Etiket arşivi: Kıbrıslı

Avustralya’dan bir başarı öyküsü

 

 

ata-atun-HocaKıbrıslı Rumların Enosis, yani Kıbrıs adasının Yunanistan’a bağlanması uğruna 1 Nisan 1955 tarihinde başlattıkları tedhiş hareketi sonrasında ve 21 Aralık 1963 sabahı Kıbrıslı Türklere düzenli ve planlı saldırılar düzenlemeleri, Türk köylerini yakıp yıkmaları ve Makarios hükümetinin Kıbrıslı Türklere uyguladığı acımasız ekonomik ambargolar nedeni ile Kıbrıslı Türkler adadan göç etmek zorunda kaldı. Kardeşlerimizin yerleştikleri ülkeler Türkiye ile İngiliz kökenli Ortak Refah Topluluğuna üye olan İngiltere, Avustralya ve Kanada oldu.

 

Türk olmaları nedeni ile Türkiye’ye göç edenler herhangi bir zorlukla karşılaşmazken, İngilizlerin sömürgelerine bağımsızlık vermelerinden sonra ticari amaçla kurdukları Ortak Refah Topluğu ülkelerine gitmeyi tercih eden kardeşlerimiz de, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bu topluluğa üye olması nedeni ile herhangi bir yerleşim ve adaptasyon zorluğu çekmediler. Canlarını kurtarmak, kendilerinin ve soylarının geleceklerini garanti altına almak için zoraki göç eden kardeşlerimizin günümüzde, Üçüncü ve Dördüncü kuşakları bu ülkelerde yaşamlarını sürdürmekteler.

 

Bu kardeşlerimizin bağları bizimle hiç kopmadı. Bazıları önemli mevkilere yükseldiler, bazıları ünlü birer iş adamı, akademisyen veya medya mensubu oldular.ata atun bayrak.jpg1

Halen daha bir İngiliz Sömürge devleti olan Avustralya’da her yıl, İngiliz Kraliçesi Elizabeth adına Kraliçenin doğum günü olan 12 Haziran’da sıra dışı başarı göstermiş olan Avustralya vatandaşlarına Kraliçenin Şeref Ödülü verilir. Bu yılki 594 kişilik listenin içinde bir Kıbrıslı Türk kardeşimiz var. Gururumuzun adı Tanya Ayşen Kaplan.

 

Avustralya’da İngiliz Kraliçesi Elizabeth’in doğum günü olan 12 Haziran’da yayınlanan tüm gazetelerde Avustralya’nın Cumhurbaşkanı konumundaki Vali (Governor-General) Sir Peter Cosgrove’dan “Kraliçenin Doğum Günü Şeref Listesi Ödülü”ne layık görülenlerin listesi yayınlanıyor. (Queen’s Birthday  Honour’s List) İşte Tanya Ayşen kardeşimiz bu listede yer aldı. Bir Avustralyalı için ulaşılması çok zor olan büyük bir onurdur bu listeye girebilmek.

 

Tanya Ayşen kardeşimize verilen bu ödülün gerekçesi, “Türkiye ve Avustralya arasındaki ilişkiye koyduğu katkı ve çalışmalar ile Gaziler-Emekliler toplumuna verdiği hizmetler. Çok çalışkan ve girişken bir kişi olan Tanya Ayşen hanım, 1970 yılından beri Güney Avustralya’daki Kıbrıs’tan ve Türkiye’den göç eden Türk toplumunun “Sosyal Görevlisi, Cemiyet Başkanı, Türk okullarında Öğretmenlik” görevlerini yerine getirmiş. 3 kez Türk Cemiyeti Başkanı seçilmiş. Son 7 yıldır da Günay Avustralya Türk Birliği’nin “Turkish Association of South Australia” Başkanı.

 

 

Tanya Ayşen Kaplan hanımın kim olduğunu pek az insanımızın bildiğine inanıyorum. Tanya hanım, kıymetli abimiz, yılların gazetecisi ve duayen basın mensubu Akay Cemal ağabeyimizin kız kardeşidir. Aile o denli başarılı ki, Tanya hanımın diğer ağabeyi Türkay Ilıcak bu yıl Kıbrıs Türk basın Konseyi’nin Basın Hizmet Ödülünü alırken, ağabeyi Akay da geçen sene aynı ödüle layık görülmüştü.

