Etiket arşivi: Karşıyaka

AKP’NİN SAĞLIKTA YAPTIĞI ‘DEVRİM’: PREFABRİK POLİKLİNİK!

 

Sağlık Bakanlığı’nın 150 yatak kapasiteli, modern ve dijital alt yapıya sahip hastane vaadi prefabrik poliklinik ile sonuçlandı. 2019 Yılı Yatırım Programı’na göre 2 bin TL ödenek ayrılan Karşıyaka Devlet Hastanesi’nin bulunduğu alana prefabrik konuldu.

İzmir’de 50 yıldan fazladır hizmet veren 240 yataklı eski Karşıyaka Devlet Hastanesi, mevcut sağlık hizmetini karşılayamaması ve binanın depreme dayanıksız olması nedeniyle 2016 yılında yıkılmış, hastane tüm ekipmanları ve sağlık personeliyle birlikte Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi’ne taşınmıştı.

Yıllardır hastane bekleyen Karşıyakalıların beklentisi boşa çıktı; eski Karşıyaka Devlet Hastanesi’nin bulunduğu yere prefabrik poliklinik açılıyor.

Sağlık Bakanlığı’nın, eski Karşıyaka Devlet Hastanesi’nin yerine 150 yatak kapasiteli, modern ve dijital alt yapıya sahip bir hastane yapacağı vaadi prefabrik poliklinik ile sonuçlandı.

Yıkılan hastanenin bulunduğu alandaki molozlar temizlendi ve alana üzerinde “SBÜ Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Karşıyaka Semt Polikliniği” yazılı tabela asılı bir prefabrik koyuldu.

Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Murat Bakan konuyla ilgili, “Tam teşekküllü hastaneyi yıktılar. Hastane yapacaklarını iddia ettikleri alan senelerce moloz yığınıyla bekledi. Gelinen noktada Sağlık Bakanlığı’nın 150 yatak kapasiteli, modern ve dijital alt yapıya sahip bir hastane vaadi prefabrik poliklinik ile sonuçlandı. Prefabrik polikliniğin önümüzdeki ay hizmete açılacağı söyleniyor. Alandaki molozlar temizlenmiş ve prefabriğin çevresi düzenleniyor. Prefabriğe asılan tabelada ‘SBÜ Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Karşıyaka Semt Polikliniği’ yazıyor. Ne oldu Karşıyaka’nın 150 yatak kapasiteli, modern ve dijital alt yapılı hastanesi? Bu saçmalık; vatandaşı, şehirlerin bir ucuna yaptığınız ve dayattığınız şehir hastanelerine mecbur bırakma politikasının bir ürünüdür. AKP’nin sağlıkta yaptığı ‘devrim’ budur; prefabrik poliklinik!” dedi.

PREFABRİK POLİKLİĞİN AÇILIŞINA KONFETİ BÜTÇESİ Mİ?

CHP’li Bakan, 2019 Yılı Yatırım Programı’nda Karşıyaka Devlet Hastanesi için ayrılan bütçeye de dikkat çekti ve “Hem yıkım kararı hem yapılması konusu kamuoyunda tartışılan Karşıyaka Devlet Hastanesi’nin inşaatı -iyimser olacaksak- en erken 2020’ye kaldı… Düşünün ki, 2019 Yılı Yatırım Programı’na göre; Karşıyaka Devlet Hastanesi için 2 bin TL ayrılmış! Koskoca hastane projesi için ayrılan bütçe asgari ücretin altında! Bu 2 bin TL ile ne yapacaklar merak ediyoruz. Prefabrik polikliniğin açılışı için patlatacakları konfetilere mi harcayacaklar?” diye konuştu.

 

 

17. Yılında, 17 Ağustos Depremini Unutmadık, Unutturmayacağız!

 

17 Ağustos Marmara Depreminin 17. yılında İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi tarafından bir basın toplantısı yapıldı.

 16-19 Ağustos 2016 tarihleri arasında TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, Bornova Belediyesi, Karşıyaka Belediyesi ve Konak Kent Konseyi ile birlikte gerçekleştirilen toplantıda İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Gürkan Erdoğan bir basın bildirisi yayınladı. Bildiride şu ifadelere yer veridi;

 

17 ağustos izmir.jpg217 Ağustos 1999 tarihinde, son yüzyılın en büyük felaketlerinden birini yaşadık. Doğu Marmara’da büyüklüğü 7.4 olan ve yaklaşık olarak 45-50 saniye devam eden bir deprem oldu. Merkez üssü GÖLCÜK olan bu deprem büyük bir afet ortaya çıkardı.

