Etiket arşivi: Karamızrak

TÜRKİYE’YE DÜŞMANLIĞIN NEDENLERİ

 

 

seyfettin karamızrakÜlkemiz, “iç ve dış düşmanlarının çokluğu,   sinsiliği ve gizliliği” bakımından zor dönemler yaşamaktadır.

Hainler, ülkenin kılcal damarlarına kadar sızmışlardır. Emperyalist küresel güçler bu kez, içimizden satın aldıkları vatan hainlerini kullanmaktadırlar.

Paralel Yapı, PKK, DAEŞ, DHKP-C ve Batı’nın güdümündeki sözde aydınlar; Türkiye’ye karşı “Şer Ordusu” kurmuşlardır.

Tarihî belgelere göre, birçok Türk devletini dış güçler değil, içteki vatan hainleri yıkmıştır.

Misyoner teşkilatlarının protokollerinde, “Anadolu, Türklere bırakılmayacak kadar önemlidir” denmektedir.

Türkiye, 2008 yılında IMF ile ilişkilerimizin kesilmesine kadar, Batı’nın vesayeti altındaydı. Yıllardır Batı’ya “evet” diyen Türkiye’ye, son yıllarda “hayır” dediği için post modern savaş açılmıştır.

Gezi olayları”, “17-25 Aralık yargı yoluyla darbe teşebbüsü”, “15 Temmuz darbe teşebbüsü” ve “PKK terörünün artışı”, “DAEŞ’ in intihar saldırıları”, “bazı ülkelerin, kuruluş ve yayın organlarının Türkiye’yi iftiralarla karalama kampanyaları” bu savaşın birer parçasıdır.

 

Türkiye, “Fırat Kalkanı Operasyonu” ile birçok şer odağının oyununu bozmuştur. ABD, bu operasyonu gözüküşte desteklese de, kirli emellerine ve PYD ile ortak çıkarlarına aykırı görmektedir.

ABD ısrarla, PKK’nın askeri uzantısı olan PYD ile işbirliği yapmaktadır. Hala aktif olarak bu örgüte silah yardımı yapmaktadır. Söz verdiği halde, PYD’ nin  Fırat’ ın batısına çekilmesini sağlamamaktadır. ABD, Türkiye aracılığıyla DAEŞ’ ten temizlenen yerleri PYD’ye peşkeş çekmektedir.

Menbiç harekâtından hemen önce, CENTCOM komutanı Orgeneral Joseph Votel, Kuzey Suriye’de PYD merkezine sürpriz bir ziyaret yapmıştır. Orgeneral Votel, doğrudan Washington hükümetine bağlı ve doğrudan Başkan’dan emir almaktadır. Votel’ın ziyareti, PYD’yi Washington’da ne kadar güçlü bir siyasi iradenin desteklediğini göstermektedir.

 

Dünyadaki bütün terör örgütleri, küresel sermaye tarafından kurularak beslenmektedir. Terör, küresel sermayenin silahıdır. Türkiye’de bu sermayenin bir numaralı hedefi durumundadır.

 

Eğer “paralel terör çetesi” başarılı olsaydı, halkın millî iradesi saf dışı edilecekti. Belki de; “Sevr gerçekleşecek, ülkemiz bölünerek Kürdistan kurulacaktı”. Leş kargaları toprak alabilmek için her taraftan saldıracaklardı.

15 Temmuz, 28 Şubat’ın devamı ve hortlamasıdır. Paralel Yapı’nın İslamiyet ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. İslami değerleri bozmuş ve maske olarak kullanmış, kamuoyunda ve devlet idaresinde inanç gruplarına karşı şüphe uyandırmıştır.

 

Son günlerde, ikinci darbe söylentileri ile Milletimizin morali bozulmaya çalışılmaktadır. Düşmanların amaçlarından biri de korku yaymaktır. Ülkemiz güçlü, tedbirli ve dünden daha duyarlı, Milletimiz uyanıktır. Bu tür blöflere artık pabuç bırakılmayacaktır.

Fakat “su uyur düşman uyumaz” derler. Moody’s in aniden not indirmesi düşündürücüdür. Ekonomi uzmanlarına göre; Moody’s in not indirmesi siyasidir ve küresel savaşın bir parçasıdır.

Ekonomi araştırma kuruluşlarına göre; Türkiye,  “2040 yılında dünyanın on ikinci ekonomik gücü olacaktır.

Küresel sermaye ve idaresindeki emperyalist güçler; karşılarında dik duran, “Güçlü Türkiye” yerine, dizleri üzerine çökmüş, Batı’nın vesayeti altında, taviz veren ve kredi isteyen ezik bir Türkiye görmenin özlemi içindedirler.

 

Sevgiyle kalın…

 

DARBEYİ BAŞARISIZ KILAN SEBEPLER

 

 

seyfettin karamızrakDemokrasinin,  insanlığın ve yaşama hakkının yok edilmesine yönelik olan tüm darbeleri lanetle kınıyorum. Ne maksatla olursa olsun; kalkışmanın, darbenin, ihtilalin asla iyisi olamaz. Devlet ve millet olarak büyük bir badire atlattık. Korktuk, kızdık ve üzüldük…

Bilindiği gibi darbeciler, darbeden önce kendilerine, en az kendileri kadar haysiyetsiz ve şerefsiz yandaşlar bulurlar. Başarılı olabilmelerinde bu destekler elzemdir. Bu destekçileri sırayla tahlil edelim:

 

1- Dış Güçler: Bu darbe girişiminin mutlaka dış desteği olmuştur. Desteği veren devlet ya da küresel güçlerin kimler olabileceğini, basın ve internet haberlerinden izledik. Bu yandaşları, sözlerinden, tavır tutum ve davranışlarından anlayabiliyoruz. Ancak bu güçler darbenin başarısızlığa gittiğini görerek hemen çark etmişlerdir.

