Etiket arşivi: Kilisesi

Başkan Çelik, Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’nde incelemelerde bulundu

 

F_CF2011Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, Kayseri’nin önemli tarihi eserlerinden olan Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’ni ziyaret ederek Kilise Vakfı’nın yöneticileriyle görüştü. Başkan Çelik, müdahale edilmediği takdirde yıkılma tehlikesi olan kilisenin ayağa kaldırılması için çalışma yapacaklarını belirtti.F_CF2014

Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, başta Kayseri Kalesi olmak üzere Kayseri’nin sahip olduğu tarihi değerleri ayağa kaldırmak için büyük bir gayretle çalıştıklarını söyledi. Bu anlamda Caferbey Mahallesi’ndeki yaklaşık 900 yıllık Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’ne giden Başkan Mustafa Çelik, kilisede incelemelerde bulundu. Başkan Çelik, Kilise Vakfı Başkanı Zadik Toker ve yöneticilerle görüştü.F_CF2023

Kilise Vakfı Başkanı Toker, Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’nin 1181 yılında yapıldığını ve Türkiye’deki en önemli Ermeni kilisesi olduğunu söyledi. Kilisede her yıl ayin düzenlediklerini ifade eden Toker, “Devletimize, milletimize teşekkür ediyoruz” diye konuştu.F_CF2028

Büyükşehir Belediye Başkanı Çelik de şehrimizin önemli mimari değerlerinden olan kiliseyi turizm anlamında da değerlendirmek gerektiğini söyledi. Kilisenin çok yıpranmış bir vaziyette bulunduğunu dile getiren Başkan Çelik, “Kubbeler üzerinden su alıyor. Yalıtım anlamında sıkıntılı. Dokunulmadığımız takdirde birkaç sene sonra yıkılabilir. Bir an önce bir yerlerinden tutmak gerekiyor. Projelerini temin ederek resmi olarak neler yapabileceğimize bakacağız. İnşallah bu değeri Kayseri’ye ve Türkiye’ye yeniden kazandırmak için gayret edeceğiz. Buradaki her bir eserin yüzyıllara dayanan bir geçmişi var. Bu değeri tüm dünyaya açmamız gerekiyor” dedi. F_CF2052

Antalya’da heyecanlandıran Noel Baba keşfi: ‘Gerçek mezarı bulunmuş olabilir’

Antalya’da heyecanlandıran Noel Baba keşfi: ‘Gerçek mezarı bulunmuş olabilir’antalya nola

Aziz Nikolas (Noel Baba) Kilisesi’nin zemininde hiç bozulmamış bir tapınak tespit edildi. Tapınağın içindeki özel bölümde Noel Baba’nın gerçek mezarının olabileceği tahmin ediliyor.

Antalya’nın Demre ilçesindeki Aziz Nikolas (Noel Baba) Kilisesi’nin zemininde hiç bozulmamış bir tapınak tespit edildi. Bilimsel ve teknolojik çalışmalarda tapınağın içinde özel bir bölüme rastlandığını vurgulayan Antalya Rölöve ve Anıtlar İl Müdürü Cemil Karabayram, “Bu özel bölümde Noel Baba’nın hiç bozulmamış mezarına ulaşabiliriz” dedi.

‘GİRMEK ÇOK ZOR’

Hürriyet’in haberine göre, kilisede yaklaşık 3 aydır yürütülen çalışmalar hakkında Hürriyet muhabirine bilgi veren Karabayram, “Kilisenin zemininde yapılan teknolojik çalışmalarda hiç bozulmamış bir tapınak bulundu. Bu tapınağın hiç zarar görmediğini tahmin ediyoruz. Ama içine girmek çok zor. Çünkü zeminde motifli taşlar var. Bu taşların tek tek ölçeklenip kalıp şeklinde alınması lazım” dedi.

‘BARİ’DEKİ KEMİKLER NOEL BABA’NIN DEĞİL’

Noel Baba’nın mezarına ilişkin çok detaylı çalışmalar da yapıldığını kaydeden Karabayram, “1942-1966 yılına ait dosyaların tamamını inceledik. Orada bazı notlar vardı. Notlara göre bu kilise yıkılıyor ve tekrar inşa ediliyor. İnşa edilirken Bari’deki tüccarlar kemikleri götürüyor. Ancak o kemiklerin Noel Baba’ya ait olmadığı, başka bir papaza ait olduğu söyleniyor. Bunu söyleyenlerden biri de Yıldız Ötüken. Ötüken, Noel Baba’nın özel bir bölümde tutulduğunu belirtiyor” diye konuştu.

‘8 BİLİM ADAMI ATIYORUZ’

Karabayram, dünyada tartışma yaratacak verilerle ilgili şu bilgileri aktardı: “Çok iyi sonuçlar aldık. Ancak çalışmalar asıl şimdi başlıyor. Öz tabana ineceğiz. Noel Baba’nın bırakın kemiklerini, belki de bozulmamış, el değmemiş mezarına ulaşacağız. Buraya ayrı branşlarda 8 bilim adamı atıyoruz. Eğer beklentilerimiz olursa Demre’de yatacak yer bulamayız.”

‘TOMOGRAFİ ÇEKTİK’

“Biz burada toprak tomografi ve jeoradar yaptık. Şimdi bu çalışmaları detaylandırıp kütlesel iniş yapacağız. Dünyanın gözü burada olacak. Biz Aziz Nikolas’ın bu tapınakta bozulmadan korunduğunu iddia ediyoruz. En son noktadayız. Sonuçlanırsa Antalya turizmi de çok büyük bir ivme kazanır.

