzeli ne köprüden ne de arabalı vapurla geçmediğim halde ikisinden de geçmeme ücretimi faturalarla tıkır tıkır ödüyorum. Tam Deli Dumrul’un Köprüsü misali.. Hani kuru deredeki tahta köprüden geçenden 1 akçe, geçmeyenden sopayla 2 akçe alıyordu ya kötekleri kafamda hissediyorum.

Yeni devlet teranelerinde yeni isim düşünenlerin aklına Dede Korkut Hikâyeleri’nden isim düşüreyim; hem tarih hem Türklük kokuyor: Deli Dumrul Devleti.