 

2-Muhalefet Partileri ve Seçmenleri: Darbecilerin ümit verdiği önemli güçlerden biri de muhalefet partileridir. Ana muhalefet partileri her zaman iktidarlara kızgın ve kırgındırlar. Darbeciler bu zaafı kullanmak isterler. Fakat bu gücü kullanamamışlardır.

CHP başkanı Sayın Kılıçtaroğlu samimi açıklamalarıyla,  CHP Milletvekilleri, Meclisteki kararlı tutumları, müspet tavırları ve davranışları ile “darbelere hayır” demişlerdir.

CHP ve MHP liderleri, daha başından Sayın Başbakan’a “geçmiş olsun” dileklerinde bulunarak, “he zaman yanınızdayız, darbeyi kınıyoruz” demişlerdir. Sayın Başbakan, bu desteklerinden ötürü muhalefet liderlerine ve seçmenlerine samimiyetle teşekkür etmiştir.

CHP’nin, Taksim’de düzenlediği, “Darbeye hayır! Demokrasi Mitingi” de,  birlik ve dayanışma adına fevkalade güzel ve takdire şayan bir yaklaşımdır. Bu mitingde her parti  ve seçmeni, yan yana ellerinde bayraklarla “darbeye hayır” demişlerdir.

Bunlar, ülkemiz, Milletimiz, demokrasi ve özgürlükler adına; özlenen, sevindirici fedakârlık örnekleridir. Karanlık günler üzse de, unuttuğumuz güzel hasletlerimizi hatırlamamıza, aklımızın başına gelmesine vesile olması bakımından kaçırılmaması gereken fırsatlardır.

Neticede, darbenin ümit verdiği muhalefet partileri ve seçmeninden kendilerine destek gelmemiş, çirkin girişimlerinin hezimete uğramasına vesile olmuştur.

 

3-Yandaş Medya: Darbecilerin, “olmazsa olmaz” destekçilerinden biri de “yandaş medya” dır. Darbeciler, bu gücü de kullanamamışlardır.

TRT’yi işgal ederken, bazı TV kanallarının kendileri lehine yayım yapacağını sanarak, bunlara müdahalede bulunmamışlar, ancak aleyhlerine yayım yapmaya başlayınca müdahale etmişlerdir. Hemen hemen tüm TV kanalları ve gazeteler “darbe” nin kirli yüzünü halka göstermiş, Milletle el ele, devletin yanında yer almışlardır.

Bu kalkışmanın başarılı olamamasındaki en büyük engel, düşünceleri, ilkeleri ve misyonları farklı olsa da elbette ki basın ve medya kuruluşladır.

Özellikle özel TV kanallarının duyarlı yorumcu, sunucu ve yazarları, “halkın doğru ve çabuk bilgilendirilmesini” en büyük görev saymış, darbecilerin halk üzerindeki algı operasyonlarını önlemişlerdir. Darbenin “emir komuta kademesi içinde” yapılmadığını deşifre ederek, yanlış bilgilendirmelerin ve bilgi kirliliğinin ününe geçmişlerdir.

Hatta Cumhurbaşkanı ile başbakana cep telefonlarından bağlanarak, halka moral vermelerini sağlamışlardır. Bu yayımlar darbenin en büyük kırılma noktasıdır. Bu görevi özel TV’ ler cesaretle,  büyük bir sorumlulukla, “kanallarının kapatılması pahasına” özveriyle yapmışlardır.

Milletimiz bu darbe girişiminde, partilerin ve basının asli görevini laikiyle yaptığının farkındadır ve oldukça hoşnuttur.

 

4-Halk Desteği: Darbeciler hükumete kızgın bir kitlenin kendilerini alkışlayarak destek vereceğini umarken, Milletin direnişiyle karşılaşmışlardır. Halk, Vatanına, Bayrağına, devletine ve demokrasiye sahip çıkmıştır.

TRT’nin işgalcilerden geri alınarak, yeniden yayınına başlaması, “yayımlanan ihtilal bildirisi ve darbeyi” fiyaskoyla sonuçlandırmıştır.

Silahsız, riyasız yapılan kahramanlıklar, fedakârlıklar, Vatan ve Millet aşkının en nadide örneklerine vesile olmuştur. Milletimizin cesur yürekli evlatları, destanlar yazarak gözleri yaşartmışlardır. Neticede, bizi, “gıpta ettiren”, dünyayı kıskandıran olaylar yaşanmıştır.

 

Sevindirici gelişmelerden biri de, MHP ve CHP den darbe girişimine kınama ve tepki gelmesidir. Partilerin darbeye tavır almaları, mecliste birlik olmalarına, ortak bildiri hazırlamalarına vesile olmuştur.

Meclisin bombalanmasına rağmen açık tutulması, demokrasi adına onur ve gurur verecek bir davranıştır. Milletin vekilleri, aldıkları vekâleti laikiyle yerine getirmişlerdir. Bu örnek tavır, darbecilerin umudunu kırmış, başarılarını önlemiştir.

 

Darbenin başarısızlığa uğramasının sebeplerinden biri de; “emir komuta kademesi” içinde yapılmadığının anlaşılmasıdır. TRT nin halk ve polis işbirliğiyle geri alınmasından sonra, böyle olmadığının yayımlanması halka büyük moral vermiştir.

Emniyet güçlerimizin gayretinin, başarısının, cesaretinin ve maharetinin yanında, darbeye karışmayarak, karşı koyan kahraman askerleri de unutmamak gerekir. Hepsine müteşekkiriz, kendilerini hararetle tebrik ediyorum.

Vatanperver, kahraman, sorumlu 1. Ordu Komutanımızın cesurca devlete sahip çıkması ve olaylara el koyması da darbecileri hüsrana uğratmıştır.

 

Menfur ve alçak darbe teşebbüsü, hepimizi derinden yaralamış ve bağrımızı kanatmıştır. Fakat Türk Milleti, siyasi partiler, meclis, basın ve emniyet güçlerimiz büyük bir sınavdan anlının akıyla çıkmasını bilmiştir.

