Etiket arşivi: KHK

Arınç’ın KHK çıkışı sonrası AKP’li isim savcıları göreve çağırdı

Arınç’ın KHK çıkışı sonrası AKP’li isim savcıları göreve çağırdı

3 dönem Ak Parti Gaziantep Milletvekilliği yapan Şamil Tayyar, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç’ın KHK çıkışı sonrası savcıları göreve çağırdı. Tayyar, Arınç’a yüklendi.

Bülent Arınç'ın KHK çıkışı sonrası Şamil Tayyar savcıları göreve çağırdımask

Eski Ak Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi ve partinin önde gelen isimlerinden biri olan Bülent Arınç’a sert çıktı. Tayyar, son günlerde “KHK faciadır” ve “Ben şahidim, FETÖ’den yargılananları peşinen suçladılar” gibi açıklamalarının ardından Arınç’a yüklendi. Arınç’ın FETÖ’yü aklama çabasında olduğunu vurgulayan Tayyar, bunun parti içi bir mesele olmadığını dile getirerek yargıyı işaret etti.

SAVCILARI GÖREVE ÇAĞIRIYORUM

Tayyar, sosyal paylaşım sitesi Twitter’dan yaptığı paylaşımda Bülent Arınç’ı FETÖ’yü aklamakla suçlayarak “Arınç… FETÖ’yü aklama çabası, artık parti içi sorun değil yargının konusudur. Savcıları göreve çağırıyorum.” paylaşımını yaptı.

BÜLENT ARINÇ NE DEMİŞTİ?

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç KHK’lılar ile ilgili, “KHK bir faciadır. “Evime temizlik yapmaya gelen bir daire başkanı kadını gördükçe, eşi polislikten ihraç edilen bir kadını gördükçe ben yerin dibine geçiyorum” ifadelerini kullanmıştı.

CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan: “DEVLETİN AYARLARIYLA SÜREKLİ OYNAMAYIN!”

 
 
 
CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, son KHK’larla girilen anayasa değişikliği haftasında öne çıkan şu ifadeleri kullandı:
 
kazim-arslan“Yapılmak istenen anayasa değişikliği, OHAL’in sürekli kılınmasıdır. 
 
Suriyelilere vatandaşlık verme hesabı yapanlar, sırf muhalif diye kendi vatandaşını ülkesinden atacak kadar gaflete düşmüştür. 
 
Son KHK’lar, referandumda yurtdışı seçmen oy hesabında oynananacak yeni oyunların habercisidir ve iktidarın telaşının resmi belgesidir.
 
Darbe Komisyonuna ifade bile vermeyen, darbecilerin terfilerine kol kanat geren Genelkurmay Başkanları nerede kaldı? 
Son yaptığınız değişiklikle Genelkurmay Başkanı boşa çıkmış, yetki ve sorumluluğu budanmıştır.
 
FETO Darbesini millet önledi, dolar krizini esnaf çözmeye kalktı, teröre karşı vatandaş birleşti. O halde beceriksiz bu iktidara gerek kaldı mı? 
 
Bu iktidar, diyaneti tarikatlara, eğitimi vakıflara, emniyet ve adaleti farklı tarikatlara terk ettiğine göre, artık ülkemizin üzerinde yüktür.
 
Şimdi KHK’larla özel güvenliğe silah yetkisi verenler, evlere, toplu mekanlara büyük terör eylemi gerçekleşebileceğini ve devletin buna engel olamayacağını adeta itiraf etmiştir.
 
 
 
CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın açıklaması şöyle:
 

“Siyasi iktidar, Cumhurbaşkanı ile birlikte, Anayasamızda OHAL’in verdiği yetkileri aşarak devletin ayarlarıyla oynuyor. Bu nedenle ülkemizde bir türlü istikrarı ve güven ortamını yaratamıyor. Dış ve İç politikada yaptığı yanlışlara yenilerini ekleyen iktidar, şimdi de parti devleti kurmak için, OHAL’i de kullanarak getireceği dikta anayasasıyla ülkemizi uçuruma yuvarlamak üzere.