17 Ağustos 1999 Kocaeli ve 12 Kasım Düzce depremleri binlerce insanımızın ölümüne ve yaralanmasına, milyarlarca liralık mal kaybına neden oldu. En doğusundan en batısına, en kuzeyinden en güneyine kadar ülkemizde yaşayan uzak veya yakın her aileyi bir ölçüde etkiledi, herkesi ayağa kaldırdı. Depremin yol açtığı yıkımlar Kocaeli, Yalova, Bolu, Düzce illeri başta olmak üzere İstanbul, Bursa, Tekirdağ, Eskişehir, Zonguldak illerinde de çok büyük ölçüde can kaybına ve yapı hasarlarına neden oldu. Ayrıca, yapılarda meydana gelen yangın ve kimyasal madde sızıntıları nedeniyle insanlar zehirlendi, bir çevre felaketi ortaya çıktı.

Sadece Adapazarı ve Yalova’da ortaya çıkan yıkımın ulaştığı boyut son 35 yılda ülkemizde yaşanan depremlerin her birinin birkaç katına çıkmıştır. Büyük yıkımın merkezi olan GÖLCÜK’te ise 1939 Erzincan Depremi ile kıyaslayabileceğimiz bir yıkım yaşanmıştır.

Kentleşmenin ve sanayileşmenin çok yoğun olduğu; ticaret, eğitim ve sağlık yapıları ile birlikte altyapının gelişmiş olduğu, sanayide yaratılan katma değerin oldukça yüksek olduğu bu bölgenin birinci derece tehlikeli deprem kuşağında olduğu biliniyordu.

Deprem, Türkiye nüfusunun 1/3’nün yaşadığı bir bölgede etkisini göstermiş, on beşten fazla il ve ilçe merkezinde önemli ölçüde hasara neden olmuştur. Bu depremler önemli ölçüde can ve mal kayıpları ortaya çıkarmakla kalmamış bizlere çok daha büyük bir tehlikenin henüz yaşanmadığını da hatırlatmıştır. Bu tehlike Marmara Denizinin içinde olacak bir depremdir ve İstanbul’u ve çevre illeri büyük ölçüde etkileyecektir. Bu nedenle İstanbul Depremi üzerinde bilim insanları çeşitli çalışmalar yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. Yaşanacak olan İstanbul Depremini ve ülkemizin diğer yerlerinde yaşanacak olan depremleri afet yönetimi açısından inceleyerek gerekli önlemlerin alınması gerektiğini de ortaya koydular. Biz de İnşaat Mühendisleri Odası olarak genelde deprem zararlarını azaltmak, özel olarak da İstanbul Depreminin ortaya çıkaracağı kayıplara ilişkin birçok çalışma yaptık.

17 ağustos izmir.jpg1Daha önce de ülkemiz büyük depremlere tanık olmasına rağmen 1999 depremleri, ülke için önemli bir dönüm noktası olarak düşünüldü. 17 Ağustos 1999 Gölcük Merkezli deprem bir MİLAT olarak kabul edildi.

Yapı üretim sürecindeki eksiklikler, mevcut yapıların durumu ve ülkemizin kentleşme ile ilgili politikaları, afete hazırlık konusu ve ilgili mevzuatlar olmak üzere geniş bir yelpazede ortaya çıkan yetersizlikler ve hatalar gözler önüne serildi. Ne yazık ki 1999 depremlerinin ortaya çıkardığı ağır bedellerden yeterli ölçüde ders çıkarılmaması, 2011 Yılında yaşamış olduğumuz Van depreminin acı yüzüyle bir kez daha anlaşıldı.

Konunun tüm ilgili tarafları, Van Depremi nedeniyle ülkemizin deprem gerçeğini bir kez daha hatırladılar. Ülkemizin en yıkıcı fay hattı olan “Kuzey Anadolu Fay Hattı” başta olmak üzere farklı bölgelerimizin deprem tehlikesi altında olduğu Van Depremi ile bir kez daha gözler önüne serildi.

Ülke topraklarının yüzde 66’sı 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde yer almaktadır. Ülke nüfusunun yüzde 70’i ve büyük sanayi tesislerinin yüzde 75’i deprem tehlikesi altındadır. Türkiye çok sık deprem yaşayan ve bu depremlerde can ve mal kayıpları olan bir deprem ülkesidir.

Elbette, deprem bir doğa olayıdır. Bir doğa olayının afete dönüşmesi insan kaynaklı eksiklikler ve hatalar zincirinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde 6 ve üzeri büyüklükteki her deprem önemli ölçüde can ve mal kayıplarına neden oluyor. Sorun bir doğa olayı olan depremin kendisinde değil, depreme dayanıklı yapı üretilmemiş olmasında yatmaktadır. Gerekli önlemleri almamaktan ya da denetimsizlikten kaynaklanan olumsuzlukları “kader” olarak değerlendirmemek gerekir. Bunun yerine mühendislik bilimine uygun hareket edilmeli, deprem büyüklükleri dikkate alınarak yapı üretim yerleri ve yapı üretim süreci bilime ve bilgiye dayalı olarak yönetilmelidir.