 

Böylelikle, kritik durumlarda, dik durmasını beceremeyen, “demokrasi aşkı, vatan sevgisi, evrensel değerler, insanlık onuru, özveri, cesaret, insan hakları, özgürlük, dayanışma”, vb. hususlarında sınıfta kalan dünya milletlerine de büyük bir ders verilmiştir.

 

Darbecilerin hain ve kalleş kalkışmasına karşı koyarken; canını Vatana feda eden aziz şehit kardeşlerimize Rabbimden rahmetler, mağfiretler, yakınlarına sabırlar diliyorum. Yaralanan gazilerimize acil şifalar ve Yüce Milletimize geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum.

 

Mevla’m Devletimizi ve Milletimizi darbelerden ve her türlü tehlikelerden korusun. Amin…

DARBE YA DA KALKIŞMA…

 

seyfettin karamızrakDemokrasinin, insanlığın ve yaşama hakkının yok edilmesine yönelik olan tüm darbeleri lanetle kınıyorum…

Ne maksatla olursa olsun; kalkışmanın, darbenin, ihtilalin asla iyisi olamaz. Devlet ve millet olarak büyük bir badire atlattık. Korktuk, kızdık ve üzüldük…

1-Bu kalkışmanın başarılı olamamasındaki en büyük engel, düşünceleri, ilkeleri ve misyonları farklı olsa da elbette ki basın ve medya kuruluşladır.

Özellikle özel TV kanalları ile bu kanallardaki duyarlı basın mensupları ve yazarlar, darbecilerin halk üzerindeki algı operasyonlarını önlemiş, darbenin “emir komuta kademesi içinde” yapılmadığını deşifre ederek, halkın sıcağı sıcağına haber almasını sağlamış ve moral vermişlerdir.

Bu konuda, CNN, Türk NTV, A HABER vb. kanalların gayreti ve özverisi takdire şayandır.

2-Diğer bir takdir edilecek örnek davranış, halkın demokrasiye sahip çıkarak, darbecilerden büyük bir cesaret ve sorumlulukla hesap sormasıdır. Özellikle TRT işgalcilerden geri alınarak, yeniden yayınına başlamış, “yayımlanan ihtilal bildirisi ve darbe” fiyaskoyla sonuçlanmıştır.

3-Önemli kırılma noktalarından biri de, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarının TV kanallarından yayımlanarak halka moral vermesidir. Bu fırsatı da yine özel TV’ ler cesaretle, büyük bir sorumlulukla, “kanallarının kapatılması pahasına” özveriyle yapmışlardır.

4-Yine sevindirici gelişmelerden birisi, muhalefet partilerinden MHP ve özellikle CHP den darbe girişimine kınama ve tepki gelmesidir. Bu örnek davranışlar halkın birlik olmasını ve dayanışma halinde hareket etmesini sağlamış, darbecilerin cesaretini kırmıştır.

5-Partilerin dayanışması, mecliste birlik olmalarına, bir arada bulunmalarına, ortak bildiri hazırlamalarına vesile olmuştur.
Darbe sürecinde her türlü tehlikeye rağmen, meclisin açık tutulması, demokrasi adına onur ve gurur verecek bir davranıştır. Bu örnek tavır, darbecilerin umudunu kırmış, başarılarını önlemiştir.

6- Belki de bu menfur kalkışmaya en büyük darbe; vatanperver, kahraman, sorumlu ve “Tam Bir Türk Subayı” diyebileceğimiz 1. Ordu Komutanımızın cesurca ortaya çıkarak darbecilere meydan okuması ve olaya el koymasıdır.

O’nun kahramanca davranışları, sorumluluğu ve gayreti sayesinde İstanbul’daki darbe operasyonları son bulmuş, köprüler ve hava limanı açılmıştır.

Emniyet güçlerimizin gayretini, başarısını, cesaretini ve maharetini de unutmamak gerekir. Kendilerini hararetle tebrik ediyor, şehit polislerimize rahmetler, yaralılara şifalar diliyorum.

Polisimizin müdahale ve tutuklamalarda gösterdiği hassasiyet, merhamet ve anlayıştan ötürü de kendilerine, amirlerine şükranlarımı sunuyorum. Bu davranışları, masum askerlerin hırpalanmalarını ve nahoş olayları engellemiştir.

Menfur ve alçak darbe teşebbüsü, hepimizi derinden yaralamış ve bağrımızı kanatmıştır. Fakat Türk Milleti, siyasi partiler, meclis ve basın büyük bir sınavdan anlının akıyla çıkmasını bilmiştir.

Böylelikle, kritik durumlarda, dik durmasını beceremeyen, “demokrasi aşkı, vatan sevgisi, evrensel değerler, insanlık onuru, özveri, cesaret, insan hakları, özgürlük, dayanışma”, vb. hususlarında sınıfta kalan dünya milletlerine de büyük bir ders vermiştir.

Darbecilerin hain ve kalleşçe saldırılarında, şehit düşenlere rahmetler, yaralılara acil şifalar ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Hepimize geçmiş olsun …

TERÖRÜN KİRLİ YÜZÜ

 

seyfettin karamızrakAtatürk Havalimanı’nın 3 ayrı noktasında patlama meydana gelmiştir. Yetkili makamların son açıklamalarına göre 41 can kaybının olduğu saldırıda, 130 yaralının da tedavisi devam etmektedir.

Yapılan tespitlerde üç canlı bomba, fark edilmeleri üzerine, kalabalığın üzerine ateş ettikten sonra kendilerini patlatmışlardır.

Ölenler arasında yabancı uyruklular da bulunmaktadır. Saldırının, dış ülkelere karşı Türkiye’nin prestijini sarsma, ilişkilerini bozma ve çok yönlü amacı vardır.

Uluslararası bir hava limanına kadar teröristlerin girebilmesi ve katliam yapabilmesi, saldırının profesyonelce, dış destekli yapıldığını akla getirmektedir.