FETO Darbesini millet önledi, dolar krizini esnaf çözmeye kalktı, teröre karşı vatandaş birleşti. O halde beceriksiz bu iktidara gerek kaldı mı? Bu iktidar, diyaneti tarikatlara, eğitimi vakıflara, emniyet ve adaleti farklı tarikatlara terk ettiğine göre, artık ülkemizin üzerinde yüktür, işi de bitmiştir. Devleti tarikatlarla birlikte yönetmeye devam eden bir iktidar, Meclis’teki ve belediyelerdeki FETÖ’cüleri gizleyerek yeni anayasa yapamaz. Ülkemizi terör tehdidiyle karşı karşıya bırakan bu iktidar, anaları gözü yaşlı bırakmış, şehit acısını 81 ile yaymış, şehit analarının yüzüne bakamayacak duruma gelmiş olması nedeniyle Anayasa değişikliği için oy isteyemez.

Cumhurbaşkanı ve işbirlikçisi mevcut iktidar, bu kadar ağır hatalardan ders almamış gibi davranarak bir yere varamaz. Bir yandan aldatıldık ve kandırıldık diyeceksiniz, diğer yandan Allahım ve Milletim beni affetsin diyeceksin sonra da Başkanlık için oy isteyeceksin. Millet artık yeter diyecek, bizi kandıramazsınız aldatamazsınız diyecek ve iktidara kırmızı kart gösterecektir. Yetti artık bu millete çektirdikleriniz diyecektir. Artık yıllardan beri uyguladığınız deneme yanılma yöntemiyle devleti yönetmekten vazgeçin diyecektir.

Anayasamızın iktidarınıza verdiği darbenin önlenmesi görevini ve terörle mücadele etmeniz için verilen OHAL yetkisini kötüye kullanmayın ve yetkilerinizi aşmayın. OHAL’in arkasına sığınarak devletin bütün ayarlarını bozmaya kalkmayın ve oynamayın.

İktidarınız, Metehan’dan beri ordunun emir-komuta zincirini bir gecede KHK’sıyla çökertti, ordu millet fikri sizinle kayboldu. Yıllarca FETO  terör örgütünün orduya sızmasını seyrettiniz, FETO’cuları korudunuz, hak etmedikleri makam ve mevkilere getirdiniz.
Darbe Komisyonuna ifade bile vermeyen, darbecilerin terfilerine kol kanat geren Genelkurmay Başkanları nerede kaldı? Son yaptığınız değişiklikle Genelkurmay Başkanı boşa çıkmış,yetki ve sorumluluğu budanmış bir duruma düşmüştür.

Bu son KHK’larla vatandaşlıktan çıkarma işi suistimale açıktır. Suriyelilere vatandaşlık verme hesabı yapanlar, sırf muhalif diye kendi vatandaşını ülkesinden atacak kadar gaflete düşmüştür. Son KHK’lar, referandumda yurtdışı seçmen oy hesabında oynananacak yeni oyunların habercisidir ve iktidarın telaşının resmi belgesidir.

Orta Doğu politikası iflas eden, çarklarıyla başı dönen iktidar, bu topraklara Türk işçisini, memurunu son KHK’larla zorunlu göndermeye kalkıyor, yeni acıların tohumunu ekiyor. Ülkemiz içinde bulunan IŞİD’ cileri temizlemeden sınır dışı temizliğe dalıyor.

İktidar, “terörle mücadele” ediyorum derken Ortadoğu bataklığına giriyor,  şehitlerimiz de gelmeye devam ediyor. İktidar şunu hiçbir zaman unutmasın, terörle mücadeleyi önce ülkemizin içinden başlayın, terörü içte temizleyin,sonra da sınırlarımızı koruyun.

Bir iktidar düşünün ki; Emniyeti cemaatlere teslim ettiğini itiraf etmiş, MİT’i ücretsiz izne göndermiş, polisine sahip çıkamamıştır. Şimdi KHK’larla özel güvenliğe silah yetkisi vererek evlere, toplu mekanlara büyük terör eylemi gerçekleşebileceğini ve devletin buna engel olamayacağını adeta itiraf etmiştir.