Mühendislik bilimi, yöneticilerin ve siyasi sorumluların doğa olaylarını doğru bir biçimde ele almalarıyla, deprem bir afet olmaktan, masum insanların can ve mal güvenliği tehlike altında olmaktan çıkarılır. Doğa olaylarının doğal afet halini almasına neden olan ihmaller, hatalar ve eksiklikler zincirinin kırılması, akla ve bilime dayalı bir yol izlenmesiyle mümkün olabilir.

Afet, bir olayın kendisi değil insan veya doğa kaynaklı olayların ortaya çıkarmış olduğu bir sonuç olarak bilinmektedir. Doğa olaylarını başta deprem olmak üzere afete dönüştürenler yöneticilerdir, yöneticilerin hatalarına göz yuman insanlardır.

Bilimi, planlamayı ve denetimi dışlayan, planlı bir üretim ekonomisi yerine ranta ve spekülasyona dayalı bir ekonomiyi egemen kılan bir anlayışın sonucu olarak kentlerimiz; sağlıksız, deprem güvenliği olmayan kaçak ve mühendislik hizmeti almayan bir yapı stoku ile karşı karşıya kalmıştır.

Yapı Stokumuzun Durumu

17 Ağustos 1999 Gölcük Merkezli Deprem, yapı stokunun %6’sının yerle bir olduğunu, %7’sinin ağır hasar aldığını, %12’sinin de orta ölçekte hasar aldığını ortaya koymuştur. Açıkçası depremden önemli ölçüde etkilenen Yalova, Adapazarı ve Kocaeli’nde bulunan yapı stokunun %25’i oturulamaz hale gelmiştir. Okullar, işyerleri, endüstri tesisleri, köprüler, hastaneler, diğer kamu yapıları ve konut nitelikli yapılar önemli ölçüde hasar alarak can ve mal kayıplarına neden olmuştur.

Gerek 17 Ağustos Depreminin ortaya çıkardığı gerçekler gerekse diğer depremlerde karşılaştığımız durumlar yapı stokumuzun büyük ölçüde risk taşıdığını, yani deprem güvenliklerinin olmadığını, açıklıkla ortaya koymuştur.

Deprem, diğer doğa olaylarından farklı olarak çok sayıda yerleşim yerlerini etkilemekte ve daha büyük hasarlara neden olmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde topraklarımız büyük ölçüde depremlerden etkilenmiştir. Çoğunlukla kırsal alanları etkileyen depremlerin yaşandığı ülkemizde, ilk kez 1999 Doğu Marmara depremleri yoğun yerleşim alanlarının bulunduğu metropol alanları önemli ölçüde etkilemiştir.

Deprem sonrası ortaya çıkan zararları azaltmak için sadece yara sarma anlayışı ile hareket etmek sorunun ana kaynağını ortadan kaldırmıyor. Sorunu sorun olmaktan çıkaracak olan deprem yaşanmadan önce alınacak önlemlerde saklıdır. Deprem öncesi alınacak önlemler deprem riskinin azaltılacağını ortaya koyuyor.

1999 Marmara Depremi sonrası geçici ve kalıcı konut uygulamalarına yönelik olarak yapılan çalışmalar diğer yapılarla birlikte konutun insan için özel anlam taşıyan bir yapı olduğunu ortaya koymuştur. Konutu; insanın fiziksel, psikolojik ve sosyal olarak daha üst seviyede ihtiyaçlarını karşılayan özellikleriyle birlikte ele almak gerekiyor. Konut yapmak sadece bina yapmak değil, binadan da önemli olan yaşamı biçimlendirmektir.

Deprem Gerçeği İle Yüzleşelim

Bugüne kadar ülkemizin deprem gerçeğinin bilinmesine yönelik birçok çalışma yapılmıştır. İnşaat Mühendisleri Odası olarak deprem gerçeği ile ilgili hazırlamış olduğumuz raporu TBMM Deprem İnceleme ve Araştırma Komisyonuna kapsamlı bir sunumla anlattık. Bu raporla yapı denetimi ve mühendislik eğitiminin eksikliğine plan kavramı ve kentsel planlamanın nasıl olması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Ayrıca mesleki etik ve mesleki yeterlilik üzerinde durularak yetkin mühendislik konusuna da dikkat çekilmiştir.