Türkiye’nin son günlerde takdire şayan hamleler yaparak, Rusya ile uçak düşürme krizini çözmesi ve İsrail ile anlaşmaya oturarak hem özür diletmesi, hem de tazminat ödettirerek kendi lehine kritik anlaşmalar imzalaması, dünyayı kıskandıracak düzeyde bir başarıdır.

Özellikle Gazze’ye yardım gönderilmesinin sağlanması da Türkiye düşmanlarının kin ve nefretlerini kamçılamıştır.

Bu başarının, Türkiye’nin düşmanları ve rakip devletler tarafından hazmedilemeyeceği bilinmekteydi.

Patlamalardan birinin Dış Hatlar gidişteki Rus milli havayolu şirketi Aeroflot’un ofisinin ve check-in işlemlerinin yapıldığı bankonun önünde meydana gelmesi de manidardır.

Özellikle İsrail ile fevkalade önemli anlaşmaların yapılması, düşman güçleri oldukça kızdırmıştır. Ak denizden çıkarılan İsrail doğal gazı, Türkiye üzerinden Avrupa’ya gidecektir.

Türkiye, dış ilişkilerde aktif adımlar atarken, büyük projeleri de birer birer hizmete sokarak, büyüme hızındaki durdurulamaz atılımlarıyla rakiplerinin nasırına basmaktadır.

Bir önemli gelişme de, Diyarbakır’ da  PKK ya karşı geniş çaplı bir operasyonun başlatılmasıdır. Arazi arama ve tarama faaliyetlerinin gerçekleştirilmesiyle; bol miktarda silah, mühimmat, giyim malzemesi ve örgütsel doküman ele geçirilmiştir.

 

Tespit edilen kenevir tarlaları ve ele geçirilen çok miktardaki toz esrar imha edilmiştir.

 

Bütün bu olumlu gelişmeler, Türkiye düşmanlarını adeta çıldırtmaktadır. “Hala ayaktayız”  izlenimi verebilmek, istikrarı ve huzuru bozarak, turizmi baltalamak, dış devletlere Türkiye’nin “güvensiz ülke” olduğu imajını yaymak vb. için,  bu saldırılar devam edeceğe benzemektedir.

Bu terör saldırısı karşısında, hükumetin bir günlük yas ilan etmesi, CHP ve MHP muhalefet liderlerinin olumlu dil kullanması, Başbakan’ı arayarak başsağlığı dilemesi sevindiricidir.

Birlik olma zamanıdır” söyleminin somut tezahürü, kamuoyunu sevindirmiş, acıları hafifletmiştir.

Terör canımızı acıtıp, yüreğimizi kanatsa, gözlerimizi ıslatsa da, asla amacına ulaşamayacaktır.

Hain, kalleş, insafsız ve namertçe yapılan bu saldırıda, hayatlarını kaybedenlere rahmetler, yaralananlara acil şifalar ve milletimize başsağlığı diliyorum.

 

 

GÖNÜLLER DE ONARILMALIDIR

seyfettinkaramızrakkGüneydoğu il ve ilçelerimizin bazıları hain teröristlerin işgali, yakıp yıkmaları, karşısında tamamen harabeye dönmüştür.

Diyarbakır’ın Sur ilçesi bunlardan biridir. Sokağa çıkma yasağının kalkmasından sonra PKK’nın yakıp yıktığı Kurşunlu Camisi’nin içler acısı halini herkes gördü.

Caminin içinde karargâh kuran teröristler, bu kutsal mekânı edepsizce, hain emelleri uğruna tahrip ederek, Kur’an-ı Kerim’leri yakıp yırtarak gerçek yüzlerini göstermişlerdir.

Böylelikle, inançlarının ne olduğu ve “inanca saygı yalanları” da ortaya çıkmıştır.

HDP’liler, camiyi yakıp yıkanların güvenlik güçleri olduğunu ileri sürse de, havadan çekilen görüntüler, caminin içinde kullanılan malzemeler, kum torbaları, tüpler, kablolar vb. camiyi işgal ederek yakanların PKK olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Şırnak’ta sona gelindiği söyleniyor. Nusaybin’de teröristler toplu hâlde teslim olmaya başladılar. Terör örgütü sosyal medya üzerinden, teslim olanların, sivil vatandaş olduğu yalanını yaymaya çalışmaktadır.

Harabeye dönmüş, yaşam şartlarını kaybetmiş bir yerde sivil vatandaşların bulunmasının pek de inandırıcı olmadığı ortadadır.

Teslim olanların, “terörist saflarında çarpıştıklarını, kandırılarak PKK’ya nasıl katıldıklarını” itiraf eden sözlerini herkes dinledi sanırım.

Terör örgütü Sur, Cizre, Silopi, Yüksekova ve Şırnak’ta uğradığı hezimetin aynını Nusaybin’de de yaşamıştır.

Gelinen nokta, kendileri için bir hezimettir. PKK ve yandaşları sadece ulaşamadığı kirli emelleri için üzülmektedir. Kendi saflarında çarpışırken canını kaybeden, kandırılmış, ya da zorla kaçırılmış gençlere acıdıklarını sanmıyorum.

Canı yanan, PKK nın hain tuzaklarında kalleşçe şehit düşen asker ve polislerimizin aileleri ve bu vatan evlatlarına gözyaşı döken Türk Milletidir.

Bir gün bu şehitlerin ahı ve sevenlerinin gözyaşları, bu hainlerin boğulduğu sel olacaktır.

Devlet yakılan yıkılan beldeleri yeniden inşa ederken, oradaki vatandaşlarının da gönüllerini şefkatle onarmalıdır.

Kürt vatandaşlarımız kardeşlerimiz, bilmeli, görmeli, hissetmeli ve inanmalı ki; “bizim sahibimiz ve yegâne dostumuz PKK değil, devletimiz ve milletimizdir.”