Meclis 20 Temmuz’la birlikte sivil darbeye uğramış, KHK maskesi altında vatandaşların hayatı gece vakti karartılmış, medya ve muhalifler susturulmaya çalışılmıştır.

Yapılacak anayasa değişikliği ile 20 Temmuz sivil darbesi sürekli hale getirilmek istenmektedir. İşi bilmeyenin terfi aldığı, siyasette hesap vermenin ortadan kalktığı bu utanç tablosuna ses çıkaranların sosyal medya hesapları ve kimlikleri KHK’larla kayıt altına alınacak, hakim izni olmadan sadece Emniyet imzasıyla internet hesaplarına müdahale edilecek, gözaltılar artacak, milletin malı ve yaşamı hep tehdit altında olacaktır.

Bir devlet düzeni kolay kurulmaz. Bugünkü düzen 93 yıllık Cumhuriyetin kazandırdığı bir rejimdir. Bu devlet düzenini değiştirmekten vazgeçin, deneme yoluna gitmeyin, yoksa bozulan bu devlet düzenin altında hepimiz kalacağız.

Yapılmak istenen anayasa değişikliği, OHAL’in sürekli kılınmasına yöneliktir.Anayasa ve yasalara aykırı olarak kullanılan yetki aşımıyla yapılan icraatları meşrulaştırmaktır. OHAL’in kurduğu dikta rejimi, anayasa değişikliğiyle genişleyecek, demokrasinin çöküşü kalıcı hale gelecektir.

Cumhuriyet rejimini sürekli OHAL diktasına dönüştürmenize CHP olarak  izin vermeyeceğiz, Halkımız bu aşırılığa ve zulme asla evet demeyecektir. Atatürk’ün kurup bize emanet ettiği laik Cumhuriyet rejiminin ortadan kaldırılmasına, demokrasinin askıya alınmasına, hukuk devletinin çökertilmesine asla geçit vermeyecektir.”

 

KHK ile 18 vakıf ve 175 dernek yeniden açıldı

khk_ile_18_vakif_ve_175_dernek_yeniden_acildi22112016429OHAL kapsamında yayımlanan 677 sayılı KHK ile hakkında işlem yapılan 550 dernekten 375’i kapatıldı. 175 dernek ve 18 vakfın ise faaliyetlerine devam etmesine karar verildi.

Olağanüstü hal (OHAL) kapsamında yayımlanan 677 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile hakkında işlem yapılan 550 dernekten 375’i kapatıldı. 175 dernek ve 18 vakfın ise faaliyetlerine devam etmesine karar verildi.
Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan 677 sayılı KHK’da, milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olan dernek ve vakıflara ilişkin kararlar da yer aldı.
Daha önce yayımlanan KHK’lar ile kapatılan, Ankara Hami̇yet ve İrfan Vakfı, Di̇lovası Sanayi̇ci̇leri̇ Vakfı, Dünya Eği̇ti̇m Vakfı, Gaye Eği̇ti̇m Sağlık Spor ve Çevre Vakfı, Gedi̇z Eği̇ti̇m ve Kültür Vakfı, Güveni̇li̇r Gıdalar Vakfı, Iğdır Kültür Eği̇ti̇m Çevre ve Sağlık Vakfı, Isparta Hayırlar Eği̇ti̇m Sağlık Kültür ve Yardım Vakfı, Kafkas İli̇m ve Eği̇ti̇m Vakfı, Kayseri̇ Yüksek Öğreni̇m ve Yardım Vakfı, Mani̇sa Yüksek Tahsi̇l Öğrenci̇ Yurdu Vakfı, Mardi̇n Hi̇dayet İli̇m ve Kültür Vakfı, Mersi̇n Sağlık Eği̇ti̇m Kültür ve Hi̇zmet Vakfı, Mi̇lli̇ Kültür ve Ahlaka Hi̇zmet Vakfı, Okyanus Eği̇ti̇m Vakfı, Serhat Kültür Eği̇ti̇m Vakfı, Si̇mav Fati̇h Vakfı, Türki̇ye Çi̇n Dostluk Vakfı yeninden açıldı.
677 sayılı KHK ile OHAL kapsamında daha önce hakkında kapatma işlemi yapılan 175 derneğin faaliyetlerine devam etmesine karar verildi. Yeniden açılan dernekler arasında Sosyal Güvenlik Müfettişleri Derneği, Türk Romen Dostluk Derneği, Mobbing İle Mücadele Derneği, Bilişim Sektörü Dernekleri Federasyonu da bulunuyor.
Hakkında işlem yapılan 550 dernekten 375’i ise kapatıldı.