Özetle; Yurtdışında yaşayan Kıbrıslı Türkler, birçok alandaki başarılı ve örnek çalışmalarla adımızı duyurmaya ve bizi gururlandırmaya devam ediyor. Bize düşen, bu kişileri onore etmek, kıymet bilmek…

 

ata atun madalya(Kraliçenin Şeref Ödül’ü listesinin tümünü görmek için; “www.gg.gov.au” sayfasına gidin.  “Governor-General of the Commonwealth of Australia” başlıklı sayfa açılacaktır. Bu sayfada üst kısımdaki “12 June 2017 – The Queen’s Birthday 2017 Honours List” yazısının altındaki  “more” kelimesini tıklayın, “The Australian Honours Secretariat” sayfası açılacaktır. “Australian Honours Lists” başlığı altındaki listenin ilk satırında yer alan “Order of Australia and other awards” başlığının ilk sırasındaki “The Queen’s Birthday 2017” cümlesi üzerini tıklayın. Açılan Sayfada ilk sırada yer alan “S1- Order of Australia” seçeneğini tıklarsanız önünüze Kraliçenin Şeref Ödülü’nü alan liste açılacak veya da liste bilgisayarınıza indirilecektir. Soyadına göre hazırlanmış 27 sayfalık bu listenin 19. sayfasında Tanya Ayşen hanımın adı ve kısa bilgileri yer almaktadır. Hangi gerekçe ile bu onurlu ödüle layık görüldüğünü öğrenmek istiyorsanız, “S1- Order of Australia” seçeneğinin bulunduğu sayfaya geri dönüp alt satırlarda yer alan “Medal (OAM) of the Order of Australia in the General Division (F-L)” seçeneğini tıklayın. 59. sayfada Ayşen hanımın özgeçmişini ve hangi gerekçe ile söz konusu madalyaya layık görüldüğünü okuyabilirsiniz.)

 

Prof. Dr. Ata ATUN

Anastasiadis: “Kıbrıslı Hellenizm”

 

 

ata-atun HocaAnastasiadis, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile 23 Mart günü yaptığı görüşmeden sonra bir açıklama yaptı. Bu açıklamanın satır aralarında kullandığı kelimeler ibretlik. Bizim içimizde kendilerini “Türkçe konuşan Kıbrıslı” diye tanıtanlara hayal içinde olduklarının dersini veriyor Anastasiadis.

 

Görüşmeden sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Anastasiadis, Guterres ile Eide arasında farklı bir yaklaşım saptayıp saptamadığı sorusu üzerine yaptığı açıklama içinde yer alan bir paragraf aynı aşağıdaki gibi, kelimesi kelimesine:

Farklı bir yaklaşım olduğunu sanmıyorum. Bu ne herhangi bir arabulucu ne de Avrupa Birliği’nin meselesidir. Nüfusun demografik oluşumunu değiştirebilecek ya da “Kıbrıs’ın Helenizm”ini tehlikeye atacak bir isteğin uygulanması “Kıbrıslı Helenizm”i için bir tehlike teşkil ediyorsa, hiçbir üçüncü şahsın bunun kabul edilmesi ve uzlaşıya varılması konusunda dayatma uygulayamaz.

 

Kıbrıs’ın Hellenizm”i ve “Kıbrıslı Helenizm” tanımları, bizim aramızdaki kendini “Türkçe konuşan Kıbrıslı” diye tanımlayan kesimler için ders niteliğinde bir tanımlama. Anastasiadis’in ağzından daha bugüne değin “Rumca konuşan Kıbrıslı” veya da “Rumca konuşan Kıbrıslılar” gibi bir laf duymadım. “Biz Heleniz”den başka bir tanımlama da duymadım. Rumlarda Kıbrıslılık olgusu yok, sadece ve sadece “Helen” ırkından olmak olgusu var. Bu inanışlarının kökeni de Bizans dönemine dayandırılmakta. Kendilerini “Bizans’ın torunları” olarak has be has “Helen” addetmekte Rum adadaşlarımız.