Başbakan Olmanın Zorlukları

 

seyfettinkaramızrakkMuhalefet çevreleri, sürekli Sayın Davutoğlu’nun pasifliğini dile getirerek, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın gölgesinde kaldığını, asla kendi olamadığını vurguladı.

Oysa Sayın Davutoğlu’nun istifasından sonra, iktidar çevrelerinin açıklamalarına bakıldığında, Sayın Davutoğlu’nun “daha aktif rol aldığı için” görevden alındığı anlaşılmaktadır.

Zira bir AKP yetkilisinin değerlendirmesine göre; yeni görev alacak Başbakan’ın daha pasif, Cumhurbaşkanı’nın gerisinde kalan, hatta ismi gündemde olmayacak bir rol alacağı vurgulanmıştır. Bu görüşe, geçmiş dönemdeki silik Başbakanlardan da örnekler verilmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın, “hükümetin işlerine karıştığı, yetkilerini aştığı” görüşünde olan çevreler, Sayın Davutoğlu’ndan, “daha dirayetli olmasını” beklerken birdenbire şoke oldular.

Meğerse Sayın Davutoğlu oldukça aktifmiş de bu çevrelerin haberi yokmuş. Hatta birçok kişiyi ve kesimi, bu tutumundan ötürü oldukça da rahatsız etmişmiş.

Neticede Sayın Davutoğlu, kendisine yakışan bir olgunlukla istifasını vererek,  en yüksek makamların bile baki olmadığını el âleme bir kere daha gösterdi.

Fakat ne gariptir ki,  “ gelene ağam…” iltifatını ellerinden düşürmeyenler, rencide eden tavırlarını, Sayın Davutoğlu’nun istifasından sonra, kendisine karşı icra etmekte gecikmediler. Meğer vefanın tanımı değişmiş de harimiz yokmuş.

Yeni Başbakan’ın kim olacağını yorumlayan bazı çevreler ise, yaptıkları arşiv çalışmalarıyla pusuda beklemekteydiler. Sayın Binali Yıldırım’ın isminin açıklanması ile beraber, hakkında oluşturulan dosyalar da medyaya servis edildi. Mal varlığından özgeçmişine kadar…

Peki bunca seçime katılmış, tanınmış bir ismin özgeçmişi şimdi mi keşfedildi?

Türkiye’de Başbakan olmak oldukça zor… Hele de, halkın gücünü arkasına almış, güçlü ve zor bir Cumhurbaşkanı’nın  Başbakanı olmak…

Sayın Binali Yıldırım’ın; “aktif olmakla, pasif kalmak” arasındaki doğru rotayı çizmede hayli zorlanacağı belli…

Zira, Cumhurbaşkanlığı makamının beklentileri ile muhalefetin eleştirileri  altında büyük bir sınav verecektir.

Bakalım zaman ne gösterecek.

POLİS VE ASKERLERİMİZE GÖNDERİLEN MEKTUPLAR

seyfettinkaramızrakkEşsiz vatanımıza göz diken hainler, insafsızca, akla hayale gelmeyen kalleşliklerle, namertçe yöntemlerle yöredeki Kürt kardeşlerimize her türlü zulmü yapmaktadırlar.

Bu vahşetlerine, “dur” diyen kahraman Mehmetçiklerimize ve Polislerimize de, insanlıkla bağdaşmayacak çirkin tuzaklarla pusu kurmakta, kalleşçe şehit etmektedirler.

Her gün şehit haberleriyle evlere ateş düşmekte, anaların bağırları yanıp, eş ve çocukların gözleri yaş dolmaktadır.

Böyle bir ortamda, kimilerimiz rahat mekânlarımızda çaylarımızı yudumlayarak, maç ya da filim izlemekteyiz. Olup bitenlerin vahametini, acısını, ıstırabını duymadan. Ve bu rahatı, bize kimlerin canı pahasına sağladığını bilmeden.

İşte terörle mücadele eden, bu kahraman asker ve polislerimizi unutmayan, kalpleri onlarla atan, şehitlere gözyaşı dökerek hatim indiren, acılarına ortak olan sevgi membaı yürekler de az değil.

İşte bunlardan örnekler:

-Kahramanmaraşlı öğrenciler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görev yapan asker ve polislere moral için; “Kahraman Şehir’den Kahramanlara Mektup Varadını verdikleri mektup etkinliği başlattılar.

-Diyarbakır’ın Sur, Hakkari’nin Yüksekova ve Şırnak’ın Cizre ve İdil ilçelerine gönderilen mektuplardan birinde, bir çocuk şunları yazmıştır: “Kıymetli vatan evlatları; her birinizin adını teker teker bilmiyoruz. Ama siz “Mehmet’siniz, “Ali’siniz, “Ahmet’siniz… Çünkü hepiniz bu vatanın evlatlarısınız. Biz sıcacık yatağımızda yatarken siz dağlarda, tepelerde operasyon yapıyorsunuz. Çünkü hepsi bizim mutluluğumuz ve refahımız için.

-Diyarbakır ve bölgede terörle mücadele eden asker ve polislere batı illerindeki çocuklardan resim, şiir ve çikolatanın yanı sıra bin adet mektup gönderildi.

Öğrenci mektuplarından birinde: “Sevgili polis amca, ben sizi tanımıyorum ama sizleri çok seviyorum. Kötü insanlardan, hırsızlardan, suçlulardan, vatana ihanet edenlerden hava soğuk bile olsa sizler bizi koruyup kolluyorsunuz” denilmektedir.

-Diyarbakır’da terör örgütü PKK‘ya yönelik operasyonlarda görev alan güvenlik güçlerine; İstanbul, Eskişehir ve Aksaray’daki okullardan öğrenciler mektup, şiir, resim ve çikolata gönderdi. Bir öğrenci, mektubunda; “Sevgili polislerimiz Diyarbakır’da masum insanları korumak için yaptığınız fedakarlıktan dolayı sizlere minnettarız” ifadelerinde bulundu.