17 Ağustos 1999 Depreminden sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi İTÜ, ODTÜ, YTÜ ve BOĞAZİÇİ Üniversitesine, “İstanbul Deprem Master Planı” adı altında oldukça kapsamlı bir çalışma yaptırmıştır. 2004 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, “1.Deprem Şurası” adı altında ülkemizin bilim ve bilgi insanlarını bir araya getirerek önemli bir çalışma yaptırmıştır. Yine Bayındırlık ve İskan Bakanlığı 2009 yılında çok sayıda bilim insanı ve uzmanın katıldığı “Kentleşme Şurası”nı toplamış, çok değerli raporların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Odamız da bu çalışmalara katılarak bilgi ve deneyimini tüm katılımcılarla paylaşmış, depreme ve deprem zararlarının azaltılmasına ilişkin çok sayıda panel, sempozyum ve konferans düzenlemiştir. Yapılan bu çalışmaların ortaya çıkarmış olduğu gerçekleri sıralarsak:

-Mevcut yapı stokunun deprem güvenliği yoktur. Bu yapıların güçlendirilmesi gerekir.

-Onarım ve güçlendirme çalışmaları rasyonel değilse yıkılıp yeniden yapılmaları gerekir.

-Yeni yapılan yapıların yeterli ölçüde mühendislik hizmeti alması ve denetlenmesi gerekir.

-Mal sahibi adına kendisini denetleyecek olan yapı denetim kuruluşunu müteahhitler belirlemektedir. Bu sistemin değişmesi gerekir.

-Yapı denetim ücreti son derece yetersizdir.

-Denetim sürecinde bulunan meslek insanlarının mesleki yeterlilikleri, meslek odası tarafından belgelenmemektedir.

-Meslek odaları yapı üretim sürecinin dışına itilmiştir.

-Yetkin mühendislik yasası tüm uğraşılara rağmen çıkarılmamıştır.

-1938 yılında çıkarılan, sadece diploma almaya bağlı olarak hizmet üretilmesini sağlayan  “Mühendislik Mimarlık Hakkında Yasa” değiştirilmemiştir.

-Kentleşme süreci ile ilgili olarak ya sağlıklı planlar üretilmemiş ya da üretilmiş olsalar bile uygulama dışı bırakılmıştır.

Ne yazık ki yapılmış olan bu çalışma ve ortaya çıkarılan raporlarda bulunan değerli bilgiler dikkate alınmamış ve bu çalışmaların yapılmasına öncülük eden kadrolar da ilgili bakanlıklardan ve yerel yönetimlerden tasfiye edilmişlerdir.

Deprem ve Kentsel Dönüşüm

Kentsel dönüşümün sosyal boyutu, kentsel boyutu, finansal boyutu, yasal boyutu, yıkım ve geri dönüşüm boyutu son derece önemli konulardır. Kent yaşamına sadece mekânsal ölçekte bakmamak gerekir.

2009 yılında gerçekleştirilen Kentleşme Şurası’nda, kentsel dönüşüm konusu şu şekilde açıklanmıştır: ”fiziksel mekanın dönüşümünün yanında sosyal adalet ve sosyal gelişim, sosyal bütünleşme; tarihi ve kültürel mirasın korunmasıyla birlikte zarar azaltma, risk yönetimi çerçevesinde kapsamlı ve bütünleşik bir planlama yaklaşımıyla, konu ele alınmalıdır.”

Oysa bugün kentsel dönüşüm YIK-YAP anlayışıyla bir müteahhit anlayışı ile ele alınmakta ve rantı yüksek olan yerlerde yapılmaktadır. Kentsel dönüşüm bütünlüklü bir planlamanın sonucu olarak değil, kent planlamasının kendisi olarak ele alınmaktadır. Ayrıca konuyu daha ilgi çekici kılabilmek için “deprem odaklı kentsel dönüşüm” adıyla sunulmaktadır.

Türkiye ekonomisi inşaata dayalı olarak yürütülmeye çalışıldığı için kamuya ait arsa ve arazilerin yapılaşmış olması yeni arsa ve arazilere duyulan ihtiyacı gündeme getirmiştir. Bu bağlamda “6306 sayılı Afet Riski Altında Bulunan Alanların Dönüştürülmesi Yasası” çıkarılmıştır.

Oysa bu uygulamalara ve yeni yapıların üretilmiş olmasına rağmen, 17 Ağustos 1999 yılında var olan yapılar bugün de varlıklarını sürdürüyorlar. Bu yapıların güçlendirilmesi gerekir.

Bugün özellikle rantı yüksek olan yerlerde yapılan kentsel dönüşüm uygulamalarıyla yıkılmaması gereken yapılar yıkılmaktadır. Daire alanları küçülmekte, daire sayısı artmakta, bu bağlamda nüfus oranı da %30 mertebesinde artmaktadır. Kentin fiziksel eşiklerinin aşılmış olmasının yanında demografik yapı da bozulmaktadır. Aynı alt yapının, aynı yolların olduğu yerlerde artan daire sayısı nüfusu artırmakta, nüfus artışı da otomobil sayısında artışlara neden olmaktadır. Özellikle İstanbul gibi metropol kentlerde sürdürülemez bir durumla karşı karşıyayız.