 

Kıbrıs’ın Hellenizm”i ve “Kıbrıslı Helenizm” tanımları da Kıbrıs adasının Helen dünyasının bir parçası olması ve aynı ülküyü taşıması, diğeri de Kıbrıslı Rumların akıllarındaki ve ruhlarındaki Helen ırkından olmak duygusu ve ülküsüdür. Agona’ları da, yani “en büyük hedefleri” de adadaki Türklerle mücadele edip adayı Yunanistan’a bağlamaktır. Bu düşünce ve idealleri içinde, Kıbrıslı Türklere” ve de kendilerinin Türk olmadıklarını vurgulamak için “Türkçe konuşan Kıbrıslı” diye kendilerini tanıtan kişilere yer yoktur. Olsa olsa, bu kendilerini “Türkçe konuşan Kıbrıslı” diye tanıtan ve ırklarının ne olduğu belirsiz kişilere verecekleri hak sadece vatandaşlık hakları olabilir aynen Rum kesiminde yaşayan Maronitler’e, Ermeniler’e ve Venedik döneminden kalan Katolikleri tanımlamak için kullandıkları Latinler’e verdikleri haklar kadar. Zaten 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında “Maronitler, Ermeniler ve Latinler “Azınlık” olarak tanımlanmasalardı 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisinde (Parlamento) birer adet, konuşma hakkı olan ama oy kullanma hakkı olmayan sandalyeye de sahip olamazlardı. 1960’dan günümüze kadar çoktan asimile olup Rumlaşırlardı.

 

Lüzinyan, Venedik ve Osmanlı devrini anlatan tarih kitaplarında, batılı tarihçilerin kitaplarında ve Milat sonrasında çeşitli asırlar içinde adamıza gelip, her yeri dolaşarak gözlemlerini anı notlarına döken 167 Avrupalı gezginin notlarında da kendilerini “Türkçe konuşan Kıbrıslılar” diye tanıtan ve soyu sopu belli olmayan bu güruha, bu ırka veya da bir millete ait en ufak bir not yok. Nereden çıktı bu “Türkçe konuşan Kıbrıslılar” tanımlaması, soyları sopları nereye dayanıyor pek de anlamış değilim, son 2 bin yıllık Kıbrıs tarihini tüm detayları ile neredeyse ezbere bilmeme rağmen.

 

Rumlar için varsa da yoksa da kendi “Helen” ırkları, “Kıbrıs’ın Hellenizm”i ve “Kıbrıslı Helenizm”leri. Bu tanımlamaların içinde ne Katolik Maronitlere, ne Katolik Latinlere ve ne de yarı Ortodoks olarak tanımlanabilecek Gregoryen Ermenilere ait tek bir yer yoktur. “Türkçe konuşan Kıbrıslılar”a ise hiçbir yer yoktur, zaten olamaz da Helen ırkından olmadıkları için.

 

Anastasiadis’in açıklamasındaki bir diğer önemli yer de ilgili paragrafın son cümlesi. “Kıbrıs’ın Helenizm”ini tehlikeye atacak bir isteğin uygulanması “Kıbrıslı Helenizm”i için bir tehlike teşkil ediyorsa, hiçbir üçüncü şahsın bunun kabul edilmesi ve uzlaşıya varılması konusunda dayatma uygulayamaz.” Özetle Anastasiadis bu son cümle ile, hiçbir kimse bizi ve Kıbrıs adasını “Helen” olmaktan çıkaramaz, herhangi bir dayatma da yapamaz diyor. Yaparsa “giyeriz çizmeleri, takarız silahları ve Agona’mızı başlatırız”ın mesajını veriyor.

 

Kendilerini “Türkçe konuşan Kıbrıslılar” diye tanıtan, Türklükten imtina eden, ne oldukları belirsiz kişilerin kulaklarına küpe olsun Anastasiadis’in bu sözleri.

 

Prof. Dr. Ata ATUN

TRİPOLİÇE KATLİAMI’NIN 195. YILI

           

 

 

süleyman pekinSrebrenitsa’yı bilirsiniz; Bosnalı Sırpların 21 yıl önce 8.372 kişiyi katlettiği ve belgelerle “II. Dünya Savaşı ’ından sonra insanlığa yapılan en büyük suç” olarak ıspatlanan soykırımı. Ve devamında, 1992-1995 yılları arasında, Avrupa’nın gözü önünde sistematik bir kırıma tâbi tutulan 300 bin Müslüman Boşnak..

Hocalı’yı bilirsiniz; Ermenistan birliklerinin 24 yıl önce Dağlık Karabağ’da 106’sı kadın, 83’ü çocuk, toplam 613 sivilin bir gecede işkencelerle katledildiği çağdaş soykırımı. Ve devamında, 1991-1994 arasında, Rusya’nın da desteğiyle öldürülen binlerce Azerî Türk’ü ve yurtlarından kovalanan 1 milyon mülteci..