OLAĞANÜSTÜ HAL’DE KHK’LERİ İLE, YASALARDA DEĞİŞİKLİK YAPILAMAZ, AKP KENDİ BASKICI VE OTORİTER REJİMİNE ZEMİN HAZIRLIYOR!

 

 

engin-cogalBirleşik Kamu İş Konfederasyonu Genel Merkez Özlük Hukuk İşleri TİS Sekreteri Engin Çoğal Ohal kapsamı bahanesi ile yasalarda değişiklik yapılmasının uyuguın olmadığını dile getirdi. Çoğal yaptığı yazıaçıklamda şu ifadelere yer verdi; AKP hükümeti, Anayasa ve hukuk tanımaz tutumunu sürdürmeye kararlı olduğunu 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında yayımladığı iki OHAL KHK’sı ile bir kez daha gösterdi.  Bu kararnameler, AKP hükümetinin, darbecilerle ve teröristlerle mücadele etmek gibi bir derdinin olmadığını, asıl amaçlarının baskıcı bir ortama zemin hazırlamak olduğunu bir kez daha göstermiştir.

AKP hükümeti, söz konusu KHK ile 10 binden fazla kamu görevlisinin işine sorgusuz sualsiz son vermekle kalmamış, adeta KHK’larla anayasal düzenimiz yeniden biçimlendirmek istemiştir.

Devlet Memurlarının açığa alınması ya da görevden uzaklaştırma, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 137. Maddesinde ve yasadaki lafzıyla bir “tedbir” olarak düzenlenmiştir. Tedbir Niteliğinde olan soruşturma süresi “görevden uzaklaştırma”nın içerisindedir, ancak bir de azami uygulama süresi vardır.

Bu sürenin düzenlenmesi 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 145. Maddesinde belirtilmiştir. Hakkında ceza davası olmayanlar için 3 aydır. Bu süre sonunda hakkında bir karar verilmediği takdirde memur görevine başlatılır.  Ancak 29 Ekim tarihli KHK’lar ile bu da ortadan kalkmıştır ve görevden uzaklaştırma azami süresi ihlal edilmiştir.  3 Aylık azami süre kuralı 15 Temmuz sonrasında uygulanmamıştır. Bu durum kanunların “geriye yürümezliği ilkesi” rafa kalkmıştır. Bu “geriye yürüyen KHK” ile sorgusuz, sualsiz, delilsiz, savunmasız görevden uzaklaştırılan kamu emekçileri için bir koruyucu düzenleme daha KHK’lar eliyle yok edilmiştir.

15 Temmuz darbe girişimiyle ve OHAL ilanıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan birçok yasada değişiklik yapan OHAL KHK’ları bir bakıma Anayasa Hükmünde Kararname niteliğine bürünmüştür. AKP daha önce TBMM’ye getirip yasalaştıramadığı Anayasa ve hukuk dışı düzenlemeleri KHK’larla yürürlüğe koymaktadır.

Rektör seçimlerinin OHAL ile ne ilgisi vardır? OHAL konulu bir KHK’ya bu düzenleme nasıl sokulur? Nasıl yok edilebilir “demokratik” bir ülkede “özerk” üniversitelerin rektör seçimlerinin iptal edilmesi Anayasaya ve demokratik kültürümüze aykırıdır.