‘KAZI BAŞKANI ŞOKTA’

Kazılardan sonra dünya bizimle tartışmaya başlayacak. Biz de bu konuda çok bilimsel davranacağız. Kazı başkanımız Prof. Dr. Sema Doğan. O da şokta. Çalışmalarımız 3 aydır devam ediyordu. Son aşamada kazı yapılacak alan genişletilecek. Şu an giremiyoruz çünkü mozaikler için özel uzmanlar çalışacak.”

Haber: İlhan Karaçay

Yayın: Yusuf Ünel

Kıbrıs konusu: Adjurned sine die

 

 

ata-atun-HocaBen yıllar önce, 2008 yılında kısa adı ile “Kıbrıs Planları ve Anlaşmaları” adlı 2 ciltlik bir kitap yayınlamıştım. Esinlenme konum da Annan Planı idi. Müzakereler katılmış, hiç bıkmadan ve usanmadan geçmişte neler yapıldığını ve Kıbrıs sorununu çözmek için hangi yılda kim tarafından nasıl bir planın tarafların önüne konduğunu araştırmış, sonra da sonuçları ile birlikte kitaplaştırmıştım. Yakında fırsatım olursa bu serinin 3. cildini hazırlamaya niyetliyim.

Ki, Crans Montana’da sürdürülmekte olan Beşli Kıbrıs Konferansının gidişatı bundan sonra Kıbrıs konusunun farklı bir mecraya gireceğini işaret etmekte.

 

Gerçekte Kıbrıs sorunu Rumların iddia ettiği gibi 1974 yılında, bizim iddia ettiğimiz gibi de 21 Aralık 1963 gecesi Rumların Türklere saldırı ile başlamış değil. Adanın fethinin başladığı 1570 yılı ve fethin tamamlandığı 1571 Ağustos’undan sonra Lüzinyan, Ceneviz ve Venedik dönemlerinde hiçbir hakları bulunmayan “Köle” statüsündeki adanın eski Bizans vatandaşları, Osmanlı Devleti hükümranlığı döneminde, Osmanlı Devletinin hoş görülü yönetimi sayesinde  üzerlerinden kölelik baskısı kalkınca, Ortodoks olmaları ve Yunanca konuşmaları nedeni ile kendilerinin Helen ırkından olduklarını varsaymışlar ve özgür kişiler olarak hayatlarını idame ettirmeye başlamışlar. Adanın Osmanlı Devleti tarafından fethinden bir müddet sonra da kendi seçtikleri bir temsilci heyeti, uzun bir yolculuktan sonra payitahtın bulunduğu İstanbul’a gitmiş ve yürekleri ağızlarında, adaya Sadrazam tarafından atanan, daha doğrusu en yüksek teklifi veren kişiye lütfedilen günümüz tanımlaması ile “Vali”lik makamındaki kişi ile ilgili şikayetlerini ve birtakım diğer isteklerini dile getirmek için dönemin Sadrazamı ile görüşme talebinde bulunmuşlar.

 

İşte Kıbrıs konusunun kırılma noktası tam da burası olmuş. Bazı tarihçilere göre 1660 yılında Osmanlı Devleti’nin 21. Padişahı II. Ahmet, bazı tarihçilere göre de 1754 yılında Osmanlı Devleti’nin 24. Padişahı I. Mahmut tarafından yayınlanan bir fermanla, Başpiskopos, Osmanlı Valisinden sonra adanın ikinci politik ve nüfuzlu kişisi olma hakkını kazanmış ve bu tarihten itibaren de Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu, Rumların hem siyasi, hem milli, hem de ruhani lideri olarak “Ulusal Lider” anlamına gelen “Etnarh” unvanını almış.

 

Adada Osmanlı Devleti’ne karşı başkaldırılar bu tarihten sonra hep Etnarh’ın başının altından çıkmış, kilise, tüm başkaldırıların planlama merkezi olmuş. 1821’deki adada darbe yapma ve adayı Yunanistan’a bağlama isyanı, 1832 Kalogeris isyanı, 1921 Enosis Plebisiti (tek taraflı referandum) ,1931 Enosis isyanı, 1950 Enosis Plesibiti, 1955 EOKA’nın Kuruluşu, 1963 Noel katliamı ve Türklere saldırı, 1964 Erenköy’e saldırı, 1967 Geçitkale’ye saldırı, 1974 adaya Yunanistan’a bağlamak için darbe yapılmasının kökeninde Rum Ortodoks Kilisesi ve hep adanın Yunanistan’a bağlanma isteği yatmakta.

 

Kıbrıs sorunu gerçekte, 1821 yılında Yunanistan’da gerçekleşen Mora isyanı ile eş tarihli olarak başlamış 2 asırlık, bir konu. Halen daha da çözülebilmiş değil.

 

BM’nin Kıbrıs konusunu “Çözümsüz” ilan etmesi gerekiyor ama “Yiğitliğe leke sürülmesin, BM’nin şanı ayaklar altına alınmasın” diye böyle bir kararı çıkaramıyorlar. Çıkarabilmiş olsalar  Kıbrıs konusunda daha eski olan “Batı Sahara” konusunda çıkarırlardı ve örnek de olurdu.

 

Gelelim başlıkta kullandığımız Latince kelimelere; “Adjurned sine die” diplomasi dilinde kullanılan bir tanım ve “Bundan sonraki toplantı çıkmaz ayın son Çarşamba’sında…” anlamını taşımakta.

 

Diplomasiye aslında tam bir kelime oyunu veya kelimeleri istendiği tarafa çekebilme sanatı ise BM’nin Kıbrıs Sorununu “Adjurned sine die” tanımlaması ile kapatması gerekmekte Crans Montana’daki bu son Beşli Konferans’tan sonra.

 

Prof. Dr. Ata ATUN