Bir başka öğrenci ise mektubunda şu ifadelere yer verdi: “Bizim için yaptığınız tüm fedakarlıklar için size minnettarız. Nereden anlayacaksınız diye düşünmeyin sakın. Yaşımız belki fazla değil ama vatanımız, milletimiz için ne kadar büyük sıkıntılara girdiğinizi empati kurarak anlayabiliyoruz. Biz burada sıcak sınıfımızda ders işlerken yatağımızda mutlu mutlu uyurken rahat edebiliyorsak sizin gibi ağabeylerimize, cesaretli askerlerimize borçluyuz.”

-Malatya’da, öğrencilerin yazdığı yaklaşık 30 bin mektup, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde terörle mücadele eden kahraman asker ve polislere gönderildi.

-Antalya’ dan 15 öğrenci ‘Umut Mektupları’ adıyla Şırnak ve Diyarbakır’da terörle mücadele eden polis ve askerlere yazdıkları mektuplarda; arkalarında kocaman bir aile olarak bulunduklarını unutmamalarını” söylediler.

-Sivas’ta anaokulu öğrencileri tarafından Diyarbakır’ın Sur İlçesi ile Şırnak’ın İdil İlçesi’nde terörle mücadele eden asker ve polislere gönderilmek üzere yardım kampanyası başlatıldı. 205 öğrenci bir haftalık sürede kuruyemiş, çay, çikolata ve kışlık çorap gibi çeşitli malzemeler topladı. Öğrenciler, mektuplarında askerlere ve polislere duydukları sevgileri dile getirdiler.

-Kocaeli ve Konya’daki ortaokul öğrencileri, öğretmenler ve velilerin Mardin’in Nusaybin, Dargeçit ve Derik ile Diyarbakır’ın Sur ilçelerinde teröristlere karşı sürdürülen operasyonda görev yapan polis ve askerlere gönderdiği mektuplar duygulandırdı.

Bir öğrenci mektubunda; “Biz burada otururken, siz orada can veriyorsunuz. Biz de düşündük ki siz tek değilsiniz. Siz bizim kalbimizde yaşıyorsunuz., Dualarımız hep sizinle. Allah sizi eşinize, çocuklarınıza ve Vatana bağışlasın, size ne kadar teşekkür etsek, size ne kadar dua etsek azdır. Annem bana hep der ki, sen dua et küçüklerin duası kabul olur. İnşallah dualarım kabul olur.” Dedi.

Başka bir öğrenci asker ve polislere teşekkür ettiği mektubunda şu satırları yazdı: “Cesur Türk askerlerimiz ve polislerimiz, size ne kadar teşekkür etsek azdır. Daha çok küçüğüm, sizlere mektup yazarken o kadar çok gurur duyuyorum ki, yanlış bir şey yazarım diye korkuyorum. Bu satırları yazarken ellerim titriyor. Size dürüst, cesur, saygılı demekle gurur duyuyorum.

Başka bir öğrenci şöyle dedi: “Ne tehlikeler atlatıyorsunuz bize iyi bir gelecek hazırlamak için. Geceleri siz mücadele verirken, biz gece programları izliyoruz, eğleniyoruz, uyuyoruz. Sizin de anneniz, babanız, eşiniz, çocuklarınız ve arkadaşlarınız var. Eminim onlar da sizin için çok endişeleniyor, üzülüyor, ağlıyorlar. Siz de onları çok özlüyorsunuz. Biz de onlar kadar olmasa da sizin için korkuyoruz. Ama şunu bilin ki biz sonuna kadar sizin arkanızdayız.” “HİÇ TANIMADIĞINIZ KİŞİLER SİZİN İÇİN GÖZYAŞI DÖKÜYOR”

-Aksaray’da lise öğrencileri, Mardin’in Nusaybin ilçesinde terörle mücadele eden polis ve askerlere moral vermek amacıyla 400 mektup gönderdi. Öğrencilerden biri; güvenlik güçlerine manevi destek vermek istediklerini dile getirerek, “Mektuplarımızı okudukça daima yanlarında olduğumuzu bilecekler” ifadesini kullandı.

Çok az bir kısmına yer verdiğim, bu anlamlı desteklerin daha da artarak tüm ülkeye yayılmasını umuyor ve temenni ediyorum. Bu vesileyle, terörle mücadele eden polis ve askerlerimize moral ve destek için;

– Harçlıklarını ve mektuplarla yüreklerini göndererek, biz büyüklere büyük dersler veren sevgili öğrencilerimize ve vesile olan öğretmenlerine,

-Şehitlerimize saygılarından ötürü, çalgı çaldırmamak için düğününü erteleyen duyarlı genç çiftlere,

-Şehitlerin acısını, yakınları kadar yüreğinde hissederek, gözyaşı dökenlere, hatim okuyanlara,

-Terörle mücadele eden; asker ve polislerimizin sağlığı için duyarlılık gösterenlere, dua edenlere, sonsuz teşekkürler ediyorum.

Bizlere vefa duygusunu ve sorumluluklarımızı hatırlattılar.

Sevgiyle kalın…

RÜZGÂR EKENLER

 

seyfettinkaramızrakkAnkara’ da  yine yürekleri dağlayan bir katliam yaşandı. Türkiye, bu hain saldırının öfke ve acısını birlikte yaşadı. Yüreklerimiz parçalandı, hüzünlerimiz tazelendi.

Hayatını kaybedenlere rahmetler, yaralananlara acil şifalar, yakınlarına ve duyarlı olan herkese sabırlar diliyorum.

Terör yine, vicdansız,  acımasız ve en adi katliamında bulunmuştur. Dünya kurulalı beri, böyle kalleşlik ve merhametsizlik örneği görülmemiştir.