1915’i de bilirsiniz; sözde Ermeni Soykırımı denilerek I.Dünya Savaşı öncesinde ve esnasında bölücü Ermeni çetelerinin katlettiği, toplu mezarlarla üstünü örttüğü 1,5 milyon Müslüman Türk.. Ve devamında Kurtuluş Savaşı’ndakileri, sonra Hoybun’u, sonra Asala ve şehit diplomatlarımızı, sonra ‘İkinci Hoybun’ PKK terörünü de bilirsiniz. Ki devamın devamı var.

Peki ya Tripoliçe Katliamı’nı bilir misiniz? 195 yıl önceki 10-11-12 Ekim günlerinde vahşice kırıma uğratılan 40 bin Mora’lı Müslüman Türk’ü hatırlayanımız var mı? Tripoliçe Kadısı Halim Efendi’nin üzerine yağ dökülerek yakıldığını ve isyancı Rum çetelerinin Türk mezarlıklarını altüst edip kemikleri ateşe attığını bilenler beri gelsin.

Ya 1822 Atina Katliamı’nda öldürülen binlerce Türk.. Ya 1823 başında Anabolu Kalesi’nde açlıktan öldürülen, kalanı da doğranan binlerce Müslüman.. Ya Benefşe, Balya, Badra, Argos, Korint, Avarin, Misolongi, Moton, Guston, Fenar, İzdin, İstefe, Eğriboz’da olan-bitenler… Ya Ayvalık, Bülbülce, , Çamlıca, Eşkiros, Hidra, İmroz, İstanköy, İpsara, Nakşa, Sakız, Sisam, Suluca, Salamis, Taşöz, Semadirek, Yunda adalarında yok edilenler…

1821 ile 1838 tarihleri arasında Mora Yarımadası’nda mukim 200 bin Müslüman Türk “Hıristiyanlara huzur! Konsoloslara saygı! Türklere ölüm!” sloganıyla yok edilmiştir. Mora çevresindeki adalarda ise numunelik Türk bırakılmamıştır. Amerikalı tarihçi Justin Mc Carthy, ‘Ölüm ve Sürgün’ kitabında 1821 ve 1922 yılları arasındaki 1 asırlık zamanda 5,5 milyon Müslüman’ın Avrupa’dan sürüldüğünü, 5 milyondan fazlasının da öldürüldüğünü veya benzer nedenlerle öldüğünü söylemektedir.

Kıbrıslı Türk tarihçi Salahî Sonyel’in Belleten’de yayınlanan “Yunan Ayaklanması Günlerinde Mora’daki Türkler Nasıl Yok Edildiler?” makalesinde içinizi kaldıracak detaylar yer almakta: Denizde boğularak öldürülen kadınlar, kayalara çarpılarak canına kıyılan çocuklar, kafası kesildikten sonra kazığın ucuna takılıp gezdirilenler, sistematik tecavüz ve işkenceye uğrayan kadınlar, organları parçalanarak katledilen erkekler vs. gibi..

Doç. Dr. Ali Fuat Örenç’in kaleme aldığı ve Babıali Kültür Yayıncılığı’ndan çıkan 300 sayfalık “Balkanlarda İlk Dram UNUTTUĞUMUZ MORA TÜRKLERİ ve Eyaletten Bağımsızlığa Yunanistan” kitabı da çok kıymetli bir kitap.  195 yıllık bir fener gibi.. Eğriboz’dan Atina’ya, İzdin’den Badracık ve İstefe’ye dek Osmanlı evkafını bile isim isim sıralamış; hani belki hesabını soracak bir İktidar yada Bakanlık çıkar diye.

Ne bileyim; soyadı Mora ve civarıyla ilgili olanlar belki Mora Müslümanları ve Osmanlı Eserleri adına bir vakıf kurarlar. Eğriboz Fatih Sultan Mehmet Camii veya Atina Mustafa Ağa Medresesi Derneği de olabilir. Dışişleri’ne, TİKA’ya, Yurtdışı Türkler Başkanlığı’na ve Yunus Emre Enstitüsü’ne duyurulur.

Lozan mı demiştiniz, Adalar mı demiştiniz? Ya Mora’nın hesabı ne olacak?  Türkiye Cumhuriyeti’nin alamadıkları olmuştur ama Osmanlı’nın verdiklerini de unutmayalım.

“Ah mora nenem, kara nenem ah!”