Sonuç olarak

17 Ağustos Depreminin üzerinden 17 yıl geçmiş olmasına rağmen İstanbul başta olmak üzere, kentlerimiz depreme hazır değil.

Odamız, bugüne kadar mühendislik eğitiminden yapı üretim sürecine kadar geniş bir yelpazede görüş ve önerilerini defalarca kamuoyuyla, ilgili idari ve siyasi birimlerle paylaşmıştır. Odamız tarafından bu konuya ilişkin çeşitli raporlar hazırlanmış, ilgili bakanlıkların düzenlediği bilimsel içerikli etkinliklere katılarak değerlendirmelerde bulunulmuş, deprem ve ilgili konularda çok sayıda bilimsel-mesleki etkinlikler, meslek içi eğitimler düzenlenmiş, depremin unutulmaması ve depreme yönelik duyarlılığın artırılması amacıyla kitlesel eylemler, yürüyüşler organize edilmiştir.

Ancak son yıllarda iktidarın mesleğimizi ilgilendiren konularda yaptığı değişikliklerle; meslek odalarının üyelerini denetlemesi, sicillerini tutması, mesleki faaliyetlerini kayıt altına alması engellenmiş, meslek odalarının üyeleriyle olan ilişkileri zayıflatılmıştır. “İmzacılık” ve sahte mühendisler mesleğimizin güvenirliğini aşağılara çekmiştir. Bu durum haksız bir rekabeti gündeme getirdiği için mühendislik hizmetlerinde kalite düşmüştür. Mevzuat ve uygulamaya ilişkin yapılan değişiklikler,  yapı üretim sürecini denetimsizliğe mahkum etmiştir.

İnşaat Mühendisleri Odası, yapı üretim süreci tüm eksiklerinden arındırılıncaya kadar, yapı stoku iyileştirilinceye, güvenli ve sağlıklı yapı üretilinceye ve mühendislik hizmeti almadan üretilmiş tek bir yapı kalmayıncaya kadar çalışmalarını sürdürecektir.

İnşaat Mühendisleri Odası depremi unutmama, unutturmama ısrarını sürdürmektedir. Güvenli ve sağlıklı yapı üretimi sağlanana kadar da depremi unutmamaya ve unutturmamaya çaba gösterecektir.

17 ağustos izmirTMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu

Unutulmamalıdır ki Afeti en aza indirgemenin yolu toplumumuzu afete hazırlıklı hale getirmekle mümkündür. Gelişmiş ülkelerde bu ilköğretim seviyesinde başlayıp yaşam boyunca devam etmektedir.

Ülkemizde 1999 Marmara Depreminden sonra bu konuda olumlu çalışmalar yürütülmüştür. Özellikle İzmir ilimizde depreme yönelik gerek Valiliğin gerekse Büyükşehir Belediyesinin öncülüğünde  İnşaat Mühendisleri Odası ile birlikte kapsamlı çalışmalar yapılmıştır. 1999 yılında tamamlanan Radius Projesi , 2009 yılında yapılan Afet Sempozyumu ve 2012 yılında iki ilçede yapılan Yapı Stoğu Envanter Çalışması bunlara birer örnektir. Bu projeler, şehrimizi yöneten idarecilerimize yol göstermiştir.

Depreme Hazırlık deprem bilincini geliştirme, afetzede ilk toplanma alanlarının ve çadırkentlerin belirlenmesi ve bu yerlerin broşürlerinin halkın bilgisine sunulması konusunda   İzmir Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi tarafından oluşturulan danışma kurulu  olumlu çalışmalar yürütmüştür. Ancak 2012 yılından beri bu kurulun çalışmalarına ara verilmiştir.

Valilik, üniversite, belediye ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan bu topluluğun bilgi birikimlerinden faydalanılması ve sorunların tartışıldığı toplantıların en az ayda bir olarak düzenlenmesinin fayda sağlayacağını düşünüyoruz.

 

Gürkan Erdoğan

İnşaat Mühendisleri Odası

İzmir Şube Başkanı

U12 Cup’da İzmir Dayanışması

futbol2

Dünyanın en büyük kulüplerinin altyapı sporcularını bir araya getirecek U12 İzmir Cup öncesi turnuvada mücadele edecek İzmir kulüplerinde forma giyen minikler, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu ziyaret etti. İlk kez böyle büyük çaplı bir uluslararası organizasyonda vitrine çıkacak sporculara başarı dileyen Başkan Kocaoğlu, “Önemli olan yarışmak ve ortaya bir iddia koymaktır” dedi. Ziyaretin ardından minik sporcular Konak Meydanı’nda bir gösteri maçı yaptı.