Kaos ve panik havası ile Türkiye yangın yerine çevrilmek istenmektedir. Bombalarla, masumların kanıyla inşa edilmeye çalışılan korku ortamının mimarı terörist örgütler veya her kimse, işte o kanlı ihale üstlenicileri korkuya itaat etmemizi istemektedirler.

Yüreğimizdeki acı, bunlara; katil, alçak, kalleş, haysiyetsiz vb. kelimeleri sarf etmeyi yeterli bulmamaktadır.

Millet olarak umudumuzu koruyup, birleşerek kenetlenmek zamanıdır. Şer güçlerin yalan ve iftiralarına aldanarak ayrışmamalıyız.

Bu alçak katliam, vatanımıza kast etmenin yeni bir halkasıdır. Kelimelerin bittiği noktadayız artık.

Terörle gelen bu toplu katliamlar, hayata dair tüm umutlarımızı karartmakta, yüreklere korku ve panik tohumları serpmeye çalışmaktadır elbette ki.

Böylesi zor günlerde, morallerimizi canlı tutarak, verilen sabır sınavından başarı ile çıkmasını bilmeliyiz. Vicdanı olan herkesin teröre karşı yekvücut olma vaktidir. Aksi takdirde panikleyerek terörün ekmeğine yağ sürmüş oluruz.

Böyle bir saldırıya karşı Türkiye’nin neresinde ve hangi konumda olursak olalım, vicdan sahibi her insanın vereceği ilk tepki, hiç kuşkusuz saldırıyı terör olarak nitelemek ve lanetlemektir.

Çünkü bu saldırı, sadece bir partiyi, bir görüşü veya kişileri değil, topyekûn bir toplumu, Türkiye’yi hedef almıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve bu ülkenin insanlarının kendilerine verdiği imkânları görmezden gelerek, hala terör örgütleri ve başka ülkelerin istihbarat servisleri ile işbirliği yapanlar ve teröre destek verenler bu katliamların sorumlusu ve suçlusudurlar.

Terörle ilişkisi olan, devlet,  millet ve insanlık düşmanı canilerin suçları sabit olduğu takdirde, hapishanelerdeki kader kurbanı mahkûmların arasına katılmayıp, “vatan haini” olarak vatandaşlıktan çıkartılmalı ve bunlara özgü hapishanelerde tutulmalıdır. Suçları bitenler de derhal yurtdışına çıkartılmalıdır.

Bu coğrafyanın insanları akıllı ve zekidir. Kirli işler yapan, masum insanların kanlarını hunharca akıtan vatan hainlerini asla affetmez.

İnsanlarımızın temiz duygularını, inançlarını, beklentilerini, umutlarını sömürerek, buradan terör devşirenlerin maskesi elbette ki düşecektir.

“Demokrasi, sevgi, barış” sloganlarının arkasına, katil yüzlerini gizleyerek, bomba düzenekleri kuranların tuzakları da bir gün kendilerine dönecektir.

Rüzgâr ekenler bir gün fırtına biçecekler ve şehit ettikleri masum insanların kanında boğulacaklardır.

 

 

Bu Çirkin Oyunun Adı Ne?

 

 

seyfettinkaramızrakkBölücü terör; doğduğu, doyduğu topraklara ihaneti, katliamı, pusuyu, körpecik bebekleri, çocukları, yaşlıları, hamile kadınları sırtlarından vurmayı, polisimizi, askerimizi tuzaklarla şehit etmeyi “savaş” sayıyor.

 

Doğu ve Güneydoğu illerimizin birçoğunda; hastaneler, okullar ve camiler yakılarak bombalanmaktadır. Camilere, evlere, sokaklara tonlarca patlayıcı tuzaklanmaktadır. Öğretmenlerin, din görevlilerinin ve öğrencilerin bile can güvenliği kalmamıştır.

Şemdinli’deki saldırıda hastane önünde bomba yüklü araç patlatılmış doğrudan sivil nüfus hedef alınmıştır. Kızılhaç ve Kızılay yardım kuruluşlarının amblemlerini taşıyan binalara, malzemelere, tıp birimlerine, ulaşım araçlarına ve kişilere saldırılmıştır.

 

Diyarbakır, Sur’ da ecdat yadigârı tarihi cami bombalanarak yakılmıştır. Dargeçit’te, Cizre’de, Hakkâri’nin, Şırnak’ın, Mardin’in birçok ilçesinde okullar ateşe verilmiştir.

 

Savaşan, en çok rakibinin çokluğundan, silah üstünlüğünden korkar. Okuldan, eğitimden, öğretmenden ve kitaptan korkmaz.

 

Okuldan, öğretmenden, camiden nefret ederek, bu kadar ürkmenin ve endişeye kapılmanın elbette sebebi vardır. Bilimden ve gerçeklerin öğrenilmesinden korkan suçlular ancak okulları ve kitapları yakabilir.

 

Savaşta bile, düşman ülkenin sivil halkının yasal hakları, en temel insan hakkı olan yaşama hakkı elinden alınamaz. Halk kendi devletine karşı başkaldırıya zorlanamaz. Hastanelere, okullara, öğrencilere, camilere saldırı yapılmaz. Öğrenci rehin alınmaz.

Şimdiye kadar tarihte hiç kimse, okul kapatıp sevinç çığlıkları atmamış, kitapları yargılayıp yakmamıştır.

 

Kavganın da kendine göre bir usulü, bir hukuku vardır; sivillere saldırılmaz, yaşlı, kadın ve çocuklar öldürülmez, kimyasal silah kullanılmaz vb.

 

Mert olan, silaha silah kullanır, pusu kurmaz. Kalleşçe öldürmez. Acımasız yöntemlere başvurmaz. Kabadayılıkta bile yalan söylenmez, iftira edilmez, kadınlar, yaşlılar, çocuklar acımasızca öldürülmez.

 

Küçülme, hile, çirkinlik yapılmaz. Evrensel değerler yerle bir edilmez. Bu ne biçim bir düşmanlıktır ki, tarih kurulalı beri eşi ve benzeri görülmeyen çirkin yöntemler kullanılmaktadır.