Anayasa Mahkemesi 10/1/1991 tarih ve E. 1990/25, K. 1991/1 sayılı kararında şöyle demiş ve “kalıcı” biçimde yapılan, YASA DEĞİŞTİREN KHK’ları iptal etmiştir:

“KHK’leri Olağanüstü Hal Yasası ile saptanan sistem içerisinde “olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda” uygulamaya yönelik olarak çıkartılabilir. Bu tür KHK’lerle yalnızca olağanüstü hal ilânını gerektiren nedenler gözetilerek bu nedenlerin ortadan kaldırılması için o duruma özgü kimi önlemler alınabilir.

“Olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılabilecek KHK’lere Anayasa’nın 121. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları birlikte incelendiğinde başkaca işlevler yüklenemez. Bunun tersi bir anlayış; Anayasa ve Olağanüstü Hal Yasası dışında yeni bir olağanüstü hal yönetimi yaratmaya neden olur.

“Olağanüstü halin veya sıkıyönetimin, gerekli kıldığı konularda çıkartılan KHK’ler, bu hallerin ilan edildiği bölgelerde ve ancak bunların devamı süresince uygulanabilirler. Olağanüstü halin sona ermesine karşın, olağanüstü hal KHK’sindeki kuralların uygulanmasının devam etmesi olanaksızdır. Bu nedenle, OLAĞANÜSTÜ HAL KHK’LERİ İLE, YASALARDA DEĞİŞİKLİK YAPILAMAZ.

Anayasa Mahkemesinin, dahası Anayasa Hukuku, İnsan Hakları Hukuku ve Evrensel Hukukun açık kuralı olan bu olguya rağmen, AKP iktidarının “hukuk” adı altındaki eylemlerine hukuksal bir ad konulacaksa ancak “Anayasayı İhlal Suçu” denebilir!

TBMM’yi, dolayısıyla milli iradeyi devre dışı bırakan AKP Hükümeti,  yıllarca ”aynı menzile birlikte yürüdükleri yol arkadaşları” ile birlikte başaramadıkları düzenlemeleri OHAL KHK’ları ile hayata geçirmeye çalışmaktadır. Cumhurbaşkanı başkanlığında yapılan Bakanlar Kurulu toplantıları artık TBMM Genel Kurulu’nun yetkilerini kullanarak, TBMM’ye ait olması gereken yasama yetkisini fütursuzca kullanmaktadır.  Artık Bakanlar Kurulu TBMM’nin yerini almıştır.

Yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığı yok edilmekte, yasama, yürütme ve yargı gibi birbirinden ayrı olması gereken güçler, yürütmenin elinde toplanmaktadır. Güçler ayrılığı fiili olarak yok edilmiştir. Meclisin bütün yetkilerini üzerine alan Hükümet, KHK’larla mahkemelere bazı davalarda nasıl karar verileceği konusunda talimatlar bile verilebilmektedir.

OHAL süresiyle sınırlı olması gereken bu KHK’larla Türkiye’nin Anayasal, siyasal ve yasal düzeni yeniden dizayn edilmeye çalışılmaktadır. Bu KHK’larla ilgili olarak ana muhalefet partisinin açtığı davaları önceki içtihatlarının aksine incelemeden reddeden Anayasa Mahkemesi de bu Anayasa ve hukuk tanımazlığa ortak olmaktadır.

Darbecilerle ve terörle mücadele bahane edilerek, terörle ve darbeyle en küçük ilgisi olmayan muhalif sesler susturulmakta, gazeteler, dergiler kapatılmakta, ekranlar karartılmaktadır. Türkiye tarihinde hiçbir zaman düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü,  basın özgürlüğü, bu ölçüde bir baskıya maruz kalmamıştır.

İnsan haklarının, yargı bağımsızlığının, hukukun üstünlüğünün askıya alındığı günler, Türkiye tarihine özgürlüklerin yok edildiği anlar olarak geçecektir.