 

Altınordu Futbol Kulübü’nün projelendirdiği, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin desteklediği 21 ülkeden 48 takımın mücadele edeceği U12 İzmir Cup’a katılacak takımlar İzmir’e geldi. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, turnuva öncesi İzmir’i temsil edecek kulüplerin sporcu ve antrenörlerini makamında kabul ederek başarı diledi. Altay, Altınordu, Bucaspor, Göztepe, İzmirspor, Karşıyaka, İzmir Büyükşehir Belediyespor, Balçova Yaşamspor ve Bornovaspor forması giyen oyuncular heyecanlarını Başkan Kocaoğlu ile paylaştı. İzmir takımlarının ve sporcularının vitrine çıkacakları bu uluslararası etkinlikte başarılı olacaklarına inandığını ifade eden Başkan Aziz Kocaoğlu, “Tabi ki önemli olan yarışmak, önemli olan ortaya bir iddia koymak. Çalışa çalışa eksiklerinizi giderecek ve ileri yürüyeceksiniz” diye konuştu.futbol3

Bir kentte birlikteliğin korunabilmesi halinde sinerjinin de yakalanacağını ifade eden Başkan Kocaoğlu, “Bu konuda her zaman önderlik yapmaya çalıştık. İzmir’de spor altyapısının eksiklerini önemli ölçüde tamamladık. Bir tek stat konusunda eksiğimiz kaldı. İlçe belediyelerimizin bu alandaki çalışmalarına da destek veriyoruz” dedi.

Altınordu Futbol Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Barış Orhunbilge ise geçtiğimiz yıllarda 12 takımla başlayan turnuvanın İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla 48 takıma ulaştığını ve kentin yeni bir markası olma yolunda ilerlediğini söyledi. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na destekleri nedeniyle teşekkür eden Orhunbilge, önümüzdeki yıllarda çok daha fazla sayıda kulübün katılımıyla İzmir Cup’ı büyüteceklerini dile getirdi.

futbol İzmir hatırası

Başkan Kocaoğlu, ziyaretin ardından İzmir kulüplerinin minik sporcularıyla birlikte Saat Kulesi önünde hatıra fotoğrafı çektirdi. Daha sonra Konak Meydanı’na minyatür kaleler kurarak gösteri maçı yapan U12 sporcuları, sporun ruhuna uygun bir şekilde İzmir dayanışmasının en güzel örneğini sergiledi.

Heyecan başlıyor

Altınordu’nun Selçuk Efes Tesisleri’nde yapılacak turnuvanın açılış töreni 3 Nisan Cuma günü saat 13.30’da yapılacak. Aralarında dünyaca ünlü kulüplerin de yer aldığı 48 takım, 8 ayrı grupta mücadele edecek.

 

 

 

“İtalyan Sanatçılara Diyeceğim Ki…”

italyan

İtalya’nın İzmir Konsolosluğu’na atanan Luigi Lannuzzi, Başkan Kocaoğlu’nu ziyaret etti. Adnan Saygun Sanat Merkezi’nden ve kurulacak opera binasından çok etkinlendiğini belirten Lannuzzi, “İtalyan sanatçılardan her fırsatta İzmir’e gelip konser vermelerini isteyeceğim” dedi.

 

İzmir’deki görevine başlayan İtalya’nın yeni Konsolosu Dr. Luigi Lannuzzi, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu ziyaret etti. Kısa bir süredir İzmir’de olduğunu ve kenti tanımaya çalıştığını söyleyen İtalya İzmir Konsolosu Dr. Luigi Lannuzzi, Avrupa Caz Festivali kapsamında Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ne gittiğini, kendisinin ve İtalyan sanatçılarının bu merkezi çok beğendiğini söyledi. İzmir’de çok sayıda kültür merkezinin bulunduğuna dikkat çeken Lannuzzi, her fırsatta İtalyan sanatçıların burada konser vermesini isteyeceğini belirterek, İzmir’in çok güzel bir kent olduğunu, Fuar İzmir’in de kente ayrı bir canlılık katacağını söyledi. Karşıyaka’ya,  Anadolu’nun ilk opera binasını kazandıracaklarını söyleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Kültürpark’ta da büyük şovların yapılabileceği bir kültür-sanat merkezi planladıklarını, kentin kültür sanat alt yapısını bu projelerle tamamlamaya çalıştıklarını belirtti.  italyan2