Ama bu bir savaş olsaydı; bölücü terör örgütü, Cenevre Sözleşmesi’ne göre kesinlikle savaş suçu işlemiş sayılırdı. Bu yüzden Lahey’de, “Uluslararası Mahkeme” de yargılanmaktan paçasını kurtaramazdı!

 

 

 

 

Eğitimin Mayası Sevgidir

 

 

seyfettinkaramızrakkSevginin ölçüsü, ölçüsüz sevmektir. Baruch Spinoza

 

Sevgi: İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu

-Sevgi; anlayışlı olmak, birbirinden gurur duymak, saygılı olmak, birbirine özen göstermek, etkin dinlemek, ilgi göstermek, sabırlı olmak, paylaşmak, güvenmek, birbirine öğretmek, fırsat vermek, konuşmak, dokunmak, beraber vakit geçirmek, zaman ayırmak, affetmek, üretmek, iletişim kurmak, empati kurmak, duygularını çeşitli şekillerde ifade etmektir.

 

-Sevgiyi en geniş anlamda: “İnsanları birbirine yaklaştıran olumlu ve iyi duyguların tümü.” olarak tanımlamak yanlış olmaz. Sevecenlik, ilgililik, anlayış, hoşgörü, acıma, bağlılık ve beğenme de bu duygunun ürünleridir.

Nasıl ki, atomun içinde nötron, proton ve elektron varsa ve bunları birbirine bağlayan şey çekim kuvveti ise; canlılar arasında çekimi sağlayan şey de, sevgi duygusudur.

 

 “ Eğitim ve Sevgi” sözcükleri bir araya getirilmesi gereken en uygun iki sözcüktür. Çağımıza damgasını vuran bütün eğitim kuramlarında, sevgi hep ön plandadır.

 

“Öğretimin başı öğrenciyi sevmektir…” Bir insanın başka bir insanı sevmesi için öncelikle kendini sevmesi gerekir. Kendisini sevmeyen bir insan başkalarını da sevemez.

 

Sevgi yoluyla girilebilen gönül kapısını öğrencilerine kapatan öğretmenin onlara öğretmeye çalıştığı bilgiler taşın üzerine ekilmiş tohumlara benzerler. Böylesi tohumlar asla çimlenemezler.

 

Kin, nefret, öfke ve şiddetin olduğu yerde sevgisizlik ve korku hâkimdir. İnsan sevmediği ve korktuğu yerden öğrenmek bir yana hızla kaçar. İçinde sevgi olmayan okula öğrenci isteksiz ve zoraki gider.

 

İnsan olarak hepimizin ihtiyaç duyduğu sevginin yeterince yaşama geçirilebilmesi, dinamik, özgüvenli, duyarlı, sağlıklı nesiller yetiştirilebilmesi için, sevgi eğitiminin işe koşulması gerekir. Sadece eğitimde değil toplumsal her ortamda, sevginin insan olmanın getirdiği bir güç olduğu kavratılmalı ve önemi vurgulanmalıdır.

 

Eğitimin vitamini sevgidir. Sevgiye dayalı eğitim veren okulda öğrenci sudaki balık gibidir. Bulunduğu ortamı terk etmek istemez. Sevgiden yoksun öğrenci ise kafesteki kuş gibidir. Kulağı çıkış zilindedir. Sevgi, eğitim verimliliğinde önemli bir faktördür. Sevgisiz, eğitim düşünülemez.

 

Eğiticiler öğrencilerini sevgi dünyasında gezdirerek eğitmelidirler. Gönül kapılarını onlara açık bırakmalıdırlar. Onlar bu kapıdan girerler ve öğretmenlerinin sevgi bahçelerinden istedikleri bilgi çiçeklerini dererek kolayca öğrenirler.

 

Bizi başkalarıyla iletişime açık kılan, bir başkasını özveri ile sevmenin önündeki engelleri ortadan kaldırarak; bunun en iyi biçimde gerçekleştiği alan, bir insan- kültür etkenliği olan eğitimdir.

 

Sevgiye dayalı bir eğitim ortamının öğrencide saklı olan güçleri, duyarlılığı ve potansiyeli ortaya çıkarmada daha etkili olacağı savından yola çıkılmaktadır.

Eğitimin mayası sevgi ve şefkattir. Eğitim sevgiyi öğretmeli ve sevgiyle yapılmalıdır. Özellikle çocuklar için sevgi çok önemlidir. Çocukların sevgiye daha çok ihtiyacı vardır.

 

Onlar sevgiyle büyür ve sevgiyle eğitilirler. Çocuk sevgi gördüğü kişiye bağlanır, onu dinler, onun gibi yaşamaya çalışır. Sevgi, çocuktaki yönelişlerin geliştirilmesini sağlayan kaynak durumundadır.

 

Kişiler arası ilişkiyi, barışı, güveni, fedakârlığı hoşgörüyü, başarıyı oluşturan önemli özelliklerden biri sevgidir. Sevginin olduğu alanlarda yenilikler, güzellikler ve başarılar gelir. Ümidimizi, yaşama sevincimizi, güçlülüğümüzü sevgilerden elde ederiz.

 

Duyguların en yücesi, bahçemizin en güzeli, en anlamlısı sevgidir. Dünyamızın hızla döndüğü ve kabuk değiştirdiği günümüzde değişmeyen, kalıcı değerlerimizden biri sevgidir. Bizim yaşayabilmemiz için sevgiyi tüm olumsuzluklara rağmen yaşatmamız gerekir.

Niçin ve nasılları bir kenara bırakarak, insanları, ağaçları, hayvanları, toprağı, suyu kısaca tüm canlıları tadında sevmeli, sevgi dolu kalplerle yaşamayı bilmeliyiz.

Bu yüzden eğitimin ana hedeflerinden birisi de sevgiyi öğretmek olmalıdır.

Sevgiyle kalın…