“Konforlu Geçişin” Adresi Oldular

konfor
İzmir Büyükşehir Belediyesi, kentin ana arterlerinde gerekli olan noktalara asansörlü- yürüyen merdivenli yaya üst geçitleri kazandırmak için çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor. Karşıdan karşıya geçişlere güven ve konfor getiren bu uygulamayı kent geneline yaygınlaştıran Büyükşehir Belediyesi, toplam sayıyı 31’e çıkardı. 19’unun yapımı tamamlandı, 12 tanesinin ise devam ediyor. Yaya üst geçitlerindeki asansörler, özellikle engelli vatandaşların ve yaşlıların güvenle ve rahatlıkla karşıdan karşıya geçişlerine yardımcı olmak amacıyla hazırlandı. 31 yaya geçidinin maliyeti yaklaşık 32 milyon olarak gerçekleşti.
Hangi noktalara yapıldı ?
Gaziemir Akçay Caddesi’nde ESBAŞ, Gaziemir Karayolu Alt Geçidi girişi ve çıkışı, Hava Eğitim Komutanlığı ve 698 Sokak girişi olmak üzere toplam 5 tane;  Çiğli Anadolu Caddesi’nde Otoyol Çiğli çıkışı, Eğitim Gönüllüleri Vakfı önü, Çiğli Alt geçidi Menemen yönü çıkışı, 8703 Sokak kesişimi, Balatçık Aile Sağlığı Merkezi önü, Girne Kavşağı, Karşıyaka Devlet Hastanesi önü, Balatçık, Soğukkuyu, İZBAN Ulukent İstasyonu ve Egekent-2 İstasyonu olmak üzere toplam 11 tane; Bornova’da Bölge İstasyonu; Torbalı’da Tepeköy Mahallesi Ertuğrul Kavşağı ile Ulukent 10004  Sokak 29 Ekim Mahallesi’nde 1’er tane olmak üzere,  toplam 19 tane asansörlü-yürüyen merdivenli  yaya üst geçidi yapılarak hizmete alındı.
12 tane daha geliyor
Öte yandan Mithatpaşa Caddesi üzerinde Koçtaş ve Agora önü; Anadolu Caddesi’nde Karşıyaka Jandarma Komutanlığı, Karşıyaka Anadolu Lisesi önü, Karşıyaka Pazaryeri, Çiğli Belediyesi önü, 80. Yıl İlk Öğretim Okulu önü; Çiğli’de 8786 Sokak, Hasan Demirel Yaya Üst Geçidi, Çiğli Yeni Mahalle; Bornova’da İstanbul Caddesi üzeri ve Gaziemir’de 6. Sanayi olmak üzere toplam 12 yaya üst geçidinin yapım çalışmaları ise sürüyor.
Önümüzdeki günlerde İnönü Caddesi’nde mevcut İzmirspor, Susuzdede ve Bayramyeri yaya üst geçitleri kaldırılarak yerine konforlu ve güvenli asansörlü-yürüyen merdivenli yaya üst geçitleri yapılması planlanıyor.konfor2

İzmir Ulaşımında YGS Düzenlemesi

ygs izmir
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 15 Mart Pazar günü yapılacak Yükseköğretime Giriş Sınavı (YGS) nedeniyle ulaşımda bir dizi önlem aldı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu hafta sonundaki Yüksek Öğrenime Geçiş Sınavı’na girecek öğrencilerin mağdur olmaması için otobüs, metro ve vapur sefer sayılarını artırdı. ESHOT Genel Müdürlüğü, sınav merkezlerinin yoğunlukta olduğu Bornova ve Buca bölgeleri ile aktarma istasyonlarına bağlantılı hatlara ek otobüs seferleri koydu. Kent dışından gelenler için de düzenlemeye giden ESHOT, Otogar bağlantılı seferleri sıklaştırdı. Tınaztepe-Bornova Metro, Tınaztepe-F.Altay Aktarma, Bostanlı İskele-Tınaztepe ve Gaziemir-Tınaztepe hatlarının sınav nedeniyle Pazar günü de hizmet vereceği belirtilirken, sınavın bitmesi ile sınav merkezlerinin yoğunlukta bulunduğu bölgelerden kent merkezine yeterli sayıda otobüs ilavesi yapılacağı bildirildi.
METRO A.Ş. de sınav nedeniyle Pazar günü sefer saatlerinde düzenlemeye gitti. 08.00-10.00 ile 12.00-14.00 saatleri arasında 5 dakikada, 10.00-12.00 ile 14.00-20.00 saatleri arasında 6 dakikada, 06.00-08.00 ile 20.00-00.20 saatleri arasında ise 10 dakikada bir sefer gerçekleştirilecek.
İZDENİZ A.Ş.  ise Pazar günü tarifesine konulan ek seferlerle Karşıyaka-Konak hattında 07.30-17.10, Bostanlı-Karşıyaka-Pasaport-Alsancak hattında 07.50 -08.35 saatleri arasında sefer sıklığını 15 dakikaya düşürdü.ygs 2

Semt Hastanesi Protokolü İmzalandı

               

imza

Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’ın “222 Dev Proje” arasında söz verdiği, Dokuzkavaklar, Karşıyaka, Aktepe, Sümer, Sevindik, Deliktaş, Fatih, Kayıhan, Akhan ve Pınarkent gibi bölgelere hitap etmesi planlanan Semt Hastanesi Projesi için ilk imzalar atıldı. Zaman kaybetmeden başlaması planlanan proje için Denizli Büyükşehir Belediye Meclisi ve Pamukkale Belediye Meclisi olağanüstü toplanarak, Başkan Zolan ve Başkan Gürlesin’e Semt Hastanesi protokolü imza yetkisi kararı almıştı. İşlemlerin tamamlanmasının ardından kısa süre içerisinde bir araya gelen Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Pamukkale Belediye Başkanı Hüseyin Gürlesin ve Denizli Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Berna Öztürk, Denizli’nin sağlıkta dev yatırımlarından birisi olacak Semt Hastanesi Projesi’nin protokolünü imzaladı. Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin Dokuzkavaklar Mahallesi’nde tahsis ettiği yaklaşık 3 bin metrekarelik alana yapılacak hastane, bölge halkının yürüme mesafesinde yararlanacağı bir sağlık tesisi olacak.arsa

Başkan Zolan: “Yatırımın gecikmesini istemiyoruz”

Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Zolan, Büyükşehir Belediyesi’nde yapılan imza töreninde yaptığı konuşmada, Denizli’nin ihtiyacı olan Dokuzkavaklar, Aktepe, Karşıyaka, Cumhuriyet, Fatih, Anafartalar, Deliktaş, Sümer, Sevindik,Akhan, Pınarkent gibi bölgelere hitap edecek sağlık kuruluşunun protokolünü imzaladıklarını söyledi. Yatırımın gecikmesini istemediklerini vurgulayan Başkan Zolan, “Denizlimize güzel bir eser kazandırmış olacağız” dedi. Projeye büyük katkı sağlayan Pamukkale Belediye Başkanı Hüseyin Gürlesin’e teşekkür eden Başkan Zolan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz de Büyükşehir Belediyesi olarak bu işin önünü açma noktasında, her türlü fedakarlığı yapma konusunda gayret göstereceğiz. İnşallah hayırlı olur oradaki insanlarımızın ihtiyacı giderilmiş olur. Yaşlımız, hastamız kısa mesafede tedavisini alabilme sağlığına kavuşabilme imkanına sahip olur.” Başkan Zolan, “Ben emek veren Sağlık Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu, Ekonomi Bakanımız Nihat Zeybekci ve tüm vekillerimiz ile katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum. İnşallah kazasız belasız kurdeleyi kesmek nasip olur” dedi.

Başkan Gürlesin: “Devlet Hastanesi’nin yoğunluğu azalacak”

Başkan Gürlesin ise, Denizli halkı için bir şifa kaynağına hep beraber vesile olmalarını diledi. Başkan Gürlesin, “Yapılacak sağlık tesisi hem Pamukkale İlçesi’ne hem de bu bölgeye yakın olan Merkezefendi İlçesi’nin diğer mahallelerine de hizmet verecek bir hastane olacak. Ben bunun sonucunda Devlet Hastanesi’nin ciddi manada yükünün alınacağını düşünüyorum. Çok doğru bir karar olduğunu ve bunun yansıması olarak trafiğin bile rahatlayacağını düşünüyorum. O bölgedeki insanlarımızın yürüme mesafesinde bir hastanesi olması, hizmetin ayağa getirilmesi anlamında ciddi bir katkı olacağını düşünüyorum. Şimdiden hayırlı olsun. İmzalar nasıl güleryüzle atılıyorsa, inşallah kurdelenin kesiminin de hepimize en kısa sürede nasip olmasını diliyorum” dedi.imza2

Genel Sekreter Öztürk: “Büyük bir eser”

Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri Öztürk de, böyle güzel bir alanda çok ihtiyaç olan arsayı tahsis eden Başkan Zolan’a teşekkür ederek, “Yine Pamukkale Belediye Başkanımız orada ihtiyacımızı karşılayacak binanın yapımını üstleniyor. İnşallah biz de bu binayı işleterek Denizli halkına iyi bir hizmet vereceğimiz, çok iyi bir çalışma olduğunu düşünüyorum” dedi. Yapılacak sağlık tesisinin Denizli Devlet Hastanesi’nin yoğunluğunu da azaltacağını ifade eden Öztürk, “Çok güzel bir eser bırakmış olacağız diye düşünüyorum. Hayırlı olsun inşallah” dedi. Konuşmanın ardından protokol Başkan Zolan, Başkan Gürlesin ve Öztürk tarafından imzalandı.